YILDIZIM

By ayseklncr

9.4K 407 286

15.11.2015 Kitabımın yayına başlama tarihi! Genç bir kız bir yıldıza aşık olursa ne olur? Peki ya onu kaçırı... More

TANITIM
1. Bölüm
DUYURU
2. Bölüm( Dilay Mayın'ın kaçırma sınavı)
3. BÖLÜM( Halı arasında bir Can Sancak)
4. Bölüm( Dünyam)
5.Bölüm- Gitme
6. Kabul mü?
7. Bölüm- Nerede?
8. Bölüm- Sürpriz
9. Bölüm- Neredesin?
10. Bölüm- Çıkmaz sokak
11. Bölüm- AŞK İZİ!
12. Bölüm- Aşk Bir Büyü *_*
13. Bölüm- Seni Görmek İstemiyorum!
14. Bölüm- YILDIZIM ^_^
15. Bölüm- Kaybedemem
16. BÖLÜM
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21.Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. BÖLÜM
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30.Bölüm
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. Bölüm
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
FİNALLLLL

22. Bölüm

159 8 2
By ayseklncr


*********

ŞİMDİKİ ZAMAN

"Buse ne oldu?" dediğinde gözlerimi başka yöne kaçırdım. Ona yakalanmak istemiyordum. Daha hissettiklerimi ben kabullenememiştim. Ama kollarımı sımsıkı kavrayan sert ellerle gözlerim siyah gözlere gitti.

"Buse ne oldu?" nefesi nefesimde, gözleri gözlerimde, kalbi kalbimde...

Korkuyorum! İtiraf edebileceklerimden, kaçtıklarımdan, kendimden, ondan, aşktan korkuyorum.

"Buse iyi misin?" güçlükle duyduğum sözlerle yutkundum.

"Tuna ben..."

"Evet?"

"Tuna ben..."

"Evet sen?"

Sustum. Sustu. Gözlerim nemlenirken bize doğru gelen Akın'ı fark ettim. Ve o duymadan hiç tahmin etmediğim sözcükler dudaklarımdan döküldü.

"Ben Akın'ı seviyorum. Ama ona gitmem imkânsız."

Gök gürlüyordu sanki. Bir anda Tuna'nın kalbi darma duman olmuştu. Bana heyecanla bakan gözlerinin yıkılışından bunu anlamıştım. Cevap veremedi. Bense konuşamadım. Çünkü hala duyduğum sesin etkisindeydim. O duyduğum gök gürlemesi Tuna'nın kalbiydi. Kollarımdaki eli boşluğa düşmüş, benden uzaklaşmıştı. Onsuz kendimi yalnız hissederken, ona sarılmak isteyen yanıma inat omzuna çarpıp yürüdüm. Hızlı adımlarım kulübeye doğruydu. Akın ile karşı karşıya kaldığımızda gözlerimden birkaç damla daha süzüldü.

"Buse bak ben çok üzgünüm. O gece..." derken onu susturdum.

"Artık benim için hiçbir önemi yok. Akın ben Tuna'yı seviyorum. Hem de tahmin bile edemeyeceğin kadar çok."

Akın şoka girerken onunda omuzuna çarpıp kulübeye yürüdüm.

TUNA MAYIN

Neden aşkta herkes şanslı değildi? Kırılan kalbim, kendi sesimi yok etmişti. Sol omuzumda omuzunu hissettiğimde yavaşça arkamı dönüp gidişini izledim. Buse Akın ile karşılaşıp, konuşmaya başladığında kulaklarım uğulduyordu. Çıkmaz bir sokaktaydım. Sanki çıkış yoktu. Dört bir yanıma koşuyordum ama sonsuz bir karanlık. Gözlerim nemlenirken uzaklaşan Buse'de kaldı ruhum. O ise kor ateşlere atmış, yakmıştı beni. Akın ile göz göze geldiğimizde bunu yapabileceğimi hiç düşünmemiştim. Ama Buse gözden kaybolduğunda kendimi Akın'a hızla yürürken buldum. Sağ elimi sımsıkı bir yumruk yapmıştım. Akın şaşkınca "Tuna?" derken onun yüzüne en sert darbemi indirdim. Akın geriye sendelerken öfkeyle ona bağırdım.

"Sakın bir daha Buse'ye yaklaşma! Sakın! Akın iyi dinle beni! Bir daha Buse'ye yaklaşırsan seni gebertirim!"

Herkes gözlerini bize çevirmişti. Ablam büyümüş gözleriyle bana bakarken, acı dolu gözlerimi saklamak istedim. Akın'ın kanayan dudağına kısa bir bakış atıp "Umarım dediğimi yaparsın." deyip kulübeye hızlı adımlarla yürüdüm.

DİLAY MAYIN

Tuna'yı ilk defa böyle görmüştüm. Az önce mutlu olan kardeşim bir anda yıkılmış bir haldeydi. Endişe ile onun arkasından gitmeye kalktığımda, artık bağımlısı olduğum şey yine oldu. Can beni bir kez daha kucağına almış endişe dolu gözlerime tedirgince bakıyordu.

"Bebeğim bence onu yalnız bırak. Sakince düşünmesi gerekiyordur."

"Haklısın ama sonuçta o benim kardeşim, ikizim... Merak ediyorum."

"Dilay, güzelim, kardeşin şu an çıkmaz bir sokağın içinde. Ne yaptığını, ne yapacağını bilmiyor. Biraz yalnız kalması her iki taraf için iyi olacak. Bak gör yakında Buse ile aralarında hiçbir engel kalmayacaktır."

"İnşallah ya..."

Sıkıntıyla yanaklarımı şişirdiğimde gülümsedi.

"Hadi seni biraz buralardan uzaklaştırayım." dediğinde heyecanlanmıştım. Işıldayan gözlerimle ona bakıp "Nereye gideceğiz?" dedim. Sırıttı...

"Sürpriz!"

Bu kelimeyi duyunca daha da heyecanlanmıştım. Ama hiçbir şey söylemedim. Sadece beni önce kulübeye taşımasına seyirci kaldım.

"Önce yatağının üzerine bıraktığım kıyafeti giy." dediğinde daha bir şey söyleyemeden beni bırakıp gözden kayboldu. Yatağımın üzerinde ki beyaz kıyafet beni gülümsetmişti. Beyaz şortu, beyaz yarım atleti giydim. Üzerine de o beyaz elbiseyi giydim. Kalçalarımdan sonra yerlere kadar sol tarafında yırtmacı vardı. Ama müthiş bir elbiseydi. Heyecanla aynada dalgalı kumral saçlarıma baktım. Hafif dudak parlatıcısını dudaklarımda gezdirip, gülümsedim. Heyecandan nefes alamadığımı hissederken parmak arası sandaletimi giydim. Tamamen olmuştu. Bu arada ben ayağıma basabiliyorum! Aman Allah'ım! Ayağım iyileşmiş mi? Olamaz! Ay! Ay Can bilmesin! Yoksa beni kucağına almaz!

Bu arada beynimde ve kalbimde fırtınalar koparken bir o yana bir bu yana gidiyordum.

"Ay yürüdüğümü anlarsa tüm romantikliği kaybolur! Beni kucağına almazsa kendimi çok boş hissedeceğim! Olamaz ya of!" diye cırlarken kendimi yere bıraktım. Tamamen delirmiş bir vaziyetteydim. O sırada Can içeri daldı. Endişe ile etrafı tarayan gözleri yerdeki beni buldu! Ay bu adam ne kadar tatlı olmuş! Üzerine giydiği mavi gömleği hatırladığımda yanaklarım kızarmıştı. Onu kaçırdığımda pazardan almıştım. Hatırlıyor musunuz? Baya bir nefret etmişti bu gömlekten. Ama saklamış. Onu bırakıp gittiğimden bu yana o bana ait her şeyi saklamış. Çünkü onun için seçtiğim beyaz pantolonu, mavi babetleri de giymişti. Yanıma çöküp sağ eliyle sol çıplak omuzuma dokundu. Sol elinin büyülü parmakları ise sağ yanağımdaydı.

"Dilay ne oldu? Ayağın mı acıyor? Hı?" dediğinde gözlerim dolu dolu ona baktım. Ben yalan söyleyemezdim ki. En nefret ettiğim şey yalandı.

CAN SANCAK

Ne olmuştu? Neden gözleri dolmuştu? Korkuyordum. Acaba ona aldığım kıyafetleri beğenmemiş miydi? Oysaki tamamen onun tarzıydı. Bu kıyafetleri gördüğümde o beni çoktan terk etmişti. Birkaç gün beni kaçırdığı yerde dolanıp durmuştum. Onunla koşturduğum pazarda yapayalnız kalmıştım. Sonra bu kıyafetleri gördüm. İçinde de onu hayal ettim, kalbimi garip hallere sokup duran delimi...

Sonra da hemen bunları satın aldım. Eren'i de çağırmıştım. O gün o yanımda merakla beni izliyordu. Bense Dilay'ı bana hatırlatan her şeyi izliyordum... Sanki kalbimi çıkarıp atmıştım. Yerine onunkini koymuştum. Hem de en derine. Ben böyle dalmışken yıldız kaçıranımın sözleriyle gülümsedim.

"Ayağım iyileşmiş. O kadar çok beni taşımana alıştım ki hayal kırıklığı yaşadım." Masum ifadesine gülümsedim.

"Delim. Artık kucağımda seni taşımasam da başka bir şey yapacağım." dediğimde gözlerini irileştirip "Ne?" dedi. Ayağa kalktım. O hala bana merakla bakarken sağ elimi ona uzattım. Sıcacık sol eli avuçlarımda yerini bulduğunda onu çekip ayağa kaldırdım.

"İşte artık bunu yapacağım. Elini sımsıkı tutup, asla bırakmayacağım."

Donup kalmıştı. Gözleri gözlerimdeydi. Yüzü yüzüme çok yakındı. Gözlerimiz birbirimizin dudaklarına gittiğinde sol eli avuçlarım arasında titredi. Korkuyordu. Biliyordum... Geri çekildim. Ve onu benimle beraber dışarı çekeledim. Göz ucuyla ayaklarına baktığımda gayet iyiydi. İçim rahatlarken adımlarım ormanın derinliklerine doğruydu. Bir süre yürüdükten sonra sevdiğim kıza döndüm.

"Gözlerini bağlamamız gerek."

"Neden ki?" dediğinde gülümsedim. Cebimden çıkardığım beyaz bezle gözlerini bağladım.

"Sürprizime yaklaştık." diye fısıldadım.

DİLAY MAYIN

Bu olanlar gerçek miydi? Yoksa rüya mı? Sol elimdeki sıcaklık "Gerçeğim!" diye avaz avaz haykırıyordu. Sevdiğim adam kendiyle beraber beni durdurduğunda, arkama geçtiğini hissettim.

"Bakalım bu sürprizimi beğenecek misin?" derken gözlerimdeki bezi çıkardı. Heyecanla açtığım gözlerim karşımdaki ağaç evi görmeyi hiç beklemiyordu. İki kişilik olan bu ev özenle hazırlanmıştı. Kapısı kırmızı kurdeleyle süslenmiş ve üzerine "CANDİ" yazılmıştı. Candi ismine gülümserken "Candi?" dedim. Güldü.

"Herkesin bir isim birleşmesi var. Bence bizimde olmalıydı. Ve Can Sancak sevgilisiyle birleşecek olan isminin kurulumuna bir tek kendi karar verir. Bu önemli görevi kimselere bırakamazdım."

Havalı şey. Ben gülümserken sol elimi tekrar elinin içine alıp, merdivenleri tırmanmaya başladı. Onun adımlarını takip ediyordum. Kapıyı açtığında gördüğüm şeylerle kızaran yanağıma inat güldüm.

Küçük bir yatak varken, hemen dibinde yerde de yatak vardı. İkimizi içeri çekelediğinde, romantik küçük bir masa gördüm. Üzerinde çok güzel görünen yemeklere heyecanla baktım. İçeri adımlayıp masanın yanına yaklaştık. Karşılıklı yerlere oturduğumuzda ben hiç beklemeden yemeği yemeye başlamıştım. Can'ın beni izlediğini fark ettiğimde gözlerimi ona çevirdim. Bana heyecanla bakıp gülümsüyordu.

"Ben seni çok bekledim. Onca yaşadığım kâbusların arasından sıyrılıp gelmişsin gibi." dediğinde onun ne yaşadığını merak ettim. Yemek yemeyi bıraktığımda o yemek yemeye başlamıştı. Ben de onu izlemeye...

Tamamen doyduğumuzda ben yatağın üzerine uzanmıştım. O da yer yatağında uzanmıştı. Sol ellerim yine onun sağ elindeydi. İkimizde tepemizdeki camdan gökyüzünü izliyorduk. Bu gece yıldızlar yine müthişti. Ama aklımdaki soru yine beni ele geçirdiğinde daha fazla dayanamayıp sordum.

"Can?"

"Hımm?"

"Sana geçmişte acı veren olay ne?"

Sorduğum soru onu germişti. Sol elim elleri arasında acımaya başladığında susmaya devam ettim. Ama Can ilk defa bana geçmişini anlattı.

"Ben bir kızı çok sevmiştim. O benim için önemliydi. Ama onu aptallığım yüzünden kaybettim. Ailemin eksikliğinin üzerine bir de o eklendi. Dilay ben...

Ben seni kaybedemem. Bu olmamalı."

Anlamıştım. Ve daha fazla onun canını yakmak istemedim. O konuyu değiştirmek için kendi kaybımı anlattım.

"Bende ablamı kaybettim. O benim için çok önemliydi. Ama bunu ona hiç söylemedim. Yıllar önce ablamın sevdiği çocuk beni sevince aramız bozuldu. Evde sürekli kavga ediyorduk. Bende yurt dışına gitmek zorunda kaldım. Aradan çok zaman geçti. Ve bir gün ablamın ölüm haberini aldım. Buraya nasıl geldim bilemezsin. Ablamın yeni hain sevgilisi cenazesine bile gelmedi. Onun ölümüne sebep olan o pislik umursamadı bile. O kim bilmiyorum. Ama bulunca hayatı ona zehir edeceğim!"

Can bana şaşkın bir halde bakarken "O adam yüzünden benim ablam öldü Can. O adam yüzünden benim canım gitti. O adam eğer durmasaydı, o adam ablamı gidip kurtarsaydı, o ölmeyecekti." dedim. Can yutkundu ve biraz doğruldu. Gözlerime merakla bakarken "Ablan nasıl öldü?" dediğinde derin nefes aldım. Söylemeye karar verdiğimde çalan telefonum her şeyi yarım bıraktı. Arayan Tuna'ydı. Heyecanla cevap verdim.

"Tuna ne oldu?"

"Sen neredesin? Nereye kayboldun?"

"Can ileyim. Neden? Ne oldu ki?"

"Kızım babam aradı! Bu hafta sonu dedem geliyormuş!"

"Neeeeeeeeeee?"

"Kızım ne bağırıyorsun? Kulağım gitti! Manyak ya!"

"Sensin manyak! Turunçgil!"

"Abla neyse onu bunu bırak da dedemle işimiz var. Ortalığı duman edecek!"

"Ay evet! Neyse olacağı varsa olur Tuna!"

"Ya yine tutturursa sana Akın ile evlen diye?"

"Uf! Ya olamaz! Kapat kapat zaten hiç hayırlı bir haberin olmaz!"

Telefonu sinirle kapadım.

Can merakla bana bakarken "Dedem geliyormuş." dedim. Can tebessüm edip "E ne olmuş? Ne var bunda?" derken sakince gülümsedim.

"Sen dedemi tanımazsın Can. Görünce baya bir neden böyle olduk öğreneceksin."

Can omuz silkip sakince yanıma geldi. Ben hala şaşkınca ona bakarken "Böyle uyuyamıyorum." deyip beni yatırıp arkama uzandı. Hala karşı durmayı düşünürken belime sol kolunu dolayıp "Hadi uyu bebeğim. Sabah uzun bir gün olacak. Çekimler başlıyor." dedi. Doğruydu. Yarın uzun bir gün olacaktı. Tam gözlerimi kapamıştım ki Can'ın sesiyle yerimde sıçradım.

"Lan hediyeyi vermeyi unuttum! Kalk kalk uyuma!"

"Sayende uyuyamadım zaten Can! Kulağımın dibinde ne diye bağırıyorsun?"

"Kızım bir tersleme hediye vereceğim sana!"

"Ay sen bana hediye mi aldın? Tamam, tamam sustum ve kalktım! Ne aldın?"

Can "Bir de susmuş? Deli, benim delim..." diye sırıtırken ikimizde oturur pozisyonda birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Can sol yanağıma sevgiyle dokundu. Mavi gözleri öyle şefkatliydi ki, bu eşsiz duyguyu tarif etmek çok zordu. Ama şu kadar söyleyeyim yeryüzünde Can'ın gözlerinden başka cennet yoktu. O benim dünyada ki cennetimdi. Sadece bana aitti.

"Sen nereden çıkıp, bir anda hayatıma girdin Dilay? Sen bana ne yaptın? Ne yaptın da kalbimi böylesine kontrol etmek zor? Sensiz yaşamak zor."

Tebessüm ettim. Ama henüz cevap veremiyordum. Sadece büyülenmiştim. Öyle ki kalbim ağzımda atıyordu. Can cebinden ışıl ışıl parlayan bir kolye çıkardığında şoka girmiştim. Bu kolye, onu kaçırdığımda pazarda gördüğüm kolyeydi. O an bu kolyeyi çok beğenmiştim. Ama almamıştım. Şimdi ise Can'ın elleri arasındaydı. Yıldızımı temsil eden yıldızı gözlerimin önüne sunmuştu.

"Bu benim kalbim Dilay. Ben ..." derken kolyeyi önümden uzanıp boynuma taktı. Onun kokusu beni tamamen sarmalamıştı. Beyaz boynu gözlerimin önündeydi. Dudakları! Allah'ım kalp krizi geçireceğim! Biri ambulans çağırsın! Helikopter gelsin! Bir şey yapın bana! Ayyyy...

Yüzü yüzüme çok yakındı. Yanaklarımın yandığını hissediyordum. O anda yüzüme büyülenmiş gibi bakıp, sonra da boynuma gözlerini çevirdi. Sıcacık parmakları tenime değerken, kolyemdeki yıldıza da dokundu.

"Ben kalbimi sana verdim Dilay. Benim kalbimi sar sarmala, asla kaybetme. Eğer sen beni kaybedersen o zaman her şey biter."

"Merak etme yıldızım kolyemi, yani senin kalbini asla kaybetmeyeceğim. Asla!"

Gülümsedi. Öyle ki bu gülümseyiş mavi gözlerinin içine yuva kurmuştu. Donup kaldım. Dudaklarım aralık kalmıştı. Nefesini yüzümde hissediyordum. Tedirgindim...

Can'ın sıcak elleri yanaklarımda yerini bulduğunda heyecanla titredim. Bana ne oluyordu? Kalbime ne oluyordu? Kalbimi saran sancı beynime kadar bana acı çektiriyordu. İçinde bulunduğum korkudan kendimi kurtaramadım. Ta ki o zamana kadar...

CAN SANCAK

Kaybetmeyecek...

Dilay beni asla kaybetmeyecek. Boynunda can bulan kolyeye sevgiyle baktım. O gerçekten de benim kalbimdi. Onun yokluğunda sarıldığım, her an izlediğim kalbimdi. Bu kolyeye her baktığımda defalarca kendimi sorgulamıştım. Bu deli benim için ne ifade ediyor? Bir süre önce de cevabımı buldum. Bu deli benim kalbimdi. O bendim...

Sıcacık yanaklarına dokundum. Alev almıştı. Utanıyordu, korkuyordu hissediyorum. Ama ben ona zarar vermezdim ki. Buna asla izin vermem. Ona zarar vereceğimi anladığım an ben onu bırakırım. Mutluluğu için savaşırım. O benim masum delim. Yıldız kaçıranım, bebeğim...

Şimdiye kadar ben hep yalnızdım. Ta ki o gelene kadar. Artık kötü günlerim geride kalmıştı. Artık bir tek bu kız vardı yanımda. Artık bir tek baharına kendimi kaptırdığım mevsimim vardı. Artık üşümüyordum. O beni ısıtıyordu. Hayat buluyordum. Dedim ya o bendim. Dilay MAYIN, Can SANCAK'IN KALBİYDİ!

Düşüncelerimi bölemiyordum. Onun yörüngesinden kaçamıyordum. Bu yüzden daha fazla kendime engel olamadım. Ve dudaklarımı yıldız kaçıranımın sıcacık dudaklarına bıraktım. Sanki zaman hızla akıp gidiyordu. Ama zamana inat biz öylece donup kalmıştık.

Continue Reading

You'll Also Like

251K 11K 57
Büyük bir iş adamının kızının korumasıyım, babam da benim gibi bir yakın korumaydı çocukluğumdan beri aldığım eğitim beni en iyisi yapıyordu. Bu adam...
98.2K 7.3K 46
"Bir tohum nasıl kabuğunun içinde korunabiliyorsa, bir kadında ancak örtüsünün içinde korunabilir"
86.2K 4.6K 28
Bir aşk hikayesi yaşayalım içinde sen ol , ben olayım. Üzülmeyelim , üzüntü bizi hiç bulamasın. Sen hep ol hiçbir zaman gitme. Her yer karanlık olsa...
3.3M 97K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...