PORTAKALLI SÜT | Texting

By galaksininmilkasi

5.9M 402K 73.1K

Bilinmeyen: Portakallı olsun. Ekin: Ne? Bilinmeyen: Süt diyorum, portakallı olsun. Ekin: Hangi galakside böyl... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5
5.6
5.7
5.8
5.9
6.0
6.1
6.2
6.3
6.4
6.5
6.6
6.7
6.8
6.9
İS'İN HİSSİ
7.0
7.1
7.2
7.3
7.4
7.5
7.6
7.7
7.8
7.9
8.0 (Final)
• Özel Bölüm •
Röportaj
Canandan;

1.4

92.5K 5.8K 1.4K
By galaksininmilkasi

-09.07.17

Lauv & BTS (JM,JK) - Who

💦

"Onunla konuşmaya, vaktimi harcamasına, varlığına, tehditlerine bile alıştım."

Elime gelen ıslak otları sertçe yolmaya devam ettim.

"Neden?"

İkimizde ağaca yaslanmıştık. Birbirimize dönmek yerine karşıya bakıyor, normal bir konudan bahseder gibi konuşuyorduk.

"Ne, Neden?"

"Ona neden alıştın?" dedim, bu sefer ona dönerek. Üçüncü sigarasını bitirmek üzereydi. Okula sigara getirmediğini zannediyordum fakat şu an bu kadar rahat içebildiğine göre bunu pekte umursamıyor gibiydi. Bir yerlerden nöbetçi öğretmen çıkacak diye onun yerine ben endişeleniyordum. Bir süre beni cevaplamadan içmeye devam etti. Ben de gökyüzüne dağılan gri bulutları izledim.

"Bilmiyorum. Yani normal olarak uzun zamandır konuştuğum, bir şeyler anlattığım birisi. En önemlisi ona annemden bahsettim."

"Annenden mi?" dedim, sanki gayet normal bir şey söylemiş gibi anlamadığımı belirten bir yüz ifadesiyle ona baktım.

"İşte bazen böyle pot kırabiliyorum," dedi, bakışlarımı karşılıksız bırakmayıp, bana döndü. Yüzündeki hafif gülümseme içimi rahatlatmıştı.

"Anladım." dedim, bakışlarımı ondan kaçırarak.

"Hiçbir şey anlamadın." dediğinde, beni küçümsediğini sanmıştım ama o anlayışlı bakışlarla bana bakmaya devam etti.

Hafifçe gülümseyip onu onaylayan bir kaç mırıltı çıkardıktan sonra bakışlarımı kalabalık bahçeye çevirdim. Ilık rüzgar omuzlarımda biten saçlarımı dalgalandırırken, bir kaç saniyeliğine gözlerimi kapadım.

"Bana neden yardım ediyorsun?"

"Bunu isteyen sen değil miydin?" dedim, düşüncelerimden sıyrılarak.

"Evet, ama on dakika öncesine kadar bana soğuk davranıyordun."

"Kardeşimi herkesin önünde rencide ettiniz, Ekin." dedim, yaşattıklarını hatırlatarak.

"Bende seni daha önce nerde gördüm diyordum." diyerek, fısıltıyla konuştuğunda bir an silkelendim.

Ona neden bunu yapıyordum?

Kendime bir söz vermiştim. Ona neden yardım ediyordum ki?

"Baksana," diyerek beni düşüncelerimden uzaklaştırdığında kaşlarımı çatarak bakışlarımı ona çevirdim. "Ben dışarıdan vicdansız, kaba ve egoist biri gibi mi görünüyorum?"dediğinde, çatılı kaşlarımı anında düzelttim. Sorduğu soruyla bir an zorla yutkunduğumda boğazımı temizledim.

"Neden böyle bir şey sordun şimdi?"

"Sen soruma cevap ver," diyerek, benden duyacaklarını merakla ve dikkatle dinledi.

"Evet?" dedim, bakışlarımı gözlerine dikip, kafamı neden böyle bir şeyi bir anda sorduğunu anlayamadığımı belirtmek istercesine salladım.

Aldığı cevapla bilmiş bir şekilde sırıtıp dilini alt dudağında gezdirdi. Ardından dudağını dişleyip bakışlarını benden çekti.

"Şu an ki halin garibime gidiyor." dedim, hiçbir şey anlamadığımı belirten bir ses tonuyla.

"Garibine mi gidiyor? Neden?"

"Çünkü o günkü kötü çocuk, şu an bilmediği ve görmediği bir kızın kalbini kırdığı için tanımadığı başka bir kızdan yardım istiyor. Sırf, yaptığı hatayı düzeltmek için. Sence de garip değil mi?" diyerek, tek nefeste konuştuğumda güzel bir soru sorduğumun farkındaydım.

"Sen böyle sorunca, garip oldu." diyerek, hafifçe kıkırdadığında bakışlarımı ona çevirdim.

Onu kullansam, istediğimi alabilir miydim?

Yapacaklarım, içimdeki ona karşı duyduğum nefreti söndürür müydü?

Bu, beni bir girdaba sokardı. Birinin duygularıyla oynamak, bana göre alçakçaydı.

"Bunu neden yaptın Ekin? Aslında sadece sen değil ordaki herkes bunu neden yaptı? Birileriyle dalga geçmek, kalplerini kırmak, onlara en büyük kabusu yaşatmak ne kadar güzel bir duygu olabilir ki?"dediğimde, o da tıpkı benim ona baktığım gibi bana döndü.

"O duyguyu bilmiyorum. Oradaki diğerleri de umrumda değil, kimseye bu saatten sonra karakter eğitimi veremezsin. Ayrıca senin Bengü'yü sıkıştırıp ondan hıncını aldığını biliyorum." dediğinde, bir an ona alık alık baktım.

"Sen bunu nerden biliyorsun?" dediğimde, suratında yine bilmiş bir sırıtış belirdi.

"Bilinmeyen söyledi." dediğinde, gerçekten ona bundan bahsettiğimi unutmuştum. Dudaklarımı birbirine bastırıp sanki bilmiyormuş gibi meraklı gözlerle ona baktım.

"Siz beni mi çekiştiriyorsunuz? Hem o nerden biliyormuş?"

"Sen lavaboda kavga ederken kabinlerden birindeymiş. Ayırca kavganı anlatırken sana hayran kalmış gibiydi. Resmen bana sen de orda olmalıydın dedi." diyerek, sanki o an aklına gelmiş gibi gülmeye başladı.

Son söyledikleri benimde komiğime gidince kıkırdadım. "Kafa kızmış," dedim, gülmeye devam ederken. Kendime inanamıyordum, resmen şu an ona kendimi övüyordum.

"Öyledir." dediğinde, gülmesi durmuştu. Bir süre ikimizde sessizce bekledik.

"Bu arada kardeşine yaptıkları için üzgünüm. Ben gerçekten hiçbir şey yapmadım. O günü hatırlamak dahi istemiyorum." dediğinde, sessizliğimizi bozup, fısıldayarak konuştu. Bakışlarını benden kaçırdığında gözlerimi sıkıca yumup, açtım.

"Anlatmak ister misin?" dedim, yumuşak bir ses tonuyla.

"Neyi?"

"O gün ne yaşadığını." diyerek, sakince yutkundum.

Çimlere daldırdığı gözlerini bana çevirdi. Anlatıp anlatmamak arasında kalan yüz ifadesini anlayışla karşılayıp omuzlarımı silktim. Belki de şu anlık bildiklerim bana yeterdi.

"Anlatmak zorunda değilsin." dedim, ifadem gibi anlayışlı bir ses tonuyla. Burukça gülümseyip kafasını salladı. Ellerini birbirine girmiş saçlarında gezdirip bana döndü.

"Hep böyle misindir?" dediğinde, kaşlarımı çattım. "Nasıl?" dedim, bende onun gibi gülümseyerek.

"İkna edici?"

"İkna etmeye çalışmadım."

"Gözlerin öyle demiyor ama."dediginde, sesli bir şekilde gülüp, oturduğum yerde dikleştim. "Bu söylediğini evet olarak algılıyorum." diyerek, bakışlarımı ondan çekip, okulun renkli duvarına çevirdim.

Bir süre bana baktıktan sonra boğazını temizledi. "Annen seni seviyor mu?" diyerek, titrek bir nefesle konuştuğunda yutkundum. Sorunun annesi olacağını biliyordum.

"E-evet." dedim, kafamı ona çevirerek. O bana bakmak yerine sadece gözlerini yumarak başını gökyüzüne çevirmişti. Az önceki keyifli halinden eser kalmamıştı.

"O halde çok şanslısın. Çünkü benim annem, bırak beni sevmeyi soluk alış verişimi dahi evde duymak istemiyor." dediğinde, gözlerimi hiç kırpmadan onu izliyordum. Gözlerini açmadan seslice yutkundu. "Sadece iki çocuğu var. Abime verdiği sevgisinin yarısını bana verse ben hiç böyle olur muydum sence? Çok şey istemedim ki ben. Evet, küçükken sürekli bir şeyler istiyordum. Mesela, yeni bir ayakkabı ya da yeni bir oyuncak? Ama bunu her çocuk istemez mi? Bana hiçbir şey vermedi. Ne parasını ne de sevgisini. Hep abimden geçindim. Hep eskiler benim oldu. Kendisine soruyorum, neden diyorum, neden beni sevmiyorsun?" diyerek, derin bir nefes aldığında sıkıca yumduğu gözünden, bir damla yanağına doğru aktı. Çaresizce onu dinlemeye devam ederken dolan gözlerimi umursamadım.

"Dediği tek şey ne biliyor musun? Seni ben istemedim, baban istedi." dediğinde, tıpkı bende onun gibi gözlerimi yumdum. İçimdeki keskin sızının geçmesini bekledim. Onun dudaklarından firar eden sessiz hıçkırık beni daha da mahvederken bir an olsun hızlı kalp atışlarım dinmedi.

"B-bu iğrenç bir his. Bunları söylerken istediğim tek şey sağır olmak, anneme, kelimelerine her şeyine sağır olmak. O gün, işte okulda olan olaydan önce sabah gittim yanına," diyerek, kafasını bana çevirdi. Gözlerini açar açmaz yanağında süzülen göz yaşını izledim. Onu ilk defa bu kadar dağılmış görüyordum. Sakince dudaklarını yalayıp devam etti. "Madem beni istemiyorsun dedim, o halde sık kafama." diyerek, deli gibi gülmeye başladığında sanki o sabahı tekrar yaşıyormuş gibi gözleri dalmıştı. Korkarak onu durdurmak istercesine yaklaştığımda, eliyle beni durdurdu.

"Bana 'ben senin bu acınası halini izlemeyi seviyorum' dedi. Hemde kahkaha atarak dedi. İlk defa bana seviyorum kelimesini kullandı biliyor musun? Buna bile sevinemedim, çünkü o bundan zevk alıyor. O benim acı çekmem için elinden gelen her şeyi yapıyor." dediğinde, kollarımı ona uzattım. Boynuna sıkıca sarıldığımda kendini kastığı için bedeni gergindi.

"Sakın bana acıma." dediğinde, sertçe yutkundum. Bir anda kendimi suçlu hissetmiştim. Onun omuzlarında bunca yük varken birde kafasını bana takmasını sağlayıp omuzlarına bir yükte ben eklemiştim. "Acımıyorum." diye, fısıldadım.

Kendime gelmeye çalışıp, "Baban? O seni görmüyor mu?" dediğimde, sesim boğuk çıkmıştı.

"Kendisi sadece işten eve gidip gelmek için ayarlanmış bir robot. Onun evde bir karısı, bir oğlu yok. Ben zaten hiç yokum." dediğinde, sızlayan gözlerimi yumdum. Kollarımı boynundan ayırmadan ona sarılmaya devam ettiğimde ikimizde sessizdik. Sadece benim burnumu çekişlerim, onun da sürekli yutkunuşları aramızdaki tek sesti. Okulun bilindik zil sesi kulaklarımızda yankılandığında da ne ben ondan ayrıldım, ne de o çimlere dayadığı ellerini belime doladı.

Sadece, onun kendine gelmesini bekledik.

💦

Bölüm nasıldı?

Oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyin.

Sizleri seviyorum. 🧡

-Yaren

Continue Reading

You'll Also Like

239K 13K 33
Evren: Bana aşkını itiraf et artık Motorcu: Sen bana ettin mi? Evren: Nabzım seksenle kalbim tek senle atıyor bebeyim Motorcu: Neyin neyin? Evren:...
678K 35.6K 60
"Hiç romantik olamayacağım. Sana o kadar derece yaptırdım, bunun bedelini benimle evlenerek öder misin?" Kendi kurduğu cümleye güldükten sonra sesli...
508K 45.5K 39
abilerim kurgusu, erkek versiyon. Bu kurgu reenkarnasyon içerir! Yᴇɴɪᴅᴇɴ ᴅᴏɢ̆ᴅᴜᴍ ʟᴀɴ! Tᴜ̈ɴᴇʟɪɴ ᴜᴄᴜ ʙᴏᴍʙᴏᴋ ʙɪʀ ʏᴇʀᴇ ᴄ̧ıᴋᴛı! 🛸Küfür ve argo içerir.🚀 ...
507 58 6
Biz 9 kişiydik,silah arkadaşıydık,abiydik ablaydık.