YILDIZIM

Von ayseklncr

9.4K 407 286

15.11.2015 Kitabımın yayına başlama tarihi! Genç bir kız bir yıldıza aşık olursa ne olur? Peki ya onu kaçırı... Mehr

TANITIM
1. Bölüm
DUYURU
2. Bölüm( Dilay Mayın'ın kaçırma sınavı)
3. BÖLÜM( Halı arasında bir Can Sancak)
4. Bölüm( Dünyam)
5.Bölüm- Gitme
6. Kabul mü?
7. Bölüm- Nerede?
8. Bölüm- Sürpriz
9. Bölüm- Neredesin?
10. Bölüm- Çıkmaz sokak
11. Bölüm- AŞK İZİ!
12. Bölüm- Aşk Bir Büyü *_*
13. Bölüm- Seni Görmek İstemiyorum!
14. Bölüm- YILDIZIM ^_^
15. Bölüm- Kaybedemem
16. BÖLÜM
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
26. BÖLÜM
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30.Bölüm
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. Bölüm
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
FİNALLLLL

25. Bölüm

130 5 1
Von ayseklncr

BÖLÜM ŞARKIMIZ TAN TAŞCI- DUR

*****

DİLAY MAYIN

Kaçmak yine sonucunda yenik düştüğüm bir oyundu. Dedem hepimizi salona dizmiş sinirle hesap soruyordu.

Babam "Dilay bu kim çocuğum?" dediğinde dedem ayakta volta atarken öfke ile elindeki sopasını sertçe zemine vurdu.

"Lan sıpa sus! Burada bir tek ben hesap sorarım!"

Babam çekingence koltuğa yaslanıp "Peki babacığım. Sen devam et." dedi. Onun bu çocuksu tavırları gülümsememe neden olurken, dedemin azarıyla yerimde sıçradım.

"Dilay bu kim?"

"Şey... Şey dedeciğim..." Lan ben ne söyleyeceğim? Yandım! Vallahi yandım! Havuç kafa hemen söze atladı.

"Benim askerlik arkadaşım dede!"

Öküz! Vallahi bu çocuk öküz! Lan sen ne zaman askere gittin? Yalan söylüyorsun bari adam gibi söyle! Ahan da bomba dedemden geldi!

"Lan kes yalanı hayta! Sen ne zaman askere gittin?"

"Geçen sene dede?" bak hala devam ediyor. Babam sinirle dişleri arasından "Tuna!" diye tısladı. Dedem yine sopasını yere vurup "Lan ben sana sus demedim mi? Bağırma benim torunuma! Bir tek ben bağırırım!" diye de postasını koyunca babam boğazına bir şey kaçmış gibi öksürüp, kızararak koltuğa sindi. Onun bu haline kıkırdamamak için kendimi zor tuttum. O değil de Can niye hiç konuşmuyor? Soluma bakındığımda o şu an Yusuf'u gözüyle öldürüyordu. Kendisi çok meşgul olduğundan hiç karışmayıp dedeme döndüm.

"Dedeciğim şimdi Can benim iş arkadaşım." deyip devamını getiremeden Can konuştu.

"Sadece arkadaşın mıyım? Yani her şey bu kadar mı Dilay?" diye sinirle tısladı. Ay Can bari sen sus ne olur! Dedem delirecek! Ay birde ayrılığın eşiğine gelmiş evli çiftler gibi tavır yapıyor.

"Sen sus artist!" diye dedem bu kez Can'a bağırdı. Can yerinde sıçrayıp dedeme masumca bakınca artık kahkahamı tutamadım. Şapşal vallahi ya!

"Ben mi?" diye kendini de gösterirken dedem devam etti.

"O dövme ne evladım? Boynuna da tasma takmış. Tipe bak! Haluk bak kızın kimlerle konuşuyor?"

"Babacığım çocuk tasma takmamış. Zincir o. Yani kolye. Hem ne var bunda? Çocuğa gayette yakışmış. Dövmeni ve saçlarını nerede yaptırdın evladım? Özellikle saç stiline hayran kaldım."

"Sus lan hayta! Vakti zamanında sende inek yalamış gibi saçlarını arkaya yatırır, boynuna tasma, burnuna da inek nalı takar gezerdin."

"E yuh baba ya! İnek nalı ne ya? Hızma o?"

"Sus! Az çekmedim senden! Şimdi de uşaklarından çekiyorum. Bu kız Yusuf ile evlenecek! Son nokta!"

