Aşk Yeniden Isırıyor (Sıra Ar...

By duygununkelimeleri

323K 21.1K 3.5K

SABV nin ikinci kitabıdır More

Aşk Yeniden Isırıyor (Sıra Arkadaşım Bir Vampir 2)
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Spoiler
Bölüm 4 / Part 1
Bölüm 4 // Part 2
Spoiler
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7/ 1
Bölüm 7/2
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
bölüm 11
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 13
Üzgünüm
Bölüm 13 | 2
Bölüm 14
Bölüm 15
Tatlı Bir Duyuru
Bölüm 16
Bölüm 17
Kelalaka
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Duyuru!
Bölüm 23
Duyurumsu
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 38
Bölüm 39

Bölüm 37

2.9K 228 154
By duygununkelimeleri

Bölüm 37

lkim'den

"Bu plana uyduğuma inanamıyorum! Resmen Edward Cullen'ı yakalamak için Dracula'nın inine giriyoruz. Ne zekice ama!"

Gözlerimi devirerek Jack'e bakmamaya çalıştım. Aras ve Anıl yanlarına aldıkları 8 adamla birlikte otelin etrafındaki güvenlik duvarını tespit ederken biz de otelin 4 blok ötesinde farklı bir motelde hacklediğimiz güvenlik kameralarını inceliyorduk. Bizimle birlikte odada yalnızca iki tane adam vardı. Koloniden sadece en güvenilir ve en yetenekli 10 adam getirebilmiştik. Daha fazlası dikkat çekerdi ve ayrıca kuru kalabalığın da yalnızca ayağımıza dolanacağını düşünmüştük. Güneş'e dönerek dikkatle kamera görüntülerini izleyen yeşil gözlerine baktım.

"Vay be!" Diye seslendim. Yüzü hafifçe yumuşarken hayretle gözlerini incelemeye devam ettim. Bilerek bana bakmadığının farkındaydım ama bunu konuşmazsak orta yerimden çatlatacağımı çok iyi biliyor olmalıydı.

"Kes şunu!" Diye mırıldandı. Dudaklarımı birbirine bastırsam da uzun süre sessiz kalmayı başaramamıştım. Geçen on dakikanın ardından tekrar konuştum.

"Dünyanın en güçlü vampiri ha?" Güneş gözleri devirerek omuz silkti. Bu bir çeşit yenilgiydi. Sormak istediklerimi sorabilmem için bana fırsat vermişti.

"Nasıl yaptın ya? Bazen senden gerçekten korkuyorum." Diye seslendim. Güneş hafifçe gülümsedi ve omuzlarında duran altın sarısı saçlarını geriye savurdu.

"Ee kızım, ailede ilişki tavsiyeleri veren kişi neden benim sanıyorsun?" Diye sordu. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken tam ağzımı açmıştım ki Jack'in çalan telefonu lafı ağzıma tıkmıştı. Jack hızla açarak kulağına tuttu.

"Görünürde bir terslik var mı?" Diye sordu Aras. Jack kaşlarını çatarak dikkatle kamera görüntülerine son kez göz gezdirdi.

"Sorun yok gibi görünüyor." Diye cevap verdi Jack. Aras onaylayan bir ses çıkararak;

"O zaman harekete geçiyoruz." Dedi. Derin bir nefes alarak oturduğum yerde dikleştim. 

