( Yazar'dan )
Ömer Sinanın odasına gitti.
Ö: Kardeşim biz tatile gidiyoruz. Siz de gelin.
Sİ: Ya güzel olurdu da biz gelemeyiz. Yasemin son aylarında artık.
Ö: Haaa tabi. Ben bunu düşünmedim. En azından Melisi bizim ile yolla.
Sİ: Yok ya şimdi siz ailecek gidiceksiniz. Bu senede tatilsiz geçiversin.
Ö: Saçmalama Sinan. Gelsin işte ne olacak? Sen bize mi güvenmiyorsun?
Sİ: Yok kardeşim öyle değil. Yani ben eminim ki Serkana nasıl bakıyorsan Melise de öyle bakıcaksın.
Ö: E o zaman? Hem eskiden Melis ben ile az kalmadı. Şimdi Defne de var.
Sİ: Öyle tabi ama ne bileyim işte.
Ö: Hadi Sinan kırma bizi. Serkan da çok sevindi koşa koşa Melisin yanına gitti.
Sİ: Nereye gidiceksiniz?
Ö: Bilmem daha konuşmadık. Zaten hemen gidemeyiz çünkü Defne hanımın kesin talimatı var yarın doktora kontrole gidiyorum.
Sİ: Ayy sen de ne çok seversin doktora gitmeyi.
Ö: Hmmm çok severim öyle böyle değil.
İkisi de gülmeye başladı.
Ö: Sen şimdi Melisin gelmesine izin veriyor musun?
Sİ: Bilmem ki. Ben bir Yasemin ile konuşayım bakalım o ne diyecek. Akşam ararım seni.
Ö: Söyle o karına izin vermezse gelir kızı kaçırırım nikahı da hemen kıyarım.
Sinan yine güldü.
Sİ: Tamam tamam söylerim.
Ö: Bana bak sen artık uyuz olmuyor musun bu Serkan Melis meselesine?
Sİ: Olmuyorum artık. Çünkü kızı vermeyince yüz ifadeni görmeye sabırsızlanıyorum.
Ömer gülümsedi ve kapıya doğru giderken cevabını verdi.
Ö: Zamanı gelince senin yüz ifadeni ben tahmin ediyorum.
Deyip çıktı. Kapının önünde onu meraklı iki çift göz bekliyordu.
Ö: Çocuklar?
ME/SE: Ömer amca/Baba?
Ö: Evet benim.
SE: Ne oldu Melis geliyor mu?
ME: Biz de geliyor muyuz Ömer amca?
Ömer çöküp boyu çocukların ki kadar oldu. Melisin saçını kulağının arkasına sıkıştırdı ve ellerini tuttu.
Ö: Melisçim annen hamileliğin son aylarında olduğu için onlar gelemiyor. Ama ben bizim ile gelmen için babanla konuştum. Akşam annen ile konuşacak ve bana haber vericek gelip gelmeyeceğini.
Serkan kaşlarını çattı.
SE: O ne demek ya? Melis gelmiyorsa ben de gelmiyorum. Ben gelmiyorsam siz de gitmiyorsunuz.
Ö: Allah Allah. Öyle mi Serkan bey?
ME: Yani ben bilemedim ki annem ve babamsız nasıl geleceğim?
Ö: Bizim ile geliceksin işte. Serkan var. Defne teyzen var. E ben varım prenses. Sen benim ile az mı kaldın?
ME: Yok biz senin ile çok kaldık. Hatta çok da eğleniyorduk.
Deyip Ömerin boynuna sarıldı. Serkan bakakaldı. Ne tepki vereceğini bilemedi.
Ö: Kıskanma len gel buraya. Karın o senin.
SE: Ya baba.
Serkan kızarmıştı.
Ö: Utanma utanma gel.
Deyip Serkanı çekip ikisine de birden sarıldı.
SE: Baba bence bir daha "len" deme.
Ö: Bence de.
Üçü de gülmeye başladı.
***
Eve geldiklerinde Rüya Ömerin kucağında idi. Dudaklarını büzmüş babasının kravatını çekiştirip duruyordu. Ömer onu koltuğa bırakınca ağlamaya başladı.
Ö: Noldu şimdi kızım?
