PRIVATE TEACHER || J.JK

By heartbreakergenius

410K 15.5K 14.8K

"Üzerindeki üniforma benim yatak odamın zemininde daha iyi durabilir." - Yazarından izin alınarak çevirilmişt... More

x FOREPLAY x
Bölüm 1 | Derin Bakışlar
Bölüm 2 | Yaklaş Bana
Bölüm 3 | Gözlerini Kaçırma
Bölüm 4 | Farket Beni
Bölüm 5 | Tatlı Dokunuş
Bölüm 6 | Canımı Yakan Sensin
Bölüm 7 | Sebep Olduğun Gözyaşları
Bölüm 8 | Erotik Düşünceler
Bölüm 9 | Acıyor
Bölüm 10 | Nefret
Bölüm 11 | Kötü Sözler
Bölüm 12 | Kısa Etek
Bölüm 13 | Samimiyet
Bölüm 14 | İlk An
Bölüm 15 | Kırmızı İç Çamaşırı
Bölüm 16 | Morluklar
Bölüm 17 | Tadına Bak
Bölüm 18 | Muz [ SMUT ]
Bölüm 19 | Fransız Öpücüğü
Bölüm 20 | Besbelli
Bölüm 21 | Tatlı Muamele
Bölüm 22 | Masum
Bölüm 23 | Ses Kaydı
Bölüm 24 | Vibratör
Bölüm 25 | Tahrik Edici
Bölüm 26 | Saklı Yüz
Bölüm 27 | Bitti
Bölüm 28 | Kabusu Yaşamak
Bölüm 29 | Sıkıca Tut Beni
Bölüm 31 | Beni Bırakma
Bölüm 32 | Aklımı Kaçırıyorum
Bölüm 33 | Sorumluluk
Bölüm 34 | Cazip
Bölüm 35 | Tekrar Sev Beni
Bölüm 36 | Bitter Çikolata
Bölüm 37 | Uzun Gece
Bölüm 38 | Hocam
Bölüm 39 | Flörtöz Çocuklar
Bölüm 40 | Özel Mesajlar
Bölüm 41 | Kontrol
Bölüm 42 | Elimi Tut
Bölüm 43 | Bırakma
Bölüm 44 | Oynak Çift
Bölüm 45 | Tatmin [SMUT]
Bölüm 46 | Sonraki Sabah
Bölüm 47 | Kibirli
Bölüm 48 | Sadık
Bölüm 49 | Her Şeyim [FİNAL]
EKSTRA SMUT

Bölüm 30 | Yanındayım

4.2K 269 176
By heartbreakergenius


- Sonraki gün -

14/12/18

08:10

"Hadi tatlım, somurtmayı bırak..." elimi onun elinin üzerine getirdim ve işe başlamadan önce arabanın içinde kaldım. "Tuvalete gitmem gerek..."

"Evden çıkmadan önce zaten üç kez yaptın..." Gülümsedim ama elinin arkasına bir öpücük kondurup parmaklarımla okşadım. "Biliyorum... Ama başarısız olmaktan ve seni hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum..."

"Beni hayal kırıklığına uğratmayacaksın bebeğim, çok çalıştın bu yüzden kendini strese sokmana gerek yok. Seninle gurur duyacağım. Ne olursa olsun, biliyorsun," Gülümsedim ve koltuğuna yaklaştım, samimiyet ve sevgiyle ona baktım. "Seni rahatlatacak bir şeye ihtiyacın var mı? Sevişmenin dışında."

Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade oluşmuş, dudaklarını büzmüştü ve başını sallamak için bakışlarını kaçırmıştı. İyi bir ruh halinde değilse gitmesine izin veremezdim, bu benim duygularımı ve gururumu ciddi şekilde etkiliyordu. "Öpüşmeye ve başka bir şey düşünmemeye ne dersin?" İyi bir fikir bularak teklif etmeye çalıştım. Hafif bir gülümsemeyle başını salladı, ben de geri gidip yatmasını sağlamak için edip koltuğunun kenarını tuttum. Arabamın renkli camlarıyla burada ikimizin de güvende olduğunu bilerek, dudaklarımızı birleştirmeden önce kapıları kilitledim ve üstüne çıktım. Kravatımı daha rahat hale getirmek için gevşettim ve ellerimle kıvrımlarını nazikçe okşadım.

...

