^-^ Merhaba canlar 🤗🤗 Bu bölüm eskiden yoktu. Düzenlemek yerine yeniden yazdığım için oldukça değiştiriyorum. Eskiden okumuş olanlar zaten bunu fark ediyordur. Samet'in itirafı böyle değildi ve başka bir bölümün içindeydi. Ben onun itirafını sadece ona özel olmasını istedim. Nedeeeennn? Çünkü o, Samet! 😍😍😍 Aşk ile amin.. ❤❤🙊
Neyse umarım beğenirsiniz.. Keyifli okumalar.. ❤
-SAMET-
"Mis kokan yasemenler, manolyalar gelincikler ne güzel, ne güzel, ne güzel, ne güzel yanakta öpücükler! Ne güzel.." İçimdeki mutluluğun dışarı yansıması kulağıma dayalı telefonun hoparlöründen çıkan sesle bilinmeyen diyarlara yol aldı. "Samet kime diyorum?" Telefonun açıldığını bile fark etmeyecek bir ruha bürünmüş olmamın tek suçlusu Yasemin'di.
"Sanat güneşimi batırdın Yasemin! Mutlu musun?" Cilveli kıkırdaması kulağıma doldu, oradan bütün bedenimi titretti. Yağmur altında ıslanan kedi gibi tüylerim diken diken olurken, az önce sanki nenem kıkırdamış gibi, "Neden aramıştın?" dedi. Ulan bu hatundaki nazı niyazı ikiyle çarpar dörde böler oradan bir güzel evire çevire şaapmasını bilirdim ama susmak zorundaydım.
"Neredesin?" Ses tonumun artistik mafya gibi çıkmasına özen göstersem de, daha çok ergenlerin kısık sesi gibi çıkmasıyla gözlerimi devirdim. "Taksi bekliyorum. Evin önündeyim." Şoförün buradayken, taksiye binmek ne demekti diye sorarlardı adama. Bende sordum. Cevap vermedi.
"Ayrılma bir yere beş dakika sonra oradayım!" Yasemin neden, nasıl gibi soruları sormak için ağzını açtığı anda telefonu kapattım. Suratına kapatmış sayılmazdım. Konuşmanın bir şekilde sonlanması gerekiyordu. Beş dakikalık dediğim mesafeyi roket atar hızında iki dakikaya düşürdüm. Sokağın köşesini döndüğüm anda radarıma giren eşsiz güzellik, kaldırımın kenarında beni bekliyordu. Arabayı önünde durdurdum ve onun tarafında kalan camı sonuna kadar indirdim. Yasemin hafifçe eğilerek gözlerini benim gözlerimle buluşturdu. Gözlerine yandığım..
"Binmeli miyim?" Şimdilik sen bin, sonrasında ben sana binerim, sonra hep beraber binişiriz gibi detaylı fantezilerimi dile getirmemek için gülümsedim. Gülümsemem biraz coşkun kıvamında olunca Yasemin kaşlarını çatmakta geç kalmadı. "Bakışların gerekli cevabı verdi. Teşekkürler!" Akıllı kadınlara bayıldığımı söylemiş miydim? "Bin güzelim, bin yavrum! Korkma zararsızım. Şimdilik!" Yasemin'in gözlerinde şimşekler çaktı. Gök gürüldedi. Birazdan yağacak sağanak yağmurun sinyallerini çakıyordu. Uzun saçlarını havaya doğru savurdu. Savurmanın etkisiyle saçlarından süzülen kokusu usulca burnuma doldu, ciğerlerimi istila etti. Ah bu koku, bu ten, bu dokunuş.. Ah bu delilik, sarsar bedenimi.. Yok olmak zamanı şimdi..
"Bugün pek bir sanatsever gördüm seni. Hayır mı?" İçimden geçirdiğimi dışımdan söylemek bazen işe yaramıyordu. Bu kadını romantik yapmak kaç yıldan başlardı? Bence genlerinde bir pürüz vardı. Abisine bak, bacısını al!
"Nereye gidiyoruz?" Seni şaapmaya desem ne derdi acaba? Desem mi, demesem mi? Demeli miyim, dememeli miyim? İçimdeki şeytan, haykır dağlara taşlara sana bunlar yakışır aslanım diyordu. Meleğim ise azcık edep öğren, kızı ürkütme sonra şaaparsın diyordu. Meleğim bile bana ayak uydurmuşken ben iflah olmazdım arkadaş!