"Eh be!" diye haykırıp deli cesareti bulan vallahi ben değilim. Can! Evet, doğru Can benim deli dedeme kafa tutuyor. Kıskançlık artık içindeki hangi damara dokunduysa çocuk delirdi. Adeta içinden canavar bir Can fırladı.

"Dilay ile ben evleneceğim! Oldu mu? Yusuf da kim? Kim ki benim sevgilimle evlenir?"

Dedem sustu ve sustu. Engin dede ailesine göz kaş edip ayaklandı.

"Ahretliğim biz gidelim. Siz ailece sorununuzu çözün. Yarın seninle konuşuruz."

"Ama kardeşim nereye?" diyen dedemdi. Mahcup ifadesine gerçekten çok üzüldüm. Ama sorun şu ki ben Can'dan başkasını sevemezdim. O benim tek ve son aşkımdı. Ondan başkası da asla olmazdı. Dedem Engin dedeleri yollayıp salona yeniden geldi.

"Demek torunumla evleneceksin genç adam? Neyine güveniyorsun?"

"Ona olan aşkıma, saygıma!" ay ya yerim ben bunu. Dedemin gözlerinde garip bir duygu gördüm. Galiba Can'a inanmıştı. Ama sert duruşunu bir an olsun bırakmıyordu.

"Peki madem. Sevgini bana ispatlaman gerek. Sana bir hafta veriyorum. Sonra kararımı tekrar gözden geçireceğim."

Ben sevinerek Can'a baktım. O ise hala kararlı halde ayakta dikilmiş dedeme bakıyordu.

"İnanın bana şu an gözlerimden bile tüm gerçeği görüyorsunuzdur. Ben Dilay 'sız ölürüm. Onsuz bir yaşam mümkün değil efendim. Ama tamam. Ne derseniz tamam. Tüm hislerimi size ispatlayacağım."

Gözlerimden birkaç damla yanağıma süzülürken dedemin sessizce yukarı çıkışını izledim. Hiçbir şey söylememişti. Çünkü benim dedem yaralı bir adamdı. Hüzünle babama baktım. O da dedemin sessizliğinin altında neler yatıyor gayet iyi biliyordu. Benim dedem babaanneme çok âşık bir adamdı. Dile kolay 40 yılını bir kadına adamıştı. Onsuz bir an bile nefes almamıştı. Ama son iki yıldır o tamamen yalnız bir adamdı. Ablamı kaybettiğimiz zamandan bir hafta sonra bir acı daha yaşadık. Babaannem kayboldu. Onu bir daha da bulamadık. Bir gün evden çıkmış ve bir daha dönmemişti. Ondan sonra dedem sessizliğe gömüldü. Her yerde babaannemi aradı ama bulamadı. Bulamadık. Sanki yer yarılmışta babaannem yerin altına girmişti. İçine daldığım düşünceleri bozan yıldızımdı.

"Ben gideyim canım." deyip çıkışa yöneldi. Tuna onu yolcu ederken ben babama baktım. O da hüzünlüydü. Tıpkı dedem gibi. Ayağa kalkıp bana yaklaştığında mahcup bir halde "Baba?" dedim ama babam sözümü yarıda kesip alnımdan öptü.

"Sana güveniyorum kızım. Sen asla yanlış bir şey yapmazsın." dedikten sonra yukarı çıktı. Annemde sessizce peşinden. Bende merdivenleri tırmanıp dedemin odasına doğru yürüdüm. Sanırım onunla konuşmalıydım. Kapıyı çalmadan araladım. Dedem karşımdaki tekli yatağına çökmüş, babaannemin çerçevedeki fotoğrafına bakıyordu. Yavaşça ilerleyip yanına çöktüm.

"Dedeciğim?"

Dedem gözlerindeki birkaç damlayı tutamadı. Sanki sert adam bir anda yıkılmıştı.

"Neredesin Perihan? Neredesin? Bak torunların evlenecek yaşa geldi. Bak ben ne haldeyim?"

"Dede üzülme..."

"Üzülmemek mümkün değil Dilay. Babaannen kim bilir nerede? Ne halde?"

Sustum. Doğru söylüyordu. Babaannem kim bilir nerede ve ne haldeydi? Dolu dolu olan gözlerimi saklayamadığımda dedem konuyu değiştirdi.

"O çocuğu çok mu seviyorsun?"

Yanaklarım al al olurken gözlerimi dizlerimde birleştirdiğim ellerime indirdim. Hiç konuşamadım. Zaten konuşmak o an mümkün değildi. Dedem anlamıştı.

"Tamam, hadi git uyu kızım. Bu durumu biraz düşünmem gerek." dediğinde ayağa kalktım. Kapıya yürürken sessizliğime daha fazla dayanamadım. Arkama dönmeden "Onu çok seviyorum dede. Ben Can'ı kaybedersem yok olurum." dedim. Sonra da dedeme söz hakkı tanımadan koşarak odasından çıktım. Kendi odama geldiğimde aklım karmakarışıktı. İçimdeki korkunç his beni tedirgin ediyordu. Kendimi yatağıma fırlattığımda başımı iyice yastığıma bastırdım. Tavanla olan bakışmam saatler sürerken, sevgilimi düşünüp duruyordum. Sonra tebessüm edip başımı sağ yanıma çevirdim. Komedindeki çerçeveyi elime alıp, ablamın fotoğrafına baktım.

"Ablacığım, ben çok şanslıyım değil mi? Beni gerçekten çok seven yıldızım var. Kalbimi o kadar çok havalandırıyor ki yükseklik korkumu unutuyorum. Onunla uçmak, gökyüzünde süzülmek müthiş bir duygu. Can benim tek gerçeğim. Her gün aynada gördüğüm mutlu yüzün tek sahibi. O benim yıldızım..."

BİR HAFTA SONRA

Sabahın köründe müthiş bir sesle yatağımdan aşağı düştüm. Korkuyla etrafıma bakarken, derin derin nefes almaya çalıştım. Penceremdeki cam yerle bir olmuştu. Odamın ortasına düşen kâğıt sarılı taşı avuçlarım arasına aldım.

"Hadi uyan güzel gözlüm... Pencereden aşağı bak!"

Heyecanlanmıştım. Yavaşça ayağa kalkıp cam kırıklarına basmadan pencereden aşağı baktım. Dünyam etrafımda dönüyordu. Gözlerime inanamıyordum. Bu gerçek miydi? Can bunu yapmış mıydı? Şaşkınlığımı bir kenara bırakamazken üzerimdeki ayıcıklı pijamamla aşağı koştum. Merdivenleri ikişer, üçer inerken "ANNE! DEDE! BABA! TUNA! ÇABUK KALKIN! AŞAĞI KOŞUN!" diye haykırıyordum. Dedem elindeki bastonla ortalığa saldırıp yanlışlıkla babamın kafasına vururken, Tuna havuç kafasını dedemin darbesinden güçlükle kurtarmıştı. Ev adeta ana baba gününe dönmüştü. Umursamaz tavrımı korurken "Acele edin! Koşun!" diye haykırdım. Dedem "Ne oldu deli kızım?" derken kendimi bahçeye attım. O an olduğum yere çakılıp kaldım. Hala beynim gördüğümü idrak etmeye çalışıyordu. Bu gerçekti. Babaannem tam karşımdaydı. Gözlerim dolu doluyken dedeme baktım. Aşk yaşlı adamı gözyaşlarına boğmuştu. O da inanamıyordu. Bizim iki yıldır bulamadığımız babaannemin şu an karşımızda olması mucizeydi. Dedem daha fazla dayanamamış kendini babaannemin kollarına atmıştı. Şaşkındım ve de mutlu. Gözlerim yıldızımı bulurken onun gülümsemesi ile hayat buldum.

BİR SAAT SONRA

Hep beraber salondaki kahvaltı masamıza toplanmıştık. Şu an bu evde hayat vardı. Çünkü babaannem ve yıldızım bu masada bizimle beraber oturuyordu. Dedemin neşesi herkesi şen kahkahaya doydururken, Can babaannemin buluşunu anlatıyordu.

"Aslında bende bu kadar kolay bulabileceğimi hiç beklemiyordum. Perihan teyze benim teyzemlerde kalıyordu. İki yıl önce onu bulduğumuzda hafıza kaybı yaşıyordu. Çok sorduk soruşturduk ama yakınlarını bulamadık. Bizde bizimle yaşamasına karar verdik. Perihan teyze ailemizin her şeyi oldu. Herkes onu sever, sayar. Yalnız tek sorun Perihan teyzenin hiçbir şey hatırlamıyor oluşuydu. Çok sonraları öğrendik, kendisi bunama rahatsızlığına yakalanmıştı. Ailesini, kimliğini, nereden geldiğini ara ara unutması normaldi. Ama nedense Perihan teyze her şeyi parça parça hatırlıyordu. Hala da bu sorunları var. Onun haricide tatlılığıyla tıkırında maşallah!"

Dedem Can'ı minnetle dinlemekteydi. Hayatımda ablamı kaybettikten sonra her şey ilk defa yolunda gidiyordu. Mutluydum hem de çok fazla. Gözlerim tüm sevdiklerimi tek tek gözetlerken, gülümsemem yanağımdan hiç eksik olmuyordu. Tuna sağ yanımdan kulağıma eğilip "Abla şanslısın. Dedem Can'ı sevmeye başladı." dediğinde tebessüm ettim. "Evet öyle. Aman Tuna bu huzur bozulmasın." dediğimde başıyla onayladı. Kahvaltı masamızı daha da şenlendiren bizim gruptu. Eren, Buse, Akın, Yavuz, Nazan kapıdan girince Yavuz bir çığlığı bastı.

"Lan Can iç güveysi olmuş! Abovvvv!"

Akın onun kafasına vurup "Allah korusun enayi bir sus! O mertebeye ben talibim!" derken Yavuz şaşkınca "İç güveysi mi olacaksın? Senin durumun çok vahim abiciğim." dediğinde Akın o an Yavuz'u paralamamak için kendini zor tutuyordu. Dedem kaşını çatmış bizimkileri dinlerken ayağa kalkıp " Bre kesin sesinizi! Haluk kalk evladım anan ile beni köye götür." dedi. Babam ile beraber herkes şaşkınca bakarken "Ben Dilay kızımın mürüvvetin bir süreliğine erteliyorum. İyice tartıp düşünmem gerek. Bu arada da Perihan'ım ile köyümüze gidelim. Kafamızı dinleyelim." dedi. Babam hala şaşkın bakınca dedemin bağırmasıyla annemle ayaklanıp çantalarını hazırlamaya başladılar. Daha biz ne olduğunu anlamadan hep beraber evden çıkıp gitmişlerdi. Tuna gür kahkahasını tutamazken Buse ona hayran hayran bakıyordu. Tabi bende yıldızıma. Çünkü o da ilk defa bu kadar içten kahkaha atıyordu. Kahvaltıdan sonra hep beraber film izliyorduk. Ben ise sadece yıldızımı. Çünkü ondan başka hiçbir şeyi izlemek beni bu derece mutlu etmezdi. Adeta onda hayat buluyordum. Adeta kendimi onun gözlerinde seviyordum. Kendini sevmek; inanılmaz bir şeydi. Çünkü âşık olduğum adam beni seviyordu. Bana aşkla bakıyordu. İçimi görüyordu. O benim bu hayatta ki en değerli hazinemdi. Mutluluk sebebimdi.

BİR HAFTA SONRA

Babamlar hala gelmemişti. Biz ise okul ve ajans arası gidip geliyorduk. Bu yoğunluk bizi iyice daraltırken Can gözlerime hüzünle baktı. Son zamanlarda onda bir şey vardı. Garip bir şey... Anlamıyordum. Daha doğrusu kalbini bana kapamış gibiydi. Bu da beni korkutuyordu. Okulun kantininde hep beraber otururken Eren ile Can içeri girdi. Can tanınmayacağını düşünerek yine garip şapkasını takmıştı. Ama olsundu. O böyle de çok tatlıydı. Hemen ayağa kalkıp sevgilime koştum. Kolları arasına sığındığımda kolları bir süre havada kaldı. Bir şey vardı. Benden uzaklaşmasına sebep olan, kalbimi parçalayan...

Dolu dolu olan gözlerimi gözlerine çevirdiğimde acıyla baktı. Bu bakışından korktum o an.

"Can neyin var?" dediğimde güçlükle tebessüm etti.

"Yok, bir şey. Hadi Dilay seninle dışarı çıkalım."

"Ama okul?" dediğimde beni dinlemedi. Sol elimi sağ eline alıp beni dışarı sürükledi. İçimdeki kötü his beni rahatsız ederken hiç konuşmadan arabasına bindik. Uzun bir yolculuğa çıkar gibiydik. Tedirgince "Can nereye gidiyoruz? Can bir şeyle söyle! Can korkuyorum..." diye en sonunda fısıldadım. Can arabayı orman yolunda bıraktı.

"Hadi in güzelim yürüyeceğiz." Dedi. Onu dinledim son bahar bitkileri sarartmışken siyah botumun üzerinde koşar adım ona ilerledim. Bana uzattığı sağ elini sımsıkı tuttum.

"Bana yine ne sürprizi hazırladın?" ay yoksa evlilik teklifi mi? Aman Allah'ım! Beynim şu an yanacak! Çok heyecanlandım. Ya keşke daha özenli giyinseydim. Aman neyse ortama uygunuz. Mis gibi orman havası, yürüyoruz. Hayat gerçekten varmış.

"Bugün seninle güzel bir gün geçirelim. Tamam, mı?" dediğinde heyecanla başımı aşağı yukarı sallayıp "Tamam olur!" diye haykırdım. Can kulağını tıkayıp "Az yavaş kızım! Kulağım gitti!" diye tısladı. Bir de bozuyor ya uf! Yüzümü astığım an duraksadı ve bana özlemle baktı.

"Tamam, tamam hemen surat asma! Gel bakim buraya!" deyip beni kolları arasına aldı. Gülümsemem iyice yüzüme yayılmıştı. Bu adam fazla zeki kızlar. Hemencecik de beni avutmasını biliyor. Munzur şey...

Bir kayalığa geldiğimizde gördüğüm müthiş manzara aklımı dondurmuştu. Birlikte kayaya oturduğumuzda sırtımı göğsüne yasladım. O da kollarıyla iyice beni sarmalamıştı. Karşımızdaki eşsiz gök mavisi denize hayran kaldığımda tebessüm ettim.

"Çok güzel..."

Sustu... Yine cevap vermedi. Dolu dolu olan gözlerimi ona çevirdiğimde başını sağına çevirdi. Ne olduğunu hiç anlamıyordum. Can bir haftada neden bu kadar çok değişmişti? Ona ne olmuştu?

"Şimdiye kadar beni çok mutlu ettin yıldız kaçıran." dediğinde güldüm.

"Seni kaçırarak mı? Beni güldürme Can!" deyip başımı iki yana salladım. Güldü.

"Sen her zaman benim için özel biri olacaksın. Her zaman seni koruyacağım. Yeri geldiğinde kendimden bile."

"Can sen bana zarar vermezsin. Sen beni ablamdan sonra aydınlatan en değerli kişilerden birisin."

"Dilay yeri gelmişken sormak istiyorum. Ablanın ölümüne neden olan sevgilisi şimdi burada olsa ne yapardın?"

Sinirlenmiştim.

"Bu nereden çıktı Can? Artık şu uğursuzdan yana konuşmak istemiyorum. Pis adam! Zaten onu bir bulsam kimse elimden alamaz. Paramparça ederim. Bu hayatı onun burnundan getiririm!"

"Anladım bir tanem..." deyip biraz duraksadı.

"Neyse Hadi kalk dolaşalım." diye devam ettiğinde tekrar el ele tutuşup devam ettik. Dağın en tepesinde manzara doya bir yemek masası kurdurtmuştu. Şaşkınca ona baktığımda her şeyi kendi eliyle hazırlamış olduğunu anladım. Evet, kesin evlenme teklifi edecek. Heyecanla masaya kuruldum. Yemek bitmişti ama Can hala sessizce beni izliyordu. Sanki bir daha hiç göremeyecekmiş gibi. Görse de asla böyle olamayacakmışız gibi. Gözlerimi endişe ile denize çevirdim. Masadaki sağ elim titriyordu. Nefes alamıyor gibiydim. Kaybedecektim. Ben yıldızımı kaybedecektim. Bu his felaketti. Ölüm sessizliği son bulduğunda titreyen sağ elimi yeniden tuttu. Geldiğimiz orman yolunu yeniden yürümeye başladı. Sanki kendi içinde bir şeyin savaşını veriyordu. Neydi bu? Ona ne olmuştu? Neden gözleri eskisi gibi bakmıyordu? Arabaya yaklaştığımızda duraksadım.

"Can neyin var? Bana ne söylemek istiyorsun?" dediğimde duraksadı. Ve daha fazla saklayamadığı o sözleri söyledi.

"Ayrılmak istiyorum. Sen bana uygun değilsin."

"Ne?"

BİR HAFTA ÖNCESİ

(Mayın malikânesindeyken, Can lavaboya gitmek için yukarı çıkar. Ama yanlışlıkla girdiği odanın sonu olacağını hiç bilmemekteydi.)

CAN SANCAK

Gün gelir her şey sarpa sararmış. Şimdi gürültülü olan eşsiz hayatım, tamamen karanlığa hapsolduğunda benim için yaşamanın hiçbir anlamı kalmazmış. Öyle ki içine düştüğüm acı beni günden güne yiyip bitirirken, hiç kimseyi kabullenemez olacakmışım. Bunu anladığımda maalesef dünyamın başıma yıkıldığı an olmuştu. Elimde tuttuğum çerçeve tüm dünyamın başıma yıkıldığını yüzüme çarpıyordu. Donup kalmıştım. Yutkunmak bile artık güçtü. Sevdiğim gözlere yeniden bakmam imkânsız, gülümsemem zor. Dilay odaya arkamdan girmişti.

"Yıldızım? Burada ne yapıyorsun?"

Dolan gözlerimi sol elimle kurulayıp sağ elimdeki çerçeveyi komodine bıraktım. Güçlükle arkama döndüğümde meraklı gözlerle karşılaştım.

"Şey yanlışlıkla girdim. Odan güzelmiş." Dediğimde gülümsedi.

"E şey öyledir. Aslında bu oda ablamın odasıydı. Onu kaybedince ben bu odaya geçtim. Aslında bir nevi ablama olan özlemimi onun eşyalarıyla gidermeye çalışıyorum."

Eda'ya ait her şeyi sevdiğim kadın kullanıyordu. Onlar kardeşte olsalar bu beni kötü etkilemişti. En önemlisi de Dilay bilmeden ablasının sevgilisiyle sevgili olmuştu. Bunu neye yormalıydık? Nasıl düşünmeliydik? Bende mi özlem için sımsıkı tutunulan adamdım? Ya da intikam için mi? Ya da gönül eğlendirme? Olamaz! Olamaz! Benim yıldız kaçıranım asla öyle bir şey yapmaz! Kesin haberi bile yok! Suskundum. Beynim tüm gerçekleri kalbime vururken ben sadece susuyordum. Dilay'a tek bir soru sormaya karar verdim.

"Ablan nasıl öldü?"

Sevdiğim gözler acıya tutsak olmuştu. Aynı anda yüzünde çok büyük bir nefret ve hüzün yer bulmuştu.

"Ablam denizde boğuldu. En kötüsü de o işe yaramaz sevgilisi ablamı kurtarmadı! Pislik adam! Onu bir yakalarsam doğduğuna pişman edeceğim." Daha ben bir soru daha sormadan Tuna içeri girdi.

"Aynen abi. O şerefsizi bulursak lime lime etmeye ant içtik!"

Gözlerim doldu. Yutkunmak artık daha da güçtü. Güçlükle nefes alıp "Ben çok üzüldüm." dedim. Dilay burukça tebessüm edip bana yaklaştı. Sol yanağıma öpücüğünü bırakıp "Üzülme sen yıldızım. Seni çok seviyorum ben." dedi. Yine sustum. Bundan sonra ne yapacaktım? Derin bir nefes alıp "Hayatım ben artık gideyim." dedim. Dilay ve Tuna ile vedalaşıp kendimi sokağa attım. Güçlükle nefes alırken arabamı bile nereye bıraktığımı hatırlamıyordum. Çünkü saniyeler içinde koşup kendimi boş bir sokağa atmıştım. Neredeydim hiçbir fikrim yoktu. Beynimde bana oyunlar oynuyordu. Tüm bunlar gerçek olamazdı! Dilay, benim aşkım Eda'nın kardeşi olamazdı! Benim bu hayatı yaşayabilmem için olmamalıydı!

ŞİMDİKİ ZAMAN

CAN SANCAK

"Artık seninle olmaz Dilay. Artık biz olamayız. Her şey bitti..."

Bu yaşamayı bıraktığım andı. Bu hayatımın bitişiydi. Ben artık yoktum. CAN SANCAK ARTIK ÖLMÜŞTÜ...

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

1.6M 68.9K 53
Romantik bir şehir hikayesi... Bazen hayat küçük tesadüflerden ibarettir... Aşkta öyle... Çok istesen , hayal etsen beklesen gelmez... Kabul etme...
1.2M 51.5K 45
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
8.6K 463 60
Ben Nisa. Nisa Koçyiğit. Wattpad adlı platformda sözler yazıp paylaşıyordum. Nerden bilebilirdim ki beni seven okuyucumun komşum olduğunu? Anneler...
ZAMBAK MAHALLESİ Von ghost

Aktuelle Literatur

4.9K 399 17
Küçüklüğümden beri her köşesi zambaklarla dolu acı tatlı bir yerdi burası. İki çam ağacı ile başlayıp geniş bir tepe ile son buluyordu. Tepenin üzeri...