Bölüm 1

13.6K 703 82
                                    

Bölüm 1

Balık

 

Çantamı sırtıma alırken gözlerimi devirip en fazla yirmilerinde görünen ebeveynlerime(!) baktım. Aras elinde içinde kan bulunan bir bardağı tutmuş içmem için bana uzatıyordu. İlkim ise beni okula bırakmak istediğini söyleyip duruyordu. Aras’ın elindeki bardağı alarak tadına vara vara içtim. Gözlerimin kırmızı rengini aldığını oluşan kaşıntıdan anlayabiliyordum. Dudaklarımın kenarından akan sıcak kanı yalayarak bardağı geri uzattım.

“Tamam sakin olun, sadece bir okul. Gideceğim ve artık ezberlediğim konuların sıkıcı sınavlarına girip geri geleceğim. Allah aşkına şu ebeveynlik olayını fazla abartmıyor musunuz?” diye sordum sitem ederek. İlkim de Aras da dudaklarını büzüp bana baktılar. Evet, onları üzmeye dayanamıyordum. Her ne kadar karma bir aile olsak ta aileydik işte. Hiçbir kan bağı bulunmayan ve zorunluluktan doğan bir aileydik ama onlar beni öyle bir benimsemişlerdi ki ben de kısa zamanda onları sevmiş onlar kadar benimsemiştim. Fakat şu her okul başlangıcında panik olmaları fazla değil miydi gerçekten?

“Ya! Büzmeyin dudaklarınızı!” dedim ben de sesimi üzgün çıkartarak. İlkim anında gülümsemiş ve seri hareketle beni kolları arasına alıp sıkıca sarmıştı. Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken ;

“Yakışıklı birini bul,” diye fısıldadı. Kıkırdayarak geri çekildiğinde Aras afallamış bir biçimde bana bakıyordu. Gülmeden edemedim.

“N-Ne yakışıklısı İlkim o daha çocuk!” dedi İlkim’e bakarak. İlkim de ona masumane bir gülümseme yollarken beni kapıdan dışarı çıkartıyordu. Onların bu haline güle güle yolda ilerlemeye başladım.

Bu kadar normal insanın arasında kendimi tuhaf hissediyordum. Okul yolunda diğer öğrencileri görerek ilerlemek düşünmeme neden oluyordu. On yedi yaşındaki bir kızı dönüştürmek gerçekten adil miydi? Henüz lise üçe  giden, genç kız sıfatına yeni yeni uymaya başlayan birine bu kötülüğü yapmak… Bir vampir için bile fazla düşüncesizceydi. Derin bir nefes verip bunları boş vermeye karar verdim. Nasıl olsa daha sonra düşünmek için sonsuz bir hayatım vardı.

Okulun bahçesinde durmuş, okulu inceliyordum. Beyaz ve kapalı maviye boyanmış okulun dışı iç açsa da sınıflarının özellikle de derslerinin öyle olmadığını şimdiden biliyordum. Okulu incelemeyi bıraktığımda etraftakilere göz attım. İlkim ile dün akşam uzun uzun konuşmuştuk ve yakışıklı çocuk bulmazsam beni eve sokmayacağını söylemişti. Ne kadar havalı bir annem var değil mi? Hem vampir hem de içime kapanmayı bırakıp erkek arkadaş edinmemi yoksa eve sokmayacağını söylüyor! Gözlerimi devirmeme rağmen gülümseyerek okulun içine girdim. Müdürün odasını arıyor fakat bir türlü bulamıyordum. En sonunda birine sormaya karar verdim. Sarışın, arkadaşlarıyla kirkirdeyen bir kıza sormuş ve sağdan ikinci kapı yanıtını almıştım.  Hızlı adımlarla odanın ismine bile bakmadan sağdan ikinci kapıyı açıp içeri girdim. Fakat burası müdürün odası olmaktan çok uzaktı. Bir sürü seyirci koltukları ve devasa sahneye bakılırsa etkinlik odası gibi bir yerdeydim ve saymayı bilmeyen sürtük bana yanlış yeri tarif etmişti. Zaten burun kıvıra kıvıra söylüyor. Tutup burnunu ısıracaksın ki ömür boyu poposundan nefes alsın. Sürtük.

Tam arkamı dönmüş kapıdan çıkacaktım ki seslendirilen tiratla olduğum yerde durdum;

“Babası severdi beni, sık sık çağırırdı evine;

Anlatmamı isterdi durmadan hayatımın hikayesini.

Baştan başa anlatırdım bütün hikayemi ben de

Bu arada beni dinleyeni etkileyen tehlikeleri,

Nefes kesici kazaları, karada, denizde…”

Tok ve karizmatik çıkan sesi bütün sahnede yankılanırken tamamen karşıya bakıyordu. Beni görmemiş olmalıydı. Seslendirişi bütün tüylerimi diken diken ederken çaktırmamaya çalışarak tekrar arkamı döndüm. Elimi kapının koluna uzattığım an tekrar duyuldu tok ses;

“Ne o yeni kız, alkışlamak yok mu?”

Arkamı dönerek gözlerimi ona diktim.

“Yeni olduğumu da nereden biliyorsun?” diye sordum diklenerek. Sahneden zıplayarak bana doğru geldi. Onu daha iyi görebilmemi ve böyle bir meteora diklendiğim için içimden kendime beddua etmemi sağlamıştı. Boyu benden on santim kadar daha uzundu. Ne esmer ne peynir gibi beyaz bir teni vardı. Saçları siyahtı ve kendi doğal halleriyle dağınık bir havası vardı. Yeşil gözleri beni inceler gibi üzerimde dolanıyordu. Beyaz, v yaka tişörtü vücut çalıştığını açıkça belli ediyordu.

“Çünkü hiçbir Güven Koleji öğrencisi etkinlik odasına girip te balık gibi etrafı incelemez.”  Dedi. Ben sana az önce iltifat ettim değil mi? Hepsini geri alıyorum. Pis ukala. Pis ukala yakışıklı. Pis ukala yakışıklı kaslı. Pis ukala yakışıklı kaslı tatl-Tamam sustum. Bu çocuğa baktıkça fikrim değişiyordu. O yüzden hazır cevap özelliğimi kullanıp bana balık demesinin hesabını sormalıydım.

“Sahne de öküz olunca içeriye giren seyirci de balık oluyor haliyle.” Dedim. Kaşlarının ikisi de hayretle yukarı kalktı. Daha sonra içten bir şekilde gülümsedi.

“Müdürün odasını arıyordun öyle değil mi balık?” diye sordu. Balık dediğinde kaşlarım çatılsa da gülümsemesine verdim ve kafamı salladım. Beyaz dişlerini göstererek gülümsedi ve kapıyı açarak geçmemi bekledi. Demek ki öküzler de kibar olabiliyorlarmış değil mi yakışıklı? Onu beklemeden yürümeye başladım.

“Müdürün odası burada!” diye seslendi arkamdan. Kafamdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissederken arkama dönüp ona doğru yürüdüm. Sırıtması yüzüne yayılırken hiçbir şey söylemedi. Hayır ben illa ki artistlik yapacağım değil mi? Ama müstahak bana. İki adım attıktan sonra durdu ve eliyle yan tarafımızdaki odayı gösterdi. Ben boşuna o sarışın sürtüğe sayma özürlüsü demiyorum. İkinci değil kızım bu oda dördüncü!

Ben içimden o kıza saydırırken karşımdaki ukala-yakışıklı beklentili gözlerle bana bakıyordu. Kaşlarımı ne var anlamında kaldırınca afallamama neden olan bir kahkaha atmıştı.

“Bir şey değil.” Dedi imalı imalı. Ben de mahcup bir şekilde gülümseyince sırıtmış ve kulağıma doğru eğilip fısıldamıştı.

“Biliyor musun, seninle çok eğleneceğiz gibi balık."

Aşk Yeniden Isırıyor (Sıra Arkadaşım Bir Vampir 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin