PORTAKALLI SÜT | Texting

By galaksininmilkasi

6M 404K 73.2K

Bilinmeyen: Portakallı olsun. Ekin: Ne? Bilinmeyen: Süt diyorum, portakallı olsun. Ekin: Hangi galakside böyl... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
İS'İN HİSSİ
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
7.6
7.7
7.8
7.9
• Özel Bölüm •
Röportaj
Canandan;

8.0 (Final)

71.7K 3.9K 3.1K
By galaksininmilkasi

-02.02.18

Ed Sheeran - Perfect

Bölüm sonuna yazdığım notu okuyun lütfen.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar. ♡

💦

1 hafta sonra

"Geldiğimizden beri hiçbir şey yemedin. Halbuki pizzayı çok seversin." dedi, elindeki pizza dilimini ısırırken.

"Canım istemiyor," dedim, son birkaç gündür ağlamaktan kısılan sesimle.

Evet, ağlamıştım.

Çünkü Ceyhun intihar etmişti.

O gün aklıma geldikçe ölüyor gibi hissediyordum. Aldığım nefes boğazımda düğümleniyor bedenimin nefessizlikten yanmasına sebep oluyordu. İçimde yanan büyük bir yanardağ vardı sanki. İlk kimi görsem patlayacak, kavurucu ateşimle herkesi yakacakmış gibi hissediyordum. Canım yanıyordu. Onun eski halleri aklıma gelince gözlerim karıncalanıyordu. Tabii ardından bitmek bilmeyen göz yaşlarım. Bir haftadır ölü bir insan gibi etrafta dolanıyordum. Bana kalsa gün boyu evde yatacak ve asla sıcacık yatağımdan çıkmayacaktım. Ekin ise sürekli buna mani oluyordu. Her seferinde beni boş bırakmıyor, birlikte vakit geçirmemizi sağlıyordu. Anlıyordum. Yanımda olduğunu hissettirmek istiyordu. Bunu zaten biliyordum.

O gece, Ekin'lerden hızla çıkıp nerdeyse benim evimin olduğu tarafa 20 dakikada varmıştık. Ceyhun'un evi benden biraz daha uzak olunca, bu mesafe Ekin'in evi sayesinde daha da uzamıştı. Reyhan teyzenin surat ifadesini ömrüm boyunca unutamayacaktım. Çaresiz hallerini, ağlamaktan kızaran gözlerini hiç unutamayacaktım. Ceyhun, kötü bir şey yapmıştı. Arkasında ona değer verenlerin ne hissedeceğini düşünmeden bencilce davranmıştı. Ona kızgındım. Şu an yaşıyor olsaydı ilk önce sımsıkı sarılır, daha sonra ise yumruklarımı böyle bir şeye kalkıştığı için durmadan yüzüne geçirirdim.

Onu banyoda kanlar içinde bulmuştuk. Banyodan gelen sesler ise büyük bir ihtimal onun dolaptaki her şeyi yere savurmasıyla çıkmıştı. İlk önce sol bileğini kesmeyi denemiş ama beceremeyince sağ bileğini daha kötü yaralamıştı. Aklıma gelen görüntüyle tekrar gözlerime iğne batıyor gibi hissetmiş istemsizce kirpiklerimi kırpıştırmıştım.

Ceyhun'u hastaneye yetiştirmiştik. Ama nafileydi, zaten yol boyunca kanaması durmamış, nabzının yavaş yavaş durmasına kendim şahit olmuştum.

Kucağımdaydı.

Kalbinin yavaş çarpıntısı hissetmiştim.

O duygu o kadar tarifsizdi ki, hayatımda asla bir daha tatmak istemiyordum.

Arabada çığlık çığlığa ağlamış, kucağımdaki Ceyhun'u uyandırmak için sürekli sarsmıştım.

Sonuç olarak, uyanmamıştı.

Hepimiz hastanede mahvolmuştuk. Herkes bir köşede transa girmiş gibi ağlıyordu. Reyhan teyze, ben, Ekin hatta o gün Can ve Canan da ordaydı. Bu aralar ona karşı öfkeliydim.

Çünkü bu olanlardan ondan başka kimseyi suçlu bulamıyordum.

Zaten onu banyodan, Ekin'le birlikte dışarı taşırken önümüze gelen ilk taksiye atlamıştık. Ambulansı aramamıza rağmen karşımıza çıkan taksiyi geri çeviremezdik. Taksideyken fark ettiğim diğer ayrıntı ise, Ceyhun'un cebinden düşmekte olan kağıt parçasıydı.

Canan'a son kez mektup yazmıştı.

Tabii ki mektubu Canan'a vermeyecektim. Birkaç gün önce kendime geldiğimi düşünerek mektubu okumuştum.

Ondan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğinden bahsediyordu. Artık dayanamadığını, ayrıca Canan'ı her görüşünde içine bir şey oturduğunu, canının sürekli yandığını yazmıştı. Mektubu okudukça daha da kötü olmuştum.

Göz altlarım birkaç gündür mosmordu. Ayrıca gözlerim ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Makyajla kapatmaya bile çalışmıyordum. Çünkü kendimi fazlasıyla yorgun ve bitkin hissediyordum. Nerdeyse olmayan enerjimi makyaj gibi gereksiz bir işle harcama niyetinde de değildim.

Ekin'e her şeyi detaylıca anlatmıştım. Zaten üstünkörü bazı şeyleri biliyordu.

Gerçi sadece Ekin değil, Canan'ın da her şeyden haberi vardı. Ona her şeyi anlatmış, mektuptan da birkaç bir şey söylemiştim. Gösterdiği ilk tepki şaşkınca gözlerimin içine bakması ve sanki tüm dünyası başına yıkılmış gibi inanmadığını söyleyen tiz çığlıklarıydı. Öğrenmeden önce o da aynı benim gibi ağlamıştı. Onunda şu an en az benim kadar kötü olduğunu biliyordum. Fakat ona vereceğim desteği kendimde bile bulamazken, onu teselli etmeye çalışmak saçma olurdu. Benim yanımda Ekin vardı, peki ya onun?

Ah Can, onun yanında bile olmamıştı. Birlikte hastaneye gelmişlerdi fakat en az yarım saat sonra Can'nın, işleri olduğunu söyleyerek gittiğini göz ucuyla görmüştüm. O günden sonrada görmemiştim zaten. Ben daha Canan'ı bile görmemiştim ki, onu göreyim. Sanırım araları bozuktu. En başından beri böyle olacağını biliyordum. Can'la bu kadar yakınlık kurmasaydı belkide bunların hiçbiri yaşanmayacaktı. Canan'a karşı gerçekten kızgındım. Onun hiç iyi olmadığını biliyordum. Biraz olsun onun içinde içim yanıyordu. Yanında değildim bikere. Şu an yalnızdı ve acı çekiyordu. Ben de çekiyordum. Peki biz ne yapıyorduk? Konuşmuyorduk.

Onunla kavga ettim, her şeyi anlattıktan sonra duramadım ve tüm öfkemi ona patladım.

Bir nebze olsun pişmandım. Kaç senelik arkadaşımdı sonuçta. Fakat bu sefer bencil olmayı, onun her şeyden ders almasını tercih ettim. Devamında ne olacağına karar verememiştim henüz.

Düşüncelerimden sıyrılıp bir süre kendime gelmeye çalıştım. Ekin'in bana karşı endişeli bakışlarına zoraki bir gülümseme gönderdim. Aç değildim ama, ne yapabilirdim ki? Zaten onun sayesinde kilo bile veremiyordum. Hatta iki kiloyu çoktan almıştım. Sürekli kendisine öne sürerek, zaafımdan yararlanıyordu.

"Kırma beni, hadi güzelim." dedi, yine aynı şeyleri yaparak. Al işte, şimdi nasıl hayır diyebilecektim?

"Zaten seni hiç kıramadığım için her şey başıma geliyor. Baksana şuna kilo aldım," dedim, hüzünle vücuduma bakarak. Bir süre beni inceleyip, kısa bir kahkaha attı.

"Sen her halinle güzelsin." dedi, işte buna alışamıyordum. Kızaran yüzümü saklamak için bakışlarımı ondan kaçırıp yüzümü eğdiğimde kıkırdamasını duyabilmiştim.

"Çok kötüsün."

"Ne, kötü bir şey mi dedim?" kocaman sırıtıyordu.

"Demedin bir şey." dediğimde hala ondan bakışlarımı kaçırıyordum.

"Tamam, tamam. Bitir hadi dilimini." kaşlarıyla pizzayı işaret etti.

Gülümseyerek onu onayladım. Gerçekten çok acıkmıştım. Bunu ikinci dilime geçerken fark etmem, Ekin'i güldürmüştü.

Kısa bir süre sonra pizzamızı yemiş, kolalarımızı bitirmiştik. En son biraz daha oturmak istediğimden Ekin beni kırmamış, birde kahve sipariş etmişti.

Sıcak kupayı dudaklarıma yakınlaştırıp küçük birkaç yudum aldım. İçtiğim kahvenin bile tadını alamıyordum. Derin bir nefes alıp kupayı masaya bıraktım. Ekin, hem kahvesini içiyor hem de telefonuyla ilgileniyordu. Ciddi bir şey olduğu belliydi. Onu rahatsız etmek istemedim. Sakince kafeyi inceledim. Kahve tonlarındaki koltuklar krem rengi duvarlara eşlik etmiş, antik tablolar ise çok güzel bir uyum yakalamıştı. Havası gerçekten içler açısıydı. Gözlerim insanları izlerken tüm bedenim bir anda gerilmişti. Çünkü şu an Canan'la göz göze gelmiştik. Kötü görünüyordu. Yüzü solmuş, bedeni zayıflamıştı. Saçlarını öylesine bir topuz yaparak, onun hiç tercih etmediği pantolan tişört ikilisini giymişti. Kaşlarını çatarak alayla güldü. Buraya doğru gelirken, yerimde kıpırdandım. Onunla konuşmaya hazır değildim.

"Vay, Okyanus hanım bakıyorum da keyfin yerinde," diyerek, önümde duraksadı. İğneleyici lafları içimde bir sızı oluştururken derin bir nefes aldım.

"Ne keyfinden bahsediyorsun Canan?"

"Bilmem? Böyle rahat rahat oturmalar, kahve falan içmeler. Sen baya her şeyi kolayca atlatmışsın." diyerek, beni öfkelendirdiğinde oturduğum sandalyenin kulplarını avuçlarımda sıkıştırdım. Böyle düşünmesi canımı yakmıştı. Dışardan bakılınca gerçekten de çok mu rahat görünüyordum?

"Düzgün konuş. Nasıl böyle bir imayla konuşabiliyorsun sen?"

"İstediğim gibi konuşurum! Burada suçlu varsa o da sensin!"

"Ben mi suçluyum? Senin yüzünden öldüğünü ne çabuk unuttun?" dedim, sinirle. Yerimde daha fazla duramamış karşısına geçerek ayaklanmıştım. Ağzımdan çıkan sözler bir dengesini bozup yerinde sallanmasına sebep olduğunda onu hayal kırıklığına uğradığının farkındaydım. Sanırım bu biraz ağırdı. Pişmanlıkla dudaklarımı birbirine bastırmam umurunda olmamıştı.

"Ben en azından onu mutlu ediyordum! Beni seviyordu, her hareketim onu mutlu ediyordu! Peki sen? Onu hiç mutlu ettin mi? Ne zaman ona destek oldun? Hiçbir zaman," tükürür gibi söylediği sözler kalbimi kırmıştı. Oysa söylediklerinin hiçbirinin doğruluk değeri yoktu. Kendisi de Ceyhun'a ne kadar çok destek verdiğimi biliyordu sadece kabullenmek istemiyordu.

"Vicdanını rahatlatmak için beni suçlamaktan vazgeç! Ben her zaman onun yanındaydım. Hep benim yanıma gelir, omzumda ağlardı! Acı çekiyordu. Bana sürekli kalbinin cayır cayır yandığını söylüyordu. Kimin yüzünden? Senin! Bencilin tekisin! Hâlâ kabullenemiyorsun. Ben her gün onun mahvolduğunu gördüm! Her gün gözlerimin önünde zayıfladığını, yorulduğunu gördüm! Anladın mı? Bunları ben gördüm! O kadar çaresizdi ki, ne yapacağını bilmiyordu. Onu bu hale sen getirdin! Onu bu bok çukuruna sen itekledin! Gözlerinin önündeki adamı görmedin, ya? Resmen onu yok saydın. Sen hiçbir zaman onun yanında değildin, Canan. Sen hep, onun senin yanında olduğuna kendini kandırıp, her zaman da Ceyhun'un senin yanında olacağına inandın. Yanılıyorsun. Hiçbir şey senin istediğin gibi olmuyor! Artık dünyanın kendi etrafında döndüğünü inanmaktan vazgeç!" diyerek, nefes nefese kaldığımda çoktan ağlamaya başlamıştım. Göz yaşlarımı durduramıyordum. Ekin kolumdan tutup, beni sakin olmam için uyarırken olanları kavrayamıyordum.

