ÇETE

Από fundaayten

14.7M 545K 306K

*Nefret, aşka dönüşebilen güçlü bir duygudur* Annesinin tayini dolayısıyla İstanbul'a taşınmak zorunda kalan... Περισσότερα

Tanıtım
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57.BÖLÜM
58.BÖLÜM (FİNAL)
ÇETE- KARŞILAŞMA KAPAK
ÇETE2- ARBEDE KAPAK
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62.BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66.BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75.BÖLÜM
76.BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
80.BÖLÜM
81.BÖLÜM
82.BÖLÜM
83.BÖLÜM
84.BÖLÜM
85.BÖLÜM
86.BÖLÜM
87.BÖLÜM
88.BÖLÜM

30. BÖLÜM

188K 9.2K 3.3K
Από fundaayten

Bade, gözleri ağlamaktan şişmiş bir halde karşımızda duruyordu. Onu burada bu şekilde gördüğüm için şaşkındım. Barlas da öyle... Bir anda Barlas'a sarılıp başını göğsüne yasladı. Bu bile yolunda gitmeyen bir şey olduğunu anlamama yeterdi. Onu ilk defa bu kadar kötü bir halde görüyor ve neler olduğunu çok merak ediyordum. Birine mi bir şey olmuştu acaba? İçim korkuyla dolmuştu. "Barlas, bana yardım et! Ateş seni sevmediğimi anlamış. Bana gelip seni sevip sevmediğimi sordu. Sevdiğimi söyledim ama buna inanmadı. Neden yalan söylediğimi sordu durdu sürekli." 

Tekrar başını göğsüne yasladığında, "O seni sevmediğimi biliyor Barlas. Ben ne yapacağım şimdi? Yalanımın sebebini öğrenene kadar peşimi bırakmayacak. Nasıl söyleyeceğim ona? Bana yardım et lütfen!" Bir solukta ama ağlayarak anlatmıştı olanları. Barlas elini sırtına koymuş onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Kimseye bir şey olmadığı için rahatlamış görünüyordu ama Ateş'in bunu öğrenmiş olmasına da şaşırmış gibiydi. "Bunu nasıl anlamış?" Bade yanaklarını ıslatan yaşları elinin tersiyle silip başını hafifçe iki yana salladı. "Bilmiyorum." 

Belli ki Ateş benim söylediğimi söylememişti. "Şey..." deyip boğazımı temizlerken ikisinin bakışları da birden bana döndü, "Ben söyledim."Barlas'ın tek kaşı havaya kalkarken Bade kendini geri çekip şaşkınca yüzüme baktı. "Ne dedin sen?"

 "Bunu Ateş'e söyleyen benim," diye tekrar ettim. Kızacaktı biliyordum ama bu umurumda değildi. İkisinin birlikte olması için yapmıştım. Mutlu olmalarını istiyordum. Bade öfkelenmeye başlarken kafasını kaldırıp Barlas'ın yüzüne baktı, "Bu kız ne diyor Barlas?" Ellerini Barlas'ın belinden çekip bana doğru yaklaşmak istedi ama Barlas onu tutup durdurdu. "Sakın ona bir şey yapayım deme!"Bade'nin öfkeli bakışları üzerimdeyken, "Benim hayatıma burnunu soktu. Bunun hesabını soracağım!" diye bağırmaya başladığında sırtımı kapının eşiğine yaslamış ona bakıyordum. 

Öfkelenmekte haklıydı, onun hayatına karışamazdım ama karışmıştım işte. Hem de bunu isteyerek yapmıştım. Birlikte olmaları için, onları mutsuz görmek istemediğim için yapmıştım. Barlas onu benden uzaklaştırırken, "Kötü bir niyeti olmadığını biliyorsun!" diyordu. "Ona mı kalmış bunu Ateş'e söylemek? Neden benim hayatıma burnunu sokuyor ki? Bunu ondan kim istedi?" 

"Senin söyleyemeyeceğini düşündüğü için yapmıştır."

"Bana sevgilini mi koruyorsun? Yanlış yaptı Barlas, benim işime karışmakla yanlış yaptı!" Bade'nin bu kadar tepki vermesine çok üzülmüş, Ateş'e söylediğim için pişman olmuştum. Barlas, bana bir şey yapmaması için Bade'nin önünde duruyordu. "Belki de bu o kadar kötü bir şey değildir. Sence de Ateş'in gerçeği öğrenmesinin zamanı gelmedi mi artık?" 

 "Gelmedi. Gelmeyecek de!" 

 "Kendine de ona da bu kötülüğü yapma artık. Zamanı gelmişken anlat ona gerçeği."

 "Bana karışma Barlas!" Şu an karşısında arkadaşı olduğunu unutmuş gibi bağırıyordu."Karışmazsam asla mutlu olamayacaksınız." Barlas da bağırmıştı."Sana ne ya sana ne? Mutlu olamayacaksam ben olamayacağım, bu sizi neden ilgilendiriyor?" İkisi de birbirlerine bağırırken burada öylece duramayacağımı anlayıp onlara bir adım yaklaştım, "Bade bak..." Bana bakıp işaret parmağını kaldırdı, "Sen sus yoksa çok kötü olacak!" Onu dinlemedim ve konuştum, "Bunu Ateş'e söylediğim için özür dilerim ama sadece siz mutlu olun diye yaptım. Lütfen bunun için bana kızma. Barlas'a da öyle... O da sizin birlikte olmanızı istiyor." 

Bade öfkesinden gözlerini kırpıştırırken bana ters ters bakıyordu, "Hazır ona Barlas'ı sevmediğimi söylemişken neden bu yalanı söylediğimi de anlatsaydın ya!" Hâlâ kızgındı ve özür dilemem onu sakinleştirmeye yetmemişti. "Bunu yapmam doğru olmazdı," diye mırıldandım. Güldü, "Haa, bu yaptığın doğru yani?" 

Kafamı kaldırınca ben de sesimi yükselttim, "Belki doğru değil ama neden anlamak istemiyorsun, sizin için yaptım. Mutlu olun diye." Sert bakışları yumuşayınca sesli bir nefes verdi ve yüzünü yere eğdi. "Neden beni anlamıyorsunuz ya? Bunu ona söyleyemem. Üvey ağabeyimin beni taciz ettiğini ve bu çeteye ondan intikam almak için girdiğimi ona söylemek kolay mı sanıyorsunuz. Utanıyorum ya utanıyorum! Bunu söyleyecek olmak beni utandırıyor!" dediği an Barlas'ın sesi duyuldu. "Ateş!" 

Ateş birkaç metre ötemizde duruyordu. Yavaşça Bade'ye doğru ilerlemeye başladı. Bade korku dolu gözlerini ona dikmiş geri geri gidiyordu. Az önce söylediklerini duymuş olmasından korkuyordu muhtemelen. Şu an konuşmak istemediğini biliyordum. Arkasını dönüp koşmaya başlayınca Ateş de peşinden gitmek için adımlarını hızlandırdı ama Barlas kolundan tutunca durdu. "Dur Ateş, gitme peşinden." 

 "Bırak beni Barlas, konuşacağız!" dedi."Şimdi değil. Şimdi olmaz!" 

 "Bana bunu neden söylemedi?" 

 "Utandığı için söylemedi." Barlas, Ateş artık gerçeği duyduğu için ne sorarsa sorsun cevap verecekmiş gibi görünüyordu."Çetene gerçekten bunun için mi girdi?" 

 "Evet." 

"Seni sevmiyor, değil mi?" 

 "Hayır. O hep seni sevdi." Barlas'ın söylediği şeyle birden gözleri doldu. Mutlu olmuştu ama bunu sevdiği kızdan değil de Barlas'tan duyduğu için buruk bir mutluluk yaşıyordu sanki. "Bana neden yalan söyledi peki?" 

 "Çeteye girmesini istemeyeceğini bildiği için." Barlas konuşurken ona bakmıyordu, "Eğer beni sevdiğini söylerse ona engel olmayacağını biliyordu. " Ateş kafasını yere eğmiş düşünürken bir anda Bade'nin gittiği yöne doğru adım atıp, "Peşinden gitmem lazım!" deyince Barlas kolunu tutan elini daha da sıkıp onu yine durdurdu ve yüzüne baktı. "Hayır. Ona biraz zaman ver. Şu an iyi değil. Seninle konuşacak durumda da değil." 

"Konuşacağız, "Ateş, Barlas'ın gözlerine kararlı bir ifadeyle bakıyordu, "Ben onun seni sevdiğini düşündüğüm için hep kahroldum, acı çektim, yandım, kül oldum ama onu sevmekten hiçbir zaman vazgeçmedim. Şimdi onun da beni sevdiğini öğrenmişken beni durdurma Barlas. Bırak gideyim. Gideyim ki hem kendi acıma hem de onun acısına son vereyim. Çünkü şu an benim ona onun da bana ihtiyacı var. Bu yüzden konuşacağız," deyince Barlas kolunu bıraktı. Ona hak vermişti. 

Çektikleri işkence bugün bitmeliydi. Artık mutlu olma zamanları gelmişti.Ateş Bade'nin gittiği yöne doğru koşmaya başlayınca Barlas'a sarıldım. Nedense içim huzurla dolmuştu. Seviniyordum. Hissettiğim pişmanlık kaybolmuştu. İyi ki söylemişim diyordum. "Bugünden sonra birlikte olacaklarmış gibi hissediyorum." Yanağım Barlas'ın göğsünün üzerindeyken o da bana sıkıca sarıldı, "Ben de öyle."Kapının önünde öylece dururken üşüdüğümü hissettim. Hava soğuktu ve üzerimde kalın bir şey de yoktu. "Üşüyor musun sen?" 

"Hı hı," dediğimde, "İçeri girelim o zaman, daha fazla üşüme." Koltuğa oturduğumuzda beni kendine çekip kafamı göğsüne yasladığında yemek yapmak için topladığım saçlarımı açıp okşamaya başladı. Bu hareketi hoşuma gitmişti, gülümsüyordum.Aklından bir şeyler geçiyor gibi gözleri uzaklara dalmıştı. Kendi kendine konuşur kısık sesle, "Birbirlerini seven insanlar birbirlerinden uzak durmamalı," dedi. Ateş'i de Bade'yi de çok seviyordu ve nihayet mutlu olacakları düşüncesi onu da mutlu edip duygulandırmıştı anlaşılan. Bir an aklıma takılan soruyla kafamı kaldırdım. "Barlas sana bir şey sormak istiyorum."

 "Sor canım." 

"Çetin Aysun'dan mı hoşlanıyor?" 

 "Nereden çıktı o şimdi?"

 "Hiç, sadece merak ettim." Gözlerini hâlâ açık olan televizyona çevirip, "Bilmiyorum," dedi. Ona şüpheyle bakıyordum, "Emin misin?" Tekrar bana baktığında gülümseyerek boşta kalan elinin işaret parmağıyla burnuma hafifçe vurdu, "Nedense bana cevabını bildiğin bir şeyi soruyormuşsun gibi geliyor." Güldüm, "Evet biliyorum ve senin de bildiğini biliyorum." "Gözünden de bir şey kaçmıyor." 

 "Çetin bunu belli ediyor. Bugün herkes susarken gösterdiği tepki bile yeterdi anlamaya."

"Arkadaşın anlamıyor ama." Haklıydı ama Aysun'un şu an herhangi bir şeyi anlamasına imkân yoktu zaten. Anlasa bile umursayacağı son şey bu olurdu herhalde. "Normalde anlardı da... Olanları biliyorsun." 

"Onunla ne zamana kadar konuşmamayı düşünüyorsun?" Konu onunla ikimize gelince kafamı önüme eğdim. Bu konunun açılması canımı sıkmıştı, "Bilmiyorum. Sanırım akıllanana kadar."

"Ya akıllanmazsa?"Sesim kısık çıkarken, "İşte bunu düşünmek istemiyorum," dedim. "Sence o da Çetin'den hoşlanır mı?" Gözlerine  bakarak hevesle sorduğum soruya Barlas beni mutlu edecek bir cevap vermedi "Bunu senin bilmen lazım sonuçta o senin arkadaşın." 

"Evet, benim arkadaşım ama bunu bilmiyorum." 

"Belki onunla konuşmamaya devam edersen hata yaptığının farkına varır da artık kendi yaşına yakın birinden hoşlanır ve onunla çıkar. Ne dersin, olabilir mi böyle bir şey?" 

 "Aysun o adamlarla onlardan hoşlandığı için çıkmadı Barlas. Sadece daha iyi bir hayat yaşamak için çıktı." Yüzüm düşerken sesim hâlâ kısık çıkıyordu. "Çetin'in ona istediği hayatı yaşatamayacağı kesin. Bu yüzden ondan hoşlanır mı bilemiyorum." 

 "Ne yani Aysun'un zengin olmayan biriyle çıkmayacağını mı söylüyorsun?" 

 "Evet." Sonuçta o böyle yaşamaya alışmıştı. Bundan sonra da böyle yaşar diye düşünüyordum. "İnsan seçim yaparak âşık olmaz Öykü. Kimse âşık olacağı insanı seçemez. Aysun da seçemez. Zengin biriyle birlikte olmak isteyebilir ama bu Çetin'le olmayacağı anlamına gelmiyor. Eğer kalbinin onun yanında attığını hissederse bu sefer parayı önemsemeden onunla olabilir. Bunu bilemeyiz." Bunu o kadar isterdim ki. Onları birlikte görmek eminim en çok beni mutlu ederdi. "Çetin ne zaman söyledi sana Aysun'dan hoşlandığını?" 

 "Söylemedi, ben anladım. Sanırım şu an kimsenin bilmesini istemiyor. Belki kendi bile bunu bilmiyordur," deyip gülümseyince ben de gülümsedim. "Birlikte olmalarını isterim. Çok yakışırlar." Onları birlikte hayal ediyordum da bu gerçekten güzel olurdu. Hayattı bu, ne olacağı belli olmazdı sonuçta. Tekrar iç çekerken yanağımı Barlas'ın göğsüne yasladım. "Aysun'la konuşmayacak olmam beni üzüyor." 

"Belki de konuşmalısın." 

 "Hayır. Akıllanana kadar konuşmak yok."

"Kesin karar mı bu?" 

"Evet." 

"Yarından sonra çok zorlanacaksın o zaman. Okulda onu görüp de onunla konuşmamak seni zorlayacaktır." 

"Demir beni sinir ederken Aysun'un aklıma geleceğini düşünmüyorum."

 "Onu boş ver, ben onu halledeceğim." 

"Nasıl?" 

"Yarın görürsün," deyince ısrar etmedim. Ne göreceksem yarın görecektim artık."Barlas, Demir beni neden çetesine istiyor? Ben onun ne işine yarayacağım? Dövüşmeyi bile bilmiyorum..." Şu an onunla birlikteyken Demir'in konusunu açmak istemiyordum ama bunu merak etmiştim. Bakışları sertleşirken, "Amacı beni sinir etmek, seni o yüzden kendi çetesine istiyor," dedi"Sırf bu yüzden mi yani?" 

"Evet." 

"Peki, sen neden çetende olduğumu söyledin? Amacın neydi?" diye sorunca kaşları çatıldı, "Seni çetesine almak için seninle uğraşmasın diye. O takıntılı biri Öykü. İstediği kişiyi ne olursa olsun alır. Bu yüzden seni almak için de uğraşacak...""Ama ona senin çetende olduğumu söyledin yani artık uğraşacağı bir şey yok." 

 "Buna inanmadı ki..." 

"İyi de beni zaten kendi çetesine almaz. Biz birlikteyiz. Senin çetende olmasam ne fark eder ki?"

"Çetelerin kuralı vardır Öykü. Eğer bir çetedeysen başka bir çeteye geçemezsin. Ona bu yüzden öyle söyledim. Ama yalan olduğunu anladı. Nasıl anladı bilmiyorum ama anladı. Şimdi seni çetesine almak için her yolu deneyecektir. Sevgili olmamız onu durdurmaz. Bu sadece seni daha fazla istemesine sebep olur." 

 "Ondan korkuyorum Barlas, o bir katil!" 

 "Bunu nereden biliyorsun?" 

 "Koray söyledi." 

"Koray sana Özgür'ü mü anlattı?" 

"O çocuğu tanıyor musun?" 

 "Evet. Özgür, Demir'in çetesine zorla aldığı çocuk. Ama ben Demir'in o çocuğu öldürdüğünü sanmıyorum. Bazı şüphelerim var. Demir kendini katil olarak gösterip insanların ondan korkması için de çocuğu öldü olarak göstermiş olabilir. Sonuçta bu tam ondan beklenecek bir hareket."

"Neden böyle düşünüyorsun?"

 "Demir'in birini öldürmeye cesaret edeceğini düşünmüyorum da ondan." 

 "Ama tam olarak eminde değilsin, öldürmüş de olabilir."

 "Evet olabilir."Katil olduğunu düşündükçe kanım donuyordu. Hele beni çetesine istediğini düşünmek... Ah! Bunu düşünmek bile istemiyordum. Bu beni cidden çok korkutuyordu, "Beni de çetesine istiyor." Barlas kesin konuştu, "Alamayacak!" Bundan emindim. Barlas beni ona asla vermezdi ama korkuyordum işte. Onun yapabilecekleri beni korkutuyordu. Kafamı tekrar göğsüne yaslayıp derin bir nefes aldıktan sonra yüzümü kaldırıp ona baktım, "Barlas?" 

"Hı?" deyip kafasını eğdi ve gözlerime baktı."Beni çetene al." Anlamamış gibi kaşlarını çatınca, "Ne?" diye sordu."Duydun işte, beni çetene al." Bunu Demir'in beni çetesine almasından korktuğum için değil gerçekten onun çetesine girmek istediğim için söylüyordum. Üstelik bu defa bir amacım da yoktu. Sadece yanında olmak, ona yardım etmek istiyordum. O benim babamdan intikam almama yardım etmişti. Şimdi sıra bendeydi."Bunu gerçekten istiyor musun?" diye sordu. 

Başımı sallayıp, "Evet," dedim."Annen böyle bir şey yaptığın için sana çok kızacak bunu biliyorsun değil mi?" diye sorunca omzumu silktim, "Ona söylemeyiz." Güldü, "O zaman çeteye hoş geldin Öykü Günay!" 

Kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne şaşkınca baktım, "Aldın mı beni yani?" Cevap vermeden sadece kafasını aşağı yukarı salladı. "Ben... Ben bu kadar kolay olmasını beklemiyordum!" dedim. Dediğim şeyle Barlas kahkaha atmaya başlayınca, "Ne bekliyordun sana görev vermemi falan mı?" diye sordu. Gülüşünü izlerken, "Hayır tabii ki," dedim. 

Saçmalamış olmam onu güldürdüğü için suratım düşmüştü. "Gel buraya," deyip kafamı tekrar göğsüne yaslayarak bana sıkıca sarıldı. "Yarın hemen koluma ejderha dövmesi yaptırmak istiyorum."Şaşırdı, "Acelen ne?" Yüzümü kaldırıp ona bakarken, "Çetemi simgeleyen dövmeyi kolumda taşımayayım mı?" diye sordum. 

Kafasını hafifçe aşağı yukarı sallayıp, "Haklısın galiba, yarın okul çıkışında dövmeciye gider yaptırırız," dedi. Bu beni mutlu ederken kıkırdadım. Gözleriyle yüzümü incelerken, "Ne oldu?" diye sordu. "Hiç, hoşuma gitti," dedim. Gülümserken saçlarımı okşamaya başladı. "Kalbimde olmaktan daha fazla mı hoşuna gitti?" 

 "Hayır. Hiçbir şey kalbinde olmaktan daha fazla hoşuma gidemez." 

 "Madem artık çeteye girdin o zaman sana bir görev vermeliyim." 

 "Az önce dalgasını geçiyordun, şimdi görev vermekten mi bahsediyorsun?" 

"Bu görevi çeteye girdiğin için vereceğim."

 "Peki, tamam." Bunu kötü bir şey istemeyeceğini düşünerek kabul ediyordum. Umarım beni gıcık edecek bir şey istemezdi. "Ne istiyorsun bakalım?" Hiç düşünmeden cevap verdi. "Benimle uyumanı istiyorum." Gülümsedim. Bunu isteyeceğini hiç düşünmemiştim. Yapamayacağım bir şey olmadığına sevinirken, "Şu ana kadar yaptığım görevlerin en kolayı bu olacak galiba," dedim. 

Onunla uyumak güzel olacaktı. Bunu ben de istemiyor değildim. Yanında huzur bulduğum insanla huzurlu bir şekilde uyuyacaktım ve bu yüzden mutluydum. Gülümserken oturduğumuz koltuğa uzandı ve kenara kayıp bana yer açtıktan sonra yanını işaret etti "Buraya gel o zaman." Hemen şimdi uyumak istemesi beni şaşırtırken, "Şimdi mi uyuyacağız? Henüz erken değil mi?" diye sordum. 

"Hemen uyumayız gel," deyip yanındaki boş yere eli ile iki defa vurunca gülümseyerek yanına uzandım. Okul formamla uzanmış olmam beni rahatsız etse de bunu sorun etmemeye çalıştım. Şu an burada onun yanındayken zamanı iyi değerlendirmeye çalışıyordum. Üzerimi değiştirmek için bile vakit harcamak istemiyordum. O da okul formasıyla uzanmıştı ama benim gibi bunu sorun etmiyor gibi görünüyordu. 

Gözleri gözlerimin üzerindeyken bakışları yüzünden heyecanlandığımı hissediyordum. O kadar güzel bakıyordu ki beni gözlerine mühürlüyordu. "Gözlerime böyle bakmaya devam edersen heyecandan bayılabilirim." Hiçbir şey demeden o şekilde bakmaya devam edince gözlerimi birden kapattım. "Aç gözlerini." 

"Hayır, beni heyecanlandırıyorsun."

 "Bir şey yapmıyorum ki, sadece gözlerine bakıyorum." 

"Olsun ben utanıyorum," deyince gülmeye başladı. Bu ona komik gelmiş olmalıydı. Gözlerimi açıp ona bakarken, "Gülme," diye uyardım. Beni umursamadan gülmeye devam edince tekrar uyardım, "Gülme dedim sana!" 

 "Sen ne tatlı bir şeysin ya," deyince yüzümün kızardığını hissettim. Daha çok utanmıştım. Bunu da utanmam için söylediğini biliyordum. "Merak ediyorum beni utandırmaktan ne zaman vazgeçeceksin acaba?" 

"Bunu utan diye söylemedim ki." Bu beni bayağı şaşırtmıştı işte. Normalde beni gıcık edip utandırmaya çalıştığı için bu sefer de öyle olduğunu düşünmüştüm ama belli ki yanılıyordum, "Utandım ama," deyince elini yanağıma koydu, "Bu kadar güzel utanmak zorunda mısın?" Tebessüm ediyordum, "Güzel utanmak mı? Güzel mi utanıyorum?" 

"Hem de çok güzel," diye fısıldadı, "Bu çok hoşuma gidiyor." Bunu bildiğim için tebessüm etmeye devam ediyordum, "Utanmaya devam etmeliyim o zaman." 

"Bence de etmelisin. Hatta dur sana utanman için yardım edeyim," deyip birden dudaklarını dudaklarıma bastırınca bunu yapmasını beklemediğim için afalladım. Küçücük bir öpücük bedenimin kaskatı kesilmesine neden olurken Barlas dudaklarını geri çekip gözlerime baktı. O an yüzümü boynuna gömme isteğiyle yanıp tutuştum. Utanıyordum ve gözlerine bakmak istemiyordum. Tam yüzümü boynuna gömmek için hazırlanmıştım ki kafasını geri çekti "Hayır, bu defa yüzünü saklamayacaksın." 

Gözlerine daha fazla bakmamak için hemen gözlerimi kapattım. "Utanıyorum Barlas!" "Aç gözlerini." 

 "Hayır," 

 "Aç dedim." 

"Hayır, açamam."

 "Bak gıdıklarım." 

 "Hayır, sakın!" Elini karnıma götürüp, "Açıyor musun?" diye sordu. "Barlas lütfen," diye yalvarmaya başladığımda açmayacağımı anladı ve, "Peki, benden günah gitti," diyerek gıdıklamaya başladı."Ya hayır ya!" diyerek kıkırdamaya başladığımda onu durdurmaya çalışıyordum ama beni gıdıklamaya devam ediyordu. 

Zaman onun yanında çok güzel geçerken sabah olmasını istemiyordum. Hep burada, onun yanında kalmak istiyordum. Belki de zamanın tam da şu anda durmasını, beni gıdıklarken keyifli kahkahalarını dinleyip ruhumun ihtiyaç duyduğu o huzuru hissetmek istiyordum. Buna o kadar ihtiyacım vardı ki. Hele şu aralar daha çok ihtiyacım vardı. Babam hayatımdan çıktığından beri keyfim yoktu. İki gündür zoraki gülerken bu eve geldiğimden beri gülüyor olmam Barlas sayesindeydi. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum. 

 *** 

Perdenin arasından vuran güneş ışığıyla rahatsız olup gözlerimi aralayınca yanımda Barlas'ın olmadığını gördüm. Çoktan uyanmıştı. Dün erken uyuyacağımızı düşünüyordum ama Barlas'la o kadar çok muhabbet etmiştik ki uyumamız gece yarısını bulmuştu. Deli gibi uykum olmasına rağmen okula gitmek zorunda olduğum için kalktım. Banyoya gitmek için üst kata çıktığımda Barlas'ın sesini duydum. Odasında biriyle konuşuyordu. "Okulda alacağım senden. Merak etme bir şey olmaz. Sadece zamanlamaya dikkat et. Tam zamanında gelmeleri lazım, yoksa plan çöpe gider." 

Ne planıydı bu? Merak ediyordum ama burada onu gizlice dinlemenin ayıp olacağını düşünerek odanın önünden ayrılıp banyoya girdim. Demir için mi bir şeyler planlıyordu acaba? Çünkü dün bana onu halletmekten bahsetmişti ve bunu bugün yapacağını söylemişti. Acaba neydi? Bunu sormak için sabırsızlanıyordum. Banyoda elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı elimle düzelttikten sonra aşağı indim. Koltukta uyuduğum için formam kırışmıştı, neyse ki kötü görünmüyordu. Bu yüzden eve gidip de formamı değiştirmeme gerek yoktu. 

Kahvaltı hazırlamak üzere mutfağa girdiğimde Barlas'ın çoktan bir şeyler hazırlamış olduğunu gördüm. Oturduğu masada kahvesini yudumlarken içeri girdiğimi görüp tebessüm ederek bana baktı, "Günaydın."

"Günaydın," deyip ben de onun gibi tebessüm ederek yanındaki sandalyeye oturdum. Hazırladıklarına şöyle bir bakıp merak ettiğim şeyi sordum. "Barlas, Demir'e ne yapacaksın?" 

 Oturduğum gibi bu soruyu sormam hoşuna gitmediği için kaşlarını çattı, "Kahvaltını yap Öykü. Birazdan çıkacağız." Belli ki söylemek istemiyordu. Nedense birden gerilmişti. "Merak ediyorum ama," deyince bıkkınca bir nefes verdi, "Sabah sabah Demir'i mi konuşacağız?" Suratına bakarken hazırladığı sofrayı işaret etti "Kahvaltını yap hadi." Neden söylemiyordu ki? Telefonda konuştuğu kişiyle onun için plan yaptığı belliydi. Tekrar bunu sormak için ağzımı aralayınca, "Öykü sadece kahvaltını yap ve bir şey sorma," diye beni uyardı. 

Sözünü dinleyip kahvaltım bitene kadar neredeyse hiç konuşmadım. Barlas düşünceli görünüyor ve sadece kahvesini yudumluyordu. Bir şey yememişti. Ben de çok bir şey yiyememiştim. Nedense bugün zor geçecekmiş gibi geldiği için biraz korkuyordum. İyi şeyler olmayacaktı. Bu çok belliydi.Evden çıkınca arabaya binip okula gittik. Okulun bahçe kapısının önünde ellerini cebine sokmuş öylece duran Çetin'i görünce kaşlarımı çattım. Geldiğimizi görünce bize doğru yürümeye başladı.Barlas onunla tokalaştıktan sonra elini direkt cebine soktu. Çetin ona bir şey vermişti ama ne olduğunu göremediğim için gözlerim onların üzerindeydi. "Haber verdin mi?"

 Barlas'ın sorduğu soruya Çetin kafasını sallayarak cevap verdi "Birazdan burada olurlar." Ne olduğunu anlayamamıştım ama Barlas memnun olmuş gibi sırıtarak beni okula doğru sürükledi. "Birazdan burada olacak olanlar kimler?" diye sordum. Demir ve çetesinden bahsettiklerini düşünüyordum ama yine de emin olamamıştım. "Görürsün," Bugün yine soru cevaplamama günündeydi. "Çetin sana ne verdi?" En azından bu soruyu cevaplamasını istiyordum. "Hiç," deyince ofladım ama bunu da umursamadı. Çetin'le bir işler karıştırıyorlardı ve ben bunun ne olduğunu öğrenmek istiyordum.

 Muhtemelen odasında telefonda konuştuğu kişi Çetin'di. Demir için bir plan hazırlamışlardı ve şu an bu plan için hazırlık yapıyorlardı. Çetin'in Barlas'a verdiği şey de bu planla ilgili bir şeydi. Yani olmayabilirdi de ama ben öyle düşünüyordum. Barlas'la birlikte sınıfa girdiğimde Demir'in de orada olduğunu gördüm. Çetesi de sınıftaydı. Onlar buradaysa Çetin'in bahsettikleri kimdi? Neler oluyordu hâlâ anlayamamıştım. Demir, Aysun'un eski sırasına oturmuş sırıtarak bize bakarken onu umursamadan yeni sırama doğru yürüdüm. Barlas'a Demir'le kavga etmemeleri için sınıfıma gelmemesini söylemiştim ama beni dinlememişti. Ders başlayana kadar da gitmeyeceği kesindi. 

Sırama oturunca Barlas kaşlarını çatarak, "Neden burada oturuyorsun sen?" dedi.  Çantamı arkama koyarken kafamı kaldırıp ona baktım ve anlam veremediğim sorusunu cevaplamadım. Neden burada oturduğumu bilmiyor muydu sanki? Ben bir şey demeyince hızla Demir'in yanına gitti ve elini sırasının üzerine vurdu. "Kalk buradan!" Onu izlerken ne yapmaya çalıştığını anlayamadığım için şaşkındım. Durduk yere Demir'e neden sataşıyordu şimdi? Boş yere kavga çıkaracaktı. "Neden kalkayım? Ben burada oturuyorum." Barlas elini sıranın üzerinden çekip cebine soktu, "Burası Aysun'un sırası, değil mi?" Demir sırıtıyordu, "Artık değil." 

"Ne demek artık değil? Kalk başka sıraya otur!" Barlas ne kadar öfkeliyse Demir o kadar sakin görünüyordu. "Burada oturacağım."

