LAL

By hikayelerindeyasar

27.3M 1.3M 1.3M

"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklar... More

1.BÖLÜM "KUVARS DEMİRHAN"
2.BÖLÜM ''İŞARET DİLİ''
3.BÖLÜM "YEŞEREN UMUTLAR"
4.BÖLÜM "AÇIK ÖĞRETİM"
5.BÖLÜM "ZAMAN"
6.BÖLÜM "AŞK"
7.BÖLÜM "ŞEFKAT"
8.BÖLÜM "TEDAVİ"
9.BÖLÜM "DUDAKLARI DUDAKLARIMDA"
10.BÖLÜM "DELİ"
11.BÖLÜM "İDDİA"
13.BÖLÜM "YANGIN"
14.BÖLÜM "KAÇAK"
15.BÖLÜM "HASTA"
16.BÖLÜM "UTANÇ"
17.BÖLÜM "BENDEN GİTME"
18.BÖLÜM "ELİZA DEMİRHAN"
19.BÖLÜM "GECE"
20.BÖLÜM "MUTLULUK"
21.BÖLÜM "KAR"
22.BÖLÜM "TUTKU"
23.BÖLÜM "KUZEY IŞIKLARI"
24.BÖLÜM "GİTMEK"
25. BÖLÜM "SEVİLMEK"
26.BÖLÜM "MUCİZE"
27.BÖLÜM "DÖNÜM NOKTASI"
28.BÖLÜM "KAYBETMEK"
29.BÖLÜM "DEĞİŞİM."
30.BÖLÜM "BİRLEŞMEK"
31.BÖLÜM "DAVET"
32.BÖLÜM "ANILAR"
33.BÖLÜM "HAYALKIRIKLIĞI"
34.BÖLÜM "SENİ SEVİYORUM"
35.BÖLÜM "ÖZGÜRLÜK"
36.BÖLÜM "PRAG"
37.BÖLÜM "İLKLER"
38.BÖLÜM "KAZANÇ"
39.BÖLÜM "İNTİKAM"
40.BÖLÜM "BERABERLİK"
41.BÖLÜM "İHALE"
42.BÖLÜM "GİTMELER"
43.BÖLÜM "BENİ BIRAKMA"
44.BÖLÜM "CEMRE ERDEM"
45.BÖLÜM "MÜCADELE"
46.BÖLÜM "BİR KERE DAHA"
47.BÖLÜM "YENİDEN"
48.BÖLÜM "YİĞİT"
49.BÖLÜM "DÜŞMEK"
50. BÖLÜM "KAYBETMEK"
51.BÖLÜM "EVLİLİK"
52.BÖLÜM "HIDIRELLEZ"
53.BÖLÜM "LÂL"
54.BÖLÜM "SINAV"
55.BÖLÜM "KANATLAR"
56.BÖLÜM "AYAĞA KALKMAK"
57.BÖLÜM "İZLER"
58.BÖLÜM "REHA AKAY"
59.BÖLÜM "YENİ BAŞLANGIÇLAR"
60.BÖLÜM "EV"
61.BÖLÜM "YİRMİ DÖRT"
62.BÖLÜM "GERÇEKLER"
63. BÖLÜM "FIRTINA"
64.BÖLÜM "NUR"
65. BÖLÜM "KARŞILAŞMA"
66.BÖLÜM "KUVARS'IN CEMRESİ"
67.BÖLÜM "CEMRE'NİN KUVARS'I"
68.BÖLÜM "HER ŞEYE RAĞMEN"
69.BÖLÜM "AİLE"
70. BÖLÜM "SÖZ"
71.BÖLÜM "GİDENLER VE KALANLAR"
72.BÖLÜM "LAL MÜCADELELER"
73.BÖLÜM "KALP"
74. BÖLÜM "LAL SEVGİLİM"
LAL KİTAP OLDU!
75.BÖLÜM "AİLE OLMAK"
76.BÖLÜM "GERİ DÖNÜŞLER"
77.BÖLÜM "TEHLİKE"
78.BÖLÜM "ÇAĞAN VE ÖYKÜ"
79.BÖLÜM "ALP"
VEDA "KUVARS DEMİRHAN"

12.BÖLÜM "SADECE SEN."

530K 21.1K 21.9K
By hikayelerindeyasar

Instagram: hikayelerindeyasar (hikaye ile ilgili duyuruları buradan takip edebilirsiniz.)

12.BÖLÜM "SADECE SEN."

Kuvars ona gelen ve erteleyemediği telefon görüşmelerini yapmak üzere çalışma odasına çıkarken benim hala yüzümde kocaman bir gülümseme vardı, hayatımın en güzel anlarından birinin içindeymişim gibi hissediyordum, Kuvars Demirhan hemen yanımdaydı, benimle ilgileniyor, kardeşi beni evden gönderdiği için ardımdan gelip beni eve geri getiriyor, hasta olduğum için bana çorba yapıyor, ben özür dilemesini istediğim için Yiğit'le konuşup onu işe geri alıyordu. Şu an bana zorla giydirdiği siyah uzun kazağı üzerimdeydi, kazağından gelen kokusuyla kalp atışlarım göğüs kafesimi dövüyordu.

Sabah şarja takıp Kuvars gittiği gibi şarjı dolduğu için prizden çıkardığım telefonumu elime aldım, elim telefonda ilk olarak takvime giderken bugünün günlerden Salı olduğunu fark ettim. Yarın Kuvars'ın bana bahsettiği doktorlarla görüşmemiz olacaktı, tedavim için... Ciğerlerim heyecanlı bir solukla dolarken fazla umutlanma diyen zihnime aldırış etmedim, bu benim hayata dair tek heyecanımdı, bir gün sağlıklı bir birey gibi güçlenerek elime mesleğimi alarak dikilecektim hayatın karşısına, belki o zaman Kuvars ile de bir şansım olacaktı.

Bunun hayaliyle içine girdiğim hastalık psikolojisinden sıyrılırken evin kapısı çaldı. Kuvars'ın kat kat üzerime örttüğü battaniye kalabalığından sıyrılıp kapıya doğru giderken birini beklemediğimiz için şaşkındım açıkçası.

Kapıyı açıp ilk giren kişiyle şaşırırken arkasından giren kişi iyice beni şoka uğrattı. Sevil Hanım beni işe alan, Kuvars Bey'in her alanda sağ kolu olan, tüm işlerini ayarlayan asistanıydı. Arkasındaki de eve gelen temizlik şirketinin kızlarından biri, Merve'ydi, bu kızı ölesiye sevmiyordum ve neden burada olduğuna dair tek bir fikrim yoktu. Daha önce burada çalışırken bana saygısızlık yapmış birisiydi kendisi.

"Merhaba Cemre," dedi Sevil Hanım topuklarının üzerinde bir kuğu gibi süzülüp içeri girdiğinde.

Ben Sevil Hanım'a başımı sallayıp bana sırıtarak bakan Merve'ye şaşırırken elindeki valizi görmem iyice ortamı gerginleştirdi. Ne oluyordu?

"Yarın tedavine başlanacağı için, evdeki yükünü azaltılmasını istedi Kuvars Bey. Yeni çalışma arkadaşın Merve, yarından itibaren evde işe başlayacak."

Sevil bana daha fazla açıklama yapma zahmetine girmedi. "Mutfağın yanındaki koridora git, soldan üçüncü oda senin Merve." Merve hızla valizini aldı. "Eşyalarını yerleştir, yarın gelir tam anlamıyla çalışmaya başlarsın."

Merve ona başını sallarken bana sırıtmaya devam ede ede,valizini alıp Sevil'in dediğini yapmak üzere koridora gitti. Hızla kenardan not defteri ve kalem alıp Sevil Hanım'a Merve'yle çalışamayacağımı yazdım.

"Saçma sapan konuşma istersen Cemre, sırf sen rahat et diye başka birini ayarlıyoruz bir de beğenmiyorsun, zamanla uyuşur elektriğiniz, ne bu önyargılar."

Başımı eğip tek kelime daha yazamazken ben, Sevil Hanım'ın bu tepkisi üzerine tüm tadım damarlarımdan çekildi sanki. Merve tüm işlerini halledip salına salına gelip Sevil Hanım'la beraber yarın tekrar geleceklerini söyleyene kadar tek bir harekette bulunamadım.

Kara kara düşünerek onları uğurlayıp kendi koltuğuma tekrar geçene kadar kendimi cimcikleyip durdum, bu bir rüya olmalıydı, ben böyle bir kızla aynı evde aynı çalışma ortamında bulunamazdım!

Başımı koltuğa yaslayıp oflamadan edemedim. Zaten bir gün tam anlamıyla mutlu geçse küçük dilimi yutup kalacaktım.

"Şimdiden oflayıp püflüyorsun, bak sen de Fener'in kazanacağına inanıyorsun. Şimdiden çekilmek istersen ben buradayım."

Gözlerimi devirirken karşımdaki adama baktım, ne ara gelmişti hiç fark etmemiştim.

"Akşam üzülen siz olacaksınız Kuvars Bey, bu kadar büyük beklentilere girmeyin alt tarafı Fenerbahçe bu."

Fenerbahçe'yi küçümsediğim kısımda yüzü düştü, kaşları çatıldı.

"Güzelim," dedi tehditkâr bir tonda. "Akşam pişman olacaksın bu sözlerine, ben de iddianın sonucunda hiç acımayacağım."

Gülerken tekrar gözlerimi devirdim. Onunla iki dakikalık diyalog bile beni kendime getirmiş, modumu yükseltmişti.

Yanıma doğru geldiğinde yorgunlukla gözlerini ovuşturdu. "Yemekleri sipariş ettim, şarabı da çıkardım." Tam yanıma geldi, dudakları alnıma değdi ve ateşimi 'kendi yöntemiyle' ölçtü.

"Ateşin daha iyi, sen nasıl hissediyorsun?"

Omuz silktim sadece, beni bir günde iyileştirmişti, şu an çok daha iyi ve enerjik hissediyordum tabii buna bugün bana zorla içirdiği hasta çorbasının payını eklememek imkânsızdı.

***

Kuvars bana zorla bir kase daha çorba içirip dün doktorun yazdığı buraya gelirken eczaneden aldığımız ateş düşürücü ilaçtan bir tane daha içirdikten sonra kapıya gelen pizzacıdan bir değil, iki hiç değil, üç bile değil tam tamına dört paket pizzayı teslim alıp orta sehpaya bırakırken ona 'sizce de bu biraz fazla değil mi?' bakışlarımla baktım. O bu bakışlara pek aldırmamış olacak ki maç saatine kadar pizzalara ek olarak masa mezeler, çerezler, cipsler, patlamış mısırlar ve hamburgerlerle doldu. Bu sırada ben yerimden hareket ettiğim her anda onun tehditkâr bakışlarıyla karşılaştım, beni doladığı battaniye sarmalından kaçmamın teklif edilmesi bile suçtu ona göre.

Soğuk biralarda masaya en son konulduğunda saat artık sekizi göstermekteydi ve artık maçın başlamak üzere olduğunu söyleyen maç sunucusu heyecandan kalbimi ağzımda attırıyordu. Kuvars hemen yanıma oturup beni battaniyelerimden tutup kendine doğru çektiğinde önümüze de pizza paketlerinden birini aldı.

"Ee," dedi paketi açıp bana bir koca dilim pizza verirken. "Düşündün mü, bir imkânsız olup iddiayı kazanırsan benden ne isteyeceğini?"

Pizza diliminin ben hızlı hızlı yiyip yarılarken ona ters ters baktım, bu adam nasıl bir fanatikti ya böyle, hala Fener'in kazanabileceğini gerçekten düşünüyordu? Takım tam anlamıyla rezaletti bu sene!

Ama kazanacağıma yürekten inanmama rağmen ondan ne isteyebileceğimi bilemiyordum zaten bana çok büyük bir iyilik yapıp tedavim için bir sürü doktor getirmişti yurtdışından.

Ağzımı büktüm, hiç düşünmemiştim ki, izin falan isterdim herhalde. İzinliyken de doya doya ders çalışırdım, analitik geometri de bir dünya zor soru vardı, onların üzerine eğilir, bu konuda kendimi geliştirirdim.

"İzin falan isterim," dedim pizzamı bitirip işaret diliyle anlatmak için tekrar ellerimi kullanmaya başlayınca.

Kuvars neredeyse ilk paketteki tüm pizza dilimlerini bitirip kendine bir bira açarken bana çarpık gülümsemesini yolladı.

Bu gülümsemeyle kalbim teklerken nefesimi tuttum.

"Küçük düşünüyorsun güzelim," dedi. "Çok küçük. Bu arada izin istemek için iddiaya gerek yok, istediğin an söylemen yeterli."

Ona gülümserken aynı zamanda da korkmadım desem yalan olurdu. Ben açıkçası benden en fazla bir yemek, bir tatlı ister diye düşünmüştüm, böyle şeylere küçük diyorsa o ne isteyecekti ki?

"Siz?" diye sordum biraz çekinerek. "Siz ne isteyeceksiniz?"

Kuvars bana da bir bira açıp uzatırken yeni bir pizza kutusunu daha açıp kucağımıza yerleştirdi.

"Ne oldu yavrum? Az önce Fener'in yenileceğine çok inanıyordun," eğildi ve dudakları benim bir santimetre ötemdeyken yeni bir pizza dilimini bana verdi.

Gözlerimi devirdim.

"Eğer bir ihtimal imkânsız gerçekleşirse diye diyorum," dedim.

Kuvars'ın gözleri benim oynamayan dudaklarıma kayarken "Öyle olsun," dedi. "Benim isteğimi gecenin sonunda Fener'im yenince göreceksin."

"Hı hı," diye dalga geçip elimdeki pizza dilimini de yedim, boğazıma kadar doymuşum gibi hissediyordum, birde bundan önce Kuvars'ın bana zorla içirdiği çorbayı sayarsak. Kuvars'sa ikinci paketi rahatlıkla bitirip kendine biten birası için yenisini açtı.

Futbol oyuncuları bu sırada maça başlarken elim kalbimde televizyona kitlendim. İlk on dakika sert paslaşmalara geçerken Kuvars pizza paketini kenara koyup koltukta yükseldi. Tüm kasları şişmiş, avına kitlenmiş bir şahin edasıyla gözleri Trabzonspor'lu oyuncuların üzerinde gidiyordu.

Bakışlar öldürebilseydi...

"Hadi oğlum tut o topu, yolla kaleye." Zaten o da bunu bilmiyordu.

Ben gülerken Trabzonspor forması giyen futbolculardan biri, adı sanırım Yusuf'tu, ayağına gelen topu çok iyi kullanarak kaleye gönderdi. Fenerbahçe'nin kalecisi tutmak için çaba sarf etti ancak ne yazık ki başarılı olamadı ve gol oldu. Ben sevinçle kahkaha atarken Kuvars uzunca bir küfür savurdu.

"Ben senin gelmişini, geçmişini, futbol kariyerini, o tutamadığın topu..."

"Şsh," diye fısıldadım o daha fazla ağzını bozmadan. "Daha on beşinci dakikadan ilk gol bizim ya, sanırım kendime yeni bir istek bulsam iyi olacak."

Kuvars ellerimi okuduktan sonra homurdanıp ağzının içinde bir şeyler geveledi.

"Daha hiçbir şey belli değil!"

O bunu derken Trabzonspor oyuncularından Yusuf yine topu alma fırsatını buldu ve kaleye yine aynı pozisyonda gönderdi. Ben bile şaşırırken ikinci gol öyle hızlı geldi ki yerimde sevinçle zıpladım.

"İki sıfır bebeğim, Fenerbahçe tarih yazıyor yine, yenilginin tarihi."

Kuvars tekrar gösterilen gol pozisyonuna bakarken bu sefer onu küfrederken durduramadım.

"Bu kaleci kör, başka açıklaması olamaz. Ulan o pozisyondan top mu kaçar lan? Ben senin-" Böyle başlayıp uzun bir süre devam etti, bende onun kızgın bir boğaya benzeyen hallerine bakıp güldüm.

"Üzülme artık başka sefere, Fenerbahçe üzerinden değil başka takımları tuttuğunda yeni iddialara gireriz."

Ellerimi okuduktan sonra kaşları çatıldı, dudakları tek çizgi halini aldı. Bana doğru yaklaşıp kollarımdan tuttu beni.

"Güzelim," dedi çenesini sıka sıka. Ben karşısında erimemek için kendimi tutarken bana doğru eğildi iyice. "Daha hiçbir şey bitmiş değil."

Ben bir ağız dolusu gülerken gözleri dudaklarıma kaydı.

"Gül gül, son gülen iyi gülecek."

Geri yerine oturup kötü bakışlarını ve enerjisini televizyondaki maça gönderirken ben de gülüşümü bastırmaya çalışarak hemen yanına geçtim. Oyunbozan, mızıkçı bir çocuğa benziyordu ama çok tatlıydı yahu.

İlk yarı bitene kadar Kuvars hop oturup hop kalkmaya devam etti ama pozisyonlar olmasına rağmen bir türlü gol olmadı, ben de onu izleyip keyifle ilk biramı bitirdim. İkinci biraya geçtiğimde artık ikinci yarı başlamış ve benim kafamda yavaş yavaş daha önce sadece tadına bakıp bugün içmeye cesaret edebildiğim alkol yüzünden bulanmaya başlamıştı. Ama çakırkeyifliğin bastıran etkisiyle tüm yüklerimden kurtulduğumu hissediyor, yaklaşan sınav stresi, yarın benimle başlayacak kız, tedavime olumlu yanıt verip veremeyecek olmam, bütün bunların hepsi bir kuş olup uzaklaşıyordu sanki benden.

"Hadi koçum, hadi, yolla onu kaleye."

Bende yerimden doğrulurken Fenerbahçe'nin futbolcularından Victor topu aldığı gibi kaleye gönderdi, Trabzonspor'un kalecisi topu tutamazken Fener ilk golünü atmış oldu. Seyirciler ve futbolcular coşarken Kuvars heyecanla ayaklandı, durum iki bir olmuştu.

"İŞTE BU BE!"

Kuvars eğilip bana bakarken tutup beni kendine çekti, dudakları aniden alnıma değerken ben şaşkınlıkla ona bakakaldım.

"Gördün mü güzelim? İşte bu Fener'in dirilişidir." Ben gülerek geri çekilirken karşımdaki adama bakakaldım, kalbim beni çoktan terk etmişti.

"Sevinin tabii ama unutmamak lazım kazanmak için iki gol daha atmanız lazım. O da bu şartlarda zor görünüyor."

Ellerimi okuyup yüzünü buruşturdu. "Göreceğiz yavrum göreceğiz."

Onun özgüvenine sırıtırken maçı yorumlayan spikerlerden biri yüksek sesle "GOOOOL" anonsunu yaparken ikimizde gözlerimizi maça çevirdik. Şaka mıydı bu, şaka olmalıydı, düdük çaldığı gibi Fener ilkyarının intikamını alır gibi bir gol daha atmış, durum berabere oluvermişti aniden.

"Allah be!" Kuvars keyifle gol tekrarına bakarken bana sırıtmayı ihmal etmedi. "Bir soğuk su içmek istersen getirebilirim."

Gözlerimi devirirken gerçekten aniden kuruyan ve boğazıma tıkanan yumruyu gidermek için birayı diktim kafama. Tadı acıydı, kötüydü, insanlar bunu nasıl içebiliyorlardı anlamış değildim ama beyinde bıraktığı rahatlık hissi iyi geliyordu.

Bende onun gibi ayağa kalkarken tek tek Trabzonspor oyuncularına baktım, modları düşmüştü ama çabuk vazgeçemezlerdi, tek bir gol atmaları lazımdı! Fener'i yenmeleri lazımdı! Of, çok büyük konuşmuştum! Kuvars'ın benimle dalga geçmesini kaldıracak durumda değildim. Boşuna dememişlerdi, büyük lokma ye büyük laf etme diye, bir daha bu sözü bir kenara yazacak asla boyumdan büyük laflar etmeyecektim.

"Durum berabere Kuvars Bey, daha kazanmadınız."

O bana çarpık gülümsemesiyle bakarken ben bir bira daha açıp içmeye başladım.

"Ben iddianın sonucunda ne isteyeceğimi detaylıca bir düşüneyim de."

Allah'ım ne olur, en kötü berabere bitsin yahu, yoksa ben bu adamın çenesinden sittin sene kurtulamam.

Maçta artık son dakikalara gelirken ben üçüncü biramı bitirip artık ayık olmayan bir kafayla dikkatimi televizyondan çeviremiyordum, maç öylesine hararetliydi ki...

Şu anlık her şey berabereydi ve eğer iki takım oyuncularından da son anda bir atak gelmezse böyle bitecekti.

Dakikalar ilerleyip Trabzonspor'un tüm hamlelerini Fener engellerken doksan dakikanın sonuna geldik ve Kuvars homurdanarak kendine biralar yetmemiş olacak ki viski getirdi. O içkisini yudumlarken spikerlerden biri penaltıların kullanılacağının ve uzatmaların oynanacağını söyledi.

"Yarın sabah erkenden hastaneye geçiyoruz bu arada haberin olsun." Kuvars'a başımı sallarken artık alkolün etkisiyle sıcaklaşmaya başlayan atmosferden kurtulmak için yanımdaki battaniyeleri kaldırıp karşı koltuğa koydum.

Geri Kuvars'ın yanına otururken o bacaklarını orta sehpaya uzattı ve Trabzonspor'un tüm penaltı hakları başarısızlıkla bitti. İçten içe küfrederken Kuvars buna güldü. "Ezikler."

Ona yüzümü buruşturdum, kendi takımını asla eleştirmiyordu ama iş başka takımlara gelince görüldüğü üzere susmuyordu.

"Hadi oğlum, at o topu, gol olsun! Hadi!" Fenerbahçe penaltı hakkını kullanırken Kuvars yeniden ayaklandı. Ben onu, o televizyondaki maçı izlerken içine düştüğüm rüyadan hiç uyanmak istemedim, bu evde çalıştığım süre zarfında hep bunu düşlememiş miydim, şimdi gerçeğe dönmüştü. Dönmüştü değil mi, onunla, sevdiğim adamla iddialaşıyor, oturup birlikte televizyon izliyorduk.

Ben mutlulukla iç geçirirken Kuvars "Goll!" diye bağırdı. Hızla ayaklanırken kulaklarım uğuldadı. Şaka falan olmalıydı, gerçekten son anda, son penaltı kullanılırken mi atmışlardı golü?

"Ben kazandım güzelim."

Kuvars bana doğru dönerken dudağımı ısırdım. Kaybetmiştim...

Kanımda gezinen alkolün etkisiyle karşımdaki adamın gözlerinin içine bakarken utandım biraz, o kadar büyük konuşmanın sonucu ne olacaktı, tabii ki bu!

"Evet Kuvars Bey, kazandınız."

Bana doğru yaklaşmadan önce televizyonu kapattı, kenardaki boş pizza kutularını ayağıyla itti. Bir anda içinde bulunduğumuz hava iyice boğuklaşmış mıydı ne?

Benim belimi tutup iyice kendine yaklaştırırken beni, ellerimi kaldırıp ona benden ne istediğini sordum.

Ellerimi tutup onun yüzüne dokunmamı sağlarken nefesim içime kaçtı, kalp atışlarım öylesine hızlıydı ki onun duymasından ölesiye korkuyordum.

"Kazandığınıza göre benden ne istiyorsunuz?"

Eğilip yüzüme dokundu, parmakları tenimde iz bırakırken benim ellerim öyle donmuş gibi onun yüzünde öylece duruyordu, eğilip öptü onları.

"Sinirlenince çok güzel oluyorsun biliyor musun, Fener her gol attığında senin sinirli tepkilerini izlemek maçı izlemekten daha hoştu."

Tekrar eğilip yüzümü kavradı, benim ellerim onun omzuna düştü.

"İlk defa kazanmak bu kadar güzel..."

Damarlarımda gezinen alkol ve hemen önümde tüm heybetiyle dikilen adam bana tüm sınırlarımı unutturmuşlardı. Kalbim aşkla hızlı hızlı çarpıyordu. 

"Ne istiyorsunuz?"

"Sen, sadece sen," dedi Kuvars aniden tok bir sesle.

Bu çıkışla olduğum yere zamk gibi yapışırken gözlerim irileşti. "Seni öpmek istiyorum," diye fısıldadı Kuvars kulağıma. "Kadınımı öpmek istiyorum. Benden kaçmanı istemiyorum. Seninle uyumak istiyorum."

Dudaklarıma doğru eğildi. "Delirecek gibi hissediyorum, seni öptüğümden beri, yanlışlıkla cennete girmiş cehenneme mahkûm bir adam gibi... Sadece seni istiyorum, sadece seni. Yasak biliyorum ama cenneti senin teninden tatmak istiyorum."

Onu durdurmak için elimi göğsüne koyarken daha çok yaklaştı, ikimizde nefes nefeseydik.

"Seni tekrar ve tekrar öpmek istiyorum, beni cennetine al istiyorum."

Eğildi dudakları boynuma sürtündü. "Bana gel istiyorum, benden hiç gitme istiyorum."

Onun kollarının arasında öylece erirken dudakları bu sefer dudaklarıma değdi, öylece bir süre ikimizde bu anın tadını çıkardık. Ben parmak uçlarıma basarak kendimi yükseltip kollarımı onun boynuna dolarken onun dili de benim ağzımın içine girip dilimle çarpıştı. Birbirimizi tüketircesine öpüşmeye başladık.

Onun dilinden yayılan viskinin güzel tadını alabiliyordum, daha fazlasını ister gibi dilimle ona dokunurken homurdanarak beni kendine çekti ve bacaklarımın titremesine neden oldu. İki saniyeliğine benden ayrıldı.

"Güzelim..."

Tekrar dudaklarımız sızlayıp birbirine kavuşurken iyice yek vücut olduk. 

"Küçüğüm..."

Elleri belime gidip beni kaldırıp tutarken merdivenleri çıkarak beni hızla odasına götürdü, yine dillerimizin birbiriyle savaşı sürerken karanlık odasına onun kucağında, bacaklarım onun belinde girerken başım döndü, tekrar ayrıldık bir saniyeliğine.

"Sikeyim, lan o kadar güzelsin ki..." Nefes almak için zorla ayrıldık. O benim saçlarımı okşarken eğilip alnımı öptü. Alnımı bırakıp yanaklarıma kayarken altında kıvrandım.

"Artık benden gidemezsin." Eğildi boynuma değdi dudakları. 

Tekrar dudaklarımız buluştu hemen sonra. Benim ellerim onun yumuşacık saçları arasında kayıp giderken çenemi öpe öpe boynumda ilerledi. Ardından kokuma aşık bir şekilde köprücük kemiğimin hemen altına gömdü kafasını. Ben onun bana yaşatığı değişik duygular arasında bocalarken sadece onun bedenimi yangın yerine çeviren dudaklarını hissettim. "Bunlar benim!"

Ah, Kuvars Demirhan...

Sen nasıl bir adamdın böyle!

Bilincim bangır bangır bu yanlış diye bağırıp onu durdurmak isterken tepki veremedim. Kuvars köprücük kemiğimde biraz daha fazla oyalanıp ardından dudaklarımı öpmeye devam etti.

"Benim," diye hırladı gözü dönmüş bir şekilde. Geri yukarı çıkıp dudaklarıma saldırırken o, kendimden geçmiş bayık gözlerle ona baktım.

"Bana ne yaptığına bir bak," dedi. "Senden başka hiçbir yere gidemiyorum, sende çivilenip kaldım."

Aşkla çarpan kalbim o kadar hızlı atıyordu ki ölümü şu an hissettim. Elim dur işareti yaparken bana aldırmayıp tekrar dilini ağzımın içine itti. "Çok güzelsin be!"

Yanaklarımı öptü.

"Dayanamıyorum güzelliğine be kadın."

Alnıma değdi tekrar dudakları.

"Kadınım...Güzelim..."

Ayrılıp odanın karanlığında alev alev yanan gözleriyle tekrar bana baktı. "Benim gitmem lazım."

Beni arkasında öylece bırakıp giderken onun yatağında kendimden geçmiş bir zihinle beraber öylece kalakaldım, tek yapabildiğim gözlerimin ardındaki karanlığa esir olup uyumaktı.

Ben de Kuvars duşunu alıp beni tekrar kollarının arasına alana kadar öyle yaptım.

Instagram: hikayelerindeyasar

Continue Reading

You'll Also Like

5M 273K 28
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
528K 4.7K 20
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
278K 3.3K 13
+18 olucak rahatsız olucaklar okumasın...
2.2M 118K 29
Bir mahalle hikâyesidir.