PRIVATE TEACHER || J.JK

By heartbreakergenius

417K 15.7K 14.9K

"Üzerindeki üniforma benim yatak odamın zemininde daha iyi durabilir." - Yazarından izin alınarak çevirilmişt... More

x FOREPLAY x
Bölüm 1 | Derin Bakışlar
Bölüm 3 | Gözlerini Kaçırma
Bölüm 4 | Farket Beni
Bölüm 5 | Tatlı Dokunuş
Bölüm 6 | Canımı Yakan Sensin
Bölüm 7 | Sebep Olduğun Gözyaşları
Bölüm 8 | Erotik Düşünceler
Bölüm 9 | Acıyor
Bölüm 10 | Nefret
Bölüm 11 | Kötü Sözler
Bölüm 12 | Kısa Etek
Bölüm 13 | Samimiyet
Bölüm 14 | İlk An
Bölüm 15 | Kırmızı İç Çamaşırı
Bölüm 16 | Morluklar
Bölüm 17 | Tadına Bak
Bölüm 18 | Muz [ SMUT ]
Bölüm 19 | Fransız Öpücüğü
Bölüm 20 | Besbelli
Bölüm 21 | Tatlı Muamele
Bölüm 22 | Masum
Bölüm 23 | Ses Kaydı
Bölüm 24 | Vibratör
Bölüm 25 | Tahrik Edici
Bölüm 26 | Saklı Yüz
Bölüm 27 | Bitti
Bölüm 28 | Kabusu Yaşamak
Bölüm 29 | Sıkıca Tut Beni
Bölüm 30 | Yanındayım
Bölüm 31 | Beni Bırakma
Bölüm 32 | Aklımı Kaçırıyorum
Bölüm 33 | Sorumluluk
Bölüm 34 | Cazip
Bölüm 35 | Tekrar Sev Beni
Bölüm 36 | Bitter Çikolata
Bölüm 37 | Uzun Gece
Bölüm 38 | Hocam
Bölüm 39 | Flörtöz Çocuklar
Bölüm 40 | Özel Mesajlar
Bölüm 41 | Kontrol
Bölüm 42 | Elimi Tut
Bölüm 43 | Bırakma
Bölüm 44 | Oynak Çift
Bölüm 45 | Tatmin [SMUT]
Bölüm 46 | Sonraki Sabah
Bölüm 47 | Kibirli
Bölüm 48 | Sadık
Bölüm 49 | Her Şeyim [FİNAL]
EKSTRA SMUT

Bölüm 2 | Yaklaş Bana

14.2K 531 744
By heartbreakergenius

"Şşt, Y/N!" arkamdaki çocuk bana fısıldadığı için arkama dönmek zorunda kalmıştım. Bay Jeon'u çağıran kıza baktığımda, uzun saçını parmağına dolamış ve baştan çıkaran bir ifadeyle onu bakıyordu. Gittikçe yakınlaşıyorlardı, yüzleri arasında milimler kalmıştı. Tanrıya şükür Bay Jeon mesafeyi korumak adına geri çekilmişti. "Hey, silgini alabilir miyim? Lütfen." siyah saçlı çocuğun konuşmasıyla kendime gelmiştim. Bunca kişinin arasından konuştuğum sayılı kişilerdendi, aslına bakarsanız vakit geçirdiğim tek kişiydi. "Al." silgimi ona vermiştim.

O kağıdındaki şeyi hızlıca silerken gözlerim istemsizce kıza kaymıştı. "Teşekkürler küçük bamya." bana tatlıca gülümsemiş ve silgimi geri vermişti. Çalışmama geri dönmüştüm.

"Bay Jeon, bunu evde anlatabilir misiniz? O şekilde daha iyi anlayabilirim." demişti aynı kız. Dışarıdan çok komik gözüküyordu. "Özel ders vermiyorum." soğuk bir ifadeyle kızın fantezik düşüncelerine son vermişti. "Peki okuldan sonra?"

"Eğer gerçekten çalışacaksan olabilir, ama şu an dersimle ilgileniyor gibi durmuyorsun." diye yanıtlamıştı. Adımlarını duyabiliyordum, bu tür öğrenciler öğretmenleri çok fazla yoruyor olmalıydı. Önümdeki soruyu çözmeye çalışıyordum ama beynim durmuş gibiydi. Çözemiyordum.

Oh hayır.

Bay Jeon tam yanımda duruyordu. Biri beni izlerken soruyu çözemezdim. Daha sonra da paniğe kapılırdım.

"Çözebiliyor musun?" sesi kulağıma gelmişti, üzerime eğilip bir elini sandalyeme koymuştu, bana değdiğini hissediyordum ve şimdi de diğer elini sağ tarafıma koyarak tam anlamıyla bedenimi çevrelemişti. Damarlarımdaki bu gerilimi sevmiyordum, bana çok yakındı, ve onun beni çevreleyen erkeksi kokusunu alabiliyordum. Deli gibi sevdiğim koku.

"Ben... Evet çözebiliyorum..." sakin kalmaya çalıştım, ona bu soruları çözemeyecek kadar aptal olduğumu söylemeyecektim. "Dur, bak burası," yaptığım yanlışı gösterirken ellerimiz değmişti. "Eğer aritmetiğin dördüncü kısmı sıfıra eşitse, ilk yazacağın şey bu olmak zorunda. Senin için mantıklı olsa da, her zaman detaylandırarak çöz. Sonrasında, işlemleri daha kolay çözersin." tatlı sesiyle bana fısıldamıştı. Söylediği şekilde yapmaya başlamıştım ve ellerim terliyordu.

"Bay Jeon, yardımınız gerek."

"Bir dakika, Ahn Yoona," onun istediği ilgiyi vermeyip benim yanımda kaldı. "Ona yardım etmek zaman kaybı, zaten hiçbir şey anlamıyor."

Bay Jeon ona bakmak için arkasına döndü. "Testini bitirmeye odaklan. İşi güçü öğretmeniyle flört etmek olan biriyle vakit kaybedemem." diye cevaplayınca bütün sınıf çığlıklarla nidalar atmaya başladı.

Bu yılın başından beri onu ilk kez bu kadar sinirli ve açık sözlü görüyorduk. "Sessizlik! Unutmayın ki bu dersin sonuna kadar bitirmeniz gereken bir testiniz var!" Bir hiddetle sınıfı susturmuştu, bağırmamıştı fakat oldukça katı konuşmuştu. Sınıfta kimsenin çıtı çıkmıyordu.

Tekrardan yanıma gelip sandalyeye oturmuştu. Benimle neden bu kadar ilgileniyordu ki? Zaman kaybıydı.

Bay Jeon, sorun yok. Başkalarına yardım edebilirsiniz..."

"Ona bakma sen, ben sana yardım etmek için buradayım ve zorlanmanı istemiyorum. Anlamasan bile bana söylemediğini biliyorum, o yüzden ben sana geliyorum," yumuşak bir tonla söylemişti. Çok nazikti, ama hissetmemem gereken şeyler hissediyordum... Lanet olsun... Ona bakamıyordum bile, onun büyük gözleriyle geriliyordum. Birinden ilgi görmek bana çok yabancı bir his olduğundan... elim ayağıma dolaşmıştı.

"Gel hadi," bana daha da yaklaşmıştı, "Formülleri biliyorsun değil mi?" kolunu sandalyemin arkasına koymuştu, nefesim kesilecekti. Birisiyle bu kadar yakın olmaya alışık değildim. Babam yüzünden hiçbir erkekle yakın olamamıştım.

Gerçek bir yalnızlık. Her neyse, yirmi bir yaşındaki öğretmenim bana profesyonel bir şekilde yardım etmeye çalışıyordu, ama bu yalnız kalbim fazlasıyla ona kapılmıştı.

"Evet, formülleri biliyorum." Gözlerim kağıdımdayken cevapladım. "Boş bir kağıdın var mı?"

Başımı salladım ve not defterimi çıkarıp bir sayfa kopararak önüne koydum. "Aritmetik işlem için formülü buraya yaz," işaret parmağını yazdığı şeye bastırdı. Dediğini yaptım. Öğretmenin ilgisinin bende olmasından nefret ediyordum, kendim yapmayı yeğlerdim, ama şu an başka seçeneğim yoktu. "Güzel, şimdi sonucu bul."

Yazdıklarımı kontrol etti. "Mükemmel. Gördün mü, formülle çözünce hata olmadı, ama kendin çözmeye çalıştığında oldu. Neden böyle oldu?"

"Bir formülü farklı soruda kullanmaya çalışınca zor geliyor."

