LAL

By hikayelerindeyasar

27.3M 1.3M 1.3M

"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklar... More

1.BÖLÜM "KUVARS DEMİRHAN"
2.BÖLÜM ''İŞARET DİLİ''
3.BÖLÜM "YEŞEREN UMUTLAR"
4.BÖLÜM "AÇIK ÖĞRETİM"
5.BÖLÜM "ZAMAN"
6.BÖLÜM "AŞK"
7.BÖLÜM "ŞEFKAT"
8.BÖLÜM "TEDAVİ"
9.BÖLÜM "DUDAKLARI DUDAKLARIMDA"
10.BÖLÜM "DELİ"
11.BÖLÜM "İDDİA"
12.BÖLÜM "SADECE SEN."
13.BÖLÜM "YANGIN"
14.BÖLÜM "KAÇAK"
15.BÖLÜM "HASTA"
16.BÖLÜM "UTANÇ"
17.BÖLÜM "BENDEN GİTME"
18.BÖLÜM "ELİZA DEMİRHAN"
19.BÖLÜM "GECE"
20.BÖLÜM "MUTLULUK"
21.BÖLÜM "KAR"
22.BÖLÜM "TUTKU"
23.BÖLÜM "KUZEY IŞIKLARI"
24.BÖLÜM "GİTMEK"
25. BÖLÜM "SEVİLMEK"
26.BÖLÜM "MUCİZE"
27.BÖLÜM "DÖNÜM NOKTASI"
28.BÖLÜM "KAYBETMEK"
29.BÖLÜM "DEĞİŞİM."
31.BÖLÜM "DAVET"
32.BÖLÜM "ANILAR"
33.BÖLÜM "HAYALKIRIKLIĞI"
34.BÖLÜM "SENİ SEVİYORUM"
35.BÖLÜM "ÖZGÜRLÜK"
36.BÖLÜM "PRAG"
37.BÖLÜM "İLKLER"
38.BÖLÜM "KAZANÇ"
39.BÖLÜM "İNTİKAM"
40.BÖLÜM "BERABERLİK"
41.BÖLÜM "İHALE"
42.BÖLÜM "GİTMELER"
43.BÖLÜM "BENİ BIRAKMA"
44.BÖLÜM "CEMRE ERDEM"
45.BÖLÜM "MÜCADELE"
46.BÖLÜM "BİR KERE DAHA"
47.BÖLÜM "YENİDEN"
48.BÖLÜM "YİĞİT"
49.BÖLÜM "DÜŞMEK"
50. BÖLÜM "KAYBETMEK"
51.BÖLÜM "EVLİLİK"
52.BÖLÜM "HIDIRELLEZ"
53.BÖLÜM "LÂL"
54.BÖLÜM "SINAV"
55.BÖLÜM "KANATLAR"
56.BÖLÜM "AYAĞA KALKMAK"
57.BÖLÜM "İZLER"
58.BÖLÜM "REHA AKAY"
59.BÖLÜM "YENİ BAŞLANGIÇLAR"
60.BÖLÜM "EV"
61.BÖLÜM "YİRMİ DÖRT"
62.BÖLÜM "GERÇEKLER"
63. BÖLÜM "FIRTINA"
64.BÖLÜM "NUR"
65. BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
66.BÖLÜM "KUVARS'IN CEMRESİ"
67.BÖLÜM "CEMRE'NİN KUVARS'I"
68.BÖLÜM "HER ŞEYE RAĞMEN"
69.BÖLÜM "AİLE"
70. BÖLÜM "SÖZ"
71.BÖLÜM "GİDENLER VE KALANLAR"
72.BÖLÜM "LAL MÜCADELELER"
73.BÖLÜM "KALP"
74. BÖLÜM "LAL SEVGİLİM"
LAL KİTAP OLDU!
75.BÖLÜM "AİLE OLMAK"
76.BÖLÜM "GERİ DÖNÜŞLER"
77.BÖLÜM "TEHLİKE"
78.BÖLÜM "ÇAĞAN VE ÖYKÜ"
79.BÖLÜM "ALP"
VEDA "KUVARS DEMİRHAN"

30.BÖLÜM "BİRLEŞMEK"

386K 17.1K 14.2K
By hikayelerindeyasar

Herkese merhaba. Vize sınavlarım nedeniyle bir türlü bölüm yayımlayamadım, çok üzgünüm. Ama telafi niteliğinde bir bölümle geldim bence. Sınavlarım hala devam ediyor, o yüzden çok burayla ilgilenmeye vakit bulamasam da yorumlarınıza deli gibi hasret kaldım. Her birini okuyup aşırı mutlu oluyorum. Lütfen yazın. 

Ve lütfen yıldız tuşuna basarak destek olun :)

 Seviyoruum sizleri.

30.BÖLÜM "BİRLEŞMEK."

Zekeriyaköy'deki bu evde çok az zaman tüketmeme rağmen şu an geri döndüğümde içimin güvenle dolmasına engel olamadım. Sanki tüm hayatımı burada geçirmişçesine bir güvendi bu... Bahçedeki kış ayında olduğumuz için boş olan havuza, arkadaki yapraksız, kuru dallı ağaçlara çevirdim gözlerimi. Bu evde çok ağlamış, çok kendimi hırpalamıştım. Çok ezik hissettiğim günlerim vardı, belki bu yüzdendi bu evden gidersem kendi ayaklarımın üstünde duracağımı zannetmem. Sanki bu kapıdan çıkıp kendi hayatımı kursam daha güçlü bir kadına dönüşecektim, kendi ekonomi,k özgürlüğüne sahip kendi imkanlarıyla yaşayan kız. Bu evde kalmak benim için Kuvars'ın hizmetlisi olarak ondan para almam demekti, bu evin dışıysa bambaşka bir dünya... Ama bana bunu çok görmüşlerdi. Şimdi tüm savaşlarını kaybetmiş, silahsız bir askerdim. Bacaklarımda yürümeye mecal bile kalmamıştı, her nefes aldığımda kırık kaburga kemiklerim acıyla sızlıyorlardı, yüzüm derbeder haldeydi, kasıklarımın hemen üstünde büyük dikiş izleri vardı. Bir daha çocuğum olma imkanı bile alınmıştı benden. Daha önce hiç bu kadar kimsesiz hissetmemiştim... Daha önce hiç bu kadar eksik hissetmemiştim...

Ama bazen düştüğümüz çukurlar daha hızlı ayağa kalkmamız içindir. Hayat bu ya, bin kere düşeceksen bin birinci kez kalkacaksın ayağa, bir kez ağladıysan on kez güleceksin, ir kere yapamam dediysen yüz kez yaparım diyeceksin.

Onlar beni ezdiklerini, tükettiklerini zannederken ben aslında hiç olmadığım kadar güçlü kalkıyordum ayağa. Kendimi üzmemin, ezmememin artık yeri yoktu. Artık ayağımın altında ezdiğim acılar içinde kıvranan ruhum olmayacaktı, bana bunu yapanlar olacaktı. Öyle güçlü olacaktım ki, bir daha benden başka kimse beni üzemeyecekti. Kimsenin buna gücü yetmeyecekti.

Yemin ederim...

Benden başka kimse.

Ev... Yeniden bana kollarını açan evime hüzün dolu gözlerle baktım. Kuvars beni sımsıkı kollarının arasında tutarken yürüyemiyor olmama içimden küfrederek titreyen avuçlarımı sıkıca kenetledim. Korumalardan biri evin kapısını cebinden çıkardığı anahtarıyla açarken Merve'nin neden kapıyı açmadığını merak ederek Kuvars'a çevirdim bakışlarımı.

Benim ona bakmamla zaten beni izleyen yeşil gözleri kısıldı. "Hizmetli kız izinde. Evi kullanmıyoruz diye izin vermiştim."

Boş bakışlarla başımı salladım, onaylarcasına. Açıkçası şu an Merve'nin ne kadar kötü göründüğümü söylemesine hiç ihtiyacım yoktu, o yüzden onu görmemek biraz da olsun bu gece için bana iyi gelecekti. Eski odamın olduğu yere Kuvars bakmaya bile tenezzül etmeden beni yukarı çıkardı, kendi odasına...

İtiraz etmedim, sadece onun beni bez bebekmişçesine ama sarsmadan, özenle taşıyışına ayak uydurdum, biraz da uykum geliyordu ama önce duş almak istiyordum. O korkunç günden bu yana on gün geçmişti ve ben yağlı saçlarımın ağırlığıyla berbat hissediyordum. Vücudum yara bere içindeydi ve su onları da temizlesin istiyordum.

Kuvars beni yatağa yatırıp ardından bana yangından sonra benim için ayarladığı odadaki giysi dolabından akşam için giyebileceğim rahat ve beni sıcak tutacak bir pelüş pijama getirdi.

"Saçlarım çok yağlanmış, duş almam gerekiyor."

Günler sonra Kuvars'la iletişim haline geçtiğim ilk cümle buydu ve ben yeniden bu cümleyi tekrarladım, suyun altında buruşmaya ve suyun akıp beni gevşetmesine ihtiyacım vardı.

Kuvars'ın yeşil gözleri tereddütle üzerimde gezindi, hala hastane önlüğüyleydim. Öyle apar topar gelmiştik ki... Zorlukla açabildiğim gözlerimi ondan kaçırırken tekrar "Lütfen," diye rica ettim.

Başını salladı. "Sen nasıl istersen."

Duraksadı bana bakarken yorgun yeşil gözleri ışıklar saçtı. "Sen yeter ki benimle konuş."

Kuvars'ın parmakları hastane önlüğünün eteklerine giderken utançla gözlerimi kapattım.

"Ben yapsaydım."

"Cemre." Kuvars'ın beni uyaran sesi yanaklarımdaki kızıllığı daha da arttırdı. Ben buradan bir adım yürüyecek güce sahip bile değildim, doğrulurken kaburgalarımın ağrısından gözlerim doluyordu ve yardıma ihtiyacım vardı, böyle bir durumda Kuvars'ın beni kendi başıma banyoda bırakacağını düşünmek salaklıktan başka bir şey değildi.

Kuvars üzerimdekileri tamamen çıkarınca çıplak kalmaktan utanarak kollarımı göğüslerimde birleştirdim. Kuvars'ın dudakları yana kıvrılır gibi oldu, pis pis gülecekti utanmasa...

Tek kolumu göğüslerimde tutup diğer kolumla ona vurdum. Bu halime iyice gülüp eğilip saçlarımı öptü. "Daha önce görmediğim bir şey değil."

Tam bir pislikti. Şu an ona vurduğum her an kaburgalarım sızlamasa ona şiddet uygulamaktan asla çekinmezdim.

Suyu ayarlamak için kendi banyosuna gittikten sonra hızla geri geldi. "Gel bakalım," dedi beni yeniden hızla kucaklarken. O beni kollarının arasına aldığı her an yeniden o özlediğim güven duygusu beni sarıyormuş gibi hissediyordum. Bana çok iyi geliyordu.

Yine ben sanki tüy kadar hafifmişçesine bir rahatlıkla beni banyoya taşıdı. Uzun zaman sonra suya dokunmak öyle rahatlatıcı hissettirdi ki tebessüm ettim. Kuvars hızla eğilip yana kıvrılan dudağımı öptü.

"Seni bir daha ağlarken görmemek için her şeyimi verebilirim. Hep gül, ne olursa olsun, hep gül."

Şaşkınlıkla ellerimi göğsüne koydum, başıma ne gelirse gelsin şu hayatta beni seven bir insanın olduğunu bilmek göğsümü huzurla doldurdu.

Kuvars'ın hızlı hızlı çarpan kalbini avuçlarımın arasında hissettim, bir süre öylece kaldık, ikimizde bu anın içinde olduğumuza inanamıyor gibiydik.

"Ne olursa olsun bana bir daha bu korkuyu yaşatamazsın! Duyuyor musun?" Kuvars'ın öfkeli yeşil gözleri bana doğru yaklaşırken nefesim kesildi. "Seni kaybedeceğimi sandığım bir saniyeyi bile bana geçirtme bir daha."

Gözlerini yumdu. "Bir daha benimle iletişimini asla kesme."

Ellerim onu rahatlatmak ister gibi ensesine giderken Kuvars gözlerini açtı. "Duydun mu beni?" Emredercesine konuştu. "Asla."

"Bir daha asla."

Kuvars eğildi sertçe, sanki arkasını döndüğü an ondan kaçacakmışım gibi dudaklarını dudaklarıma yasladı. Elleri belimden destek alıp canımı acıtmayacağından emin olduktan sonra dilini ağzımın içine itti. Onu kaybedeceğimi düşündüğüm anlar gözlerimin önünden geçerken acıyla yüzümü buruşturdum, bir daha bana hiç kimsenin böyle bir zarar vermesine izin vermeyecektim. Artık yaşamak istediğim her şeyi yaşayacak hiçbir şeyi sonraya bırakmayacaktım, çünkü bazen insanın hayatında sonra olmayabiliyordu, bunu çok acı bir şekilde öğrenmiştim.

Kuvars'a doğru uzanmaktan kaburga kemiklerim birbirine geçmişçesine bir ağrı yapınca istemeye istemeye çektim dudaklarımı ondan. Bu hareket küvetteki suyun onun üzerine sıçramasına neden olurken Kuvars homurdanarak dudaklarıma baktı. Yaramaz çocuk gibi...

Kuvars üzerindeki tişörtü ıslandığı için çıkarıp kenardan aldığı şampuanını benim saçlarıma dökerken ses çıkarmadan onu izledim, o da zayıflamıştı benim gibi. Yorgun yüzü, uzamış saçları, sakalları... Onunda benim gibi şifa bulmaya ihtiyacı vardı.

Kendi şampuanı bol bol benim saçlarıma döktükten sonra yavaş yavaş şefkatli dokunuşlarla saçlarımı yıkadı. Banyoya yayılan şampuanın kokusu beni mayıştırırken benim tarakla pata küte daldığım saçlarıma böyle şefkat göstermesi çok hoşuma gitti.

Vücudumu yıkamaya geçtiğinde utançla titrememe engel olamadım, o vücudumdaki her bir morluğun üzerinden geçip öfkeyle küfrederken ben sadece en çıplak halime dokunuyor olmasına endişelenmekle meşguldüm.

Elleri göğüslerimin hemen üstüne geldiğinde onunda nefes alış verişinin hızlandığını fark ettim. Ama o çizgisini bozmadı, yaptığı işe odaklandı ve tüy gibi dokunuşlarla parmakları yaralarımın üzerine gitti.

"O piçleri geberteceğim."

Başımı kaldırıp onun öfkeli gözlerine baktım. "Ne olacak şimdi onlara?"

Kuvars sinirli bir nefes aldı. "Hapishanede erkek orospuları. Onlara orada kaldıkları günleri, geceleri zehir edeceğim. Yavaş yavaş acı çeke çeke ölecekler."

Ona bunu yapmamasını söylerdi büyük ihtimalle kazadan önceki Cemre. Ama şu an umurumda bile değildi, bana yaptıkları, söyledikleri her kelimenin acısı çıksın istiyordum.

"Hukuken ne olacak?"

"Öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama, cebir ve tehdit suçlarından tabii ki müebbet hapis cezası alacaklar, senin de ifadenin alınması gerekiyor ama şimdilik bunun olmasını istemiyorum, daha iyileşmedin bile, yeniden hatırlayıp kötü etkilenmeni istemiyorum." Kuvars dudaklarını birbirine bastırdı. "Oradaki komşu kadınların da neler dediğini öğrendim. Suç duyurusunda bulundum, sekiz yıldan başlamak suretiyle sana yaptıkları için, yardım ve yataklık suçundan yargılanacaklar."

Ellerim küvetteki köpüklere giderken mutluluk içimde gezindi, huzurla kapattım gözlerimi. Keşke bu durumlar ben böyle bir pozisyona düşmeden gerçekleşebilseydi, keşke benim durumumdakiler son nefeslerini vermeden gerekli önlemler alınabilseydi, keşke hiçbir kadın sırf bu toplumun algısı yüzünden böyle iğrenç suçlamalar ve şiddetin boyunduruğunda olmasaydı. Ama olduğunda da en ağır suçu karşı tarafın almasını sağlayabilseydi. Ben umutluyum... Umarım yarınlar daha güzel olacak, iyi hukukçular, eğitilmiş bir toplumla böyle suça meyilli insanları eriteceğiz. En ağır cezaları almalarını, dışlanmalarını sağlayacağız. Eğitilebileni eğitmeye çalışarak belki de... Ama artık ben hiçbir kadın üzülsün, hiçbir çocuk şiddet mağduru olsun istemiyorum. Daha güçlü yarınlar istiyorum. Bu yüzden af yok, indirim yok. Olmamalı. Bu insanlar en ağır şekilde müeyyide uygulanmalı.

O yüzden mutlulukla iç geçirdim. Hak ettiklerini bulmuşlardı. Benden aldıklarını geri getiremezlerdi ama artık benden başkasına aynı şeyi yapmalarının mümkünü yoktu.

"Hepsinin ailesi seninle görüşmek, sana yalvarmak için hastanede kapında bekledi ama ben böyle bir şeye izin vermedim. Sanki mümkünmüş gibi." Kuvars sinirle küfretti.

Kuvars'a başımı salladım, açıkçası arkalarında bırakacakları aileleri bile umurumda değildi, ben orada tek başıma nelerle uğraşmıştım ve onlar göz göre göre benim ölümümü istemişlerdi, namussuz demişlerdi, sadece kendi ayaklarım üzerinde duruyorum diye... Her şeyi hak ediyorlardı, affetmeyecektim bu yüzden onları, asla.

Kuvars'ın getirdiği havluya sarılırken bir elimle de zar zor onun gözlerini kapatmama o pis pis gülse de onu umursamadım, hala utandığım bir noktaydı beni tamamen çıplak görmesi.

Onun havlusunun içine zar zor yerleşip ucunu bağlamaya çalışırken benim gözlerini bağlayan ellerimden kurtuldu ve beni kucakladı. Yeniden şefkatle saçlarımı kurutup taradıktan sonra kenarda benim için bıraktığı giysileri gösterdi.

Üzerimdeki havluyu çıkarmak için hareket ederken onun eline vurdum hızla.

"Bunu ben yapabilirim Kuvars."

Kuvars emin olamıyormuş gibi bir bana bir de üstümde ışkı sıkıya tuttuğum havluya baktı. "Emin misin?" diye ordu üstüne üstelik. Gülecek gibi oldum ama şimdi ciddiyetimi korumazsam o beni giydirebilirdi o yüzden kararlılığımı muhafaza etmeliydim.

Ciddiyetle Kuvars'ın gözlerine baktım.

"Tamam," dedi en sonunda. "Ama yardıma ihtiyacın olursa çağır beni."

Dudağımın içini ısıra ısıra ciddiyetle ona başımı salladım. Alt tarafı giyineceğim neden yardıma ihtiyacım olsun diyecektim ama sızlayan kaburga kemiklerim buna engel oldu.

Kuvars çıkar çıkmaz hızla üzerimdeki havluyu çıkardım, iç çamaşırlarımı zorlukla giyerken Kuvars'ın dantelli, siyah seçimine gülsem mi ağlasam mı bilemedim.

Peluş pijamalarımı da giyip en sonunda ağrıyan kaburga kemiklerimdeki sızıyı dindirmek için arkama yatağa yaslandım. Kuvars da bir dakika sonra içeri girdi zaten.

Elinde ağrı kesici paketlerim vardı, mutlulukla onlara bakarken kenardaki sudan bir bardak doldurup iki ilacı da dudaklarıma uzattı. İlaçları içtikten sonra suyu da onun elinden aldım.

"Daha iyi misin?"

Başımı salladım. "Gelsene yanıma."

Kuvars altındaki kot pantolonu çıkarıp yalnızca altındaki siyah baksırla kaldıktan sonra yanıma geldi, hemen yanıma uzanıp beni kollarının arasına canımı acıtmadan çekerken usul usul onun güvenli göğsüne ve güzel kokusuna sığındım.

"Çok yorgun görünüyorsun, hiç uyumadın mı?"

Ellerimi görebileceği bir mesafeye kaldırıp sorumu sorarken Kuvars'ın dudakları saçlarıma dokundu.

"Uyumak düşündüğüm son şey bile değildi, inan bana güzelim."

"Uyuman lazım ama, yemekte yemelisin, zayıflamışsın."

Kuvars saçlarımı öptü. "Sen düşünme bunları."

Uzun bir sessizliği tükettikten sonra ağrı kesici tüm kaslarımı mayıştırdı, gözlerimi açtığımdan beri Kuvars'a yöneltmek istediğim o soru parmaklarımın arasından uyku ve uyanıklık halinde kaçtı.

"Benim şimdi bir daha hiç çocuğum olmayacak mı Kuvars?"

Kuvars uyanıktı ama cevap vermedi. Başımı kaldırdığımda gözlerini kapayıp benden içindekileri sakladığını gördüm. Acı dolu bir gülümsemeyle karnıma dokunup gözlerimi kapattım. Kuvars'ın ne yaptığını çok iyi biliyordum, sessizliği en iyi ben bilirdim. Sessizliğin aslında en büyük cevap olduğunu...

Ben cevabımı alırken tek damla gözyaşı dökmedim. Artık ağlayıp sızlanmanın sırası değildi, bir daha ayağa kalkmak istiyorsam vazgeçmeyi değil savaşmayı seçmeliydim.

Uyandığımda ağzımın içi kupkuruydu, başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu ve karnıma bıçak saplanıyormuş gibi sızlıyordu. Kuvars yanımda yatıyordu. Acıyla kendimi yatak başlığına doğru çekerken kenardan aldığım dün gece içtiğim ağrı kesicileri ve suyu içtim. Suyu içerken dudağımdaki patlağa değdiği için daha çok canım yandı ve acıyla inledim.

Neyse ki Kuvars sesime uyanmadı, tuvalete gitmek için zorlukla vücudumu kaldırırken yatak başlığına tutunarak ayaklarımı yere bastım.

Bir adım... Zorlukla bir adım daha... Derin bir nefes... Bir adım... Güçlükle tutunmadan yürürken acı dolu bir nefes daha...

Yeniden düşmeyi beklerken canım acısa da yürümek beni biraz olsun kendime getirdi, zorlukla da olsa ebeveyn banyosundan içeri girdim.

Günler sonra ilk defa aynada kendi yüzümle göz göze geldim, tenim görünmüyordu bile. Bir gözüm kapanacak kadar şişmişti, gözaltlarım mosmordu. Yüzümdeki kemikler bir şey yemediğim için içe doğru çökmüştü. Artık morluklar çürümüş, kötü bir sarı rengi almışlardı. Patlak dudaklarım, çizikler ve morluklarla dolu yüzüm... Öylesine kötü görünüyordum ki ben bile kendime bakmak istemedim.

Boynum bile mosmordu... Parmaklarım yavaşça gözüme doğru ilerledi. Dokunmamla yerimden sıçramam bir olurken acıyla içim yandı.

O sırada arkamdan bir el belimi kavradı ve ben daha fazla ayakta kalamayacağım için beni sımsıkı tuttu. Dayanak noktam oldu.

"Güzelim?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. Ellerimi onun görebileceği bir açıda kaldırdım.

"Güzel değilim."

Aynadan gördüğüm kadarıyla Kuvars'ın kaşları çatıldı.

"Çok güzelsin, benim güzelimsin..."

"Değilim, şu halime bak."

Kuvars beni kendine çevirdi ve düşmemem için beni sımsıkı tutarken şişmiş, mosmor gözümün hemen üstünü öptü.

"Bakıyorum ve sadece âşık olduğum o güzel kadını görüyorum."

Ayaklarımın altından kayıp giden dünya durdu. Zaman durdu. Bütün acılar çekildi üstümüzden. Geçmişin tüm kötü anıları üzerimizden uzaklaşıp kaçtılar. Tarihin görüp görebileceği en kutlu zafer benim oldu sanki. Zaman aksa bir şey söyleyecek, bir hareket edecektim sanki de o ana zamk gibi işlenmiştik. Hayatımda ilk defa evet dedim o an sanırım, Cemre, en büyük hayallerinden biri az önce gerçeğe dönüştü.

"Âşık olduğun mu?"

"Evet," dedi Kuvars. "Aşığım sana kadın. Deli gibi hem de." Ben nefes almayı unuturken devam etti. "Daha önce sorduğunda söyleyemediğim, bu kelimeye bu kadar mesafeli olduğum için özür dilerim senden." Omuz silkti.

"Ne yapayım hiç sevgi nedir bilmedim ben, anlaması çok zor oldu."

Yeniden duraksadı.

"Seviyorum seni, her şeyden, herkesten daha çok seviyorum."

Devam etti.

"Tüm zaferlerimden, tüm hedeflerimden, tüm isteklerimden daha çok seviyorum."

Ağlamayacağıma yemin ettiğim gözyaşları mutluluk olarak aktı durduramadım ama bunlar iyiydi, bunlar yaralarımın üzerinden şifa olmak için geçip gidiyorlardı.

"Ben de... Çok..."

Sımsıkı sarıldım ona. Kalp atışlarımız birbirine çarptı. Hayatımın en güzel anının içindeydim.

Yüzüm yara bere içindeydi, kendimi zorladığım için belim deli gibi ağrıyordu ama çok mutluydum. İlk defa çok mutluydum.

Sarılmamız bitince Kuvars "Bir saniye," dedi. Ben ne olduğunu anlamazken beni orada bırakıp hızla içeri geçti, gardırobunda ceketlerinden bir tanesine uzandı. Ceketin cebinden ona lazım olan bir şeyi alıp yeniden yanıma geldiğinde yeşil gözleri heyecanla parlıyordu.

"Nasıl yapacağımı bilemiyorum," dedi.

Aman Allah'ım...

Hayır...

Üzerimde pijamalarım var, şimdi olamaz...

Olmamalı.

"Ama bütün bir hayatımda senin olman gerektiğini biliyorum. Bir daha beni bırakmana tahammül edemem."

Afallamış bir şekilde ona baktım. Şaşkınlıktan ölmek üzereydim.

"Hep benimle ol, olur mu? Evet biliyorum benim gibi bir adamla olmanı istemek bir bencillik, kabayım bir kere, hep istediğim olsun isterim, tahammülsüz bir insanım ama seni hep çok severim."

Kuvars elindeki kutuyu açtı.

"Seni öyle çok severim ki bıkarsın benden, gitmek istersin belki ama gidemeyeceğini bil, bundan sonra nereye dönersen dön ben olurum hayatında."

Kutunun içinde bir yüzük vardı.

Aman Allah'ım bu gerçekten oluyordu.

Gerçekten...

"Evlensene ya benimle," dedi bir çırpıda Kuvars. "Hem Cemre Demirhan çok daha güzel geliyor kulağa."

Şaşkınlıkla ona baktım, yüzük çok güzeldi, zarifti ve kuvars taşı kullanılmıştı. Nereye gidersen git hep yanındayım demenin diğer bir yoluydu bu sanırım...

Ne diyeceğimi bilemedim, ne denirdi böyle bir şeye. Asla beklemiyordum.

Pijamalarımlaydım.

23 yaşındaydım sadece.

Ve bir daha çocuğum olmayacaktı.

"Kuvars biliyorsun benim çocuk sahibi olmam artık çok zor.Sana sahip olmayı istediğin aileyi veremeyebilirim."

Kuvars'ın bakışları sertleşti. "Bu umurumda mı sanıyorsun?"

Mutluluk gözyaşlarım giderek arttı, onu kazanacak ne iyilik yapmıştım bilmiyordum ama iyi ki yapmıştım.

"Bende seni hep çok severim, söz veriyorum sana..."

Bakışları yeniden yumuşadı. "Bunu evet mi kabul etmem lazım?"

"Baştan söyleyeyim, kadınların erkeklerin soyadını almasını doğru bulmuyorum. Yani hep Cemre Erdem olarak kalacağım. O iş yaş yani."

Kuvars onunla pazarlığıma gülecek gibi oldu. Ama ciddiyetini muhafaza etti zorlukla.

"Cemre Erdem Demirhan olsa? O da mı olmaz?"

Olumsuz anlamda başımı salladım. "Mümkün değil."

"Peki," dedi. "Bunu bir cevap olarak kabul etmeli miyim?"

