Affet Beni

By gayeozdmr_

2.2M 73.1K 8.1K

[ Affet Beni, Sev Beni'nin ikinci ve devam kitabıdır. ] ♧ Açığa çıkan doğruların bitirdiği bir aşk. Can yakan... More

Affet Beni
1. BÖLÜM ♧ YOK OLUŞ
2. BÖLÜM ♧ UMUT
3. BÖLÜM ♧ HAYAL KIRIKLIĞI
4. BÖLÜM ♧ BEKLEYİŞ
5. BÖLÜM ♧ NEFRET
6. BÖLÜM ♧ GRİ
7. BÖLÜM ♧ ARKADAŞ
8. BÖLÜM ♧ FEDAKARLIK
9. BÖLÜM ♧ KORKU
10. BÖLÜM ♧ YALANLAR
Küçük bir not ;)
11. BÖLÜM ♧ SEÇİM
12. BÖLÜM ♧ BELA
13. BÖLÜM ♧ ÖLÜM
14. BÖLÜM ♧ ŞANS
15. BÖLÜM ♧ ROL
16. BÖLÜM ♧ DEĞER
17. BÖLÜM ♧ MÜHÜR
18. BÖLÜM ♧ DELİ
19. BÖLÜM ♧ BUZDAĞI
20. BÖLÜM ♧ TESADÜF
21. BÖLÜM ♧ ARAF
22. BÖLÜM ♧ SARHOŞ
23. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ LİSTE
23. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ BANA AİT
24. BÖLÜM ♧ BEDEL
25. BÖLÜM ♧ DUMAN
26. BÖLÜM ♧ DÜĞÜM
27. BÖLÜM ♧ ÜMİT
28. BÖLÜM ♧ SAHTE
29. BÖLÜM ♧ SOĞUK
30. BÖLÜM ♧ KALP
31. BÖLÜM ♧ GEÇMİŞ
32. BÖLÜM ♧ YABANCI
Gelecek Bölümlerden Kesitler ;)
33. BÖLÜM ♧ BAŞTAN ÇIKARTMAK
34. BÖLÜM ♧ İLK SEFER
35. BÖLÜM ♧ HATA
36. BÖLÜM ♧ FOTOĞRAFLAR
37. BÖLÜM ♧ İKİNCİ ŞANS
38. BÖLÜM ♧ KARANLIK
39. BÖLÜM ♧ CEHENNEM
40. BÖLÜM | SEZON FİNALİ ♧ YEMİN
Gelecek Bölümlerden Kesitler - 2 ;)
41. BÖLÜM ♧ HUZUR
42. BÖLÜM ♧ İKİ KELİME ON ÜÇ HARF
43. BÖLÜM ♧ SEV BENİ
44. BÖLÜM ♧ MUM IŞIĞI
45. BÖLÜM ♧ ESPRİ
46. BÖLÜM ♧ SEÇENEK
47. BÖLÜM ♧ KARDEŞLİK
48. BÖLÜM ♧ SIR
49. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ CEZA
49. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ YALVARMAK
50. BÖLÜM ♧ SÖZ
52. BÖLÜM ♧ MEZAR
53. BÖLÜM ♧ ACI
54. BÖLÜM ♧ SİYAH
55. BÖLÜM ♧ CENNET
56. BÖLÜM ♧ AFFETMEK
57. BÖLÜM ♧ KORUYUCU
58. BÖLÜM ♧ SEVGİ
59. BÖLÜM ♧ KARDEŞ SÖZÜ
60. BÖLÜM ♧ NİKÂH
61. BÖLÜM ♧ İKNA
62. BÖLÜM ♧ İHANET
63. BÖLÜM ♧ AYRILIK
64. BÖLÜM | 1. KISIM ♧ AŞK
64. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ GİTME
Bir Soru&Bir Duyuru :)
65. BÖLÜM | FİNAL ♧ MUTLULUK
ÖZEL BÖLÜM ♧ 1
ÖZEL BÖLÜM ♧ 2
SEV BENİ BİR YAŞINDA!
ÖZEL BÖLÜM ♧ 3
ÖZEL BÖLÜM ♧ 4
ÖZEL BÖLÜM ♧ 5 | SON |

51. BÖLÜM ♧ AİLE

24.1K 806 59
By gayeozdmr_

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!

Playlist: 3 Doors Down - Here Without You 

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Bir gün seninle aynı evin anahtarını taşımak istiyorum.” – The Libertine

Mutluluk.

Aşk.

Huzur.

Aras ile birlikteyken hissediyor olduğum duygular bunlardı. Aynı anda hem mutluluğu, hem aşkı, hem de huzuru hissettiriyordu bana. Benim için anlatmak zordu. Onu ne kadar sevdiğimi, ne kadar çabalarsam çabalayayım asla ama asla anlatamazdım. Kimse anlamazdı. Kelimeler yetersiz kalırdı.

Ölene kadar sevmeyecektim Aras’ı. Öldükten sonra da sevecektim. Dünya kadar da sevmeyecektim onu. Var olan tüm gezegenler kadar sevecektim. Onu öyle çok sevecektim ki bütün sevgimi, aşkımı sadece ona adayacaktım. Başka hiç kimseyi onu sevdiğim gibi sevemeyecektim. Hiç kimseye ona baktığım gibi bakamayacak, ona dokunduğum gibi dokunamayacaktım.

Aras farklıydı. Ansızın çıkmıştı karşıma ve ansızın âşık olmuştum ona. Kalbimi ele geçirmişti. Aynı zamanda ruhumu ve bedenimi de. Aras’tan önce hiç kimseyi sevmemiştim. Aras, sevdiğim ve seveceğim ilk kişiydi. Aras’tan önce hiç sevildiğimi hissetmemiştim. Aras, bana sevildiğimi en iyi şekilde hissettiren ve hissettirecek olan ilk kişiydi.

Sol elimde Aras’ın bana almış olduğu bir yüzük vardı. Gümüş renginde, sade bir yüzüktü. Aras’ın aldığı bu yüzüğü parmağıma taktığım için bir gün mutlaka onunla evlenecektim. Bunun hayali bile mükemmeldi. Aras’la evlenmek, bir aile olmak, sonsuza dek birbirimizle yaşamak… Hiç şüphesiz başka hiçbir şeye ihtiyacım olmazdı. Çünkü ben daima en iyisine sahip olacaktım. Aras’a.

Buraya gelmeden önce öyle çok korkmuştum ki. Bitireceğini sanmıştım. Ayrılacağımızı, ikinci kez yarım kalacağımızı sanmıştım. Ama Aras beni bırakmamıştı. Yaptığım hatama rağmen hala benimleydi. Benimle birlikte olmayı seçmişti. Ne ben ne de o yaptığım hatamı hiçbir zaman unutamayacaktık. Aras bana baktığı her an Savaş’la birlikte olduğumu hatırlayacaktı. Ben ona baktığım her an ona nasıl ihanet ettiğimi hatırlayacak ve kendimden nefret etmeye devam edecektim. Ama yine de birbirimizi sevecektik. Ne olursa olsun.

Birkaç saattir buradaydık. Güneş yarım saat kadar önce batmış, aydınlık etrafı karanlığa teslim etmişti. Şehrin ve ayın ışıkları, tepeyi az da olsa aydınlatıyordu. Tepe benim için en özel yerdi. Çünkü her şey burada başlamıştı. En güzel anılarımı burada yaşamıştım.

Uzanıyor olduğum yerden hafifçe yan döndüğümde çenemi Aras’ın omzuna yasladım ve gözlerimle güzel yüzüne baktım. Aras, başını bana doğru çevirdi. Gözlerim, kömür karası gözleriyle buluştu. Yüzünde küçük bir tebessüm saklıydı. Elimi kaldırdım ve sağ yanağını avuçladım. Birkaç günlük sakalları avucumun içine battılar. Parmaklarım yanağının üzerinde görünmez halkalar çizmeye başladılar.

“Teşekkür ederim.” diye fısıldadım. Yüzlerimizin arasında sadece birkaç santimlik bir mesafe vardı. Nefesim, onun nefesine karışıyordu. Göğüslerimiz birbirlerine değiyorlardı. “Beni sevdiğin için teşekkür ederim.”

Aras gülümsedi. Alnını alnıma dayamadan önce dudağımın kenarına küçük bir öpücük kondurdu. “Güzelim,” diye fısıldadı sessizce. “Seni sevmek, şimdiye kadar yaptığım en doğru ve en güzel şey.”

Gözümden bir damla düştü çeneme doğru. Aras, yanağımdan akıp giden yaşı görünce kaşlarını çattı. “Beni sevmeni hak etmiyorum.” Dudaklarımın arasından dökülen kelimelerim Aras’ın kulağına iliştiğinde alnıma yaslamış olduğu alnını yavaşça ayırdı ve doğrudan gözlerimin içine baktı.

“Ne demek istiyorsun?”

“Aras, daha önce hiç sevilmemiş, hiç sevmemiştim. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum; ama geçmişte yapmış olduğum hatalarım beni, seni hak edip hak etmediğimi düşünmeye itiyor.” Birkaç saniyeliğine sustum. Aras, hiçbir şey demeden beni dinliyordu. Gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmamıştı. Ona bakmaya devam ederken konuşmamı sürdürdüm. “Aras ben… Ben seni hak etmiyorum. Bana adıyor olduğun bu sevgiyi hak etmiyorum.”

Ben konuştukça Aras’ın kaşları daha çok çatılmışlardı. Dudakları düz bir çizgi halini almışlardı. Aras, “Saçmalıyorsun.” diye fısıldadı bir süre sonra. “Ne dediğini bilmiyorsun. Düşünmeden konuşuyorsun. İlla ki biri birini hak etmeyecekse o kişi ben olurum. Benim yüzümden canın yandı. Yaptığın her hatanın en büyük sebebi benim. Sana unutamayacağın acılar çektirdim. Aynı zamanda kendime de. Seni yeteri kadar mutlu edemedim. Ama inan bana sen ne kadar sevdiysen o kadar çok sevdim ben seni. Her zamanda seveceğim.”

Aras sustu. Az önce benim ona yaptığım gibi elini yanağıma koyduğunda parmaklarını dudağımın kenarında dolandırmaya başladı. “Ve sen güzelim, bir daha sakın beni hak etmediğini düşünme. Çünkü sen benden çok daha iyisini hak ediyorsun. Ama hiçbir zaman benden çok daha iyisine sahip olamayacaksın. Çünkü senin benden başka biriyle olmana asla izin vermeyeceğim. Sen benimsin, güzelim.”

“Senden başka hiç kimseyi istemiyorum. Sen benim için hep en iyisi oldun ve her zamanda öyle olacaksın.”

Yeniden gülümsedi. Yüzlerimizin arasındaki kısacık mesafeyi tamamen yok ettiğinde dudakları dudaklarımın üzerindeydi. Üzerime doğru hafifçe eğilerek beni hiç zorlanmadan altına aldı. Ellerini başımın iki yanına dayadı. Ağırlığını bana vermemeye dikkat ediyordu. Göğsü göğsüme çarpıyor, alnına düşen saçları benimkine değiyordu.

Dudakları sıcacıktı. Onunkilerle bütünleşen dudaklarım her hareketinin ardından daha fazla aralanıyorlardı. Göğsüm her zaman olduğu gibi hızla inip kalkıyordu. Yummuş olduğum gözlerimi açtım. Onu izlemek istiyordum. Yüzüne doya doya bakmak istiyordum. Bu kadar yakınımdayken gözlerimi yumup kendimi güzelliğinden mahrum bırakmak istemiyordum.

Aras’ın, benim aksime gözleri yumuluydu. Beni öpmeye devam ediyordu. Dudaklarımın üzerinde olan dudakları hafifçe kıvrılmışlardı. Sırtında duran ellerimi yavaşça sırtından yukarı kaydırıp ensesine sardım ve parmaklarımı da saçlarına dolayıp onu sanki çekebilirmişim gibi kendime biraz daha çektim.

“Gözlerini aç.”

Aras, hafifçe araladı gözlerini. Kömür karası gözleri gözlerimin üzerindeydi şimdi. Kalbim daha da hızlandı. “Devam et.”

Aras, açmasını istediğim gözlerini yummadan beni öpmeye devam etti. Dudakları dudaklarımın üstünde, gözleri gözlerimin üzerindeydi. Gözlerinin içine baka baka, karanlığının içinde boğularak, gözlerindeki aşkla çevrelenerek öptüm onu. Doya doya, sanki son seferimmiş gibi öptüm.

Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum. Saliseler saniyelere, saniyeler ise dakikalara karışmıştı. Onunlayken zaman kavramını tamamen yitiriyordum. Beni öyle bir etkisi altına alıyordu ki sadece o ve ben kalıyordum bu kocaman dünyada. Başka hiçbir şey ya da hiç kimse olmaksızın sadece o ve ben.

Aras, benden hafifçe geriye doğru çekildiğinde dudaklarını alnıma bastırdı. Beni alnımdan öpmesini seviyordum en çok. Sahipleniyordu sanki. Öpüşüyle anlatıyordu demek istediklerini. “Ne olursa olsun bundan sonra benden hiçbir şey saklama, olur mu güzelim? Ne yapmış olursan ol. Yeter ki benimde bilmeme izin ver. Sıkıntılarınla, hatalarınla kendi kendine mücadele etme. Ne varsa birlikte çözmemize izin ver.”

“Bundan sonra senden hiçbir şey saklamayacağım, yemin ederim.” diye fısıldadım Aras’a. Yüzüne bakabilmek için çenemi göğsüne yasladım. “Sınav sabahı Savaş’la konuştum. Biliyorum, onunla görüşmemi istemiyorsun. Haklısında. Bunun için sana kızamam. Ama Aras o benim için değerli. Aramızda geçen şey yüzünden değil. Arkadaşım olduğu için.”

“Ama siz ikinizin paylaştığı çok özel bir şey var, Azra. Bunu ne sen ne de ben inkâr edebiliriz.”

Başımı iki yana salladım. Bunları Aras’la konuştuğuma inanamıyordum. Yanaklarımın ısındığını ve gittikçe daha çok kızardıklarını hissetsem de susmayıp konuşmaya devam ettim. “Benim için özel değildi, Aras. Yemin ederim. Hiç öyle düşünmedim. Benim için özel olan Savaş. Aramızda geçen ve her anımda pişmanlık duyduğum şey değil. Hiçbir anlamı yoktu.”

“Birkaç gün önce oraya gittim. Savaş’la konuşmak için.” Aras’ın göğsüne yaslamış olduğum çenemi, göğsünden ayırdım ve uzanıyor olduğum yerden kalkarak dikleştim. Gözlerimi Aras’tan ayırmadan konuşmaya devam etmesini bekledim. “Bana senin için yalvardı. Seninle görüşmeye devam etmek için benden izin istedi. Senden başka hiç kimsesinin olmadığından bahsetti.”

“Savaş… O gerçekten çok yalnız biri, Aras.”

“Bende ona izin verdim. Seninle görüşmeye devam edebileceğini söyledim.”

Gözlerim irademin dışında kocaman açıldılar. Şaşkınlığım gittikçe daha çok artarken “Ne yaptın?” diye sordum.

“Ona izin verdim. Bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Kendimden beklemiyordum. Biliyorum, sende benden beklemiyordun böyle bir şeyi. Ama senin için, Azra.”

Aras, beni kendine doğru çekti. Kolunu omzuma attığında başımı boynunun girintisine yasladım. Parmaklarını saçlarımın uçlarına doladı. “Bunu bizim için yaptım. Seni tanıyorum. Belki bir gün sonra, belki de birkaç hafta sonra, ne yapıp ne edip sana izin vermediğim için benden gizli onunla görüşmeye gidecektin. Onunla görüşmek için çabalayacaktın. Artık daha fazla aramızda gizli bir şeyin olmasını istemiyorum. Artık daha fazla kavga, gürültü, tartışma istemiyorum. İstediğim tek şey mutlu olmak. Seni hep mutlu edebilmek. Seni hep güldürebilmek, hayallerini gerçekleştirebilmek.”

Dudaklarını alnıma bastırdı. Hemen çekmedi. Dudakları birkaç saniye boyunca alnımda öylece kaldı. Dudaklarından yayılan sıcaklık alnımı ısıttı. “Azra senin için her şeyi yaparım. Onunla görüşmeye devam etmek senin istediğin bir şeyse, benim o isteğini gerçekleştirmekten başka bir çarem yok. Evet, belki benim için zor olacak. Ama sen mutlu olacaksın. Önemli olan bu.”

Ve ben bir kez daha Aras’ın ne kadar mükemmel biri olduğunu anladım. O eşsizdi. Sevgisi eşsizdi. Bana adadığı bu sevgiyi geç fark etmem tamamen benim hatamdı. Aylarca kendimi ondan mahrum bırakmam, ikimizin de acı çekmesi tamamen benim hatamdı.

Başımı Aras’ın boynundan ayırdığımda kollarımı ona sıkıca doladım. Yanağından iki kez öptüm ve kendine has kokusunu içime çektim. “Aras sen harika birisin.” diye fısıldadım. “Çok farklısın. Her seferinde sana daha çok âşık oluyorum. İnsan sadece bir kez âşık olur derler ya hani, bu doğru değil. Ben sana her dakika, her saat, her gün yeniden âşık oluyorum.”

Aras’a daha çok sokuldum. Kollarıyla beni sıkıca sarmasına izin verdim. Tepe gittikçe daha da karanlığa boğulurken yıldızlar bizi aydınlatıyordu. Artık Aras’tan gizlediğim hiçbir şey yoktu. Aramızdaki her sorunu halletmiştik. Ona ve onun sevgisine inanıyordum. Bundan sonra gözyaşlarıyla başlayıp gözyaşlarıyla biten günler geride kalmıştı. Eğer akacaksa gözlerimden gözyaşlarım, bunlar mutluluk gözyaşları olacaktı. Bundan sonra daha fazla ağlamak istemiyordum. Gülmek istiyordum. Aras’la birlikte kahkahalar atmak istiyordum. İkimizin hep mutlu olmasını istiyordum.

*

Aras, siyah Roadsteri’ni apartmanımızın önünde durdurduğunda saat 9’u 20 geçiyordu. İkimiz saatlerce tepede kalmıştık. Birbirimize sıkıca sarılmıştık. O konuşmuştu, ben dinlemiştim. Ben konuşmuştum, o dinlemişti. Aras’la geçirdiğim her saniye benim için fazlasıyla değerliydi. Onunla geçireceğim tek bir saniye için bile elimde ne varsa vermeye razı olurdum. Çünkü o olmadan zaten hiçbir şeye sahip olmuş olmuyordum.

“Yarın okula geliyorsun, değil mi?”

Aras, koltuğunda yan döndüğünde beni başını sallayarak onayladı. “Geliyorum. Gelmem için bir sebep var artık.”

“Daha önce bir sebep yok muydu?”

“Yüzüme bile bakmıyordun. Her seferinde benden nefret ettiğini duymak inan bana kolay bir şey değildi.”

Takılı olan emniyet kemerimi çözdüm ve koltuğumda Aras’a doğru kayıp yanağından öptüm. “Senden hiçbir zaman nefret etmedim. Sadece nefret ettiğimi sandım. Çünkü senden nefret edersem alışırım diye düşünmüştüm.”

Aras, eliyle yanağımı avuçladı. “Bunların hepsi geride kaldı, güzelim.” diye fısıldadı. “Artık birlikteyiz. Daha fazla acı yok, gözyaşı yok.”

“Seni çok seviyorum.”

“Bende seni seviyorum.” Aras gülümsedi ve hemen ardından da beni alnımdan iki kez öptü. Ruhum öpüşüyle iyileşirken ve kalbim hızlanırken ona sarıldım.

“Artık gitsem iyi olur.”

Aras, kollarını belimden çekmedi. Aksine daha sıkı sardı beni. Birkaç dakika böyle kaldık. Sonunda benden yavaşça ayrıldığında “Keşke bu gece benimle kalabilsen.” diye fısıldadı.

“Biliyorsun, babam artık bizimle kalıyor. Bugün yıllar sonra ilk kez üçümüz aynı evde uyuyacak ve aynı evde uyanacağız. Bu benim hep düşlediğim bir şeydi ve şimdi gerçekleşecek.”

“Nikâhı ne zaman yapmayı planlıyorlar? Yeni bir takım almam gerekebilir.”

Aras’ı yanımda, takım elbiseli bir şekilde düşledim. Kesinlikle harika bir düştü bu. Daha önce onu birkaç kez takım elbise içinde görmüştüm ve hiç şüphesiz ona o kadar çok yakışıyordu ki uzun bir süre gözlerimi üzerinden alamıyordum.

“Çok yakında.”

“Harika!”

Gülümsemem her geçen saniye yüzüme biraz daha yayılıyordu. Her şey o kadar güzeldi ki bunun bozulacağından korkmuyor değildim. Hep böyle sürmesini istedim. Hiçbir şeyin bozulmamasını, hiçbir aksiliğin çıkmamasını diledim. Aras’la, annemle, babamla ve arkadaşlarımla mutlu olmayı diledim.

“Sanırım artık gerçekten gitmeliyim.” diye fısıldadım Aras’a. Arabadaki saat dokuz buçuğu geçmişti. Aras her ne kadar istemsiz bir şekilde olsa da başını aşağı yukarı salladı ve “Tamam.” diye mırıldandı. Oturduğum koltuktan sağa doğru kayarak kapıyı açtığımda Aras’a dönüp onu öptüm. “Yarın görüşürüz.”

“Görüşürüz, güzelim.”

Arabadan indim ve kapıyı ardımdan kapattım. Aras, arabanın camını sonuna kadar indirdiğinde alta doğru eğilip bana baktı ve elini salladı. Bende ona aynı şekilde elimi sallarken “İyi geceler.” dedim.

“Sana da. Rüyanda beni gör. Başka birini görürsen bozuşuruz.”

“Seni göreceğimden eminim.”

Aras başını eğip güldü. Ardından kocaman bir öpücük gönderdi bana. Bu benimde gülümsememe neden olduğunda Aras koltuğunda dikleşti ve arabasını çalıştırdı. Bunun birkaç saniye sonrasında ise arabası harekete geçerek gittikçe görüş alanımdan sıyrılmaya başladı. Bende Aras’ın gidişinin ardından apartmandan içeriye girdim ve merdivenin basamaklarını tırmanmaya başladım.

*

Yumurtalı ekmeğin kokusu bütün koridoru enfes bir şekilde donatmıştı. Paytak adımlarla ayağımdaki Garfield’lı peluş terliklerimle birlikte mutfağa doğru ilerlerken kokuyu içime çekiyordum. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Dün gece annem, babam ve ben birlikte uyumuştuk. On sekiz yaşında koca bir kız olmama rağmen annemin ve babamın arasına girmiş ve huzurlu, deliksiz bir şekilde uyumuştum. Hayatımda geçirdiğim en güzel gecelerimden biriydi.

Mutfak kapısından içeriye girdiğimde yüzümdeki gülümsem biraz daha arttı. Annem ekmekleri dilimlerken, babam bardaklarımıza dumanı tüten çaydan dolduruyordu. Onlara doğru ilerleyip “Günaydın!” dedim. Sesim heyecanımı, mutluluğumu anında ele veriyordu.

Annem ve babam eş zamanlı bana dönüp aynı anda “Günaydın!” dediler.

Masanın etrafında dolanıp yerime oturduğumda babam ve annemde yerlerine geçtiler. Babam tabağıma yumurtalı ekmeklerden iki tane koyduktan sonra anneme ve kendisine de koydu. “Bak bakalım tadına, anneninkiler mi yoksa benimkiler mi daha iyi?” diye sordu babam.

Tabağımdaki yumurtalı ekmeklerime baktım. “Sen mi yaptın baba?”

“Evet!”

Gülümsedim. Tabağımdaki ekmeklerimden birini alıp dudaklarımın arasına götürdüm ve küçük bir ısırık aldım ekmeğimden. Gözlerim istemsizce yumulurken ekmek dolu ağzımla “Immm…” diye mırıldandım.

Annem “Azra!” diye tısladı adeta. “Beni hemen sattığına inanamıyorum.”

“Anne, üzgünüm ama bu gerçekten çok lezzetli olmuş.”

Babam iki elini birbirine çarptı ve anneme doğru uzanıp masanın üzerindeki kolunu tuttu. “Kazanan ben olduğuma göre akşamki pizzalar senden Nurgül.”

“Evin erkeği sensin. Pizzalar senden.”

“Kaybettin diye yapıyorsun ama kabul etmiyorum.”

Annem ve babam, akşam kimin pizza alacağını konuşmaya devam ederlerken bende sessizce onları izliyordum. Aile kavramının ne demek olduğunu artık çok daha iyi biliyordum. En son bir aileye sahip olduğumda beş yaşımdaydım ve bunun nasıl bir şey olduğunu hatırlamıyordum. Ama şimdi yeniden bir aileye sahiptim. Annem, babam ve ben tekrar bir aradaydık.

Kahvaltımızı yapmaya devam ederken aynı zamanda da konuşuyorduk. Babam, annem ve bana bir şey anlatırken annem ile birlikte babamı pür dikkat dinliyorduk. Yumurtalı ekmeklerimden ikisini de yemiştim. Karnım doymuş olmasına rağmen gözüm doymamıştı. Masanın ortasında duran tabağa uzanıp yumurtalı ekmeklerden birini daha aldım ve tabağıma koydum. Ekmeğimden tam kocaman bir ısırık alacaktım ki annem “Azra!” diye bağırdı. Annemin hiç beklemediğim anda aniden bağırmasıyla irkilerek ona doğru döndüm.

“Ne… Ne oldu?”

Annemin gözlerini takip ettim. Gözlerim, annemin gözlerinden sol elime doğru yol aldılar ve o anda parmağımdaki yüzüğe bakmakta olduğunu anladım. Babam da elimdeki yüzüğü gördüğünde kaşlarını çattı. “O nedir?” diye sordu annem.

Sessizce yutkundum. “Bu Aras’ın doğum günü hediyesi gibi bir şey.”

Annem heyecanla “Sana evlenme mi teklif etti?” diye sordu. Masanın üstünden elime doğru uzanarak yüzüğüme baktı.

“Yok, artık!” dedi babam. “O kadar da değil!” diye ekledi hemen sonrasında.

“Hayır, anne.” diye fısıldadım. “Evlenme teklifi falan etmedi. Henüz lisedeyiz biliyorsun, değil mi? Bunun sadece bir söz yüzüğü olduğunu söyledi. Onun ve benim birbirimize verdiğimiz sözün simgesi gibi bir şey.”

“Aman Allah’ım. Ne kadar romantik!”

“Nurgül!”

Annem hızla babama döndü. “Ne?” diye sordu. Ardından yeniden bana baktı ve gözünü kırptı. “Müstakbel damadımızın bu kadar romantik olduğunu bilmiyordum. Söz yüzüğü de ne demek?”

“Anne!”

“Tamam, tamam sustum.”

Başımı iki yana sallayarak gülümsediğimde yumurtalı ekmeğimden nihayet koca bir ısırık alabildim. Sol elimi masanın altına sokup başımı da elime doğru eğdim ve parmağımdaki yüzüğe baktım. Bu yüzük az önce de dediğim gibi Aras’la birbirimize verdiğimiz sözün bir simgesiydi. Bir gün mutlaka onunla evlenecektim. Başka biriyle evleneceğimi düşünemiyordum bile.

Kahvaltımız bittiğinde hazırlanmak için odama gittim. Okul formamı giyinip saçımı taradım ve ardından da çantamla telefonumu alarak odamdan hızlı bir şekilde çıktım. Babam beni kapının önünde bekliyordu. “Hazır mısın?” diye sordu ona doğru yaklaşırken.

“Hazırım, baba. Çıkabiliriz.”

“Hadi o zaman.”

Babam açtığı kapıdan çıktığında ayakkabılarını ayağına geçirdi. Ardından annemi yanağından öpüp bir adım geriye çekilerek bana yol verdi. Bende ayakkabılarımı giyindiğimde annemi sulu sulu öptüm.

Babamla birlikte anneme veda ettikten sonra harekete geçtik. Birlikte merdivenleri inip apartmanın demir kapısından geçtik ve ardından da okula doğru yürümeye başladık.

Babam bugün iş arayacağından söz etmişti. Gazeteden birkaç iş başvurusu bulmuştu ve onlarla görüşecekti. Ama bunun öncesinde beni okula bırakmak istediğini söylemişti. Bu yüzden de ikimiz birlikte okula doğru yürüyorduk. Yürürken aynı zamanda da konuşuyorduk. Konuşacak o kadar çok şeyimiz vardı ki. Sustuğumuz onca yılda konuşamadığımız her şeyi konuşacaktık babamla. Hiç bıkmadan, hiç sıkılmadan.

Okula vardığımızda babam yürümeyi kesti ve tam önümde durdu. Bana sıkıca sarılırken yanağımdan öptü. “İyi dersler, kızım.” dedi gülümserken.

“Teşekkür ederim, baba.”

“Akşam görüşürüz. Annen pizza alacak unutma.”

“Kesin alacak, değil mi? Aç kalmak istemiyorum.”

“Merak etme. Alacağından eminim. Başka çaresi yok. Kaybetti.”

Güldüm. Babam da benimle birlikte güldüğünde “Ama gerçekten senin yumurtalı ekmeğin çok daha güzeldi baba.” dedim.

“Biliyorum.”

Babama bir kez daha sarıldım. Geri çekildiğimde ise “Görüşürüz.” diye fısıldadım. Babam “Görüşürüz, kızım.” dedi ve ardından da bana sırtını dönüp yavaş adımlarla yürümeye başladı. Attığı her adımın ardından benden uzaklaşıyordu. Aramızdaki mesafe gittikçe arttığında bende okula doğru harekete geçtim ve geniş demir kapıdan girerek bahçeye adımımı attım.

“Azra!”

Berkay’ın sesini işittiğimde sesin geldiği yere doğru döndüm. Berkay, Doruk, Beste ve Enis bahçenin sağında kalan karşılıklı banklarda oturuyorlardı. Onlara doğru yürümeye başladım. Yanlarına vardığımda hepsine birden “Günaydın.” dedim. Onlarda hep bir ağızdan “Günaydın.” dediler.

Berkay ve Doruk’un arasındaki boş yere çöktüğümde çantamı kucağıma aldım. Berkay kolunu omzuma atarken “Keyfin yerinde.” dedi.

“Çünkü her şey yolunda.”

“Seni uzun zamandır bu kadar mutlu görmemiştik.” dedi Doruk bana bakarken. Doruk’a doğru döndüm ve koluna girip başımı omzuna yasladım. “Artık böyle.” diye fısıldadım hemen sonra. “Bundan sonra daima mutlu olacağım. Söz veriyorum. Yeniden eskisi gibi olacağız.”

“Evet!” Doruk’un aniden bağırmasıyla irkildim ve başımı omzundan ayırdım. Doruk gülümserken elini havaya doğru kaldırdı. Berkay, Doruk’un havadaki eline sertçe vurduğunda Doruk “Canavar artık aramıza kesin dönüş yaptı!” dedi.

“Şükürler olsun!”

Berkay ve Doruk, ikinci kez ellerini birbirlerine çarptırdıklarında güldüm. Beste ve Enis’te gülüşüme ortak olurken sessizce teşekkürlerimi sundum Allah’a.

Arkadaşlarımla yeniden eskisi gibiydik. Gülebiliyor, onlarla eğlenebiliyordum. Babam buradaydı. Yanımızdaydı ve sadece birkaç hafta içinde annemle ikinci kez evlenecekti. Biz yeniden gerçek bir aile olacaktı. Aras, beni bırakmamıştı. Hatama rağmen hala benimle birlikteydi. Beni seviyordu. Hem de hak etmediğim kadar çok seviyordu ve ben ona sahip olduğum için çok şanslıydım. Savaş’la görüşmeye devam edebilecektim. Bir arkadaşımı kaybetmek zorunda kalmamıştım. Her şey istediğim gibiydi. Her şey mükemmeldi. Ben aylar öncesinde kaybettiğim kendimi bulmuştum. Yeniden mutluydum. 

   

Continue Reading

You'll Also Like

169K 14.7K 48
"Hiç bir hayale sığdıramadığım Tek gerçeğimsin. Sevdim işte!! Ötesi yok gerisi de..." #Mevlana Siz hiç ilk g...
740K 51.4K 59
-TAMAMLANDI- Mevlana derki aşk ateşi önce sevilene, oradan sevene düşermiş. Yani bir insan aşık olmuşsa, maşuk ışığını yaktığı için olmuştur. Eğer...
2M 127K 53
"Benden kurtulmak mı?" derken ses tınısına yansımış alay kilometrelerce öteden dahi sezilebilirdi. "Ben senin kökünde can bulmuş bir sarmaşığım Yaba...
21.7K 1.8K 20
Şu toprağın altında benim cennetim yatarken Ecmel, söylesene ben nasıl nefes alırım, yokluğunda cehenneme dönen bu yeryüzünde? Senin bedeninin alamad...