SİYAH MEŞALE

De bluee_71

382K 18.5K 1.3K

Ailen.. Arkadaşların.. Akrabaların.. Güvendiğin.. Sevdiğin.. Hatta tanıdığın herkesi gözümü kırpmadan öldüreb... Mais

...TANITIM...
1.BÖLÜM (Giriş)
2.BÖLÜM (Küçük kurtarıcı)
3. BÖLÜM (Siyah meşale)
4. BÖLÜM (Anlaşma)
5.BÖLÜM (Maddeler)
6. BÖLÜM (Hasan faciası)
7. BÖLÜM (Mezar)
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (Tanışma)
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM (Seni İstiyorum)
12.BÖLÜM (Tehdit)
13. BÖLÜM (Çaresizlik)
14.BÖLÜM (Acı)
Duyuru
15.BÖLÜM (Öpücük)
16.BÖLÜM (İzmaritler)
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM (Karşılık)
19.BÖLÜM (Kan)
TEŞEKKÜR
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM (Özür Dilerim)
...NOT...
22.BÖLÜM (yağmur)
DUYURU!
23.BÖLÜM (Sen Benimsin)
24.BÖLÜM (Lunapark)
25.BÖLÜM (Hasan?)
DUYURU (Kapak Tasarımı)
26.BÖLÜM (Seninim)
27. BÖLÜM (Geçmiş)
28.BÖLÜM (yüzleşme) PART-1
28.BÖLÜM (yüzleşme) PART-2
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM (karar)
...Gelecek Bölümden Kesit...
31.BÖLÜM (Özledim)
32.BÖLÜM (Özgürsün)
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM (İntikam)
35.BÖLÜM (Tokat)
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM (Banyo)
38.BÖLÜM (Rüya)
39.BÖLÜM (Depo)
40.BÖLÜM(kutu)
....Gelecek Bölümden Kesit...
41.BÖLÜM (İtiraf)
42.BÖLÜM (Hayal kırıklığı)
44.BÖLÜM (Uçurum)
45.BÖLÜM'DEN KESİT
45.BÖLÜM (Seni Seviyorum)
46.BÖLÜM (MORG)
47.BÖLÜM (Katil)
48.BÖLÜM (Ölüler Alemi)
49.BÖLÜM (Güzelim)
💙💙
50.BÖLÜM (Pencere)
51.BÖLÜM (Zaman)
52.BÖLÜM (Ankara)
53.BÖLÜM (Yıldızlar)
54.BÖLÜM (Oğlum?)
55.BÖLÜM (Çığlık)
56.BÖLÜM (Binbir Gece)
57. BÖLÜM (Araf)
58.BÖLÜM (Uyanış) Part-1
58. Bölüm (Uyanış) Part-2
59.Bölüm (Mektup)
60. Bölüm (Çember)
61. Bölüm ( Sur )
62. Bölüm - a
62. Bölüm b (veda)

43.BÖLÜM (Şimdi Başlıyor)

3.5K 176 18
De bluee_71

"Küvette kendini boğmak yerine neden boğazını kesmiyorsun?"

Gözlerim irileşirken ellerimle boğazımı yoklama ihtiyacı duymuştum. Ama yumruğumu sıkarak bu arzuyu bastırdım. Yaklaşıp iki parmağını çıplak boğazımda gezdirdiğinde yutkunamadığımı fark ettim. Dikkatimi temas halinde olan parmaklarından çekerken soğuk konuşmasına aynı tonda devam etti.

"Yani sincabım intiharında çeşitleri var. O yüzden aklında böyle birşey varsa seçeneklerin arasından küveti çıkar."

Banyodan çıkışını izlerken arkasıdan bağırdım.

-Tavsiyeni aklımda bulundururum

Son kez senin sözünü dinliyorum Savaş Ulusoy...

Cam kırığını titreyen parmaklarım arasında tutmakta zorlanıyordum. Buna rağmen bunu yapacak cesareti kendimde buluyorum. Peki doğru birşey mi yapıyorum?

Kesinlikle hayır. Ama artık bunlara dayanamıyorum. Bu yaşadıklarımı kaldıramıyordum.

Evdeki sessizlikten cesaret alarak işime yoğunlaştım. Cam kırığı bileğime temas ettiğinde ürperdim. Yalnızca tek bir hareketime bakıyordu. Sanki kanlar özgürlüğüne kavuşmak için bileğime toplanmıştı. Belkide onlar bile bedenimi terk etmek istiyor.

Gözlerimi kapattığımda sert kapı sesi beni olduğum yere çiviledi. Savunma yapmak istercesine ayağa kalkıp camı ona doğrulttum. Sanki ona birşey yapabilecekmişim gibi!

İç sesim o duymak istemediğim cümleleri sarf etti.

"Kendine kıyıyorsunda ona mı kıyamıyorsun!"

Hayır ona da zarar verebilirim!

İç sesimle inatlaşmamdan tamamen habersiz önce bana baktı sonra elimdeki cama.

"Bırak onu Ada!"

Başımı sağa sola salladım. Daha sıkı kavradığımda elimde ılık sıvılar baş göstermişti. Acıyı görmezden geldim.

"Noluyor sana? Napmaya çalışıyorsun!"

Gözlerinde endişe vardı. Ama bunu belli etmek yerine bana bağırmayı tercih ediyordu.

-İntikamını alman için yardım ediyorum!

Elimin hizasındaki parkede kan yavaş yavaş yayılıyordu. Bana yaklaştığında "Ne intikamı?" diye fısıldadı.

Kaşlarımı çatıp gelme diye bağırdım. Onun için bir kozdum ve beni kaybetmek istemiyordu.

-Ben herşeyi biliyorum! Annenin intikamını almak için benimlesin. Söylesene bu kadar düştün mü!

"Ne?"

Böyle bir tepki verirken hıçkırdım. Bana doğru iyice yaklaştı. Aramızdaki mesafe yok denecek kadar azdı. Cam boğazına temas ederken kanım göğsünden aşağı akıyordu. Elimde olsa bu camı boğazına saplardım ama yapamıyorum. Kendini bana iyice yaklaştırdığında parmaklarım camı bıraktı. Sanki ona itaat ediyor gibiydi.

"Neden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok ama aslının olmadığına eminim."

Yutkundum. Yere düşen cam tok sesler çıkardı. Sanki yeni yeni kendime geliyordum. Hasan'ın tüm dedikleri beni delirtmişti. Kontrolümü kaybetmiştim. Ama hala kafam karışık. O bir nevi beynimi yıkamıştı.

-Hasan geldi.

Şaşırdığı bariz ortadaydı. Kollarımı kavradı.

"Sana birşey yaptı mı?"

Endişelenmesiyle gözlerim doldu. Kollarını üzerimden çektim. Yalnız kalmak istiyordum. Buradan gitmek istiyordum.

-Hayır.

Bu cevabımdan tatmin olmamış gibi soruları sıralamaya başladı.

"Sana ne söyledi Ada?"

Yere oturduğumda kendimi bitkin hissediyordum. Başımı duvara yaslayıp gözlerimi yumdum. Elimi hissetmiyordum. Gözlerimi açtığımda Savaş elindeki beyaz bezle bana bakıyordu. Elime uzanacağı sırada kendime çektim.

Gözlerim boynunda beliren damarlara takıldı. Elimi zorla kendine çekip kanı silmeye başladı. Canımın yandığını söylesemde umursamıyordu. Yeni yeni herşeyi kavrıyordu.

"Ona inandın!"

Tek bir cümlesi bile beni susturmaya yetmişti. Birşey diyemiyorum ama haklıydı. Sağlam elimle başıma baskı yaparken konuştum.

-Kafam karmakarışık Savaş!

Elimi sinirle bırakıp bana döndü.

"İntikam aldım."

diye bağırdı.

"Ablamın intikamı için seninle zorla sevgili oldum evet! Neden bu kadar takıyorsun buna! Bunu sende biliyorsun"

Sustum. Sadece onu dinledim.

"Ama annemin intikamını almadım Ada. Herşey babamın suçu. Tamam kabul ediyorum!"

Öyle bir bağırmıştı ki...

"Benim babam tam bir şerefsiz! Onun için intikam almaya değmez. Evet seninle zorla çıktım. Bunun nedenini sende biliyorsun."

Elindeki bez odanın bir köşesine savrulmuştu. Şimdi sinir krizi geçirme sırası ondaydı.

"Tüm suç babamın. Beni sevmedi! Annemi sevmedi!"

Yutkunduğunda gözleri dolmuştu. O sert adamın konu babası olunca tüm duvarları yıkılıyordu. Tıpkı benim gibi. Sözleri karşısında gözlerim iri iri açıldı. O an ona o kadar acıdım ki...

"En kötüsüde ne biliyor musun?"

Bana iyice yaklaştığında tam gözlerimin içine baktı. Söyleyeceği şeyi merak ederken ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtı.

"Babamda bir yönden haklı. Ben sevilecek biri değilim."

Parmaklarım dudaklarının üzerindeki yerini bulurken fısıldadım.

-Sus lütfen! Öyle deme.

Gözlerini kapattı. Gözyaşlarım durmadan akıyordu.

"Bende benim gibi bir oğlumun olmasını istemezdim."

Çok yakınımdaydı. Nefesini yüzümde hissederken söylediği cümleleri idrak edemiyordum.

-Ben böyle olmasını istem-

Cümlemi şey kesen dudaklarımdaki baskıydı. Ne olduğunu anlamam uzun sürmüştü. Akmaya devam eden gözlerimi kapattığımda ona karşılık vermeye çalıştım. Evet belki daha sonra pişman olup utanacaktım. Ama umutsamıyorum.
Karşılık vermemle beni duvara itip öpmeye başladı. Titreyen ellerim çoktan ensesindeki yerini bulmuştu.

Geri çekildiğimde alnını alnıma yasladı. O gözlerime bense yere bakıyordum. İri elleri boynumu daha sıkı kavrarken beni kendine çekip sarıldı. Hala hızla inip kalkan göğsüm olayın şokunu atlatamadığımın göstergesiydi. Kollarımdan tutup beni kucağına çekti. Başımı boynuna koyup yerde pıhtılaşan kanımı izledim. Kalp atış seslerine odaklanırken kendimi çoktan uykuya bırakmıştım.

***

Gözlerimi zorlukla açtığımda yatakta olduğumu fark ettim. En son parkenin üzerinde uyuyakalmıştık. Dün geceyi asla hatırlamak istemesemde yanaklarım çoktan kızarmaya başlamıştı.
Şu anda yanımda olmamasına seviniyorum. Odadaki banyoya girdiğimde görüntüme lanet ettim. Gözlerim şişmişti ve saçlarım darmadağınıktı.

Ellerimde yeni fark ettiğim sargı bezine baktım. Ben uyuduktan sonra sarmış olmalı. Kan durmuştu. Zaten acıda hissetmiyordum. Yüzümü sıvazlarken hala aklım dündeydi. Neredeyse intihar edecektim. Kelimesi bile bana o kadar uzak ki... Nasıl böyle birşey düşünüp kendimi kaybettim hala inanamıyorum. Dünki Ada ben değildim!

Peki onun öpücüğüne karşılık veren Ada ben miydim?

Sanırım düşünmemek en iyisi. Tek elimle olduğu kadar yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Havluyu yüzümden çekip başımı kaldırdığımda korkudan sıçradım. Bakışları hiçbir duygu ifade etmezken kalbim resmen bana eziyet ediyordu. Çok utanıyorum!
Yanından geçeceğim sırada kolumdan tuttu. Dün hakkında konuşmak istemiyordum.

-Savaş bak ben-

Elimdeki havluyu almasıyla kaşlarımı çattım. Sadece bekledim.

"Yüzünü iyi kurulamamışsın."

Derin bir nefes verirken en azından konu değiştiği için sevinmiştim. Yüzümü hem inceleyip hemde siliyordu. Narince. Yine o ender haline bürünmüştü.

"Dışarı çıkalım biraz."

Başımı salladığımda hala bana bakıyordu. Elleri boynumun etrafını sardı. Kazağımın arasına giren saçlarımı yavaşça çıkardı. Bu hareketine şaşırsamda bozuntuya vermedim. Geri çekileceğim sırada buna izin vermedi.

"Daha işim bitmedi."

Sert sesinin altında uyarı vardı. O an gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Yüzümü yıkarken hafif ıslanmış olan saçlarımı havluyla sildi. Bu kadar yakın durmasını istemiyordum. Ayrıca bana garip davranıyordu.

***

Pantolonuma yapışan bilmem kaçıncı dikeni sinirle kopardım. Bakışlarım geniş sırtına dönerken yerdeki taşı alıp ona fırlattım. Öde doğru düşen saçlarımı sinirle geriye ittim. Ağır ağır bana döndü.

-Neden beni beklemiyorsun!

Sesimin sert olması emin olun onda hiçbir etki yapmamıştı. Sert mizacı artık beni korkutmuyordu. Oysaki ilk karşılaşmamızda sesi, yüzü ve hatta giyinişi bile ürlütücü gelmişti.

"Sana sinirliyim Ada."

İsmimi onun ağzından her duyuşumda tuhaf oluyordum. Bir daha desene diyen iç sesimi susturdum.

-Savaş ben...

Birşey diyememiştim. Haklı! Hakkım yok buna çünkü suçluyum. Hemde fazlasıyla.

"Dün sen beni hem yerin en dibine soktun hemde göğün tepesine."

Ellerimi önünde birleştirip sargı bezini çekiştirdim. Gözlerim yerdeki yapraklara kaymıştı. Kurumuş yapraklar Savaş'ın siyah botlarının altında ezilmeye başladı. Başımı kaldırmasamda Savaş'ın bana yaklaştığını hissedebiliyordum.

"İntihara cesaret ederek en dibe, öpüşüme karşılık vererek beni göğe çıkardın."

Yerinde durduğunda yutkundum.

"Ama biliyor musun? Beni öpmen ihtiharın yanında hiçbir şey! Nasıl böyle birşeye cesaret edersin!"

Sulanan gözlerimi ona diktim.

-Yeter!

Göğsüne sağlam elimle yumruk attım.
-Bana karışma!

Kolumu kırarcasına tuttuğunda inledim. Canım çok yanıyordu. Ama yinede sert bakışlarımı gözlerinden ayırmadım.

"Ben sana karışırım!"

dedi her bir kelimesinin üstüne basa basa. Kolumu çekmeye çalışsamda başarılı olamadım.

"Sana son zamanlarda tölerans gösteriyorum diye sakın istediğimi yaparım havalarına girme!"

Sertçe kolumu bıraktı. Hiçbir şey söylemedim.

"Bir daha kendini öldürmeye çalışırsan-"

Sözünü kesen benim bağırışlarımdı.

-Tehdit tehdit tehdit!

Saçlarımı sertçe geriye ittim.

-Ama aptallık bende.

Birşeylerin değiştiğini zannetmiştim. Halbuki değişen hiçbir şey yok. Ona doğru dönüp eve gitmek istediğimi söyledim. Üsteleyecek olacak gibi olsa da vazgeçti. Galiba ilk defa üstüme gelmemeye çalışıyordu.

***

Bir damla diğerine karıştı. Ve bir damla daha yok oldu. Ve bir tanesi daha...
Bakışlarımı camdan çekip ona döndüm. Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve ben adım adım eski hayatıma kavuşacaktım. Evet onun haberi olmasada bitiriyorum aramızdaki bu saçma şeyi.

Arabadaki rahatsız edici sessizliği telefonum bozdu. Yeni yeni çekmeye başlamış olacak ki bildirimler akın ediyordu. İncelerken sert bakışlarını üzerimde hissettim. Arayan listesinde annemin adını görmemle parmağım durakladı.

Ne demişti Hasan?

Baban yurtdışında. Derin bir nefes alıp annem yazısının üzerini kaydırdım. Kulağıma götürdüm ve açmasını bekledim.

"Kimi arıyorsun sen?"

Sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim ama cevap vermedim. Evet muhtemelen sinirlenecekti ama umurumda değil.

"Ada kızım?"

Ağlamaklı sesiyle gözlerimi kapattım. Eve dönmek istediğimi fark ettim. Kimseden bana fayda yok.

-Efendim.

İç çekişi içimde birşeylerin kopmasına neden olmuştu. Onu özledim.

"Eve gel lütfen. Sana ihtiyacım var. Sana yalvarıyorum Ada. Seni çok özledim."

Arabayı durdurmuştu. "Tamam" dediğimde şaşırmasını hissetmiştim. Mutluluk ve hüzün birleşimi sesiyle vedalaştık.

"Sana kimle konuştuğunu sordum."

Emniyet kemerimi çıkarırken "bende sana cevap vermedim" dedim. Arabanın kapısını açtığımda kollarıma yapışan elleri ittirdim.

-Bitti.

Anlamamış gibi baktı. Hayır hayır anlamamış gibi değil, kabul etmiyormuş gibi. Veya gururuna yediremiyormuş gibi.
Her ne haltsa işte.

-Ben gidiyorum.

Arabadan inip çantamı sırtıma taktım. Yağmur yağıyordu. Çantamdan şapkamıda çıkarıp başıma geçirdim. Yaklaşan adımlarını hissedebiliyordum. Arkama bakmamak için inat ettim. Birden beni kucağına almasıyla çığlık attım.

Beni arabaya taşırken yumruklarımı sırtına geçiriyordum.

-Bıraksana beni. Pislik adam!

Arabaya binerken arkadan bir erkek sesiyle yumruğum havada kalmıştı. Ben hala onun sırtında olduğum için seslenen kişiyi ilk ben görmüştüm. Savaş seslenen kişiye yüzü döndüğünde inmek için hareketlendim. Bırakmasada yoğun çalışmalarım işe yaramıştı. Beni zorla arabaya bindirip kapımı kapattı. Tabi uslu dur bakışını atmayıda ihmal etmedi.

Bu kişiyi daha önceden okulda görmüştüm. Savaş'ın gereksiz arkadaşlarından biri olmalıydı. Ama ilk defa işime yaramıştı. Savaş son kez bana bakıp arkadaşına döndü. Nedense onunla karşılaşmaktan hoşlanmamıştı. Çantamı takıp sessizce arabanın kapısını açtım. Eğer dikkatli olursam beni fark etmezlerdi çünkü gideceğim yer onların tam tersi istikamette. Ve Savaş'ın bana arkası dönük. Çocukta zaten burayla ilgilenmiyor.

Merkeze neredeyse gelmiş olmamız işimi çok kolaylaştırmıştı. Eğer koşar ve ilerdeki ara sokaklara saparsam yakalanma ihtimalim sıfır. Yani umarım.

Açmış olduğum kapıdan yavaşça çıktım. Eğilerek arabanın arkasına geçtim. Onlar fark etmeden hızla koşmaya başladım. İlerdeki dönemeçten geçince risk sıfırlanır.

Son hız yolun başına geldiğimde nefes nefeseydim. El sıkışmalarını zar zor gördüm. Savaş henüz fark etmemişti. Etrafın yağmur nedeniyle sisli olması işime yaramıştı. Çok şükür.

***

Evin önüne geldiğimde hava çoktan kararmıştı. Savaş kaç kere arasada açmadım. Kim bilir ne kadar deliye dönmüştür. Her yere baktığına eminim ama buraya bakmak aklına gelmez.
Girip girmeme konusunda tekrar kaygıya düşmüştüm. Odamın ışığını açık gördüğümde aklıma Hira geldi. Uzun zamandır görüşmediğim, kıyaslandığım, Savaş'a asılan, şikayet eden ve iyiliğimi istemeyen kız...

Beni arayıp hal sorabilirdi öyle değil mi? Of ne bekliyorum ki!

Derin bir nefes alıp bahçeye adımımı attım. Yoksa daha çok bekleyecektim burada. Adımlarım kapıya doğru ilerlerken anılar zihnimde filizlenmişti. Tam burada tokat atmıştı bana ve ben şuraya düşmüştüm. Gözlerimin önünden uçuşan tozla bile aynı. Ve evet annem ve Hira şu pencereden tiyatro yapıyormuşuz gibi bizi izliyordu.

Savaş mı?

Çoktan beni kucağına alıp götürüyordu. Babamın burnunu tutarak kapıyı kapatmasını, o surat ifadesini unutamam.
Sokak lambaları yanmıştı. Islak saçlarımdan damlalar akarken iyice ıslanıyordum. Ama ne kapıyı çalabiliyor ne de bahçeden dışarı çıkabiliyordum.
Ya babam evdeyse?
Gözyaşlarım dolarken arkamı döndüm. Hayır bunu göze alamam.

"Ada?"

Durakladığımda yağmura gözyaşlarımda karışmıştı. Gözlerim annemin zayıflamış suratına değdi. Sanki yüz yıl daha yaşlanmış gibiydi. Hıçkırıklar bekliyordu kendilerini bırakmak için.
Islanan sargı bezimi fark edip hemen yanıma geldi. Saçlarımı elleriyle geriye itti. Sadece gözlerime bakıyordu. Bu bakışları hatırlıyorum.

En nefret ettiğim duygu var içlerinde; Acıma!

O gün pencereden bana bakarken de bu bakış vardı. Tokat yediğimde de vardı ve muhtemelen hep olacak.

Beni kendine çekip sarıldığında titrediğimi hissettim. Tüm gururumu, inadımı, bana yaptıklarını, ilgilenmemesini, önemsememesini ayaklar altında ezip yağan yağmura karıştırdım.

-Seni özledim anne.

Başımı mis gibi kokan saçlarına koyduğumda uzun zamandır bu kokuya hasret olduğumu fark ettim. Ağlayışları gülümsemeye dönüştüğünde birbirimizden ayrıldık...
Çekinerek içeri girdim. Evet hayat öyle tuhaf ki. Yeri geldi kendi evime bir yabancı gibi girdim.

"Seni asla bırakmayacağım kızım."

Sadece gülümsedim. Nihayet odama evime ve en önemlisi anneme kavuştum. Benimle çok ilgili davranıyordu. Eskiden böyle değildi. Belkide bu olaylardan çıkarabileceğimiz en güzel ders anneminkiydi.

Koşarak merdivenleri tırmandım. Adımlarım gelen müzik sesiyle yavaşladı.

Hira?

Onunlada görüşmeliydim. Ellerim kapının kulpunda içeri girmeye hazırlanırken yalnız olmadığını fark ettim. Kız sesleri geliyordu.

-Kızım bu senenin modasında bunlar yok sen deli misin!

+Hiraaa. Hala aklını alamadı bu kız Savaş'tan ya.

Arkadaşları için yalandan üzülmeler. Ellerimin tutuşu sıkılaştı.

-Kızım haklıda yani çocuk efsane.

Hira: Hayrıdır kızlar. Yürüyo musunuz?

Sesinin altındaki tehdit beni iğrendirmişti. Kapıyı açıp içeri girdim. Hepsinin üzerinde benim şortlarım, geceliklerim vardı. Dışarıda yağan yağmura bakıp gülümsedim.

"Ada?"

Sert bakışlarımı hiraya çevirdim.

"Canım kuzenim. Seni ne kadar çok merak ettim haberin var mı?"

Kızların şaşkın bakışları Hira'ya dönmüştü. Ondan iyice tiksinirken suratımı buruşturdum. Montumu yavaşça çıkardım.

-Bende sizi özledim.

Rahat bir nefes vermişti. Kızlarda onunla birlikte rahatlamıştı. Gülümseyerek yerine oturdu.

-Ama oturmaya mı geldim Hira!

Gerizekalı gibi gülümsüyordu hala birşey anlamadığımı zannetmişti. Islak elimi saçlarından geçirip ayağa kaldırdım. Çıglık atarken diğer kızında saçlarını kavradım. Boşta kalan kız hamle yapacaktı ki sert bakışlarım onu durdurdu. Cesaret edememişti. Zaten o kadar çok sert çekmiş olmalıyım ki karşılık bile veremediler.

Merdivenlerden sürükleyerek aşağı indirdiğimde saçlarını bıraktım. Hira sinirle elini kaldırdı. Ondan önce davranıp bileğinden kavradım. O tokat bir kere olur!

Bileğini çevirerek yüzünü kapıya yasladım. Pardon çarptım desem daha doğru olur. Bana saydırmaya başlarken sadece güldüm.

-Sana güvenmiştim. Ankaradan geldiğini duyunca ilk ben sevinmiştim. Ama değmezmişsin!

Başını yasladığım yerden çekmeye çalışsada izin vermedim.

"Sana söyleyeceklerim var Ada!"

Kolunu bırakıp bana dönmesini sağladım. Diğer iki kız sanki ne söyleyeceğini biliyormuş gibi kıpırdandılar. İyice tedirgin olmuşlardı.

"Sen Savaş'ı sevmiyorsun. Dediğin gibi anlaşma."

Tuttuğum bileğini ovalarken küstah cümlelerine devam etti. Benin derdim biten kuzenliğimizken o hala Savaş diyordu.

"Savaş kendini seven birini hakediyor. Ondan uzak dur."

Dolan gözlerimi gizlemek için dış kapıyı açtım.

-Telefonunu ver!

"Ne?"

-Telefonunu ver!

Korkarak telefonunu bana uzattığında ezberlediğim numarayı ekrana yazdım. Geri ona verip dışarı sürükledim. Yağmur iyice hızlanmıştı. Kızlar kısa şortlarıyla ıslanırken Hira anlamsızca telefondaki numaraya bakıyordu.

-Savaş'ın numarası. Arada kurtarsın sevmeyi hakeden arkadaşın! Ha bu arada beni görmedin! Umarım söylemezsin zaten bu senin işine gelir.

Minnetle gözlerime baktığında sadece düşündüm. Bir insan kuzenine böyle birşeyi nasıl der? Aşk gerçekten bu mu? Yoksa hastalık mı?

"Ada ben-

Kapıyı suratına kapattığımda gözyaşlarımın kilidi açılmıştı. Sırtımı kapıya yaslayıp dizlerimin üzerine çöktüm. Bacaklarımı kollarım savunma yapmak istercesine sardı. O sırada yanıma gelen annemde benimle birlikte yere oturmuştu. Ağlamamı görmesini istemezdim ama kendimi kontrol edemiyorum.

"Sen doğru olanı yaptın kızım."

Başımı kaldırdım ve güven veren gözlerine odaklandım. Gerçekten öyle miydi? Doğru olanı bu muydu? Kendimi koşarak odaya attığımda ilk işim Hira'nın elbiselerini dışarı çıkarmak oldu. Yatağımdaki çarşafı, onun kitaplarını, eşyalarını, giysilerini hepsini odamdan çıkardım. Zeliha teyze çoktan bavullarına yerleştiriyordur.

Anlamıyorum!
Benim ne halde olduğumu umursamadan burada keyif çatmasına hala inanamıyorum. Boy aynamın karşısına geçip şişmiş gözlerimi ovaladım. Bakışlarım saçlarımı, uzun kirpiklerimi, burnumu gezdi. Dudaklarımda sabit kaldı.

Dün gece aklıma geldiğinde...

Onu öpmüştüm! Hiç olmaması gereken yanlış birini öpmüştüm. Oysaki ben emindim. Aramızda değişen şeyler vardı. Galiba bu fikir sadece benimmiş.
O ve sert tavırları olmazsa olmaz tehditleri, alıştığım kini hala tazeydi. Ne bekliyordum ki.
Oysaki şimdi onu öptüğüm için aynadan kendi gözlerime bakamamıştım.

Işığı kapattım ve perdeyi açtım. Etraf karanlık. Garip olan birşeyler var. Mesela benim karanlıkta durmam.

Karanlık korkusu olan bir kızı karanlığa alıştıran kişi Savaş Ulusoydu. O kız ise bu korkusuna rağmen onunla olan bir aptal.

Derin bir nefes verdim. Hira ve arkadaşları hala aşağıda olmalı. Bahçeyi incelediğim sırada kapıdan içeri o girdi. Adımlarım benden bağımsız gerilerken panik çoktan beni esir almıştı. İri cüssesiyle karanlık buluşunca herkesi dize getirecek türdendi.

Üzerindeki siyaha zıt pembe elbisesiyle ona koşan kız..
Hira boynuna sarıldığında bedeni sarsılıyordu. Galiba ağlıyor. Onu kendinden uzaklaştırıp o iki kıza baktı. Umduğunu bulamamış olacak ki gözleri bizim evi taradı. Üst kattaki penceremi biliyordu. Buraya uzun bir müddet baktı. Ancak karanlıktan beni görmesi mümkün değildi.

Kapıya doğru yürüdü. Hira buna engel olmaya çalışsada onu hiç kibar olmayacak bir şekilde itti.

Koşarak merdivenlerden aşağı indim. Son adımımı atacağım sırada Savaş'ın çoktan içeri girmiş olduğunu fark ettim. Bedenim aşırı adrenalin salgılarken kenara çekilmeyi akıl etmiştim.

"Nerde o!"

Ellerimi kulaklarıma bastırdım. Bağırışıyla yerin yedi kat dibine girmek istiyorum. Çok sinirli duruyordu. Suratımın yarısı görünecek şekilde baktım. Yumruklarını sıkıyordu.

"Savaş çık evimden! Kızımı benden çaldın hala nerede diye mi soruyorsun!"

İri elleriyle duvara bir yumruk geçirdi. Annemin hatta bana doğru gelen Hira'nında korktuğunu hissedebiliyordum. Hirayla göz göze gelmemiz beni tedirgin etmişti. Beni açığa çıkarmazdı değil mi?

Tam saklandığım kolonun önünde durup olanları izlemeye başladı. Sanki benin görünmemi oda istemiyor gibiydi. Suratını yan çevirip fısıldadı.

"Ne olursa olsun yerinden çıkma."

Başımı geriye çekip beklemeye başladım. Savaş hala sakinleşememişti. En sonunda bir tetik sesi duydum. Tekrar oraya baktığımda gözlerim dolmuştu.
Yapmaz değil mi?
Birine zarar vermez!

Kızlar bağrışıp kaçtığında Hira tekrar yüzünü yan döndü.

"Ada çıkma."

Birine zarar verecek!

Ama onun yanına gitmek istemiyorum.

"Onun yanına gitmek için bahane arıyorsun!"

Başımı sağa sola sallarken annem bağırmıştı. Artık oda sinirleniyordu. Savaş'ın kaslı kollarından tutup dışarı çıkarmak istedi.

Kolunu annemin güçsüz parmakları arasından kolayca kurtardı.

"Ada kulaklarını açıp iyi dinlesin beni."

Derin bir nefes aldım. Artık gözyaşlarım durmuyordu. Elimi ağzıma bastırıp sesimin çıkmaması için kendimi sıktım.

"Her gün için Ada! Her gelmediğin gün için bir kişi!"

Kapıya doğru ilerlerken tekrar bağırdı.

"Anlaşmamızın kuralları asıl şimdi başlıyor."

Son...

Continue lendo

Você também vai gostar

Bî- misâl Hayat De Tugbaff

Literatura Feminina

1M 46.9K 58
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
1.2M 28.4K 41
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
527K 26.4K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. Kına yakmak kendini adamaktır ; Bir gelinlerle damatlara yakarlar ; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. B...
115K 8.4K 16
/Aile Kurgusu/ Yeni bir ev, yeni insanlar, aynı baba fakat farklı ruh. Gözlerinde yoktu artık küçük bir çocuk, çoktan terk etmişti yuvasını. Heyecan...