"Çok pişman olacağın anlar olabilir, baştan uyarayım, ben mızmız bir kızım, her filmi izlemem, her kitabı okumam, her yere gitmem. Bazen gün boyu somurtur dururum, bazen yerimde duramam. Her şeye var mısın?"

Kuvars'ın dudakları yana kıvrıldı. "Her şeyine varım!"

"Ben de varım o zaman, evet Kuvars, evlenirim seninle ama haberin olsun üniversite sınavını kazanmadan olmaz haberin olsun."

Kuvars yüzüğü parmağıma heyecanla taktıktan sonra beni sımsıkı sardı. Artık gerçekten benimdi. Kuvars Demirhan benimdi.

***

Yatakta Kuvars'ın kolları arasında bir elimde onun bana taktığı yüzükle sevinçle ağzımı kapatamazken sürekli gülmek, dans etmek istiyordum sadece.

Sabaha kadar onunla konuşmuştuk, hayatımın en güzel gecesi olurdu. Birleşmek... Bir olmak... İlk defa böyle hissediyordum, Kuvars'la ben ilk defa bu kadar yakındık sanki... O ilk defa bana karşı hissettiği her şeyi açıkça söylemişti. İlk defa her şey mükemmeldi.

Sabaha doğru uyumak için beni yeniden kollarının arasına almıştı ama uyumam mümkün bile değildi, şu an kalbim damarlarıma güç pompalıyordu sanki.

Dudaklarımı ısıra ısıra yüzüğüme baktım yeniden, öyle güzeldi ki. Aşkım gerçekten gidip kuvars taşından yüzük yaptırmıştı. İnanamıyordum. Delinin tekiydi...

Eğildim ve onu uyandırmadan tekrar öptüm onu, yanaklarından, dudaklarından, hemen kalbinin üstünden...

Aylar önce bütün bu yaşadıklarım birer hayalken artık salt gerçeklerdi. Çok mutluydum ya... Çok.

Kapının çalma sesini duyana kadar Kuvars'ın yüzünde gezindi ellerim, onun her karesini ezberlemek istiyordum sadece.

Zilin sesini duyunca önce Kuvars'ı uyandırmak istedim ama çok yorulmuştu, ben hiç olmazsa günlerdir uyutuluyordum o ise günlerce uykusuzu, perişan bir halde beni beklemişti hastane köşelerinde. Bu yüzden ona kıyamayıp ben ayağa kalktım.

Zar zor yürüye yürüye odadan çıktım, düne göre daha iyi hissediyordum, çünkü damarlarımda bilinçsizce akan bir güç vardı.

Merdivenleri de inip nefes nefese bir şekilde kapıya ulaştığımda yavaşça kapının kolunu indirdim ve şaşkınlıkla gelen kişiye baktım.

Asla beklemediğim, benim unuttuğum, üzerine kara toprak attığım biriydi.

Sanki hayatımın bundan sonrasında hiç çıkmayacakmışçasına hissettiğim biriydi.

Korkuyla ona bakarken onunla son yaşadıklarımız gözümün önüne geldi.

Neden buradaydı anlam bile veremedim.

Uzun uzun benim yüzüme baktı.

"Merhaba Cemre."

O buradaydı, Eliza Demirhan gelmişti ve şimdi her zamanki mükemmel gülümsemesiyle bana bakıyordu.

Hala Instagram hesabımızı takip etmiyor musunuz, aşk olsun, tüm gönderilerimiz, duyurularımız oradan yapılıyor. Instagram: hikayelerindeyasar 

Ve bölümle ilgili diğer duyuruları da kendi Wattpad profilimden yapıyorum, lütfen takip edin. 

Ve yeni bölümde sizce neler olacak lütfen yazın :)

Hoşçakalın dostlarım :)

kuvars taşlı yüzük :) beğendiniz mii?

Continue Reading

You'll Also Like

117K 4K 52
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...
863K 52.6K 46
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.
173K 10.6K 24
Berdel konulu bir GAY hikayesidir. Eşcinsel evliliğin yasal ve normal olduğu bir evrende geçmektedir. •Şiddet, cinsellik ve olumsuz öğeler içermekted...
3.2M 116K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...