58. BÖLÜM ♧ SEVGİ

15.6K 686 42
                                    

Playlist: Rixon - Me and My Broken Heart

İyi okumalar!

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Umudunu yitirme; şu hayatta bir şeyin bitişi, her zaman başka bir şeyin başlamasına sebep olmuştur.” – Love Happens

Kulakları sağır eden tek el silah sesi duyulduğunda, korku ve endişe eş zamanlı olarak vücuduma yayılmaya, yavaşça beni ele geçirmeye başlamıştı. Aras, korkumu hissetmiş gibi yanıma gelip kolunu bana sıkıca doladı ve beni kendine doğru çekti. Yüzümü göğsüne yaslamıştım ve elimin altındaki ceketini sıkıca avuçlamıştım. Korkuyordum. İçeride ne olduğunu, silahı kimin ateşlediğini bilmiyordum. Yanımızdaki polisler depoya girmemize izin vermiyorlardı.

Bugün yolda Savaş’la telefonda konuştuğumda sesi çok kötü geliyordu. O kadar çaresiz ve korkmuştu ki onun için çok üzülmüştüm. Aras’la birlikte Savaş’ın evine gittiğimizde onu, salonda yerde yatarken bulmuştuk. Başının arka tarafında küçük bir kesik vardı ve o kesikten akmış olan kan saçlarına bulaşarak, kurumuştu. Salonun zeminine cam parçaları saçılmıştı. Küçük çaplı bir çatışma yaşandığı açıkça belli oluyordu.

Ceren orada değildi. Savaş, telefonda Ceren’i koruyamadım dediğinde ona zarar geldiğini düşünmüştüm. Ama kastettiği babasının onu alıp götürmesiydi. Savaş, her ne kadar başına almış olduğu darbe yüzünden ayakta durmakta zorlanıyor olsa da kalkmayı başarmış ve her ne olursa olsun Ceren’i bulacağını, bulmadan bu işi bırakmayacağını söylemişti. Ceren’e karşı bu kadar korumacı olmasını anlıyordum. Ceren, ona geçmişini ve kardeşini anımsatıyor, dolayısıyla da kardeşine karşı kullanamadığı koruma içgüdüsünü gün yüzüne çıkartıyordu.

Aras, Savaş ve ben, apar topar evden çıkmış ve direkt olarak karakola gitmiştik. Eğer Savaş, Ceren’in babasının kullandığı arabanın plakasını almamış olsaydı onları bulmamız mümkün olmayabilirdi. Ama bulmuştuk. Ceren, Ceren’in babası, Savaş ve bizimle birlikte buraya gelen birkaç polis, hemen karşımızdaki terk edilmiş deponun içindeydiler. Dışarıdakilerin orada neler olduğu hakkında herhangi bir fikri yoktu. Hala saniyeler öncesinde gelen silah sesinin kimin silahına ait olduğunu bilmiyorduk ve bunu bilmemek beni öldürüyordu.

Ve yine o ses.

İkinci kez duyulan silah sesinin ardından Aras’a daha sıkı sarıldım ve göğsünün üzerindeki başımı boynuna gömdüm. Savaş’a engel olmalıydım. Oraya girmesine izin vermemeliydim. Ama yapmamıştım. Henüz ona hiçbir şey diyemeden polislere karşı çıkmış ve yanımızdan ayrılıp depoya girmişti. Şimdi o oradaydı ve nasıl olduğunu bilmiyordum.

Aras’ın sırtımdaki eli bir yukarı bir aşağı yavaşça hareket ediyordu. Kulağıma sessizce endişelenmem gerektiğini fısıldıyor, beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ona inanmak istiyordum. Hatta neredeyse endişelenmem gereken hiçbir şeyin olmadığına inanmak üzereydim ki Ceren’in korku dolu gür sesini işittim.

“Savaş!”

Hayır. Hayır. Hayır.

Yüzümü Aras’ın boynundan çektim. Yanaklarımın hangi ara gözyaşlarım tarafından ıslandıklarını bilmiyordum. Gözyaşlarım irademin dışında yanaklarımdan aşağı süzülüyorlardı. Diğerinin ardından bir diğeri, hiç durmadan hıphızlı bir şekilde.

“Savaş!” diye bağırdım bende. Beni duyup duymadığından emin olamıyordum. Onun yanına gitmek için Aras’ın elimi tutan elinden kurtuldum. İleriye doğru attığım ikinci adımımın ardından bir polis memuru önüme geldi ve “Oraya giremezsiniz.” diyerek beni uyardı ama onu duymazdan gelip hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ettim.

Affet BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin