4. BÖLÜM ♧ BEKLEYİŞ

38K 1.3K 105
                                    

Playlist: Landon Ping - Falling in Love at A Coffee Shop

Multimedya: Yeni karakterimiz Orkun. 

Bölüm Sanem için. 

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Hayatta unutamayacağımız en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.” - Leo Tolstoy

BESTE ÖZKARA

Enisle yaşadığımız tartışmanın ardından, Orkun ve ona sırtımı dönmüş, bir kez olsun bile arkama bakmadan hastanenin arka bahçesini terk ederek hastaneye girmiştim. Kendimi boş bir tuvalete attığımda elimi yüzümü defalarca yıkamış ve kendi kendime her şeyin düzeleceğini söyleyip durmuştum. Yaklaşık on dakika kadar tuvalette kaldıktan sonra Azra’nın yanına gitmek için tuvaletten çıkmıştım. Uzun ve geniş koridor boyunca 158 no’lu odaya doğru ilerliyordum. Ne Enis’i ne Orkun’u ne de ilişkimizin bittiğini düşünüyordum. Benim için şu anda önemli olan tek kişi Azra’ydı. Gözlerini açtığını görmeden başka hiçbir şeyin bir önemi yoktu benim için.

Azra’nın odasının bulunduğu koridora geldiğimde kapısının önü boştu. Buradan ayrılmadan önce sadece Aras vardı ama şimdi o da yoktu. Nurgül teyze ve Doruk muhtemelen hala doktorun yanındalardı. Kemal amca ve Berkay’da başka bir odadaydılar. Aras’ın nerede olduğunu bilmiyordum. Azra’yı yalnız bırakıp gideceğini zannetmiyordum. Birazdan buraya gelir düşüncesiyle kapının yanındaki koltuklardan birine oturdum.

Başımdaki ağrı gittikçe biraz daha şiddetlenirken ellerimi yüzüme örttüm. Dirseklerimi dizlerime yaslayıp öne doğru hafifçe eğildim ve gözlerimi yumdum. Beklemek çok can sıkıcıydı. Yelkovan ve akrep sanki bizleri sinir etmek istiyormuş gibi ısrarla yavaşça ilerliyor, zamanın geçmemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı. Üzerimize sinen bu kara bulutların bir an önce dağılmasını istiyordum. Azra’nın Berkay ve beni affetmesini, yeniden eskisi gibi olmamızı istiyordum. Azra uyandığında ayrı geçirdiğimiz onca günün acısını doya doya çıkartmak istiyordum.

Yanıma birinin oturduğunu hissettiğimde ellerimi yüzümden ayırıp gözlerimi açtım ve sağa doğru hafifçe döndüm. Yanıma oturan kişin Orkun olduğunu o zaman anlamıştım. Elindeki henüz açılmamış olan su şişesini bana doğru uzattığında boğazımın ne kadar kurumuş olduğunun farkına vararak şişeyi aldım. O beni izlerken şişenin kapağını açtım ve sudan büyük büyük üç yudum alarak boğazımdaki kuruluğu giderdim. “Teşekkür ederim.” diye fısıldadım elimdeki şişeyi avuçlarımın arasında sallarken. Orkunla neden konuştuğumu bilmiyordum. Ona öfkeli olmam gerekirken, beni aldattığı için kızgın olmam gerekirken bunların hiçbirini hissetmiyordum. Sanırım üzerinden çok zaman geçtiği içindi. Artık ona kızgın ya da kırgın değildim. Aksine sanki beni hiç aldatmamış, o ve ben aslında hiç biz olmamışız gibiydi.

“İyi misin?”

Sorusuyla düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım. Başımı evet dercesine iki kez aşağı yukarı salladım. “İyiyim.” dedim. “ Döndüğünü bilmiyordum.”

“Ani bir karardı.” dedi Orkun. Kelimelerini seçerken büyük bir özen gösteriyormuş gibiydi. “Sanırım burayı ve buranın insanlarını özledim.”

Aradan yıllar geçtikten sonra karşınızdaki bir zamanlar çok iyi tanıdığınız kişi de olsa konuşacak bir şeyinizin olmadığını anlardınız. Şuanda da olduğu gibi. Orkun ve ben bir zamanlar birbirimizi çok iyi tanısak da şuan da konuşacak hiçbir şeyimiz yoktu. Sanırım bizim konuşacaklarımız Orkun beni aldatıp yurtdışındaki teyzesinin yanına gittiğinde bitmişti. Ve şimdi ani bir kararla geri dönerek öylece karşıma çıkmıştı.

Affet BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin