Siparişlerimizi verdikten sonra gerginliğim daha da arttı. Kafamı ne zaman kaldırsam biriyle göz göze geliyordum. Bakışlarımı kaçırsam özgüvensiz olduğumu sanarlardı, ki ben öyle değildim. Hemen oturuşumu dikleştirip yüzüme içten bir gülümseme yerleştirdim. Bu durumu mu Mert de fark etmiş olacak ki kulağıma eğilip “ En çok bu halinden hoşlanıyorum. Güçlü.” dediğinde ona dönüp gözlerinin içine baktım uzun uzun.
Hakan Bey boğazını temizleyip bize “Ne zamandır birliktesiniz” diye sorunca ona baktık.
“Birkaç gün oldu”
Mert de “Nişan gecesi.” diye ekledi. Eren’in renginin attığını gördüm. Burcu’ya baktığımda yine şaşırmıştı. Bunda bu kadar şaşılacak ne var ki.Mert ve ben.Nişan gecesi.Nesi vardı bu kadının.
“Birlikte olduğunuzu söyleyince şaşırdım ama şaşırmamalıydım.Şirkete geldiğiniz ilk günden beri aranızda bir şey olacağını hissetmiştim.” dediğinde şaşırma sırası bendeydi.O nasıl hissedebilirdi ki?
“Öyle mi ?Şaşırdım açıkçası.” dedim. Gülerek -ki dikkat ettiğimde Mert’in gülüşünü babasından aldığını anladım- “Hissetmemek için kör olmak gerekirdi.Aslında herkes farkındaydı sanırım.Şaşırmanızın sebebi benim size bunları samimiyetle söylemem olsa gerek.” dedi.Zeki adam.
“Sanırım öyle”
“İş yerinde biraz daha soğuk olduğumu anlamışsınız. Ailemin yanındayken oldukça farklı ve içten olduğumu da.” dediğinde başımı salladım. Sonra Leyla Hanım’a dönerek “Hayatım sen neden bize katılmıyorsun,bir şey söylemeyecek misin?” diyerek kibarca uyardı onu.
“Üzgünüm. Nil hanımı hatırlayamadım bir türlü” dedi.Haklı insan yerine koyup yüzüme bile bakmamıştı ki nereden hatırlayacak.Ayrıca hatırlamana da gerek yok.Seninle tanışmaya geldim ben.Hiç tanışmamış gibi de tanışabilirsin. Tabi ki bunları diyemedim.
“Nişan gecesi çok misafiriniz vardı.Hatırlamamanız normal” dedim ben de kibarca gülerek.
Yemeklerimiz gelince sohbetimiz bölünmüş oldu. Herkes yemekleriyle ilgilenirken ben yemekte zorlanıyordum. Kadınla olan konuşmamdan sonra daha çok gerilmiştim. Mert kimsenin duymayacağı bir tonda “Gerginlikten bu güzel yemekleri kaçırma bence” diyerek göz kırptı.O anda kalbimi biri sıktı sandım. Kendime gelip başımı sallayarak yemeğimi –bu sefer- keyifle yedim.
“Daha önce Amerika da yaşıyormuşsun sanırım.Türkiye’ye ne zaman döndün.” Bu soru Ece’den gelmişti.
“Ağustos sonu gibi.”
Burcu lafa atlayıp “Geri dönmeyi düşünmüyorsun sanırım” dediğinde kabalığını görmezden gelip cevap verdim. “Hayır.Düşünmüyorum.”
Hakan Bey de “Şirkette ki bilgilerini hatırlıyorum da uzun zaman Amerika da yaşamışsın ama çok düzgün bir Türkçen var. “ dedi.
“Ailem bu duruma çok önem verdi. Kardeşim ve ben evdeyken hep Türkçe konuştuk.Diğer yandan İngilizce de öğrendik tabi”
“Ama aksanın biraz farklı.Yani ingilizce konuşurken.Sanıyorum ki Amerikan İngilizcesi olduğundan.” dediğinde başımı salladım.Başını sallamaktan vazgeçip konuş!
“Yalnız mı yaşıyorsun?” Nihayet konuştu.Evet Leyla Hanım konuştu. Şaşkınlığımı atarak “ Evet “ dedim.
“Ailen Amerika da o zaman. Burada bir tanıdığın, akraban yok mu?” Kadın benimle hala konuşuyor!!
“Çocukluk arkadaşlarım ve halam var. Onun haricinde diğer akrabalarım yurt dışında. Zaten çok akrabamın olduğunu söyleyemem” dediğimde ona yetmiş olmalı ki sustu.
Ece’yle biraz sohbet ettikten sonra lavaboya gitmek için izin istedim. Lavaboya girip boynuma su tuttuktan sonra makyajımı tazeledim. Ama yalnız değildim. Burcu kapıdan içeri girip yanıma geldi. Öyle baktı baktı durdu. En sonunda ben konuşup "Bir şey mi oldu ?" dedim.
“Sonunda aileye girmeyi başardın tebrikler” diyerek çıktı. O an şoka girdiğim için çok kızdım kendime. Kolundan tutup sen ne demek istiyorsun diye soramadım bile. Biraz daha lavaboda kaldıktan sonra yüzüme bir gülümseme yerleştirerek masaya döndüm. Burcu’ya baktığımda yüzü gülüyor Leyla Hanımla konuşuyordu.
“İyi misin “ soru Mert’ten gelince hayır kötüyüm diyemezdim. “Sorun yok iyiyim” diyerek elini tuttum.
Burcu “Çok klasik bir soru olacak belki ama boş zamanlarında neler yaparsın” dedi. Sanki az önce lavaboda bana tıslayan o değilmiş gibi arkadaşça davranıyordu.Sorusu da saçmaydı.
“İlkokulda yapılan anket soruları gibi oldu evet” dediğimde yüzündeki gülümsemesi bir anlığına kayboldu. Ben de devam ettim “Küçükken basketbol eğitimi almıştım. Arada bir yine oynarım. Onun dışında lisedeyken yüzücüydüm.Hala daha yüzerim.Kitap konusunu tahmin edebilirsiniz herkes gibi ben de okurum.Okçuluk eğitimim de var.Ama uzun zamandır devam etmiyorum.Aynı zaman da fotoğrafçıyım.Hobi olarak” dedim.
Küçümseyerek “Bu kadar mı?” dedi. Hah şuna bak.Dediklerimden bir tanesini yapabileceğini sanmıyorum.Bir de beğenmiyor.
“Yetmedi mi?” dedim bende. Sınırlarımı zorluyordu. Gülerek “Çok hoş” deyip Leyla Hanım’a döndü. O da ona baktıktan sonra bana kısa bir bakış attı.Bundan anladığım tek şey Leyla Hanım’ında benden hoşlanmadığıydı. Sanki nişanda boynuna atladı da şimdi ters davranınca böyle anladın.Saçmalama.
Ece de rahatsız olduğumu anlayınca bana dönüp kısık bir sesle “ Burcu’yu kafana takma. Annemi de. Annem oğullarını paylaşabilen biri değil. Burcu’dan da hoşlanmamıştı ama iş resmiyete dökülünce araları düzeldi.Ki sen de şu an görüyorsun.” dedi. Ona gülerek başımı salladım.
Oğlunu paylaşmak istememesi normal. Ama bunu yapış şekli kırıcıydı. Ayrıca Burcu’yu nişanlandıktan sonra sevmesini de saçma buldum. Yani iş resmiyete bindiği için sevmeye başlamış.Hiç sevmesin daha iyi.
“Türkiye ‘ye niçin dönmek istedin?” bu soru yemeğin başından beri suskun olan Şirin’den gelmişti.
“Türkiye’yi çok seviyorum ve açıkçası Amerika ‘dan sıkılmıştım. Mezun olduktan sonra Türkiye de çalışmak istedim.” Bence bu kadarı yeterdi.
“Amerika dan sıkılmak.Şaşırtıcı doğrusu. Başka bir sebebin yok yani” dediğinde ileri de botoks yaptırmamaya karar verdim.Çünkü bu akşam ki gerginliğimden önümdeki 20 yıl idare eder botoks yaptırmama gerek kalmazdı.
Güldüm. “İnsan uzun yıllar aynı yerde yaşayınca sıkılıyor.Benim evim Türkiye'deydi o yüzden Amerika'yı çok benimseyemedim açıkçası.Bu da bir sebep olabilir. Ama bunların dışında yok” Burcu da Eren Bey’e dönüp “Hayatım çok sessizsin,sen sevinmedin mi Mert’e” dedi. Aslında sana şu an gerçekleri söylemek vardı ya neyse.
“Neden sevinmeyim ki.Hem ben ikisinin durumunu biliyordum zaten.Sadece bugün iş yerinde çok yoruldum o yüzden böyleyim kusura bakmayın.”
“Neden bize söylemedin?” bu kızgın ses Leyla Hanıma aitti. Mert, Eren bey’in konuşmasına izin vermeden lafa girdi. “Ben istemedim. Bizden duymanızı istedim anne”
Sonra onlar kendi aralarında konuşmaya başladı.Ben de çaktırmadan telefonumu çıkarıp masanın altında saate baktığımda 9 buçuk olduğunu gördüm.Vakit hızlı geçmiş. Sonra telefonuma gelen mesaja baktım.
Gönderen: Deniz
“Yaşıyor musun diye mesaj attım.Hoş yaşıyor olsan bile bana cevap veremezsin.Gerçi bu mesajı bile okuduğuna emin değilim. Her neyse eve tek parça olarak dönmeni istiyorum. Yemekten sonra başka yere gitmek yok. ;)” Mesajın sonunu okuduğumda yüzümdeki sırıtış arttı. Denizin hayatı ima olmuştu bence.
Cevap yazmayıp telefonu çantama koydum. Biraz daha konuştuktan sonra kalkmaya karar verdik. Mert elini belime koyduğunda kanımın kaynadığını hissettim. Akabinde de sıcak bastı tabi. Burcu da bizi görünce Eren Bey’in koluna girip ilerledi. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.
“Çok güzel bir yemekti Hakan Bey.”
Hakan Bey de “Evet.Bunu sık sık tekrarlamalıyız” dedikten sonra Leyla Hanımla beraber dışarı çıktı. Hakkını yemeyeceğim.Leyla Hanım bana bakarak -sanırım tebessüm de etti- İyi akşamlar demişti.Pekala bu iyi bir şeydi işte. Ama şaşırmadım değil.
“İyi geceler Nil.” diyerek Şirin de gözden kayboldu. Ece, Mert ve ben de kapıya doğru ilerledik. Mert’in arabasını beklerken Ece lafa girdi.
“Nil, bak ne diyeceğim.Yarın Şirin Amerika’ya geri dönüyor.Öğlen 1 gibi de uçağı kalkacak.Hava alanına gelsene sen de onu geçirmek için. “ O kadar sevimli bakıyordu ki hayır diyemezdim.
“Neden olmasın” dediğimde yanaklarımı öpüp Hakan Bey’in arabasına bindi. Biz de Mert’in arabası gelince bindik.
------
Araba yolculuğumuz kısa sürmüş şu an evimin önünde Mert’in arabasında oturuyorduk. Araba da gelirken hobilerim hakkında konuşmuştuk.Çok şaşırdığını söyledi.Özellikle okçulukla ilgili olana.
“Pekala. Yemek nasıldı?” dedi bir anda.
“Dürüst olmak gerekirse sandığımdan iyi geçti”
“Benimde dürüst olmam gerekirse sandığımdan çok daha iyi geçti” O gülünce gözlerini maviliklerinde kayboldu,ben de güldüm.
“Yüzünü güldürebildiğim için seviniyorum. Bu gecenin fiyasko olmamasına da seviniyorum tabi.” dediğinde tekrar güldüm. Birkaç dakika sessiz durunca “Ben eve gireyim o zaman,iyi geceler” deyip inecekken Mert kolumdan tutup ona bakmamı sağladı.
“İyi geceler.” deyip dudağımdan öptü.Geri çekildiğimdeyse beni tekrar tutup bu sefer daha tutkulu öptü.Dizlerim titreyecek kadar hemde.
------
Hava alanına gelmiş uçağın kalkmasını bekliyorduk. –duk derken Ece, Mert, Burcu,Eren bey,Şirin ve ben. Bu arada Şirin’in bir ay sonra döneceğini öğrenince bu kadar kalabalık gelmenin saçma olduğunu düşündüm.Kadın zaten gelecek ne bu böyle asker yollar gibi bu kadar kişi.
Ece “Abi bir bakar mısın” dediğinde Mert Şirinle beni yalnız bırakmıştı. Diğerleri de kendi aralarında konuşuyordu. Tamam bu kadından korkmuyorum ama beni geriyor.Hah şimdi bana döndü.Ne söyleyecek acaba bu sefer.En son yalnız kaldığımızda Mert’in kalçalarından ..Neyse.
“Tanıştığıma memnun oldum. Ama dikkat etmeni istiyorum. “ dediğinde gözlerinden soğuk bir şeyin geçtiğini gördüm.
“Anlamadım,neye dikkat edecekmişim?”
“Neye değil. Kime. Burcu ve yengeme dikkat etmeni istiyorum. Özellikle Burcu’ya. Çünkü iyi şeyler olmayacak.” Tam cevap veriyordum ki Mert yanıma geldi. Şirinde hepsiyle vedalaştıktan sonra yanımızdan ayrıldı. O giderken kafamda dedikleri yankılanmaya başlamıştı. “ Neye değil kime….Özellikle Burcu’ya,….İyi şeyler olmayacak”
Ama ne demek istedi,neden öyle dedi anlamamıştım.Ve aklım çok karışmıştı.