KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Ya...

By nslhn5828

959K 60.4K 8.9K

Huzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi am... More

1. Yeni Başlangıçlar /Düzenlendi
2. Geçmişten Gelen /Düzenlendi
3. Kadere İnat / Düzenlendi
4. Beklenen/ Düzenlendi
5. Biri Kahraman Mı Dedi? /Düzenlendi
6. Merhaba Ey Aşk! /Düzenlendi
8. Tehlikeli Şüpheler /Düzenlendi
9. Ne Olacak Şimdi? /Düzenlendi
10. Can Sıkan Gerçekler /Düzenlendi
11. Yeni Aşklar-Yeni Umutlar /Düzenlendi
12. Tesadüf Yoktur,Tevafuk Vardır /Düzenlendi
13. Kader Konuşunca İnsan Susarmış! /Düzenlendi
14. Samet'in İtirafı / Düzenlendi
15. Kıskanç Yusuf! /Düzenlendi
16. Eyvah! /Düzenlendi
17. Açığa Çıkan Sırlar /Düzenlendi
18. Güven,Önemli Bir Mesele /Düzenlendi
19. Beklenen İtiraf /Düzenlendi
20. Vicdan Azabı / Düzenlendi
21. Fırtına Öncesi Sessizlik/Düzenlendi
22. Kaçırılma/Düzenlendi
23. Zor Saatler /Düzenlendi
24. Sinan Aslan/Düzenlendi
ALINTI
25. ~Sebebi Sensin~ /Düzenlendi
ALINTI
26.Umut Hep Vardır../Düzenlendi
27. ~Kod Adı:Ateş!~/Düzenlendi
ALINTI
Acımız Var!
28. ~Ali Tekin!~/Düzenlendi
29. ~Şaşırtan Teklif~/Düzenlendi
30. ~Evet De!~ /Düzenlendi
31. ~Efsane Adam~ / Düzenlendi
ALINTI
32. ~Narin~ / Düzenlendi
33. ~Samet~ / Düzenlendi
34. Ejderha :) / Düzenlendi
35. Aslan Oyunu / Düzenlendi
36. On Dakika / Düzenlendi
37. Abant :) / Part 1
38. Abant / Part 2 / Düzenlendi
39. Abant / Part 3/ Düzenlendi
ALINTI
40. Savaş / Düzenlendi
41. Şekerli Kahve / Düzenlendi
42. Benim Dünyam / Düzenlendi
43. Beklenmedik Misafir / Düzenlendi
44. Nişan Part 1 / Düzenlendi
Alıntı
~NişaN~ Part 1
Ufak bir istek!!
Alıntı
~Nişan~Part 2
ALINTI
~Kurtuluş Günü~
~Aşk Bunun Adı~
~Şen Ola Düğün~
~Final-Part 1~
~Final-Part 2~
~Özel Bölüm~
~Özel Bölüm 2~

7. Ördü Kader Ağlarını /Düzenlendi

20.1K 1.5K 111
By nslhn5828

'Bir gün çıkıp gel uzak yollardan
Benim can yaramı sarmak için!
Çünkü bir nefes ki aşk sana benzer..'

-YUSUF-

Gidecekti! Eve bırakma teklifimi reddetti. Şuan yaşadığım hayal kırıklığını, hayatımın hiçbir anında yaşamadığıma yemin edebilirdim. Ben reddedilecek bir adam mıydım?

Benim gibi adama at hırsızı diyen şam şeytanı olacak kuzeninin çekiştirmesiyle, sırtını tamamen bana doğru döndü. İçimde kopan fırtınaların arasında savruluyordum. Bacaklarım dahi kıpırdamıyordu. Ne ileri gidebiliyordum, ne de geri. Derbeder bir adam görüntüsü altında, ağzımı açıp dur gitme diyemedim. Her zaman çalışan, fikir üreten aklım, şuan nerelerdeydi bilemiyordum.

Yaren.. Adı ne güzeldi. Hayır! Asıl güzel olan adının yanıma yakışmasıydı. Yusuf'un sevdası, Yusuf'un yareni olan Yaren!

Dudaklarımda derbeder halime inat saf bir mutluluk gülümsemesi belirdi. Onu karşıma çıkaran kaderimin peşinden gitmek artık farz olmuştu. Öyle ya da böyle bir şekilde yolumu, yoluna katmak zorundaydım..

** *** ***

Arabayı evin önüne park ettiğim anda benim güzel annem antrenin önünde belirdi. Hem mutluluk, hem hüzün ifadeleri kaplayan suratı arabadan inmemle birlikte güneş gibi parladı. Elleriyle dizlerine vura vura bana doğru yaklaşırken orta yolda buluştuk ve o kısa boyuyla boynuma doğru atıldı.

