KARMA

By Mestra6

1M 92.1K 31.5K

Ormanın içinde uyanan bir kız ... Hafızası silinmiş bir kamp dolusu insan ... Dövmelere göre ayrılmış gruplar... More

BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
BÖLÜM 47
BÖLÜM 48
BÖLÜM 49
BÖLÜM 50
BÖLÜM 51
BÖLÜM 52
BÖLÜM 53
BÖLÜM 54
BÖLÜM 55
BÖLÜM 56
BÖLÜM 57
BÖLÜM 58
BÖLÜM 60
BÖLÜM 61
BÖLÜM 62
BÖLÜM 63
SÜRPRİZZZ 🥳
BÖLÜM 64
BÖLÜM 65
BÖLÜM 66
BÖLÜM 67
BÖLÜM 68
BÖLÜM 69
BÖLÜM 70
BÖLÜM 71
BÖLÜM 72
BÖLÜM 73
BÖLÜM 74
BÖLÜM 75
BÖLÜM 76
BÖLÜM 77
BÖLÜM 78
BÖLÜM 79
BÖLÜM 80
BÖLÜM 81
BÖLÜM 82
BÖLÜM 83
BÖLÜM 84
BÖLÜM 85
BÖLÜM 86
BÖLÜM 87
BÖLÜM 88
BÖLÜM 89
BÖLÜM 90
BÖLÜM 91
BÖLÜM 92
BÖLÜM 93
BÖLÜM 94
BÖLÜM 95
BÖLÜM 96
BÖLÜM 97

BÖLÜM 59

8.4K 753 530
By Mestra6

*KEYİFLİ OKUMALARR 🖤*


Ne kadar uyuduğumu bilmiyordum ama uyandığımda kendimi yatağımda ve Helios 'un kollarında bulmuştum.

Hareket etmeye çalışsam da oldukça sıkı bir şekilde sarılmıştı ve uyandırmayı da istemiyordum. Ben de dönüp onu izlemeye başladım.

Yüzü yüzüme bu kadar yakınken nefesi alnıma çarparken kalbimin hızla atmasına engel olamıyordum.Gözleri gözlerime böylesine yakınken ona olan kırgınlığımın da sinirimin de önemi kalmıyordu. Geriye kalan tek bir şey vardı o da saf aşktı.

Ona baktığım her saniye öpücüklere boğup sımsıkı sarılma isteğim artıyordu. Ama beynim bu düşüncelere sahip kalbimle aynı fikirde değildi.

Bana söylememiş olması canımı yakıyordu. Bana olan aşkının sebebinin Arnold olması ihtimali bile sinirime dokunuyordu.

Kollarından birini çekince bu fırsattan yaralanıp hızlıca yataktan çıktım.Saçlarım deniz suyu yüzünden sertleşmişti.Kısa bir duş alıp giyindikten ve saçlarımı ördükten sonra odadan çıktım.Ben kapıyı açtığım anda karşımdaki odanın da kapısı açılmıştı.

Brian yaklaşıp "Ben de seni çağıracaktım Owen konuşmak istiyor, " dedi. Bir sürü azar işiteceğimi bildiğim için yüzümü buruşturmuştum. Dudaklarımı büzüp en masum bakışlarımdan biriyle Brian 'ın gözlerine baktım."Beni görmediğini söylesen olmaz mı? Banyodaymış uyuyormuş hatta ölmüş de ne bileyim ama beni bırak."

" Üzgünüm Carmen Owen 'den kaçman imkansız her şekilde seni bulur. "

Odanın kapısına doğru geri geri gidiyordum ki Brian beni tutup asansöre doğru itti. Kaçışım olmadığını anladığım için mecbur asansöre binmiştim.

Kapılar kayarak açılırken yavaş adımlarla yürümeye başladım. Hatta o kadar yavaştı ki Brian kolumdan çekerek beni sürüklemeye başlamıştı. Kapıyı çalıp içeri girdiğinde bir yandan da kolumdan tutup beni zorla içeri sokmuştu.

Owen 'ın kızgın bakışları bana dönünce debelenmeyi bırakmıştım. Artık çok geçti zaten.Yanımda duran Brian 'a sinirli bir bakış attığımda omuz silkip koltuklardan birine oturmuştu. Owen kendi çalışma masasında otururken bakışlarını da bana dikmişti.
Ben de koltuklardan birine oturdum.

Owen kızgın bir sesle " Yaptığın şeyin sorumsuzca olduğunu biliyorsun değil mi ? Her ne duymuş olursan ol bu kadar düşmanın varken tek başına şehire inip dolaştın üstelik geceyi de bir çadırda ve sahilde geçirmişsin. Ne yaptığının farkında mısın ?! " demişti.

