KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Ya...

By nslhn5828

959K 60.4K 8.9K

Huzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi am... More

1. Yeni Başlangıçlar /Düzenlendi
2. Geçmişten Gelen /Düzenlendi
3. Kadere İnat / Düzenlendi
4. Beklenen/ Düzenlendi
5. Biri Kahraman Mı Dedi? /Düzenlendi
6. Merhaba Ey Aşk! /Düzenlendi
7. Ördü Kader Ağlarını /Düzenlendi
8. Tehlikeli Şüpheler /Düzenlendi
9. Ne Olacak Şimdi? /Düzenlendi
10. Can Sıkan Gerçekler /Düzenlendi
11. Yeni Aşklar-Yeni Umutlar /Düzenlendi
12. Tesadüf Yoktur,Tevafuk Vardır /Düzenlendi
13. Kader Konuşunca İnsan Susarmış! /Düzenlendi
14. Samet'in İtirafı / Düzenlendi
15. Kıskanç Yusuf! /Düzenlendi
16. Eyvah! /Düzenlendi
17. Açığa Çıkan Sırlar /Düzenlendi
18. Güven,Önemli Bir Mesele /Düzenlendi
20. Vicdan Azabı / Düzenlendi
21. Fırtına Öncesi Sessizlik/Düzenlendi
22. Kaçırılma/Düzenlendi
23. Zor Saatler /Düzenlendi
24. Sinan Aslan/Düzenlendi
ALINTI
25. ~Sebebi Sensin~ /Düzenlendi
ALINTI
26.Umut Hep Vardır../Düzenlendi
27. ~Kod Adı:Ateş!~/Düzenlendi
ALINTI
Acımız Var!
28. ~Ali Tekin!~/Düzenlendi
29. ~Şaşırtan Teklif~/Düzenlendi
30. ~Evet De!~ /Düzenlendi
31. ~Efsane Adam~ / Düzenlendi
ALINTI
32. ~Narin~ / Düzenlendi
33. ~Samet~ / Düzenlendi
34. Ejderha :) / Düzenlendi
35. Aslan Oyunu / Düzenlendi
36. On Dakika / Düzenlendi
37. Abant :) / Part 1
38. Abant / Part 2 / Düzenlendi
39. Abant / Part 3/ Düzenlendi
ALINTI
40. Savaş / Düzenlendi
41. Şekerli Kahve / Düzenlendi
42. Benim Dünyam / Düzenlendi
43. Beklenmedik Misafir / Düzenlendi
44. Nişan Part 1 / Düzenlendi
Alıntı
~NişaN~ Part 1
Ufak bir istek!!
Alıntı
~Nişan~Part 2
ALINTI
~Kurtuluş Günü~
~Aşk Bunun Adı~
~Şen Ola Düğün~
~Final-Part 1~
~Final-Part 2~
~Özel Bölüm~
~Özel Bölüm 2~

19. Beklenen İtiraf /Düzenlendi

18.3K 1.4K 232
By nslhn5828

-YUSUF-

Uyku ile uyanıklık arasındaki o ince çizgideyim. Gözkapaklarımdaki ağırlık sebebine bir türlü açmak istediğim gözlerimi açamıyordum. Beynimdeki koca boşluğun içinde oradan oraya savruluyordum. Elimdeki kadeh gözlerimin önünde belirdiğinde inlemek isteyen benliğimi zorladım. Başımdaki ağrının, midemdeki bulantının sebebini hatırladığımda ise halime bir küfür savurdum. Güç bela gözlerimi aralamayı başardığımda, gün ışıkları gözlerime bıçak gibi saplandı. Bu sefer inlemeyi başardım. Parmaklarımla sıvazladığım alnımın tam ortasına yığılan ağrı sanırım sonum olacaktı. Gözlerimi tamamen araladığım anda nerede olduğum konusunda ikileme düşmeden edemedim. Odama ne zaman çıkmıştım? O halde odamın yerini hatırlıyor olmama ciddi anlamda şaşırırken, yatakta benden başka birinin kıpırdadığını hissetmemle nefesimi tuttum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Korku filmlerindeki o can alıcı sahnenin tam ortasındaydım. Kıpırtılar devam ediyordu. Bacağımda sıcak bir temas hissettim. Ve o irkilmeyle kafamı hızla yanıma çevirdim. Çevirmez olaydım. Saçları yastığıma dağılan bu kadın da kimdi? İçki bütün kötülüklerin anasıdır dedikleri durum, bu muydu sahiden? Aklıma gelen gerçeklikle resmen bayılacak gibi oldum.