"Oy anasinin ballisi! Aslan parçam benum! Nasulda özlemişum, kokusuna yanduğum.."

Annemin bir elli olan boyuna eğilmek için girdiğim pozisyon sanırım sonum olacaktı. Boynumu sıkması haricinde birde sağa sola doğru sallaması ise dengemi hepten kaybetmeme neden oldu. Beline sardığım kollarımı gevşettim. "Anne az daha boynumu sıkarsan kokusunu alacağın bir uşağın kalmayacak!" Annem sıktığı kollarını hızla gevşetti ve geri çekildi. Suratındaki evlat sevgisini barındıran ifadenin yerini cani anne ifadesi aldı. Kafama yediğim şamarla akıbetimi anladım.

"Hoşt afkurma ordan! Tövbe de uşağum o nasu laf öyle! Allah bendan alsun size versun!" Hazırda bekleyen gözyaşları birer ikişer akmaya başladığında, dediğimden pişman oldum. O pamuk yanaklarını avuçlarımın arasına alarak, alnına dudaklarımı bastırdım. "Sen çok yaşa anacım. Yaşa ki, her zaman ardımda bana dualar eden, beni düşünen bir anam olduğunu bileyim!"

Aramızdaki duygusal yoğunlaşmamız sırtıma doğru bir kütlenin çarpmasıyla dağıldı. Gözlerimi kapatan minik ellerin sahibi şüphesiz kardeşim Yasemin'e aitti. "Şuna bakın! Kimler gelmiş?" Ellerini gözlerimden çekerek kafasını suratımın yan hizasından öne doğru uzattı. "Yakışıklı abim gelmiş!" cümlesi bittiğinde yanağıma doğru bir öpücük bırakıp geri çekildi. Sırtımdan inmeye niyeti olmayan kardeşimi ani bir hareketle sırtımdan yanıma doğru çekiştirdim ve suratına baktığımda girdiğim şokla biranda afalladım.

"Kız sen ne oldun böyle?" Soruma karşılık kıkırdamakla yetinen Yasemin, bir iki adım gerileyerek karşımda tam tur döndü. "Nasıl olmuşum?" Ellerini iki yana doğru açıp beklentiyle gözlerime bakmaya devam ediyordu. Kardeşimi görmeyeli üç ayda bu derece değiştiğine aptal gibi bakmakla yetindim. Yoksa beş ay mıydı? Ne kadar hayırlı bir evlattım böyle!

"Harika gözüküyorsun bebeğim! Gel buraya!" Kollarımın arasına aldığım kardeşime sıkıca sarıldım. Kardeş nimetti. Ötesi berisi yoktu! Geri çekildiğinde yakından daha net gördüğüm suratındaki boyaların sebebiyle kaşlarımı istemsizce çattım. O da bunun farkına varmış olacak ki, daha ben sormadan savunmaya geçti.

"Arkadaşımın kınası var. O yüzden biraz süslendim yani. Hem çok mu olmuş? Silerim istersen?" Silerim dediğine bakmayın. Ondaki inat kimsede yoktu. Kardeşimin yaptığı, sadece abisinin vicdanına oynamaktı. Neyse ki, abisinin içindeki akıllı şeytandan haberi yoktu. Hafif bir gülümseme eşliğinde elimi suratına doğru yaklaştırdım. Dudaklarında parlayan o lanet boyayı parmağımla suratına sıvarcasına temizlerken, Yasemin elimin altında çırpınmaya başladı. Elimden kaçmasına izin vermedim ve işim bittiğinde zafer kazanan bir gülüş sergiledim. "Şimdi daha güzel oldun!" Kıskanç abi demeyin! Kıskanırım! Kıskançlık benim damarlarımda akan kandı. İleride şaşırmamanız için bu özelliğimi de not edin!

Yasemin'in homurdanarak eve yürümesi üzerine annem bana, "Aferin uşağum!" dedi. Bütün aferinlerimle birlikte eve doğru yürüdüm. Annem yaka paça salona doğru çekiştirip aynı anda konuşmaya devam ediyordu.

"Gel uşağum gel! Sofra hazur, otur da doyir karnini. Hamsi kilçiği gibu kalmuşsun. Ya ne olacağdu? Yemek yapan bir karin olmayunca neydu o şeyin adu? Hah fesfut, piczalar! Ne bulirsunuz anlamam!"

Evet her zamanki gibi açlıktan açılan konu, evlilikle bağdaştırılarak son buldu. Suratına bezmişçesine baktığım annem beni kale bile almadı. Ah kurban olduğum ah! Evlenecek kız vardı da ben mi evlenmiyordum? Aslında vardı! Yaren vardı! Yeşil gözlü yar..

Annem beni hazırladığı sofraya buyur ettiğinde her zaman oturduğum yere doğru eğildim. Soframızın yıllardır bir köşesi boş olur, o yere kimse oturmazdı. Yıllardır süregelen bu olayın sebebi babamın yokluğuydu. Daha on yaşındaydım evimizin çınarı devrildiğinde..

Bir yaz günü bahçede yediğimiz son keyifli yemeğin ardından çay içiyorduk. Yasemin daha beş yaşlarındaydı. Bahçenin bir köşesinde kardeşimle oyun oynayarak her çocuk gibi en ufak şeyden mutlu olurduk. Ne olduğunu anlamadığım bir çığlıkla gülmelerimi kaybettim. Annemin attığı acı çığlık evin bütün bahçesinde yankılanmıştı. Bulundukları tarafa doğru baktığımda babamın yerde kıpırdamadan yattığını gördüm.

Komşuların bahçeye doluşması annemin ağlaması derken, muhtar Mustafa amcanın arabasına koyup götürdüler. Babama kötü bir şey olduğunu o çocuk aklıyla bilsem de, sırf Yasemin korkmasın diye onunla oynamaya devam etmiştim. Sonrasında acı haber tüm köyde duyuldu. Babamı geçirdiği kalp krizi sonucunda kaybetmiştim..

Sonra ki günlerde eve gelen giden bitmiyordu. Bir tek babam gelmiyordu. Anneme babamı sorduğumda sarılıp ağlamaya başlıyordu. Bir akşam, mutfakta komşular konuşurken duydum. Fadime teyze yanındaki kadına 'Yazık oldu gencecik dağ gibi adam bu yaşında devrildi gitti!' dedi. Duyduklarımın ağırlığı ufacık bedenimde tarifi imkansız bir acıya neden oldu. Kafamda yanıtlanmasını istediğim tek bir soru vardı. İnsanın babası ölür müydü? Hani kahramanlara bir şey olmazdı? Evimden o gün ağlayarak kaçtığımda, kulaklarımda hala aynı cümle çınlıyordu.

'Dağ gibi adam devrildi, gitti!'

Anılarımın saklı yarasından, Yasemin'in koluma dokunmasıyla çıktım. Ne kadar süredir bana sesleniyordu bilmiyordum ama "Duydun mu?" dediğinde duymadığımı fark ettim. "Pardon canım dalmışım. Ne dedin?" Elindeki ufak ekmek parçasını ağzına attı. "Şu staj işini sordum. Ayarlarım demiştin ya?"

Harika! Yine hayırlı abi olma yolunda son hız ilerliyordum! Unuttuğumu belli etmeden gülerek kafamı salladım. "O iş bende merak etme sen!"

Yasemin anaokulu öğretmenliği okuyordu. Bu ay sonu stajı başlayacaktı ve bu staj olayını bana aylar öncesinden söylediğinde, abilik yapacaktım ya çok artistik bir şekilde, 'Sen karışma! Ben hallederim!' diyerek abiliğimi konuşturmuştum. Sonuç ne? Aptal gibi unutmuştum!

Yemeğin ardından, Yasemin'in meselesini çözüm arayışına başladım. Evin bahçesinin bir köşesine pusuya yatarak, kimi aramam gerektiğini hiç düşünmeden her boka çözüm üreten Samet'i aradım. Açmamakta inat ettiği telefonu kapatacağım sırada alaylı sesi kulağıma doldu.

"Canına yandığım yiğidim ne çabuk özledi beni?" Öldüm inan hasretinden demedim. Onun yerine gün yüzüne çıkmamış küfürlerimden birini ettim. Sonuç olarak attığı kahkahasıyla daha da sinirlendim.

"Samet çok merak ediyorum bu kadar yavşak olmak için özel bir çaba sarf ediyor musun?"

Gülmesinin son bulmasını beklemek hatalarıma hata ekledi. Gevrek gülüşlerinin sesi kulağımı tırmalıyordu. Hırıltılı sesiyle, "Ders mi isteyeceksin yoksa?" diye sordu. Samet'ten ders almak demek, şüphesiz bu yaşıma kadar koruduğum mahremimi kaybetmek demekti. Konuyu hızla kapatma telaşına girdim. Şuan için önemli olan Yasemin'di!

"Kes kes! Bak şimdi beni iyi dinle! Ben bi bok yedim ki sorma.." Hızla lafıma daldı. Yüksek bir sesle resmen kükredi.

"Yoksa bakirlik elinden mi gitti? İnanamıyorum! Bunu kutlamalıyız!"

Neden ben? Neden ben? Neden? Bu sefer küfretmedim! Tepkide vermedim! Beklenmedik şekilde sakinliğimle derin bir nefes aldım. "Samet konu Yasemin!" Ve ses birden kesildi. Samet'in gülmesi durdu. Alıp verdiği nefesini bile duymuyordum. Telefonun kapandığını sanarak kulağımdan çekip suratıma tuttum. Her şey normaldi. Tekrar kulağıma götürdüm. "Kardeşim, beni duyuyor musun?"

Sessizliğine neden olan şeyi düşünürken Samet'in belli belirsiz yaşam belirtisi gösterdiği sesi kulağıma doldu. "Buradayım kardeşim! Ne oldu Yasemin'e?" Sesindeki merakı o an için anlayamayan benliğim, sorduğu soruya koşullandı. Durumun vehametini hiç atlamadan, en ufak ayrıntısına kadar anlattım. Bir süre düşündükten sonra, aklına gelen fikirle sesi yükseldi.

"Bizim Özhan'ın eşi yok mu? Selma. Onun özel kreşi var işte. Bir uğrar bakarım. İhtiyaç var mıdır bilmiyorum ama olmasa da bizi kıracak hali yok! Hem bizim şirkete de yakın. Olur olur! Hallederiz!"

Dostumu sevdiğimi söylemiş miydim? Sevmiyorum ayağına yatmak ruhumda vardı! Samet'e olan duygu yoğunluğum sel olup taşma seviyesine geldiğinde, "Ne kadar süre çalışacak demiştin?" diye sordu. Zamanı düşündüm. Dediğimi hatırlayamadım. Belli belirsiz, "Bir şey dememiştim." dedim.

"Tam süresini bilmiyorum öğrenir söylerim ama bütün evrakları çekmecemde hazırdı. Fotoğraf lazım olursa o da evrakların arasındaydı. Sen teslim edersin. Gerçi bizimle birlikte dönecek. O zaman da verebiliriz." Cümlemin bitmesiyle saçma bir soruyla karşı karşıya kaldım. "Bizimle mi dönecek?"

"Hayrola rahatsız mı oldun?" Görmesini umut ettiğim kaşlarım sert bir şekilde çatıldı. Sesindeki telaş, konuyu kapatma çabası takdire şayandı. "Ne alaka lan? Neden rahatsız olayım? Sende her lafımdan bir ima çıkartıyorsun! Her neyse işlerim var. Sonra konuşuruz!"

Ve yanıtımı dahi beklemeden aramayı sonlandırdı. Telefon kulağımda, birkaç saniye afalladıktan sonra annemin içerden seslenmesiyle düşünmeyi bıraktım. Neyse ki, bu işi de halledebilmiştim!

İçeri geçtiğimde bizim assolist hanımlar iki dirhem bir çekirdek hazırlanmış, öylece yüzüme bakıyordu. Annemin ağzındaki baklayı çıkartmasını beklerken, Yasemin'le göz göze geldik. O cam mavisi gözlerinde cirit atan şeytanlar sinsice sırıtıyordu. Felaket tellalının haberi bana ulaştırması çok uzun sürmedi. Koluna taktığı çantasıyla yanıma usulca yanaşan güzel anam, başındaki eşarbı düzeltti.

"Artık bizu kina yerune kadar birakursun. Malum vakit geç oldi!"

Aslında annem şunu demek istedi. Yol boyu seni gören, görmeyen ve kına yerine vardığımızda seni bakışlarıyla süzen herkese havamı atmam gerek! Evet kesinlikle bunu dedi. Vicdana oynanan oyuna tekrardan ses çıkartmadım. Elimle kapının girişini göstererek, önden geçmeleri için işaret verdim.

"Düşün bakalım önüme. Kurda kuşa yem olmadan bu akşamı atlatalım!"

Gülerek çıktığım evden, kınanın yapıldığı meydana geldiğimde, o gülen suratımdan eser kalmamıştı. Annemin beş dakikalık yol demesi, tam yarım saat sürdü. Arabayı almadığım için son yarım saatte kaçıncı pişmanlığımı yaşadım sayamadım. Tabi beni yeni gelin gibi köy meydanında sergilemek varken arabaya bindirmeyen anneme ölümcül bakışlarımı da fırlatmaktan geri kalmadım. Kardeş dediğim hain düşman askeri olan Yasemin, acınası halime keyifle sırıtıyordu. Ona da hak verdim. Bu kadar keriz bir abim olsa ben gülerdim. Ama abim yoktu. O keriz bendim!

"Yasemin! Biraz daha gülersen yemin olsun o kafanda yolunmadık saç bırakmam! O yoluk halinle kına ortasına öyle girersin!"

Ettiğim tehdit hızla işlevini gerçekleştirdi. Yasemin gülmeyi bıraktı. Tabi saçları önemliydi. Saçlarını kurban vermemek adına adımlarını hızlandırdı ve kalabalığın arasında dalarak gözden kayboldu. Yanımda soylu bir kraliçe gibi arzı endam sergileyen annem kırmızı halı üzerinde yürüyormuşçasına havalı havalı etrafına bakışlar atıyordu. Adımlarımı aniden durdurdum. Annemin havası söndü. "Çok kadın var ayıp olur gelmeyeyim daha fazla. Köşede beklerim. Sizde fazla durmayın olur mu?" Beklentiyle anneme bakmaya devam ederken, sadece kafasını sallamakla yetindi ve masaların olduğu tarafa doğru yürüdü. Annemin gitmesiyle, geldiğim yola tekrar döndüm. Ve o dönüş hızındaki arayı düşünün. İşte o çok kısa anda gözlerim tanıdık bir simayı gördü. Hızla kafamı o yöne tekrar çevirdim.

Kaderim buradaydı!

Bando takımına öncülük eden kalp sesimin ona ulaşmasını diledim. Memleketin her bir köşesi bilfiil işgal edilirken, benim yüreğimi işgal eden bu güzelliğe kayıtsız kalamadım. Avına yaklaşan aslan, kaplan, bilumum vahşi yırtıcılar gibi sinsi hareketlerle daha net göreceğim bir yere geçtim. Sıkılmış halini her şekilde anlayabilirdim. Etrafına attığı bezgin bakışları, içinde biriktirdiği nefesi yanaklarını şişirerek dışarıya bırakmasını, her beş saniyede rüzgarın savurup alnına düşürdüğü iki tutam saç telini görecek kadar avımı takip ediyordum. Mimarlık kalemim olsa da, ruhumda adeta bir dedektif barındırıyordum. Keskin gözlerim kızın her hareketini takip ederken, oturduğu yerden isteksizce kalktı.

Yine mi gidecekti? Lanet olsun! Hep gitmelerine mi şahit olacaktım? Bu kaçıncı gidiş, bu kaçıncı veda diyen isyanlarıma iç sesim, ikinci diye yanıt verdi. Aptal iç sesime yanıt vermedim. Yaren'in gittiği istikameti takip ediyordum. Orta yere geldiğinde durdu. Orası gelinin yeri Yaren! Kalk çabuk ordan! Neden millete kendini bu kadar gösteriyordu? Fare dağa küsmüş, dağ onu iplememiş olayına dönen kıskançlık krizlerim beni benden alırken, ne olduğunu anlamadığım sessizlik, etrafa hakim oldu.

İlahi bir ses az önceki sessizliği bir bıçak gibi kesip attı. Bugündür kulaklarımın aşina olduğu ses.. Bu kızın her şeyi mükemmel olmak zorunda mıydı? Hafiften titreyen sesi, duygusal yoğunluktan veya heyecanından kaynaklanıyordu. Birden görüş alanımdan kayboldu. Çünkü lanet olası düşman askerleri kızımın etrafını kuşattı. Görmek için bin bir şekle girdiğim pozisyonumdan küçücük bir ara boşluğu buldum. Kısa bir süre sonra türkünün sonuna geldiğini anladım. Etraftaki akbabalar birer ikişer dağılırken tekrar görüş alanıma giren kızla nefesimi tuttum. Beni görmesini isteyen yanım, çılgınlar gibiydi. Birden gözlerini açtı ve sanki onu izlediğimi biliyormuşçasına, yeşillerini mavilerimle buluşturdu.

Büyük bir toz huzmesinin içinde oradan oraya savruldum. Yaşattıklarından bihaber, yaktığı ateşinde kavruldum. Kalbim bir kez daha atmayı unuttuğu an, kabullendiğim gerçeklikle kendime geldim.

Ben Yusuf Haznedaroğlu! Yirmi beş yıllık hayatım boyunca, iki kere karşılaştığım kıza, kayıtsız şartsız geri dönülemeyecek şekilde aşık oldum..

-Bölüm Sonu-

Continue Reading

You'll Also Like

588K 17.7K 53
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1M 62.6K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...
5.9M 193K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
1.6M 27.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...