KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Ya...

nslhn5828 द्वारा

959K 60.4K 8.9K

Huzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi am... अधिक

1. Yeni Başlangıçlar /Düzenlendi
2. Geçmişten Gelen /Düzenlendi
3. Kadere İnat / Düzenlendi
4. Beklenen/ Düzenlendi
5. Biri Kahraman Mı Dedi? /Düzenlendi
6. Merhaba Ey Aşk! /Düzenlendi
7. Ördü Kader Ağlarını /Düzenlendi
8. Tehlikeli Şüpheler /Düzenlendi
9. Ne Olacak Şimdi? /Düzenlendi
10. Can Sıkan Gerçekler /Düzenlendi
11. Yeni Aşklar-Yeni Umutlar /Düzenlendi
12. Tesadüf Yoktur,Tevafuk Vardır /Düzenlendi
13. Kader Konuşunca İnsan Susarmış! /Düzenlendi
14. Samet'in İtirafı / Düzenlendi
15. Kıskanç Yusuf! /Düzenlendi
16. Eyvah! /Düzenlendi
17. Açığa Çıkan Sırlar /Düzenlendi
18. Güven,Önemli Bir Mesele /Düzenlendi
19. Beklenen İtiraf /Düzenlendi
20. Vicdan Azabı / Düzenlendi
21. Fırtına Öncesi Sessizlik/Düzenlendi
22. Kaçırılma/Düzenlendi
23. Zor Saatler /Düzenlendi
24. Sinan Aslan/Düzenlendi
ALINTI
25. ~Sebebi Sensin~ /Düzenlendi
ALINTI
26.Umut Hep Vardır../Düzenlendi
27. ~Kod Adı:Ateş!~/Düzenlendi
ALINTI
Acımız Var!
28. ~Ali Tekin!~/Düzenlendi
30. ~Evet De!~ /Düzenlendi
31. ~Efsane Adam~ / Düzenlendi
ALINTI
32. ~Narin~ / Düzenlendi
33. ~Samet~ / Düzenlendi
34. Ejderha :) / Düzenlendi
35. Aslan Oyunu / Düzenlendi
36. On Dakika / Düzenlendi
37. Abant :) / Part 1
38. Abant / Part 2 / Düzenlendi
39. Abant / Part 3/ Düzenlendi
ALINTI
40. Savaş / Düzenlendi
41. Şekerli Kahve / Düzenlendi
42. Benim Dünyam / Düzenlendi
43. Beklenmedik Misafir / Düzenlendi
44. Nişan Part 1 / Düzenlendi
Alıntı
~NişaN~ Part 1
Ufak bir istek!!
Alıntı
~Nişan~Part 2
ALINTI
~Kurtuluş Günü~
~Aşk Bunun Adı~
~Şen Ola Düğün~
~Final-Part 1~
~Final-Part 2~
~Özel Bölüm~
~Özel Bölüm 2~

29. ~Şaşırtan Teklif~/Düzenlendi

13.6K 1K 158
nslhn5828 द्वारा

-YAREN-

Üç günlük dediğimiz şu fani hayatta her şey istediğimiz gibi gitmiyordu. İstemediğimiz durumlarla karşı karşıya kalıyor, hatta o durumlara yeniliyorduk. Şuan karşımda görmek istemediğim bir adama yenilgili bir halde bakıyordum. Varlığımdan memnun olmuşçasına sırıtan Ali Tekin, masasına beni meze yapan gözlerini biran olsun benden ayırmıyordu. Eğer biraz daha dikkat çekmeyi başarırsa, üç günlük ömrü Yusuf tarafından büyük bir keyifle sonlandırılacaktı.

"İyi misin?"

Yusuf'un kulağımda çınlayan sesiyle irkilerek, bakışlarımı ona çevirdim. Sorgulayıcı bakışları ruhuma kadar işlerken, güçlükle gülümsedim. "İyiyim hayatım. Alışkın değilim sadece.." diye geveledim. Alışkın olmadığım doğruydu ama birazdan işlenecek cinayete kesinlikle bağışıklığım vardı!

Bulunduğumuz koca davet salonu bana dar gelirken, artık orada bir saniye bile duramayacağımı anladım. Hiç değilse bir süre uzaklaşmam gerekiyordu. Böyle durumlarda kaçış olarak en bilinen yer aklıma gelirken, oturduğum yerde kıpırdanarak kızların dikkatini çekmeye çalıştım. Çalıştığımla kaldım! Hepsi yanındaki adamların ağzına düşecek gibiydi. Bir tek Gülsüm, sahnedeki adamın konuşmasını dikkatle dinliyordu. En nihayetinde Sevim'in bakışları beni buldu. Kaş göz işareti yaparak lavaboların olduğu tarafı gösterdim. Gözlerini aynı benim gibi kocaman açarak kaşlarını çattı. Ne kadar aptal bir kuzenim vardı! Masada birbirimize işaret verdiğimizden dolayı dikkatleri çabuk çektik.

"Bir sorun mu var Yaren?"

Harika! Yusuf yine ruhundaki dedektif yanını ortaya çıkarırken, hızla ayağa kalktım. "Lavaboya gitmem lazım!" dedim. Benim centilmen erkeğim hemen ayağa kalkmaya yeltendi. Bu ince düşünüşü başka zaman olsa beni eritmeye yeterdi lakin başka zamanda değildik. Şuan için Yusuf'un masada kalması gerekiyordu. O an, "Olmaz!" diye bağıran bendim! Bütün milletin şuan baktığı o aptalda bendim!

"Yaren neler oluyor? Ne olmaz? Allah aşkına iyi misin sen?"

Yusuf kalp krizi geçiriyormuş gibi şekilden şekle girerken, yavaşça yutkundum. O aptal surat ifademin daha da aptal bir görüntü almasını sağlayarak kocaman sırıttım. "İyiyim hatta harikayım! Sevim benimle gelir." dedim ve hortlak görmüş gibi bakan kuzenime döndüm.

"Dimi Sevim? Benimle gelirsin dimi canım? Gel bence!"

"Tabi, tabi.." diyerek yerinden kalkan Sevim sonunda bir sorunum olduğunu anladı. Lavaboların olduğu tarafa doğru hızla ilerlerken, bir taraftan kendi kendime söyleniyordum. Köşeyi döndüğümüz anda kolumdan tutarak durdurdu ve elini alnıma koyarak bekledi. Bu anlamsız hareketine karşılık, elini ittirerek bedenimi geri çektim. Kaşlarını çatan Sevim, "Allah Allah! Ateşinde yok!" dedi.

"Eğer biraz daha burada durursak ateşleme nasıl olur öğreneceğiz!"

Sevim, anlamayan gözlerini üzerimden hiç çekmedi. Kaşları daha da çatıldı. "Ne içtin sen?" diye sordu bu sefer. Sorusuna karşılık elimi geçiştirircesine salladım. Kenarda bulunan yapay bir ağacın arkasına doğru çekiştirdim. Patlama noktasına geldiğini burnundan sesli aldığı sert nefesiyle belli ederken, "Ali Tekin'i hatırlıyor musun?" diye sordum. Kısa biran için duraksadı. Hatırlamaya çalışır gibi bir ifadeye büründü. Kısılan gözleri adamı hatırladığında kocaman aralandı.

"Sinan'ın don paça okul bahçesine saldığı kılkuyruk değil miydi?"

Sevim'in hatırladığı detayı eminim bütün okul hatırlıyordu. Kafamı yavaşça salladım. "Aynen o!" dediğimde devam et dercesine baktı. "O manyak herifin aklına neden geldiğini anlatacak mısın artık?"

"İnan bana aklımın ucundan bile geçmezdi. Hatta varlığını bile unutmuştum. Ta ki, karşı masamızda kendisiyle göz göze gelene kadar!"

"Şaka?" Sevim, geri çekilerek gözlerini kocaman araladı. Suratına felç inmiş gibiydi. "Şaka değil mi?" diye mırıldandı. Kafamı sağa sola sallayıp, inledim. "Bunu şuan her şeyden çok isterdim!" dedim. Tek elini beline koyup, diğeriyle alnını sıvazladı. "Kızım Yusuf öğrenirse ikinci bir don paça kovalamacası davet salonunda olur, farkındasın dimi?"

Gözlerimin önünden geçen o kısacık sahne ve o sahnenin sonundaki kanlı bitiş bütün bedenimi ürpertti. "Keşke sadece don paça kovalasa.." dediğimde Sevim birden ellerimi tuttu.

"Her neyse! Bak sen sakin ol ve şu aptal hareketlerinle dikkat çekmeye son ver! O ödlek herif masamıza gelmeye cesaret edemez! Sana takıntısı çoktan geçmiştir! Hem.." dedi ve sustu. Gözlerini devirdi. "Hatırlarsan seni Sinan'la birlikte sanıyordu.."

Neyse ki, Sinan burada değildi. Asıl kıyamet o zaman kopardı. Sevim'in cesaret veren konuşması azda olsa içimi rahatlatmıştı. Haklıydı. Onun gibi korkak bir adamın, masamızdaki dört tane adama karşı hiç şansı yoktu. Yani saniyeler öncesi öyle düşünüyordum. Bizimkiler görüş alanımıza girdiğinde Yusuf'a tokalaşmak için elini uzatan Ali'yi görmemle sendeleyerek Sevim'in koluna zor bela tutundum.

"Cesareti yok demiştin dimi?" dediğimde "Galiba.." diye mırıldandı. Korkulu gözleri beni bulduğunda ne yapacağız dercesine umut dilendi. Bendeki umutlar çoktan tükenmişti. Burada süs bitkisi gibi durmanın anlamı da yoktu. Derin bir nefes alarak, bütün cesaretimi topladım ve kaçışımın olmadığı kaderime doğru adımımı attım. Yusuf'un o aşk dolu gözleri beni bulduğunda, gülümseyerek kafamı eğdim. "Gel sevdam.." dedi ve elini bana doğru uzattı. Sırtı hala bana dönük duran Ali, ağır bir çekimle kafasını çevirerek yana doğru kaydı. Gözleri hazine bulmuşçasına parladı ve o iğrenç gülümsemesini suratında büyüttü.

"Yaren Yılmaz gerçekten sensin! Bu ne güzel tesadüf böyle.."

Yusuf'un suratı ani bir hızla değişirken, gözlerindeki aşk kırıntılarının yerini kıskançlık ve öfkeye bıraktı. Sakin ol dercesine bakmakla yetindim. Ali'ye umursamaz bir bakış attım. Defol git dememek için ısırdığım dilimden metalik bir tat gelirken, "Biran için yanlış gördüğümü sandım ama.." diyen Ali, içli bir nefes bıraktı. "Doğrusu böylesine bir güzelliği unutmak kolay olmuyor!" dedi..

Sanırım Ali, az önce son sözlerini söylemişti. Korkuyla aralanan gözlerim, Yusuf 'un öfkeli mavileriyle buluştu. Her an patlayacak bomba gibiydi. Yanında tuttuğu ellerini yumruk haline getirdi. Yanaklarındaki dalgalanmaya sebep olan sıktığı dişleriydi. Önce ayağa Samet kalktı. En yakın dostunun bu cümleden sonra sakin kalmayacağını elbette biliyordu. Samet'in peşi sıra Onur ve Ahmet ayaklandıklarında, Ali kapısına dayanan ecelinden habersiz son hatasını da yaptı..

"Büyük aşkın Sinan Aslan yok mu?"

Acaba şu bahtsız talihim, yüzüme ne zaman gülecekti? Diri diri mezara girmenin ne demek olduğunu, Ali'nin sorusuyla anladım. Belki de bunu düşünmek için çok erken davranmıştım. Çünkü tam arkamızdan yürekleri ağızlara getiren ses, asıl ölmek bu dedi!

"Adımı anmadan önce besmele çek Ali!"

Bütün gözler ortamı inleten sesin kaynağına döndü. Karanlıklar ülkesinin daimi kralı, simsiyah takım elbisesiyle, yeri göğü ayrı inleten o adımlarıyla yanımıza kadar geldi. Kafasını hafifçe yana yatırıp hepimize selam verdi ve aynı yavaşlıkla Ali'ye döndü. Tek kaşı alayla havalandı. "Sonra çarpılırsın falan.. Bunu hiç istemem.." dedi.

Ali'nin yutkunuşu bütün salona yayılırken, gözlerini biran olsun Sinan'dan çekmedi. Çünkü, o bakışlarda ölümün her türlüsünü gördüğüne adım kadar emindim..

-YUSUF-

İnsan vücudunda, karnınızdan başlayan bir baskının, beyninize doğru çıktığını yavaş yavaş hissetmenizi sağlayan, bütün reflekslerinizi ve mantığınızı ele geçiren duygu seline sinir adı verilir. Bu duygu selinin beyne ulaşması sonucunda insanlar fark etmeden kontrol dışı hareketler sergiler ya da sinir krizleri geçirebilir. Bu yüzden katil olan insanlar çoktur.

An itibariyle katil olma yolunda ilerliyordum!

Otelin sahibi Şahin Tekin'in oğlu olan bu adi herifin Yaren'i nereden tanıdığını merak ederken, onun güzelliğini unutamadığını dile getirmesiyle başımdan aşağı bir değil tonlarca sıcak su döküldü. Daha ne kadar felaket üstüme gelebilir ki diye sorguladığım anda beni beynimden vuran o cümle oldu..

'Büyük aşkın Sinan Aslan yok mu?'

Yine mi Sinan? diye bağrımdan kopan o kükremeyi güçlükle yuktundum. Buna sebep sadece kadınımın bakışlarıydı. Yaren'in sakın inanma diye bağıran o bakışlarını ölsem unutmazdım. Sorun onun dediklerine inanmam değildi. Sorun bu durumu kaldıracak bir bünyemin olmayışıydı! Beynimden bağımsız yumruk haline gelen elim, Ali'nin suratıyla buluşmaya hazırdı. Tabi o an, adı anılan Sinan orta yere yıldırım gibi düşmeseydi!

Sinan'ın kurduğu birkaç cümlenin ardından Ali'nin surat ifadesi öyle hızlı değişti ki, ortamda oluşan sessizlik beynime bir kurşun gibi saplanmaya başladı.

"Bir kere ve çok net bir şekilde soracağım!"

Çıkan sesim ölüm soğukluğundaydı. Ahmet kolumdan tutup susmam için çırpınsa da elimi kaldırıp engelledim.

"Bana hemen, şimdi, şuan da neler olduğunu anlatın!"

Yaren öne atıldı. "Yusuf.." dedi. Dönen gözlerim yerinden çıkarcasına açıldı. "Sen değil!" dedim ve muhatabım olarak o iki pisliği hedef aldım. Elimi kaldırıp Ali denen herifi gösterdim. "Bu adam kim?" dediğimde Sinan dudaklarını iki yana kıvırdı.

"Hangi adam? Ben bir adam göremiyorum.."

"Sinan.." Ali'nin sert çıkan sesi Sinan'ın tek bakışıyla susturuldu. Aralanan dudakları resmen titriyordu. "Bey.. Sinan bey.." diyerek kekelemeye başlayan Ali'ye hayret etmeden duramadım. Bu adamdan bu kadar korkması normal miydi? Sinan tavrını hiç bozmadı. Suratında alaylı bir ifade belirdi.

"Evet Ali? Seni dinliyorum!" dedi. Ali'ye bir adım atmasıyla gerzek herif geriye doğru sendeledi. Etrafına yardım arayıcı bir bakış attı ve birden gülmeye başladı. "Bu güzel geceyi mahvetmek istemeyiz değil mi?" diye sordu.

Taş kesen suratında mimik dahi oynatmayan Sinan, "Ya istersem?" dedi. Bu gidişle bana kalmadan Ali'yi öldürecek olan Sinan, ilk defa ekmeğime yağ sürecekti! Bu duruma gülsem mi, ağlasam mı bilemedim!

"O tanıdığın Ali yok artık karşında!"

Sergilediği deli gibi tavırlarıyla merakımı uyandıran Ali, Sinan'ın üzerinde hiç tepki uyandırmadı. "Hadi ya? Ben hangi Ali'yi tanıyordum ki?" dedi ve arkasında duran iki metrelik adamına döndü. Kafasıyla işaret verdi ve suratındaki o şaşkınlıkla Ali'ye geri döndü. "Tabi ya! Donuyla okul bahçesinde ağlayarak koşan Ali'yi.." dedi.

Ciddi anlamda bu işin nereye gideceğini merak ediyordum. Ali ve Sinan ezeli bir düşmansa, Yaren bu olayın neresindeydi? Ali, ağzının içinde bir şeyler gevelerken, Sinan adamın omzuna birkaç kere vurdu. "Eskileri yad etmek istersen ben buralardayım Ali Tekin.." dedi.

"Bu iş burada bitmedi Sinan Aslan!"

"Ben bitti demeden bitmez zaten.."

İkili arasında oluşan o elektrik hepimizi çarpmaya yeterdi. Ali, kıstığı gözlerini Sinan'dan hiç çekmedi. Birilerine güvenir gibi bir hali vardı. Ya da bana öyle geliyordu. Kafasını aşağı yukarı yavaşça salladı ve adi bir gülüş eşliğinde hepimize baktı. "Göreceğiz.." dedi. Bu tehditli yaklaşımı sadece benim değil bizim çocukların bile dikkatinden kaçmazken, adamın bakışları tekrar Sinan'ı buldu.

"Bakalım kestiğin o raconlar, seni kurtaracak mı?"

Sinir kotasını doldurduğu her halinden belli olan Sinan, gözlerini çok kısa biran için kapattı ve sertçe bir nefes soludu.

"Sen don paça anana ağlarken, ben senin ağa babalarına racon kesiyordum Ali! Şimdi hazır ayakların tutuyorken, masana geç! Saydığım sabır kurşunlarının sonuna gelmek üzereyim.."

Bu lafın üzerine Ali, tek kelime etmedi. Daha doğrusu edemedi. Hiçbirimizle göz teması kurmadan arkasını dönerek masasına doğru ilerledi. Az önce olanları nefes almadan izlediğimizi bilen Sinan, gayet sakin bir tavırla bize dönerek elini ceplerine sokuşturdu. O kadar rahattı ki, bu hali insanda sinir bozukluğu yaratıyordu. Açıklama bekleyen halimizi anladığında umursamaz bir şekilde omzunu çekti.

"Kusura bakmayın. Kendisi biraz hasmım olurda.." dedi.

"Söylesene hasmın olmayan var mı şu ülkede?"

Samet'in hayret dolu çıkan sesine gülümseyen Sinan dudak büzdü. "Ne derler bilirsin, dostum olmaz, hasmım pek yaşamaz.." Kafasıyla Ali'yi işaret etti. "Ama işte arada unuttuklarım oluyor.." dedi.

Onur, etrafına bakındı. Koskoca ortamda ayakta duran bir biz vardık. "Herkes bize bakıyor, otursanız mı artık?" dediğinde hepimize oturmamız için işaret verdi. "Keyfiniz daim olsun.." diyen Sinan başka masaya gitmek için hareketlendiği sırada dost bildiğim hain Ahmet'in cümlesiyle nefesim kesildi.

"Bize katılmak istemez misiniz, Sinan Bey?"

Ölümlerden ölüm beğen adlı çalışmama mahcupça boyun büken Ahmet, kolumdan tutarak, kulağıma doğru eğildi. "Bakma aga! Bu adamda bir şey var.. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama en zor anda çıkıp geliyor! Tam unuttuk diyoruz. O da ne? Yine Sinan Aslan karşımızda! Allah işte.. Demek bir hayrı var bu adamın! Bırak yakından tanıyalım kardeşim.." dedi.

Bu adamın olduğu her yerde felaket vardı! Neden kimse bu ayrıntıyı dikkate almıyordu. Yaptığım sadece kıskançlık değildi. Belki de öyleydi, bilemiyorum! Sinan'la kısa bir bakışmamızın ardından Onur, eliyle yanımda duran boş sandalyeyi gösterdi. "Bence bir mahsuru yok!" dedi. Sinan eyvallah dercesine kafasını salladı ve bakışları Samet'e döndü.

"Hiç bana bakma! O belindekini ateşlemeyeceğine söz verirsen, buyur otur!"

Samet'in korkması nedensizce hoşuma giderken, Sinan sır verircesine, "O öyle her zaman ateşlemiyor merak etme.." diye mırıldandı. Samet, merakla gözlerini araladı. "Ne gibi durumlarda ateşliyor acaba?" diye sordu. Sinan sandalyesine ağır ağır oturdu ve arkasına yaslandı.

"Çok soru sormaya devam edersen, öğreneceksin!"

"Hah! Sen beni tehdit mi ediyorsun?" Samet artistik bir şekilde havalara girdi. Lanet olası herifin karşısında şansı olduğunu mu sanıyordu? Gerçi işime gelirdi. Sinan, Samet'i tek hareketiyle bile ortadan kaldırabilirdi! Akıl yoksunu dostum, ne ara yediğini bilmediğim yürekle elini masaya vurdu.

"Bana bak yer altı kralı! Ya da yer üstü kralı! Ya da neremin kralıysan.."

"Evet, baktım!"

Sinan nefes almaktan başka bir tepki vermiyordu. Samet ise nefes bile alamıyordu! Bu kadar aptal olması ciddi anlamda suç sayılmalıydı. Az önce racon kesmeye çalışan Samet, adamın gözlerinde ölümün bin bir tonunu gördüğünden dolayı hızla vitesi geri taktı. Suratındaki gülüşü kocaman olurken, ellerini birbirine vurdu.

"Gördünüz mü geri adım bile atmadı! Ben demiştim abicim bu Sinan'dan hiç korkmaya gerek yok! Özünün özü bir adam bu! Kesinlikle tuttum seni! Yoksa benim bu bakışlarıma sağ kalacak adam tanımıyorum!"

İşte, Samet'in kestiği racon anca bu kadar olurdu! Samet'in kıvırma yeteneği karşısında masadan kıkırtılar yükselirken, Sinan bıyık altındaki gülüşünü büyük bir ustalıkla gizledi. "Bir gün sana kahve ısmarlamak isterim Samet!" dedi ve tek kaşını kaldırdı. "Özel mahzenimde.." diye eklediğinde Samet'in gözleri kocaman aralandı ve Yasemin'e doğru eğildi.

"Duydun dimi Yasemin, adamın mahzeni varmış!"

Neyden bahsettiklerini pek anlamamıştım. Hoş, anlamakta istemiyordum. İçimdeki öfke krizinin etkileri daha devam ediyordu. Kıskançlık bütün bedenimi kor gibi yakıyordu. Yerimde duramıyordum. Sakinleşmek neden bu kadar zordu? Ben bu kadar kıskanç bir adama nasıl dönüşmüştüm? Evet, Yaren'in güzelliği su götürmez bir gerçekti. Fakat bu başka bir durumdu. Ali denen o herif neden Sinan'ı büyük aşkı olarak tanımıştı? Sağ tarafımda oturan Sinan düşüncelerimi okumuş gibi kulağıma doğru eğildi.

"Yaren ile aramda hiçbir şey olmadı, olamazda! Şu kafandaki tilkileri ben ateşlemeden sen yok et!"

"Kolaydı!" Dişlerimin arasından tıslamayı andıran çıkan sesime karşılık aynı şekilde, "Kolay!" yanıtını veren Sinan'a sus artık dercesine baktım. Bakışları benimkinin aksine yumuşak bir hal aldı. "Bak Yusuf! Sana en başından söyledim. Eğer Yaren'e karşı en ufak bir hissiyatım olsaydı, emin ol onun yanı benim yanım olurdu!" dedi. Bu cümleden sonra rahatlamam mı gerekiyordu? Neden alevim daha da harlanıyordu?

"Şu öfkeli bakışlarına da son ver artık. Çünkü korkmuyorum.."

"Korkman için bakmıyorum!"

"Ya öyle mi?" Sinan kafasıyla Samet'i gösterdi. Dudakları iki yana kıvrılırken, gömleğinin yakalarını yukarı doğru çekiştirdi. "Samet'in bakışlarından sonra öyle anladıysam demek ki.." dediğinde gözlerimin önünde kardeşimi yemeye can atan Samet korkuyla irkildi. "Aslında senle iyi anlaşabiliriz." dedim. Sinan merakla bana doğru döndü. Elimi kaldırıp Samet'i gösterdim.

"Samet'i ateşlersen tabi!"

"Seni adi! Seni nankör! Bir daha kendini dağlara taşlara vurursan, seni kurtarması için Akut çağırırsın!"

Garsonların masamıza gelmesiyle herkes sus pus bir hal aldı. Teker teker yapılan servisin ardından herkes yemeğe başlarken öylece duruyordum.

"Yusuf?"

Yaren, bakmalara doyamadığım o gözlerinde biriktirdiği yaşlarla mahzun bir şekilde bana bakıyordu. Artık toparlanmam gerektiğini bilsem de, yapamadım. Bana olan biteni anlatmak istediği her halinden belliydi. Kafamı hızla salladım. "Şimdi değil!" dedim ve bacağımın üzerine bıraktığı elini hafifçe kaydırıp ayağa kalktım. Masadakiler bana baktıklarında, "Birazdan gelirim." dedim ve cevap vermelerini beklemeden çıkış kapısına doğru ilerledim. Birazdan yapacağım sunum bile kafamda buhar olup uçmuştu. Şu saatten sonra umurumda olduğuda söylenemezdi..

Kapının önündeki boş araziye doğru ilerlerken ellerimi cebime sokuşturdum. Derince soluduğum hava, sakinleşmeme yardımcı olmuyordu. Gecenin ayazı bile içimdeki ateşi söndürmeye yetmiyordu. Kurbanı olduğum sinirin hakimiyetine bir türlü son veremiyordum. Aslında neye sinirlendiğimi de bilmiyordum. Yaren'i aç kurtların sofrasında korumanın yolunu bilmediğimden miydi? Yoksa, köşeden bir yerlerden başka adamlar çıkacak, onu benden alacakmış gibi hissettiren bu iğrenç ruh halinden miydi? Peki ya, tüm bu keşmekeşliğin arasında kadınımın suçu neydi?

İçimdeki savaşın orta yerinde can çekişen ruhum, onun kokusunu hissetti ve savaşına son verdi.. Kendi gelmeden kokusunu yollayan kadınım, ürkek tavrıyla yanımdaki yerini alırken, "Özür dilerim." diye fısıldadı..

"Neden?"

"Geceyi mahvettiğim için!"

"Neden?"

"Onu anlatmadığım için!"

"Neden?"

"Yusuf!" dedi ve sustu. Özür dilemesini istemiyordum. Bana söyleyeceği iki kelime zaten beni hayata döndürecekti.. Aralanan dudaklarının arasından nelerin döküleceğini çok iyi biliyordum. Hızla elimi kaldırıp susmasını sağladım. İki elini sıkıca kavradım ve o narin bedenini kendime doğru çektim.

"Sinan'la aranızda bir şey olmadı bunu biliyorum ve inanıyorum Yaren! Sorun her şeyde bu adamın senin hayatında çok etkili bir adammış gibi bilinmesi! Sana sahip olan benim! O kalbine muhtaç olan benim! Evet, bu bencillikse bencillik! Ama sen benim kadınımsın. Senin adının yanında anılacak bir isim varsa, o da benim ki!"

Yaren, şaşkınlıkla aralanan dudaklarının arasından kesik bir nefes verirken, gözlerini kırpıştırdı. Buz kesen ellerindeki baskıyı biraz daha arttırdım. Bu saatten sonra  diyeceğim başka hiç bir şey yoktu, ama yapabileceğim tek bir şey vardı.

"En yakın zamanda evleniyoruz!"

-Bölüm Sonu-

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

154K 10.5K 19
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
Eftalya esmaa द्वारा

किशोर उपन्यास

422K 20.7K 23
Eftal: Hamileyim Dora. Eftal: Cidden hamileyim.
Pabucumun BadBoyu|TEXTİNG nurella द्वारा

किशोर उपन्यास

2.2M 135K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
BERCESTE itsmegokcen द्वारा

किशोर उपन्यास

5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...