GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#

By busraa_0001

70.3K 17K 3.4K

An gelir öyle bir hâl içerisinde bulursun ki kendini doluya koyarsın almaz boşa koyarsın dolmaz... Arafi yaşa... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM
16. BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
48.BöLÜM
49.BÖLÜM
Teşekkür💞

47.BÖLÜM

745 197 27
By busraa_0001

Hayattı bu, insana nerde ne zaman ne yaşatacak hicbir ipucu vermeden aniden yaşatırdı yaşatacağını. Bize de yaşamak kalırdı boyun eğerek. Belki de bugün hayat bana yine bir supriz yaşatacaktı tek bir farkla. Bundan sonra hayatın bana getireceği sürprizlerde iki kisi olacaktım karnimda ki minikler beraber. Ve ben
Karnimda ki minikten güç alarak sakin olmayı başardım yol boyunca taa ki araba depo gibi bir yerin önünde duruncaya kadar.

"Neden burda durduk"dedim telaşla. Yine konuştuğum kişiden ses yoktu. Adam arabadan inerek arka kapıyı açtı ve bana inmem gerektiğini gösteren bir işaret yaptı.

"İnmeyecegim" dedim sesimde ki korkuyu gizlemeye çalışarak.

Eliyle kolumdan tutup beni indirmeye çalıştığında "dokunma bana"diye bağırdım adamin kollarimi saran elini itmeye çalışarak.

Karsimda ki adam konuşmamaya yeminli gibiydi. Ne yapacağımı nasıl davranacağımi şaşırmıştım bende bu yüzden. Zorla arabadan indirmis depoya doğru sürüklüyordu beni.
"Sana beni bırak dedim"dedim yalvarır gibi çıkmıştı sesim âdeta.

Sonunda beni kapıdan içeri fırlatıp geri çekilmişti öylece. Kafami yerden kaldırdığımda karsimda bir sürü siyah takım elbiseli adam vardı, tahmin ettiğim üzere hepsinin belinde de silah.
Nasil bir yere düşmüştüm ben böyle?
Fakat bu adamların içinde dikkatimi en çok çeken ise 10 metre kadar uzağımda sırtı bana dönük bir şekilde duran adamdı. Bir yerden tanıyacak gibi oluyorum yapısını ama çıkartmamistim kim olduğunu.

Geldiğim bu yer beni fazlasıyla ürkütmeye yetmişti içinde ki kişilerle birlikte. Bu olayın artık Ateş ile bir ilgisi olmadığını anlatmıştım elbette. Çünkü Ateş beni asla bu denli korkutmazdi ve bir erkeğin bana dokunmasına izin vermezdi kendisi bile bana dokunmaya kiyamazken.

Cesaretimi toplayıp "kimsin"diye sordum sesimi bulmaya çalışarak. Yine kimseden ses yoktu. Hoş bendeki de bir umuttu bu konuşmaya yeminli adamlardan cevap bekleyen de kabahat.

Adam ellerini cebinden çıkararak ağır ağır arkasına döndüğünde gördüğüm yüz ile kan beynime sıçramış, kalbim değişik bir duygu ile ritim değiştirmişti.
"S-Sen"dedim çaresizce.

Ateşten...

Kapıdan içeri adım attığımda gözlerim ilk suyu aradı her zaman ki gibi. İçerde bulunan kızlara sordum gözlerim gözleriyle buluşmayınca.

"Kızlar Su nerde?"

Hepsi birden birbirlerinin gözlerine bakarak birşeyler fısıldadılar benim duymak istemeyeceğim şekilde. Kimseden cevap gelmeyince "kızlar Su nerde diye sordum"diyerek yineledim sorumu.

"Seninle değil mi"diye sordu Dicle kekeleyerek.

"Benimle orsa nerde diye sorar mıyım Dicle"

Emire dönerek "Emir Su nerde kardeşim"diye sordum sanki onun bilmesi zorunluymuş gibi.

"Reis ben ne bileyim nerde. Sabahtan beri seninleyim"

Hazan Badeye bakarak "Sen Vural amcalara baksana belki oraya gitmiştir"dedi.
Kızlar ciddiydi yani. Su gerçekten ortalikta yok muydu? Burnuma kötü kokular gelmeye başlamıştı.
Sesimin yüksek çıkmasına aldırmadan sorumu tekrarladım.

"Kızlar benim karım nerde"

Hazan kolumdan tutarak kapıya doğru getirdi beni.

"Ateş şey"

"Sey ne Hazan şey ne?"

"Söyleyecegim ama sakin olacaksın."dedi bakışlarından korku ve tedirginlik baş akarken.

"Hazan gevelemede söyle artık."sesim tamamen benim kontrolümden çıkmış olacak ki sesimi duyan Yusuf yüzümün ortasına yumruğu indirdi.

"Sen hangi hakla benim karıma bagirirsin"

Ben daha bir şey söylemeden onu üzerimden alan Emir oldu.

"Yusuf sakin ol da dinle"dedi.

"Neyi dinleyeceğim ya? Gelmiş burda benim karıma bağırıyorsun."

Bade nefes nefese kalmış bir şekilde içeri girdi ve "Su. Su orda da değil"dedi.

"Ne demek orda da değil."

"Bir dakika. Bir dakika. Su nerde"diye sordu Yusuf sonunda.

"Su kayıp"

"Ne demek kayıp"

"Musade edersen Hazan da onu anlatıyordu. Hazan anlatır mısın ne oldu?"

"Su'ya yabancı bir numaradan mesaj geldi. Seni bekleyeceğiz arabaya bin felan yazıyordu biz de mesajı sen gönderdin sandık ve gitmesine izin verdik. Allah kahretsin bizi ya. Gitmesine izin verdik"dedi daha fazla gözyaşlarını tutamayarak.

"Ne zaman çıktı"dedim sakin durmaya çalışarak.
"2 saat kadar oldu"dedi Dicle o da ağlıyordu.

"Kızlar şimdi herkes sakin olsun kimseye bir şey çaktırmak yok. Ben bulacağım onu siz merak etmeyin"diyerek destek olmaya çalıştım.

Kim? Kim benim karımı hangi amaçla nereye götürebilirdi ki? Önceden olsa hiç düşünmeden Yağız Arat derdim. Fakat o yoktu artik. Gitmişti. Hayatımızdan çıkmıştı. Aklıma gelen bir diğer isim ile yerinden firlayinca tüm dikkatler üzerime toplandı.

"Reis nereye"

Kimseye cevap verip de peşime takmak niyetinde olmadığım için sustum.

"Siz Su'dan bir haber alınca beni arayın benim küçük bir isim var"

"Yardım?"

"Gerek yok"

Gaza yüklenip yolu önüme kattim. Eger o kişi karımı kaçırmış ya da ona en ufak bir zarar verirse elimden gerçekten çekeceği vardı. Bu düşünceler bile beynimde hasara yol açmışken böyle bir şeyin olması demek o kişinin ölümü demekti.

Su'dan...

"Hoşgeldin Su"dedi soğuk bir sesle. "Şaşırdın değil mi? Ne yalan söyleyeyim ben senin yerinde olsam bende şaşırırdım. Benden beklemezdim herhalde"

Hareketleri bana fazlasıyla laubali gelmişti. Şimdi igreniyordum bir zamanlar sevmek için uğraştığım bu adamdan.

"Sen nasıl böyle bir şey yaparsın? Neden?"

Bana doğru yürümeye başladı ağırca. Önünde durup eğildi yüzüme doğru "Aşkım yerini nefrete bıraktığı için yaptım desem"

Onunda gözünde nefret vardı. Yenilmişlik ve belki de çaresizlik. Keşke Hazani dinkeseydim de gelmeseydim diye düşündüm fakat keskeler hayatta henüz karşılığı olmayan boş sözcüklerden ibaretti hala insanlık için. Ne bir anlamı ne bir anlatani vardı keskelerin. Her on kişiden onununda kullandığı bu kelime kullanıldığında niye bu kadar acı veriyor insana? Neden herşeye bu kadar geç kalmis oluyoruz? Belki bu da sinavimizin bir parçasıydı, kim bilir?

Ayağa kalkarak arkamda duran kapıya doğru yürüdüm bir umut kalabileceğimi düşündüm. Kapıya değen ellerimde bir el daha hissettim ve ateşe dokunmuş gibi geri çektim elimi.

"Hala safsin be güzelim"dedi karşımda ki adam sağ elinin baş parmağını yanağımda gezdirerek.

"Dokunma bana pislik herif"dedim ellerini yüzümden çekerek.

Beni bileğimden tutarak sürüklemeye başladı deponun görünmeyen bir kısmına doğru ve beni bir sandalyeye oturtup kendisi de karşıma oturdu.

"Evet Su hanım. Hesaplasmamizin bittiğini dusunmemsindir umarım. Yoksa senjn için çok daha üzücü olur daha büyük bir hayal kırıklığı yaşarsın."

"Ne istiyorsun benden"

"Bilmem. Belki de bir şey istemiyordum sadece canım istediği için canınızı yakmak istiyorumdur."

"Lütfen bırak beni de gideyim"

"Yo yo yo. Seni agima düşürüp eğlenceye bu kadar yaklaşmışken seni asla bırakamam sevgilim"

"Ben senjn sevgilin felan değilim şerefsiz"

"Şşş ama güzellik yakışıyor mu senjn gibi bir kıza böyle kelimeler"

"Adam sanmistim seni. Sanmistik. Ailemin, annemin gözünü boyadın yalanlarınla , yapmacık davranışlarınla. Seviyorum diyip herkesi kandırdın başta ben olmak üzere. Neden ya neden?"dedim gittikçe kisilmaya ve titremeye başlayan sesimle. Gözyaşlarım gözlerimi yakmaya, akmak için kavgaya tutuşmaya başlamışlardi bile. Aldirmadim beni aciz dusurmek için yalvaran gözyaşlarıma ve devam ettim.