************

Güneş'ten

Fill'in kendisine ayırdığı kat, çatı katıydı. Bu, kuşatma için olan sınırları zorluyordu. Onca katta, onca insanın dikkatini çekmeden on beş kişi birden yukarı çıkmamız gerekecekti. Ve tabii ki bu süre zarfında bazı güvenlik kameralarının görüntüleri karartılmalı, her kata yerleştirilmiş iki güvenlik görevlileri halledilmeliydi. Riskli ve zor bir plandı. Her şeyin ötesinde plana dahil etmediğimiz bir ayrıntı vardı. Şeytan'ın Oğlu'nun Zekası. Beni en çok korkutan kısım buydu zaten. Yine de saat gece yarısını gösterdiğinde harekete geçmiştik. Sırayla bir ben, bir İlkim kattaki güvenlik görevlilerinin dikkatini dağıtırken diğerleri yukarı çıkıyorlardı. Güvenlik kameraları için koloniden Demir adlı bir bilgisayar uzmanını görevlendirmiştik. O, işini uzaktan yapıyordu. Nihayet çatı katına geldiğimizde bizi karanlık ve boş bir oda karşılamıştı. Etrafı dinledik. Ses yoktu. Odanın ortalarına doğru ilerlerken omzumda hissettiğim elle hızla arkamı döndüm. Ben hissetmeden bu kadar yakınıma yaklaşmayı nasıl başarmıştı? Karşımda kızıl saçlı, zayıf bir kız duruyordu. Omzuma koyduğu eli tutup bükmeye çalışırken karnıma yediğim yumrukla geri çekilmek zorunda kalmıştım. Geri çekilirken gözüm diğerlerine kaydı. Herkes aynı durumdaydı. Bunca vampir, nasıl bu kadar sessiz olabilirlerdi? Nasıl varlıklarını hissedemezdik?

Önümdeki kızla dövüşmeye devam ettim. Ne kadar dövüştük bilmiyordum fakat kıza bir kaç kere vurmak dışında zarar verememiştim. O ise benim deyim yerimdeyse pertimi çıkarmıştı. En sonunda kollarımı geriye çevirerek arkamda durdu ve sabit kalmamı sağladı. Diğerlerine baktım. Sanki bilinçli bir şekilde, bizi U şeklinde etkisiz hale getirmişlerdi. Nasıl bu kadar iyi dövüşebilirlerdi? Belki biz öğrenciydik fakat Aras ve Anıl koloni baş vampirleriydiler. Jack baş eğitmendi. Yanımızdaki dokuz vampir, alanının en becerikli vampirleriydi. Bu kadar kısa sürede nasıl etkisiz hale getirilmişlerdi? Arkamızdaki vampirler fazla profesyoneldiler. İşte, diye düşündüm. Atladığımız Şeytan'ın Oğlu Zekası buydu! Hata etmiştik. Hızlı davranmış, plansız yola çıkmıştık. Ne sanıyorduk ki? Fill'i rehin alıp, yardım etmek zorunda bırakacağımızı falan mı?

Gözlerim Aras'a kaydı. Tek kaşını kaldırmış, alay eden bir ifadeyle karşısına bakıyordu. Baktığı yere gözlerimi çevirdim. Anıl, ufak tefek, sarışın bir kız tarafından alt edilmişti. Öyle sinirliydi ki. Kıpırdayıp duruyordu. Yine de arkasındaki kız onu zapt etmekte zorlanıyor gibi durmuyordu.

"Cidden mi kardeşim?" diye sordu Aras. Sesindeki alaya şaşırmadan edememiştim. Böyle bir durumda nasıl şaka yapabiliyordu? Anıl sinirden kıpkırmızı olmuş suratıyla öfkeyle Aras'a baktı.

"Ya bir sus abicim ya! Sen benden daha rütbelisin, kurtarabildin mi kıçını?" diye sordu hırsla. Aras omuz silkerek psikopatça sırıttı. Anıl daha da sinirlenerek Aras'a sağlam bir küfür etti. Öyle bir hale gelmiştik ki adrenalinden panik bile olamıyordum. Soluk soluğa kalmış, aptalca etrafa bakıyorduk. Tam bu sırada büyük salonun kapısı açıldı. İçeri, kendisinden önce gölgesi girdi. Arkasından yansıyan ışık, tüm salonun ona bakmasını sağlamıştı. İlk adımını attı Şeytan'ın Oğlu. Adımının tok sesi kulaklarımızda çınladı. Görüş açımıza girmişti sonunda. Hatırladığım gibiydi hala. İlk gün gördüğüm gibiydi. Uzun boyluydu. İri asla değildi fakat yapılı bir adamdı. Siyah, hafif çekik gözleri parlıyordu. Ateş kırmızısı dudakları vardı. Dudaklarının rengi hep ilgimi çekmişti aslında. Birinin dudaklarının rengi nasıl ateş kırmızısı olabilirdi ki? 

Baştan aşağı siyah bir takım elbise giymişti. Yalnızca ayakkabısının tabanı kırmızıydı. Ayrıntıları sevdiğini anımsar gibiydim. Bize doğru yürürken bakışları tüm salonda, herkes üzerinde teker teker gezdi. Bizimle birlikte arkamızdaki vampirlerin de gerildiğini hissetmek beni şaşırtmıştı.

"Buyurun cenaze namazına." diye mırıldandı Jack. İçimde bir savaş! Jack'e hakaret etmekle ona hak vermek arasında kalakalmıştım. Kimse sesini çıkarmıyordu. Karşımızda güç saklıydı, bunu hepimiz hissedebiliyorduk.

"Kurulun," diye mırıldandı. Tok sesi, sessizliği bir kırbaç darbesiyle ikiye ayırmış gibiydi. 

"Sanılanın aksine yavan, bayağı dövüş sanatları." bize doğru iki adım daha atarak durdu.

"Savuşturması ne kadar kolay, öyle değil mi? Teknikleri zayıf, hızları olağan, saldırı gücü yetersiz..." Bakışları tekrar salonda gezdi ve Aras'ın üzerinde durdu.

"Bunların farkında olmana rağmen onca kişiyi buraya sürüklemene şaşırdım doğrusu." diye devam etti.

"Aras Altınel, değil mi? Cesaretiniz takdire şayan Bay Altınel, yalnız yine de yetersiz olduğunuzu söylemek zorundayım. Bu cüretinizi neye borçluyum?" Kaşları yukarı kalkarken Aras'tan cevap beklediğini açıkça belli etti. Ortamın gerilmesine izin vermeden sözü ele almalıydım. Aras tam ağzını açtığı sırada lafa atladım.

"Kimse kimseye zarar vermeye gelmedi. Yalnızca... Senden yardım istemek için geldik ve yüz yüze konuşabilmemizin tek yolu buydu." Gözleri ilk defa bana döndü. Bakışlarında her zaman siyah, kocaman çakıl taşları olduğunu düşünürdüm. Göz göze geldiğimiz an çakıl taşlarına bir şimşek çaktı. Fakat çakıl taşları sanılanın aksine parçalanmadı. Tam tersi! Parlayarak şimşeğin ışığını siyahına kattı. Gözlerindeki duygu neydi? Çözememiştim. Sinirli miydi? Hatırladığım kadarıyla o her zaman sinirliydi. Ondan korktuğumu söylemek zorundaydım. Henüz unvanını bilmeden önce bile ondan zaman zaman korkuyordum.

"Güneş'in Kadını." diye seslendi. Yutkundum. Pekala, bir karizması yok değildi. Yine de zamanında ona aşık olamamıştım.  

"Demek geldin," diye devam etti. Konuşmadan önce boğazımı temizleme ihtiyacı duymuştum. Anıl'ın gerildiğini buradan bile anlayabiliyordum.

"Yardım istemek için geldim. Çaresiz olmasam gelmezdim." Ateş kırmızısı dudakları şeytani bir gülümsemeyle yukarı kıvrıldı. Başını aşağı yukarı sallayarak onayladı.

"Biliyorum." biraz sustu. Başı hafifçe geri meylederken kısılan çekik gözleriyle bana bakmayı sürdürdü.

"Bir koloni oğlanıyla görüştüğünü duydum." kaşlarım havaya kalkarken gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım. Buradan ölmez de sağ kurtulursam Anıl beni kesin öldürecekti!

"Bunları konuşmayalım." diye mırıldandım. Bilerek Anıl'a bakmaktan kaçınmıştım. Kaşları yukarı kalkarken pür dikkat beni inceledi.

"Neyi konuşalım?"

