PRIVATE TEACHER || J.JK

By heartbreakergenius

410K 15.5K 14.8K

"Üzerindeki üniforma benim yatak odamın zemininde daha iyi durabilir." - Yazarından izin alınarak çevirilmişt... More

x FOREPLAY x
Bölüm 1 | Derin Bakışlar
Bölüm 2 | Yaklaş Bana
Bölüm 3 | Gözlerini Kaçırma
Bölüm 4 | Farket Beni
Bölüm 5 | Tatlı Dokunuş
Bölüm 6 | Canımı Yakan Sensin
Bölüm 7 | Sebep Olduğun Gözyaşları
Bölüm 8 | Erotik Düşünceler
Bölüm 9 | Acıyor
Bölüm 10 | Nefret
Bölüm 11 | Kötü Sözler
Bölüm 12 | Kısa Etek
Bölüm 13 | Samimiyet
Bölüm 14 | İlk An
Bölüm 15 | Kırmızı İç Çamaşırı
Bölüm 16 | Morluklar
Bölüm 17 | Tadına Bak
Bölüm 18 | Muz [ SMUT ]
Bölüm 19 | Fransız Öpücüğü
Bölüm 20 | Besbelli
Bölüm 21 | Tatlı Muamele
Bölüm 22 | Masum
Bölüm 23 | Ses Kaydı
Bölüm 24 | Vibratör
Bölüm 25 | Tahrik Edici
Bölüm 26 | Saklı Yüz
Bölüm 27 | Bitti
Bölüm 28 | Kabusu Yaşamak
Bölüm 29 | Sıkıca Tut Beni
Bölüm 30 | Yanındayım
Bölüm 31 | Beni Bırakma
Bölüm 32 | Aklımı Kaçırıyorum
Bölüm 33 | Sorumluluk
Bölüm 35 | Tekrar Sev Beni
Bölüm 36 | Bitter Çikolata
Bölüm 37 | Uzun Gece
Bölüm 38 | Hocam
Bölüm 39 | Flörtöz Çocuklar
Bölüm 40 | Özel Mesajlar
Bölüm 41 | Kontrol
Bölüm 42 | Elimi Tut
Bölüm 43 | Bırakma
Bölüm 44 | Oynak Çift
Bölüm 45 | Tatmin [SMUT]
Bölüm 46 | Sonraki Sabah
Bölüm 47 | Kibirli
Bölüm 48 | Sadık
Bölüm 49 | Her Şeyim [FİNAL]
EKSTRA SMUT

Bölüm 34 | Cazip

4.3K 281 323
By heartbreakergenius

"Sevgilim?" Jungkook, tam kapatamadığım kapının yanından geçerek odaya girmişti. Elini saçlarına daldırmıştı, uykunun tam ortasında uyandığından dolayı gözleri yarı açıktı. Ona bir göz attım ve şişeyi tekrar masaya koydum, o sadece bir eşofmanla bana doğru geliyordu. "Ah... Seni uyandırdıysam özür dilerim..."

"Sorun değil," diye gülümsedi ve elini boynuma sararak masaya baktı. "Ne yapıyorsun? Aç mısın? Bir sorun mu var?"

"Başım ağrıyor ve bilmiyorum... Kendimi iyi hissetmiyordum bu yüzden bir şeyler yemek istedim..." Masanın üzerine koyduğum şeylere baktım ve süt şişesini kapatmaya çalıştım. Jungkook koltuk değneğini benden uzaklaştırdı ve yanıma oturdu, "Ver şunu bana", gülümsedi ve yoğurdu eline aldı. "Bunu ağzınla açmaya çalıştın, değil mi?"

"Evet... Ve bir aptal gibi dişlerimi incittim..." Utançtan başka yere baktım, artık kendi başıma hiçbir şey yapamayacakmışım gibi hissediyordum. "Yardıma ihtiyacın olduğunda bana gelmeni söylemiştim..." Yoğurdun üstünü çıkardı ve kaşığı alıp içine daldırdı, sonra bacaklarını açarak bir koluyla beni tutup sandalyemden kaldırmış ve bacağına oturtmuştu. "İşte," diye ağzıma kaşığı yaklaştırdı ve yedirdi. "Neden bana söylemiyorsun?"

"Çünkü... Yük olmaktan nefret ediyorum..." gözlerimi onunkilerden kaçırmıştım, onunla yüz yüze gelmekten yeterince utanıyordum. "Hey bebeğim... Bunun hakkında sana daha önce ne söylemiştim?" elini kalçalarıma indirmiş, benim yüzümden kendini tekrar etmişti. "Jungkook... Böyle olmaktan nefret ediyorum... O alçıyla, o morluklarla ve vücudumdaki gitmek istemeyen yaralarla artık beni çekici bulmadığını biliyorum... Bütün enerjini, sanki bir bebekmişim gibi her zaman benimle ilgilenmek için kullanıyorsun..."

"Y/N," ismim kederli bir şekilde ağzından çıkmış, eli; kaşığı tekrar masanın üzerine koyduktan sonra bacağıma dokunup onları okşamıştı. "Bunu nasıl söylersin? Seni ne kadar sevdiğimi, seninle ilgilenmeyi, her zaman yanında olmayı ve sana yardım eden kişi olmayı ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Senin için her şeyi yapmayı seviyorum, seni kötü hissettirmemek için yalan falan söylemiyorum; ciddiyim. Senin için ne yapmam gerekecek olursa olsun yapacağım ve o alçı ya da o morluklar ve yaralar hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Benim için hala güzel ve seksi kalacaksın, hiçbir şey seni daha az çekici kılamaz."

"Bana bunu istemeden söylüyorsun gibi hissediyorum..." Dudaklarıma bir öpücük kondurdu cümlemi durdurdu. "Söylediklerimde sonuna kadar ciddiyim. Seninleysem, sadece eğlenmek için değil, seni kollarımda tutmak, sana duyduğum tüm sevgiyi vermek, kendine iyi bakman için. Seni elimden geldiğince mutlu edeceğim. Sana ne olursa olsun, vücuduna ya da yüzüne, seni yine her zamanki gibi seveceğim ve senden etkileneceğim. Tamam mı, küçüğüm?" Çenemin altına nazik bir öpücük kondurmuş ve bana en tatlı şekilde gülümsemişti.

Başımı salladım ve başımı onunkine yasladım, her gün yanımda olduğu için kutsanmış hissediyordum. Belimde beni tutan eli kıvrımlarımı okşamış ve diğeri çenemi sıyırarak ve dudaklarının benimkilerle kenetlenmesine izin vermek için yüzüme doğru çıkmıştı. "Seni seviyorum," diye fısıldamıştı dudaklarıma doğru, "Bu dünyadaki herkesten veya her şeyden daha fazla, o yüzden bu kadar şüpheci ve endişeli hissetmeyi bırak, eğer güvenebileceğin ve emin olabileceğin bir şey varsa, sana olan aşkımdır."

Sözlerinin duyduğum anda yüzümde bir gülümseme oluştu. "Ben de seni seviyorum..." Utanarak mırıldandım ve onu dudaklarından öptüm, gülümsediğinde yemeği tekrar elime aldım. "Sana küçük bir bebek gibi bakmamdan bu kadar nefret mi ediyorsun? Çünkü yapmayı seviyorum..." Gülümseyip yine çilekli yoğurdu bana yediriyordu. "Sadece sinir bozucu hissediyorum... Ama senin beni beslemeni seviyorum..." Kaşığı bir kez daha doldururken dudaklarımın kıvrılmasına izin verdim. "Ben de yapmayı seviyorum," diye sırıtıyor ama gözleri bana bakarken ağzımı tatlı yiyeceklerle dolduruyordu. "Yanlış anlama ama..." Dudaklarımı yaladım ve ağzımdan çıkmaya hazır kelimelerden emin olamayarak biraz çekingen bir şekilde ona baktım. "Ben... Şey..." gözlerim, ruhuma bakan büyük ve büyüleyici olanlara değmekten çekiniyordu. "Boşver..."

"Hayır söyle," diye ısrar etmişti, tam da ondan beklediğim gibi. "Bana ne söylemek istiyorsun bebeğim?" Çenemi öpmüş ve muhteşem yüz hatlarının görüş alanımı işgal etmesi için başını eğmişti. Başımı omzuna koymaktan kendimi alamadım ve sevimliliğine kıkırdadım. "Sana bir babadan daha iyi olduğunu söylemek istedim. Fesat bir şekilde değil... Benimle herkesten daha çok ilgileniyorsun çünkü bana her zaman ihtiyacım olanı veriyorsun ve... Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum..."

"Sana ne veriyorum?" güçlü kollarından biri beni sarmış ve yüzünün bir yanı tenimi okşamıştı. "Sevgi... Mutluluk.. Nezaket ve güven... Benim için olumlu ve iyi olan her şeyi."

"Sen de bana aynılarını yaşatıyorsun, tam da bu yüzden sana bebek gibi bakmalıyım," diyerek dudaklarımı öpmüştü. "Yarın benimle sinemaya gitmek ister misin?" burnumun ucuna tatlı bir öpücük kondurmuştu. "Hareket edemiyorum..."

"Biz de odamızda izleriz..." gülümsemiş ve oturma odasındaki kanepeyi işaret etmişti. "Kendi sinema odamız." Şirinliğine gülümsedim ve yanağını öptüm, "Biraz patlamış mısır da yer miyiz?" Başını sallamış ve en tatlı şekilde gülümsemişti. "Patlamış mısır, atıştırmalıklar ve minik karnına vermek istediğin her şey."

"Yarının gelmesi için sabırsızlanıyorum o zaman," alçıyla canını yakmamak için sağ kolumu çok nazikçe boynuna doladım ve elmacık kemiğine bir öpücük daha kondurdum. "Bir şey konuşmak istiyordum tatlım.."

"Ne..?" Bu ani ciddiyetle ruh halim değişmiş ve bunun kötü olabileceğinden fazlasıyla korkmuştum. "Ben... Seni bununla rahatsız etmek istemiyorum bebeğim ama... Sınavlarını düşünüyordum, işimi kaybettiğimden beri... Onları geçmene yardım edebilirim..." endişeyle bana bakarak dudaklarını yalayıp ısırdı. "Ama sana bununla baskı yapmak istemiyorum... Yemin ederim..."

"Hm..." Bacağımdaki eline bakarak cevap verdim. "Evet... Bilmiyorum..."

"Sorun değil, bunu düşünmeyelim," parmağını koluma koyup hafifçe okşayarak, söylediği gibi hissettiği her an elinden gelenin en iyisini yaparak bana güvence verdi. "Yaparsam mutlu olur musun?"

"Vermek istediğin kararı benim için değil de kendin için veriyor olsaydın mutlu olurdum."

Bunun benim için yararlı olacağını merak ederek düşünmeye çalışıyordum. Jungkook yanağımı okşadı ve yanağımın dudaklarında kalması için ona daha da yaklaştım. "Sınavlarımı nerede geçmem gerekecek...?"

Beni en tatlı şekilde öpmek için dudaklarını büzdü ve sonrasında bana bakmak için başını geri çevirdi. "Aynı okulda olmayacak, on sekiz yaşında olduğun için başka bir binada olacak."

"Her gün çalışmam gerekecek mi... Sürekli...?"

"Hayır bebeğim," elini yüzüme çıkardı, parmaklarıyla yanağımı okşadı. "İyi dinlenmeni, iyi beslenmeni ve strese girmemek için kendine biraz zaman ayırmanı sağlayacağım ama yapıp yapmamak sana kalmış."

"Yapmak istiyorum... Senin için..." Başımı yana yatırıp, düzgün atmaya çalıştığı her seferinde kalbime zorluk çıkaran o büyük irislerinin içine baktım. "Kendin için değil de başkaları için bir şeyler yapmandan hoşlanmadığımı biliyorsun..."

Omuz silkip ince dudaklarını öptüm. "Bunu kendim için yapıyorum çünkü benimle gurur duyduğunda mutlu oluyorum."

Bir iç çekmiş, bana gülümsemiş ve ruhumun en derinlerine bakmıştı. "Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin bebeğim..." Çenemi kavradı ve dudaklarını yumuşak bir şekilde benimkilere bastırdı, bu dokunuş kalbimin ritmini yerinden oynatacak kadar yoğundu. "Ben daha çok seviyorum..." Gözlerimi devirip başka tarafa baktım, benimle çelişmeye devam edeceğini bile bile kendinden eminmiş gibi davranmıştım.

"Üzgünüm bebeğim, ama ifaden yanlış," dedi belime biraz baskı uygulayarak sıcaklığına beni yaklaştırdı ve elini yüzümün yanına koyarak yanağımı öptü. "Seni bir insanın sevebileceğinden daha çok seven benim."

Kıkırdadım ama onunla göz teması kurmaya cesaret edemedim, sanki bu tartışma hiç bitmeyecekmiş gibi hissediyordum.

-Ertesi gün-

23/12/18.

12:00

'Jungkook'un Bakışından'

"Tatlım..." Yatağın kenarına oturup parmaklarımı kabarık saçlarının arasından geçirdim. "Hmm..." boğazından hoş ve yumuşak bir ses titreşmişti, sabahın verdiği meleksi tatlılığıyla kalbimi titretiyordu. "Sana yemek yaptım, uyanacak mısın?"

Sol elini yüzüne kaldırarak ve gözlerini ovuşturmuştu. "Evet..." diye hafifçe telaffuz etmiş, gözleri bir kez bile açılmamıştı. Saçlarıyla oynamam onu fazlasıyla rahatlatıyordu. "Ne pişirdin?"

"Krep, çünkü bugün özel bir gün," Ona doğru eğildim ve şakağına bir öpücük kondurdum, geri hareket etmedim ve önünde biraz boşluk bırakarak uzanıp şirin bebeğime mümkün olduğunca yakınlaştım. "Biraz da milkshake, vanilyalı ve muzlu yaptım."

Sesimi duyunca muhteşem gözlerini açmış ve bu son cümleyi söylediğimde bana verdiği ilgiyle dudaklarımdan bir kahkaha çıkıvermişti. "Ah... Bebeğimin neyi sevdiğini görüyorum," kıkırdadım ve ona sabah kucaklaşmamızı verdim.

"Öp..." diye kulağıma en tatlı şekilde konuştuğunda, onu gülümsetmek için yüzüne birkaç öpücük kondurmuştum. "Hey," burnunun ucunu dürttüm, tatlı dudaklarına fısıldadım ve onları öptüm. "Hm?"

"Seni seviyorum," utangaç bir şekilde onu öpmek için dudaklarımızı kenetledim ve sonra başımı boynuna gömdüm. "Ben de seni seviyorum."

Boynunu öptüm ve elimi omurgasından yukarı kaydırdım, vücudunun seğirdiğini hissettiğimde yüzümde bir gülümseme oluştu. "Şey..." Ona bakmak için başımı boynundan çektim. "Dışarı çıkıp alışveriş yapmam gerekecek... Abini aramak istiyorum... Sana göz kulak olması için... İster misin?"

Soruma karşılık başını iki yana salladı. "Ben çocuk değilim, biliyorsun... Burada yapayalnız kalabilirim ve abimin burada olmasını istemiyorum..."

"Bu doğru değil," diye somurttum ve onu kendime karşı tuttum. Sırt üstü yatmıştı. "Sen benim küçük bebeğimsin, bu yüzden her zaman birinin senin yanında olmasını istiyorum."

Gülümseyip sırt üstü döndü, elimin karnına inmesini sağladı. "Senin milkshake'ini içmek istiyorum," diye aniden konuyu değiştirdi ve doğruldu, beni de aynısını yapıp ona yardım etmem için sürükledi. "Buraya gel," Gülümsedim ve kollarımı ona doladım, yataktan kalkıp onu mutfağımıza, bacaklarını belime dolayarak taşıdım.

"Bekle..." Tam bir sandalyeye oturmak üzereyken beni durdurdu. "Ne?"

"Önce duşumu alıp dişlerimi fırçalamam gerek..." Başını omzuma koyuyor, "Yapmak istemesem de..."

"Hm... Neden kulağa 'Jungkookie, vücudumu yıkamanı ve dişlerimi fırçalamanı istiyorum~' gibi geliyor?" Gülümsedim ve kalçalarını daha iyi tutabilmek için onu kaldırdım. "Ah... Böyle mi anladın..?" Kafasını sevimli bir şekilde sırıtmak için hareket ettirmişti, hem birbirimizi iyi tanıyor hem de sözlerimizin arkasına bir şeyler sakladığımızı anlıyorduk. "Tamam bebeğim, senin küçük bedenini ve benimkini yıkaman için seni banyoya götüreceğim, sonra birlikte yemek yiyelim diye dişlerini fırçalayacağım." Onun için gülünç ama sevimli bir ton kullanıp dudaklarını öptüm.

13:30

"Bebeğim, ben gidiyorum," Onu rahatlatmak için paltomu giyerken ona doğru yöneldim. Gülümseyerek baktığında ona doğru eğildim ve kanepenin kolunu destek olarak kullanarak dudaklarına uzanıp onu öptüm. "Bir sorun olursa beni aramayı unutma, tamam mı?"

"Tamam," diye kabul edip dudaklarıma bakmıştı, hiçbir şey söylemeden dudaklarını bir kez daha öpmemi istiyordu. Gülümsedim ve çenesini tuttum, başını yukarı kaldırdım ve üst tarafı benimkilerin arasında olacak şekilde dudaklarımızı kenetledim. Dudaklarım, gelen tatlı tatla dolu olduğundan, hislerimi artırmak ve dudaklarımı aralamak, derinleştirmek ve onunkileri birer birer kavramak için biraz daha ileri itmiştim, bu kalbimi hızlandırmıştı; sadece anın tadını çıkarıyorduk.

