PRIVATE TEACHER || J.JK

By heartbreakergenius

410K 15.5K 14.8K

"Üzerindeki üniforma benim yatak odamın zemininde daha iyi durabilir." - Yazarından izin alınarak çevirilmişt... More

x FOREPLAY x
Bölüm 1 | Derin Bakışlar
Bölüm 2 | Yaklaş Bana
Bölüm 3 | Gözlerini Kaçırma
Bölüm 4 | Farket Beni
Bölüm 5 | Tatlı Dokunuş
Bölüm 6 | Canımı Yakan Sensin
Bölüm 7 | Sebep Olduğun Gözyaşları
Bölüm 8 | Erotik Düşünceler
Bölüm 9 | Acıyor
Bölüm 10 | Nefret
Bölüm 11 | Kötü Sözler
Bölüm 12 | Kısa Etek
Bölüm 13 | Samimiyet
Bölüm 14 | İlk An
Bölüm 15 | Kırmızı İç Çamaşırı
Bölüm 16 | Morluklar
Bölüm 18 | Muz [ SMUT ]
Bölüm 19 | Fransız Öpücüğü
Bölüm 20 | Besbelli
Bölüm 21 | Tatlı Muamele
Bölüm 22 | Masum
Bölüm 23 | Ses Kaydı
Bölüm 24 | Vibratör
Bölüm 25 | Tahrik Edici
Bölüm 26 | Saklı Yüz
Bölüm 27 | Bitti
Bölüm 28 | Kabusu Yaşamak
Bölüm 29 | Sıkıca Tut Beni
Bölüm 30 | Yanındayım
Bölüm 31 | Beni Bırakma
Bölüm 32 | Aklımı Kaçırıyorum
Bölüm 33 | Sorumluluk
Bölüm 34 | Cazip
Bölüm 35 | Tekrar Sev Beni
Bölüm 36 | Bitter Çikolata
Bölüm 37 | Uzun Gece
Bölüm 38 | Hocam
Bölüm 39 | Flörtöz Çocuklar
Bölüm 40 | Özel Mesajlar
Bölüm 41 | Kontrol
Bölüm 42 | Elimi Tut
Bölüm 43 | Bırakma
Bölüm 44 | Oynak Çift
Bölüm 45 | Tatmin [SMUT]
Bölüm 46 | Sonraki Sabah
Bölüm 47 | Kibirli
Bölüm 48 | Sadık
Bölüm 49 | Her Şeyim [FİNAL]
EKSTRA SMUT

Bölüm 17 | Tadına Bak

9.1K 326 257
By heartbreakergenius


...

16:00

Yorucu bir günün ardından okuldan ayrılmıştım, Jungkook'un dersi normalden biraz daha farklı geçmişti, günün başında dediğim şey yüzünden baya etkilenmiş olmalıydı ki soru soran öğrencisine bile doğru düzgün cevap verememişti, derste yanıma geldiğinde hareketleri daha tatlı ve temasçıydı, kalemi tutmak için elini uzattığında tenlerimiz birbirine değmişti, ya da yanlış yaptığım soruyu gösterirken. Yakınlığı kalbimi ısıtıyordu. Ona her baktığımda kaçamak bakışlarını yakalıyordum. Düşündüğümden de samimi ve dürüsttü.

Şimdi ise, Yoongi'nin beni beklediği otobüs durağına yürüyordum. Hava güneşli, şehir sakindi. Durağa birkaç adım kalmıştı.

Yürüdüğüm yerin tersinden bir araba geçiyordu, hemen yanıma çekip durdu, bu irkilmeme neden olmuştu. Arabanın camı inmişti, "Y/N..." artık yüzünü görebiliyordum.

Burada ne işi vardı?

"Atla... Seni eve bırakacağım," kapıyı bana açtığında ikiletmeden arabaya bindim. "Emniyet kemerini tak."

"Bunu... Neden yaptın? Öğrenciler bizi görebilirdi.." dosyamı bacaklarıma bıraktım, onu sorgularcasına sorduğum soruya bir cevap bekliyordum. "Arabanın camlarında siyah film var, bizi göremezler ayrıca geçerken seni eve bırakmak istedim.."

Bir şey diyememiştim, bakışlarımı ondan çektiğimde yanaklarımın ısındığını hissetmiştim. Kemerimi taktığımdan emin olmak için bir bakış atmıştı, tek eli direksiyonda diğeri ise vitesteydi. Her fırsatta dikiz aynasına bakıp yolu kontrol ediyordu.

"Bu sokaktan sık sık geçiyor musun?" Sessizliği bozmuştum, ilk dersten sonra bir daha görüşememiştik. "Her gün..."