"Yardım istemeye geldik. Bunu konuşabiliriz." Teker teker arkamızda duran vampirlere baktı ve ufak bir baş işareti yaptı. Aynı anda on dördümüz de serbest kalmıştık. Vampirler bir adım arkamızda durdular.

"Size neden yardım edeyim?" diye sordu. Derin bir nefes aldım. Bu soruya hiç çalışmamıştık ki! Kahretsin! Hafifçe dudağımı ısırdım. Kendime biraz düşünmek için izin verdim. Yine de aklıma panikten hiçbir şey gelmiyordu ki!

"Bana yardım et." diye seslendim. Bakışları tek bir an için bile değişmedi. Yine de bir yanım bana bir zamanlar değer verdiğini biliyordu. Bu umuda tutunarak bekledim. 

"Sana neden yardım edeyim?" Gözlerimi korkmadan gözlerine çevirdim. Uzun uzun baktım. Burukça gülümsemeden edememiştim.

"Bir sebep yok aslında. Sadece..." Bakışları yüzümde dolaşırken tüm mimiklerimi en ince ayrıntısına kadar inceledi. 

"Sadece ne?"  Başımı iki yana sallayarak omuz silktim.

"Senden yardım isteyecek kadar çaresizim. Bugüne kadar, kendim için bir kere bile senden gücünü kullanmanı istemedim. İlk defa, eski günlerin hatırına, bir defalığına mahsus senden bir şey istiyorum. Bunu benim için yapamaz mısın?" Diye sordum. Bir kaç saniye durdu. Yüz ifadesi öyle ciddiydi ki hiçbir duygunun görünmesine izin vermiyordu. Bana doğru adımlamaya başladı. Nefesimi tutarak bekledim. Kimseden ses çıkmıyordu. Tam önüme geldiği sırada durdu. Gözleri dikkatle gözlerime odaklanmıştı. 

"Benden isteyebileceğin ona şey varken o çaylağı bulmamı istiyorsun, öyle mi?" diye sordu. Emir meselesini biliyor muydu? Ah! Bendeki de soruydu ya. Onun bilmediği bir şey mi vardı?

"Evet." diye mırıldandım. Bir adım daha atarak yüzlerimizi aynı hizaya getirdi. 

"Peki, Güneş'in Kadını. O amatörü  senin için bulur, kapına kadar getirtirim. Yalnız, ben de senden bir şey istiyorum." Nefesim boğazımda tıkanırken soracağım sorunun cevabını duymak isteyip istemediğimden emin değildim.

"Nedir?" Ateş kırmızı dudakları bu gece için son kez yukarı kıvrıldı.

"Bir akşam yemeği." 


Merhabalar Canlarım. Nasılsınız? İyisiniz inşallah. Lafı uzatmak istemiyorum. Fill karakterini nasıl buldunuz? Yorumlarınızı merak ediyorum. 

"Ama bu bölümde Rüyam ile Yiğit yok ya!" dediğinizi duyar gibiyim. Hikayenin biraz daha dallanıp budaklanması için böyle bölümlere de ihtiyaç var. O yüzden şimdilik onlar beklemede. Ama korkmayın, diğer bölümde mutlaka olurlar.

Paşa Murat'ı okuyor musunuz? Beğendiniz mi? Yeni bölümü eklemek için szin okumanızı bekliyorum Beni yalnız bırakmayın. Ve bir klasik;

SEVİLİYORSUNUZZZZ




Continue Reading

You'll Also Like

280K 8.1K 27
"Her şey Fransa'ya taşınmam ile başladı."
241K 17.4K 42
Kararlı ve duygusuz olduğuna güvendiğim sesle, "Onları serbest bırakmak için ne istiyorsun?" diye sordum. Fazla düşünmeden soruma yanıt verdi. "Sen...
1.5M 87.7K 61
Safkan vampir olan bir kızın Zenginlerin gittiği koleje gitmesiyle hikaye başlıyor Bu vampirin insanlara uyum sağlaması pekte kolay görünmüyor Benim...
anket By m

Vampire

4.1K 848 57
sorular