Lanet olası içki sebebine kutsal bakirliğimi mi kaybetmiştim?

Kadının saçlarından sürükleyerek yataktan atma arzum bütün bedenimi ele geçirirken biran için duraksama beynimin içinde şimşekler çakmasına neden oldu. Bu evi bilen kimse yoktu! Yanımda kimseyi de getirmemiştim. O zaman şuan iki ihtimal vardı ve ben ikincisi olmasını deli gibi istiyordum. İlki, ya kıymetlim açıkta kalmış rüya görüyordum. İkincisi ise..

İşte o an, arkası bana dönük olan kadın, ağır bir çekimde tüm bedeniyle bana doğru döndü. Ve dileğimin kabul oluşuna amin dedim..

"Yaren.."

Dudaklarımın arasından süzülen tek kelime içimi titretmeye yetti. İçimdeki bütün karanlığın yerini aydınlık yarınlar aldı. Bayram sevincini yaşayan küçük bir çocuk gibiydi, içimdeki neşem. Suratımda büyüdükçe büyüyen bir sırıtma vardı ve ben bu gülüşlerin suratımdan hiç eksilmemesini istiyordum. İçimdeki uçsuz bucaksız mutluluğun ömür boyu böyle sürmesini istemem çok mu anormaldi?

Kafamı tek elimin üzerine yaslayarak adeta nefes bile almadan kadınımın güzelliğini izliyordum. Alıp verdiğim her nefeste sanki onu rahatsız edecekmişim gibiydi. O güzelim uykusundan uyanmasın diye nefessiz kalıp ölmeye bile razıydım. İşte ben, bu kadını böyle seviyordum..

Uyanır gibi olduğu sırada, istemsizce kalp atışlarım olduğundan daha da hızlandı. Beni gördüğünde vereceği tepkiyi deli gibi merak ediyordum. Dün gece neler olmuştu? Beni nasıl bulmuştu? En önemlisi benimle nasıl uyumaya razı olmuştu? Son soruyla içimdeki öfke krizine bir yenisi daha eklendi. Yıllarca beklediğim kadın bütün gece kollarımdaydı ve ben bunun farkında bile değildim. Hayal dünyamda kendime uyguladığım işkenceler Yaren'in tek bir hareketiyle son bulurken, son bulan sadece hayallerim değildi. Sanırım ölmek üzereydim. Sonum aşık olduğum kadın yüzünden olacaksa, başımın üzerinde yeri vardı lakin şuan için böyle ölmek istemiyordum.

Sınanıyordum. Ciddi anlamda sınanıyordum! Bir bacağını üzerime doğru attığında, dizi hiç olmayacağı yere denk gelerek durdu. İncecik kolu gideceği yeri biliyormuşçasına belime doğru süzüldü. Bir kalp sektesine daha dayanamayacağımı biliyordum. Ve o anda canına yandığım suratını boynumun girintisine dayadı ya, daha vursalar ölmezdim! Bu sahneyi şuan yaşıyor olmam ya şansımdandı, ya bedbaht talihimdendi! Hayat bulduğum nefesi boynuma vurdukça içimdeki deli taylar şaha kalkıp koşmaya başladı. Savaş alanını aratmayan irademi güçlükle tutuyordum. Benim bahtım bu kadar kara olamazdı!

Şeytan diyor, 'Uy bana Yusuf uy bana! Çık kızın üzerine yapış baldudaklara!'

Meleğim diyor, 'Uyma Yusuf uyma! Vebali günahı boynuna!'