Şaşkınlıkla bakışlarımı ona çevirdim. "H-Her gün mü?"

"Evet..." başını salladı. "Eve giden kestirme bir yol kullanıyordum ama... birkaç aydır buradan geliyorum seni görebilmek için." son kelimelerini sessizce söylemişti, elini saçından geçirip güneş gözlüğünü takmıştı. "Sapık gibi göründüysem üzgünüm, sadece seni her zaman görebilmek istiyorum."

"Sapık değilsin..." parmaklarımla oynarken devam ettim. "Bu tatlı..."

"Tatlı mı?" gülüşü sesinden belli oluyordu. "Böyle düşündüğüne sevindim."

Gülümsemesine katılırken gözlerimi yola çevirmiştim, beni düşüncelerimden çekip çıkaran şey telefonum olmuştu. Çantamdan çıkarıp mesaja baktım.


< Neredesin Y/N?! Otobüs gelmek üzere!😰💕 ]


[ Üzgünüm, eve arabayla dönüyorum, yeni bindim ve haber vermeyi unuttum... >


< Ah, tamam. Tanrıya şükür... Kötü bir şey oldu sandım💕 Dikkatli git😅 ]


[ Sen de, bineceğin kalabalık bir otobüs olduğundan bunu söylemeli miyim bilmiyorum💕 >



< Umrumda değil onları itelerim. Beni tanıyorsun ]


[Çok iyi tanıyorum... >


"Günün iyi geçti mi?" telefonu kitlediğimde Jungkook bir bakış atmıştı. "Pek değil... Sanırım Fizik sınavından tekrar kaldım.. Bıktım artık."

"Sorun değil, her dersin mükemmel olmak zorunda değil sonuçta, elinden gelenin en iyisini yaptığını biliyorum ve bu yğzden en iyi öğrencimsin, her zaman çabalıyorsun." kırmızı ışıkta durup bana iç ısıtan gülümsemesini sunmuştu. "Kötü notlar güvenini kırmasın, ben de önceden derslerden kötü notlar alıyordum ama bir şekilde matematik öğretmeni olabildim, o yüzden moralini bozma."

Başımı salladım, bana olan ilgisi her zaman içimi ısıtıyordu, her kötü hissettiğimde beni güldürmek için çabalıyordu.

"Biraz mesafe koyalım ister misin..?" ses tonu birden değişmişti. Kaşlarım çatılmıştı, ne demek istediğini anlamamıştım. "Nasıl yani?"

Işık yeşile döndüğünde tekrar gaza basmıştı. "İlişkimize... Biraz mesafe koymak ister misin? Bazen fazla yılışık olduğumu farkedemiyorum..."

"Hayır... Yılışık falan değilsin..." Derin bir nefes verdim, gerginlikle bakışlarımı önüme düşürdüm. "Bu sabah için üzgünüm... Sadece çok kolay stres oluyorum..."

"Özür dileme. Anlıyorum, sadece sana karşı olan davranışlarımın doğru olup olmadığını kestiremiyorum. Yanlış bir şey yapmak istemiyorum ve bitsin istemiyorum." dudaklarını yalayıp konuşmuştu. "Mesafe falan istemiyorum, sen bana bugüne kadar değer verip koruyan, seven tek adamsın... i-ilkimsin... O yüzden bitsin istemiyorum ama bana dayanman zor olabilir... Bazen fazla çocukça davranıyorum ve insanlara kolayca güvenemiyorum... İstemeden seni kırmak istemem..."

"Sorun değil," kucağımdaki dosyayı sıkarcasına tutarken bacağımdaki elini hissettim. Kalbim birden hızlanmaya başlamıştı, heyecanlandığımı farkettirmemeye çalışıyordum. Elini tutmuş, parmaklarımızı birbirine geçirmiştim. "Benim de hatalarım var, o yüzden kendini kötü hissetme. Seni sen olduğun için seviyorum."

"Sen? Hata? Tch..." yüzümdeki gülümsemeyle gözlerimi kaçırmıştım. "Saçmalama, sen mükemmelsin."

"Ben mükemmelsem sen daha ötesindesin," utangaç bir gülüşle cevap vermişti. "Yalan da söyleyemezmiş..."

"Yalan değil." birleşik ellerimizi kendine çekip, üzerine bir buse kondurdu. "Her neyse, ödevlerin hakkında konuşmak istiyorum. Çok fazlalar mı?" ellerimizi kucağına götürmüş, bacağını hissetmeme neden olmuştu, kasıklarına çok yakındı... "Şey... Evet, ama büyük ihtimalle yaparken uyuyakalırım..."

