ÇETE

By fundaayten

14.7M 545K 306K

*Nefret, aşka dönüşebilen güçlü bir duygudur* Annesinin tayini dolayısıyla İstanbul'a taşınmak zorunda kalan... More

Tanıtım
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30. BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57.BÖLÜM
58.BÖLÜM (FİNAL)
ÇETE- KARŞILAŞMA KAPAK
ÇETE2- ARBEDE KAPAK
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62.BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66.BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75.BÖLÜM
76.BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
80.BÖLÜM
81.BÖLÜM
82.BÖLÜM
83.BÖLÜM
84.BÖLÜM
85.BÖLÜM
86.BÖLÜM
87.BÖLÜM
88.BÖLÜM

4.BÖLÜM

285K 11.5K 4.6K
By fundaayten

Barlas ve çetesi bize doğru yürürken Barlas'a bakıyordum. Gri pantolonunun dışında bıraktığı beyaz gömleğinin üst iki düğmesini açmış, kısılmış gözleriyle emin adımlarla yürüyordu. Saçları özenle taranmıştı. Belli ki okul için hazırlık yapmıştı. Kim bilir neden gelmişti buraya? Okumak için geldiğini düşünmüyordum. Aklında başka bir şey vardı. Bu o kadar belli oluyordu ki anlamamak için aptal olmak gerekirdi.Yanımıza yaklaştıklarında Barlas karşımda durup gözlerimin içine baktı. "N'aber Kaktüs?" 

Dalga mı geçiyordu benimle? Öyle olacaktı ki arkadaşları sırıtıyordu. Kan beynime sıçrarken, "Sizin bu okulda ne işiniz var?" diye sordum. Aslında soruyu Barlas'a sormuştum ama Bade cevaplamayı tercih etti. "Sana hesap mı vereceğiz?""Evet vereceksiniz! Burası bir okul, pis işlerinizi yapacağınız yer değil! Eğer öğrencilerden haraç almak gibi bir düşünceniz varsa bunu unutsanız iyi olur. Çünkü buna ne ben ne de müdür izin vermez!" Yine cesaretim kabarmıştı. Tek başıma onlara diklendiğime inanamıyordum. 

Bade söylediklerime sinirlenip, "Sen kimsin ki kızım?" diyerek sinirle üstüme atılmaya hazırlanınca Barlas kolundan tutup onu durdurdu. "Sakin ol Bade, okuldayız."

"Ama Barlas bu kız benim..." Barlas kaşlarını çatıp sözünü yarıda kesti. "İçeri gir!" 

Bade, Barlas'ın emriyle yüzünü asarken bana öfkeyle bakıp okula girdi. Onunla beraber Samet ve adını bilmediğim sarışın çocuk da içeri girmişti. Barlas'ın yanında sadece esmer çocuk kalmıştı. Onu inceleme fırsatını bulunca yüzüne baktım. Kalın kaşları, ela gözleri ve hafif çıkıntılı bir burnu vardı. Zayıftı ama sıska değildi. Barlas'tan yaklaşık on santim kadar kısaydı ve en az onun kadar yakışıklıydı. Gözlerini Aysun'dan ayırmıyordu. Ona bakmayı kesip Barlas'a döndüm. "Hemen gidin buradan!" 

"Neden?" Barlas bana yaklaşıp aramızdaki mesafeyi iyice kapattı. Gözleri benimkilere dikkatle bakarken rahatsız olduğumu hissedip boğazımı temizledim. "Çünkü siz bizim gibi değilsiniz. Kötülük yapmayı seviyorsunuz!" Bu lafım ikisini de güldürdü. Barlas uzun boyuyla bana yukarıdan bakarken yavaşça kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı, "Haklısın. Bu okula kötülük yapmaya geldik." Onu karnından geri itip sinirle yüzüne baktım, "Neden yapıyorsunuz bunu?"

 "Çünkü canımız öyle istiyor," deyip birkaç saniye daha gözlerime baktıktan sonra esmer çocuğa döndü. "Gidelim Çetin." Çetin denilen çocuk gözlerini Aysun'dan alıp onu başıyla onayladıktan sonra okula doğru yürüdü. Barlas da koluma çarparak yanımdan geçip onun peşinden gitti ve okula girdi."İnanmıyorum resmen buradalar!" Aysun hâlâ şaşkındı. Ben de öyleydim ama korkum şaşkınlığımın üzerini örtüyordu. Aysun'a baktım. "Kantine gidelim mi? Kahve içsem iyi olacak." Beni onaylayınca birlikte kantine gidip kahve aldık ve boş masalardan birine geçip oturduk. 

Düşünceliydim. Aysun da bunu fark etmişti. Elindeki kahveden bir yudum alırken, "Onları mı düşünüyorsun?" diye sordu."Evet," deyip işaret parmağımla yanağımı gösterdim. "Bunu yapan burada ve ben çok endişeliyim!"

"Sahi anlatsana şunu, nasıl oldu bu?"Derin bir nefes alıp arkama yaslanarak olanları anlatmaya başladım. Aysun ağzı açık bir şekilde beni dinliyordu. "Yemin ederim film gibi! Aslından seni uyarmam gerekiyordu. Galiba bunları yaşamanda benim de payım çok büyük," deyince şaşkınca ona baktım. "Seninle ne alakası var?"

 "Onların nasıl insanlar olduğunu biliyordum Öykü. Bana Barlas'ın saçını kestiğini söylediğinde bunu sana anlatacaktım ama Ateş yanımıza gelince susmak zorunda kaldım." Aysun'un söylediği şey kafamı karıştırmıştı. "Bir saniye ya, sen onların neler yapabileceklerini nereden biliyorsun ki?""Bade'den," dedi düz bir sesle. 

Kaşlarımı çattım. "Çetedeki Bade mi?""Hı hı," diyerek kafasını aşağı yukarı salladı. "Bade benim yakın arkadaşımdı. O da senin gibi bu okula yeni gelmişti, birlikte takılıyorduk. Sonra Barlas ve çetesiyle tanıştı. Sürekli onlarla takılmaya, okula gelmemeye başlamıştı. Bu yüzden ona kızıyordum ama beni takmıyordu bile. Çeteyi öyle iyi tanıyordu ki yaptıkları her şeyi bana anlatıyordu. Onlara katılmak istiyordu, istediği de oldu zaten. Yani senin anlayacağın ben Barlas ve çetesini onun sayesinde tanıdım."Çok şaşkındım. Masum bir kız çeteye girmişti ve onlar gibi kötü biri olmuştu. Neden çeteye girmek istemişti ki? "Bade'nin ailesi nasıl izin verdi peki?" diye sordum. 

Sorumu sessiz ve üzüntüyle cevapladı. "Ailesi yok. Anne ve babası ölmüş. Bir tek anneannesi var ama o da torununun ne yaptığını umursayacak kadar akli dengeye sahip değil." Aysun'un anlattıkları beni üzmüştü. Bade hayatında yapabileceği en kötü tercihi yapmış, Barlas da onu hemen çeteye almıştı. Her isteyeni alıyor muydu acaba? Gerçi neden almayacaktı ki, çetesi büyüyecekti işte bu onun işine yarardı.Beni üzüntülü gören Aysun, "Neyse ya şu konuyu kapatalım artık, ben sana bir şey sormak istiyorum," dedi. Elime aldığım kahveden bir yudum alırken, "Sor bakalım," dedim. 

 Sevinçle yüzüme bakıyordu. "Müsait olduğun bir zaman seni erkek arkadaşımla tanıştırmak istiyorum. Ne dersin?" diye sordu. Sorusuyla içtiğim kahve genzime kaçınca öksürmeye başladım. Aysun panikledi. "Öykü iyi misin?"Elimle ağzımı kapatmış öksürmeye devam ederken, "İyiyim, sorun yok," dedim. Doğru duymuştum değil mi? Aysun beni erkek arkadaşıyla tanıştırmak istiyordu. Adam genç olsa bunu seve seve kabul ederdim ama sevgilisi babası yaşındaydı. Bunu yapmam bu ilişkiyi onayladığım anlamına gelirdi. Ne diyeceğimi bilemez bir halde yüzüne bakarken elimi ağzımdan çektim, "Aslına bakarsan bu konuyu açtığın iyi oldu Aysun. Ben sana bu konu hakkındaki düşüncemi söylemek istiyorum." 

Yüzü birden asıldı. "Ne diyeceğini biliyorum...""İlişkini onaylamadığımı biliyorsun yani?"

"Kimse onaylamıyor ki."

"Haksız mıyız peki? Baban yaşındaki adamla görüşmen ne kadar normal?" Doğru bir şey yapmadığının farkındaydı ama bu umurunda değildi. İstekleri onun için çok daha önemliydi. "Çok zengin Öykü! Bana istediğim her şeyi alıyor!"

"Zengin diye yani, öyle mi?" Aysun'un buna ihtiyacı yoktu. Babası Aysun çok küçük yaştayken ölmüştü ama annesi hayattaydı. İyi bir şirkette sekreter olarak çalışıyordu. Maaşı da Aysun'un söylediğine göre iyiydi. Annesi zaten bunun için çalışırken neden o adamların alacağı şeylere muhtaçmış gibi davranıyordu hiç anlamıyordum."Evet," deyip masanın üzerindeki elimin üzerine elini koydu ve gözlerime masumca baktı, "Öykü lütfen herkes gibi sen de beni bu yüzden yargılama. Yanımda ol. " 

Sinirlenmiştim, "Onunla sırf parası olduğu için çıkıyorsun ve seni yargılamamamı mı istiyorsun öyle mi? Üzgünüm ama bunu yapamam!"

"Ama onu seviyorum." Sinirden gülüyordum, "Yalan söyleme. Onu seviyorum yalanıyla beni kandırıp da ilişkinizi onaylamamı bekleme benden!" Elimi sıkıca tutuyordu, "Tamam, onaylama ama en azından tanış. Ona seni anlattığımda seninle tanışmak istediğini söyledi bana. Onunla tanışmak istemeyeceğini biliyordum ama onu kıramadığım için bunu kabul etmek zorunda kaldım. Lütfen sen de beni kırma!" Sıkıntıyla ofladım. "Benden o kadar zor bir şey istiyorsun ki!" 

"Hadi Öykü, lütfen!" deyip yalvarmaya başlayınca ricada bulunduğu için istemeyerek de olsa bunu kabul etmek zorunda kaldım. Onu kırmamak için mecburen gidecektim artık. "Tamam, müsait olduğum bir zaman tanışırım."

"Sen var ya harikasın!" diyerek heyecanla masadan kalkarak yanıma gelip yanaklarımdan öptü. Ardı ardına kondurduğu öpücükler beni güldürse de kantine giren Barlas ve çetesini görünce gülücüklerim soldu. Hemen yanımızdaki boş masaya doğru yürüyüp oraya otururlarken onları izliyordum. 

 Benimle birlikte kantinde olan herkes izliyordu. Bütün okul onları tanıyordu ve hepsinin gözünde korku vardı.Barlas'ın bakışları benim üzerimdeyken bundan rahatsız olduğumu hissettim. Gözlerimi ondan çekip ayağa kalkarak Aysun'a baktım, "Hadi sınıfa gidelim." Rahatsız olduğum için ondan kaçıyordum ama artık aynı okuldaydık ve birbirimizin yüzünü maalesef her gün görecektik. Buna nasıl katlanacaktım hiç bilmiyordum. Belayı kendime musallat etmişim gibi hissediyordum. Artık okula gelmek resmen işkence olacaktı.Aysun'la birlikte sınıfa girdiğimde yerimize oturup muhabbet etmeye devam ettik. O sırada Koray gelmiş önümüzdeki sırasına oturmuştu. "Haberiniz var mı? Barlas ve çetesi bizim okula gelmiş!" 

Gözlerimi devirdim. "Maalesef var." Aysun Koray'a gülerek bakarken onunla dalga geçti, "Ne oldu Koray, çeten okula geldi diye sevinmedin mi yoksa?" Koray sinirle ona baktı. "O benim çetem değil!"

"Tabii ki değil, çete Barlas'ın çetesi ama sen de bir üyesi olacaksın. Buraya senin için geldiler." Aslında ben de öyle olabileceğini düşünüyordum. Barlas, Koray'ı çetesine almak için her şeyi yapardı. Yapıyordu da zaten."Kimsenin buraya benim için geldiği falan yok!" Koray inkâr ediyordu ama aslında o da kendisi için gelmiş olabileceklerini düşünüyordu bence. Sadece bunu kabullenmek istemiyordu.Biz konuşmaya devam ederken sınıf kapısından içeri Bade ve Samet'in girdiğini gördüm. Bize bakarak yan sıraya geçip çaprazımızda otururlarken şaşkınlıkla Aysun'a bakıp fısıldadım, "Bizim sınıftalar!" 

 "Evet, onlar burada. Barlas, Çetin ve Ali de Ateş'in sınıfında." Koray bize bilgi verirken Aysun tek kaşını kaldırıp Koray'a baktı, "Maşallah çeten hakkında da her şeyi biliyorsun." Aysun'un tavrı Koray'ı öfkelendirmişti, "Onlar benim çetem değil!" deyip kızdığını belli ederek önüne dönünce haline üzüldüğüm için Aysun'un kulağına doğru fısıldadım, "Gitme şu çocuğun üzerine. Çeteye girmeyi kendisi istemiyor sonuçta." Umursamazca omzunu silkti. Hoca sınıfa girince toparlanıp ders işlemeye başladık. Bade derste arada bana bakıp duruyordu ama neden baktığını umursamıyordum. Çünkü benden nefret ettiğini biliyordum. Aynı şekilde ben de ondan nefret ediyordum. 

Teneffüs zili çalınca yerimden kalkıp Aysun'a baktım. "Ben tuvalete gideceğim sen de gelecek misin?"

"Hayır, sen git," deyince sınıftan tek başıma çıkıp bizim kattaki tuvalete girdim. Tadilatta olduğunu belirten yazıyı görünce geri çıkıp bir alt kattaki tuvalete gitmek için aşağı indim. Koridorda tuvalete doğru yürürken arkamdan gelen birinin kolumu tutmasıyla ona doğru döndüm. Barlas'ı görünce yine sinirlenmiştim. Kolumu tutan elini itip, "Ne var, ne istiyorsun yine?" diye sorunca bana düz bir ifadeyle baktığını gördüm. "Soracağım soruyu cevaplamanı istiyorum."

"Ama ben istemiyorum!" deyip kızgınlıkla arkamı dönünce kolumdan tuttuğu gibi beni hemen önünde durduğumuz müdürün odasına soktu. 

Korkudan tuttuğum nefesimi müdürün içeride olmadığını görünce bıraktım. Sert bir şekilde Barlas'a bakıp bağırdım, "Aptal mısın sen ya, odada müdür olabilirdi!" Bağırmamı umursamayıp kapıyı üzerimize örterek beni oraya doğru çekti ve kapıyla kendi arasına aldı. Gözleriyle yüzümü incelerken eliyle yanağımdaki bandı açıp yarama baktı. "İz kalacak mı?"

"Sana ne?" diye bağırdım. Kaşlarını çattı, "Bir kere de doğru düzgün cevap ver. İz kalacak mı?" İnadına yapar gibi, "Bilmem, kalsın mı?" diye sordum. 

"Cevap vermemeye devam edersen iz yanağında değil dilinde kalacak!" diyerek yarayı kapattı ve bakışlarını gözlerime çevirdi. "Kalacak mı?"

"Hayır!" dedim keskin bir dille. Garip bir şekilde buna memnun olmuş gibiydi. "Şimdi izninle gideceğim!" deyip kapının kulpunu tuttuğumda elimin üzerine elini koyup beni durdurdu. "Hayır gitmiyorsun!" 

Elimi hızla çektim. O sırada Barlas bana bakmaya devam ediyordu, "Sana bir şey vermem gerekiyor."Merakla ona baktım. Bana bir şey vermek mi? Ne verecekti ki? Elini arka cebine götürmüş bana vereceği şeyi çıkartırken müdürün koridordan gelen sesini duyunca onu durdurdum. "Eyvah! Müdür geliyor ne yapacağız şimdi?" 

Paniklemiştim. Bizi görecekti ve o yokken burada bulunmamızın sebebini yanlış anlayıp muhtemelen bize ceza verecekti. Ama bu Barlas'ın umurunda değildi, o çok sakin görünüyordu. Onu önümden çekip telaşla odada bir o tarafa bir bu tarafa yürümeye başladığımda saklanacak yer arıyordum. Barlas omuzlarımdan tutarak beni durdurdu. "Sakin ol biraz." "Olamıyorum. Müdür buraya geliyor, saklanmamız gerek!"

"Neden?" Dalga mı geçiyordu? "Ne demek neden? Bizi burada görmesin diye olabilir mi acaba?" Güldü. "Görsün ne olacak ki?" Fazla mı rahattı? "Saklanmamız lazım!" dediğimde ona yalvarır gibi bakıyordum. 

Şu anda müdüre yakalanabilirdik ve ben çok korkuyordum. Korktuğumu anladığı için odaya şöyle bir göz gezdirirdi ve içeride bulunan dolabı gösterdi, "Şuraya gir saklan." Fikri iyiydi ama o nereye saklanacaktı? "Ya sen?"

"Benim saklanmama gerek yok."

"Saçmalama! Sen de saklanmalısın!" Yine gülüyordu, "Küçücük odada nereye saklanacağım?" İyi soruydu. Onun da saklanması gerekiyordu ve tek çare aynı dolaba saklanmamızdı. Kolundan tutup onu dolabın oraya götürünce, "İşte buraya," deyip içeri soktum ve ardından ben de girip dolabın kapağını kapattım. Ben kapağı kapattığım anda müdür odanın kapısını açmıştı. Az kalsın yakalanıyorduk. Son anda yırtmıştık. 

Müdür kaç saat kalırdı bilmiyordum ama çıkmasını bekleyeceğimiz için oldukça gergindim. Dolap dar olduğu için Barlas'la birbirimize çok yakın duruyorduk ve bu durum beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Yüzünü bana doğru eğmiş gözlerimin içine bakarken ben de ona baktım. Panjurlu dolabın deliklerinden içeri sızan gün ışığı sayesinde kahverengi gözlerini görebiliyordum. 

Gözleri gözlerimde keşfe çıkmış gibiydi. Sanki bıraksalar saatlerce burada kalabilirdi. Bundan rahatsız olmuş gibi bir hali yoktu ama ben çok rahatsızdım. Kafamı başka yere çevirip gözlerimi ondan kaçırınca, "Biraz uzak durur musun?" diye fısıldadım."Ne kadar uzak mesela? Kıpırdamaya bile yer yok ki."

"Öyle de..." deyip yutkundum."Madem rahatsız olacaktın ne diye soktun beni buraya?" 

 Sinirlenmişti. Sinirleneceği bir şey söylememiştim aslında. Onu sakinleştirmem gerekiyordu çünkü ne yapacağı hiç belli olmazdı. Onun yüzünden yakalanabilirdik. "Tamam, haklısın galiba, kusura bakma," deyip suyuna gitmeye çalıştım ama buna rağmen kaşları çatıktı, "Beni böyle sinirlendireceksen çıkayım!" 

"Tamam, kusura bakma dedik ya işte, ne sinirleniyorsun?" Galiba ben de sinirlenmiştim. Bu yüzden de sesim yüksek çıkmıştı. Barlas bir eliyle ağzımı örterken boşta kalan eliyle de sus işareti yaptı. Müdür sesimi duymuştu sanırım. Dolabın olduğu yöne doğru geliyordu, bunu ayak seslerinden anlamıştım. 

Ben nefesimi tutmuş korkuyla dolabın kapağını açmaması için içimden dualar ederken Barlas sakin tavrını koruyordu. Bu kadar sakin olmak zorunda mıydı? Sinirlerimi bozuyordu. Müdür dolaba yaklaşmış tam kapağı açacakken odanın kapısını tıklatıp içeri giren çocuk bizi kurtardı, "Hocam dokuzuncu sınıfların katında kavga çıktı, hemen gelmeniz gerekiyor!"Müdürün ayak sesleri hızla uzaklaşırken gittiğini anlayıp tuttuğum nefesi geri bıraktım. Çok şanslıydık. Kurtulmuştuk. Barlas'ın eli hâlâ ağzımdayken, "Çek şu elini!" diyerek itip dolabın kapağını açtım ve çıktım. 

Ona hiçbir şey demeden kapıya doğru yürürken kendi de dolaptan çıktı ve kolumdan tutup beni durdurdu. "Dur bakalım Kaktüs!" Ona doğru dönüp, "Ne oldu?" diye sordum. "Al şunu," deyip cebinden çıkardığı telefonu elime verince şaşkınlıkla baktım. Çalınan telefonum elimdeydi. "Ama bu nasıl olur, çalınmıştı?"

"Nasıl olduğu önemli değil, kavuştun işte telefonuna. Bir daha çaldırmamaya dikkat et!" diyerek kolumu bırakıp yanımdan geçince önüne geçip onu durdurdum. "Hey hey hey! Dur bir dakika. Bunun nasıl olduğunu bana açıklamak zorundasın."

 Tek kaşı havaya kalktı, "Yoo değilim!" Kızgınlıkla yüzüne bakarken, "Sen çaldırdın değil mi?" diye sordum. Yüzü anında buruştu. "Saçmalama!"

"Saçmalamıyorum. Bana o kadar şey yaptın ki bunu da yapmış olabilirsin."

"Evet, sana çok şey yapmış olabilirim ama bunu ben yaptırmadım!" deyip yanımdan geçecekken bu sefer kolundan tutup durdurdum. "Kim yaptı o zaman? Bana bunu söylemek zorundasın." 

Söyletmeden bırakmayacağımı anladığı için bıkkınca nefes verdi, "Sizin mahallede yaşayan bir çocuk yaptı." Neden şaşırmıyordum acaba? Mahallemizin tekin bir yer olmadığı belliydi zaten. "Bunu sen nereden biliyorsun peki?" 

"Çünkü çocuğu tanıyorum. Daha önce de Bade'nin telefonunu çalmıştı. Zaten sizin mahallede hırsızlık yapan bir tek o var. O yüzden bulmakta fazla zorlanmadım." Anlamış gibi başımı sallayıp kolunu bıraktım. Teşekkür etmem gerekiyordu belki ama bunu yapmayacaktım. Çünkü iyilik olsun diye değil yalan söyleyip söylemediğimi anlamak için yapmıştı."Yalan söylemediğimi anladığına göre benden bir özür dilersin artık." Kafasını iki yana salladı. "Sanmıyorum." Kanın beynime sıçradığını hissettim. "Ne demek sanmıyorum? Bana sırf bu yüzden işkence yaptın sen ya, farkında mısın? Neredeyse beni öldürüyordun!"

"Ama öldürmedim." 

 "Canımı yaktın!" dedim sinirden ağlamaklı çıkan sesimle, "Buna pişman değil misin?" Gözleri keskin bir şekilde bakarken yüzünü yüzüme doğru eğdi "Değilim!" Bu kadar duygusuz olamazdı. "Ciddi misin sen?"

"Evet," dedi sertçe, "Ben şu ana kadar yaptığım hiçbir şeyden pişmanlık duymadım. Bu saatten sonra da duyacağımı sanmıyorum," deyip hızla yanımdan geçerek odadan çıktı. 

Nasıl bir çocuktu bu ya? Bir insan yaptığı onca şeyden sonra nasıl pişmanlık duymazdı? Bu kadar kötü olmak zorunda değildi. Neyse ki en azından telefonumu bana geri getirmişti. Yeni bir telefon almak zorunda kalmadığım için seviniyordum.Barlas'ın arkasından müdürün odasından çıkınca hemen sınıfa gidip yerime oturdum. Aysun ve Koray muhabbet ediyordu. Aysun elimdeki telefona bakarken biraz şaşırmış gibiydi. "O senin telefonun değil mi?"

"Evet," diyerek kafamı sallayınca, "Sende ne işi var, çalınmamış mıydı?" diye sordu Koray. O da Aysun kadar şaşkın görünüyordu. "Çalınmıştı ama Barlas çalan kişiden geri almış," dediğimde ikisi de önce birbirlerine sonra da bana baktılar. 

"Öykü, bu çocuk sana bu yüzden işkence yapmadı mı? Ne demek şimdi Barlas telefonumu çalan kişiden geri aldı? Doğru dürüst anlatsana şunu, hiçbir şey anlamadım." Aysun'un kafası karışmış görünürken telefonumu sıranın üzerine bırakıp olayı anlatmaya başladım. İkisi de pürdikkat dinledikten sonra Aysun, "Yani Barlas şimdi doğru söylediğini anladı öyle mi?" diye sordu. Sorusuna kafamı sallayarak cevap verdim. "Evet."

"Peki ne dedi, özür falan diledi mi?" Tam cevap verecekken Koray söze atladı. "Barlas'tan bahsediyoruz Aysun. O asla özür dilemez." 

"Ne yani, gerçekten özür dilemedi mi?" Aysun şaşkınca bana bakarken, "Dilemedi!" dedim sinirle, "Hatta bırak özür dilemeyi buna pişman bile olmadığını söyledi!" Aysun sinirlendiğini hemen belli etti. "Ne biçim bir çocuk! Hem sana boş  yere işkence ediyor hem de buna pişman olmadığını söylüyor. Gerçekten çok sinir bozucu!" Ona cevap vermek için ağzımı açtığım sırada Ateş'in sınıfa girdiğini görünce bir şey demedim. Onun yanında bu konudan konuşmak istemiyordum. 

 Ateş hızlı adımlarla yanımıza gelince sıramın üzerinde gördüğü telefonuma şaşkınlıkla baktı, "Telefonunu bu kadar kısa zamanda mı buldular?" Çalanı şikâyet ettiğimi ve polislerin de telefonumu bulduğunu düşünüyordu. "Hayır Ateş telefonum bulunmadı, bu yeni," dediğimde ona yalan söylediğim için Aysun beni uyarır gibi yalandan öksürdü. Onu ciddiye almadım. Gerçeği Ateş'e anlatacak değildim herhalde. Sonra nasıl bulduğumu falan soracaktı. İşin sonu Barlas'a varacağı için yalan söylemek zorunda kalmıştım. Ateş kendi telefonunu bana uzatırken, "Buna çok sevindim, öyleyse yaz bakalım şuraya numaranı," dedi. 

Numaramı yazıp ona geri verdim. Telefonu elimden alırken Aysun meraklı bir şekilde Ateş'e baktı, "Duyduğuma göre Barlas sizin sınıftaymış." Ateş'in yüzü birden düştü. "Evet, öyle."

"Neden bu okula gelmişler bir bilgin var mı?" Kafasını iki yana salladı, "Hayır yok, umurumda da değil zaten." Barlas'ın konusu açıldığı için rahatsız olmuş gibi görünüyordu, "Neyse sonra görüşürüz," deyip sınıftan çıkmak için yürüyünce kapıda Bade'yle karşılaştı. Onunla birkaç saniye bakıştıktan sonra morali bozuk bir şekilde yanından hızla geçip sınıftan çıktı. Bu manzarayı görünce bir şeyler olduğunu sezip Aysun'a baktım, "Bade'yle Ateş'in arasında bir sorun mu var?" 

"Sayılır, Ateş önceden Bade'ye âşıktı ama Bade ondan hoşlanmıyordu. Ona hiç yüz vermedi. Bu yüzden araları biraz soğuk..." Aysun bu konudaki merakımı giderince, "Peki ya Barlas'la Ateş? Onların sorunu ne?" diye sordum. "Valla onu ben de bilmiyorum. Ateş'e sormak lazım," diyerek bakışlarını bana çevirip göz kırptı. Gülüyordum. "Olur, sorarım."

"Bu arada sen neden Ateş'e yeni telefon aldım yalanını uydurdun?" Aysun bunu bayağı merak etmiş gibiydi. "Ne deseydim, gerçeği mi?" diye sorunca başını salladı. "Evet."

"Oldu canım o da gidip Barlas'ı polise şikâyet etseydi ve suçlu ben olacağım için yine Barlas'ın işkencelerine maruz kalsaydım, değil mi?"

"Haklısın galiba saçmaladım," deyip sustu. 

*** 

Son ders bittiğinde çantamı alıp Aysun'la beraber dışarı çıktık. Barlas ve çetesi arabalarına binmiş Bade ve Samet'i beklerken onların önünden yürüyorduk. Barlas'ın gözleri üzerimdeydi. Keskin bakışlarına soğuk bakışlarımla karşılık verince oradan hızla geçip gittik. Her gün onun yüzünü görecek olmam ne kadar kötüydü. Onu gördükçe bana yaptığı işkenceler aklıma geliyordu. Boş yere yapmış olduğu işkencelerden dolayı özür de dilemiyordu. Öyle sadist biriydi işte. Ondan nefret ediyordum. 

Aysun'la muhabbet ede ede yürümeye devam ederken onun evine yaklaşmıştık. Evleri bizimkine çok yakındı, bu yüzden muhabbete devam etmek için onu bize davet etmiştim. Üzerini değiştirip geleceğini söyleyerek evine girdi. Onu bıraktıktan sonra üç dakika kadar daha yürüdüm. Eve gelince odama gidip formamı çıkardım ve üzerime mavi renk V yaka bir tişört altıma da kot pantolonumu giydim. Bu sırada annem eve gelmişti. Kapıdan girdiğini duyunca onu karşılamak için yanına gittim. Ağlıyordu. Onu öyle görünce şaşırdım. "Anne ne oldu, neden ağlıyorsun?"

 Cevap vermeden yanımdan geçip salona girdi. Peşinden gittiğimde koltuğa oturup elleriyle yüzünü kapatarak ağlamaya devam ettiğini gördüm. Şaşkınlığıma korku da eklenmişti. Yanına oturup, "Anne ne oldu?" diye sordum. Ellerini indirip yüzüme baktı. "Baban... Onu gördüm, bizim hastanedeydi!" Annemi görmeye mi gelmişti? "Konuştu mu seninle? Ne söyledi? Neden gelmiş? Amacı ney..." Sorularım bitmek bilmezken sözümü kesti. "Oraya benim için gelmedi Öykü!" 

"Ne için gelmiş peki? O hastanede onun ne işi olur ki?" Başını önüne eğmiş öyle ağlıyordu, "Manken sevgilisi için gelmiş. Kadın yakınlarında bir yerde bayılınca bizim hastaneye getirmişler. Baban da bunu duyup hemen gelmiş." Ağlamaktan ne dediği çok anlaşılmıyordu ama ben yine de anlıyordum. Bana baktı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. "Onun elini tutuyordu Öykü! Bayıldığı için onun yanındaydı ve ona bir şey oldu diye çok korkmuş görünüyordu!"Tabii ki tutacaktı. O hep başkalarının ellerini tutardı zaten. 

 Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra tekrar açıp anneme baktım, "Seni gördü mü?" Kafasını iki yana salladı, "Hayır." Haline üzülürken elini okşadım. "Boş ver anne, ne yaparsa yapsın bizi ilgilendirmez."Canı yanıyordu farkındaydım. Onun canı yanınca benimki de yanıyordu. Aşağılık herif yapmıştı yine yapacağını! Annem onun yüzünden daha ne kadar ağlayacaktı? Allah'ın belası herif hayatımızdan çıkmak bilmiyordu.Annemi teselli etmeye devam ederken kapı çaldı. Gözyaşlarını silip şaşkınlıkla bana bakarken, "Kim ki bu şimdi?" diye sordu.

 "Aysun'dur," deyip kapıyı açtım. Aysun güler yüzüyle karşımda duruyordu. Üzerine beyaz askılı bir tişört altına da siyah pantolon giymişti. Sarı saçlarını da açık bırakmayı tercih etmişti "Selam!"

"Selam," deyip gülümsemeye çalıştım. Anneme moralim bozulduğu için pek keyfim yoktu. Bu yüzden gülmeyi bile beceremiyordum, "İçeri geçsene." Onu, hoş geldin demek için yanımıza gelen annemle tanıştırdım. Annem kötü görünüyordu. Gözyaşlarını silmişti ama ağladığı kızarmış gözlerinden belli oluyordu. Aysun'un bunu anlamamasına imkân yoktu.

 İkisinin ayaküstü kısacık süren konuşmalarından sonra odama geçtik."Birgül teyze çok kötü görünüyor Öykü, bir sorun mu var?" Başımı öfkeyle salladım. "Evet var! Babam olacak o adam gibi bir sorunumuz var!" Aysun babamın bizi istemediğini ve ondan ne kadar nefret ettiğimi biliyordu. Bunu yeni tanıştığım insanlara anlatmaktan çekinmediğim için ona da anlamıştım. "Bir şey mi yaptı?" Ona cevap vermeden önce yatağımın kenarına oturdum. "Hep yapıyor!"

 Yavaşça yanıma gelip benim gibi yatağımın kenarına oturduğunda merak içerisindeydi. "Ne yaptı? Onu yine bir kadınla mı gördünüz yoksa?"

"Evet," deyip sinirden dudaklarımı kemirmeye başladım. "Manken sevgilisiyle birlikte annemin çalıştığı hastanedeymişler bugün. Kadının elini tutuyormuş!"

"Alçak herif! Adama bak, bıkmadı karı kızdan!"

"Bıkmaz! Annemden bıkar, onu hamileyken terk eder ama başka kadınlardan bıkmaz!" Sinirden ellerim de titremeye başlamıştı. Aysun bunu fark edince elini sırtıma koydu, "Tamam, sakin ol biraz." 

"Olamıyorum!" deyip yerimden kalktım. "O adam kadınlarla mutlu bir hayat sürdürürken ben burada sakin olamıyorum. İçimin soğuması için ondan intikam almam lazım!"

"Tamam da nasıl?"

"Bilmiyorum," deyip düşünmeye başladım. Aysun da düşünüyordu ve düşünürken sinirini belli edercesine söyleniyordu. "O kadar haklısın ki şu an ona ben bile çok sinirliyim. Keşke ona Barlas'ın sana yaptığı gibi işkence yapabilseydin. O zaman dünyanın kaç bucak olduğunu görürdü o alçak! İnşallah yanındaki kadınlar parasını bitirir de dımdızlak ortada kalır!"

 Babamdan nasıl intikam alacağımı düşünürken Aysun'un söylediği şeye takılmıştım. "Dur bir saniye. Az önce ne dedin sen?"

"Dedim ki inşallah yanındaki kadınlar parasını bitirir de dımdızlak ortada kalır."

"Hayır, o değil, ondan önce."Ne dediği bir an aklına gelmedi ama biraz düşününce kurduğu cümleyi yineledi. "Ha şey ya, keşke babana Barlas'ın sana yaptığı gibi işkence yapabilseydin dedim." 

Söylediği şey bana mantıklı gelirken gülmeye başladım. "Evet, haklısın galiba!" Aysun bana garip bir şekilde baktı, "Ben onu öylesine söylemiştim. Ciddiye almadın umarım?" Fikir beni güldürmeye devam ederken, "Hayır aldım. Bana o kadar güzel bir fikir verdin ki sana minnettarım!" dedim. Hızla ayağa kalkıp önümde durdu. "Saçmalama Öykü, böyle bir şeyi yapacak değilsin herhalde? Hadi diyelim yapmaya karar verdin, nasıl yapmayı düşünüyorsun? Barlas'tan yardım mı alacaksın?" 

"Neden olmasın?"Kızmıştı, "Sen iyice delirdin ama!" Söylediğini umursamadan çantamdan akbilimi çıkardım ve cebime koyup kapıya yöneldim. "Aysun benim çıkmam lazım!" Sesini yükseltti. "Hayır Öykü, hiçbir yere gitmiyorsun!" Onu dinlemeden odadan çıkarak aceleyle evden dışarı attım kendimi. Aysun da peşimdeydi. "Öykü bak gerçekten mantıklı düşünemiyorsun. Bu hayatında yaptığın en büyük saçmalık olur!" 

Saçmalık olacağını biliyordum ama başka çarem yoktu. O intikamı bir şekilde alacaktım. Koşmaya başladığım sırada Aysun bana yetişemediği için arkamdan bağırıyordu, "Barlas çetesinde olmayan kimseye yardım etmez. Oraya boşuna gidiyorsun!" Durağa gelince bir dakika kadar bekleyip gelen otobüse atladım ve boş bir koltuğa oturdum. Madem Barlas çetesinde olmayan birine yardım etmiyordu, ben de çetesine girerdim o zaman. Bir anda verdiğim karar bütün hayatımı etkileyecekti belki ama kararlıydım. O çeteye girip babam olacak o şerefsizden intikamımı alacaktım. Benim şu hayatta bundan daha büyük bir isteğim yoktu. İntikam için her şeyi yapardım. 

Fabrikanın yakınlarında olan durakta inip koşarak fabrikaya gittim. İçeri girince hepsinin eskimiş kanepeye oturmuş muhabbet ettiklerini gördüm. Onlar beni görmemişti. Tek bir kişi hariç; Çetin...Diğerlerine beni işaret etti. "Sanırım bir misafirimiz var."

 Bütün yüzler anında bana doğru dönerken yerimde durmuş Barlas'a bakıyordum. Beni görünce kaşları çatılmıştı. Oturduğu yerden ayağa kalkarken şaşırmış görünüyordu. "Senin burada ne işin var?"  Burada olma nedenim o kadar saçmaydı ki. Bunu söyleyince benimle dalga geçeceklerini biliyordum ama bu umurumda değildi. "Ben şey..." deyip, kendimi toparlayıp konuşmaya devam ettim, "Sana bir şey söyleyecektim de."Barlas yavaşça üzerime doğru yürümeye başlayınca kafamı yere eğdim. Sanırım söyleyecek olduğum şey için biraz gergindim. Yaklaşıp karşımda durunca, "Ne söyleyeceksin?" diye sordu. 

Bunu söylemek oldukça zor olduğu için derin bir nefes aldım ve kafamı kaldırıp Barlas'ın gözlerinin içine baktım. "Çetene girmek istiyorum!"

Benimle iletişim için;

İnstagram- fundaaytn

Twitter- Fundaytnn

snapchat-fundaytn

Continue Reading

You'll Also Like

Eftalya By esmaa

Teen Fiction

348K 15.6K 21
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
2.7K 101 9
Ben Mercan. İsmime bir çok kötü kalıplar takılmış olsa da ben sadece Mercandım. Sadece Mercan. Onun hayatımı bir iş teklifiyle değiştireceğini hiç...
Lavinya By Kevser

Teen Fiction

608 80 8
Gizli bir görev alan Lavinya, Çok önemli bir iş adamlarından olan Adin Arven'in evine girer ve o evde beklenmedik bir şeyle karşılaşır. Yıllar önce b...