Gözlerimi açtım ve öpüşmeyi bırakıp arzuyla ona baktım, dudaklarımız hâlâ bir aradaydı, burunlarımız elmacık kemiğine değiyordu. "Gitmemi zorlaştırıyorsun..."

Gülümsemiş ama sonra benimkilere bakmak için parlayan gözlerini yukarı kaldırmıştı. Bir öpücük beni yumuşatmış ve beni kendisinden uzaklaştırıyor. "Git ve Noel için yemeğimizi al."

"Ama..." Henüz gitmemek için bir bahane bulmaya çalıştım ve hemen yanına oturdum. "Abinin neyi sevip neyi sevmediğini bilmiyorum... Ya iyi malzemeleri seçmediğim için benim pişirdiklerimi yemezse?" Telefon ekranına bakmaktan bana sıra gelmiyordu.

"Bu adam bir yemek süpürgesi, mükemmel erkeğimin pişireceği her şeyi yiyecek," demişti. "Hm... Ama bana en çok neyi sevdiğini söyle..." ısrar ediyordum, beni rahatlatan sıcaklığıyla ve ona günde yirmi dört saat ihtiyaç duyan aklımla burada onun yanında kalmak istiyordum.

"Uhm... Belki... Bilmiyorum... O benimle aynı zevke sahip..." omuz silkerek surat astı, yandan yüzüne bakmadan duramıyordum. Telefonuna merakla baktım ve kime mesaj attığını görmek için ihtiyatlı bir şekilde yaklaştım. "Tamam... Şey... Istakoz seviyor mu...?"

"Evet," diye onayladı, bu yüzden sadece saçımdan geçiriyormuşum gibi yapmak için elimi kaldırdım ve sonra yakınlaşarak bir erkekle olan konuşmasını okumak için kolumu tam arkasına koydum. "Ayıcık" diye kaydetmişti, bu da kız arkadaşıma mesaj atmaya ve kalp göndermeye cüret eden o pisliğin kim olduğunu merak etmemi sağlamıştı.

"Peki ya avokado...?" Boğazımı temizledim, o adamın numarasını silmem gerekiyordu, başını sallayıp bana baktı, omzunun üzerinden mesajlarını okurken yakalanmamak için gözlerimi ona diktim. "O sevmiyor, ben de sevmiyorum."

"Tamam... Ama böreği seviyorsun, değil mi?" Saçlarıyla oynamak için elimi kafasına götürdüm, yüzüne baktım, gözleri benimkilerde olacak kadar şanslıydım. "Ah evet! Bu şey çok lezzetli!" En sevdiği yemeklerin birinden bahsedince gülümsemiş ama dikkatini tekrar o sohbete vermişti. "Hm..." Dudaklarımı yaladım ama saçlarıyla oynamaya devam ettim, umursamadan çocukça davrandım ve konuşurken iyi vakit geçiriyor gibi görünen o adamı gözetlemeye çalıştım.

"Seni görüyorum Jungkook..." Habersiz olduğunu düşündüğümde suçüstü yakalandığım için bana kendinden emin bir bakış attı. Masum gibi davranıyordum ve dudaklarımı büzerek başka tarafa bakıyordum. "Neyden bahsettiğini bilmiyorum..."

Bileğimi tuttu ve elimin kabarık saçlarını bırakıp bacağıma koydu. "Git ve aç kız arkadaşın için yiyecek al! Dinle..." Sanki önemli bir şey duymamı istiyormuş gibi bir dakikalık sessizlik oluşturmuştu. "Midem ölüyor ve onu beslememi istiyor."

Bir çocuk gibi sevimli davranan ama kollarımı beline dolayıp çenemi omzuna yaslayıp ona çok yakından bakmak gibi davranan bu şirin kıza kıkırdadım. "Kiminle konuşuyorsun...?" Neredeyse kulağına mırıldandım, tenine yumuşak bir öpücük bırakabilmek için dudaklarımı büzdüm.

"Neden tanımak istiyorsun, Bayım?" Ne kadar kıskanç olabileceğimi bilerek, damarlarını kötü bir kız olarak dolduran tüm güvenceyle sırıtıyordu. "Öylesine..."

Elmacık kemiğimi öpmeden önce başını çevirip eğlenerek bana baktı. "Yoongi, Yeni Yılı nasıl kutlayacağımızı bilmek istiyor."

"Ona onu davet etmeyeceğimizi söyleyebilirsin," diye sözlerimi hiç yumuşatmadan açıkça belirttim. "Kıskandın mı?" Kıkırdadı ve kolunu boynuma doladı, kalbim hızla çarpıyordu ama başım utangaçlıktan boyun girintisine gömüldü. "Belki.."

"O sadece bir arkadaş, biliyorsun ve ona bir şey borçluyum... Biliyorsun..." Sözleri canımı yaktı, bu noktayı kabul etti ama onun erkek arkadaşı olduğum gerçeğini düşününce kendimi kötü hissetmiştim. Benim yapmam gereken şeyi o yapmıştı, onu kurtaracak ve koruyacak kişi o anda orada değildi.

"Hadi," sanki annesi tarafından sarılıp teselli edilen bir çocukmuşum gibi koluyla boynumu sararak yanağıma hafifçe dokunuyordu. "Git, bugün için harika bir akşam yemeği yapmak için gerekenleri al."

Kanıma yayılan soğuklukla başımı salladım, ona baktım ve gözlerinin benimkilerle buluşmasını bekledim. Bu yüzden nazik bir tavırla telefonunu tutup ve davranışlarımdan rahatsız olmadan bana verdiği ilgiyi kabul etmiştim. Sonunda başını benim olduğum yöne çevirdiğinde, biraz yukarı çıktım ve şefkatle dudaklarımızı birleştirdim. "Seni seviyorum," temaslar arasında konuşmuştum, elim çenesine giderken, yanağını baş parmağımla okşarken kalbim bir anlık mola almış; tekrardan yoğun bir şekilde onu öpmüştüm.

Devam etmemizi ve ona o adamı unutturmamızı isteyerek doğruldum ve ona doğru eğilerek dudaklarımız planladığımızdan daha büyük bir şevkle, her saniye daha istekli ve hevesli bir şekilde dudaklarımızı kucaklasın diye vücutlarımızın sıkı temas etmesini sağladım. Başımı hafifçe yana yatırdım, öpüşümüzü derinleştirdim ve pozisyonumuzu daha rahat hissetmemiz için vücudunu bana doğru çevirdiğini hissettiğimde parmaklarımla tenini sıyırdım ve kendime izin verdim. Başım, kalbim kadar çılgına döndü, öne doğru eğildim ve çenesini tutarak yanağını ve boynunu okşadım, dudaklarımız birbirlerinden ayrılamayacak kadar ıslaktı.

Dilimi nazikçe dudağının üzerinden kaydırmış, ardından ağzına kaymadan önce ucu alt dudağı boyunca gezinmiş, onu ince ama baştan çıkarıcı kılmak için ani bir hareket yapmıyordum. Dillerimiz arasındaki bu samimi dokunuşla ağzından tatlı ve yumuşak bir inilti çıkmış ve aynı zamanda beni daha da fazla çekmişti, dudaklarımızın birbirine bağlanması beni burada tutuyordu. Beynim o kadar çok duygu ve heyecan patlaması yaşıyordu ki daha fazlasını istemekten kendimi alıkoyamıyordum, o bir şeker gibiydi, ya da doyamadığım bir ilaç.

"Jungkook..." başını aşağı indirdi, dudaklarımı yanağında gezdirip kirpiklerine yaklaştırdı. Ne olduğunu anlamak için ona baktım ama sadece teninin sıcaklığını benim üzerimde hissettim ve teninin o kızarıklığı beni gülümsetti. "Bir sorun mu var?"

Başını sallamış ve daha düzgün oturmuştu, davranışı bizim daha fazlasını yapmaya alıştığımız zamanki davranışlarından farklı. "Seni incittim mi...?" Bir şeyler olduğunu görüp hissederek ondan hafifçe geri çekildim. "Hayır... Sadece... Kolum... Beni rahatsız ediyor..."

"Sorun değil güzellik," Elimi kolunun üzerinden geçirip alçıya atmıştım. Alnını öptüm ve parmaklarımı nazik bir şekilde alçısının etrafına sardım. "Seni yalnız bırakacağım, biraz fazla ileri gittiğim için özür dilerim" Gülümsedim ve ondan uzaklaşmadan ayağa kalkmadan önce burnunu öptüm.

"Özür dilerim, ben çok aptalım..." Başını eğdi ama okunmamış bildirimleri olduğunu fark ettiğinde tekrar telefonuna sarıldı. "Öyle söyleme tatlım," Ona doğru eğildim ve başının tepesine şefkatli bir öpücük bırakmak için elimi başının arkasına koydum. "Acele edeceğim aşkım, dikkatli ol. İhtiyacın olan her şeyi yanına koydum bu yüzden ben yokken mümkün olduğunca az hareket etmeye çalış, tamam mı?" Parmağımla sıcak yanağını okşadım, sanki benim için vazgeçilmezmiş gibi onunla her zaman biraz fiziksel temasa ihtiyaç duyuyordum. Yapışkandım ama buna ihtiyacım vardı.

"Yolda dikkatli ol," dedi kollarını kalçalarına dayayıp yumuşak bir bakışla bana bakarak. Ona gülümsedim ve kendimi tutamayarak eğilerek dudaklarına son bir öpücük verdim, ön kapıya gidip ayakkabılarımı giymeye gittim, sanki onu rahatsız ediyormuşum gibi hissediyordum.

"Jungkook..." adımı seslendi ve anında dikkatimi çekerek ona gülümsememe neden oldu. "Evet bebeğim?"

"Şey..." üst dudağını tatlı bir şekilde ısırdı ve bir anda kıpkırmızı oldu. "Bana... Alabilir misin... Uhm... Bilirsin..?"

Gülümsemiş ve arabamın anahtarını tutmuştum. "Nedir?" Ne hakkında konuştuğunu biliyordum ama bu konuda utangaç hissetme şeklini sevdiğim için bilerek onunla dalga geçiyordum. "Bir takım şeyler... Adet dönemim için."

"Pedler mi?" Tüm çekingenliği altında onu yaktığımda gülümsemeden edememiştim. "Hayır.. Yani... Evet ve bazı tamponlar..."

"Tamam tatlım," Başımı salladım ve ön kapıyı açtım, gitmeye hazırlandım ama sonra ihtiyacı olan şeylere daha yakından bakmak için hızlıca geri çekildim. Bir fotoğraf çekmek ve kendimi binlerce farklı malzemenin arasında kaybolmamak için banyoya girip ihtiyacı olan şeyi aradım. Sonrasında çıkmak için acele etmiş ama utangaç bebeğimle göz göze gelmiştim, "Birazdan görüşürüz tatlım, seni seviyorum", gülümseyip evden çıktım.

10 dakika sonra

[ Tatlım... Bunu ilk kez alıyorum... Kutulardaki tüm bu boyutlar da ne öyle..? Çektiğim resim bulanık ve sende olanı göremiyorum... Hangisini alacağımı bilmiyorum.... >

< Herhangi biri olur ]

[ Kendimi aptal hissediyorum... >

< Evet sen aptalsın ama seni seviyorum... Seni anlıyorum, çok farklı şeyler var, Tanrım... Bunu düşündüğüne inanamıyorum... ]

[ Yine de nasıl oluyor ki? Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum ama... Bu şeyi içine mi koyuyorsun...? >

< Emici şeyi içeri itmemiz gerekiyor, Jungkook... ]

[ Mantıklı, şimdi düşünüyorum da... >

< Hayır... Bunu düşünme... Lütfen... Hala yardıma ihtiyacın var mı yoksa buldun mu? ]

[ Hayır, teşekkür ederim tatlım♥ Senin sayende artık daha akıllıyım >

< Bana sahip olduğun için şanslısın. ]

[ Evet, çok şanslı... >

10 dakika sonra

[ Bebeğim, sen regl oldun mu? >

Mesajlarımı, onun için aldıklarımı tekerli arabaya koyarken gönderdim, ancak onun ve hissedebileceği acıları düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

< Henüz değil, ama yakında başlayacak. Niye? ]

[ Sadece... nasıl biliyorsun? >

< Tarihi var ve ayrıca vücudum nedeniyle bunu hissediyorum ]

[ Aman Tanrım, hissedebiliyor musun? Çok havalı! Nasıl anlıyorsun? >

< Göğüslerim... Ve alt karnım. Ve hayır... Bu hiç havalı değil. ]

[ Göğüsler? Bu yüzden mi biraz daha fazla... Sert oluyorlar ve... Yani... Ne demek istediğimi anlıyor musun?.. >

< Biraz daha büyük olduklarını gördün mü? Aman tanrım... ]

[ Sadece hissettim >

Artık cevap vermiyordu, yanlış ya da çok kirli bir şey söylemişim gibi hissettirmişti. O olaydan sonra değişmiş olabilirdi, biraz daha utangaç ve benden rahatsız gibiydi, umarım yakında benimle böyle hissetmeye gerek olmadığını anlardı...