"Hangi dersten?"

"Fizik, İngilizce, Matematik," ona memnuniyetsiz olduğumu belirtmek adına bir bakış attım. "Ve Coğrafya."

Gülümsemiş ve elini çekerek vitese komuştu, elim bacağındaydı. Sıkmak istiyordum ama bunu yapamazdım, nefsime hakim olmalıydım. "Eğer istersen sana yardım edebilirdim fakat kabul etmedin. Benim suçum değil," gözleriyle yolu kontrol ettikten sonra sağ dönmek için damarlı elleriyle direksiyonu döndürdü, bileğindeki pahalı saati ve en ufak hareketinde beni çıldırtan kolları. Kahretsin, regl günüm yaklaşıyor olabilir miydi?

"Mm?" elini elimin üstünde hissetmiş ve düşüncelerimden ayrılmıştım. Kendime gelip bakışlarımı ona çevirmiştim. "N-Noldu?"

"Boşver," kıkırdamıştı, onu dinlemediğimi falan düşünecekti. "Hayır, söyle. Özür dilerim sadece... düşünüyordum..."

"Ne düşünüyordun?" sırıtmış, onu kestiğimi farketmişti.

Kahretsin.

"Ah.. Hatırlayamadım şimdi.." boğazımı temizledim, yüzümün ısındığını hissediyordum, koltuğumda rahatsızca kıpırdandım. "Yalan da söyleyemezmiş..." birkaç dakika önce kullandığım kelimelerle bana oynuyordu. Gülümseyip bakışlarımı önüme düşürdüm. "Hadi ama, ne söylediğini bilmek istiyorum..."

"Sadece ödevine yardım edebileceğimden bahsediyordum, ama belki de yapmamalıyım, sence bu doğru olur mu?" dudaklarını hafifçe büzmüş, söylediği şeyi düşünüyordu. "Bence doğru değil. Maalesef..." sessiz bir kıkırtı bırakmıştım, bu hali çok tatlıydı. Ve seksi. "Kahretsin..." yüzünde bir hayal kırıklığı oluşmuştu.

"İşte geldik..." arabayı sağa çekmiş, sesi hoşnutsuz çıkmıştı. Emniyet kemerimi çıkarmak için ellerimizi ayırmıştım, o da güneş gözlüğünü çıkarmış, parmak uçlarıyla direksiyonu tutuyordu. Kapıyı açmak için kucağımdaki dosyamı göğsüme çıkardım. Çantamı almadan önce dönüp ona bakmıştım, gergince dudağını ısırıyordu.

Hiç düşünmeksizin, yanan bedenimi ona yaklaştırıp dudaklarına bir öpücük bıraktım.

"Yarın görüşürüz..." dudaklarımı yalamış ve yüzündeki gülümsemeyi farkettikten sonra çantamı kavramıştım. "Görüşürüz, seni seviyorum," kapıyı açtığımda burnunun ucunu kaşımıştı. "Ben de seni seviyorum," gülümsememi engellemek için dudağımı ısırdım ve titreyen bacaklarımla arabadan çıktım. Kapıyı kapatmadan önce ona baktığımda, ışıldayan gözleriyle bana baktığını görmüştüm. Gülümseyip kapıyı kapatmış, hızlıca çarpan kalbimle arkaya dönmüştüm. Arkama bakmaya utanıyordum, hâlâ gitmemişti.

Telefonumun titremesiyle cebimden çıkarıp gelen mesaja baktım.

< Çok tatlısın...🖤 ]

Tanrım... Yüzüm daha da ısınmıştı. Telefonu tutarken eve yürümeye devam ediyordum. Jungkook'un arabası yanımdan geçmiş, arkasından bakıp utangaçça gülümsememe neden olmuştu.

...

"Ne çabuk geldin," abim sevgi dolu sesiyle beni karşılamıştı. "Evet, biraz öyle oldu" terliklerimi giyerken ona gülümsemiştim. Telefonundan saati kontrol etmişti, ben oldukça hızlı bir şekilde yatak odama çıkmaya uğraşıyordum. "Her zamankinden on dakika erken. Bu nasıl olabildi?" gözlerinde sorgulayıcı bir ifade vardı. "Beni Yoongi bıraktı... Arabasıyla..."

"Oh.." kafasını sallamış, bakışları tekrardan televizyonu bulmuştu. "Peki niye yanıma gelip benimle tanışmadı?"

"Ödevlerim var. Görüşürüz," aceleyle odama çıkıp kapımı kitledim. Kahretsin... Kendimi toparlamazsam her şeyi öğrenecek.

"Bana o çocuğun bir fotoğrafını gösterebilir misin?" kapıya yapışık olduğumdan, duvarın arkasından gelen sesi irkilmemi sağlamıştı. Ciddi miydi?

"Hayır bir fotoğrafı yok, git başımdan!" kapının arkasına dığru bağırmıştım. "Soyadı ne?"

"Cehenneme git!" bağırdıktan sonra elimdekileri yere fırlatıp banyoya koşturdum. Tanrım..



- Dört Gün Sonra -


07/12/18

19:00



Evinin kapısını çaldıktan birkaç saniye sonra, yüzündeki gülümsemeyle kapıyı açmıştı. "Hey bebeğim," içeri girip çantamı yere bıraktığımda elini belimde hissetmem uzun sürmemişti, kapının kendi kendine kapanmasına izin verdi, çok geçmeden üzerime eğilip dudaklarımızı birleştirmişti.

"Seni sıkıca tutmayı özlemişim..." sesi tenimi sıyırmış, ürpermemi sağlamıştı, beni tekrardan öpmeye başlamış ve kollarını etrafıma sarıp beni kendine daha da yaklaştırmıştı. Ellerimi boynuna attığım an yerdeki halıya takılmış, tam düşecekken beni belimden yakalamıştı, ayağa kalkmış ve duruşumu düzeltmiştim, altımdaki etek; onun yanındayken umrumda olmuyordu.

"Nasılsın?" öpücüğü bozmuş, dudaklarını ucu benimkilerle hala temas halindeyken sormuştu. Gülümseyerek ışıldayan gözlerine bakmıştım, gözlerindeki parıltı her zaman tüylerimi diken diken ediyordu. "Daha ayrılalı iki saat oldu Jungkook..." bu kadar özlem dolu olmasını seviyordum. "Hm... Biliyorum.. Ama konu sen olunca zamanın bir önemi kalmıyor..." dudağını sarkıtmış, kolları belimdeyken göğsüne ufak bir buse kondurmuş ve arkamdaki salona yürümeye başlamıştım.

Beni deri koltuğa oturtmuş ve ayakkabılarımı çıkarmaya başlamıştı, kaşla göz arasında altıma da bakmayı ihmal etmiyordu, ki zaten eteğim ona güzel bir manzara sunuyordu. "Ödevlerini yapabildin mi, güzelim?" sinsi bakışları benimkilerle buluşmuş, diğer ayakkabımı çıkarmaya odaklanmıştı, bu sefer biraz daha aşağı kaymış; bakışlarını oralarda gezdirmeye devam ediyordu.

"Evet efendim," sırıtıp başımı sallamıştım, benimle ilgilenmesi rahat hissettirmişti. "Babacık demen tercihimdir.." bakışlarını düşürüp sırıtmıştı. Söylediği şey yüzümün ısınmasına neden olmuştu. Babacık fetişi mi vardı?

"Pekala, babacık..." utangaç bir şekilde bakışlarımı kaçırmıştım. Hoşuma gitse de biraz garip hissettiriyordu. "Uslu kız," baldırımı okşayıp, bana flörtöz bir bakış yollayıp dudağını ısırmıştı. Yüzümün domatese döndüğünden emindim, o sırada ayakkabılarımı alıp girişe koymuştu. "Akşam yemeği yedin mi?"

"Hayır," adımları bana yönelince ayağa kalkmıştım, "Ama yemek hazırlamana gerek yok. O kadar aç deği-" cümlemi bitiremeden karnımın gurultusu odayı doldurmuştu. Gözlerimi ona çevirmek zorunda kalmıştım.

"Aç değilim mi demiştin?" burnunun ucunu kaşırken başını sola eğmiş ve delici bakışlarıyla bana bakmaya devam etmişti. "N-Ne diyorsun.." başımı çevirip bu anı unutmaya çalışıyordum. Her zaman kendimi küçük düşürebilme kapasitesine sahiptim.

"Biraz pilav ve sebze püresi yaptım, denemek ister misin?" ayakta duruyor, beni her türlü doyuracak gibi duruyordu. "H-hayır.. Cidden aç değilim, sen ye..."

Kıkırdayıp derin bir iç çektikten sonra yanıma yaklaştı. Üzerime eğilip güçlü elleriyle belimden kavramış, beni bir tüymüşüm gibi kolayca sırtına almıştı. "J-Jungkook.." her ne kadar istemesem de inadını kıramayacaktım. Bir şeyi istediğinde, alıyordu.

Beni mutfağa taşımış, sıcak eli bacaklarımı tutuyordu. "Sana kendine iyi bakmanı söylemiştim Kim Y/N, beni dinlemediğin için bunu benim yapmam gerekiyor," bedenim onunkine sürterek aşağı kaymış, eli eteğime kaymıştı.

Parmakları iç çamaşırımın üzerinden kalçama dokunduğunda anlık bir göz teması kurulmuş, yüzümün yanmasına neden olmuştu. Sırıtarak beni döndürmüştü. "Al, tadına bak ve nasıl olmuş söyle bebeğim," tencerenin kapağını açtığında bedenimin kolları arasında kalmasını sağlamıştı, çıkan buhar yüzüme çarpmış ve kokuyla büyülenmemi sağlamıştı.

"Oh," beni birden kendine çekmiş, sırtım göğsüne yaslı bir şekilde tutmuştu. Parmakları yanağıma çıkmıştı, "İyi misin? Buharın o kadar çıkacağını tahmin edemedim..."

"Sorun değil," gergince gülmüştüm, beni rahatlatan bedenine tezat olarak verdiği nefesler, elimi ayağıma doluyordu. Başımı kendine çevirmiş ve dudaklarını yanağıma bastırmıştı. "Buhar cilde iyi geliyor zaten," alt taraftan bir kase çıkarırken ben ona gülümsemekle meşguldüm, "Evet öyle fakat bebeğimin yüzünü yakabilirdi, bunun olmasını istemem," iri gözleriyle bana ufak bir bakış atmıştı, bu yaptığı her seferinde kalbimi çarpıtıyordu. Sıcak yanağıma bir buse bırakmış ve yemeği kaseye koymuştu.

"Sen yedin mi?" meraklı bir şekilde sormuştum. Başını sallayıp konuştu, "Hayır, dürüst olmak gerekirse senin gelmeni bekledim."

"Böyle yaparak beni utandırıyorsun..." bakışlarımı ona çıkarmış, bana yakın olan bedeninin dikkatimi dağıtmasına izin vermiştim. "Utanma..." masumca gülümsemiş, tatlılığıyla ona olan sevgimi bin kat daha arttırmıştı. "Hadi," çenemi tutmuş ve dolu kaşığı dudaklarıma yaklaştırmıştı. "Ağzını aç."

Dediğini yaptım. "Dur," bana doğru eğilmiş ve bir bebeği besliyorcasına kaşığın üzerine üflemişti. Tam önümde duran kırmızıları, onu öpmek istememe neden oluyordu.

"Yavaşça al," kaşığın üzerindekileri yavaşça ağzıma almış, Jungkook'un kaşığı çekerken yutkunmasına neden olmuştum.

Üflemesine rağmen yemek hala sıcaktı, yine de bunu belli etmemeye ve yemeğin tadına odaklanmaya çalıştım.

"Nasıl olmuş?" hala kolları arasındayken ona bakmış ve gülümsemiştim. "Bu yediğim en lezzetli şey. Keşke ben de böyle yemek yapabilsem..."

"Gerek yok, ben sana yaparım," dudakları tenime değmiş, eliyle belimi okşamıştı. "Beğenmene sevindim. Fikrin önemliydi."

"Senin yapamadığın bir şey var mı?" sesimdeki flörtüz tınıyla ona sormuştum, mükemmeliğin vücut bulmuş haliydi. "Sana sormak lazım," bakışları beni bulduğunda dudaklarını yalamış, bedenimin titremesine neden olmuştu. "Şey... Sen mükemmelsin."

Dudaklarından utangaç bir kıkırtı çıkmış, iltifatım karşısında en tatlı haline bürünmüştü. "Hadi yemeğimizi yiyelim, kadınım," yaklaşıp boynuma bir öpücük kondurmuş ve belimi okşayarak beni baştan aşağı titretmişti. Sözleriyle beni etkisi altına iyi başarıyordu.

...

22:00

Beni yavaşça yatağa bırakmıştı, oynadığımız bilgisayar oyununu bitirmiştik. Otururken bacaklarımı çaprazlamış, önümdeki bedenine bakıyordum, ışığı kısmış ve bana dönmüştü.

"Bu gece ne denemek istersin?"

Continue Reading

You'll Also Like

474K 54.8K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
9.6K 531 12
"Madem beni seviyorsun, benim için canını bile verirsin, o zaman gözlerimin önünde öldür kendini. Bu sayede inanırım senin sevgine." Kahkaha atarak...
154K 16.2K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
61.5K 4.3K 21
#1 - Slytherin | 07.03.2021 Harry Riddle, babasının verdiği bir görev üzerine Hogwarts'a gider.