" Özür dilerim Owen. Haklısın sorumsuzca davrandım ama gitmek zorundaydım. Her şeyden biraz olsun uzaklaşmak ve yalnız kalmak zorundaydım. "

Owen 'ın bakışları yumuşurken yerinden kalkmış ve benim yanıma oturmuştu." Haklısın Carmen uzaklaşmak yalnız kalmak istemen de çok normal. Ama bunlar şu durumdayken yapabileceğin şeyler değil. Ne kadar büyük bir tehlikede olduğunu nasıl bir risk aldığını farket istiyorum.Artık herkes karma olduğunu biliyor. Eğer biraz güç isteği varsa ve kehanetten de haberi varsa herhangi birinin seni yakalayıp öldürmek isteyebileceğini unutmamalısın. Sürekli gözetim ve koruma altında olmalısın.

Seni aramak için asker de gönderemedik çünkü eğer dışarıda olduğun haberi yayılsaydı seni bizden önce bulabilirlerdi. Ben de sadece arkadaşlarını ve birkaç yakın olduğum askeri görevlendirdim. Bu yüzden seni bulmak bu kadar zor oldu. Aslında Loran 'la olan bağın olmasa -ki hala buna inanamıyorum ve nasıl olduğunu bilmiyorum -bulamamıştık. Loran sabah seni bulduğunu söylemese tek çare olarak askerleri devreye sokacaktım. Ne kadar riskli olsa da bana başka şans bırakmamıştın.

Bizi ne kadar zor bir duruma soktuğunu anlaman için anlatıyorum bunları. Lütfen bir daha böyle bir şey yapma Carmen. Sebebi her ne olursa olsun kaçıp saklanma."

Bakışlarımı yere indirip " Bir daha yapmayacağıma söz veriyorum," dedim.

" Söz vermen güzel. Ama bunun bir cezası olacağını söylemek zorundayım."

Bunu beklemediğim için şaşırmıştım. Owen fikir almak için başından beri sessiz bir şekilde duran Brian 'a bakış atınca Brian başını iki yana sallamıştı.

" Yardım etsen şaşardım zaten. Kimin tarafında olduğunu unutmuşum. Neyse aklıma gelen ilk şey caydırıcı olması gerektirdiği. Bunun için de seninle değil de arkadaşlarınla ilgili olması lazım. Yoksa çok da takmazsın.

Evet buldum. Baloya arkadaşların gelmeyecek hem de senin yaptıkların yüzünden. Bence gayet uygun bir ceza. "

Gözlerim kocaman açılırken başımı iki yana hızlıca salladım.Böyle bir şeyin olmasına izin veremezdim. Özellikle de Lily 'nin balo için ne kadar heyecanlı olduğunu öğrendikten sonra.

"Benim yüzünden onları cezalandırma. Hepsi de baloya katılmayı çok istiyor. En azından biraz olsun eğlenmeye hakları var. Lütfen başka bir ceza ver Owen. "

Gözlerini kısıp düşünmeye başladı. Aklına gelen şeyle tatmin olmuş gibiydi. " Tamam bir seçenek daha sunacağım ama ikisinden birini seçmek zorundasın anlaştık mı ? " diye sordu.

Tabi ki de daha söylemediği cezayı seçecektim.
" Anlaştık . "

" Prens Eliot 'la yemek yiyeceksin ve ona kibar davranacaksın . "

Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken kesinlikle böyle bir şey beklemediğim yüzümden anlaşılıyordu. Brian ikinci seçecekten hoşlanmamış olacak "Hayatta olmaz başka bir şey söyleyemez misin Owen ?! " dedi.
Owen bakışları ona dönerken kaşını muzip bir ifadeyle havalandırdı. "Böyle konuşup bana itiraz etmeye devam edersen genç adam , senin için de bir akşam yemeği ayarlarım. Hem de çok sevdiğin Prenses Joanna ile ."

Brian bana üzgün bir bakış atıp ellerini teslim olduğunu belirtmek için havaya kaldırdı.Owen 'ın bakışlarını farkedince ise kollarını göğsünde birleştirmiş ve geriye yaslanmıştı.

Owen 'ın cevap bekleyen bakışları beni bulunca ikimiz de neyi seçeceğimi biliyorduk aslında. Ama beni neden böyle bir şeye zorladığını merak ediyordum.
" Neden ? " diye sordum.

Neyi sorduğumu anlamış olacak ki sorumu yanıtladı.
"Çünkü Molgraeler 'le aranı iyi tutman lazım. Seni tehdit olarak değil de potansiyel bir gelin adayı olarak görmeleri daha çok işimize gelir. Yanlış anlama Carmen seni onunla evlenmek zorunda falan bırakmayacağım. Sadece şu aralar ne kadar az düşmanın olursa o kadar iyi olur. Molgraeler' le dost olmanın en kolay yolu da Prens Eliot 'tan geçiyor.

Prens zaten kendisi sana teklif edecektir. Böyle bir fırsatı kaçırmaz. Sen de sadece kabul etmeli ve nazik davranmalısın. Unutma Prens 'e ne kadar iyi davranırsan Molgrae ailesine o kadar iyi davranmış olursun."

Ne demek istediğini anlasam da hiç hoşuma gitmemişti. Ama benim yüzümden diğerlerinin cezalandırılmasına izin veremezdim.

Bakışlarımı ona çevirip " Tamam onunla yemek yiyecek ve kibar davranacağım.Ama en ufak ters hareketinde yaptığına pişman ederim. Üstelik bir karşılaşma talebinde bulundu. Orada pek de nazik olabileceğimi sanmıyorum," dedim.

" Karşılaşma talebinde bulunması ilginç ama Prens zaten her zaman kendine gereğinden fazla güvenmiştir. Onu yenmen Kraliçe Yasmine 'nin hoşuna gitmeyecektir ama yapmamanı söylemeyeceğim. Aksine bir güzel haklamanı istiyorum. Bir Sanguis Prensesi' ne meydan okumaması gerektiğini ona göster. "

Benden Sanguis Prensesi diye bahsetmesi oldukça mutlu etmişti. Beni kabullendiğini ve artık aileden biri olarak gördüğünü anlatmaya çalışıyordu.
Gülümseyerek " Hiç şüphen olmasın," dedim.

" Tamam o zaman gidebilirsiniz .Son bir şey söylemem gerekiyor. Yarın sabah yola çıkacaksınız. Öğlene doğru oraya varırsınız diye düşünüyorum. Sonraki gün balo var zaten. Ben de diğerleriyle beraber o zaman geleceğim. Ki bu diğerlerine arkadaşların da dahil. Siz bizden önce gidiyorsunuz çünkü Kraliçe seni sarayında iki gün misafir etmek istediğini söyledi.

Artık annenin kim olduğunu öğrendiklerine göre herkes daha çok saygı duyacaktır sana. Bu ülkede yaşayan hiç kimsenin bir Sanguis 'e saldırmaya cüret edebileceğini düşünmüyorum. Ki bu kişiler kraliyet ailesinden olsa bile. Yine de her şeye karşı hazırlıklı ol ve kimseye asla tam olarak güvenme Carmen.

Kibar ol ama asla seni ezmelerine de müsaade etme. Kraliçe' ye özellikle çok dikkat çünkü oldukça kurnazdır."

Kraliçe'nin tehlikeli olduğunu daha gözüne baktığım ilk saniye anlamıştım. Donuk mavi gözleriyle gözlerim içine rahatsız edici bir şekilde bakmıştı. Oldukça soğuk ve katı olduğu da belliydi. Ona karşı özellikle dikkatli olacaktım.

Başımla onayaladıktan sonra aklımda olan soruyu yönelttim. " Büyücüleri buldunuz mu ? "

Kaşları şaşkınlıkla kalkarken yüz ifadesi de değişmişti. " Büyücüler ? Birden fazla olduklarını mı düşünüyorsun ? "

Ben de ne dediğimi sonradan farketmiştim.
" Bilmiyorum bir anda ağzımdan öyle çıktı . "

İkna olmadığı belliydi. Yine de arkasına yaslanmış ve sorumu cevaplamıştı. " Henüz bulamadık ve bulabileceğimizi de düşünmüyorum. Aslında öyle biri olup olmadığını da bilmiyorum.

Büyücüler her ne kadar zor olsa da o zaman oldukça nadir olan kahinlerle çalıştıklarında daha doğmamış insanlar üzerinde büyü yapabiliyorlardı. Tabi ki oldukça güç gerektiren ve zor bir işti ama imkansız değildi. "

Söylediklerini kısaca değerlendirdikten sonra tekrar Owen 'a döndüm. " Bence yaşayan bir büyücü var Owen. Senin de dediğin gibi oldukça güç gerektiren ve zor bir işti. Neden Kral Augustus 'a böyle bir büyü yapmak için yüzyıllar öncesinde biri bu kadar uğraşsın ki ? Bana oldukça mantıksız geldi. Bence yaşayan bir büyücü var ve bu kişi babandan ya da kraliyet ailesinden nefret ediyor. Yani sizinle bir şekilde bağlantılı olan biri.Ya da düşmanınızla ...
Kralın etkisiz halde olması kimin işine gelir ? "

Kısa süre düşündükten sonra " Öncelikle Arnold 'ın sonra da Molgrae ailesinin. Belki de dış ülkeler ve krallıklar. Ekonomik siyasi bir çok açıdan Kral' ın düşmesini isteyenler var. Böyle düşünerek bulabileceğimizi sanmıyorum."

Büyücünün Arnold 'la çalışması mantıklı gelmişti ama Owen 'ın da dediği gibi böyle düşünerek bir yere varamazdık. " Haklısın ama yine de aklında bulunsun. Artık gidebilirim değil mi ? "

Başıyla onaylayınca ayağa kalkıp odadan çıktım. Hala Owen 'ın dayım olduğuna inanmak oldukça zor geliyordu. Ya da annemin bir prenses olması.

" Carmen ? !"

Arkama döndüğümde hızlı adımlarla yanıma gelen Sarah 'ı farkettim. Beni sıkıca kucaklayınca şaşırmış hatta karşılık bile verememiştim.

Gözlerim bizi izleyen Brian 'ın gülümsemesine takılınca ben de aynı şekilde gülümsemiştim.Geri çekilip " Tanrı ya şükür iyisin Carmen. Başına bir şey gelecek diye çok korktum," dedi.

" İyiyim Sarah merak etme. Ayrıca teşekkür ederim benimle bu kadar ilgilenip meraklandığın için. "

Bakışları şefkatle dolarken elini yüzüme götürüp okşamıştı. Teninin sıcaklığı ve şefkatli dokunuşu bana annemi o kadar çok anımsatmıştı ki gözlerimin dolmasını zorlukla engellemiştim.

" Seni artık kendi kızım gibi görüyorum Carmen. Asla kendi annen gibi olamayacağımı biliyorum ama yine de beni annen gibi görebilirsin.Hep bir kızım olmasını istemişimdir zaten."

Brian hızlıca etrafa bakındıktan sonra kızgınlık ve sitem yüklü sesiyle " Ben hala buradayım," deyince ikimiz de gülmüştük.

" Senin gibi mükemmel bir kadının kızı olmayı çok isterim . "

Gerçekten de mükemmel bir kalbe sahip oldukça merhametli ve şefkatli bir kadındı. Sarah içten bir şekilde gülümserken bile gözlerinin arkasındaki duyguyu sezebiliyordum. Ne kadar bastırmaya çalışsa da endişesini ve korkusunu sezebiliyordum.

Bakışlarım Brian 'a dönerken masum olduğunu umduğum bir şekilde gülümsedim." Bu anne kıza biraz izin verirsin diye düşünüyorum. "

Aslında bir soru olduğunu farkettiği için ikimize de kısaca bakıp " Tabi ki. Anne şu kıza sahip ol ; her an bir kaçma girişiminde daha bulunabilir. Malum pek de yerinde durabilen bir tip değil. Acaba kafese falan mı kapatsak diye düşünmüyor değilim," dedi.

Konuşmasının sonuna doğru yüzüne yayılan sırıtış oldukça sinirimi bozmuştu.

" Çok komik gerçekten. Git de kendini kafese kapa."

Sinirli olduğumu farkedince daha çok sırıtmaya başlamıştı.Ona dil çıkardıktan sonra Sarah 'ın koluna girerek hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladım.

"Dil çıkarmak mı ? Ne ara kreşe döndük bilmiyorum en son askeri bir karargahtaydım!"

Arkamdan dalga geçip bağırsa da bu sefer bir şey yapmamıştım. Çünkü şu an daha önemli bir problem olduğunu seziyordum.

Sarah 'ın odasına girip kapıyı kapattım. Koltuklardan birine ben tam karşıma da Sarah oturmuştu.
Tamamen ciddileşerek merak dolu bakışlarımı Sarah 'a diktim. " Neler oluyor ? "

Bunu sormamı beklemediği belliydi. Yine de şaşkınlığı saniyeler içinde ustaca gizlemeyi başarmıştı.

" Ne mi oluyor ? Bir şey olduğu yok. Her zamanki şeyler işte. "

Gülümsese de onu sahte olduğunu fark edecek kadar tanıyordum. Öne doğru eğilip gözlerine bakarak ikna olmamış ve cevap bekler bir halde bakmayı sürdürdüm.

Sonunda pes etmiş ve maskesini bir tarafa bırakmıştı. Artık yüzündeki korku ve endişe kendini daha çok belli ediyordu. Bakışlarını benden alıp yere bakmaya başladı. Kötü bir şeyin geldiğinin farkındaydım.

" O gün kanından incelemek için biraz örnek aldım. Araştırmam sonucun da hiç hoş olmayan şeylerle karşılaştım. Ve şimdi sana bilimsel kısmını atlayıp direkt vardığım sonucu anlatacağım. Çünkü anlatsam bile sadece kafanı karıştıracağım.

Kanının siyaha dönmesi zaten kötüyken bir de içinde olmaması gereken hatta ne olduğundan şu an bile emin olamadığım farklı hücrelere rastladım.
Hücrelerin ne yaptığını da tam olarak bilmiyorum. Ama bileğim bir şey var. O da tek bir hücrenin bile bir litre kanın biyolojik yapısını bozarak siyaha çevirmeye yetmesi. Yani küçücük bir hücre bir litre kanı değiştiriyorsa bu hücrelerden birazıyla tüm kanın siyaha döner. Bir çeşit virüs gibi düşün. Vücudun her ne kadar savaşmaya çalışsa da bir şekilde bu
hücreler galip gelip yayılmaya devam ediyorlar.

