LAL

By hikayelerindeyasar

27.4M 1.3M 1.3M

"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklar... More

1.BÖLÜM "KUVARS DEMİRHAN"
2.BÖLÜM ''İŞARET DİLİ''
3.BÖLÜM "YEŞEREN UMUTLAR"
4.BÖLÜM "AÇIK ÖĞRETİM"
5.BÖLÜM "ZAMAN"
6.BÖLÜM "AŞK"
7.BÖLÜM "ŞEFKAT"
8.BÖLÜM "TEDAVİ"
9.BÖLÜM "DUDAKLARI DUDAKLARIMDA"
10.BÖLÜM "DELİ"
11.BÖLÜM "İDDİA"
12.BÖLÜM "SADECE SEN."
13.BÖLÜM "YANGIN"
14.BÖLÜM "KAÇAK"
15.BÖLÜM "HASTA"
17.BÖLÜM "BENDEN GİTME"
18.BÖLÜM "ELİZA DEMİRHAN"
19.BÖLÜM "GECE"
20.BÖLÜM "MUTLULUK"
21.BÖLÜM "KAR"
22.BÖLÜM "TUTKU"
23.BÖLÜM "KUZEY IŞIKLARI"
24.BÖLÜM "GİTMEK"
25. BÖLÜM "SEVİLMEK"
26.BÖLÜM "MUCİZE"
27.BÖLÜM "DÖNÜM NOKTASI"
28.BÖLÜM "KAYBETMEK"
29.BÖLÜM "DEĞİŞİM."
30.BÖLÜM "BİRLEŞMEK"
31.BÖLÜM "DAVET"
32.BÖLÜM "ANILAR"
33.BÖLÜM "HAYALKIRIKLIĞI"
34.BÖLÜM "SENİ SEVİYORUM"
35.BÖLÜM "ÖZGÜRLÜK"
36.BÖLÜM "PRAG"
37.BÖLÜM "İLKLER"
38.BÖLÜM "KAZANÇ"
39.BÖLÜM "İNTİKAM"
40.BÖLÜM "BERABERLİK"
41.BÖLÜM "İHALE"
42.BÖLÜM "GİTMELER"
43.BÖLÜM "BENİ BIRAKMA"
44.BÖLÜM "CEMRE ERDEM"
45.BÖLÜM "MÜCADELE"
46.BÖLÜM "BİR KERE DAHA"
47.BÖLÜM "YENİDEN"
48.BÖLÜM "YİĞİT"
49.BÖLÜM "DÜŞMEK"
50. BÖLÜM "KAYBETMEK"
51.BÖLÜM "EVLİLİK"
52.BÖLÜM "HIDIRELLEZ"
53.BÖLÜM "LÂL"
54.BÖLÜM "SINAV"
55.BÖLÜM "KANATLAR"
56.BÖLÜM "AYAĞA KALKMAK"
57.BÖLÜM "İZLER"
58.BÖLÜM "REHA AKAY"
59.BÖLÜM "YENİ BAŞLANGIÇLAR"
60.BÖLÜM "EV"
61.BÖLÜM "YİRMİ DÖRT"
62.BÖLÜM "GERÇEKLER"
63. BÖLÜM "FIRTINA"
64.BÖLÜM "NUR"
65. BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
66.BÖLÜM "KUVARS'IN CEMRESİ"
67.BÖLÜM "CEMRE'NİN KUVARS'I"
68.BÖLÜM "HER ŞEYE RAĞMEN"
69.BÖLÜM "AİLE"
70. BÖLÜM "SÖZ"
71.BÖLÜM "GİDENLER VE KALANLAR"
72.BÖLÜM "LAL MÜCADELELER"
73.BÖLÜM "KALP"
74. BÖLÜM "LAL SEVGİLİM"
LAL KİTAP OLDU!
75.BÖLÜM "AİLE OLMAK"
76.BÖLÜM "GERİ DÖNÜŞLER"
77.BÖLÜM "TEHLİKE"
78.BÖLÜM "ÇAĞAN VE ÖYKÜ"
79.BÖLÜM "ALP"
VEDA "KUVARS DEMİRHAN"

16.BÖLÜM "UTANÇ"

468K 20.7K 15.4K
By hikayelerindeyasar

Instagram: hikayelerindeyasar (Hikayeyle ilgili duyurulara buradan ulaşabilirsiniz.)

Twitter: lalmaglup

Yorum yapıp yıldıza basmayı lütfen unutmayın:) Keyifli okumalar.

16.BÖLÜM "UTANÇ"

Merve'nin söylediği her kelime beni olduğum yere mıhlarken başım döndü, yatakta yatıyor olmama rağmen dizlerime kadar bacaklarım titredi, vücudum pelteye dönmüş bir haldeyken öylece ağzım açık kalakaldım.

"Üstüne üstlük adam kalp spazmı geçirdi Cemre. Hasta haliyle var yok dinlemeden gelip burada durdu, başından bir an olsun ayrılmadı."

Karşımdaki kızın dolu gözlerine bakarken derin bir nefes alma ihtiyacıyla dolup taştım, bu kadarı çok fazla gelmişti bir an. Kafamın içinde neden, niçinler dolaşırken beni cevaplayan o umuda inanırsam beni yakacağını bildiğim gerçek oldu.

Ama ben yangının ortasındayken Amerika'da olması gerekmiyor muydu? Erken gelip Merve'nin dediği gibi hiç düşünmeden benim için alevlerin ortasına mı atılmıştı? Evet içimde dudakları saçlarıma değdiği her an büyümekte olan bir umut olduğu doğruydu ama hep bastırmaya çalışmıştım. Çünkü eğer doğruluğundan emin olmadığım bir rüzgâra kapılırsam çıkan ilk fırtınada en çok dağılacak kişinin ben olacağını hep biliyordum. Bu hayata tutunmak için sahip olduğum tek şey bu evdeki işimdi, gelen maaşım hayatta arkasına sığınabileceğim tek gücümdü. Bir ailem hiç olmamıştı ki, hem de hiç...

Şimdi bir ailemin olabileceğini, şu hayatta beni seven tek bir insanın var olması ihtimali öyle mucizevi geliyordu ki, tepki vermek yerine sadece ılık gözyaşları akıtabildim. Onu ilk gördüğüm anı hatırladım, üzerinde siyah takım elbisesi, yüzünde o alışkın olduğum ifadesiz ama sert duruş... Nasıl hayran olmuştum ona, evdeki her fotoğraf albümündeki fotoğrafları karıştırmış, internette bulabildiğim tüm görsellerindeki mimiklerini ezberlemiştim, zaman ilerledikçe kokusundan mahrum kalmamak için tişörtlerini aşırır olmuştum, çamaşır odasının dili olsa ne rezilliklerimi anlatırdı bahsetmek bile istemiyordum.

Gülümsememek için çene kaslarımı oynatmam gerekirken geçirmiş olduğu kalp spazmı yüzünden de vicdan azabı gelip oturdu göğsüme. Hala sorularım vardı, hala ne ara ilişkimizin bu boyuta geldiğini kavrayabilmiş değildim, çünkü nereden bakarsan bak iki ay önce Kuvars Demirhan Cemre Erdem'i sadece bir iş yapılması gerektiği zaman anan biriydi.

"Ben artık gideyim," dedi Merve burnunu çekerken, onun gözlerine bakarken ona karşı olan bütün nefretime karşı bana verdiklerine minnet duydum.

"Sonra yine gelirim." Ilık gözyaşları içinde başımı sallarken Merve yanaklarımı öpüp kabanını giyip odada beni kafamın içinde cirit atan düşüncelerle yalnız bıraktı.

"Bu adam seni seviyor. Daha önce öptü, her kötü gecende kendini onun kolları arasında bulmadın mı, buldun, tuttu ellerinden şirkete soktu, aileni sırf sana vurdu diye hapse attırttı, yangının ortasına attı kendini, üstelik sen zarar gördün diye kalbi dayanamadı, spazm geçirdi. Şsh, kaçma bunlardan, yüzleşmen gerekiyor, nereye kadar kaçacaksın, her kaçtığında kendini daha büyük bir labirentin içinde bulmuyor musun?"

"Ama olur mu öyle şey? Mümkün olabilir mi bu mucize? Ben sadece Cemre'yim işte, sadece, hayatta kalmam için çalışmam gerekiyor, konuşamıyorum bile! Onun kolun atakıp diğer arkadaşlarıyla tanıştırabileceği biri değilim ki! Değilim işte! Bir insan beni neden sevsin? Kim sevdi ki şu ana kadar? Yengem beni evlendirmek istediği zaman bile yaşlı bir adamdan başka kim istedi beni? Herkes hastalığımı, kusurumu duyduğunda kaçmadı mı?"

