64. BÖLÜM | 2. KISIM ♧ GİTME

22.9K 759 60
                                    

Playlist: Hozier - Take Me To Church

Multimedya: Enis&Beste.

Bölüm Duygu için. İyi okumalar! ♥

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

“Hayat bazen insanları, birbirleri için ne kadar çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır.” – Paulo Coelho

Yüzümün tam ortasında bana ait olmayan bir el vardı ve ayrıca, karnımın üzerinde ise yine bana ait olmayan bir bacak. Yumulu gözlerimi açtım, gördüğüm tek şey koca bir karanlık oldu. Üstelik… Sanırım nefes alamıyordum!

Hızla yattığım yerden doğrulduğumda, başıma kadar örtülmüş olan ince pike ve yüzümün ortasındaki el yatağımın üzerine düştü. Karnımın üzerindeki bacak ise yana doğru savruldu. Bir inleme sesi duydum. Ve bu ses kesinlikle benden çıkmamıştı. Yüzüme düşen koyu sarı saçlarımı geriye doğru attım, ellerimle yüzümü ovaladım ve sonra etrafıma baktım.

Odamda ve yatağımdaydım. Ceren’in başı yatağımın ayakucunda, bir kolu ise yataktan düşmüş, yere değiyordu. Sarı saçları yüzünü tamamen örtmüştü. Beste, iki büklüm olmuş bir şekilde köşeye kıvrılmıştı. Eli, benim hemen yanımdaydı. Muhtemelen az önce yüzümdeki elin sahibi Beste, karnımdaki bacağın sahibi de Ceren’di. Eh, üç kişi bir yatakta yatınca sabah kalktığınızda böyle bir manzarayla karşılaşmak oldukça mümkündü.

Ceren’e ve Beste’ye bakıp güldüm ve başımı iki yana sallayarak ayağa kalktım. Kapıyı gürültülü bir şekilde açıp, çok daha gürültülü bir şekilde kapattım. Saat neredeyse 10’a gelmek üzereydi ve kalkma vakti gelmişti de geçiyordu bile. Ne de olsa bugün yapacağımız yığınla iş vardı. Bir an önce kalkmalı, hazırlanmalı ve yola koyulmalıydık.

Banyoya girmemle çıkmam bir olmuştu. Hızlı bir şekilde elimi yüzümü yıkamış, saçlarımı şöyle bir taramıştım. Odama geri döndüğümde onları nasıl bıraktıysam öylelerdi. Gözlerimi devirmeden edemedim. Yatağıma doğru ilerlerken ellerimi birbirlerine çarptım ve “Hey!” diye bağırdım. “Uyanma vakti kızlar!”

Beni duyduklarını zannetmiyordum. Önce Ceren’in yanına gittim ve onu dürttüm. Yattığı yerde kıpırdandı ve başını iyice yatağa gömüp kollarıyla başını sardı ve “Biraz daha,” diye mırıldandı. Sonra Beste’nin yanına gittim. Elimle onu kenara iterken “Uyanın artık,” diye bağırdım ama nafileydi. “Ya siz ne biçim arkadaşlarsınız acaba! Yarın evleniyorum ama siz her şey hazırmış gibi rahatça uyuyabiliyorsunuz!”

Beste, gözlerini araladı ve kaşlarını çatarak baktı. “Azra, ne bağırıyorsun sabahın köründe?” diye sordu.

“Sabahın körü mü? Öğlen olmak üzere ama biz hala buradayız. Eğer bir an önce kıçlarınızı kaldırmazsanız üzerinize soğuk su dökerim yemin ederim!”

Ceren başını kaldırdı. Mavi gözlerini kısık bir şekilde bana doğru yöneltti. Sarı saçları birbirlerine karışmışlardı. “Off,” diye mırıldandı. Kaşlarımı iyice çattım ve her ikisine de öfkeyle baktım. “Size erken yatalım demiştim ben! Ama beni dinleyen kim? Hiç kimse!”

“Ay, Azra tamam bağırma kalkıyoruz işte.”

Beste üzerindeki pikeyi yana doğru çekip ayaklarını yataktan indirdi ve yere bastı. Ceren’de bir kez daha oflayıp yataktan kalktı. İkisi de paytak adımlar atarak, uykulu gözlerle birlikte banyonun yolunu tuttular. Gidişlerinin ardından Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilecek kadar hızlı bir şekilde yatağımı topladım. Sadece saliselerimi almıştı. Kızlar gelmeden önce üzerimdeki pijamalarımı çıkarttım, kot bir şort ve beyaz bir tişört giyindim. Normalde şort giyinmekten pek hoşlanmaz, çok tercih etmezdim ama bugün hava aşırı sıcaktı ve gün boyu güneşin altında kalacağımız için bacaklarıma yapışan bir kot pantolonla rahat edebileceğimi hiç zannetmiyordum.

Affet BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin