SEN BENİMSİN ⚠Kısa Bir Ara Ve...

By fadimetskn

21K 5.8K 1.9K

Belki de "SEN BENİMSİN" demek "Seni Seviyorum"dan daha etkili bir sözdür... Sırlarla dolu bir aşk, geçmişinde... More

Tanıtım
Kahramanlar
1. İlk Tanışma
2. Yeni Gelen Kız
3. Buse'nin Hain Planı
4. Bir Sırrın Ortaya Çıkışı
5. Başbaşa Bir Haftasonu
6. Yüzleşme
7. Yeni Düzen
8. Okulun Yeni Gözde Öğrencisi
9. Bay Gizem'in Hakkındaki Gerçekler
10. Benim Olandan Uzak Dur
11. İtiraflar
12. Emirden Beklenmedik Davranışlar
13. Mert'in Planı
14. Duru'nun Mutluluğu
15. Gizemli Sandık
16. Okulda Bir Gece
17. Duru'nun İlk Aşkı
18. Okul Kampı
19. Yarışmalar
20. Karanlık Gece
21. Pes Etmek
23. Gizemli Sandıktaki Sırlar
24. Davet
25. Büyük Buluşma

22. Kabuslar

221 87 24
By fadimetskn

fecri1299 'a ithafen

Canan, rüya görmeden geçirdiği geceden sonra yavaşça gözlerini aralamaya başladı. Gözlerine çarpan parlak ışık gözlerini almıştı.

"Bu ışıkta ne böyle?"

Gözleri ışığa alışana kadar kısık gözlerle tavana baktı. Bu sürede burnuna gelen çiçek kokuları kendini çiçek bahçesinde gibi hissetmesine neden olmuştu.

"Sanırım çiçek bahçesine düştüm. Bu gözlerimi alan ışıkta güneş olabilir. Yoksa bu kadar yoğun bir çiçek kokusu nerden gelebilir ki?"

Canan, gözleri ışığa iyice alışınca göz kapaklarını iyice açtı. Gözlerini iyice açınca beyaz, büyük bir tavana baktığını anladı. Sonra tavanın odasına ait olmadığını fark etti. Tavanı böyle değildi. Tavanında kabus gördüğünde korkmasın diye karanlıkta parlayan yıldızlar yapıştırmıştı. Ayrıca odasındaki lamba bu kadar büyük değildi.

Nerde olduğunu anlamak için etrafına baktığında vazolar dolusu rengarenk çiçekleri görmüştü. Çiçekler odanın nerdeyse tamamını kaplıyordu. Kendini çiçek bahçesinde sanmasının nedeni belli olmuştu.

Sonra olanları hatırlayınca nerde olduğunu anlamıştı.

"Rahat bir uykunun ardından sanki beynime reset atmış gibi uyanınca olanları unutmuşum. Sanırım bir hastane odasındayım. Ama oda da niye kimse yok?"

Canan yerinden kalkmak için doğrulurken Burak içeri girmişti. Canan'ın uyandığını görünce yüzünde tebessüm oluşmuştu. Canan'ın yanına oturup,

-Bakıyorum uyanmışsın.
-Evet, uyandım.
-Nasılsın peki şimdi? Ağrın falan var mı?
-Yok, yok. İyiyim. O yüzden de burdan çıkmak odama gitmek istiyorum.
-Malesef hemen hastaneden çıkamayacaksın. Başına darbe aldın. Ve soğuk suyun içinde dakikalarca kaldın. Doktor her ihtimale karşı senin hastanede kalacağını söyledi.
-Ama ben iyiyim ve çıkmak istiyorum burdan.
-Biliyorum. Ama buna bende izin veremem. Beni çok korkuttun. Sana bir şey olsaydı ben ne yapardım. O yüzden tek başına hiçbir yere gitmiyorsun. Anlaştık mı?
-Tamam. Nasıl istersen.

Canan cümlesini tamamlayınca başkomiser Kenan Akay içeri girmişti.

-Merhaba çocuklar!
-Merhaba başkomiserim. Hoşgeldiniz!

Burak, Canan'ın bakışlarını fark edince,

-Bu başkomiser Kenan Akay. Seni bulmamıza yardım eden başkomiser.
-Teşekkür ederim. Her şey için.
-Lafı bile olmaz. Bu görevim. İyi misin? Yani ifade verebilecek durumda mısın?
-Evet, iyiyim.
-Senin resmi olarak ifadenin alınmasını istemediğim için ben bizzat almak istedim. Karşında üniformalı polisler otururken konuşmak kolay olmuyor. O yüzden beni bir abi olarak görüp ve yaşadıklarını güvendiği birisine anlatıyor gibi her detayıyla birlikte anlatmanı istiyorum. Anlaştık mı?
-Tamam. Anladım.

Canan derin bir nefes aldıktan sonra her şeyi en iyice detayına kadar anlatmaya başladı. Yaşadığı şeyleri anlatırken tekrar yaşadığı için gözünden yaşlar akmaya başladı. Ama hafızasını hatırladığını söylemedi. Anlattıkları bitince göz yaşlarını eliyle silerken,

-Bu kadar hepsi.
-Anladım. Her şeyi anlattığın için teşekkür ederim. Ben seni daha fazla yormayım. Dinlen sen.
-Teşekkür ederim.
-Bir şey olursa en ufak bir şeyde aramaktan çekinmeyin.
-Çok sağolun gerçekten.

Canan bunu söylerken başkomiser Kenan kapının önüne gelmişti. Kapının önüne gelince aklına Kerem geldi.

-Canan, Kerem'le aranız nasıl?
-Eskiden iyiydi. Kötü her anımda yanımda hep o olurdu. Sonra Amerika'ya gitti. Aramız bozuldu.
-Anladım.
-Neden sordunuz?
-Seni bulan oydu. Aranız iyi olmalı ki seni bizden önce o buldu diye düşündüm.
-Kerem, aramız kötü olsa bile yardım etmekten çekinmeyen birisi.
-Öyle olmalı. Burak gelir misin?
-Tamam başkomiserim. Sen dinlen. Ben geliyorum.
-Tamam canım.

Dışarı çıkınca başkomiser Kenan kimsenin olmadığı bir odaya Burak'ı götürdü. Başkomiserin bu tavrı Burak'ı meraklandırmıştı.

-Sorun ne başkomiserim.
-Önce şu konuda anlaşalım. Bana başkomiserim yerine abi de.
-Tamam Kenan abi.
-Şimdi daha iyi. Konuya gelince Kerem de beni tedirgin eden şeyler var.
-Ne gibi?
-Sorgu odasına suçluyla konuşmak için girerken onunla karşılaştık. Sonra masadaki açık dosyaları gördüm. Suçlu konuştukları şeyleri anlatınca Kerem'i iyice merak ettim. Sonra Canan'ı bulması ama Canan'ın aralarının bozuk olduğunu söylemesi. Bende Kerem konusunda soru işaretleri bıraktı. Hakkında araştırma yaptım. Sonuç temiz çıktı. Ama niyeyse Kerem de içimde sinmeyen bir şeyler var. Sana bir abi tavsiyesi ona dikkat et.
-Anladım Kenan abi. Uyarını dikkate alacağım. Bundan emin olabilirsin.
-Tamam öyleyse. Ben merkeze gidiyorum.
-Tamam. Kolay gelsin abi.
-Sağol. Dikkat edin kendinize.

Başkomiser Kenan giderken Burak, onun dediklerini düşünmeye başlamıştı. Haklı olabilirdi. Çünkü Kerem'e bir türlü ısınamamıştı. Ama başkomiser Kenan'ın söyledikleri onun bu konuda haklı olabileceğini gösteriyordu. Bunları şimdilik bir kenara bırakıp Canan'ın yanına gitmeye karar verdi.

Odaya geldiğinde doktorla Canan'ı konuşurken buldu.

-Bir şey mi oldu Doktor Bey?
-Hayır. Olmadı. Canan'ın son test sonuçları çıktı. Sonuçlar iyi çıktı ki bu da Canan'ın burda kalmasını gerektirecek bu durumun olmadığını gösteriyor.
-Gerçekten mi? Çıkabilir miyim buradan?
-Bu kadar sevindigine göre burdan çok çabuk sıkılmışa benziyorsun Küçük Hanım.
-Hastaneyi sevmiyorum o yüzden.
-Kim hastaneyi sever ki. Ben bile bazen gelmek istemiyorum buraya. Ama görevim gereği her gün buradayım.
-Sizde haklısınız.
-Neyse. Çıkış işlemlerini hallettikten sonra gidebilirsiniz.
-Çok teşekkür ederim.
-Hadi yine iyisin. Hastaneden çıkıyorsun.
-Evet. O yüzden çok mutluyum.
-Ben çıkayım o zaman hazırlan.
-Tamam esmerim.

Burak çıktıktan sonra hemşire serumu çıkarıp çıkış işlemleri için formu doldurmak için gelmişti. Canan, hemşire işini hallettikten sonra hazırlanmaya başlamıştı. Canan odadan çıkarken Kerem ve Duru gelmişti. Duru, Canan'a sımsıkı sarılmıştı. Canan da bunu karşılıksız bırakmamıştı.

Onlar birbirine sarılırken izleyen Kerem'i görünce Burak sinir olmuştu. Ama Canan için yumruğunu sıkmakla yetinmişti.

-Canan sana bir şey oldu diye çok korktum.
-Biliyorum. O yüzden rahatsızlanmışsın. Ama dikkat et kendine. Hem sağlığın da iyiye gidiyor. Belki ileri de böbrek bulunup bu günleri geride bırakacağız.
-İnşallah Canan ya! Çok istiyorum bunu artık.
-Neyse bunları uygun bir yerde konuşsak iyi olacak. Burası beni iyice sıktı.
-Tamam. Hadi gidelim.

Dördü birlikte giderken asansörde karşılaşan Mert ve başkomiser Kenan konu hakkında konuşmaya başlamıştı. Ama başkomiserin bir şeyden rahatsız olduğu belliydi.

-Başkomiserim sorun ne? Bir şey var. Halinizden belli oluyor.
-Evet. Kerem de beni rahatsız eden bir şeyler var.
-Sizde mi fark ettiniz?
-Sizde mi derken?

Bu soru üzerine Mert olanları başkomisere anlattı. Tahminlerinde yanılmıyordu. Ama bu konuyu nasıl çözecekti. Bunu düşünürken Mert'in kendi planını anlatınca başkomiser Kenan'ın kaşları çatılmıştı.

-Kerem konusunu çözmek için kardeşini mi kullanmaya çalışıyorsun? Kız hasta ve bunu öğrenirse mahvolur. Bu yüzden bu plana son versen iyi edersin. Yoksa ben son veririm.
-Sizi anlıyorum. Bende onun üzülmesini istemiyorum. O yüzden elimden geleni yaparım. Ama iş kontrolden çıktı. Kerem, bu ilişkiye izin verdi. Bu noktada bitirirsem o zaman kötü olur. Çünkü Duru'nun sağlık durumu iyiye gidiyor. Ve buna ben neden oldum. O yüzden en azından tedavisi bitene kadar devam etmeye karar verdim. Böylesi daha iyi olacak.
-Haklısın. Ama onu üzecek hiçbir şey yapma. Bende bir babayım.
-Anlıyorum sizi başkomiserim. Sorun etmeyin. Bu iş bittiğinde üzülecek kişi Kerem olacak.
-Umarım öyle olur.

Bu konuşmadan sonra ortak plan yapmaya karar verdiler. Başkomiser Kenan bu konuyu çözmeye kararlıydı.

Mert ve başkomiser Kenan ayrıldıktan sonra Burak, onu ve Emir'i çağırınca dediği yere gitti. Gittiğinde ikisi oturup konuşuyordu.

-Merhaba gençler!
-Merhaba Mert.
-Canan nasıl?
-İyi. Eve bıraktım. Bir hafta evde dinlenecek.
-İyi olmasına sevindim. Ama sorun ne?

Burak, başkomiserin dediklerini anlattıktan sonra,

-Kerem'e dikkat etmenizi istiyorum. Kerem'e ben Canan'dan dolayı ısınamadım hadi. Kenan abi neden öyle hissetti? Ve polislerin bu tür konularda hisleri güçlü olur. O yüzden bu sorun halledilene kadar Kerem'i göz hapsine alıyoruz.
-Anlaşıldı patron.
-Emir dalga geçme.
-Yok dostum. Dalga geçmiyorum. Ama konuşma şeklin öyle olunca içimden öyle demek geldi.
-Biraz abarttım sanırım.
-Biraz mı? Babamdan daha sert konuştun.

Onlar konuşurken Mert olanları düşünüyordu. Burak'a anlatsa mı bilememişti. Ama sorun halledilene kadar anlatmamaya karar verdi.

Onlar Kerem konusunu konuşurken Canan yatağına kavuşmanın sevinciyle yattığı gibi uyuya kalmıştı. Uyuduktan kısa bir süre sonra kabus görmeye başlamıştı. Geçirdiği kazayı görüyordu.

Ailesinin yüzünü göremiyordu. Oturduğu koltuk babasının koltuğunun arkasındaydı. Annesi de kapalı olduğu için yüzünü net göremiyordu.

-Allah kahretsin!
-Ne oldu?
-Fren patladı.
-Bakımdan daha bu sabah geldi.
-Evet. Sorun yok demişti. Öyle olsa sabah arabayla gelirken belli olurdu.
-Neden böyle oldu ya?
-Onu bizden almak için bu yola başvurdular.
-Onları hani atlattıydık.
-Öyleydi. Elimden gelenin en iyisini yaptım.
-Peki şimdi ne olacak?
-O arabadan atlayacak onu ölüme götüremeyiz.
-Peki Giray ne olacak?
-O güvende.

Konuşulanları hem küçük olduğu için hem uykusu olduğu için anlamıyordu.

-Prensesim beni dinle şimdi. Arabadan atlamanı istiyorum.
-Neden baba?
-Öyle gerekiyor. Emniyet kemerini çöz ve yavaşça aşağı atla.
-Tamam baba. Ama ne oluyor? Size ne olacak?
-Bizi düşünme şu an. Bir oyun oynuyoruz gibi düşün. Biz seni birazdan almaya geleceğiz.
-Tamam. Çok beklemem gerekiyor mu?
-Hayır prensesim.

Canan yavaşça kapıyı açıp aşağı atlamıştı. Yolda yuvarlanırken yol kenarındaki taşa başını çarpıp bayılmıştı. Sonrası kapkaranlık bir orman... Anne ve babası arkası dönük bir şekilde yürüyordu. Arkalarından defalarca bağırdığı halde duymamışlardı. Canan arkalarından koştuğu halde onlara yetişemiyordu. Sonra birden kayboldular. Olduğu yere oturup ağlamaya başladı. Sonra karanlıkta gölgeler ve gözler belirmeye başlamıştı. Gözler yavaşça ona yaklaşıyordu. Sonra bir ses duydu. Erkek sesiydi. Hiç tanımadığı bir sesti.

-Ailen seni benden kaçırmayı başardı. Ama seni bulmama az kaldı. O gün geldiği zaman seni benden Burak bile kurtaramaz.
-Kimsin? Benden ne istiyorsun?
-Yakında öğreneceksin.

Ses kesildikten sonra gölgeler Canan'ın üstüne hızla gelmeye başlamıştı. Gölgeler tam Canan'ın üstüne atlarken Canan çığlık atarak uyanmıştı.

Canan'ın sesini duyan babası hızla odaya gelmişti.

-Prensesim ne oldu?
-Baba! Çok kötü kabus gördüm.

Bunu üzerine babası sımsıkı sarılıp,

-Hepsi geçti. Ben yanındayım.

Canan bu cümleyi duyunca rahat bir nefes alıp babasına sımsıkı sarıldı.

-Baba bu gece yanımda kalır mısın?
-Tabi ki.

Canan babasına yanında yer açtıktan sonra sımsıkı sarılıp tekrar uykuya daldı.

Ama kabusların o geceden sonra arkası kesilmemişti. Bu herkese mesafe almasına neden olmuştu. Burak'la bile konuşmuyordu.

Canan her geçen gün kötüye gidiyordu. Herkes yaşadığı olaydan olduğunu sanıyordu. Ailesi psikolog bile getirmişti. Psikoloğa da tek kelime etmemişti.

Burak o olaydan kaynaklanmadığını biliyordu. Çünkü hastaneden çıkarken hiçbir şey yoktu. Eve bırakırken de çok iyiydi. Eve gidince bir şeyler olmuştu. Biliyordu. Ama hiçbir şey anlatmıyordu.

Canan hiç kimseyle konuşmuyordu. Ailesine bile mesafe koymuştu. Anlatmak istiyordu. Ama kimseye anlatacak kendini kadar güçlü hissetmiyordu. Burak'a ihtiyacı vardı. Ama ondan bile uzak duruyordu. Onu görse koşarak sarılıp ağlardı. Gördüğü kabuslar onu o kadar etkilemişti ki. Kendinden bile soğumuştu. Aynaya bakmıyordu. Kendisiyle ilgilenmiyordu. Yemek bile yemiyordu.

Yüzü çökmeye başlamıştı. Gözlerinin altı çökmüştü. Gözlerinin olduğu çukur koyu renk olmuştu.

Halinin kötü olduğunu biliyordu. Ama gördüğü kabus, duyduğu o ses aklından çıkmıyordu. Aklına Kerem geldi. Ama ona anlatmaktan istediğinden emin değildi. Burak'a anlatmadığı konuyu ona anlatmak doğru olmazdı.

Rüyanın tamamına bakınca kazada duyduğu konuşma gerçek gibiydi. Ama rüyasında gördüğü bir konuşma da olabilirdi. Çünkü annesi Giray demişti. Bu zamana kadar Giray diye birisini hiç duymamıştı. Sonra o ses ve dedikleri doğru olamazdı. Rüyasında gördüğü gibi bir şey olsa şu an rahat bir hayat sürüyor olamazdı.

Canan bunları düşünürken Kerem, Canan'ın kabus gördüğünü ve bu yüzden böyle olduğunu anlamıştı. Çünkü Duru da kazadan sonra aynı şeyleri yaşamıştı. Kendisi yardım etmek istiyordu. Ama Burak bu durumda sorun çıkarabilirdi. Yinede Burak'ın kızacağını bile bile Burak'a mesaj atmıştı.

"Konuşabilir miyiz? Canan hakkında."

Burak, Kerem'den mesaj geldiğini görünce sinir olmuştu.

"En son konuşmamız da sana Canan'la ilgili seninle konuşacak bir şeyim yok."
"Sen bilirsin. Canan'ın iyice kötüye gidişini izle o zaman."

Burak ne kadar sinir olsa da Canan söz konusu olunca dinlemeye karar verdi.

"Canan söz konusu olmasa seni dinlemezdim. Ama hadi neyse. Anlat dinliyorum."
"Biliyorsun. Duru ailemizi kaybettiğimiz kazadan sonra Canan gibi oldu. Kendini her şeyden soyutladı. Sağlığı düne kadar kötü gidiyordu."
"Sonuca gel. Ne anlatmak istiyorsun?"
"Duru o kazadan sonra her gece kabus görüyordu. Gördüğü kabusların etkisinin altından çıkamıyordu. Ve büyük bir ihtimalle Canan da yaşadıklarıyla ilgili kabus görüyor. O yüzden böyle yapıyor."
"Haklı olabilirsin. Duru nasıl atlattı?"
"Söylemekten ne kadar nefret etsem de Mert sayesinde. Gerisini sen anla artık."
"Tamam söylediklerin için sağol."
"Rica ederim."

Burak, Kerem'in söylediklerinde haklı olabileceğini anlamıştı. Bir şeyler yapmaya karar verdi. Canan'ın sevdiği şeyleri düşündü. Sonra aklına bir fikir geldi. Hemen Emir ve Mert'e mesaj atıp yardım istedi. Ertesi gün için hazırlıklar başlamıştı. Sadece Canan'ı ikna edip getirmek kalıyordu. Oda Ezgi'ye kalmıştı. Ezgi süprizi duyunca daha görmeden büyük tepki vermişti. Ama zor da olsa Canan'ı ikna etmişti.

Yarınki süpriz için herkes erken yatmıştı. Ama Canan için kabuslarla dolu bir gece başlamıştı. Defalarca gördüğü kabustan sonra güneş ışıklarının yüzüne vurmasıyla uyanmıştı. İçinden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Ama Ezgi'ye söz vermişti. O yüzden isteksizce kalkıp hazırlandı. Bir şeyler atıştırıp Ezgi'nin verdiği adrese gitmek için taksiye bindi.

Sıkıcı bir yolculuğun ardından küçük, bahçeli bir eve gelmişti. Bahçesinde yaprakları dökülmüş ağaçlar, çiçekleri solmuş çiçek fideleri vardı. Kapıyı çalmak istediğinde kapının açık olduğunu fark etti. Kapıyı yavaşça ittiği zaman duvardaki not dikkatini çekti.

Nottaki yazıları takip ederek bir odaya gelmişti. Kapıyı açtığı zaman büyük bir televizyon görmüştü. Videoyu oynatmasını söyleyen yazıyı görünce kumandayı alıp videoyu oynattı.

Video başlayınca gözlerine inanamadı. Sınıf arkadaşları, tanıdıkları, Mert, Emir, Ezgi ve Burak'ın konuşmalarının olduğu bir videoydu. Ağlayarak videoyu izlerken aptalca davrandığını anlamıştı. Onu seven insanları üzmüştü. Burak'ı en ihtiyacı olduğu zamanda uzaklaştırmıştı.

Video bitince videonun sonundaki yazıyı gördü. Arkadaki bahçeye çık yazıyordu. Bahçeye çıktığı zaman gözlerine inanamadı. Balon ve çiçeklerle doluydu. Ve onları tutan arkadaşları duruyordu. Burak elinde bir demet gülle yaklaşıp,

-Ne yaşarsan yaşa yanında olacağım, demiştim. Ama sen gördüğün kabuslardan dolayı beni kendinden uzak tuttun.
-Bir saniye sen kabuslardan dolayı böyle yaptığımı nerden biliyorsun.
-Bırak da bu kadarını bileyim. Hepsi geçti artık. Unut hepsini. Ben ne olursa olsun yanında olacağım. Şimdi üzülmeyi bırak. Mutlu olmaya bak.
-Burakkkk!

Canan, bunu dedikten sonra Burak'a ağlayarak sımsıkı sarılmıştı. O sırada arkada romantik bir aşk şarkısı çalmaya başlamıştı. Onlar bu anın tadını çıkarırken Canan yeni kararlar almıştı. O rüyaların sırrını çözecekti. Bunu kimseye söylemeden kendisi halledecekti.

Canan ve Burak kendi içlerinde kararlar alırken işler sarpa sarmaya başlamıştı. Başkomiser Kenan ve Mert'in birlikte hareket etmeye başlaması, Canan'ın gördüğü rüyaların sırrı dengeleri alt üst edecekti.

Uzun bir aradan sonra yeniden Merhaba arkadaşlar!
Vote ve yorum yapalım lütfen arkadaşlar. Emeğe saygı en azından.
⚠⚠⚠Kitap için duyuru kitabı oluşturdum. Duyuruları ordan takip edebilirsin. Yoksa çok şeyi kaçırabilirsiniz.⚠⚠⚠
⚠⚠⚠İnstagram hesabımıza 🌟 sen_benimsin_0 🌟 destek olmayı unutmayın.⚠⚠⚠
⚠⚠⚠⚠⚠Arkadaşlar bir karar aldım. Okunma, vote ve yorumlar çok düştü. Okuyup vote ve yorum yapmayan arkadaşlar var. Emeğe saygı lütfen. O yüzden en az ✴100 OKUNMA✴ ✴50 VOTE✴ ✴50 YORUM✴ olmadan yeni bölüm gelmeyecek. Bütün bölümler için geçerlidir.⚠⚠⚠⚠⚠
Yeni kapak için HasanGok5'e teşekkür ederim.
İyi okumalar...😊😊😊

Continue Reading

You'll Also Like

962K 63.3K 50
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
245K 14.1K 34
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
376K 27.8K 44
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...
749K 23.5K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!