Bölüm 2

10.2K 841 82
                                    

Bölüm 2

Geri çekilip hiçbir şey demeden tekrar etkinlik odasına doğru yürürken bu sefer gerçekten “balık” gibi bakıyordum. “Seninle çok eğleneceğiz” de ne demekti? Bu bir daha görüşeceğimiz anlamına mı geliyordu? Hem eğlenceyle neyi kastediyordu bu öküz? Dişlerimi sıkarak kendime hakim olmam konusunda kendimi telkin ettim ve nefesimi tutarak kapıyı tıklattım. Bu benim kontrolümü kaybetmemek için geliştirdiğim bir taktikti. Sakinleşene kadar nefesimi tutuyor ve kan kokusu almadığımdan kontrolümü kaybetmiyordum. İçeriden  gelen cılız bir “Girin” sesiyle kapıyı açarak içeri geçtim. Ellili yaşların başında olan tombul, kır saçlı bir adam gülümseyerek gözlerini bana çevirdi ve:

“Ne vardı kızım?” diye sordu. Adamın içtenliği ve gülümsemesi gevşememi sağlamış böylece titrek bir nefes almıştım. Kanın olması gerektiğinden daha yoğun kokmadığını anladığımda nefes almaya devam ederek ben de hafifçe gülümsedim. Biri gülümsediğinde kayıtsız kalamaz ve ne olursa olsun gülümserdim. Zaaflarımdan biri de buydu.

“Ben ders programını almak için gelmiştim.”

Boğazını temizleyerek masanın üzerindeki gözlüğünü taktı ve gözlerini kısarak bilgisayarda birkaç işlem yaptı.

“Adın neydi senin?”

“Rüyam Altınel.” Altınel. Bu Aras’ın soyismiydi. Onlarla yaşamaya başladığımda onların kızı olmuştum ve eski hayatımı geride bırakabilmek için yeni bir soyisim gerekiyordu. Aras yeni kimliğimi elime tutuşturduğunda soyisim kısmında Altınel yazıyor oluşu kaşlarımı çatmama neden olmuş, tam o anda İlkim ellerimi elleri arasına alıp o sıcacık gülümsemelerinden birini yüzüne yerleştirerek;

“Seni öz kızımız gibi seviyoruz Rüyam. Bunu sana sormadan yaptığımız için üzgünüm ama bizimle yaşaman sanki bizi tam olarak bir aile yapıyor. Tabii sen de ailenin bir parçası olmayı istiyorsan?” demişti.  Kabarık duygularımla hareket edip İlkim’e yaklaşık on dakika boyunca sarılmamı hatırladığımda gülümsedim.

“Kızım?” İrkilerek gözlerimi müdüre çevirdiğimde kaşlarını çatmış yüzüme bakıyordu. Sanırım birkaç kere daha seslenmesi gerekmişti.

“Ders programın, hadi acele et dersin başlamasına sadece beş dakika var.”

Ders programını elinden alarak hızla teşekkür edip dışarı çıktım. Koridorda hızlı adımlarla yürürken etkinlik odasının kapısının önünde istemsiz olarak duraksadım. Acaba hala içeride midir diye düşünmeden edemiyordum. Daha sonra duraksadığım için kendime kızarak hızlı adımlarla yürümeye devam ettim. Ders programında 11-E de olduğum yazıyordu. Vampir olmadan önce ailemin işleri yüzünden yurt dışında ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde sık sık okul değiştirmek zorunda kaldığımdan sınıfların dizilişlerine az çok aşinaydım. Bu yüzden beş dakika dolmadan önce sınıfımı bulabilmiştim. Sınıftan içeri girdiğim an öğretmenler zili çalınca zaferle gülümsedim.

Sınıfa şöyle bir göz attığımda İlkim’in özel okul diretmelerine ilk defa minnettardım. Sınıfta bir tane bile ergen yoktu. Tamam, en köşe en önde oturan birini gördüm ama onun dışında yoktu. Derin bir nefes vererek ortalarda boş olan bir sıraya oturdum. Öyle filmlerdeki gibi en köşe en arkada boş sıra bulmak mümkün müydü? Hayır. Yeni gelen çömeze yedirirler mi güzelim en arka sırayı? Yalnız hayatın filmlerdeki gibi olmadığını söyleyen ben bir vampirdim ve vampir ebeveynlerim vardı. Aradaki ironiyi göz ardı ederek sınıfa giren öğretmene odaklandım. Tam ayağa kalkacaktım ki kimsenin takmadığını görünce ben de yerimde kaldım.

