Bölüm 25

3.7K 258 42
                                    

Güneş'ten

"Güneş! Sana onunla görüşmeyeceksin dedim! Zaten bir sıkımlık canı var, bana paramparça ettirme elin adamını!"
Gözlerimi devirerek bavulumun fermuarını çektim. Anıl odada dört dönüyor, sinirle bağırmaya devam ediyordu.
"Vedalaşacağım sadece Anıl, biraz abartmıyor musun?" Diye sordum bıkkın çıkarmaya çalıştığım sesimle. Sesimi bıkkın çıkarmaya çalışıyordum çünkü bıkmış değildim. Nasıl bıkabilirdim ki? Anıl bana dönmüştü! Sadece yüzüm değil sanki içim gülüyordu.
"O kim ki sen onunla vedalaşacaksın?" Diye sordu. Sesi sakindi. İşin kötü yanı; sesi fazla sakindi ve bu ölümden önceki sessizlik diye adlandırılabilirdi. Ne yani Bal Çocukla vedalaşmak istediysem? Neden sinirleniyordu ki? Elimi bavulumdan çekerek yüzümü ona döndüm. Kaşları çatılmış, yüzü kaskatı kesilmişti. İki adım atarak tam önünde durdum. Yıllardır kullanmadığın silahımı kullanmanın vakti gelmişti. Onu yeni bulmuşken tartışmak istemiyordum. Elimi usulca yanağına koyarak yüzlerimizi aynı hizaya getirdim ve tatlı bir biçimde gülümsedim. Gülümsememle ilk afallasa da ifadesini koruyarak bakışlarını yüzümde sabitledi.
"Sevgilim." Diye mırıldandım. Yeşil gözlerinde şimşekler çaktığına yemin edebilirdim! Elleri belimi bulurken kaşlarını kaldırdı. Hala iradesini korumaya çalışıyordu.
"Lütfen," diye fısıldadım tekrar. Anıl yutkunarak gözlerini kırpıştırdı. Gülmemek için kendimi kasarak vereceği tepkileri bekledim. Belimdeki eli sıkılaşırken;
"Yapma Güneş." Diye tısladı. Ne yapmaya çalıştığımı biliyordu.
"Neyi yapmayayım?" Diye mırıldandım. Mırıldanırken yüzlerimizi biraz daha yakınlaştırmayı ihmal etmedim elbette.
"Gü-"
"Ne düşünüyorum biliyor musun?" Diye fısıldadım. Çekik olmasına rağmen iri gözleri ilk dudaklarıma sonra da gözlerime kaydı. Kaşlarını kaldırarak devam etmemi bekledi.
"Biz ne zaman bu kadar yakınlaşsak... Nefesin dudaklarıma vuruyor ya hani, sanki kalbimin bütün ihtiyacını içine üflüyormuşsun gibi hissediyorum. Değişik bi alfabeyle, kimsenin anlayamayacağı kelimeler üflüyorsun dudaklarıma. Tadı hep damağımda..."
Ne oluyordu? Neydi şimdi bu söylediklerim? Benim onu etkileyip ikna etmem gerekmiyor muydu? Nereden çıkmıştı şimdi bu şairane laflar?
Anıl söylediklerimle afallarken yüzünde değişik bir tebessüm peyda oldu. Öyle çok yakışıyordu ki ona bu tebessüm... Başkalarının yanında böyle gülmediği için kendimle gurur duyuyordum. Anıl elini yanağıma koyup usulca okşarken;
"Bilerek damağında bırakıyorum ki nereye gidersen git kelimelerimin tadı sana kimin olduğunu hatırlatsın. " diye fısıldadı ve kulağıma doğru eğilerek devam etti;
"Ve bilerek damağında bırakıyorum ki sevgilim, elin adamlarına veda etmeye falan kalkarsan kelimelerim sana doğru yolu göstersin. "
Gözlerim kocaman açılırken sözleri sarhoş bir adamın yüzüne fırlatılan bir kova buzlu su etkisi yaratmıştı. Zihnimdeki perde kalkarken onu omuzlarından iterek geriye doğru bir adım attım.
"Tam bir öküzsün Anıl! Katıksız bir öküz!" Gözlerinde eğlenceli parıltılar dans ederken aramızdaki bir adımlık mesafeyi kapattı ve dikkatle yüzüme baktı.
"Senin öküzünün o arı kılıklı herifi paramparça etmesini ister misin Güneş?" Diye sordu. Sesi... titrememek için kendimi kastım. Bir ses tonu hem gözlerini kapatıp dinlenilecek kadar sakin hem de köşe bucak kaçmayı isteyecek kadar tehditkar olabilir miydi? Oluyordu işte. Yutkunurken olduğun yerde kaldım. Anıl bana doğru eğilerek dudaklarını kulağıma dayadı.
"İnan bana güzelim, arka tarafında gerçekten bi iğne oluşmasını sağlarım. Bunu istiyor musun? Beni kışkırtmak istediğine emin misin Güneş?" Diye fısıldadı. Bir kez daha yutkunurken derin bir nefes aldım.
"Tamam," diye mırıldandım.
"Vedalaşmasam da olur." Anıl kulağımın altına minik bir sevgi öpücüğü bırakarak geri çekildi ve gözlerimin içine onaylar bir bakış attı. Harika!

                                                                    *****************************

Aşk Yeniden Isırıyor (Sıra Arkadaşım Bir Vampir 2)Where stories live. Discover now