ACİZ

By ruhumikrop

6.1K 222 38

"Aslında bir yanım çok pişman" dedi sigarasının dumanı dudaklarının arasından sızarken. Hepimiz onu anlayabil... More

merhaba darçın
bindik bir alamete...
hala inanamıyorum...
Leyla başıma açtın türlü belayı
Rüya mı? Gerçek mi?
yabancı aydınlık
Merhaba yeni kimliğim
vefasız piç
Çince teşekkür = Türkçe işkence
Kabulleniş...
Yeni Hayat
büyük buluşma
kesik
yine yeni hayat
Varlık içinde yokluk.
dövme
Başa geç gelen akıl
Başa geç gelen akıl 2
Tercih
tercih 2
Anlaşma-ma
Dönüş
Takdim
Puzzle'dan Parçalar
Kriz
Kriz 2
Anlaşma
Metres
Leymi
Tadı Belirsiz Gerçekler
Okuyucularımdan rica :)
Dönüm Noktası +18
Dönüm Noktası 3
Sefa(let)
Saltanat
Gelecek Bölümlerden
Saltanat2 +18
Kaan
Yıkılma1
Yıkılma 2
Yıkılma 'son devir'
gelecekten...

Dönüm noktası 2

118 4 0
By ruhumikrop

Kai'den

Beni kandırmıştı. Aldatmıştı. Yoktu. Gitmişti. Kaçmıştı. Nasıl yapmıştı? Neden yapmıştı? Kimin için yapmıştı? Öfkem tüm benliğimi esir almıştı. İlk öğrendiğimde ihtimal vermemiştim fakat ruhumun bedenimden çekildiğini hissetmistim. 

'Hani kimsesi yoktu? Benimle bunca zamandır neden oynadı? Ne isterse vermez miydim zaten? Bunu bana neden yaşattı?' aklımda dönüp duran sorular öfkemin boyutunu arttırıyordu. Onu arıyordum. Şüphelendiğim hatta şüphelenmediğim herkesin mekanını aratmıştım. Yoktu. Gitmişti. Kaybolmuştu.

Her şey o olmuştu. Umrumda değildi ne aile ne de genç liderlik. Bir şekilde -zorla da olsa- bana dönmeliydi. Saldırgan tavırlarımın bana dönüşü geç olmadı ve yaşlılar olağanüstü hal toplantısı yapmaya karar verdiler.

"Ne dersen de bu işi bırakıyorum Kenzhi"

"Yapamazsın! Ailemizi düşün! Huandan farkın kalmadı Kai! Kendine gel!" haklıydı ama hiçbir şey düşünebilecek durumda değildim. Konsey toplantısına yalnız gitmekte kararlıydım. Fakat Huan ve Kenzhi herzamanki peşime takılmışlardı.

U şeklinde olan masaya yerleşmiş olan yaşlılar benim salona girmemle tüm dikkatlerini bana çevirdi. Hemen hemen her yaşlı liderin yanında-ayakta dikilen- aileyi temsil eden genç lider ya da genç liderin sağ kolu bulunuyordu. Masa iki basamak boyutunda bir platformun üzerinde duruyordu. Bu durumda tam karşılarına oturtulduğumda onlardan alçak seviyede görünüyordum. Huan ortalıkta yoktu. Kenzhi, Yang amcamızın yanındaki yerini aldıktan sonra herkes toplantıyı başlatması için Yaşlı Lider Yanga başıyla onay verdi.

Konunun benim sorumsuzluğum üzerine ağdalaşacağını düşünüyordum fakat asıl meselenin Chu olduğunu öğrendim.

"Genç Lider Kai. Biliyorsunuz ki yeğenim öldürüldü." diye lafa girdi Ming. Chu gibi bir yeğeni olduğu için yeterince şanssız buluyordum bu adamı. Yeğenine yapmayı istediğim işkenceleri bir bilse ölümünden kesinlikle beni sorumlu tutardı. Ming konuşmaya devam ederken gözüm ceviz yeşili mobilyaları süzüyordu. Zaten basık olan havaya iyice çekilmez hale getiriyorlardı.

"Siz ne düşünüyorsunuz Genç Lider Kai?" Ming'in sorusuyla ayıldım.

"Diyecek bir şeyim yok." dediğim anda büyük bir tartışmanın fitilini yakmiştım artık. "Girmemin bir sakıncası var mı?"

Kapıdan gelen sesin sahibine herkes gibi bende dönüp baktım.

Taoran'dan

"Patron senin kızı aldılar."

"Ne demek senin kızı aldılar?"

Lamiayı izletmeyi bir süredir bırakmıştım. Çalıştıği yerde ve gittiği dans okulunda adamlarım vardı. Monoton denilebilecek bir hayatı vardı ve Chang erkekleri onu koruyabilmeyi öğrenmiş gibi gözüküyordu.

"Bak senin kızı gördüm tamam mı? Hani şu partide kağıt verdiğim kız. Beyaz saçlı. Dövmeli."

Lamiadan bahsettiğini ilk anda anlamıştım tanımlama yapmasına gerek yoktu zaten ama konuşamıyordum. Kim kaçırabilirdi ki onu?

"Şehir dışına çıktılar Tao. Ancak oraya kadar takip edebildim. Batı çıkışından çıktılar kız baygın halde ellerinde."

Jackie dünya yansa beni özel numarasından aramazdı. Lamiayı sevmiş olmalıydı ki kendini ikinci kez tehlikeye atarak onları takip etmişti ve beni özel numarasından aramıştı.

"Tao emin değilim ama sanırım bu o günkü piçin işi." demeseydi benim aklıma Chu kesinlikle gelmezdi. O olmasaydı Lamiayı ikinci kez kim kurtarırdı?

Hemen hazırlıklara başladık ve Chu nun nerelere gidebileceğini araştirdık.

"O kız bulunana kadar uyumayacaksınız" dedim ve öyle de oldu. Kaçırılışının ikinci gününde yerlerini keşfettik. Tüm adamlarımi toplayıp baskına çıktım. Chu ikimizinde bölgesi olmayan bir yerde konuşlanmıştı. Sayımız çok fazlaydi fakat yabancı bir bölgede dikkat çekmemek için çok hassas davranmalıydık.

Durumu ögrenmek için bir öncü ekip gönderdik. Sayılarının az olduğunu ve Chunun ortalıklarda görünmediğini öğrendik. Bir an önce Lamiayı almak istiyirdum. Kaçırılışından neredeseyse iki gün geçmişti 'Chu ortalikta yoksa henüz ona birşey yapmamıştır.' diye düşünmek istiyordum yine de içten içe korkuyordum.

"Kız nerede?" ağzına silahın namlusunu soktuğum adama kısık ama yeterince öfke dolu bir sesle sordum. Yaşlı gözleriyle kafasını olumsuz anlamda salladi. Parmağım tetiğe giderken bağırdı ve el hareketleriyle birşeyler yaptı. Adamlarım, dediği yönde giderek bir gizli geçit buldular. Kurşunu sıktım ve admlarımın peşinden gittim. Geçitten geçip bir kapının önünde duran adamları da öldürduk. Kapının ardından acı içinde inleme sesi geliyordu. Kilidi kırıp içeri girdik ve o anda olduğum yerde donup kaldım. Lamianın kollari iki yandan zincirle tavana asılmıştı. Ayakları da iki yandan zincirliydi ve dizlerinin üzerinde öne eğik duruyordu. Çırılçıplaktı. Tüm vücudu kırmızı morluklarla sarmalanmiştı. Gözünün biri şişlikten kapanmiştı ve dudakları patlamıştı. Bir hıçkırıkla başını önüne eğdiği zaman kendime geldim.

"Arkanızı dönün!" diye bağırdım adamlarıma. Bağırışımla geri geri adımlayan Chu yu yeni farkettim. O da çırılçıplaktı!

Üzerimdeki ceketi ve gömleği çıkartip bir kaç adımla Lamianın yanına ulaştım ve ceketimi önüne siper ederken adamlarıma

"Şunu yakalayın ve anahtarları alın." dedim. Chu bağırarak birşeyler söylüyordu fakat benim tek duyduğum gördüğüm şey Lamiaydı.

Ellerini çözdükten sonra yere yıkıldı. Yavaşca kaldırıp üzerine gömleğimi giydirdim. Yüzünü yerden kaldıramıyordu. Parmak uçlarımla çenesini tutup bana bakmasını sağladım ve Türkçe'den tek bildiğim kelimeyle

"Hey Merhaba." dedim gülmsemeye çalışarak. Gözlerindeki acılı öfkeden iki damla yaş döküldü. Sanki bağırmak, çığlık atıp sövmek, tüm dünyayı ateşe vermek istiyormuş da kendini tutuyormuş gibiydi. Konuşsa susamazdı da konuşamıyordu işte!

"Sen güçlü bir kızsın. Seni böyle yenemezler. Bak bu sefer yetiştim. Sana bir şey olmasına izin vermem. Yaşıyorsun kurtardım seni! Yaşıyorsun bu sefer yetiştim." Başını göğsüne yaslamıştım. Saçlarını okşarken kendimi kaybedip sayıkladığımı sonradan farketmiştim. Geçmiş yakamı bırakmıyordu. O gün de yetişebilseydim onu  da böyle kurtarabilecektim, ona da böyle sarılabilecektim ama geç kaldım... Ona daha önce de geç kaldığım gibi...

"Patron bunu ne yapalım." önce bir öksüruk sesiyle varlığını belirten adamım çekingen bir tavıra yaklaşmiştı.

"Sen burada dur güzellik. Hemen geleceğim." dedim ve adamıma

"Onu yalnız bırakma" talimatı verdim. Chuyu iki adamım tutuyordu ve hala cırılçıplaktı. Hiç konuşmadan suratına bir yumru geçirdim. Acı icinde bağırdı. Burnundan kan sızıyordu.

"Kainin fahişesiyle işim bitince sana gönderirdim neden acele ettin ki?" deyince bir tane daha yumruk attım. Bu yaptığım ailen ihracıma sebep olacaktı fakat aynı şekildeki acıyı ikinci kez yaşamak tüm iplerimi koparmıştı.

"Ağzına verdiğin zaman ısırabiliyor dikkaaa...t..et..." derken alnının ortasında açılan bir delikle yere süzüldü. Kurşunun geldiği yöne baktığimda Lamia elinde silahla yerde oturuyordu. Gözlerindeki ateş benim bile korkabileceğim boyuttaydı.

Chunun ölümü üzerime kalma ihtimalinde muhtel bir tarihle en fazla bir ayım kalmış sayılırdı. Çünkü kana kan isteyeceklerdi. Bir genç liderin başka bir genç lideri öldürmesinin hiç bir açıklaması olamazdı.

Delilleri yok etmeleri talimatını verdim ve apar topar mekandan çıktık. Arabada Lamia hala titriyordu. Saçlarını okşadım başını dizlerime yaslamasını sağladım.

"Hepsi geçti iyileşeceksin." dedim daha çok titremeye başladı.

"Daha hızlı sür." dedim şoföre. Olası bir kriz kapıdaydı.

Eve vardığimızda doktor ve bakıcilar karşıladı bizi. Kainin evlere baskın yaptiğini biliyordum ve olabildiğince gizli hareket etmeye çalışıyordum. Bakıcılar Lamiayı temizleyip odama aldılar ve doktor muayene için yanına girdi.

Öfkeden kuduruyordum. Chu gebermişti fakat ona işkence çektirmek istiyordum. Lamia gerçekten perişan görünüyordu. Vücut yaraları iyileşebilirdi peki ya ruhundaki yaralar?

"İlaç verdik uyutuyoruz bir kaç çatlak, biraz ezik, kaburgada da kırık gibi bisey var sanirim. Hastaneye götürsek iyi olur. Bileklerindeki yaralar mikrop kapmış sürekli dezenfekte gerekli. Ha bir de anüsünde küçük bir yırtık var katı yiyecekler yedirmeyeceğiz."

"Siktir siktir siktir!"

"Onun dışında gözüne de sürekli pansuman yapılmali." dedi. Lanetler okuyordum. Chu piçi yaşasaydı muhtemelen işkence çektirerek öldürürdüm.

İki gündür uyuyordu bazen inliyordu bazen ağlar gibi sesler cıkariyordu. Gözünün şişliği biraz inmişti fakat dudaklarındaki yaralar hala aynıydı.

"Çok geç kalmışım çok özür dilerim." dedim

"İkinci kez beni kurtardın." dedi çatlamış zorla çikan sesiyle.

"çok üzgünüm." dedim. Gerçekten üzgündüm ve gözlerimden yaşlar akmak üzereydi.

"Şimdi nasılsın?"

"Ağrılarım... acılarım... sancılarım... ve... ölüm arzum dışında... iyiyim" dedi. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yavaşça yutkuntu ve yine yüzü acıyla ekşidi.

"Beni uyutmayın Taoran. Bırak acımı yaşayayım. Her seferinde böyle geçici uyutulmak istemiyorum. Uyutacaksanız sonsuza kadar uyutun."

"Lamia sen gerçekten çok güçlü bir kızsın. Asla ölmeyi düşünme. Sakın bunu aklından bile geçirme."

"Uyumak istiyorum." dedi yalvarırca bir tonla.

"Ozaman sana bir hikaye anlatayım güzellik." boş bir bakış gönderdi bana. Şiş olan gözünü hafif açabiliyordu fakat suratı hala tüm dağılmışlığını koruyordu.

"Bir ülkede düşman iki aile varmış ve bu ailelerin birer oğulları varmış. Bu oğullar yıllarca düşmanlıkla büyütülmüşler fakat yurtdışında eğitime gönderildiklerinde tesadüfen aynı okula hatta aynı sınıfa denk düşmüşler. Ilk başlarda birbirilerine hayata zindan ederken ilerleyen zamanlarda dost olmuşlar. Bu dostluğun gelişmesinde sarışın ela gözlü sevimli mi sevimli bir genç kızın da etkisi olmuş. Artık bu üç arkadaş 'muhteşem üçlü' denilebilecek derecede beraber takılmaya başlamışlar. Erkeklerin ikisi de kıza ilgi duymaya başlamış fakat ikisinin de birbirinden haberi yokmuş. Gel zaman git zaman erkeklerden biri kıza açılmış. Meğer kız da ondan hoşlanıyormuş ve sevgili olmuşlar. Diğer erkek bu duruma çok üzülmüş kahrolmuş ikisinden de uzak durmaya çalışmış fakat kızın çekiminden uzakta duramamış. Zaman ilerledikçe kızın o sevdiği adamın yanında bir başka güldüğünü farketmiş. Kız hiç bir zaman onun gözlerinin içine o adama bakıp güldüğü gibi gülmemiş. Kızın bu güzelliği onda bağımlılık yapmış ve artık o adamla kızı bir arada tutabilmek için elinden geleni yapmış. Okul bitip dönüş zamanı geldiğinde kız adamın arkasından 'beni de götür' diye ağlamış fakat adamın onu ateşin ortasına atmak gbi bir niyeti yokmuş. Günler, aylar geçmiş. Adam ayda bir kaç sefer kızın yaşadığı ülkeye gidip kızla hasret giderirmiş. Bir gün kız çok güzel bir şey öğrenmiş. Hamileymiş. Bu haberi sevdiği adamdan önce dostum dediği ve sevdiği erkekten daha çok yanında olan diğer adamla paylaşmış. Diğer adam korkmuş endişelenmiş. Yapma demiş yalvarmış ama kıza dinletememiş. Kız yollara düşmüş sevdiğinin peşine. Adam aldığı hamilelik haberine çok üzülse de kızı üzmemek için baskı kurmak istememiş. Adamın ülkesinde kızı herkesten gizleyerek yaşamaya başlamışlar. Tek yardımcıları adamın düşman ailesine mensup dostu olan diğer adammış. Diğer adam hamileleliğin hemen hemen her evresinde kadının yanında bulunmuş. Birlikte nefes egzersizleri bile yapmışlar. Çocuğunun babasından daha çok heyecanlanıyormuş.

Hamileliğinin sekizinci ayını doldurduktan sonra kız kaçırılmış. Iki adam da delirmiş. Yakşalık bir ay sonra kızın cesedini bulmuşlar."  Sesimi bulamıyordum. Duraksıdım biraz kekeleyerek devam ettim

"iki arkadaş birbirlerine girmişler. Ikisi de aşk acısıyla kavrulmuşlar ve yandıkları ateş ikisini birbirine gerçek düşman etmiş."

"Bebeğe ne olmuş peki?" cılız bir sesle sordu. Beklemediğim bir soruydu hatta Lamianın orda varlığını bile unutmuştum. Soru zihnimde birşeylerin aydınlanmasına neden oldu. Lamiaya verecek cevap bulamadım. Evet o heyecanla beklediğim bebeğe ne olmuştu? Biz onu öldü kabul etmiştik peki gerçekten ölmüş müydü?

Continue Reading

You'll Also Like

107K 782 42
Bengi ile Cem Can ile Nalan İki evli çift. Bengi ile Can iş arkadaşıdır, zamanla aralarında yakınlaşma başlar ama ikisi de evlidir. Hem aşklarını y...
57.6K 3.7K 14
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur]
120K 12.3K 32
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
756K 43.7K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...