 "Sana kalk dedim!" Barlas'ın sesi beni ürkütünce yerimden kalkıp yanına gittim. Kavga çıkacaktı çünkü biliyordum. Demir'in sabrı her an taşabilirdi. "Kalkmıyorum." Barlas gözlerini kapatıp sabır dilerken Demir'in çetesine baktım. Hiçbiri kavga çıkacak olmasını önemsemiyor gibi görünüyordu. Barlas gözlerini açıp tekrar "Beni delirtme de kalk!" diye bağırınca sakin olması için kolunu tuttum. Yaparlar mıydı bilmiyordum ama kavga çıkarsa onları durdurması için sınıftaki birkaç arkadaşıma güveniyordum. Çünkü Demir ve çetesi onları asla durdurmaz, hatta kavgalarını keyifle izlerlerdi. Bizimkiler de burada değildi. En azından Çetin burada olsun istiyordum ama yoktu. Barlas'ı durduracak hiç kimse yoktu. 

Ürkek gözlerim Barlas'ın üzerindeyken sınıfa Koray ve Aysun girdi. Barlas beni duymuyormuş gibi hâlâ Demir'e bağırıyordu. "Sana kalk dedim, değil mi?" Kalkmayacağını anlayıp onu yakasından tuttuğu gibi kaldırdı ve iki saniye kadar o şekilde tutup arkasındaki duvara doğru itti.Demir'in sırtı sertçe duvara çarptığında sakin kalma süresini doldurmuş gibi görünüyordu. "Sen kavga etmek istiyorsun galiba Barlas?" Ela gözleri tehlikeli görünüyordu. Barlas, "Dayak istiyorsan evet, kavga edebiliriz!" dedi.

 "Geçen defa sana karşılık vermedim diye bu defa da aynı şeyi yapacağımı düşünme sakın. O zaman bütün hıncını al diye karşılık vermedim sana, bir daha alamayacağını bildiğim için. Ama bu defa öyle olmayacak, bunu biliyorsundur umarım?" deyip Barlas'ın bir şey demesine izin vermeden konuşmasına devam etti, "Ben bugün seninle kavga etmek istemiyorum Barlas. Ben çok daha güzel bir şey istiyorum," diyerek ona beni işaret etti. "Ben bu kızı istiyorum." 

Yine Barlas'ı sinir etmek için konuşmaya başlayınca Barlas ona doğru yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı. "Alamayacağını bile bile istemen çok garip!" Ona bir şey yapmaması için yanlarına yaklaştığımda Demir yine sırıtmaya başlayıp bana baktı ve bir süre yüzümü inceledikten sonra tekrar gözlerini ona çevirdi "Çetende değil, alabilirim." Barlas öfkeli gözlerini ondan ayırmazken, "Sana çetemde olduğunu söylemiştim, değil mi?" diye sordu. 

"Evet, söylemiştin ve ben de buna inanmamıştım," deyip tekrar bana baktı, "Neden dövmesini göstermiyor o zaman? Gösterin de inanayım." Gözlerimi Barlas'a çevirdiğimde ne yapacağını merak ediyordum. Kolumda bir dövmem yoktu ve doğal olarak onu bu çetede olduğuma inandıracak bir kanıtım da yoktu. Saplantılı bir katile bunu kanıtlayamayacak olmak canımı sıkıyordu. "Seni buna inandırmak zorunda olduğumuzu sanmıyorum!" 

 "Yok, değil mi? Dövmesi yok. Çünkü çetende değil." Bize inanmıyor olması Barlas'ı iyice öfkelendirirken sinirle onun yakasını kavrayıp, "Bana bak, bu kızdan uzak duracaksın Demir! Anladın mı beni, uzak duracaksın!" diye bağırdı. Neredeyse ona vuracaktı ama kendini tutuyor gibiydi. "Sanmıyorum, artık aynı sınıftayız ondan uzak duramam." Demir onu iyice kışkırtırken Barlas bağırarak konuşmaya devam etti "Merak etme bugünden sonra aynı sınıfta olmayacaksınız. Hatta aynı okulda bile olmayacaksınız. Bu okulda geçirdiğin son dakikaları iyi değerlendir. Neticede bir daha okul yüzü göremeyeceksin!" dedi.

 Söylediği şey beni şaşırttığı gibi Demir'i de şaşırtmıştı. Neden böyle bir şey demişti ki şimdi? O burada kalıp Barlas'ı sinir etmek varken gider miydi hiç?"Son dakikalar mı?" Demir kahkaha atmaya başlayınca arkadaşları da güldü. Bu onlara komik gelmişti, "Benim bir yere gittiğim yok Barlas, ben buradayım." Barlas ellerini üzerinden çekip siniri yatışmış gibi sırıttı. "Evet, şu an buradasın ama biraz sonra olmayacaksın." 

Ne demekti ki bu? Nasıl bundan eminmiş gibi konuşabilirdi? Demir kahkahasını kesmiş Barlas'a anlamsızca bakarken sınıftan içeri giren müdürün sesi duyuldu. "Bizim öğrencilerde öyle şeyler olmaz komiserim. Asılsız bir ihbardır bu, inanmayın. Çocuklar arkadaşlarına şaka yapmak istemiştir." Müdür yanında duran komiserle konuşurken arkalarından iki polis girdi içeri. Komiser "Onu şimdi anlayacağız," deyip yüzünü sınıfa çevirdiğinde, "Demir Aslantürk hanginiz?" diye sordu. 