Üstelik kanında tehlikeli oranlarda karbondioksite rastladım. Hatta o kadar tehlikeli normal bir insan olsa çoktan ölmüştü. Kanın değiştikçe oksijen dağılımı azalıyor ve vücudunda karbondioksit birikiyor. Süreç biraz yavaş olsa da seni öldürmeye yetecek kadar tehlikeli.Üstelik bunlar daha benim gözlemleyebildiklerim. Diğer zararlarını bilmiyoruz bile . "

Tek bir hücre bu kadar yıkıma sebep olabiliyorsa muhtemelen şu an vücudumda da bunlar gerçekleşiyordu.

Ne kadar korkmuş olsam da zaten yeteri kadar korkmuş olan Sarah 'ı daha fazla endişelendirmemek için tepkimi gizlemiştim.

" Belki de vücudumdan tamamen atmışımdır. "

Ayağa kalkıp köşedeki dolabı açtım ve içinde bulduğum küçük bir bıçakla elimi kestim. Bir yara bandı da alıp yerime oturdum. Akan kanı Sarah 'a gösterdikten sonra yara bandını elime yapıştırdım.
Kan kırmızıydı ve gayet normal gözüküyordu.

" Yani şimdilik bir problem yok bence. Bunu aramızda tutmaya devam edelim Sarah. Lütfen kimseye söyleme.Boşuna kimseyi endişelendirmeyelim."

Biraz olsun rahatladığını görmek güzeldi. "Tamam söylemeyeceğim ama sen de ters giden bir şey olduğunda ne olursa olsun hemen bana geleceksin.
Bu süreçte ben de araştırmaya devam edeceğim. "

Yanına gidip bir kez daha sıkıca sarıldım. Odadan çıkarken el sallamayı da ihmal etmemiştim. Kapıda durup bir süre ne yapacağımı bilemez şekilde etrafa baktım.

Şu an odaya gitmek istemiyordum. Ben de asansöre binip alt kata indim.Antrenman salonu açıktı ama ilginç bir şekilde boştu.Rahatsız olmak yerine mutlu olmuştum. Etrafımda bana odaklanmış bakışlar varken çalışmak pek de kolay olmuyordu.

Esneme hareketlerini hızlıca yaptıktan sonra koşu bandına çıktım.Üstümdeki hırkanın kapüşonunu başıma geçirip önce yavaşça yürüdüm sonra da tempolu bir şekilde hızlandım.Bir süre daha koştuktan sonra bu kadarının yettiğini farkettim ve indim.

Birkaç dakika dinlenip nefes alışverişimi
düzenledikten sonra yeni hedefim olan kum torbasına yöneldim. Üzerindeki kapüşonu yere atıp ilk yumruğumu attım. Ama atar atmaz pişman olmuştum çünkü oldukça sertti ve canımı yakmıştı.

Salonun arka tarafında olduğunu bildiğim malzeme odasına gidip bir çift eldiven aldım.Geri döndüğümde ise artık hazırdım. İlk olarak sağ yumruğumu sertçe torbaya geçirdim. Sonra da önce sağ sonra da sol yumruğumla ard arda ve hızlıca vurdum.
Ne kadar iyi hissettirdiğini fark edince tüm öfkemle ve hırsımla yumruklamaya başladım. Hatta hızımı alamamış işin içine tekmelerimi de sokmuştum.

Siyah kum torbası darbelerin etkisiyle ileri geri sallanırken ben tamamen öfkeme odaklanmıştım. Bir şekilde içimden atmaya ihtiyacım vardı ve bu da mükemmel bir yoldu. Her saniye hızlanıp daha da sertleşirken kum torbasını beni öfkelendiren her şey olarak düşünüyordum. Öncelik tabi ki Arnold 'dı. O ukala sırıtışı ve sinsi bakışları gözümün önünde belirirken kendimi kontrol edememeye başlamıştım. Yumruklar ve tekmeler arka arkaya ve bir öncekinden daha sert bir şekilde torbayı sarsıyordu.

Ne kadardır o kum torbasını yumrukluyordum bilmiyorum ama üzerinde daha önce olmayan çatlaklar görünce uzun bir süre olduğunu anlamıştım.
Kısa bir süre nefeslendikten sonra elimdeki eldivenleri çıkarıp yere attım. Ellerimin kızarmış olduğunu görmek hiç de şaşırtmamıştı.

Siyah minderlerle döşeli alana gidip bir süre de mekik ve şınav çekmiştim. Orada da işim bitince ağırlık kısmını geçip ağırlık kaldırdım. Artık kaldıramayacağımı anlayana kadar ağırlığı artırıp sonunda onu da bıraktım ve bu sefer antrenman alanındaki spor aletlerinde kısa kısa durup antrenmanıma devam ettim.

Antrenmanım bittiğinde ben de bitmiştim.Kollarım ve bacaklarım isyan edercesine sızlarken kendimi yere bırakıp gözlerimi kapattım ve soluklandım.
Buraya geldiğimden beri spor yapmayıp düzenimi bozduğum için şu an kas ağrıları çekiyordum. Kalp atışlarım normale dönünceye kadar bekleyip gözlerimi açtım.


Baş ucumda duran Helios gözlerimi açtığımı farkettiğinde elini bana doğru uzatmıştı.Uykudan yeni uyandığını belirten kızarık gözleri ve düzeltmediği dağınık saçlarıyla yataktan hızlıca çıktığı belliydi.
Muhtemelen beni yanında görmediği için endişelenmişti.

Uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Ama kalktığım anda bırakmıştım.Eldivenleri aldığım yere geri bıraktıktan ve kapüşonumu aldıktan sonra antrenman sahasından çıkıp asansöre bindim. Helios da benimle beraber binmişti. Beni inceleyen bakışlarını farketsem de karşılık vermedim.

Asansörden inip odaya girdim ve üzerimdeki terden kurtulmak için hızlı bir duş aldım. Banyodan çıktığımdaysa ne yapacağımı bilmiyordum.

" Carmen ? "

Helios 'a döndüğümde yatağında oturduğunu ve beni izlediğini gördüm.Gözlerine bakarken söyleyeceği şeyi bekliyordum.

" Akşam yemeğine inelim diyecektim. "

Cevap vermeden odadan çıktım ve asansöre bindim.
Asansörden indikten sonra yemekhanenin olduğu kısma doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Helios da sessizliğime ayak uydurmuştu.

Kapıdan içeri girdiğimizde yine birçok kişi bize dönmüştü. Kimseyle göz göze gelmemeye çalışıp yemek sırasına girdim. Herkesin beyaz üniformasıyla olmadığını farkedince rahatlamıştım. Görevi olmayanlar normal kıyafetler giyebiliyordu anlaşılan. Ve bu daha fazla göze batmamızı engelliyordu.

Tepsimi doldurduktan sonra boş masalara göz attım. Tam birine doğru gidiyordum ki Brian 'ın dikkatimi çekmek için ayağa kalkıp el salladığını gördüm. O tarafa doğru giderken daha önce oturduğumuz masa olduğunu farketmiştim.

Brian 'ın yanında oturan iki kız gelişimden pek de hoşnut olmuş gibi durmuyordu. Helios da gelip yanıma otururken Brian bana kızları tanıtmıştı.

" Kızlar sizi tanıştırayım. Betty ve Violet. Carmen 'i tanıyorsunuzdur zaten. "

" Memnun oldum," deyip gülümsedim. Onlar da aynı şeyi söylede de üçümüz de bunun tam tersini hissediyorduk.

Brian 'ın resmen dibinde oturup ona dönerek konuşan kız Betty 'di. Sarı uzun ve dalgalı saçları, ela gözleri ve kırmızıya boyadığı dolgun dudaklarıyla kesinlikle ilgi çekiciydi. Ama ağzını açtığında bu çekicilik kayboluyordu.

İnce sesiyle "Biz de memnun olduk majesteleri," derken ağzını yayarak konuşmuştu. Ve bu saniyeler içinde gözümde itici bir hale dönüşmesine sebep olmuştu. Majesteleri dese de bunu içtenlikle söylemediği belliydi.

Violet maviye boyadığı saçları, ona uyumlu büyük mavi gözleri ve beyaz  teniyle kesinlikle Betty'den çok daha güzeldi. Ondan aldığım enerjiyle su elementi olduğunu anlamıştım. Ve ona da sinir olmuştum.
Ama ona sinir olmamın sebebi Betty'nin aksine konuşması değil flörtöz gülümsemesiyle ve dikkatli bakışlarıyla Helios 'a bakmasıydı. İlk başta oldukça sıkkın dursa da Helios gelince birden gülümsemeye başlamıştı.

Uzun süre onları incelediğimi farkedince bakışlarımı tepsime dikmiş ve hepsi birbirinden lezzetli yemekleri yemeye başlamıştım.Gerçi birisi Brian 'la diğeri de Helios 'la sohbet ettiği için beni farketmemişlerdi.

Ne kadar bakmamak için dirensem de sürekli bakışlarım Helios ve Violet adındaki kıza kayıyordu.
Helios 'un kızın söylediği bir şeye gülümsediğini farkedince içimde yükselen kıskançlığa engel olamamıştım. Tamam ben ona soğuk davranıyor olabilirdim ama o da gidip onu yiyecek gibi bakan kıza yamuk sırıtışlarından biriyle gülmek zorunda değildi.

Yemeğimi hızlıca bitirdikten sonra ayağa kalktım. Masadaki herkesin bakışları bana dönerken ben yalnızca Brian 'a bakıyordum.

" Bahçeye çıkıp biraz yalnız dolaşacağım . "

Yalnıza özellikle bastırmıştım. Başta itiraz edecek gibi olsa da bakışlarımı görünce başıyla onaylamıştı.
Masadan uzaklaşıp tepsiyi bıraktım ve asansöre bindim.İstediğim kata ulaşınca inmiş ve bahçeye doğru yürümeye başlamıştım. Dışarı çıktışımda Miguel 'le karşılaşmayı beklemiyordum." Nereye böyle ? "diye sordu.

" Bahçede yürüyeceğim biraz . "

İkna olmamıştı ve hala şüpheci bakışlarıyla yüzüme bakıyordu. " Miguel gerçekten kaçmak gibi bir girişimde bulunmayacağım. Sadece biraz arka tarafta yürümek ve hava almak istiyorum," dedim.

" Korumaların nerede ? "

" Buradayım efendim."

Helios 'un güçlü ve sert çıkan sesini duyunca şaşırmıştım. Açıkçası arkamdan gelmesini beklemiyordum. İkimize de kısaca baktıktan sonra içeri girmişti.

Beton zeminden çıkıp yeşil alana doğru yöneldim.
Yavaş adımlarla yürürken bir yandan da temiz havayı içime çekiyordum. Tam yanımda yürüyen Helios 'u ise görmezden geliyordum.

Ağaçların altında duran banklardan birine oturup yukarı doğru baktım. Ağaç oldukça hastalıklı duruyordu. Dallardan bazılarının kırık bazılarının da çürümüş olduğunu farkedince elimi yukarı doğru uzatıp odaklandım.

Hızlı bir şekilde iyileşip dallarını yenilerken ben de gülümseyerek izliyordum. Bir süre sonra ağaç rengini kazanmış, yanlara doğru genişlemiş ve boyu uzamıştı. Tüm dalları da düzelmiş her birinde küçücük pembe çiçekler açmıştı.

Elimi çekip kafamı indirdiğimde Helios 'un beni hayranlık dolu gözleriyle ve muhteşem gülümsemesiyle izlediğini farkettim.Kalbim de sanki ağaç gibi bir anda çiçek açmıştı. Ona olan hislerim o kadar yoğundu ki canımı yakıyordu.

Helios ayağa kalkınca ben de ne yapacağını izlemek için ona dönmüştüm.Ağaca doğru gidip aşağıdaki dallardan birine uzanmış ve çiçeklerden birini koparmıştı. Etrafta kimse olup olmadığını kontrol ettikten sonra gözlerime bakarak yanıma yaklaştı.
Sol taraftaki saçlarımı nazik bir hareketle geri atıp çiçeği kulağımın üstüne yerleştirdi. Elini geri çekerken yüzümü şefkatle okşamayı da ihmal etmemişti.

Tekrar yan tarafıma oturdu. İkimiz de sessizlik içinde etrafı izlemeye devam ettik. Düşüncelerim doğal olarak Helios 'a ve Arnold 'ın emrine kaymıştı.

Evet benden saklamaması gerekiyordu ; ve ilk başta söyleseydi belki de bu kadar kızmaz ve üzülmezdim. Ama artık olan olmuştu. Geçmişi değiştiremezdim belki ama geleceğim hala ellerimdeydi.

Ayağa kalkıp yine yavaş adımlarla binaya yöneldim.
Odanın kapısını açıp içeri girdikten kısa bir süre sonra Helios da girmiş ve kapıyı kapatmıştı.O kendi yatağına otururken ben de kendi yatağıma oturmuştum.

Düşüncelerim arasında gezinirken nihayet bir karar vermiştim. Helios bakışlarına karşılık vermediğimi farkettiğinde gözlerini kapatmıştı.

Yüzünü uzun bir süre inceleyince artık dayanamayacağımı anlayıp ayağa kalktım. Yavaş ve sesiz adımlara yanına yaklaştım. Yatağının yanına geldiğimi hissettiğinde hızlıca gözlerini açmıştı.

Ayakkabılarımı çıkardıktan sonra yatağa çıktım ve yanına oturdum. Kollarıyla beni olduğum yerden kucağına doğru çekmişti.Gözlerine bakarken içime akan duygu seline engel olamıyordum. O kadar yoğun bir şekilde bakıyordu ki nefes almak bile güç geliyordu.

" Özür dilerim Carmen . Önceden söylemeliydim biliyorum ama söy-"

Parmağımı dudaklarının üstüne koyup susmasını sağladım. " Affettim. "

Aşık olduğum büyüleyici gamzeli gülümsemesi yüzüne yayılınca benim de dudaklarım istemsiz olarak eşlik etmişti.Uzanıp başımı omzuna yasladım ve kollarımı sırtına sımsıkı sardım. Helios da aynı şeyi yapmıştı.

Uzun bir süre kollarının arasında hareketsiz ve sessiz bir şekilde durdum. Anının tadını çıkarmaya çalışıyordum. Çünkü böyle anlarımızın oldukça az olduğunun farkındaydım.

Ne kadar kırgın ya da sinirli olursam olayım dersimi çoktan almıştım. Ölüm hiç beklemediğiniz bir anda gelebiliyordu.O tablet elimden düşerken ne hissettiğimi hatırlıyordum ve unutmak istesem de sürekli hatırlamamam gerektiğinin farkındaydım.

Kendimi biraz geri çekip yüzüne baktım .Elimle dağınık ama yumuşacık saçlarından başlayıp dudaklarına kadar uzanan bir rota çizdim . Parmağım yavaşça yüzünden kayıp en son dudaklarında asılı kalmıştı. Dudaklarının üstünde duran parmağımı öptükten sonra yatağa uzanmış beni de yanında çekmişti.

Kollarını vücuduma sarıp beni kendine doğru arada hiç boşluk kalmayacak şekilde yaklaştırdı. Yüzlerimiz arasında çok az bir mesafe vardı. Nefesi yüzüme çarpıp okşarken bakışlarımız da birbirine kenetlenmişti.Ne kadar çekmeye çalışam da sanki mıknatısmışcasına birbirlerine sıkıca tutunmuşlardı.

Bir eli hala belime sarılırken diğerini uzatıp yüzüme düşen saçlarımı yavaş bir şekilde geri itti. Elini yüzüme koyup başparmağıyla yumuşak hareketlerle okşamaya başladı.

"Benden başka kimse sana dokunmasın istiyorum. Başkasına gülümsediğinde içimdeki kıskançlığa engel olamıyorum. Çok mu bencilim?" diye sordu.

Gülümsememe engel olamamıştım. " Değilsin. Ben de aynı şeyleri hissediyorum. O mavi saçlıya gülümsediğinde o kadar çok sinirlendim ki kaçıp gittim. "

Kaşı havalanırken sırıtışı yüzüne yayılmıştı." İşe yarayacağını biliyordum. "

Gülümsemem kaybolurken hızlıca doğruldum ve yüzüne baktım." Bilerek yapıyordun değil mi ? Sırf sinirleneyim diye o kıza çapkın bir şekilde gülümsedin ! "

Kolumdan çekip eski pozisyonuma döndürürken sonra yanıt verdi ." Evet ama cidden şu an bunu mu konuşacağız ? Senden başka kimsenin ilgimi çekmediğini anla artık. "

Sinirim hiç var olmamış gibi dağılmıştı. İçimden yükselen istekle "Seni seviyorum, "dedim.

" Seni hayal bile edemeyeceğin kadar çok seviyorum."

Diyaloğumuzun tanıdıklığı karşısında gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Öldüğünü öğrendiğim gün vedalaşırken bunları söylemiştik. Helios gözlerimin dolduğunu farkedince ciddi biraz da kırılgan sesiyle "Tek damla göz yaşının bile benim yüzümden akmasını istemiyorum. Değil benim yüzümden hiçbir şekilde akmasını istemiyorum. Lütfen ağlama Carmen," dedi.

Gözlerimi sıkıca yumup gözyaşlarının akmasını engelledim.Tekrar açtığımda artık gülümsüyordum.
" Ağlamıyorum ki."

Ayağa kalkıp odanın ışığını kapattıktan sonra başucundaki gece lambasını yaktı.Üzerimizi örttükten sonra kafasını benimkinin yanına yastığa koydu. Yastık biraz küçük olsa da ikimizin de pek umrunda değildi...

(((((((((((((((((((((((((((((✨))))))))))))))))))))))))))))

Vay be 10 K olmuşuz. Ay çok mutlu oldummm. Hepinize çok teşekkür ederim ; yanımda olduğunuz, destek verdiğiniz ve bu hikayenin bir parçası olduğunuz için... Sizi seviyorum 🥰🥰🥰

Continue Reading

You'll Also Like

136K 1.3K 35
Liseden yeni mezun köle ruhlu bir fetişist olan Emir, sonuçlarını asla tahmin edemeyeceği bir yola girer. Uğradığı şantaj sonucu hayatı Zehra adında...
54.1K 1.5K 77
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
1.8M 72.6K 53
T A M A M L A N D I Nokta: Beni de o çizdiğin, ince ince ayrıntılarını düşündüğün dövmelerin gibi çizer misin? Nokta: Beni de dövme yapmayı sevdiğin...
3.8M 310K 85
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...