"Rahat konuşabileceğimiz bir yere.." Ben sana aşkımı itiraf edeceğim, sen bana karşılık vereceksin. Sonra ben seni öpeceğim, sonra sen yine bana karşılık vereceksin. Karşılıklı karşılama oynayacağız. "Samet iyi misin?" Boş bakışlarım hızla yanımdaki kadının şaşkın bakışlarını buldu. Tekrar dikkatimi yola verdim. "Evet iyiyim. Hatta daha iyi olacağım. Sadece biraz konuşmaya ihtiyacım var." İçimde patlama aşamasına gelen saklı tuttuklarımı, yıllardır nasıl içimde barındırdığımı anlayamıyordum. Devamlı içimden, ona olan aşkımı haykırmak, deli gibi hoplayıp zıplamak, hatta ve hatta hevesine Yusuf'u bile dövesim geliyordu. Gittiğim yol yol değildi lakin o yoldan da kendimi bir türlü alıkoyamıyordum. Yusuf'un bizi öğrendiğinde vereceği tepkiyi günlerdir, gecelerdir düşünüyordum ama kesin bir netlik kazandıramıyordum. Korkum Yusuf'un beni dövmesi, hakaretler etmesi değildi. Korkum bana olan öfkesini Yasemin'den çıkartmasıydı. Onu benden kopartmasıydı. Belki de kardeşine sırt çevirmesiydi.. Her şey olabilirdi. Bu fani hayatta her şeyi anlayabilirdim, her şeyi çözüme kavuşturabilirdim. Fakat Yusuf'un öfkesiyle baş edemezdim. Gözü dönen dostumun durulması için tam anlamıyla mucizeye ihtiyacı vardı ya da benim bilmediğim bir öfke krizimin olması lazımdı.. Sonuç iki türlüde faciaydı..
Arabayı sahil kenarında sessiz sakin bir köşeye park ettim. Ellerim hala sıkı sıkıya direksiyonu kavrıyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Emniyet kemerini usulca açarak bedenimi, Yasemin'den tarafa çevirdim. Her hareketimi beklentiyle karşılıyor, gözlerinden yansıyan heyecanı ne konuşacağımı anladığını belli ediyordu.
"Yasemin?" Konuya giriş cümlem harikaydı. Adı dilime ne de güzel yakışıyordu.. Ürkek ceylanım maviş gözlerini kırpıştırdı. "Samet?" Siktir et konuşmayı tut kolundan bas bağrına diye iç sesime hak versem de, bu kadın her şeyin en güzelini hak ediyordu. "Ben seni çok deli manyak bir şekilde arzuluyorum!"
Pes! Bu kadarına da pes! En güzelinden kastım kesinlikle bu değildi! İnsan kendisine tekme atabilme yeteneğine sahip olsaydı şuan kendimi tekme komasına sokardım. Yasemin'in gözbebekleri resmen avuçlarıma fırladı. "Dur bir saniye! Demedim say! Tamam mı? Ben öyle bir şey demedim! Dur baştan alıyoruz!" Boğazımı temizleyerek, İstiklal Marşını okutan beden hocası kıvamında gözlerimi ufuklara diktim. Nedensizce elim havaya süzüldü. Sanki notalar eşliğinde aşkı ilan edecektim.
"Şimdi delireceğim! Ne diyeceksen de be adam! Çatladım burda! Ayrıca arzuda kim? Bana bak Samet eğer beni arsız oyunların için kandırıyorsan yemin ederim abimin tüfeğiyle alnının çatısından vururum!"
Kelime-i şahadet böyle gibi zamanlarda getiriliyordu değil mi? Öyle böyle değil, yutkunuşlarım koca sahilde yankılandı. "Arzu mu kim?" diye mırıldandım. Ah benim saf yârim! Arzu benim göbek adım, şehvetse soyadım dememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ayrıca Yusuf'un tüfeği mi vardı?
"Var tabi ki! Hiç göremedin mi?" Yine farkında olmadan dışımdan sorduğum soruya cevabımı aldım. "Görmedim!" Safça başımı kaşırken, surat ifadem nasıl bir hal aldıysa Yasemin'in yandığım dudakları iki yana doğru kıvrıldı. "Belki de onu görecek kadar sinirlendirmemişsindir." Demek istedi ki çok merak etme yakında göreceksin! "İyi bir çocuk olursam şeyi de görebilir miyim Yasemin?" Şeyden kastımı herkes anlarken, kadınımın da anlamasını umut ettim. O mavi gözleri yine vampirlerle yarışır düzeyde kızardı. "Tamam sustum!" Kaç yaşındaydım Allah aşkına? Çocuklar gibi büzdüğüm dudaklarımı öpte barışalım demek istesem de sustum.
"Artık itirafını yapacak mısın? Yoksa ben zorla mı yaptırayım?" Cesaretler aşkına! "Kızım sen yürek mi yedin? Hayırdır ya! Rolleri değiştik de benim mi haberim yok?" Sesim arabanın içinde yankılanarak kayboldu. Yasemin kıstığı gözleriyle durum analizi yapar gibiydi. Konuşmadan önce dudaklarını ıslattı.
"Yıllardır içimde dile gelmeyi bekleyen onca kelime, onca cümle varken sence susmam doğru olur mu?"
Bu kadın benim olmalıydı, net! Suratımda oluşan aptal sırıtış, büyüdükçe büyüyordu. Ona olan duygularımın karşılığını almak bende tarifi imkansız bir hal aldı. Konuşamıyordum. Düşünemiyordum. Nefes almaktan başka bir yaşam belirtim bile yoktu. Yasemin o an elini bacağının üzerinden çekti ve bana doğru uzattı. Elimi tuttuğu anda, farkında olmadan tuttuğum nefesi hızla bıraktım. İnsanın eli uyuşur muydu? Uyuşursa neden uyuşurdu? Şimdi bu saçma soruları sormanın ne yeri ne zamanıydı.
"Samet? Rahat olur musun lütfen? Ben yıllardır bu anı bekliyorum. Ama iyi ama kötü aklından, kalbinden, benliğinden geçen her düşünce kırıntısını bile duymaya ihtiyacım var. Benden bunu esirgeme.."
"Bütün benliğim sen olmuşken, benden kötü bir söz duyma ihtimalin var mı?" Elimi tutan eli kasıldı. Duruşumuzu değiştirerek iki elimle bu sefer ben kavradım, ömür boyu tutmaya yemin ettiğim ellerini..
"Hep merak ederdim, insan nasıl aşık olur diye? Veyahut aşık olduğunu nasıl anlar? Can yakar mı? Mutlu eder mi? Bütün hayatını aşık olduğu kişiye göre şekillendirebilir mi? En önemlisi kendi benliğinden bile vazgeçebilir mi diye.." Tek soluk alacak şekilde duraksadım. Yasemin daha şimdiden yaş dolan gözlerini kırpıştırdı. "Ben seni tek bir fotoğraf karesinde gördüm Yasemin. Daha on dokuz yaşındaydım. Ondan öncem hiç olmamış gibiydi. Ondan sonramda olmayacak gibi hissettirdi. Gözlerindeki gülümsemeyi kıskandım. Fotoğrafı çeken kişiyi kıskandım. Bana bakıp öyle gülmeni diledim. O güzelliği ben resmetmek istedim. Ama yapamadım.."
Gözlerinden usulca akan yaş damlalarını parmak uçlarımla yakaladım. İlk ve son ağlaması dedim. İlk ve son!
"Yasemin, ben çok matah bir adam değilim. Değildim. Bana aşıktın ama gününü gün ettin diye kızabilirsin, beni reddedebilirsin, küfürler edebilirsin. Tek pişmanlığım inan böyle deli dolu bir gençlik geçirmekti. Zamanı geri alamam, yaşadıklarımı yapmamış gibi gösterip seni kandıramam, yaptıklarımı silip sana tertemiz bir geçmişim var diyerek yalan da söyleyemem!" Bu bu kadar zor olmamalıydı.. Cümlelerim boğazımı resmen yırtarak, kanatarak çıkıyordu..
"Benim kimsem yok Yasemin! Benim bu dünya da sırtımı güvenerek yasladığım o üç adamdan başka kimsem yok! Birini de sanırım kaybedeceğim.." Bunu söylememeliydim. Lanet olsun söylemek istediklerimi dile getiremiyordum. Aldığım nefesler artık ciğerimi sızlatıyordu. Birkaç yaş tanesi daha yakaladım. Yasemin kaybedeceğim kişiyi sorma gereği bile duymadı. Anlamaması için aptal olması gerekiyordu. Gözleri hayır kaybetmeyeceksin derken, başını onaylarcasına sağa sola doğru salladı.
"Sende farkındasın güzelim. Girdiğimiz yol biraz çetrefilli. Az önce dediğin gibi abinin tüfeğiyle tanışmam olası bir ihtimal!" Dudaklarımda ruh halime inat bir gülümseme oluştu. "Sus lütfen! Abimde anlayacaktır!" Evet anlayacak ama anlayana kadar bir taraflarıma mart karını yağdıracaktı!
"Ben çok yoruldum Yasemin. Kimsesizlikten çok yoruldum. Bana ortak ol! "
Harika! Kurbanda danaya girer gibi, hatuna ortaklık teklif ettim. Bendeki romantiklikte bu kadardı. Belli bir süre sonra romantiklik üreten tarafım yetersiz bakiye diyordu. Yasemin az önceki ağlamasına inat, beklenmedik bir şekilde kahkaha attı. Bildiğiniz yüksek volümde bir kahkaha attı. Hatun delirdi iyi mi?
"Kızım çok mu komik dediklerim?" Vallahi bozuldum. Billahi bozuldum. Ben burada namımı ayaklar altına alıyorum, benden beklenmedik bir şekilde içimdeki romantikliği gün yüzüne çıkartıyorum hatun dalga geçer gibi gülüyordu! Olacak iş değildi!
"Biran ne düşündüm biliyor musun?" Gözlerinin içine ne düşündün dercesine baktım. "Çocuklarımızı!" Kalp sektesi! Çocuk dedi. Hayır çocuklarımızı dedi! "Ço ço ço çocuk, çocuklarımızı mı?" Ço diye bir notanın varlığını keşfettim. Dudaklarımın arasından çıkan tınısı güzeldi. Mala bağlayan beynim düşünme yetisini geri kazanmaya çalışıyordu.
"Bir taneyle sınırlı kalmayacağız herhalde? Yani ben sendeki performanstan ikiz, üçüz falan bekliyorum!" Amin! Aşk ile amin! Böyle duaya amin denmez miydi? Adaklar adanmaz mıydı? Şükür namazları kılınmaz mıydı?
"İki erkek bir kıza ne dersin? Orta şekerli, ballı kaymak, yeme de yanında yat!" Suratımdaki aptal sırıtış Yusuf'un tüfeğini anımsamasıyla son buldu. "Yalnız o çocukların olması için, hayatta kalmam gerekiyor biliyorsun dimi?" Yani Yusuf en iyi halden beni öldürmezse kör topal idare edebilirdim. Lakin iş farklı bir boyuta taşınırda hadım edilme olayına gelirse, hayalini kurduğum iki oğlum ve bir kızıma veda etmek zorundaydım! Yasemin gözlerime öyle bir baktı ki, bütün bedenim titredi. O bakışlar aşk doluydu.. O bakışlarda bağlılık yeminlerinden başka hiçbir şey yoktu. İçimden beni reddetmemesi adına bildiğim bütün duaları ediyordum. Birden bir şey oldu. Yasemin dudaklarını araladı ve ölüm sebebimi resmen tek solukta söyledi..
"Seni seviyorum be adam! Vallahi bak! Dünyaları al karşına desen, saniye düşünmem! Öyle deli seviyorum.."
'Ölürüm ulaaaan!' diye bağıran o öküz bendim. Arabanın camlarını sesimle sarsan o öküzde bendim. Yasemin'i bağrıma sokup nefessizlikten öldürecek olanda bendim!
"Seviyorum ulan! Çok seviyorum! Yasemin sana olan aşkım bir saniye benden, bu bedenden eksilirse.." Nefesim kesildi sustum. Yasemin umutla gözlerime baktı. Yanağının kenarında oluşan cehennem çukurlarını, gözlerimin içine soktu. Orada o an için can vermek istedim. Cümlemin sonunu hevesle bekliyordu. Sabırsızlanıyordu. Aldığı nefesinden bile belliydi. Eh madem benim gibi adamı hayatında istiyordu, benim arsız oyunlarıma da katlanacaktı! Sonuçta romantiklik yetersiz bakiyedeydi!
"Bir daha şaaapmak mümkün olmasın, Yasemin!"
-Bölüm Sonu-