Canan hıçkırarak ağlamaya devam ettiğinde, hızla gözyaşlarını sildi. Gözlerimin içine bakıp, "Hiçbir şey bilmiyorsun..." diye fısıldadı. Fısıldamasına rağmen onu duymuş ve ne demek istediğini anlamadığım için kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım. Tekrar konuşmak için dudaklarını aralayıp bir şey söylemek istedi, fakat ardından hiçbir şey söylemeden hızla yanımdan ayrıldı. Kafedeki herkes nerdeyse bizi izliyordu.

Dudaklarımdan bir hıçkırık firar ettiğinde, yerimde sarsılmıştım. Dengem bir anda bozulmuştu. Ekin beni belimden yakalayıp, oturduğumuz yerdeki paltolarımızı aldı. Ardından, hesabın ne kadar tuttuğunu bilmediği için büyük bir miktar parayı kahve kupasının yanına bıraktı. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Sanki her şey üzerime geliyor, yoğun bir karanlık beni yutuyor gibi hissediyordum. Zaten öyle de olmuştu. Ben karanlığa gömülürken, Ekin zar zor bedenimi son anda yakalamayı başarabilmişti.

💦

5 yıl sonra

"Çık artık dışarı," dedim, nerdeyse yarım saattir bekliyordum. Altı üstü elbise seçecekti birde.

"Tamam, çatlama. Sen hemen beğeniyorsun. Ben öyle miyim?"

"Hayır," diyerek, gözlerimi devirdim.

"Devirme şu gözlerini bir gün yerinden çıkacak," dedi, kabinden çıkmış beni dikizliyordu. Omuz silktim.

"Bu güzel olmuş, Canan." dedim, nerdeyse seçtiği onlarca elbiseden sonra bunu gerçekten beğenmiştim. Sade ve şıktı. Gece mavisi, üstü dar ve sonra belinde bollaşan olan eteği vardı. Hemen dizinin üzerinde bitiyordu zaten. Bence ona çok yakışmıştı.

"Ben de çok beğendim, bunu alıyorum o zaman." dedi, aynada kendine bakarken. Kafamı sallayarak onu onayladım. Üzerini değiştirmek için kabine girdiği sırada telefonumdan bildirim sesi gelmişti.

*

Ekin: Nerdesiniz?

Okyanus: Hâlâ mağazadayız.

Ekin: Canan bir kıyafet
seçemedi değil mi?

Okyanus: Aynen.

Zaten şimdi üzerini
değiştiriyor.

Ekin: Tamam,
ben dışardayım.

Okyanus: Tamam.

*

Telefonu cebime koyup, yanımdaki elbiseyi alarak ayaklandım. Tam o sıra Canan da kabinden çıkmıştı. Birlikte elbiseleri kasaya götürüp ücreti ödedik. İki gün sonra üniversitenin mezuniyet balosu vardı. İkimizde aynı üniversiteyi tutturmak için çok uğraşmıştık. Bölümlerimiz faklı olsa bile hala görüşebiliyorduk. Canan her zaman ki gibi gardırobunda hiç kıyafet olmadığını söyleyerek alışverişe gideceğiz diye tutturmuştu. Onu kıramamıştım. Şimdi de sabahtan beri kıyafet almak için mağaza mağaza gezmiş sonunda içimizi rahatlatan bir şeyler alabilmiştik.

Birlikte mağazadan çıkıp, merdivenlere ilerledik. "Aç mısın?" diyerek, ona döndüm. Elindeki poşetlerle cebelleşiyordu.

"Açım tabii ki, birde bütün poşetleri bana yükledin. Hepsini nasıl taşıyacağım?" dedi, hayıflanarak. Tam ona yardım etmek için arkama dönecektim ki, Ekin bir anda çıkagelip Canan'ın elindeki birkaç poşeti almıştı. "Sana yardım edeyim." dedi, bana göz kırparak. Gülümsedim. Zaten onu gördüğüm an gülmemek elimde değildi.

"Sağol Ekin ya, sen de olmasan bu cadı sevgilin hepsini bana taşıttıracaktı." dedi, gözlerini kısıp dik dik bana bakarak.

"Abartma Canan, Burger King'e kadar taşıyacaktın sadece." dedim, onu umursamadan.

"Açız galiba,"

"Evet ya bir hamburger yiyelim dedik," dedi, Canan elindeki yüklerin azlığından verdiği rahatlıkla konuşurken. Canan, önden önden yürürken ben, Ekin'in yanında yürümeye başladım.

"Ağırsa alayım birkaç tane,"

"Neden Canan'dayken almadın?"

"Uf, boşver sen onu. Anca dırdır yapıyor. İki dakika taşısa kolu kopcak sanki." dedim, homurdanarak.

"Benim kolum kopmasın yani? Kıyamaz mısın yoksa?" diyerek, alayla güldü.

"Kıyamam dememi mi bekliyorsun?" dedim, imalı bir ses tonumla.

"Yani,"

"Kıyarım," diyerek, yürüyen ayağına sertçe bastım. Bir anda acıyla inlediğinde gülümseyerek onun önünde ilerlemeye başlamıştım. Onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu.

"Harbiden kıydın ya,"

Hayır, sanki daha önce yapmadığım şey. Neden bu kadar şaşırıyorsa artık. Ne yani sırf sevgilim diye kıyamaz mıydım?

Kıyardım. Kıydımda zaten.

💦

Vee final. 🥺

PS'yi uzun zamandır yazıyorum. Gerçekten çok uzun bir zamandır yazıyorum ve hiçbiri düzenlerken ki kadar keyif vermedi. Evet çoğu zaman keşke düzenlemeye başlamasa mıydım, nasıl yapacağım, nasıl bitireceğim dedirtti ama yine de bir yıl içinde düzenlemeyi bitirdim. En azından bu halimi içimi daha çok rahatlatıyor.

Eğer hâlâ aklınıza takılan bir şey varsa sormaktan çekinmeyin.

Ayrıca lütfen Canan için Acıma Sız'ı okumadan eleştirmeyin, yorum yapmayın. Okumak istemiyorsanız eğer en azından Final ve Gelen Mesajlar bölümüne göz atmanızı isterim. Belki konuya öyle daha iyi hakim olursunuz.

Şunu da söylemek istiyorum. Wattpad gerçekten çok büyük bir platform ve burada çoğunuzun kitap yazdığını ve okunması için çabaladığını da biliyorum. Bu bir fırsat, belki böyle şeyler söylemek pek haddim değil ama yine de vazgeçmeyin elbet bir gün başarılarınız gün yüzüne çıkacaktır.

Ve lütfen size dayatılmış olan kalıplardan kurtulun. PS'nin 'klasik wattpad kitabı' kategorisine girdiğinin farkındayım. Ama buna bence bu kadar takılmayın. Klasik aşk dizisi de olur, klasik bir resim de olur, klasik bir kitapta olur. Zaten önemli olan klasik olsa bile senaristin ya da yazarın kendi kurgusudur, kendi kaleminden çıkan kelimelerdir.

Klasik olsa bile bunu özgün yapan benim kalemim, benim düşüncelerim.

Bu süreçte yanımda oldunuz, gerçekten bana karşı yaptığımız yorumlar, mesajlar beni çok mutlu etti. Her zaman sizden destek aldım. Teşekkür ederim, desteğiniz için.

İs'in Hissi'ne ve Bir Çift Gökyüzü'ne bölüm atmaya devam edeceğim. Hatta farklı düşüncelerim de var, bir fanfiction yazmak gibi. O yüzden sizin desteğinizi diğer kitaplarımda da görmeyi isterim, bu beni çok mutlu eder.

Çok mu şey yazdım kmnşsmxdhjk

Neyse, son olarak kendinize çoook iyi bakın. Bir şey danışmak ya da öylesine sohbet etmek isterseniz mesaj kutum ve instagram hesabım her zaman size açık.

Hesaplarım; renren_akblt, xmordunyaren

Sizi çok seviyorum. 🧡

Diğer  kitaplarımda görüşmek üzere,

Hoşça kalın.


Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 127K 67
Ela: Ruh hastası mısın sen, ne diye kafa atıyorsun çocuğa ? Alef: Ruhu'na hasta olduğum doğru Alef: ve o it çok fena asabımı bozdu Ela yazıyor Görü...
6M 404K 84
Bilinmeyen: Portakallı olsun. Ekin: Ne? Bilinmeyen: Süt diyorum, portakallı olsun. Ekin: Hangi galakside böyle bir ürün var acaba? Bilinmeyen: Bilemi...
4.3K 546 50
Elimi kaldırıp kalbinin olduğu o noktaya koydum. "Ama kalbin acıyordu" annesine o gün öyle söylemişti. Bakışlarındaki o ifade değişirken buruk bir te...
13.9K 518 21
eğlencesine boş yazılmış bir kurgu kafa dağıtmalık okuyabilirsiniz