Surat asarak telefonumu kilitledim ve her gün kullanmayı sevdiğimiz şeylerin olduğu güzellik bölümüne yöneldim. Farklı yüz maskelerinin arasına bakıyordum ve sevebileceği sevimli bir şey bulmaya çalışıyordum, bu gece uyumadan önce deneyecektim, üzerinde tavşan yüzü olan bir şey görür görmez iki tanesini aldığım gibi arabaya koymuştum. Bu ürünler zaten sadece Y/N için seçtiğim şeylerle doluydu, ona Noel hediyesi almak ve onu şımartmak için yakındaki bir mağazaya uğramalıydım.

Başka bir bölüme doğru ilerlerken telefonum elime titreşmişti, en sevdiğim insandan gelen mesajı kontrol edip açmıştım.

Gözlerim bana gönderdiği resme tanık olduğu anda tükürüğümde boğulmuştum, vücudum ani bir tepki vermiş; aklımı kaybetmiştim. Uzun bir süre dudaklarımı yalayıp ısırdım, ona baktım ve altındaki metni okudum.

< Al bak işte, görebiliyor musun yoksa hala düz göğsüme hakaret mi edeceksin? ]

Bu küçük velet... Resmi galerimde tutmak için kaydetmiş ve yakınımda kimsenin olmamasına dikkat etmiştim, çünkü kadınımın açtığı göğüs dekoltesini sadece benim gözlerim görmeliydi.

Kendimi kontrol etmek için ne yapacağımı bilmiyordum, kıvrımlarını görünce çok sıcak hissediyordum.

[ KÖTÜ KIZ! Bunu yapmaya nasıl cüret edersin?! Düz göğüs?! Nerede?! Düz veya büyük onları seviyorum! Bu mağazanın ortasında etrafım insanlarla doluyken bunun nelere yol açabileceğini biliyor musun?! >

< Ne oldu ki? ]

[ Ve şimdi gülüyorsun, hazır ol, sana hiç beklemediğin bir anda kirli fotoğraf göndereceğim zamanı bekle>

<Bana bir şey olamaz... Sana kıyasla... ]

[ Gülmeme izin ver, sen her zamanki gibi kırmızıya dönersin! >

< Evet ama sorun değil. Umarım bir tepki vermişsindir! Daha büyük hallerini bile görmedin, bundan ne anlıyoruz; artık vücuduma ilgi duymuyorsun çünkü artık onlara bakmıyorsun! ]

[ Onlara bakıyorum ama gözlerim en ufak bir değişiklik algılayamıyor. Yakalanıp yumruklanmamak için başka tarafa bakıyorum! >

[ Artık bir şişkinliğim var... >

< Kendimle gurur duyuyorum. ]

[Seni buna pişman edeceğim. >

Sırıttım ve telefonumu cebime geri koydum, arabanın arkasına saklanarak sorunumu gizledim ve şükürler olsun, ceketimin uzunluğu yanlarımı koruyordu. Yarın ve bugünün akşam yemeği için alacak çok şeyim olduğu için alışverişe devam ettim, yemek bölümüne gitmiş ve sonra Y/N'nin bahsettiği bir şeyi hatırlamıştım; vücut sütü aramak için güzellik kısmına geri dönmek zorunda kalmıştım.

Sarı yazılı mavi şişe, ne olduğunu hatırlayabiliyordum.

Oraya vardığımda raflara doğru eğilmiş, gözlerimi farklı şişelerde gezdirmiştim, bebeğimin en sevdiğini düşündüğümü seçip kontrol ettim.

"Jungkook?" birinin tanıdık sesi arkamı dönmemi sağlamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

61.5K 4.3K 21
#1 - Slytherin | 07.03.2021 Harry Riddle, babasının verdiği bir görev üzerine Hogwarts'a gider.
11.3K 1.2K 6
Ancak biri vardı. Altı gencin arasında duran biri. Genç kız o gün çocuğu gözden kaybolana dek izledi. En sonunda defterinde "Pembe Kazaklı Çocuk" ad...
304K 15.5K 37
Bunu söylemekten asla vazgeçmicem SEN DELİRMİŞSİN... ~PJM~senin yüzünden güzelim...
29K 2.8K 17
'O.. korkunç bir, canavar.' (#18)