Şeytanla melek kavga ededursun, içimden sakinleşmek adına saymaya başlayalı tam yarım saat geçti. Sayıları belli bir yerden sonra karıştırıp, tekrar baştan başladım. Ortalara geldiğimde sayış nedenim hariç her şeyi unuttum. Benden bir baltaya sap olmazdı arkadaş! İrademle verdiğim savaşı kaybetmek üzereyken, vücudumla bir olan kadınım kıpırdandı. Hayır, hayır.. Diz olmaz Yaren! Lütfen kıpırdama!

Dilime gelen cümleler dudaklarımdan arzu dolu bir inleme şeklinde döküldü. Utandım! Ciddi anlamda hatunlar gibi utanmama engel olamadım. Rezil adamın tekiydim. Bu kadar tecrübesiz olmak zorunda mıydım?

"Yusuf iyi misin?" dedi. Koynumda uyanıyordu ve bana iyi olup olmadığımı soruyordu. Kesinlikle dalga geçiyor olmalıydı. "Hıı.." dedim. İnsan ne demesi gerektiğini bilmediği zamanlarda saçma sapan kelimeler söyleyebiliyordu. "Genelde böyle durumlarda günaydın denir!" dedim. Sadece rezil bir adam değil, aynı zamanda odun adamında tekiydim!

Yaren, kafasını geriye çekmedi. Neyi beklediğini bilmiyordum. Bense saf bir aşık gibi kızarmış suratımla tavanı izlemekle meşguldüm. Suratıma bakmaması işime gelirdi. İşte o anda homurdanmaya benzer seslerin kadınımdan çıktığını fark ettim. Sanırım öküzlüğümden dolayı bana kızıyordu. Lakin bunu düşünecek ve idrak edecek durumda değildim. Şuan neye mahal verdiğini bilse, eminim ardına bakmadan kaçardı. Onunda anlamasını umut ettiğim sırada, sıcak nefesi boynuma bir kez daha vurdu, bütün ruhumu yaktı..

"Şimdi yüzüne bakacağım ama o gözlerinde alay eder bir bakış kırıntısı bile görürsem, suratına yumruk atarım!"

Harika! Hatundan bir yumruk yemediğim kalmıştı. Aşk cümleleri fısıldamasını beklerken, Yaren'in sert sevişi soluğumun kesilmesine neden oldu. Derken kollarımın arasındaki kadın üzerimden kalkmak için hareketlendi.

"Lanet olsun!" Dudaklarım arasından çıkan ses ayarını tutturamayınca olanlar oldu. Yatağın içinde üzerimden geriye doğru zıplayan Yaren, bana hayatının golünü attı. Korku ve panik içinde gözlerini kocaman araladı. "Ne? Ne oldu? Ne yaptım Yusuf?"

"Yıllardır koruduğum kutsallığımı tehlikeye attın!"

Ne demek istediğimi önce anlamadı. Sonra kaçırdığı gözlerinden anladığını belli ederek, kızaran yanaklarıyla bana mükemmel bir görsel ziyafet sundu.. "Özür dilerim.." dedi. Özür dilediği olayın vehametini bildiğinden dolayı daha da utanırken, yaş dolan gözlerini kırpıştırdı.. Ağlayacak mıydı? O kadar kötü mü hissettirmiştim? Asıl utanması gereken bendim!

"Dileme.." diye fısıldadım. Boğazıma taş gibi oturan yumruyu güçlükle yutkunurken, titrek bakışlarını benim pişmanlık dolu gözlerimle buluşturdu. Hadi ama! İlk defa biriyle uyanıyorum ve yaptığımız konuşmaya bakın! Şansımın sıfırın altında olduğunu söylemiştim değil mi?

"Beni nasıl buldun?" Sorduğum soru karşısında ansızın bakışları değişti. Yeşilleri buğulandı. Gölgelendi. Şimşekler çaktı. Saniyeler içinde bir sürü duygu barındırdı o canına yandığım gözleri.. Dudaklarına bıraktığı buruk bir tebessümle, kafasını yavaşça sağa sola doğru salladı.

"Hatırlamıyorsun.." dedi.

Kahretsin! Hayatımın belki de dönüm noktası sayılabilecek olayı hatırlamıyordum. Beynimi hatırlamak için zorlasam da, hiçbir şey hatırlamıyordum. En son Samet'e olan öfkem içimi kor ateşlerde yakıyordu. Kalbim, Yasemin'e olan kırgınlığımla örseleniyordu. Kafamı hayır anlamında salladığımda, Yaren, bir gülüş daha bahşetti. Yalnız o gülüş mutluluktan öyle uzaktı ki, yüreğim sanki o acı gülüşte can verdi..

"Ben kahvaltı hazırlayayım. Sende bir duş alıp kendine gelirsin. Belki sıcak su hatırlamana yardımcı olur." dedi ve beni aptallığımla baş başa bırakarak gözlerimin önünden kayboldu..

Yaren'in gidişini seyretmek bana acıların en büyüğünü yaşatırken, ağırlaşan bedenimi tekrar yatağa bıraktım. Kadınım haklıydı. Belki sıcak su donan işlev görmeyen beyin hücrelerimin çalışmasını sağlardı. Hiç vakit kaybetmeden soluğu banyoda alırken, her zaman yaptığım gibi umuduma sarıldım. Ne olursa olsun, bu kadına bugün içimde yanan ateşi belli edecektim. Beni nasıl divane ettiğini gösterecektim. Artık yolun sonundaydım ve o yolun sonunda beni aşkla karşılamasını istemekten başka duam yoktu..

Sıcak suyun etkilerinden biri de kaybolan hafızaya verdiği şifa olduğunu bu sabah itibariyle öğrenmiş oldum. Akşam yediğim hurmaların beni birazdan kaşıması için adımlarımı korku içinde atıyordum. Tam anlamıyla bitmiştim. Yaren ile telefondaki konuşmalarımız bir bir beynimdeki yerini aldığında banyoda ufak bir intihar girişiminde bulunduğumu inkar edemezdim. Çocuk yapmanın faziletlerini anlattığım bir gerçek vardı ve bu gerçekle şuan nasıl kadınımın karşısına çıkacaktım bilmiyordum. Sıkıntıyla ısırdığım dudağımdaki acıyı hissettiğimde, kaşlarımı istemsizce çattım. O an Yaren'le karşı karşıya geldim. Sinirlendiğimi sanan kadınım, korkuyla suratıma baktı. Elimi kolumu koyacak yer bulamıyordum. Tek elimi enseme götürerek bir süre oralarda oyalanmasına izin verdim. Sadece zaman kazanmaya çalışıyordum. Bu tavrımla aptal bir görüntü sergilediğimden habersizdim.

"İyi misin?" diye soran sesi, oldukça sakin çıkmıştı. Şüpheli ve umutlu bakışlarını biran olsun üzerimden çekmeden öylece bakıyordu. "Evet. Su iyi geldi." dedim. Umarım bir gün o suyun altına seninle birlikte gireriz gibi dile gelmek isteyen sapık düşüncelerimi söylememek için zor durdum. Ben benlikten çıkmıştım! Neden Samet gibi düşünüyordum?

"Kahvaltı hazır. Hadi gel otur." Yaren'in emrine, koşullanmış beynim hiç ikiletmedi. Adımlarım mutfağın eşiğinden girdi ve sakince hazırladığı masaya doğru ilerledi. Adeta programlanmış gibiydim. Yaren'i deli gibi görmek isteyen gözlerimi masanın üzerinden hiç kaldırmadan, suçlu bir çocuk gibi duruyordum. Bu kadar korkacak ne vardı? Zaten bana sinirli olsaydı benimle uyumazdı! Kendimi telkin etmek içimi rahatlatmaya yetmeyince, bütün cesaretimi topladım ve bakışlarımı Yaren'e çevirdim.

"Yaren, dün gece.." dediğim anda elini kaldırarak susmamı sağladı. İçim daha ne kadar korkuyla kaplanabilirdi, bilmiyordum. Bakışlarındaki sıcaklık az da olsa, içime su serpmeye yetmişti. Canına yandığım o baldudakları hafifçe kıvrıldı. Gözleri ansızın kısıldı. "Hatırlamışsın!" dedi. Gözlerindeki pırıltıları gördüğüm an yemin ederim elim ayağım boşaldı. Kuruyan dudaklarımı güçlükle ıslattım. Şimdi tam zamanıydı. Bu kadar ilerlemişken itirafımı gerçekleştirmeliydim. Kahvaltı sofrasında reçel bulaşan dudaklarına bakarak aşkımı ilan edebilirdim. Reçel bulaşan dudaklar mı?

Siktir! Hayat beni neden yoruyordu?

"Evet, seni dinliyorum." dedi. Gözleri heyecandan hala parlamaya devam ediyordu. Fakat benim gözlerim lanet olası reçelli dudaklarından başka bir yere odaklanamıyordu. Bu gidişle hayırlı bir şey deme oranım yüzde bir bile değildi. Parmağımla kendi dudağımı işaret ettim. Bir yandan kedi gibi yalanma işlemimi gerçekleştirdiğim için Yaren hızla kaşlarını çattı. Kadınım hayatının itirafını duymayı bekliyordu. Yalnız her zaman duymayı beklediğimizle, duyduklarımız bir olamazdı! Bu da o anlardan biriydi..

"Reçel!" dedim. Yaren kitlendi. Hayal kırıklığının ne demek olduğunu işte o an, Yaren'in bakışlarından öğrendim. Umarım ölümüm reçel sebebine olurdu!

-YAREN-

Hangi aşk itirafının sonucu reçele bağlanırdı ki?

Uyandığımdan beri, bugündür kaçıncı hayal kırıklığıma kucak açıyordum, bilmiyordum. Sabah uyandığım o huzurlu yer, kesinlikle son nefesimi vermek istediğim tek yerdi. İçimdeki o huzuru, o tarifsiz mutluluğu dile getirebilecek hiçbir kelimem yoktu. Sonrasında olanları Yusuf'un hatırlamıyor oluşu ise bütün mutluluğumu tarumar ederek resmen koca kamyonun altında kalmış hissini yaşattı. Bir umutla hatırlamasını beklemem, resmen ona olan aşkımın zayıflığındandı. İstiyordum. Artık duymak istiyordum. İstediğim zaman o aşık olduğum kokusunu derince solumak istiyordum. İhtiyacım vardı her bir zerresine.. İçimdeki sevdanın sonunu göremiyordum. Yükünü tek başıma göğüsleyemiyordum.. Tükenen sabrım, dilimin çözülmesine neden oluyordu. Eğer Yusuf bana beklediğim itirafı yapmazsa, ben yapacaktım. Ve sonunda hiçbir şeyi umursamayacaktım!

Kahvaltının geri kalanı büyük bir sessizlik içinde geçerken, irademi sonuna kadar kullanarak bakışlarımı Yusuf'a hiç çevirmedim. Benim için büyük bir başarıydı. Yusuf'un şuan için ne düşündüğünü bilmemek yeterince bünyemde sinir bozukluğuna sebep oluyordu. Suratımdaki o asık suratın tek nedeni de bundan kaynaklanıyordu.

"Daha yemeyeceksen konuşabilir miyiz?"

Bu adamın romantik bir adam olmasını fani ömrümde görebilecek miydim acaba? Lokmalarımı mı sayıyorsun bakışlarını çekinmeden yolladığımda, adeta yutkunuşlarının sesini duydum. "Yani doymadıysan, devam edebilirsin tabi. Beklerim ben. Hiç sorun değil. Yaren bakma öyle! Tamam lanet olsun! Bu işlerde çok acemiyim ama lütfen beni de anla." dedi, çocuk ruhlu koca adamım benim.. Bu hallerine bile ne denli aşık olduğumu söylesem bayılacağından adım kadar emindim..

"Kahve içer miyiz?"

Sorduğum sorunun aksine bir tepki beklediği o kadar belliydi ki, o mavi gözleri şaşkınlıkla aralandı. Suratında saf bir gülümseme meydana geldiğinde, gülüşüne karşılık vermeden duramadım. Ne zaman utanır gibi olsa sağ elini ensesine götürürdü. Sonra o kibar elini koyacak yer bulamazdı. Bu sebeple ensesinden bir türlü çekemezdi. Dudağını hep sağ tarafa doğru kıvırırdı. Güldüğü zaman gözleri kısılırdı. Sol gözünün kenarındaki çizgiler, sağ tarafına nazaran daha yoğun olurdu..

Ben bu adama sırılsıklam aşıktım..

"Kırk yıl hatırı olacaksa, neden olmasın.." dedi. Kalbimin atışları hızlandı. Saf aşık olabilirdi lakin çok zekiydi. Ortaya attığı zarfa bile isteğe kurban oldum. Tek kaşım alayla havaya kalkarken, "Kırk yıl benim hatırımı çekebilecek misin?" diye sorduğumda eli yavaşça aşağı doğru indi. Gözlerinden yüreğime akan o sevda kırıntılarını hiç üşenmeden topladım, en kuytu yerime hoş gelmeleriyle ağırladım..

"Sen olduktan sonra, kırk yıl ne ki? Asırları göze alırım Yaren.." dedi. Ben, ben olmaktan çıktım. Az önce bu adam için romantik değil demiştim. Bütün dediklerimi geri alıyorum. Elim ayağım birbirine dolanır gibi oldu. Boğazımın kuruduğunu hissettiğimde önümde duran bir bardak dolusu portakal suyunu soluksuz içtim. Yusuf'un suratında yakaladığım o alaylı gülüşe sebep olduğum için kendime ne kadar kızsam azdı lakin, kıyamadį. Sonuçta bende olsam bu aptal halime gülerdim.

"Ben yapayım o halde." dedim ve hiçbir şey demesini beklemeden masadan kalktım. Kahve neredeydi? Cezve neredeydi? En son ne zaman kahve yapmıştım? Kafamda saçma sapan soru kalıpları beynimi biranda istila etti. Yusuf arkamdan yavaşça yaklaştı ve durdu. Durduğu yer olmasını istediğim yerdi. Sınırlarıma yakın, kokusuna yakın, kalbine yakın.. Kolunu yan tarafımdan doğru uzattı lakin ne yaptığını takip edemeyecek kadar kitlenmiş vaziyetteydim. Anın büyüsünü bozamazdım. Şuan ne yaptığını göremesem de, içine çektiği derin solukla bacaklarımdaki güç beni terk etti ve hızla önümdeki tezgaha iki elimle tutunmak zorunda kaldım. Bu adam üzerimde nasıl bir etki yarattığının farkında mıydı?

"Cezve, kahve ve şeker.." dedi. Neyden bahsettiğini anlamadım. Boş ver kahveyi, sen beni koklamaya devam et demek istiyordum. Kulağımdaki nefesi uzaklaştığı anda gözkapaklarım yer çekimine yeni düştü ve kapandı. Sakinleşmem lazımdı. Bu adamla sonum nikah masasına varamadan kara toprak olacaktı net.. Arkamı döndüğümde tek başıma orada dikildiğimi fark etmemle olduğum yerde sendeledim. Bir adam hem bu kadar romantik bir o kadar da öküz olabilir miydi? Yusuf, bana göre türünün tek örneğiydi!

Yaptığım kahveleri elimin titremesini gizlemeye çalışarak taşırken, içimden bildiğim bütün duaları ediyordum. Tek amacım konuşmamızın sonunu ayık olarak getirmekti. Her ağzını açtığında bayılmaya yüz tutan benliğimden nefret eder hale gelmiştim. Yusuf'un keskin bakışları bahçe kapısından çıkmamla beni buldu. Yine o iç çektiğim dudağı, ahenkle kıvrıldı. 'Yapma işte bunu sarı şeytan!'

"Eline sağlık.." Uzattığım kahveyi usulca alırken, o an isteme anımızı hayal etmem hiç saçma değildi. O günleri en yakın zamanda görme umuduyla gülümsedim. "Afiyet olsun!" demekle yetindim ve tam yanındaki yere kıvrıldım. Kahvesinden bir yudum aldı ve gözlerini kapattı. Bu kapatış beğenmediğinden miydi yoksa beğendiği için miydi, anlayamıyordum. Suratındaki mimiklerde tek bir kıpırtı olmadı. Uzun zamandır yapmadığım kahvenin başıma bir gün bela açacağını biliyordum!

"Çok mu kötü olmuş?" diye sormaktan kendimi alamadım. Gözlerini aralayarak kafasını bana doğru çevirdi. Gözlerindeki şeytan yine en güzel yerini almış, sırıtmaya devam ediyordu. "Kırk yıla değecek kadar var!" dedi. İltifat mı etti? Yoksa.. yoksası yoktu! Asla kabul edemezdim. Suratımda masum bir gülümseme oluşmasına izin verdim. Prenses olan yanımın bugün zirvede olması gerekiyordu. Daha ilk günden Yusuf'a tırnaklarımı gösteremezdim..

"Yaren.." dedi. Bakışlarımı elimdeki kahveden hızla ayırdım. Heyecan içinde gözlerine takıldım. Bir ömür o gözlerde hüküm sürebilirdim. "Efendim." dediğimde çıkan sesim fısıltı şeklinde adamıma doğru süzüldü. "Bundan üç yıl önce.." dedi ve tekrar sustu. Heyecandan kalbim durmak üzereydi. Merak her bir yanımı esir almış gibiydi. Üç yıl önce ne olmuştu?

"Evet.. Üç yıl önce?" dediğimde tek amacım Yusuf'u konuşmaya teşvik etmekti. Elindeki fincanı masaya bıraktı ve bedeninin tamamını bana doğru çevirdi. Tek hamleyle benim elimdeki fincanı da aldı ve kendi fincanının yanına bıraktı. Koşullanmış bir şekilde her hareketini takip ediyordum. Ansızın ellerimi tuttu. İşte o an, dünya hiç olmadığı kadar güzelleşti..

"Üç yıl evvel yaylada yapılan şenlikte birini gördüm. Bir kadın.. Ama öyle sadece kadın değildi. O öyle bir kadındı ki, başına sardığı oyalı yazmasıyla dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellikteydi. Etrafına bahşettiği tek bir gülüşü, bütün kainatı önünde diz çöktürtecek güçteydi. Bakışları tıpkı Karadeniz'in asi dalgaları gibiydi. Asi ama insanı kendine bağlayan, aşık eden, hayat verendi.."

Yusuf, küçücük bir çocuğa masal anlatır gibiydi. Dudakları arasından çıkan her bir cümle, her bir kelime ruhumu tarumar etmeye yetti. Tek isteğim üç yıl öncesine geri dönmekti. Kızıyordum kendime.. Onca insanın içinde kaderimi göremediğim için kızıyordum. Onu fark edemediğim için lanetler ediyordum. Kalbim sahibini nasıl tanımamıştı? Kızgınlığım yerini daha derin duygulara bıraktı. Beni beklemişti. Bütün aşkıyla yıllardır beni bekliyordu.. Aminlerime amin eklerken, tuttuğu ellerimdeki baskını arttırdı.

"Sonra uzaktan uzağa gözleri gözlerimle buluştu. Çok kısa bir andı. O kadar kısa olmasına rağmen, yıllarca ruhuma işleyen o saniyelik bakışları, o cennet yeşili gözleri unutmadım. Unutamadım.."

Bayılmak üzereydim. Kulaklarımda sadece uğultular vardı. Devamlı ıslattığım dudaklarım kuruyordu. Çölün ortasında suya hasret kalan kişinin kaderini yaşıyordum. Düğümlenen boğazımdan bir türlü yutkunuşlarım geçmiyordu..

"Ben seni o kısacık zamanda bütün ömrüme sığdırdım. Gizli gizli sevdim. Kim olduğunu bilmeden sevdim. Bir araya gelmemize hiç ihtimal vermeden sevdim. Ve o akşam tepede seninle karşılaşana kadar, Allah şahidim olsun yaşadığımı bile bilmiyordum. O akşam gözlerine o kadar yakından tanık oldum ya, yemin ederim nefes almanın bu kadar mübarek olduğunu bilmiyordum. Sesinin huzuruna tanık olmadan önce, kalbimin dili olduğunu bilmiyordum. Yaren.. Seninle öğrenmek istediğim o kadar şey var ki.. Tek isteğim senden, bana bunun için ufacık bir fırsat vermen.."

Gözlerine hiçbir şey demeden baktım. Sanki ben sesimi çıkartırsam her şey bozulacak gibiydi. En güzel rüyamı kabusa döndürmemek adına sustum. Benim suskunluğum, Yusuf'un dilinin tam anlamıyla çözülmesine neden oldu.

"Benimle bu aşkı öğrenmek ister misin?"

Kelimelerin anlamını yitirdiği anlardır vardır ya işte o an, bu andı.. Gözlerime ne zaman dolduğunu bilmediğim yaşların birer ikişer yanaklarımdan süzülmesiyle tuttuğum nefesi bıraktım. Araladığım dudaklarımdan değil kelime, ses kırıntısı bile çıkartamıyordum. İnsan aynı anda birden fazla duyguyu bünyesinde barındırabilir miydi? Şuan bağıra çağıra ağlamak, aynı zamanda kahkahalarla gülmek istiyordum. Bir yanım mutluluktan yerlere göklere sığmazken, bir yanım onca sene böylesine mükemmel adamdan mahrum kaldığım için kahroluyordu.. Yusuf yanaklarımı o canımı bile düşünmeden vereceğim elleriyle kavradı. Yanaklarımı ıslatan gözyaşlarımı sanki kırılacak bir eşyaymışım gibi nazikçe sildi. Titremekten sabit tutamadığım elimi alarak kendi kalbinin üzerine usulca yasladı.

"Sen hep buradaydın. Son nefesime kadarda orada olacaksın.." dedi. Yaptığı bu hareket göğsümün içinden kalbimin fırlayıp, onun kalbiyle buluşmak istemesine neden oldu..

"Özür dilerim.."

Sesimin fısıltısı Yusuf'a ulaştığında gözleri tarifsiz bir korkuyla kaplandı. Reddedeceğimi sanıyordu. Lakin özrüm bundan dolayı değildi. "Seni o gün göremediğim için.."

Dudaklarının arasından rahat bir nefes süzüldü. Nefesini nefesime ortak ettim. Kucağına indirdiği elini, tıpkı onun yaptığı gibi kalbimin üzerine yasladım. Artık gözlerinde saf bir şekilde gördüğüm ve emin olduğum aşkına, aşkımla karşılık verdim.. "Sen çoktan kaderine beni ortak etmişsin Yusuf.. Eğer o gün, o tepede seni görmemiş olsaydım, eminim ki işe başladığım ilk gün yine aşık olurdum o gözlerine.." dediğim an kalp atışı olduğundan daha da hızlandı. "Çok isterim." dedim suratımdaki gülüşlerimin sebebi olan adama bakarken..

"Bu aşkı seninle öğrenmeyi çok isterim.."

Hayat ne garipti.. Hiç olmadık zamanda, en güzel hediyesini sana sunuyordu.. Benim hediyem, bu hayatta aldığım en vazgeçilmez bir hediyeydi.. O benim kaderimdi. Kaderimi ait olduğu yere ağırlarken, bundan hayatım boyu pişman olmayacağımı biliyordum. Yusuf, tekrar yanaklarımı kavradı ve alnını alnıma yasladı. Dudaklarını alnıma bastırdığında gözlerim istemsizce kapandı. Ve çok sevdiğim bir sözü anımsattı..

'Alnından öpülür bir kadın önce derdi babaannem.. Çünkü oradaymış kaderin, alın yazın.. Bir adam seni helali kıldıysa, bırak kaderinde dudak izi kalsın..'

Yusuf, aklımdan geçen sözü doğrularcasına hareket etti, dudakları kalbimin teklemesine yetecek güçte kıvrıldı..

"Sen benim aşka olan inancım, yıllardır çektiğim özlemim, sabırla bekleyip kavuştuğum kaderimsin! Çok şükür seni bana yazan Rabbime.."

-Bölüm Sonu-

Continue Reading

You'll Also Like

728K 49.3K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
553K 24.6K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
25.3M 901K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1M 13.9K 35
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...