KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Ya...

By nslhn5828

959K 60.4K 8.9K

Huzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi am... More

1. Yeni Başlangıçlar /Düzenlendi
2. Geçmişten Gelen /Düzenlendi
3. Kadere İnat / Düzenlendi
4. Beklenen/ Düzenlendi
5. Biri Kahraman Mı Dedi? /Düzenlendi
6. Merhaba Ey Aşk! /Düzenlendi
7. Ördü Kader Ağlarını /Düzenlendi
8. Tehlikeli Şüpheler /Düzenlendi
9. Ne Olacak Şimdi? /Düzenlendi
10. Can Sıkan Gerçekler /Düzenlendi
11. Yeni Aşklar-Yeni Umutlar /Düzenlendi
12. Tesadüf Yoktur,Tevafuk Vardır /Düzenlendi
13. Kader Konuşunca İnsan Susarmış! /Düzenlendi
14. Samet'in İtirafı / Düzenlendi
15. Kıskanç Yusuf! /Düzenlendi
16. Eyvah! /Düzenlendi
17. Açığa Çıkan Sırlar /Düzenlendi
18. Güven,Önemli Bir Mesele /Düzenlendi
19. Beklenen İtiraf /Düzenlendi
20. Vicdan Azabı / Düzenlendi
21. Fırtına Öncesi Sessizlik/Düzenlendi
22. Kaçırılma/Düzenlendi
23. Zor Saatler /Düzenlendi
ALINTI
25. ~Sebebi Sensin~ /Düzenlendi
ALINTI
26.Umut Hep Vardır../Düzenlendi
27. ~Kod Adı:Ateş!~/Düzenlendi
ALINTI
Acımız Var!
28. ~Ali Tekin!~/Düzenlendi
29. ~Şaşırtan Teklif~/Düzenlendi
30. ~Evet De!~ /Düzenlendi
31. ~Efsane Adam~ / Düzenlendi
ALINTI
32. ~Narin~ / Düzenlendi
33. ~Samet~ / Düzenlendi
34. Ejderha :) / Düzenlendi
35. Aslan Oyunu / Düzenlendi
36. On Dakika / Düzenlendi
37. Abant :) / Part 1
38. Abant / Part 2 / Düzenlendi
39. Abant / Part 3/ Düzenlendi
ALINTI
40. Savaş / Düzenlendi
41. Şekerli Kahve / Düzenlendi
42. Benim Dünyam / Düzenlendi
43. Beklenmedik Misafir / Düzenlendi
44. Nişan Part 1 / Düzenlendi
Alıntı
~NişaN~ Part 1
Ufak bir istek!!
Alıntı
~Nişan~Part 2
ALINTI
~Kurtuluş Günü~
~Aşk Bunun Adı~
~Şen Ola Düğün~
~Final-Part 1~
~Final-Part 2~
~Özel Bölüm~
~Özel Bölüm 2~

24. Sinan Aslan/Düzenlendi

10.8K 819 73
By nslhn5828

"Yeter artık Sinan!"

Hayatında ilk defa oğluna bağıran adamın çıkan o bariton sesi, odanın içinde yankılanarak anlık bir şekilde duvarlara çarptı ve kayboldu. Genç adamın gözlerinde oluşan şaşkınlık kırıntıları azalmak yerine daha da çoğalıyordu. Ne zamandan beri babası tarafından azarlanıyordu?

"Ben!" dedi genç adam, sağ elinin işaret parmağını hızla kaldırıp kendini gösterecek şekilde göğsüne dayadı.Oturduğu yerden tepesinde dikilen babasına seğiren gözleriyle bir bakış attı. 

"Annemi kaybettim!"

Taze acısı ciğerlerine rahat bir nefes aldırmazken, gözlerine dolan yaşları hiç umursamadı. Bir gözyaşı tanesi önce kirpiklerine takıldı. Oradan yanağına süzüldü. Silmek için zahmete bile girmedi. Yolunu usulcu çizen gözyaşı, hafif çıkan sakallarının arasında kaybolurken, üzüntüden çatallaşan sesiyle, "Sende karını kaybettin! Nasıl dayanıyorsun? Nasıl yeter artık diyebiliyorsun? Anlamıyorum baba!" dedi. Aklı mantığı bir türlü bu durumu kabullenemiyordu. Onun canı bu kadar çok yanarken, diğer herkesinde canını yakmak istiyordu. Bu hayat bir tek onun canını nasıl yakabilirdi?

"Mutlu muyum sanıyorsun?" Adam üzüntüsüne rağmen dik tuttuğu omuzlarını daha da gerdi. Elleri iki yana açılırken, bakışlarını kısarak kafasını salladı. "Senin dediğin gibi karımı kaybettim! Hayat arkadaşımı kaybettim! Canımın ne denli yandığını bilmiyorsun Sinan!"

Sinan odada bir kez daha soğuk rüzgarları estiren babasına acı dolu gözlerini dikti. "O yüzden mi?" diye sorduğunda adamın artık dayanma sınırı aştı.. "Lanet olsun! Siz varsınız! Evlatlarım var! Kız kardeşin var Sinan! Daha on yedi yaşındaki kızım annesiz kaldı! Ne yapmamı istiyorsun? Derbeder mi olayım? Yataklara mı düşeyim? Karımın bana bıraktığı emanetlere sırt mı döneyim? Ah Sinan! Büyü artık!"

Genç adam hiçbir şey diyemedi. Canı yanıyordu. İçinde adını koyamadığı ve de yabancısı olduğu hissiyat bütün bedenini ele geçirmiş gibiydi. O hissiyat elinin altında ne var ne yok yakıp yıkmasını zorluyordu. O öyle bir adam değildi. Yakmak nedir bilmezdi. Evet, zaman zaman dizginleyemediği öfke nöbetleri geçirirdi lakin, hiçbir zaman o öfkenin de kurbanı olmazdı. Kontrolü her zaman elinde tutmayı bilirdi. Yaşamayı seviyordu. Umudu vardı. Hayalleri vardı. Annesine sözü vardı.. O an acı gerçek ciğerlerindeki soluğu kesti.. Hayallerini gerçekleştirse bile göreceği annesi artık yoktu.. 

Gömleğinin ilk üç düğmesini hızla açan genç adam, kesilen nefesini kesik kesik alarak öne doğru eğildi. Selami bey, oğlunun önünde diz çökerek oğlunun yanaklarını kavradı. Kan oturmuş mavilerine sert bir şekilde baktı. "Toparlanmanı istiyorum Sinan! Bana hayatta kalmam adına yardım edeceksin! Kardeşine annesizliği hissettirmemek için bana yardım edeceksin! Duydun mu beni?"

Genç adam, düzensiz aldığı nefeslerine bir nefes daha ekledi. Babasının elleri arasında sıkışan suratını güçlükle aşağı yukarı doğru salladı. Bunu nasıl yapacaktı bilmiyordu ama bu hayatta kardeşi için hiç düşünmeden canını bile vereceğini çok iyi biliyordu. Selami bey, oğlunun durumu kabullenmesi üzerime kafasını aheste bir şekilde salladı. Yavaşça eğildiği yerden doğruldu. Ezilen yüreğini hissetmemeye çalıştı. O babaydı. Evlatları için güçlü olmak zorundaydı. Ellerini ceplerine sokuşturdu. Boydan büyük camın önünden evlerinin koca bahçesine baktı. Bir daha karısıyla o bahçede oturup akşam güneşinin batışını seyredemeyecekti. Evlatlarının mutluluğuna şahit olup, aşkla gülümsemeyecekti. Keskin bir bıçak ucu sanki kapatmaya çalıştığı acısının üzerini kazımaya çalışıyordu. Adam hüzün bulutlarının kapladığı gözlerini kısa bir süre kapattı. Sırtı oğluna dönük şekilde duruyordu. Sesinin sert çıkmasına özen göstererek,

"Güçlü olmayı öğreneceksin. Sen benim oğlumsun!" dedi ve gözlerini araladı. Az önceki acı çeken adamın gözlerinden çok uzaktaydı o elalar.. Donuk ve hissiyatsızdı.. Adam derin bir nefes alarak dış kapıya doğru ilerlemeye başladı. Her adımında yeri göğü ayrı inletiyordu. Adımlarından çıkan her ses genç adamın kulaklarını adeta tırmalıyordu. Kapattığı gözlerin ardına sığındırdı tüm acısını. O anda babasının ölüm kadar soğuk sesi bütün dünyasını ele geçirdi. Adam kapıdan çıkmadan önce son kez oğluna baktı. Pişecekti. Bunun başka çaresi yoktu. Acılarıyla yaşamayı öğrenecekti. Bu daha başlangıçtı. Aslan veliahtı olmak kolay değildi. Daha ne kayıpları olacaktı.. Hayata karşı hiçbir zaman yenilmemesi gerektiğini bilecekti. Aslan olmayı öğrenecekti. Çizgi şeklindeki dudakları aralandı ve kaderlerinde yeni bir sayfa açılmasına sebep olacak o dört kelimeyi söyledi..

"Sinan Aslan olmayı öğreneceksin!"

"Abi?" Genç adam, geçmiş yaşantısından aniden sıyrılarak, kendisine dakikalardır seslenen adama çevirdi boş bakışlarını.. Kendisine bir şeyler diyordu, lakin kulaklarında hala babasının o puslu sesini işitiyordu. 'Sinan Aslan olmayı öğreneceksin!' demişti.. Peki, öğrenebilmiş miydi? Muhtemelen kendine sorduğu soru, milyon dolarlık soru niteliğindeydi. Cevabı da gayet açıktı. Eğer öğrenmiş olsaydı, bugün en değerli varlığı kardeşi yaşıyor olacaktı. Eğer öğrenmiş olsaydı, Yaren o adamın acımasız ellerinde kaderine mahkum kalmamış olacaktı. Eğer öğrenmiş olsaydı, saatlerdir burada bir korkak gibi uzaktan sevdasını izliyor olmayacaktı!

'Büyü artık Sinan!' diye fısıldadı yine aylardır görmediği babası.. Her yanlış fikirlere kapıldığında böyle derdi Selami bey.. İlk annesini kaybettiğinde büyümüştü, Sinan. Acılarını göstermeyi bırakmış, ruhunu az da olsa şeytanın eline bırakmıştı. Sonra kardeşini kaybetti.. İşte o gün ruhunu tamamen şeytana teslim etti.. Vicdan kelimesinin emaresini bile bilinmeyen diyarlar ardında bıraktı. Suratında hatrı sayılır bir gülümsemeden başka hiçbir şey bırakmadı. O gülümseme de genelde düşman bildiklerine işkence seanslarında ortaya çıkardı. Ve en önemlisi, merhamet duygusunu kaybetmişti! Hiç değilse, kaybettiğini sanıyordu. Ta ki, onu görene kadar..

Narin.. Adı gibi kırılgan Narin'i.. Bir tek onun sınırları içerisinde özlediğini sandığı eski kimliğine bürünebiliyordu. Bir tek onun suratına baktığında içinde hala var olduğunu umut ettiği merhametine sığınabiliyordu.

"Abi iyi misin?" Genç adam artık ciddi anlamda korkmaya başlamıştı. Saatlerdir oturduğu yerden kalkmadan sadece kızı izliyor, hiçbir tepkide bulunmuyordu. Sinan, adamının sorusunu duysa da, tek kelime etmedi. Sadece kafasını sağa sola doğru salladı. Burada olmasının tek nedeni vardı. Oda, elinden çıkacak elim kazaları önlemek istemesiydi. Yaren'den hala en ufak bir iz bulamıyor oluşu, öfkesinde deprem etkisi yaratıyor, önüne kim çıkarsa yakıp geçmek istiyordu. Ama burada öyle değildi.. Burada Sinan Aslan değildi..

"Neden hala bir ses yok, Ersin?" Adamın katı ve bir o kadar cansız çıkan sesine karşılık içi buz tutan Ersin, kolundaki askısını hafifçe çekiştirdi. Kızların o gün kaçırılmasında o da suçluydu. Girdikleri silahlı çatışmada kardeşi Okan'ın göğsüne kurşun isabet etmemiş olsaydı kendisi de dikkatini kaybetmemiş olacak, tek başına bile olsa hepsini gebertecekti. Gel gör ki, hesapları istediği gibi olmamıştı..

"Aslında bir iz olabilir.." dedi sesinin kısıklığına aldırmadan. Bakışlarını karşısındaki adamdan kaçırıyor, hatasını kabullendiğini bu şekilde belli edebiliyordu. Sinan çattığı kaşlarıyla sonunda suratında bir ifade belirtirken, sandalyeye yasladığı bedenini öne doğru kaydırdı. O izin ne olduğunu daha sormadan Ersin, etrafına bakınarak kimsenin duyamayacağı şekilde, "Bu ibne iki hafta önce bir depo kiralamış. Çocuklar deponun nerede olduğunu bulmaya çalışıyor. Eli kulağındadır." dedi. Sinan o heyecanla el kol hakimiyetini kontrol edemeyince masanın sallanmasına neden oldu. O sarsıntıyla masanın üzerinde duran ufak vazo olduğu yerde sallandı ve düştü. İlk masaya çarpan ufak cam vazo oradan yuvarlanarak yerle buluştu ve bütün herkesin dikkatini çekecek şekilde tuzla buz oldu. Etrafa saçılan cam parçalarına kısa bir bakış atan Sinan, kafasını yerden kaldırdığı anda bütün nefesi kesildi. Nefesinin kesilmesine neden olan şüphesiz, ilk defa bu kadar yakından, hiç düşünmeden can vereceği bir çift ela gözle karşı karşıya kalmış olmasıydı..

"Hiç sorun değil beyefendi, ben hemen temizlerim."

Böyle olmamalıydı.. İlk karşılaşmalarındaki konuşma bu olmamalıydı.. O dudakların arasından unutamayacağı bir 'Merhaba..' kelimesi dökülmeliydi.. Mesela, ses tonundaki o naiflik ömrüne ömür katmalıydı.. Ya da o ürkekçe kırpıştırdığı kirpikleri, sadece ona gölge düşürmeliydi..

Genç kız elindeki sipariş defterini hızla önlüğünün cebine sokuşturarak Sinan'ın önünde yere eğildi. Onun hatası olmadığı halde bu kadar telaş yapmasının tek nedeni, patronu olacak adi herifti. Kesinlikle ona suç bulacaktı. Çünkü müşteri ona göre velinimetti ve ne olursa olsun her zaman çalışanlar suçlu sayılırdı. Bu işe her zamankinden daha da ihtiyacı vardı ve hiç gocunmadan bu işi yapmak zorundaydı. Telaşına yenik düşen Narin, neler olduğunu anlayamadan adamın kendisini hızla eğildiği yerden çekiştirmesiyle adeta sersemleşti. Bu kadar öfkelendirecek ne yapmış olabilirdi? Genç kız korkuyla yutkunarak boğazına takılan nefesi yutkundu ve belki de alabildiği son nefesi aldı. Çünkü kendine geldiğinde ömrü hayatında daha önce hiç karşılaşmadığı gözler nefes kesecek derecedeydi. Mavinin her bir tonunu biliyor olabilirdi ama bu mavi bambaşkaydı.. Ardında hissettirdikleri ise kanını dondurmaya yeterdi..

"Dokunma!"

Sinan olayın şokunu bünyesinden attığı sırada kızın o minik titreyen ellerini cam parçalarına uzattığını gördü ve o an kan beynine sıçradı. Toz yığını hale gelen camları elleriyle mi temizlemeyi düşünüyordu? Narin ise tuttuğu nefesi usulca bırakırken, adamın keskin mavilerine aptalca baktığının farkına varsa da bir türlü çeviremiyordu bakışlarını.. Dokunma demişti.. Neye dokunmayacaktı? Neden korku tüm bedenini kaplamıştı? Araladığı dudaklarını güçlükle oynatarak, "An-anlamadım?" diyebildi.

"Bu!" dedi Sinan, yerdeki kırık camları kafasıyla işaret ederek. "Senin işin değil!"

Narin, adamın bariton sesinden en az gözleri kadar etkilendiğini kabul etmeliydi. Daha önce yabancısı olduğu duygularıyla tanışması kızın bütün gücünü elinden alıyor gibiydi. Yerdeki cam kırıklarına kısa bir bakış attı ve ürkek gözlerini tekrar Sinan'a çevirdi.. "Aksine beyefendi, tamda benim işim!" dedi.

Sinan Aslan'a bu hayatta karşı gelecek biri varsa o kişi Narin'den başkası olamazdı. Bunun ispatını bilmeden yapan Narin, havaya diktiği burnunu adama kopartma ihtiyacı yarattığından bihaberdi. Sinan şu durumda bile gelen gülme isteğini güçlükle bastırmak adına derin bir soluk çekti ve kızın eşsiz kokusuyla tanıştı.. Dünya üzerinde onca pahalı parfümleri soluyan bir adam olarak, kızın üzerinden süzülen beyaz sabun kokusunun eşi benzeri yoktu.. Hele de o temiz kokuya hafifçe karışan kakao, vanilya ve acı kahve kokusuna benzetme bulmak zaten imkansızdı..

Bütün bedeni o kokuyla harmanlanırken, kendiliğinden kapanan gözleri Narin'e korkudan başka bir şey hissettirmedi. Genç kız karşısında burnundan hızlı hızlı soluyan ve gözleri kapalı duran adamın kendisine sinirlenen patronundan bir farkını göremiyordu. Kesinlikle şimdi gözlerini açacak ve ona bağıracaktı. Hakaretler edecekti. Belki herkesten hakaret işitebilirdi ama bu adamadan duyamazdı. Yaş biriken gözlerini kocaman aralayarak elini kolunu telaşla sallamaya başladı. 

"Ben, özür dilerim. Gerçekten üzgünüm. Amacım size karşı gelmek değildi. Şimdi müsaade edin lütfen. Şu pisliği biran önce temizlemeliyim!"

Sinan, kızın sesini işitmesiyle araladı ateşleyen gözlerini. O yaş biriken gözlerde korkudan başka bir duygu kırıntısı yoktu. İçinde oluşan yakıp yıkma hissiyatı arşa ulaştığında boğazına dayanan yumruyu yutkundu. Bu kızın bu kadar korkmasının sebebi o kanı bozuk it miydi? Kimseyi dinlemeyecek, en baştan bu mekanı alacaktı! O zaman böyle bir sorunla asla karşı karşıya gelmezdi deli yangını.. Deli yangını.. Ne güzel bir yangındı ki, yakıyor ama öldürmüyordu..

"Kimden korkuyorsun?"

Adamın adeta hırlamayı aratmayan sesinden çıkan soruyla afallayan Narin, hızla kafasını sağa sola doğru sallayıp, "Kimseden!" dedi. Kurduğu kısacık kelimeden çıkan sesine ise şaşırmadan edemedi. 'Lanet olası sesim ne zamandan beri titriyor?' diye geçirdi içinden.. Bu duruma daha fazla dayanamadığını hissettiğinde hızla etrafına bakınarak patronu olacak o adamı kontrol etti. "Lütfen, izin verin işimi yapayım." diye mırıldandı ve yine adamın karşı konulamaz engeline takıldı. 

"Hayır dedim! Sen temizlemeyeceksin!"

Narin ne kadar süredir bu adamla karşı karşıyaydı, bunun hesabını yapmayı bırakmıştı. Biraz daha oyalanırsa bir daha gelecek işi olmayacak ve biriktirdiği bütün paraları makarnaya yatırmak zorunda kalacaktı. Çünkü sadece makarna yerse, o parayla üç beş ay daha hayatta kalabilirdi.

"Bakın.." Sinan elini kızın susması adına kaldırdığında Narin nedensizce bu sessiz emre itaat etti. Kısılan gözleri bedenlerinin arasına giren ele takıldı. Bir erkeğin elleri neden bu kadar kibardı? Sinan ise o ellerde kızın göremediği kanları görebiliyordu.. Suratında hiç fazlalık durmayan çatık kaşları burnunun ucuna kadar düştü.

"Şimdi sen, yaptığın işinin başına dön. Kahve yap, pasta siparişi al ve burayı temizlemesi için arka tarafta el ense yatan o adamın, biran önce yanıma gelmesini sağla! Daha önce de dediğim gibi, bu senin işin değil!"

'Emredersin efendim!' deme ihtiyacı her yerini kasıp kavuruyordu.. Genç kız diline gelenleri yutmak zorunda kalırken, kafasını anladım dercesine salladı ve son kez adama bakarak arkasını döndü. Uzaktan her gün gördüğü adamı bugün yakından gördüğü için bu kadar heyecanlanmasını, ne onu terk eden aklı ne de o kendinden başkasının olmadığı kalbi anlıyordu..

Sinan, kızın sersemce yanından uzaklaşmasıyla dudaklarının kıvrılmasına izin verdi. Beş dakika öncesine kadar böyle bir olayın yaşanacağını söyleseler kesinlikle, söyleyen kişiye en güzel ateşlemesini yapardı. Tezgahın ardından gözden kaybolan kızın ardından bakma işlemini kesen adam sert mizacına tekrar bürünerek, yanındaki adama doğru yöneldi.

"O suratındaki ifadeyi yok etmen için üç saniyen var. Ve üç!"

Ersin, abisinin ellerinin ilk defa titrediğine şahit olurken, bu şahitliği belli edecek bütün durumlardan kendisini koruyarak kafasını salladı. Şuan için ölmeyi ciddi anlamda istemiyordu..

Narin, adamın artık kendisini göremeyeceği yere geçtiğinde hızla elini kaldırıp sol tarafına doğru bastırdı. Yerinden çıkmaya can atan kalp atışları adeta nefesini kesiyor, bacaklarındaki bağların titremesine neden oluyordu.

"Kuzum ne oldu? Ne bu halin? Kız korkutma beni, bayılacak gibisin!" Mesai arkadaşı Narin'in yanaklarını avuçları arasına almış, boş boş bakan gözlerine bakıyordu. Az önceki olaya uzaktan şahit olmuş, başındaki kalabalık yüzünden yanına gidip arkadaşını o katil görünümlü adamın elinden kurtaramamıştı. Bu kadar şoka girmesine neden olacak şeyi düşünen kız korkuyla gözlerini araladı.

"Ay Narin! Sana bir şey mi dedi yoksa? Ben şimdi onu var ya.." 

Narin arkadaşının delirmesi üzerine kendine gelirken, gitmek için atak yapan arkadaşının kolundan tutarak engelledi. "Sakin ol Yağmur! İyiyim ben. Sadece.." Birden duraksayan kız ne diyeceğini bilemedi. Dudaklarını dişleriyle ezerek gözlerini devirdi. Kafasını sağa sola doğru salladı. "İnan bana iyiyim ve o adamda bana bir şey demedi. Hem ne diyebilir ki?" Daha adını bile bilmiyorum diye geçirdi içinden.. Siparişleri hep yanında gelen adam alır, hesabı her zaman masasına bırakırdı.. Birde adisyona karaladıkları vardı.. İsimsiz, iç yakan cümlelerin olduğu kağıt parçaları.. İmkansız bir aşk yaşadığını belli eden yazılardı. Hatta birinde 'Vuslat yakındır kadınım!' yazısını okuduğunda yüreğinde oluşan sızıya ve gözünden akan yaşlara engel olamamıştı. O kimsesiz kalbi acılar içinde, 'Keşke benide böyle seven biri olsaydı!' diye içlenmişti.. Narin o kağıtları sakladığını hatırlayınca utanır gibi oldu. Bir türlü kıyıp atamamıştı çöpe.. Hem suç asla onda değildi. Asıl suç bu adamı yakan kadındaydı!

"Sen bir şey demesini mi bekliyordun?" Yağmur'un ne beklediği önemli değildi ama kendisi bu saatten sonra çok şey demesinin hayalini kuracaktı, o kesindi..

"Sadece senin elinden kahve içtiğini düşürsek.." Yağmur gözlerini düşünür gibi kısarak parmağını çenesine yasladı. Etrafına verdiği o tatlı enerjisiyle gözlerini kocaman araladı. "Buldum! Belki de senin meftunun olmuştur!"

Narin bedenini esir alan kahkahayı serbest bırakırken, böyle bir şansın kendisini hayatta bulmayacağını adı kadar iyi biliyordu. O bu dünyada şanssız kullar arasında bayrak taşıyanıydı. En öndeki yerini de kimselere kaptırmazdı.. "Boş boş konuşma Yağmur! Hem Mehmet'e söyle, içeride temizlemesi gereken bir yığın cam kırıkları var. Ön tarafı çok boş bıraktık, ben geçiyorum!" dedi. Arkadaşının alaylı bakışlarına daha fazla tahammül edemeyince suratında oldukça komik durmasını sağlayan kaş çatma işlemini gerçekleştirdi. "O alaylı bakışlarına son ver, yoksa fena olur!"

Sinirlenmeyi bile beceremeyen adı gibi olan Narin, belinde sarılı duran önlüğünün kuşağını serçe çekiştirerek sağlama aldı. Yağmur'a ciddi bir bakış atarak aralık duran kapıdan geçerken, ardında kalan Yağmur dişlerinin arasına sokuşturduğu kalemi tükürürcesine fırlattı.

"Hey bari yanındaki yakışıklıyı bana ayarlasaydık!"

Her gelişlerinde Ersin'in verdiği siparişler Yağmur'da farklı bir etki yaratırken, etkisine tepkinin gelmeyeceği gerçeği de vardı. Yere düşürdüğü kalemi homurdanarak eline alan genç kız, tepesinde oluşturduğu dağınık topuzunun içine doğru gelişigüzel sokuşturdu.

"Of! Zalimsin dünya.."

Narin ön tarafa geçtiğinde gözleri biran için Sinan'ı arasa da bulamadı.. Demek gitmişti. Yüreğinde ansızın oluşan sızı, nevrini döndürmeye yetmişti. Ufacık bir umudu olsaydı eğer.. "Saçmalama Narin. Okuduğun romanlarda değilsin kızım! Hem adamın aşık olduğu biri var!" Genç kız kendi kendine konuşmasını hayretler içinde fark ederken kafasını delirdiğine kanaat getirerek salladı ve rutin işlerini yapmada başladı. Bu sırada arabasının içinde gülümseyerek manzarayı izleyen Sinan'ın dikkati Ersin tarafından dağıtıldı.

"Okul müdürü tamam dedi. İstediğin ev tutuldu, dayandı döşendi, bütün güvenlik önlemleri alındı. Müdür bey, yarın eşiyle gelip iş bulduklarını ve evlerinde az bir ücret karşılığında yengenin oturabileceğini söyleyecekler. Alınan para yengenin adına açılan hesaba her ay düzenli olarak geri yatırılacak. Ayrıca senin vereceğin parada burs olarak gösterilecek. Bankaya Selami bey adı altında yatırılacak." Ersin tek solukta bitirdiği konuşmanın sonunda kısa bir nefes alarak adama çevirdi kendinden emin bakışlarını. Dudaklarında oluşan kıvrımla, "Başka emrin var mı, abi?" diye sordu.

Sinan duyduklarından memnun olurcasına kafasını sallarken, bütün çabasının boşa çıkmamasını diliyordu. Bugün anladığı kadarıyla karşısındaki kız her ne kadar ürkek olsa da, içinde fark edemediği bir cesaret ve inatçılık duygusu barındırıyordu. Dudaklarında oluşan gülümseme çalan telefon sesiyle silinirken hızla açtığı telefona adeta kükreyerek, "Bana bulduk deyin!" diye tısladı. Gözleri kısıldıkça kısıldı ve telefonu kulağından çekerek avuçları arasında var gücüyle sıktı.

"Yusuf'a haber ver, Yaren'i bulduk!"

-Bölüm Sonu-

^-^ Yoğun istek üzerine ilk defa kaleme alınmış bölümdür.. Umarım beğenmişsinizdir.. 

Sinan ve Narin'i ayrı olarak ele alamıyorum maalesef. Bunun dışında bu ikiliyi birinci kişi ağzından yazmakta zor olduğu için böyle yazdım. Biraz öyle biraz böyle garip oldu sanki ama hoş görün lütfen.. :) 

Seviliyorsunuz.. 💕

Continue Reading

You'll Also Like

598K 18.2K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.7M 161K 81
Gök Dalaman. Yüksek anksiyete ve epilepsinin mahvettiği hayatında, yeni umutlar ve yeni deneyimlerle hiç tatmadığı bir şefkati tadacaktı. Baba şefka...
153K 10.4K 19
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.4M 106K 62
Okulun "playboyu" ve okulun tek kapalı kızı. Lise de başlayıp hayatlarının bir çok yerinde yollarının kesiştiği bu ikilinin yaşadığı maceraları ele...