"Hepimiz inandık sana biliyor musun? Babamın canından çok değer verdiği, gözünden sakındığı, kalbimin yarısı dediği beni düşünmeden sana emanet etti o yüzüğü takarken. Neden çünkü o da sana inandı, samimiyetine, kişiliğine inandı. Onların suçu değildi, bende inandim sana. Allah kahretsin ki ben de inandim sana ve uzattığın eli tuttum gözlerime baktığın o ilk gün.

Gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp salıverdim onları dış dünyaya. Ağlamak acizlik değildi bence.
Acizlik miydi?
Değildi.
Ağlamali insan yüreğini acıtan duygulara karşı.
Benim de yüreğim acidi. Acıyordu. Güvenim kırılmış cam parçaları olup bana batıyordu.

Gözlerimden akan her bir yaş yanağımdan aşağı süzülüp serbest kaldilar.
Devam ettim.
"Ama biliyor musun aslında üzgün değilim seni sevmediğime. Çünkü her gece şükrettiğim biri var artık hayatımda. İyikim dediğim, canımdan çok değer verdiğim, namaz sonrası dualarım da başrol ettiğim biri var. Mutluyum seninle değil de Ateş ile evlendiğim-"

"Sus, sus daha fazla konuşma"

Ani çıkışı üzerine ne tepki vereceğimi şaşırmıştım ama susmak yoktu. İçimde biriktirdiklerimi kusacaktim.

"Gerçekler canını mi acıttı? Acitmali da bence. İyi ki seninle değil de Ateş ile"

"Sana sus dedim"yanağımda hissettiğim acıyla anladım bana tokat attığını. Daha da hirslandim. Başımı diklestirip "Ateş'ten hamileyim"dedim tek nefeste.

Az önceki hezeyan yok olmuş yerini derin bir sükûta bırakmıştı. Bu sessizlik korkutmuştu beni biraz da anlaşılan damarina basmıştım bu kez de. Kaybetme duygusunun yani sıra aşağılanmıştım onu. Belki de ağır davranmıştım.

Onu tanıyordum sinir hapları kullanıyordu ve ben resmen kendime Azrail çağırıyordum. Bu cesaretimin temeli neydi anlam vermekte güçleniyorddum.
Nefretle gözlerime baktı.

"Seni hemen öldürmeceğim. Süründüreceğim"
Sanki sözlerini zihnime kurşunla tek tek dizmis gibi hissettim. Onu zerre kadar tanıyorsam bana acı cektirecegini biliyordum. Bir çok kez sinir krizlerine şahit olmuştum ve gözü döndüğünde kimseyi tanımadığını da biliyordum.

"Seni de karnındakini de süründüreceğim"dedi ve karnıma bir tekme indirerek kapıyı ustume kilitledi.
Ani bir refleks ile elim karnıma gitti ve sandalyeden yere düşerek yerde iki büklüm vaziyete geldim.

Hissettiğim acı o kadar şiddetliydi ki sadece karnimda değil vücudumun her hücresinde hissetmiştim.
Var mıydı bu kadar şiddetli bir acı?
Aklıma henüz bir su damlası kadar olan evladım düştü anî bir deprem etkisiyle. Hayir dedim. Olamaz. Olmamalıydı. Tüm dünyadan soyutlaşıp kendimi kendi halime bırakarak içimdeki minigin derdini çekmeye başladım.

Annelik bu muydu ki? Herşeyden önce evladım dediğin o su damlacığı mı?

Öncelik sen değil sana ait olanındır. Senjn var edeceğin canındır. Rabbimin yarattığı o varlığı senin müjdelemendir. Annelik kutsaldır derler. Öyle miydi?
Annem düştü aklima. Her bir animi birlikte yaşadığım annem. Kiz kardeşim dediğim, arkadaşım dedigim, her şeyim dediğim bir kadındı annem. Annelik kutsaldı evet. Öyle olmak zorundaydı. Ve ben de bir anne adayıydım artık.

Selamun aleykum sevgili okuyucularım. Biliyorum çok uzun zamandır bölüm yazamiyorum özür dilerim ama telafi edeceğim. Finale az kaldı. Son bölümlerimi heyecanla yazıyorum sizden ricam sol alt kosede bulunan yıldız tuşuna basmayı unutmayın. Hepinizi seviyorum. Destekleriniz icin de tesekkur ederim😍😘

Continue Reading

You'll Also Like

5.3M 247K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
6.8M 454K 81
Efsun Zorlu; atandığı Urfa'da mecburi hizmetini yapan tıp fakültesinden yeni mezun, çiçeği burnunda bir hekimdir. Daha mesleğinin ilk günlerinde, hen...
180K 16.5K 46
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
202K 8.6K 24
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...