Koltuğa oturdu ve Rüyayı kucağına yüzü ona dönük şekilde oturttu. Rüya da ellerini kravata doğru uzattı.
Ö: Anladım ben senin derdini.
Deyip tekrar koltuğa oturttu. Rüya yine ağlamaya başladı. Ömer kravatını çözüp çıkardı ve Rüyaya verdi. Hiperaktiv kızımız da hemen ağalmayı bıraktı ve yine dudaklarını büzüp kravat ile oynamaya başladı.
Ö: Yani kızım bir sürü oyuncağın var olur olmadık şeyler ile oynuyorsun.
Başını çevirince yükarıdan inen Serkan ve Defneyi gördü.
Ö: Valla anne-oğul olarak hızınıza hayranım. Ne ara? Ben şimdi kravatı çıkardım maşallah siz...
D: Öyleyizdir ayıptır söylemesi.
Serkan mutfakta dolabı açmış sütü yetişmeye çalışıyordu. Defne arkasına geçti ve sütü aldı.
D: Oğlum sen çoktan içmiyordun noldu şimdi?
SE: Unutmuştum ben.
D: Neyi unutmuştun?
SE: Sütü unutmuştum. Birden canım istedi. Ben de yine başladım içmeye.
Defne güldü.
D: İçi annecim iç. Süt faydalı oğluşum istediğin kadar iç.
Deyip bardağı Serkana uzattı ve başını öptü. Sonra salona Rüyanın yanına gitti.
D: Annem. Prensesim. Canımın içi. Gel senin üstünü de değiştirelim.
Defne Rüyayı kucağına alınca Ömerin kravatı havada kaldı.
D: Kızım bırak babanın kravatını.
Diye kızının elinden almaya çalıştı ama Rüya hemen ağlamaya başlayınca hemen vazgeçti.
D: Ben anlamıyorum ki ne bu baba sevigisi. Biriniz de anacı olmadınız. Kırıldım valla.
Defne Rüyayı beşiğine bıraktı ve dolabından kıyafen çıkarmaya başladı. Ömer arkasından sarıldı.
Ö: Hiç çocuklara laf etmeyin Defne hanım sizde babacısınız.
( Ömer kendini kast ediyor anlamayanlar için)
Deyip saçlarını çekti ve boynuna bir öpücük bıraktı. Defne ona doğru döndü ve ellerini boynuna doladı.
D: Ya Ömer deme öyle çocuğun önünde.
Ö: Öyle ama.
D: Öyle tabi de şimdi.
Deyip başını eğidi.
Ö: Yine mi Defne?
D: Napim Ömer sen de utandırma.
Ö: Bu konuda bir şeyler yapmamız lazım ama ne?
D: Ne? Ya sen ne istiyorsun benim utanmamdan?
Ö: Ya Defne sen benim ile ilgili utanınca hala bana alışamadığını düşünüyorum ve kötü oluyorum. Ben senin kocanım. Kocan.
D: Biliyorum kocam olduğunu.
Ö: O zaman?
D: Ya Ömer bırak kızımı giydereyim.
Defne Ömerin kollarından kurtuldu ve Rüyanın yanına gitti.
Ö: Ah Defne ah.
Ömer Serkanın odasıan gitti.
Ö: Paşam? Napıyorsun?
SE: Hiç. Oyun oynuyorum.
Deyip tableti yatağa bıraktı.
SE: Ya baba Melis gelicek değil mi?
Ö: Bence gelir. İzin veririler. Sonuçta bizim ile olacak.
SE: Gelsin gelisn. Biz yabancı mıyız canım?
Ömer güldü.
Ö: Bil bakalım bu akşam yemekte ne var?
Serkan heyecanla dikleşti.
SE: Ne var?
Ö: Özel baba tarifi makarna.
SE: Oleeey.
Deyip Ömerin boynuna sarıldı. Ömer gülerek yatakatan Serkan ile kalktı ve aşağı gitmeye başladı.
SE: Aslan babam.
Deyip yanağını öptü.
***
Serkan birden çatalını bıraktı ve Defne ile Ömere baktı.
SE: Bir şey sorucam.
Ö: Sor paşam.
SE: İnsanlar ölümden neden bu kadar korkarlar?
D: Efendim?
SE: Yani düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum. Neden yani? İlla ölüceksin ne bu korku? Ne fark eder yani şimdi mi yoksa sonra mı? Anlamıyorum. Hem bence ölünce her şey çok daha güzel oluyor. Her şeyden herkesden kurtuluyorsun. Çok daha güzel bir yere gidiyorsun.
Defne ile Ömer Serkana şaşkın şaşkın bakıyorlardı.
SE: Saçmalamıyorum ya bakmayın öyle. Merak ediyorum sadece. Mesela bence bu hayatta bir tane amacın bile yoksa hiç bekleme şimdi otobüsü tutabilirsin.
Ö: Hangi otobüsü?
SE: Tahtalı köye giden otobüs.
Deyip yemeye devam etti.
SE: Anlayamıyorum yani. Bu korku niye?
( Ben de aynısını düşünüyorum. Valla böyle işsiz gibi saatlerce düşünüyorum. Cevabı olan varsa buyursun. )
SE: Sence baba?
Ö: Bilmem ki. Hiç düşünmedim.
SE: Bence düşün. Hatta ailecek düşünelim. Rüya sen ne diyorsun?
R: Abi.
SE: Şaşırdık mı? Tabi ki hayır. Neden? Çünkü benim abi.
Deyip masadan kalktı ve odasına doğru gitmeye ve giderken mırıldanmaya başladı.
SE: Tabi. Abi benim. Ama neden yani? Niye korkuyorlar? Bence saçma. Korkma yahu şimdi ölsen nolucak sonra ölsen nolcak?
Deyip merdivenleri binmeye başladı.
Ö: Çocuk iyiyice tırlattı. Sorduğu soruya bak. Bende mantıklı bir şey bekliyordum.
D: Mantıklı değil mi?
Ö: Öyle mi?
D: Bilmem. Sence.
Ö: Bilmem ki.
İkisi de düşünmeye başladılar.
Ö: Amaaan boşver biz de delirdik.
D: Biz ailecek manyağız kocacım sen şimdi mi anladın?
Diye sorup kahkaha attı.
***
( Ertesi sabah )
Dr: Valla ne diyeyim ki şimdi.
D: Sonuçları söyleseniz yeter.
Dr: Ömer bey siz ilaçları içiyor musunuz?
Ö: Evet. Her gün aksatmadan içiyorum.
D: Kötü bir şey mi var doktor bey?
Dr: Yok. Sadece hiç bir ilerleme yok.
D: He bu kötü bir şey değil öyle mi?
Dr: Ben onu demek istememiştim. Çok az, yok denilecek kadar, az ilerleme var. O yüzden de riskler hala mevcüt.
D: Yani?
Dr: İsterseniz ilaçlarını dozunu yükselte biliriz. Ama yan etkileri var.
D/Ö: Ne gibi?
Ömer ile Defne birbirlerine baktılar.
Dr: Halsizlik. Yorgunluk. Uyku.
Ö: Yok olmaz. Benim bir sürü işim var. Öyle uyku sersemi gibi dolaşamam etrafta.
D: Ömer ama...
Ö: Defne hiç öyle bakma. Doz aynı kalıyor.
D: Ama hala risk var diyor.
Ö: Ama benim de bir sürü işim var. Serkan var. Rüya var. Ben yorgunluktan sürekli uyursam sen iki ile nasıl baş ediceksin?
D: Ya sen sürekli uyumayacaksın ki.
Dr: Çoğu zaman.
Ö: Yok ben aynen devam ediyorum. Hiç bir değiştirme yok. Yanılmıyorsam 3 ay sonra yine geliyoruz?
Dr: Evet Ömer bey 3 ay sonra bekliyorum sizi.
Ö: Tamam. İyi günler.
Dr: İyi günler.
Ömer Defneyi elinden tutup odadan çıktılar.
Ö: Gıcık oluyorum bu adama.
D: Ömer sen ilaçları aksatmadığına emin misin?
Ömer ters ters baktı Defneye.
Ö: La havle.
D: Kızma ya.
Ömer yumuşacık gülümsedi.
Ö: Ben sana hiç kızar mıyım? Havuç kafam benim.
Deyip yanağını öptü.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Hikaye önerisi:
"Aşk ve Para (DefÖm)" Yazar: TubaNurKuru
Yorumlarınızı ve Votelerinizi bekliyorum