YILDIZIM

By ayseklncr

9.4K 407 286

15.11.2015 Kitabımın yayına başlama tarihi! Genç bir kız bir yıldıza aşık olursa ne olur? Peki ya onu kaçırı... More

TANITIM
1. Bölüm
DUYURU
2. Bölüm( Dilay Mayın'ın kaçırma sınavı)
3. BÖLÜM( Halı arasında bir Can Sancak)
4. Bölüm( Dünyam)
5.Bölüm- Gitme
6. Kabul mü?
7. Bölüm- Nerede?
8. Bölüm- Sürpriz
9. Bölüm- Neredesin?
10. Bölüm- Çıkmaz sokak
11. Bölüm- AŞK İZİ!
12. Bölüm- Aşk Bir Büyü *_*
13. Bölüm- Seni Görmek İstemiyorum!
14. Bölüm- YILDIZIM ^_^
15. Bölüm- Kaybedemem
16. BÖLÜM
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30.Bölüm
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. Bölüm
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
FİNALLLLL

26. BÖLÜM

120 5 0
By ayseklncr


 *****

DİLAY MAYIN

"Ayrılmak istiyorum. Sen bana uygun değilsin."

"Ne?"

"Artık seninle olmaz Dilay. Artık biz olamayız. Her şey bitti..."

"Her şey bitti!" Sözleri beynimde adeta bomba gibi patlıyordu. Nefes alamıyordum. Sanki ölüyordum. Gözlerimde biriken damlalar içimi paramparça ederken Can'ın koyu mavi gözlerine baktım.

"Ne?"

Beynim gerçeği bir türlü algılayamıyordu. Gerçekten ona ne olmuştu? Dedeme bile kafa tutan adam neden benden vazgeçmişti? Neden? Bu sorularımın cevabını bulmak için yeterince zamanım yoktu. Çünkü şu an sevdiğim adam arabasına yürüyordu. Yere çivilenen ayaklarıma sinyal gönderdiğimde sağ ayağım yarım adım bile atamadı. Anında yere düştüm. Ellerim sert zeminde yaralanırken titriyordum. Can düşme sesimi işitmişti. Çoktan "Dilay!" diye haykırıp yanıma geldi. Sol eli ile sağ omuzuma dokunduğunda kanayan avucumu aldırmadan elini iteledim.

"Neden ?" tek bir soru sordum sevdiğim adama. Titreyen vücuduma inat, gözyaşlarım hala akmamaya direniyordu.

"Olmaz Dilay. Seninle olmaz. Ben geç olsa da bunu anladım."

"Can bana cevap ver! Neden?"

"Avuçların kanıyor Dilay kalk hastaneye gidelim!"

"Başlatma şimdi avuçlarıma! Neden ayrılıyoruz? Bana cevap ver!"

"Çünkü artık seni sevmiyorum! Sen benim için küçük bir çocuksun!"

Ne kadar saçma bir cevaptı! Ne kadar kötü! Gözyaşlarımı hala tutarken güçlükle ayağa kalktım. Can'ın bana dokunmasına bile izin vermedim. Son kez baktım güzel gözlerine. Kalbim paramparçaydı. Hiçbir şeye anlam veremez halde onun sağ omuzuna çarpıp yürümeye başladım.

"Dilay nereye? Bari seni eve bıraksaydım!" diye seslense de umursamazca yoluma devam ettim. Hala ağlamıyordum. Hala yıkılmam ben diye kendimle savaşıyordum. Tıpkı o günkü gibi...

İKİ YIL ÖNCE

Ablamın tabutu tam karşımdaydı. Benden çok uzaklara gittiğini anladığım an bu andı. Ondan önce hiç inanmamıştım. Aslında yine öyleydi. Koşarak tabutuna sarılmış defalarca "Hayır! Hayır, ablam gidemez! O ölemez!" diye haykırmıştım. Ama hiç kimseler bana inanmamıştı. Hiç kimseler şu kalbimi, haykırışlarımı umursamamıştı. İlk defa kendimi değersiz hissetmiştim. İlk defa her şeyimi kaybettiğim bu anda hayat durmuştu. Ablam toprakların altına konulduğunda bu kez koşup toprağına sarılmıştım. Ama yine ağlamamıştım. Sanki ağlamak bana göre değildi. Ben kolay kolay ağlayabilen bir insan değildim. Bu imkânsızdı. Çünkü benim gözyaşlarım kalbime birikirdi. Beni yakıp kavururdu.

ŞİMDİKİ ZAMAN

Yine ağlamamıştım. Dolan gözlerime inattı gözyaşlarım. Ayakta durma gururum kendi kalbime inattı. Terkedilmek canımı yaksa da ben yine ağlamamıştım. Yıldızımı kaybetsem de hala bu uzun yolu ağlamayarak yürüyordum.

CAN SANCAK

Artık başka şansım yoktu...

Onsuz yaşamalıydım. Onsuz nefes almalıydım. Kurduğum tüm hayallerimi bir çöpe atarken aracıma adımladım. Gözlerimi yakan tuzlu sıvıya inat aracıma bindim. Dilay hala benden uzaklaşırken dikiz aynasından gidişine baktım. Başımı öfkeyle koltuğun başlığına yaslayıp, daha fazla direnemediğim gözyaşlarımı yanağıma bıraktım ve "Affet beni yıldız kaçıranım. Affet!" diye fısıldadım. Kalbim hiç inanamayacağım kadar çok ağrıyordu. Galiba ben artık hiç iyi olmayacaktım. Asla ama asla düzelmeyecektim. Titreyen ellerim hala direksiyonu sıkarken bir hışımda kendimi arabamdan dışarı attım. Sanki nefes alamıyordum. Sanki delirmek üzereydim. Hatta şu an delirmiştim. Dilay gidiyordu. Benden gidiyordu ve buna sebep bendim. Kahrolası ben! Ona adım atmaya her kalktığımda olduğum yere çivilenip kalıyordum. Kalbim sanki paramparça oluyordu. Ben öylece donup kalmıştım. Zaman akıp geçiyordu. Gökyüzü karanlık olduğunda arabama atlayıp şehri turlamaya başladım. Sanki gittiğim hiçbir yere yüreğim sığmıyordu. Onsuz tamamen kafayı yemiştim. En son kendimi o yerde buldum. Kalbimi yıkan, beni benden alan o yerde. Tam iki yıl önce Eda'yı kaybettiğim denizin kenarındaydım. Hiç durmadan denize yürüyordum. Hiç durmadan kalbimi acıtıyordum. Dizlerime kadar buz gibi suya battığımda gözyaşlarım yanağımı alev alev yaktı.

"Bak Eda, bak bana... Sen gittin ben yine darma dumanım. Bak Eda! Bak! Bu halimden mutlu musun? Sensizliğe yeni alışmışken yüzüme yüzüme acılarını tekrar vurmak zorunda mıydın? Hem de kız kardeşini karşıma çıkararak! Bu nasıl bir kader? Bu nasıl bir sınav? Eda ben ölüyorum! O gün seni kurtaramamanın acısını hala ödüyorum! Yıllardır seni özleyerek, şimdiyse kız kardeşini özleyerek, her şeyin cefasını çekiyorum! Eda! Yeter artık! Yeter! Ben... Ben Dilay 'sız yapamam! Yaşayamam..."

Hıçkırıklarım kalbime kalbime vuruyordu. Bir anda dizlerim üzerine çöküvermiştim. Soğuk su beni tamamen ıslatırken, kendimde değildim. Dilay 'sız nefes alamıyordum. Onu şimdiden çok özlemiştim. Meğerse ben ona çok bağlanmışım. Çok sevmişim.

Birkaç saat sonra güçlükle evime gelmiştim. Ama hala kendim de değildim. Hala şoktaydım. Acılarım içime sinmiyordu. Her şey bana anlamsız gelirken içinde yüzdüğüm varlık kokan evin her köşesine bakındım. Ve tüm bu pahalı şeylerin de anlamı yoktu. Çünkü Dilay yoktu. Sevdiğim gözleri, deli cesareti, masum yüzü yoktu. Daha ondan ayrılalı bir iki saat olmuştu. Ama ben şimdiden dağılmıştım.

Ben şimdiden bitmiştim...

Elime ne geçiyorsa dağıtıyordum. Aynalarda gördüğüm adamdan nefret ediyordum. Sağ elimle karşımda gördüğüm aynaya yumruk attım. Koca cam yerle bir olurken Eren koşarak salona girdi. Korku dolu gözleriyle bana bakıp "Lan neler oluyor?" diye haykırdı. Ama onu umursamadım. Sadece etrafımı dağıtmakla meşguldüm. Saniyeler içinde Eren bana sımsıkı sarılmış, güçlükle beni koltuğa oturtmuştu. Ama manyak bu çocuk! Oğlum tutacaksan adam gibi tut! Tutamadığı gibi koltukla beraber arkaya düştüm, yetmedi bu ayıda üzerime düştü. Zaten ciğerim yanıyor bu da kaburgalarımı kırdı tam oldu. Hey Allah'ım! Acımı bile adam akıllı yaşayamıyorum.

DİLAY MAYIN

Sessizlik içime hâkim olmuştu. Koca caddenin kaldırımlarında yürüyordum. Etrafımdaki insanları seçemiyor, saatin kaç olduğunun farkında bile değildim. Sadece içimde kocaman bir acı vardı. Sanki kalbimin başucuna oturmuş, inceden inceden canımı yakıyordu. Tıpkı püsküllü bir bela gibi. Ne yaşadığımın farkında değildim. Ne olduğunun da...

Hala şokta olan kalbimle kalabalık caddeyi yürüyordum. Hava kararmıştı. Yanıp sönen ışıklar etrafımı sararken, koşturan insanların ortasında duraksadım. Nefes alamıyordum. Kalbim çok hızlı atıyordu. Gözlerimin önü bulanıkken bedenimin sert zemine düştüğünü hissettim. Sonra uzaktan gelen çığlık sesleri ve kocaman bir sessizlik.

Soğuk bir karanlık beni ele geçirmişti. Ben artık yoktum. Artık ruhumun çıplak bir köşesine sığınmış "Yıldızım!" diye ağlıyordum. Şimdi elimi uzatsam bana gelir midi? Tutar mıydı sımsıkı, yanan kalbime inat, üşüyen ellerimi ısıtır mıydı? Gelmezdi değil mi? O da ablam gibi beni terk etmişti. O da beni yapayalnız bırakmıştı.

(DEPRESYON!)  

İKİ HAFTA SONRA 

CAN SANCAK

Bu kanallarda da hep aynı terane! Evlenme programlarını izledikçe kalp krizi geçireceğim. Yav arkadaş, tam her şey oldu diyorsun, evlenecekler pat geliyorlar "Biz uyuşmuyoruz! Yok, sen benim arabamın benzinini alamazsın. Yok, elektrik tutmadı." Arkadaşım bu adam ne yapsın? Direk sana elektriği geçirmek için kendine trafodan kablomu çeksin? Eren içeri hızla dalıp şaşkınca bana baktı.

"Can! Ne oldu oğlum sana? Bu hal ne?" etrafıma bakındım. Sadece yardımcımı kovmuştum. Yalnız kalmak şu sıralar en çok istediğim şeydi. E bu esnada da tabi evi berbat etmişim. Yerlerde cip, çekirdek, dökülen meyve suyu kalıntıları vardı. Sehpanın üzeri pizza kalıntıları, kutuları, cips poşetleri, yerlere dağılmış pikem, gözyaşlarımı ve akan burnumu silip yere attığım peçetelerden başkada bir sıkıntı yoktu.

"Ne var oğlum? Ne olmuş bana?"

"Daha ne olsun lan?" diye haykırdığında sustum. Çocuk adeta kafayı yemişti.

"Yok, abi sen delirdin iyice! Lan iki haftadır geliyorum gidiyorum sen hep aynı koltuktasın ve televizyon izleyip duruyorsun. Can oğlum o koltukta çürüdün! Fosil oldun! Çık bir hava al! Ha çıkmadan önce bir duş al çok pis kokuyorsun." derken burnunu tutuyordu. Üfleyerek ayağa kalkıp banyoya ilerledim.

"Halimde bir şey yok ama tamam biraz çıkayım bari."

"E bir zahmet! Tipe bak maymun gibi bir şey olmuşsun! O sakalları da kes!"

"Ey lan!" diye haykırırken çoktan kendimi banyoya atmıştım. Aşağı indiğimde Eren eve temizlik şirketini çağırmıştı. Sanırsın ki ev karantina altında herkeste acayip bir haller, o nasıl tulum lan? Eren'de giymiş.

Gözlerimi büyültüp "Lan Eren ne yapıyorsun?" dedim. Eren bana öfkeyle dönüp "Evi çöplüğe çevirmişsin zibidi! Lan bir insan nasıl olurda iki haftadır evindeki çöpleri atmaz? Biriktirmiş koleksiyon yapmışsın, yetmezmiş gibi böceklerle de komşu olmuşsun!" diye haykırdı. Salih baba ise şişman haliyle evde bir o yana bir bu yana koşuyordu. Zavallı adam o da benim içine girip bir türlü çıkamadığım depresyondan nasibini almıştı. Sıkıntıyla bir nefes verip evden dışarı çıktım. Biraz sahil havası alsam iyi gelecekti.

Sahilde yürümeye başladığımda sinir kat sayım daha da artmıştı. Yav arkadaş bir insanın önüne gelen herkes mi sevgili olur? Hele de ayrılık acısı çekerken mıy mıy bunları görmek beni delirtti. Karşımdan patenle kayarak gelen bir çiftte öfkeyle baktım. Bir de el ele tutuşmuşlardı. İnşallah düşersiniz de kalçanız kırılır! Çift bir anda yere düştü. Adam kalkmaya çalışırken kadını da kaldırmaya çalışıyordu. Öfkeyle yanlarına gidip adama bağırdım.

"Sakın kaldırma! Çek lan o elini! Kırarım bak! Ayrılın! Ben delimden ayrıldım sizde ayrılın!"

"Kardeşim delirdin mi?"

"Delirdim lan! Bak hala kadına dokunmaya çalışıyor çek lan elini! Ayrılın!"

Öfke ile yürümeye devam ederken yürüyerek gelen el ele başka bir çift gördüm. Bu kez onlara kızdım.

"Sizde ayrılın lan! Allah topunuzu ayırsın! Ne gıcık meymenetsiz bir adamsın sen! Kız sen bu adamı bırak! Cık bu olmamış sana!" dediğim kız şaşkınca bana bakıyordu. Adam değişik hareketleri bana yapıp giderken bir banka çöküp ağlamaya başladım.

"Kimse sevgili olmasın! Mutlu olmayın lan! Ben bebeğimden ayrılmışken kimse mutlu olmasın. Dilay! Ah Dilay! Sensiz ne hallere düştüm..."

Gözlerim keder doluydu. Kalbim acıyla kıvranırken tüm çiftlere gün boyu saydırdım. Ayırdıklarımın haddi hesabı yoktu. Hatta bir çift boşanmaya karar verip gitti. Oh olsun! Sanırım tamamen delirmiştim. İnsanlara saldıran kötü tarafıma söz geçiremezken şapkamı kafamdan çıkarıp banka bıraktım. Siyah saçlarımı ellerim arasında çekiştirirken "Deli kız ne yaptın bana? Beni nasıl bir hale getirdin?" diye fısıldadım. Gözyaşlarım dizlerimi yıkarken kalbimdeki ağrıya direnemiyordum. Sanki bir yanımı delimle beraber kaybetmiştim. Onsuz nasıl yaşayacağımı bilemez haldeydim. Ama bir kez yemin etmiştim. Onu ömrümün sonuna kadar unutmasam da asla geri dönemezdim. Asla...

DİLAY MAYIN

Zaman...

Ne kadar çok zaman geçerse geçsin benim kalbim hep aynı yerdeydi. Yıkılmış, bitmiş bir haldeydim. Sanki Can beni bıraktıktan sonrası yoktu. Sanki ben yoktum. Ne için var olduğumu bile hatırlayamaz bir haldeydim. Beynimde kalbimde beni yaralayıp duruyorken, Nazan beni dürttü.

"Dilay biraz dinlen. Bak kendine zarar vereceksin."

Nazan'ın uyarısıyla dansı bırakıp, kan ter içinde dans salonundaki dinlenme köşesine yürüdüm. Buse ile Tuna yine bir konu hakkında tartışıp duruyorlardı. Ben gelince sustular. Umursamaz halde kenardan havlumu alıp boynumu ve alnımı kurulamaya çalıştım. Herkesin endişeli gözlerini üzerimde hissediyordum. Ama umursamazca onlara bakıp "Ne bakıyorsunuz? Çekimler, sevgili olayları derken yarışmayı unuttunuz. Ne oldu hayallerimize? Ne oldu yıldız olacağız diye tutturduğumuz günlere? Ailelerimizi bile bu okulu okumak için zor ikna ettik! Hadi kalkın! Çalışacağız. Yarışmalar daha bitmedi! Yarı finali geçmek zorundayız." dediğimde herkes onaylamıştı. Ama Tuna merakla "Abla bak kendini çok zorluyorsun. Okuldu, çekimdi derken sana bir şey olacak diye korkuyorum." dediğinde sert bakışlarım hiç değişmemişti. Erkek milleti değil mi arkadaş, ayrılık acısından sonra kardeş de olsa sevilmez!

"Sus lan sen! Son günlerde senden de nefret ediyorum!"

Ellerini yanlarına açıp "Ben ne yaptım ki?" diye şirince sorarken aldırmadan "Çünkü sende erkeksin! Ve benim düşmanımsın! Bana bak kız Buse kalk onun yanından! Seni de döverim! Sevgili olayları artık yok! Bitti!" dedim.

Tuna telaşla "Abla ne yaptın ya? Daha başlamadan her şeyi bitirdin!" derken öfkeyle "Sus sen turunçgil!" diye haykırdım. Tüm erkekler şaşkınca bakarken bizim kızları kollarından çekeleyip karşıdaki dinlenme alanına götürdüm. Nazan suskundu da Buse cadılaşmıştı.

"Şimdi Dilaycığım, tamam anladık sen sevgilinden ayrıldın. Ama neden bize de taktın? Belki ben hoşlandığım çocuğa açılmak istiyorum."

Ona dönüp kötü kötü baktığım da saçlarını tutup "Tamam tamam ben bir şey demedim. Şimdi Nazan gibi saçlarıma saldırırsın. Pes ettim. Sen ne diyorsan o kanka!" dedi.

"Ha şöyle!" deyip koltuğa çöktüm. Karşı taraf erkekler takımı olmuştu. Onlar sertçe bana bakarken bende sertçe onlara baktım. Arada da kızlara vurup "Sizde sert bakın!" diye haykırdım. Sinem'de aramıza katılmıştı. O da bana destek çıkıp "Topu batsın bunların!" diye karşıya laf attı. Bizim Tuna durur mu? Durmaz! Ayağa kalkmış takımını bize karşı örgütlüyordu.

"Kızlar bize düşmansa bizde onlara düşmanız abi! Tamam mı?"

"Tamam!" diye en önde bağıran Akın'dı. Ona ne oluyorsa? Bir de kalkmış Tuna'ya destek oluyor. Tuna ona sertçe bakıp "Sana çok pis kıl oluyorum ama şimdilik ateşkes ilan ediyorum. Kankamsın!" diye yağ çekti. Bu çocuk kardeşim diye demiyorum ama çok fena. Yemin ederim suya götürüp susuz getiren tiplerden. Hiç güven olmaz! Üçkâğıtçı turunç! Gözlerimi kısıp onu izlemeye devam ettim.

Ara çok vermiştik. Erkek takımını aldırmadan kızlara dönüp "Hadi provaya devam." dedim. Hep beraber kalktık. Müziği açtığımızda Tunalarda aramıza katılmıştı. Uzun süre dansımızı edip, yarı finale hazırlanmaya devam ettik. Prova bittiğinde duşumuzu alıp hepimiz hazırlanmıştık. Okula gitme vaktiydi. Ajansın dans salonundan çıktığımızda koridorda Can'ı karşımda gördüm. Sevdiğim gözlerine heyecanla bakarken, kırgın kalbimi saklayamıyordum. O ise gözlerini bir an olsun benden ayırmıyordu. Telaşlı gözlerini fark ettirmemeye çalışıp vücuduma bakındı.

"Sen zayıfladın mı? Yemek yemiyor musun?" diye sorduğunda umursamazca "Hiçte bile kilo aldım ben. Gayet de iyi yemek yiyorum." dedim. Ama Can inanmaz halde bana bakıp "Yok sen kilo vermişsin. Bana bak deli gıdana dikkat et! Hasta falan olma!" dediğinde sinirle "Sana ne? İster yerim ister aç yatarım! Keyfimin kâhyası mısın?" dedim. O da sinirlenmişti.

"Ben ne dersem o Dilay! Yarışmalar, film çekimleri seni yoracak! Hasta olma!"

"Sana ne hasta olmamdan!"

"Tabi ki bana ne? Ben şeyden şey ettim!"

"Neyden ne ettin?"

"Şeyden... Neyden ne ettiydim lan? Of aman neyse ne! Bana ne zaten! Git okuluna yemene bak! Bak yemek ye ha!"

Manyak bu adam! Vallahi bak! Hem terk ediyor hem yemek ye diyor! Öfkeli halde koridorda kaybolmuştu. Çocuklar kahkahadan yerlere yıkılmışlardı.

"Bu nasıl ayrılık?" deyip gülmelerine devam ederlerken sinirle onlara bakıp "Gülmeyin hadi okula gidelim!" dedim. Hepsi beni takip ederken hala kıkırdıyorlardı. Hayır, yani sanki gülünecek bir şey var! Pis Can! Beni herkese rezil ettin!

Okula geldiğimizde dersimizin bir saat ertelendiğini öğrendik. Bu bizim için bir fırsattı. Hemen kantine geçip her zamanki masamıza kurulduk. Sinem eski kız arkadaşlarını bırakmış, bizimle takılıyordu. O bir süredir müthiş bir değişim geçiriyordu. Daha doğrusu eski Sinem olmuştu. Ablamın can kardeşi, benim ikinci ablam. Gözleri yine dolmuştu. Ablama olan özlemim geçmezken, üzerine bir de Can eklenmişti. Onu unutmaya çalışan yanım beni çok derinden yaralıyordu. Adeta kendi kendime savaş açmış ve mağlup olmuştum. Kimselere söylemesem de tamamen bitmiştim...

"Oooo... Bakıyorum da ekip tam." diye başımıza gelen kız Rüya'ydı. Sinem bir anda ayağa kalktığında bizde sandalyelerimizi yere devirerek kalktık.

Sinem öfke püskürtürken önüme geçmişti. Sanki beni Rüya'dan korumaya çalışıyordu. İyi de neden? Rüya'da ablamın arkadaşı değil miydi?

"Sen nereden çıktın?" diye haykıran Sinem'di. En kötüsü de kendi arkadaşlarını Rüya'nın ardında görmesiydi.

"Jale, Nilay siz?" derken güçlükle yutkundu Sinem. Bir anda güvendiği, inandığı her şey yerle bir olmuştu.

"Evet, Sinemciğim biz. Sen Dilaylarla barış ilan edince biz de size karşı savaş ilan ettik. Ha bu arada Rüya okulumuza yeni transfer oldu ve artık bizim liderimiz o."

"Rüya sen ne yapmaya çalışıyorsun?"

"O gece Eren'e bir şey söylemiştim Sinem hatırlıyor musun? Hah işte onu yapmaya geldim."

"Rüya git buradan! Aklından geçen kötülüklerle kaybol!"

"Aaaa bu kız Dilay mı? Baya güzelmiş. Aynı ablası. Bizim çapkın nasıl olurda Dilay'ın Eda'nın kız kardeşi olduğunu anlamadı?"

Şaşkındım. Çapkın dediği kimdi? Neler oluyordu? Gözlerimi kısmış karşımda ağzını yayarak konuşan kıza bakıyordum. Daha doğrusu ablamın ölümündeki tüm sırları ortaya çıkarabilecek kızı dinliyordum. Ama içime korkunç bir acı oturdu. Ablamın ölümüne sebep olan kişi, sevgilisi benim yakınımda mıydı? Kimdi? Etrafıma bakındım. Dostlarımın üzerinde göz gezdirdim. Ben şaşkınken Sinem delirmiş halde Rüya'nın saçlarına saldırdı.

"Sus kızım! Sus!"

Nazan ile Buse'de Sinem'e yardım ederken ben çivilendiğim yerde güçlükle hareket edip, çıkışa yöneldim. Aklım karmakarışıktı. Arkamda büyük kavga varken benim böyle kaçıyor olmam pek hayrı alamet değildi. Çünkü neden bilmiyorum ama garip bir his içime doldu. Bir takım şüpheler beni ele geçirirken, yıllardır nefret ettiğim, deli gibi aradığım adamın tanıdığım biri olma ihtimali beni cehennemin çukurlarına çoktan atmıştı.


Continue Reading

You'll Also Like

5.2M 284K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
1.6M 72.6K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1.5K 271 87
Oğuz Can NEKİDE Hayatımda şahit olduğum, yaşadığım ve bana yaşatılanların yansımaları sonucu sesim, kalbimden dökülenlerdir.
55.7K 4.4K 53
Yaşatmak için yaşamayan 7 asker... Rütbeleri yok. İsimleri yok. Yaşadıklarına dair bir kanıt yok. Kimsenin yapamayacağını yapmak için eğitim aldıla...