Sorusuyla kaşlarım havaya kalkarken kafamı Demir'e çevirdim. O da şaşkın görünüyordu ve ne olduğunu anlayamamış gibiydi. "Benim." Polislerden biri komiserinin işareti üzerine ona yaklaşıp, "Arkanı dön!" diye emir verdi. Barlas beni kolumdan tutmuş kenara çekerken Demir polise şaşkınca, "Ne oluyor?" diye sordu. 

Polis onun sorusunu cevaplamadan, "Sana arkanı dön dedim!" diye yüksek sesle bağırınca mecburen dediğini yapıp arkasını döndü. Herkes şaşkındı. Demir'in çetesi de öyle..."Ellerini duvara daya!" Demir ellerini duvara yaslayınca polis hemen üzerini aramaya başladı. Ben hâlâ şaşkınlığımı üzerimden atamazken kafamı kaldırıp Barlas'a baktım. Polislerin buraya Demir için gelmiş olup onu aramalarına Barlas'ın da şaşkın olmasını bekliyordum ama o hiç de şaşkın görünmüyordu. Sanki onların geleceğinden haberi varmış da gelip onu aradıkları için bundan memnun kalmış gibi bir ifade vardı yüzünde. 

Bu bana çok garip gelirken sınıftaki herkes gibi bakışlarımı tekrar Demir'i arayan polise çevirdim. Cebinde bulduklarını alıp komiserine götürünce, "Boş değil komiserim," deyip elindekileri ona gösterdi. Polisin elinde iki çakı bir de küçük bir paket görünce dikkatle o pakete baktım. İçinde una benzer beyaz bir toz olduğunu fark edince gözlerim kocaman oldu. Yok artık! Buna inanamıyordum. Polisin elinde uyuşturucu olduğunu düşündüğüm bir paket vardı ve ben bunun Demir'in cebinden çıkmasına gerçekten şaşırıyordum. Kullandığını bilmiyordum bu yüzden şaşkındım ama bunu okula sokması kullanmasından daha çok şaşırtıyordu. 

Nasıl cesaret etmişti buna? Hiç mi korkusu yoktu bu çocuğun? Uyuşturucuyla işinin olması ondan daha fazla korkmamı sağlarken Barlas'a baktım. Onun gözleri Demir'in üzerindeydi. Suratında sinsi bir sırıtış vardı. "Yazık, demek hâlâ kullanıyorsun." Barlas polislerin duymayacağı şekilde fısıldayınca Demir öfkeyle baktı. Yakalanmış olmasına sinirlenmişti galiba. Ellerini yumruk yapmış sıkarken burnundan soluyordu, "Sen... Sen koydun değil mi?" 

Sorusuyla yutkunamadığımı hissederken gözlerimi tekrar Barlas'a çevirdim. Demir doğru mu söylüyordu? Bunu onun cebine gerçekten Barlas mı koymuştu? Öylece bakakaldım. Resmen şok olmuştum. Barlas bir şey demeden sırıtırken komiserin sert sesi sınıfta yankılandı, "Alın şunu!"Polisler kollarından tutarken Demir sinirle bağırdı, "Durun, o bana ait değil!" 

Komiser "Hep öyle oluyor zaten. Sana ait değilse cebinde ne işi vardı?" diye sordu. Demir buna cevap veremiyordu. Çünkü ne söylese inanmayacakları belliydi. Polisler onu götürürken Barlas'ın gözleri hâlâ onun üzerindeydi "Umarım sadece içicisindir." Demir, gözlerini kocaman açarak dişlerinin arasından konuştu, "Seninle görüşeceğiz Barlas!" 

"Ne zaman istersen?" 

Polisler onu, "Yürü!" diyerek sınıftan çıkarırken Demir'in çetesi ve müdür de onların peşinden sınıftan çıktı. Ben şok olmuş bir halde Barlas'a bakarken Çetin'in ona ne verdiğini şimdi anlıyordum. Demek planı buydu. Belki de Demir'e sırf bu yüzden sataşmıştı. 

Hangi ara onu cebine koyduğunu bile anlamamışken böyle bir şey yapmış olmasına inanamıyordum. Buna nasıl cesaret edebilirdi? Ya polisler o uyuşturucuyu onun cebinde yakalasalardı. O zaman ne yapacaktı? Barlas yüzümü avuçlayıp gözlerimin içine baktı. Yapmış olduğu plan işe yaradığı için mutlu görünürken benim de mutlu olmam için keyifle konuştu, "Artık eski sırana geçebilirsin. Kurtuldun ondan." 

Benimle iletişim için;

İnstagram- fundaaytn

Twitter- Fundaytnn

snapchat-fundaytn

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

ATLANTİSİN SINIRLARINDA +18 Από Havin Su

Εφηβική Φαντασία

1.4M 56.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
134K 9.4K 89
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
YUVA Από _twclr

Εφηβική Φαντασία

561K 28.9K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
Bir Hayli Από __K-A-O__

Εφηβική Φαντασία

1.2M 84.9K 64
Klişe ama orjinal karışan bebekler klasiği... İlk yayımlanma tarihi: 19.11.2022 Final yayımlanma tarihi: 29.07.2023