"Belki mucize olmuştur, belki bu da senin hayatının mucizesidir, hem niye öyle diyorsun ki aşk bunlara bakmaz! Baksaydı aşk olmazdı ki!"

"Hayır," dedi yine içimdeki her olayı gerçek tarafından tutmak isteyen taraf, içimdeki yeşeren küçük umuda. "Güzel de değiliz, Tuğçe'yi gördük değil mi, o saçlarını, gözlerini, fiziğini..."

Bu sefer bas bas "Hayır!" diye bağıran kalbim oldu. "Kuvars öyle bir adam değil, "Güzelim," diye sevmiyor mu? Evet, güzelim diye seviyor! Güzellik gören gözdedir, öyle olmasa zaten öznel olmazdı ki, kimi için uzun bir boy, ince bir bel, dolgun göğüslerdir, kimi içinse bir bakış, bir duruş, bir fikirdir. Kendine haksızlık etme."

"Eğitimli değilsin! Liseyi açık öğretimden bitirmiş hizmetçilik yapan birisin sen! Sınava hazırlanman seni bir bok yapmaz, sen bir hiçsin Cemre Erdem." İçimdeki karanlıkta ezip sakladığım düşünceler bana bas bas bağırdı.

"Hayır değilim," dedim yaşlar daha da hızlanırken. "Ben bu değilim, hiç olmadım!" Çocukluğunu şiddet görerek geçirmiş, sıradan bir kız olabilirdim ama benim de hissettiklerim vardı, Kuvars Demirhan'ın bir çalışanı için sadece alevlerin arasına atlamayacağının bilincindeydim. Belki çok tecrübesizdim, belki aşk hakkında tek bir fikrim yoktu ama sadece çalışanı olarak gördüğü bir kızı elinden tutup şirkete götürdüğüne de zerre inanmıyordum. Ben bu hikâyede içimdeki umudun yanından gitmek istiyordum, onun yöresinden, izinden. Belki çok kırılacaktım, belki çok yanacaktım ama hazırdım.

Kuvars Demirhan'ın beni sevme ihtimali bile peşinden gidilecek kadar güzeldi çünkü.

***

Hemşirenin yardımıyla odanın içinde attığım bir turdan ve tuvaleti kullanmamdan sonra pansumanım yeniden yapıldı, bu sefer ellerim bütünüyle sarılmamıştı, parmaklarım tekli tekli sarıldığı için onları kullanabiliyordum ama elimi her salladığımda sızısı yeni olmuş gibi derimi deşiyordu.

Zaten yanmış elimi görmek bile midemi de mahvetmiş sayılırdı. Bacağımdaki pansuman ellerime göre çok daha iyi durumdaydı ve bir yerlere tutunarak yürüsem de yürüyor olmak çok güzeldi. Serumda çıkarıldığı için artık sonunda rahat rahat yemek yiyebilecektim.

Kuvars odaya girdiğinde beni böyle buldu. Yüzünde bıkkın bir ifade vardı, üzerindeki kıyafetleri değiştirip duş almış olmalıydı büyük ihtimalle, çünkü beni yalnız bıraktığı en fazla yarım saatlik bir dilimdi ve şu an saçları hala nemliydi. Kaşlarım çatılırken Merve'nin söyledikleri yine aklımda kol gezindi. Kalp spazmı geçirmesine rağmen hala burada, benim başımda durmaya devam eden adama baktım. Kendine o kadar az zaman ayırıyordu ki, benim yüzümden olması içimi dağlıyordu.

Bana doğru dikkatli dikkatli bakarken artık parmaklarıma kavuştuğum için elimi salladım ona. Bana beklemediğim bir şekilde sinirli bir ifadeyle karşılık verdi.

"Yine mi ağladın sen?"

Aklıma Merve'nin söylediklerinden sonra tutamadığım gözyaşlarım gelirken büyük ihtimalle kan sinmiş olan gözlerimi ondan çevirip önüme eğdim. O sırada ayak bileğime pansuman yapan kadın tentürdiyodu sertçe bastırınca acıyla yüzümü buruşturdum.

"Dikkat etsene! Ne biçim iş yapıyorsunuz anlamıyorum! Onu ağlatmaktan başka bir işe yaramıyorsunuz!"

Hemşire şaşırarak arkasındaki adama bakarken ben de kızgınlıkla onun aksi surat ifadesini izledim, ne gerek vardı şimdi böyle bir çıkışa?

Hemşire önüne dönüp "Pardon," demek zorunda kalırken tekrar tenime değen pamukla canım yandı, bu sefer acı öylesine yoğundu ki çarşafı sıktım.

"Çekil," dedi Kuvars hızla iki adım atıp hemşirenin elindeki materyali alırken. "Ben yaparım."

Hemşire dudaklarını birbirine bastırıp ayaklanırken "Peki, bir ihtiyacınız olursa..." diye başlayıp ona ne zaman ulaşabileceğimizi söyleyip çıktı dışarı.

Ben Kuvars'ın kabalığına hayretle bakarken o tek kelime etmeden ayak bileğimi kendine doğru çekip yumuşakça pamuğu oraya bastırdı. "Ağlamandan nefret ediyorum."

Dudaklarımı birbirine bastırırken içime yayılan sıcaklığa da engel olamadım. Allah'ım gerçekten benim hayal ürünüm olan bir şey değildi, Kuvars Demirhan ve ben diye bir gerçek vardı.

Pansumanımı tamamlayıp ayağımı yumuşakça yatağa geri koyduktan hemen sonra bana döndü.

"İyi misin?"

Başımı sallarken hala hemşire olayına karşı öfkemi korusam da sadece arkama yaslanıp onu izledim. Yüksek sesle kahkaha atmak, zıplamak, ona sımsıkı sarılmak istiyordum ama yine de emin olup onun bana karşı adım atmasını bekleyecektim.

"Asıl siz iyi misiniz? Merve'den duydum olanları, kalp spazmı geçirmişsiniz..."

Kuvars parmaklarımı zorlukla oynatarak ona sorduklarımı ifadesiz bir yüzle çözerken cümlemi tamamlama izin vermeden ellerimi tutup indirdi.

"Yorma kendini, çok iyiyim ben."

Kapı çalınıp Kuvars benden iki adım uzaklaşırken içeri arada beni kontrole gelen doktor yerine bir başkası girdi. Onun ardından da altı kişi daha.

Baştaki doktor Kuvars ile el sıkışıp bana gülümserken merakla baktım onlara. Niçin buradalardı ki?

"Cemre Hanım merhaba, ben yeni doktorunuz İhsan Güven. Size buradan sonraki tedavi sürecinizde ben eşlik edeceğim."

Gülümserken karşımdaki adama Kuvars'a çevirdim bakışlarımı. Gerçekten bunu da mı yapmıştı, hastaneyi değiştiremeyince doktorları mı komple değiştirmişti?

"Bir otuz gün kadar müşahede altında kalacağınızı biliyorsunuzdur zaten." Daha önceki doktorumda bu durumdan bahsettiği için İhsan Bey'e başımı sallarken içime bir sıkıntı gelip oturdu. Otuz gün boyunca bu hastanede ne yapacaktım hiçbir fikrim yoktu, bu süreçte üniversite sınavına hazırlık süremden kaybedeceğim zamanı düşünmek bile istemiyorum özellikle. Artık yılbaşı gelmek üzereydi ve topu topu altı aydan az bir sürem kalmıştı.

"Karbonmonoksit zehirlenmesi yaşadığınız için size daha önce oksijen takviyesi yapıldı, bu durum elde olan tek çare olsa da maalesef buna bağlı komplikasyonlar ilerleyen süreçlerde yaşanabilir, o yüzden hazırlıklı olmamız gerekiyor."

Bana doğru yaklaşıp elindeki cihazla gözlerimin içini kontrol ederken arkasındaki not tutan asistan doktorlardan birine benim bilgilerimi verdi. "Ateş 37.6°C, nabız 120/dk, solunum sayısı 20/dk, Kan basıncı 100/60 mmHg, kas tonusu artmış durumda, Babinski sağda pozitif, göz küreleri sağa deviye, pupiller midriyatik olup, göz dibinde ödem var. COHb düzeyi %2.8."

Kuvars gerilip odanın içinde bana doğru yürürken "Bütün bunlar ne demek oluyor? Diğer doktor korkulacak bir şey olmadığını söylemişti?" diye sordu.

"Hayır, hayır," dedi soruyu duyar duymaz İhsan Bey gözlüklerinin altından Kuvars Demirhan'a bakarken. "Korkulacak bir durum tabii ki yok, sadece gözaltında tutmamız gereken değerlere sahip Cemre Hanım."

İhsan Bey ve diğer doktorlar odadan çıkarken Kuvars odada benim yanımdayken konuşmak istemeyip dışarı çıktı. Bir süre o gelmezken ben de bana yemek getiren görevliye sevinçle baktım, bir sürenin ardından serum dışında gerçek besinler yiyebilecek olmak beni aşırı mutlu etmişti.

Ama elim kaşığa gider gitmez acıyla kaşık elimden tepsiye düştü. Parmaklarım hala yanıyorlardı ve bırak kaşık tutmayı onları bükmek bile derimi sızım sızım sızlatıyordu.

"Beni niye beklemiyorsun?" Kuvars yanıma gelip suçlu bir çocuk gibi ona olan bakışlarıma aldırmadan tepsiyi aldı, önündeki masaya koyup "Ellerini yormayacaksın dedikçe sen daha da zorluyorsun," diye kızdı.

Çorbadan bir kaşık alıp bana uzatırken yanaklarım pembeleşti, bu adam gerçekten seviyordu beni değil mi?

Şımarıkça gülümseyip bana uzattığı ikinci kaşığı da içerken çorbanın tadına yüzümü buruşturdum, tatsız tuzsuz bayağı kötüydü.

"Hadi bu bitecek."

Bir kaşık daha ve bir kaşık daha içerken daha fazla mideme alamayacağımı anlayınca ona bana acı der gibi baktım.

"Hayır, bakma bana öyle, bitecek bu."

Tekrar baktım.

Çünkü bu işkenceye midem daha fazla katlanmak istemiyordu.

"Tamam, şimdilik yeter ama sonra hepsini içeceksin." Hevesle ona başımı sallarken tepsiyi kenara koydu.

Yanıma gelip oturup odadaki televizyonu açmak için kumandayı alırken hiçte şaşırmadığım bir şekilde maç kanalını açtı. Akşam çökene kadar ikimizde tek kelime etmeyip maç özetlerini izlerken ara ara yandan Kuvars'a bakıp bakıp durdum. Benim için gerçekten canını hiçe sayıp kendini alevlerin içine atmıştı, benim için!

Aşk tüm hücrelerime sinerken "Seni seviyorum," diye onu öpmek istiyordum ama her şeyin bir zamanı ve sırası vardı, bir gün o anların geleceğini bilmek bile öyle güzel hissettiriyordu ki anlatamazdım.

"Bak," dedi Kuvars artık karşısında uyuklama moduna geçtiğim televizyon ekranını gösterirken. "Beşiktaş'la Galatasaray'ın şampiyonluk maçı var bugün, Galatasaray kazanırsa şampiyon olacak."

Heyecanla yerimde doğrulurken Kuvars'ın yüzündeki o sıkılgan ifadeye güldüm.

"Ne oldu 'size göre' istatistik birincisi Fener bu listede kendine yer bulabildi mi peki?"

Kuvars homurdanırken "Cemre," diye kızdı bana. "Kötü bir sene geçiriyoruz hepsi bu, seneye tüm takımları gömeceğiz o sahaya."

Daha fazla bir şey söyleyip onu kızdırmak istemediğim için karşılıklı futbolcuların gösterildiği ekrana bakarken tekrar Kuvars'a döndüm.

"Beşiktaş'ı da severim ben, özellikle şu yeni gelen kalecileri Karius epey iyi."

Kuvars olduğu yerde kabarırken kasları daha mı belirginleşti bana mı öyle geldi anlayamadım pek.

"Neresi iyi be? Lig başından beri bir tane topu tutabildi mi acaba?"

Ona omuz silkerken tatlılığına güldüm.

Kuvars hızla kumandada kapatma tuşuna basarken ne olduğunu anlayamadım.

"Sıkıldım," dedi hemen sonra.

"Ama ben izliyordum," diye hızla ellerimi oynattım.

Demirhan burun kemerini sıkarken bana doğru hırladı resmen.

"Çok bir şey izlemek istiyorsan otur camdan dışarıyı izle! Adamı hasta etme!"

Onun sinirine şaşkınlıkla bakarken ne olduğunu anlayamadım. "Benim birkaç telefon görüşmem var, gidiyorum ben, televizyonu açtığını görmeyeceğim, yarım saati geçmez gelirim."

Ona hala koruduğum şaşkınlığımla bakarken başımı salladıktan hemen sonra kenardaki telefonunu alıp odadan dışarı çıktı.

Onun odadan çıkmasıyla hızla olduğum yerden kalkıp artık yatmaktan uyuşan popomu da kaldırdım. Kuvars'ın bende bıraktığı mutluluğun etkisiyle gülümseyerek, bir de pansumanlarıma dikkat ede ede banyoya doğru yürürken sadece yarım saatim olduğunun bilincinde hızlı davrandım.

Saç diplerim artık yağlanmıştı ve pansumanlarıma dikkat ederek onları yıkamak istiyordum. Sağ ayağımı acıyla sürüye sürüye banyoya girdiğimde çok oyalanmadan suyu ayarladım. Ellerimi çok kullandığım için ağrıyla inlerken keşke bugünkü hemşireden yardım isteseydim diye düşündüm.

Ama artık çok geçti ve tek başıma halletmem gerekiyordu. Zorlukla üzerimdeki hastane önlüğünü çıkarıp çırılçıplak kalırken saçlarımı da topladığım tokadan kurtardım. Bir süredir toplu oldukları için hafif dalgalanmışlardı.

Duşakabine girip fıskiyeyi öne doğru tutarken suyu ayarladım. Ellerim ve ayaklarıma gelmemesi için oldukça dikkatli bir şekilde saçlarımı ve vücudumun geri kalanını yıkarken suyun rahatlatıcı etkisi altında düşüncelerimle yalnız kaldım. Merve'nin söylediklerinden beri sadece Kuvars'ı düşünüyordum, şimdi gidip hemen onunla yüzleşmek tüm bunlar ne için be adam demek isteyen bir tarafım vardı. Beklemem gerektiğini, iyice emin olmamın zaruri olduğu bir gerçekti ama her an gidip kendimi durduramayabilirdim.

Yeniden yüzümde büyük bir sırıtışla beni ömrü hayatımda göremeyeceğim bir futbolcudan kıskanıp televizyonu kapatması geldi aklıma. İyice keyiflenirken saçlarımı kremleyip duruladım.

Yine pansumanlarıma dikkat ederek suyu kapattım. Kuvars gelmeden hemen yeniden önlüğümü giyip bu ıslak saçımı ve vücudumu da kurutmam gerekiyordu ki banyo kapısının tıklanma sesini duydum.

"CEMRE!"

Ben tepki veremezken neden ismimi bağırdığını anlayamadım.

"Cemre içerde misin sana sesleniyorum sabahtan beri!"

O denli düşünceler denizine dalmıştım ki onun bana seslenişini bile duymamış mıydım, kendi kendime hayıflandım. Gerçekten bazen anlaşılması zor bir insan olduğum çok doğruydu.

Hızla bornozların olduğu duşakabinin hemen üzerindeki rafa uzanmaya çalıştım. Hemen giyinip dışarıda hala adımı böğüren bu adamın karşısına çıkmam lazımdı.

"Cemre kime diyorum!"

Bornoza uzanmak için yükselirken derisi cayır cayır yanan kollarımı umursamamak için çabaladım.

Elim havluya değerken yanlışlıkla sargı bezleriyle sarılı sağ bacağımı duvara çarptım ve acıyla inlerken onun bir alt rafında bulunan tüm saç kremleri üzerime düştü. Büyük bir gürültü koparken banyo kapısının açılması da aynı hızla oldu.

Ben utancımdan hızla kendimi saracak bir şey arayıp bulamazken Kuvars'ın yeşil gözleri bana değdi.

Bunun haricinde yazdığım bir başka hikayemin adı MAĞLUP. :) Profilimden bulup okuyabilirsiniz:)

Continue Reading

You'll Also Like

107K 5.7K 20
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
41.2K 1.7K 20
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
186K 1K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
162K 4.7K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...