08:15

"Şimdi gidip sınıfı sınavlara hazırlamalıyım, tamam mı?" Koltuğuma geri döndüğümde ve onunkini tekrar düzgünce koyduğumda ona gülümsedim. "Tamam," başını salladı ve eşyalarını aldı, tıpkı benim kendi eşyalarımda yaptığım gibi. "Bana bir kez daha bak," Onu bir an durdurdum, buradan çıkmadan ve normal davranmadan önce bu son dakikayı yaşamak istedim. Elimi çenesine koydum ve ona doğru eğildim, kalbim hızla çarpıyordu.

Benimkilere bakan parıldayan gözleri bunu benim için daha da derinleştiriyordu, bana her zaman büyük bir tutku ve sevgiyle bakma şeklini seviyordum. Dudaklarımı nazikçe onun dudaklarına bastırdım ve baş parmağımı sıcak yanağına sürttüm. Onu bir kez daha öpmeden önce, "Seni seviyorum tatlım," diye fısıldadım ve sonra geri çekildim. "Bunu kolayca geçeceksin ve stres yapmadan başaracaksın, sana inanıyorum aşkım," Gülümseyip gözlerimi açtım, burunlarımız birbirine değiyordu, dudaklarımız telaffuz edilen her kelimede birbirine sürtüyordu. "Seni her şeyden çok seviyorum Jungkook ve senin için elimden gelenin en iyisini yapacağıma söz veriyorum." Damarlarımda dolaşan karıncalanmalarla ona bakarken dudaklarımı öptü. Kapıyı açmak için geri hareket etmişti ve ben daha uzun süre burada onunla kalmak istesem de bu durumun önüne geçemiyordum.

"Tatlım," diye seslendim aklıma önemli bir şey gelince. Ona uzandığımda söylediğim şeyle arkasını döndü ve kulağına fısıldamak için parmaklarımı saçlarının arasından geçirdim. "Güzelce yemeyi unutma, seni seviyorum," ensesini kavradım ve başımı yana eğdim, yüzünü ona çevirdim ve dudaklarımı arzulamaya devam ettiğim kırmızı dudaklarına bastırdım. "Sen de ye, Bay Jeon," diye sırıtmış ve okula gitmek için bir adım uzaklaşmıştı. Onun bana yakın olmasını şimdiden özlemiştim...

'Sizin Bakışınızdan'

Jungkook'un arabasında hiçbir şey unutmadığımdan emin olduğumda okul bahçesine girmiş ve tanıdık bir sesin adımı bağırdığını duyunca durmuştum. Sesiyle arkamı döndüm ama Yoongi yerine sadece Hoseok'la yüzleştim. "Hey," gülümsedi, bana ulaşmak için koştuğunu fark ettiğimde derin bir nefes alarak konuşmuştu. "İyi misin?" Sevimliliğine kıkırdadım ama duvarın köşesinden gelen uzun ve sağlam figürü fark ettiğimde gözlerimi kaçırdım. İkimiz de göz göze geldik, ince dudakları hafif bir gülümseme oluşturmuştu, bir elini pantolon cebinden kaldırıp gömleğinin yakasıyla oynamış, beni süzerken dudaklarını yalamış ve uzağa bakmıştı.

Boynumun açıkta kaldığını, soğuğun bedenimi ele geçirmesiyle anlamıştım. Bu yüzden o bölgeye baktığında Hoseok'un gözleri büyümüştü. "Hadi sınıfa geçelim," demiş, kumaşımın düğmelerini ilikleyerek ona ilerlemeyi teklif etmiştim ve Jungkook'u arkadan kontrol ettiğimde bizimle aynı yöne doğru gittiğini fark etmiştim. "Yoongi'nin neden burada olmadığını biliyor musun?" Sessizliği gidermeye çalışmıştım, tek kelime edemeyecek kadar gergin hissediyordum. "Zaten kapıda," bana gülümsemiş ve gözlerini vücudumda tutmuştu. "Gelmeden önce bir şey yaptın mı?" sorusu, beni hazırlıksız yakalamış ve aldığım nefeste boğulmama neden oldu. "Eee?" Bu ısrarı karşısında vücudumun gerildiğini hissettiğim için mümkün olan en iyi şekilde normal davranmaya çalıştım.

"Boşver..." diye alay etmiş ve öğretmenimizin haftanın ilk sınavı için her şeyi hazırladığı sınıfa doğru yürümüştü. Çok şükür fazla ısrar etmemişti "Öyle mi?" Yoongi, Hoseok'a sorduğunda neden bahsettiğini merak etmemi sağladı. "Evet." Çocuğun cevabı üzerine, en iyi arkadaşım, enseme sarılmak için bana doğru eğildi ve beni ani bir şekilde kendine yaklaştırdı. "Artık kanıtımız var," diye kulağıma fısıldamış, sonra bana bakmak için başını geri hareket ettirmişti. "Bize gerçeği söyle yoksa müdüre gidip her şeyi anlatırım."

Kalbim teklemiş, bakışları beni ürpertmişti. "Neyden bahsediyorsun...?"

"Kes şu saçmalığı," gözlerini devirdi ama adımları artık duyulmayan Jungkook'a bir bakış atmadan önce elini kaldırdı. Çocuk, öğretmenimizin bize baktıktan sonra diğer merdivenden çıktığını görür görmez sırıtmıştı. "Y/N. Hoseok seni okuldan birkaç metre ötede arabasından çıkarken görmüş." Arkadaşım olduğunu düşündüğüm kişiye bir bakış fırlatıp geri çekildim. Hoseok zamanını boşa harcamayarak önümde duran Yoongi'ye yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı, "Arabada sikişmişler."

Ben nefesim kesilirken adamın gözleri fal taşı gibi açıldı. "Kapa çeneni! Az önce ne dedin sen?!"

"Yalan söylemeyi bırak. Arabanın hareket ettiğini gördüm," diye alay etmişti, düşündüğü her şey bir yanlış anlaşılmaydı.

"Hangi araba? Neyden bahsettiğini bilmiyorum." "Bamyacık artık cesur..." Yoongi içimde bir başka öfke katmanı daha ekledi, damarlarım patlamak üzereyken Jungkook ile yaptığım tek şey öpüşmek ve birbirimizi kızdırmakken; onun yaptığı şey beni sinirlendirmekti. "Kabul et artık..."

"Durabilir misin?! Okuldayız!" Öfkeyle söylemiş ve bir banka oturmak için binadan çıkmıştım, artık onları kendime yakın görmüyordum. Müdüre söylemekle tehdit ettiğine inanamıyordum.

"Y/N," o hain gelip yanıma oturdu ama gözlerimi ondan kaçırdım. "Neden bana yalan söylüyorsun...? Ben senin en iyi arkadaşın değil miyim? Ben güvenmediğin rastgele bir adam mıyım?"

"Az önce bana her şeyi müdüre söyleyeceğini söyleyen kişi," Çenemi sıktım ama gururlu davranışından nefret ederek başka tarafa baktım.

"Ciddi değildim. Sana asla ihanet etmeyeceğimi biliyorsun."

"Şu anda sınavlarıma odaklanmam gerekiyor, zaten bunun hakkında konuşacak vaktim yok."

"Mesajla konuşabilirdik... En azından benim için bunu yapabilirdin... Neden böyle davranıyorsun...? Yanlış bir şey mi yaptım?" Dudaklarından derin bir iç çekişin çıkmasına izin verdi, ben de ona baktım. "Hayır...Ben sadece... Seninle okul dışında konuşacağım..."

"Umarım konuşursun..."

...

11:55

Dört saatlik fen sınavımı bitirdikten sonra, iyi bitmesi için parmaklarımı çarparak yemekhaneden çıkmıştım. Binadan çıkar çıkmaz telefonumu çıkardım ama Jungkook'tan sadece dört saat sonra gününü bitirecek bir mesaj aldığımı fark ettim.

< Küçüğüm, nasıl geçti? Çok fazla stres yapmadın ve güzelce yedin, değil mi? ]

[ Küçüğüm? Güzeldi, umarım başarısız olmamışımdır... >

< Evet, içimden sana öyle demek geliyor... Bu seni rahatsız ediyor mu? ]

[ Hiç de değil >

< Güzel, şimdi ne yapacağınızı bilmem gerekiyor Dışarı çıkalım mı? Beraber gezelim istiyorum... ]

[Çok tatlısın >

< Hey. Şaka yapmıyorum. Seni göremiyorum bile çünkü öğrencilerim sınavlarını bitirmek için kalıyorlar... ]

[ Ne? Boktan Bayan Park'la bir dakika daha kalmaya can atıyorsun galiba! >

< Son sözünü tekrar edersen, seni herkesin önünde şaplaklarım. O boktan Bayan Park, sınavını bitirmen için sana biraz daha zaman tanımadığını öğrenirsem, sorun çıkaracak. ]

[ Yazdığın son şeyi sil. Şaplakların çok acı verici... >

< Bir dahaki sefere sana karşı daha yumuşak olacağım tatlım ]

[ O zaman şimdi gitmem gerek, Yoongi ile konuşmam lazım >

< Neden? Bu çocuk ne istiyor? Bu sabah yaptığı gibi sana dokunmasına izin verme yoksa onu öldürürüm. Tamam? O adamı sevmiyorum... ]

[Bunu yapmasına izin vermeyeceğime söz veriyorum >

< İyi. Okul bahçesinin hemen önündeki sokağa çık ki seni sınıfımdan görebileyim]

[ Tamam efendim. >

Gülümsedim ve telefonumu ceketimin içine sokarak daha önce söylediğim gibi Yoongi'nin buraya gelmesini bekleyerek arkama baktım. Telefonumun bir titreşimi beni kontrol etmek için tekrar elime almaya zorlamıştı.

< Neredesin? Seni bekliyorum minik bamya...]

[ Ben de bekliyorum. Okulun önündeyim >

< Ah tamam. Ben ve Hoseok, her zaman birlikte bir şeyler yediğimiz yerden geçmeni bekliyorduk... Orada bize katılır mısın, iyice ye ve her şeyi anlat ]

[ Tamam geliyorum >

Bahsettiği yere giderken son bir kez daha okul binasının pencerelerine bakmış, bir yerlerde Jungkook'u görmeyi bekliyordum. Bedenini veya yüzünü algılayamadığım için, başıma aptalca şeyler gelmesin diye dümdüz ilerliyordum. Umarım bu gün Jungkook olmadan çok uzun sürmezdi çünkü birlikte ne kadar çok zaman geçirirsek, ayrıldığımızda onu o kadar çok özlüyordum. Bu adam beni ona bağımlı kılıyordu.

"Küçük sürtük!" Az önce tek başıma aldığım dar sokakta yüksek bir ses yankılanmış, öğrenciler şimdi uzaklaşmış ve gitmişlerdi. Neler olup bittiğini kontrol etmek için bu çığlık sesine arkamı döndüğümde tam önümde gördüğüm kişiyle nefesim kesilmişti. Yoluma geri dönmüş ama korkudan ne yaptığımın farkına varmadan, kaçma şansım olsun diye bu sokağın köşesine koşmuştum. Beynimdeki ve damarlarımdaki bu kan akışıyla Yoongi'yi aramak için hızlı davranmıştım.

"Nereye gittiğini düşünüyorsun?!" arkamdan gelen canavar adımlarıma yetişti ve vücudumu duvara fırlattı, ayaklarını baldırlarıma attı ve bu acıyla karışık korkunun üstesinden gelmek için yeterince sert olmayan darbe tüm vücudumu etkilerken vahşice düşmeme neden oldu. Telefonum da benim gibi yere düştü, artık nefes alamıyordum, anılar aklıma geliyor ve beni ıstıraplı bir hale sokuyordu. Tekrar nefes almayı denemek için titreyen elimi göğsüme koydum, kalbimin atışını arıyordum ama sadece ciğerlerim çıkana kadar öksürüyordum.

"Benden çaldığı adamla çıkmaya cüret eden o kaltağı tekmele," kızın sesi kafamda kaybolmuş, sadece nabzımın sesi gözlerimi açık tutuyorken zihnimi de kısmen uyanık tutuyordu. Artık hareket edemiyordum, yine oluyordu, endişe beni ele geçiriyor ve vücudumu felç ediyor, kaslarımı kasıyor ve kendi kendine yumruk oluşturan parmaklarımdan birini bile hareket ettirmemi imkansız hale getiriyordu. Canavar ayaklarıyla yanıma vurmadan önce beni yere itip başımı sert yüzeye çarparak nefesimi ve bilincimi kesmişti. "Bu sürtük bize yaptıklarına pişman olacak," diye alay etmişti.

'Jungkook'un Bakışından'

[ Küçüğüm >

[ Hey...? >

[ Bana kızgın mısın...? >

[ Ne oldu bebeğim...? >

[ Hey... O adamla mı birliktesin ve beni görmezden mi geliyorsun?! Neden seni görebileceğim o noktadan uzaklaştın? >

[ Y/N? >

Bir cevap alamadığım son mesajımı göndermemin üzerinden beş dakika geçmişti. Okula bakan caddeyi kontrol ediyordum, artık cevap gelmediği için onu aramıştım. Bu garipti, genellikle bana hemen cevap verir, bir dakika önce telefonu elindeydi... Yanlış bir şey mi yapmıştım? Ya da bilmeden kötü bir şey söylemiş olabilir miydim... Alt dudağımı dişledim ve kapıya yöneldim, odadan çıkmadan önce son öğrencilerime bir göz attım ama onları gözümün önünden ayırmamak için bir boşluk bıraktım. Bebeğimin numarasını çevirip onu aramaya çalıştım.

"Aradığınız numaraya ulaşılamıyor," duyduğum ses omurgamı titretmişti. Ekrana bakmak için telefonumu indirdim ve ona tekrar mesaj atmaya çalışmak yerine, şu anda bir şeyler olduğunu ve bariz işaretleri görmezden gelemeyeceğimi bilerek bir saniye bile düşünmeden koridora koştum. Merdivenlerden aşağı hızla inip dışarıya açılan kapıya yöneldim. Bir ambulansın sesi göz açıp kapayıncaya kadar dikkatimi çekmişti, aşkımın iyi olması için dua ederken hayal ettiğim tüm korkunç şeylerle ilgili düşüncelerim çılgına dönüyordu. Kalbim küt küt atıyordu, kötü bir şeyler olduğuna emindim ve tüm aklımı kaybediyordum, o ve onun içinde olabileceği durumdan başka hiçbir şeyi umursamadan okulu çok hızlı bir şekilde terk ettim.

Birkaç dakika önce bulunduğu sokaktan geçmiş, gözden kaybolmadan önce izlediği yolu takip etmek için acele etmiştim. Ancak yan tarafa döner dönmez sokağın sonundan bir ambulans hızla uzaklaşıyor, bacaklarımdan ve vücudumdan kullandığım tüm kaslarla ona ulaşmaya çalışıyordum ama bu etkisizdi. Gitmişti. Gözyaşlarım anında yanaklarımdan süzülmüş ve bu durumda kaybolmuş hissederek bakışlarımı yere indirmiştim. Yerdeki kan kalbimin bir saniyeliğine durmasını sağlamış, bu ambulans Y/N'yi alıp götürmüşken burada kalamayacağım için buraya yakın bıraktığım arabama koşup Namjoon'un numarasını tuşlamıştım.

...

12:50

"Jungkook!" Kız arkadaşımın ağabeyi buraya koşarken aceleyle bana seslenmiş, bacaklarım titrerken bu duyu kaybından vücudum enerjisiz kalmıştı. Adımı duyduğumda başımı kaldırmış ve yatağın etrafında duran insanlara bakmıştım, kalbim acıyla batıyor, ağır gözyaşlarımı silerken bile vakit kaybetmiyordum ve kalbim duracak gibi o bölgede duruyordum.

Hastanede olduğunu bildiğimden beri tüm dünya benim için durmuştu, kendimi kırılmış ve parçalanmış hissediyordum; kendimi Hoseok'un ağladığı, yüzü kan ve morluklarla kaplı Yoongi'nin ve Namjoon'un yüzünü saklamaya çalıştığı o yatağa sürükledim. Parıldayan gözleri, elini saçlarından geçirmek için vücuduna eğildi. Bir adım daha atarsam ve korkunç bir şey görürsem, bayılacaktım. Sakinleşmeye ve kendime hakim olmaya çalışarak o noktaya doğru yürümüştüm.

Continue Reading

You'll Also Like

29K 2.8K 17
'O.. korkunç bir, canavar.' (#18)
8K 442 25
Taehyung Bts grubuna yeni atanan menajerine aşık olur ama tek aşık olan o değildir...
92.3K 3.9K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
9.6K 531 12
"Madem beni seviyorsun, benim için canını bile verirsin, o zaman gözlerimin önünde öldür kendini. Bu sayede inanırım senin sevgine." Kahkaha atarak...