"Bakayım," yüzünü bana yaklaştırıp gözlerini sıramda gezdirdi. "Kalemini alabilir miyim?" bana bakıp nazikçe sordu. Kabul edip kalemimi ona verdim. Ellerimiz birbirine değmişti, hatalarımı göstermek için kalemin ucunu ince kağıda götürdü. "Bak, işlemindeki tek hatan bazı kısımları atlamak olmuş, sonrasında ise devam edememişsin çünkü tıkanıp kalmışsın," yakın yüzlerimiz yüzünden bildiğim her şeyi unutmuştum.Bayılacağım sanırım-?

"Bay Jeon? Testle ilgili bir soru sorabilir miyim?" çocuk sormuştu.

"Tabi, geliyorum." ona kısa bir bakış attıktan sonra bana geri döndü.

"Bütün işlemi formül kullanarak tekrar yap, sana güveniyorum. Bitirince seslen," tatlı bir şekilde güldükten sonra yanımdan kalkıp çocuğun yanına gitti. Yanımdan gittiği an tuttuğum nefesimi dışarı verdim. Neden bu kadar gergin hissediyordum...? Ve neden kalbim bu kadar hızlıydı? Tanrım...

Beş dakika sonra, diğer öğrencilerle işi bitmiş olmalıydı ki, yanıma geri gelmişti.

"Bitirdin mi?"

"Doğru yaptım mı emin değilim," Becerimden şüphe ediyordum, itiraf etmek gerekirse kötüydüm. Eğilip dikkatlice inceledi. Parmakları çok uzun ve güzeldi. Dudakları pembemsi ve tatlı...

Ne yapıyordum ben?

"Doğru yapmışsın," gülümseyip kafasını sallamıştı. Sınava hazır olduğunu düşünüyor musun? Başlamadan önce soru sorabilirsin," parıldayan irisleriyle bana baktı. "Evet, galiba hazırım," Gergince başımı kaşıyıp utangaç bir gülüş sundum. "Güzel, soru sormaya çekinme, ısırmıyorum," kıkırdayarak gözlerinin yanında çizgiler oluşmasını sağladı, yanımdan uzaklaşmadan önce tatlı bir gülüş bırakmıştı.

Isırmıyordu? Peki... tamam. Neyse, boşvereceğim.

"Sadece on dakikanız var, daha fazla değil. Bol şanslar," önümüze kağıtları koyarak söylemişti.

•••

Durağa yürüdüm. Bugün otobüsü kaçırmaya niyetim yoktu. Bu iyi bir şeydi çünkü bütün yolu yürüyerek gitmek istemiyordum, fazla yorgundum. Gelmesine iki dakika kalmıştı. "Hey, aptal şey. Seni görmek ne büyük şeref. Otobüse binecek kadar paranın olduğunu bilmiyordum," bir fok gibi 'alaycı' şekilde güldü, peşinden onu takip eden beyinsiz bir koyunu vardı. Ve ağzındaki sakızı bir inek gibi çiğniyordu, seslice.

Onu umursamadan uzağa baktım. Zamanımı bu bok parçasına harcamak istemiyordum.

"Benim erkeğimle oynaşmayı kes, anladın mı? Bay Jeon seni önemsiyormuş gibi davranıyor, ama bunu beni kıskandırmak için yaptığını biliyorum, o yüzden geri dur seni sıçan, o benim," omzuma vurmuştu, "Onunla en ufak bir şansın bile yok zaten."

Ona istediği ilgiyi vermediğimi anlayınca, kirli eliyle yanağıma tokat atmıştı. "Ben konuşurken bana bakacaksın! Gerizekalı." bağırarak beni duvara itmişti.

Kemiklerim duvarın sertliği sayesinde kırılmış gibi hissetmiştim. Ona bir bakış atıp geri çekilmiştim. Şansıma otobüs buraya geliyordu.

Burnumdan akan bir şey hissedip burnuma dokundum, parmaklarımda gördüğüm şey kandı. Tam bir belaydı gerçekten.

•••

Uzun geçen bir yolculuk sonrasında otobüsten inmiştim, evde sadece abimin olmasını umuyordum.

"Hey, nasıls-" cümlesini yarıda kesip bana bakmıştı. "O ne?" bana merakla bakarak baş parmağını yanağımda gezdirdi. "Hiçbir şey, endişelenme. Sakarlığım yüzünden oldu," sahte bir gülüşle yanağını öptüm, daha fazla konuşmadan odama gittim.

Çantamı yere atarak üniformamı çıkardım.

Kapı tıklanarak açılmıştı.

"Hey, küçük bebeğim. İyi olduğundan emin misin?" Kafasını ileri uzatmıştı. "Evet, iyiyim, sen nasılsın?" Onu endişelendirmemeye çalıştım, iyi gözükmeye çalışıyordum. "İyiyim ben,okul nasıldı?

"Normal, bugün matematik sınavı olduk. Şaşırtıcı şekilde iyi geçti." fazla detaylandırmadan anlattım. Eşyalarımı almak için masama ilerledim.

"Oh, anladım. İyi geçtiğine sevindim. Sana iyi çalışmalar, meleğim." güldüğünü hissetmiştim, sonrasında kapıyı kapatmıştı.

Yüzümdeki gülümsemeyi sildim. Yalan söylemekten nefret ediyordum ancak amacım kötü olmadığından aldırış etmedim. Aileme daha fazla sıkıntı yaratmamalıydım. Her şey yolundaymış gibi davranacaktım.

- Sonraki gün -

24/10/18

11:00

"Tamam, beni dinleyin. Dün olduğunuz sınav kağıtları yanımda, ve güzel haber, kimse ortalamanın altında kalmamış," kağıtları dağıtmaya başladı.

"Bam! İşte zekilik!" Sungmin gelen sonucuna aşırı tepki vermişti, her zaman alçakgönüllülüğünü kullanıp abartıyordu.

"Teşekkür ederim, Bay Jeon," kağıdını eline almıştı. "Ay! Tam not almışım' Hepsi bana yardım eden canım öğretmenim sayesinde," masum kız ayaklarına yatıyordu. Sadece o yanındayken böyle davranıyordu.

"Aferin, Y/N,"gülerek kağıdımı verdi, gözleri benimkilerle buluşmuştu. Bakışlarımı kağıda çevirdim.

100.

Lanet olsun, rüyada olmalıyım.

"Y/N? Kaç aldın?" Yoongi arkamdan sordu. Arkama dönüp kağıtta yazan sayıyı gösterdim.

Elini kaldırdığında, ona beşlik çaktım. "Aferin, minik bamyam."

Bamyam? Tamam...

"Kız arkadaşımın eline dokunma," Sungmin, her saniye beni takip ediyormuş gibi(!) konuşmuştu. Kız arkadaş? Kesin öyledir.

"Havada aşk kokusu var!" aptal arkadaşı konuşmuştu. "Bana ait olduğunu biliyor," kendinden emin bir şekilde bana bakarak sırıtmıştı. "Sınav notunun değişmesini istemiyorsan sus, Ji Sungmin. Yoksa kağıdının üzerine küçük tatlı bir çizik atmak zorunda kalırım," Bay Jeon onu kolayca susturmuştu. Kelimeleri mükemmel bir şekilde kullanıyordu. "Eğer bir kez daha sana sus demek zorunda kalırsam, bu sefer cezaya kalırsın. Seni uyarıyorum, bir daha uyarmayacağım."

"Anlaşıldı hocam, ama ben sadece kız arkadaşıma birkaç tavsiye veriyordum."

"Kişisel hayatın beni ilgilendirmiyor. O yüzden bahanelerini kendine sakla. Ben buraya öğretmeye geliyorum, senin hikayeni dinlemeye değil. Şimdi ya sus ya da sınıftan çıktığında günlerce aralıksız çözmek zorunda kalacağın bol bol ödevin olacak." Sesindeki öfkeyi farketmiştim. Bugün kötü bir gününde olmalıydı.

Çocuk cevap vermeyip bakışlarını çevirmişti.

"Bay Jeon, Sungmin beni de hep rahatsız ediyor... Beni de savunmalısınız..." Yoona yine gereksiz laflarını söylüyordu. "Aman ne üzücü," basitçe yanıtlamıştı onu.

Bazıları gülerken ben de onlara katıldım. "Şimdi hepiniz çalışmanıza dönün. Bir daha söylemeyeceğim," sandalyesine yerleşip beyaz laptopunu açmıştı. Kağıda son kez baktıktan sonra ödev klasörüme koyup cebir çalışmaya başladım.

Ancak, bir şekilde sağ tarafıma bakmak istiyordum, bedenim ona bakmak istiyor gibiydi. Bay Jeon'a çaktırmadan baktım. Son zamanlarda neden gözüme cazip gelmeye başlamıştı bilmiyordum, kaslarını saran beyaz gömleği ve boğazını saran siyah kravatı, adem elması, bir bıçaktan daha keskin gözüken çene çizgisi. Erkeklere düşkün biri değildim ama söz konusu 'o' olunca, bilmiyorum, sesini duyduğumda göğsümde garip bir his oluyordu, adını duyunca, yüzünü görünce veya onu düşününce.

Bu, kırık bir kalple sona erecekti ve o kırık kalp benimki olacaktı.

Gözleri benim tarafıma baktığında, ne olduğunu anlamadan, göz göze gelmiştik. Bulunduğumuz durum fazla garipti.

Bakışlarımı testime indirdiğimde odağıımı ondan çekmek istesem de tekrar ona bakmak istiyordum. Hayır, yapamam. Eğer bakarsam bilerek yaptığımı anlayacaktı. İkilemde kalmıştım, ama ne kadar tutabilirdim ki kendimi? Düşündükçe, daha çok bakasım geliyordu.

Siktir et. Bakışlarım tekrardan onu bulmuştu.

Bakışlarını kaçırmıştı. Bana mı bakıyordu yoksa sadece bir tesadüf müydü? Hayır, gülümsüyor, bu ne demek oluyordu bilmiyorum.

Bu olamazdı... Y/N, o senin öğretmenin. Yapma. Kalbini sessize alıp gerçek hayata dön.

Kalbimi harekete geçiren bir şey olmuştu, klavyesindeki 'boşluk' tuşuna bastıktan hemen sonra, sandalyesini geriye çekmişti. Ayağa kalktı.

Siktir, yanıma gelme. Gelme. Lanet olsun, buraya geliyor.

"Yardıma mı ihtiyacın var?" bana doğru eğildiğinde kafamı kaldırmıştım, ama azalan mesafe yüzünden yutkunmak zorunda kalmıştım. O kadar eğilmişti ki, gözlerim istemeden gömleğinin içine kaymıştı. Göğsünün çok fazla kaslı olduğunu görebiliyordum. Ne diye kravatını çıkarıp düğmelerinden bir kaçını açmıştı ki? Bu tehlikeliydi.

"Hayır, yok... Teşekkürler..." Bakışlarım bedeninde gezinip duruyordu. "Soru sormaktan çekinme," gülümsemiş ve tatlı dişlerinin gözükmesini sağlamıştı. Nasıl hem seksi olup hem de küçük bir çocuk gibi gözükebiliyordu? Ayrıca ben ve çekinmemek? Duyduğum en iyi şakaydı. Bu, ona seksi olmamasını istemek gibi bir şeydi.

"Çekinmiyorum..." gerginlikten ne diyeceğimi şaşırmıştım, kelimenin tam anlamıyla elim ayağıma dolanmıştı... Aptalca davranıyordum. Ancak böyle olmamalıydım. Ona baktığımda, göz göze gelmiştik, bu hareketimi flört olarak algılayacaktı-ki değildi-ve ben ona masum bakışlarımı gönderirken kalbimin sakinleşmesini diliyordum.

İnce ve pembemsi dudaklarını gözlerimin önünde yalamıştı, "Tamam o zaman, beni çağırdın sanmıştım," çekici gülümsemesini bana sunduğunda dudaklarıma bir kez daha bakıp masasına geri dönmüştü. Giydiği pantolon ona yakışıyordu, ama dediği şeye takılmıştım, onu çağırdığımı mı sanmıştı? Bir dakika. Bu, ona baktığımı farketmiş olduğu anlamına mı geliyordu? Ne güzel... Tam bir aptaldım.

•••

11:55

Yanıma gelip beni birkaç kez kontrol etmesinin üzerinden elli dakika geçmişti, kalbime bir şeyler oluyordu, çok fazla çalışmadığımı farketmiş ve teneffüste de devam etmemi söylemişti. Onunla sınıfta yalnız olmak platoniğinle yüzleşmek gibi olacaktı.

Bir dakika. Bu adama platonik miydim?

"Önüme gelebilirsin, daha kolay olur."

Continue Reading

You'll Also Like

43.8K 4.1K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
8.8K 81 3
- kitap adından farklı bir şey yok, yetişkin içeriklidir. ona göre okumanızı tavsiye ederim. 💌❕
169K 9.1K 59
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
eight By fb

Mystery / Thriller

11.6K 1.5K 23
namjoon: tüm bunlar yersiz bir oyundan ibaret değil