“Evet, günaydın gençler.” Dedi öğretmen. Yabancı dil öğretmeni olduğunu varsaydığım hoca- bunu garip aksanından anlamıştım- en fazla otuzundaydı  ve yeni atandığı stresli görüntüsünden belli oluyordu. Uzun boylu, esmerdi ve mavi gözleriyle dikkat çekici olduğu bir gerçekti. Evet, o kadar okul gezmiş ve sonunda ilk defa yakışıklı bir öğretmene rast gelmiştim. Bu eve girişimi garantiliyordu.

“Evet çocuklar bu haftaki gramer ko-“

Cümle kapının iki kere tıklanmasıyla yarıda kalmıştı. Merakla kafamı çevirip gelenin kim olduğuna baktım. Beyaz tişörtü ve umursamaz tavırlarıyla içeri gireni gördüğüm an nefes almayı bırakmıştım. Tesadüfün bu kadarı. Tesadüfün babaannesi. Tesadüfün babaannesi kaşar!

“Kusura bakmayın hocam b-“ cümlesini tamamlamadan gözlerimiz buluşunca önce şaşırdı. Daha sonra muzipçe – itiraf ediyorum fazlaca çekici bir muziplikle- gülümseyerek cümlesine devam etti:

“Ben etkinlik odasındaydım da. Bilirsiniz tiyatro olayları.” Dedi tok sesi. Nefesimi tutmaya devam ederken bedenimi çepeçevre saran duyguyu adlandıramıyordum. Heyecan mıydı? Heyecanlanacak neyim vardı ki? Mesela cümlesini bitirir bitirmez gelip yanıma oturması beni heyecanlandıracak bir sebep miydi? Titrekçe, yavaş yavaş nefes alırken kontrolümün hala bende olduğunu fark edip daha cesurca nefes aldım.

“Demek okulun tiyatro kolundasın. Hangi oyun?” diye sordu öğretmen ilgili görünmeye devam ederek. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Ah! Amatörler. Böyle bir durumda “Git geç kağıdı al!” diye bağırman gerekiyor şefkatle “Hangi oyun?” diye sorman değil!

Öküz bana bakarak dişlerini göstererek gülümsedi ve:

“Balık.” Dedi kısaca. Kaşlarım hafifçe çatılırken öğretmen;

“Balık mı? Daha önce o oyunu duymamıştım. Yazarı kim?” diye sordu bu sefer. Gözlerindeki alaycılığa daha fazla dayanamayarak deli cesaretimle kafamı hocaya çevirerek lafa atıldım.

“Ben de duymuştum o oyunu hocam. Balığın ÖKÜZ ile imtihanı oyunun tam adı.” Dedim kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırarak. Hocanın yüzündeki merak ve ilgili ifade de gülmemek için kendimi tutmamı güçleştiriyordu. Öğretmen daha fazla uzatmadan derse geçerken Öküz bana doğru yaklaştı ve :

“Balığın öküzle imtihanı ha?” diye sordu fısıldayarak. Sesinden eğlendiği belli oluyordu. Açıkçası ben de eğleniyordum. Yalnızca gururumdan ödün veremiyordum o kadar.

“Evet.” Dedim yarım ağızla gülümseyerek.

“Sonunda takma ismini kabullenmiş olman güzel yalnız benim adım Yiğit.” Dedi. Kafamı çevirip kaşlarımı çatarak yüzüne baktığımda o gülümsüyordu.

“Öküz.” Diye fısıldadım ve kafamı hocaya çevirdim. O ise öğretmen dahil kimseye aldırmayarak etrafa melodik bir kahkaha savurdu. Gözlerimi saniyelik kapatarak tekrar açtım ve nefes almayı kestim. Çünkü şu kahkahasıyla meleklerin soyundan geldiğini düşündüğüm çocuğun kanının kokusu şuana kadar hiç olmamış bir şeyi oldurup kontrolümü kaybetmeme sebep olabilir miydi? Kesinlikle evet. Yarım yıldır ilk defa kontrolümü kaybetmekten ciddi anlamda korktuğumu anladım. Yutkunarak hafifçe dudağımı ısırdım ve sakinleşebilmeyi umdum.

Diğer bölüme olan ilgi beni çok mutlu etti :D Yorumlarınız çok şeker. Biraz yavaş başladık gibi aslında 12 vote birinci kitaba oranla az ama olsun ya :D Sizin düşünüp de voteye tıklamanız yeter. Zamanla okundukça çoğalır zaten onu fazla kafaya takmamıza gerek yok :D Neyse, seviliyorsunuzzz :D 

Aşk Yeniden Isırıyor (Sıra Arkadaşım Bir Vampir 2)Where stories live. Discover now