KADERİMİN PEŞİNDE (Yeniden Ya...

By nslhn5828

959K 60.4K 8.9K

Huzurun diğer adı,gözlerinin cennet yeşiliydi.. Bakışları tıpkı Karadeniz'in hırçın dalgaları gibiydi. Asi am... More

1. Yeni Başlangıçlar /Düzenlendi
2. Geçmişten Gelen /Düzenlendi
3. Kadere İnat / Düzenlendi
4. Beklenen/ Düzenlendi
5. Biri Kahraman Mı Dedi? /Düzenlendi
7. Ördü Kader Ağlarını /Düzenlendi
8. Tehlikeli Şüpheler /Düzenlendi
9. Ne Olacak Şimdi? /Düzenlendi
10. Can Sıkan Gerçekler /Düzenlendi
11. Yeni Aşklar-Yeni Umutlar /Düzenlendi
12. Tesadüf Yoktur,Tevafuk Vardır /Düzenlendi
13. Kader Konuşunca İnsan Susarmış! /Düzenlendi
14. Samet'in İtirafı / Düzenlendi
15. Kıskanç Yusuf! /Düzenlendi
16. Eyvah! /Düzenlendi
17. Açığa Çıkan Sırlar /Düzenlendi
18. Güven,Önemli Bir Mesele /Düzenlendi
19. Beklenen İtiraf /Düzenlendi
20. Vicdan Azabı / Düzenlendi
21. Fırtına Öncesi Sessizlik/Düzenlendi
22. Kaçırılma/Düzenlendi
23. Zor Saatler /Düzenlendi
24. Sinan Aslan/Düzenlendi
ALINTI
25. ~Sebebi Sensin~ /Düzenlendi
ALINTI
26.Umut Hep Vardır../Düzenlendi
27. ~Kod Adı:Ateş!~/Düzenlendi
ALINTI
Acımız Var!
28. ~Ali Tekin!~/Düzenlendi
29. ~Şaşırtan Teklif~/Düzenlendi
30. ~Evet De!~ /Düzenlendi
31. ~Efsane Adam~ / Düzenlendi
ALINTI
32. ~Narin~ / Düzenlendi
33. ~Samet~ / Düzenlendi
34. Ejderha :) / Düzenlendi
35. Aslan Oyunu / Düzenlendi
36. On Dakika / Düzenlendi
37. Abant :) / Part 1
38. Abant / Part 2 / Düzenlendi
39. Abant / Part 3/ Düzenlendi
ALINTI
40. Savaş / Düzenlendi
41. Şekerli Kahve / Düzenlendi
42. Benim Dünyam / Düzenlendi
43. Beklenmedik Misafir / Düzenlendi
44. Nişan Part 1 / Düzenlendi
Alıntı
~NişaN~ Part 1
Ufak bir istek!!
Alıntı
~Nişan~Part 2
ALINTI
~Kurtuluş Günü~
~Aşk Bunun Adı~
~Şen Ola Düğün~
~Final-Part 1~
~Final-Part 2~
~Özel Bölüm~
~Özel Bölüm 2~

6. Merhaba Ey Aşk! /Düzenlendi

22.8K 1.6K 123
By nslhn5828

'Dağlar sonra oynadı yerinden
Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
Sen say ki
Yerin dibine geçti
Geçmeyesi sevdam
Ve ben seni sevdiğim zaman
Bu şehre yağmurlar yağdı
Yani ben seni sevdiğim zaman
Ayrılık kurşun kadar ağır
Gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın..'

'A.Hamdi TANPINAR'

-YAREN-

"Beklemenin bu kadar güzel olduğunu bilmezdim Yaren! Memnum oldum. Yusuf. bende Yusuf..!"

Ellerim ellerinin arasında durmaya devam ederken, gözlerimiz sessizliğimizin aksine çok şey konuşuyor gibiydi. Kurduğu cümlenin ağırlığı bütün bedenimi ele geçirdi. Ses tonunun harikalığından bahsetmiyorum bile.. Tam şiir okumalık bir sese sahipti. Bu özelliği nedensizce adamı kıskanmama neden oldu. Hiç sevdiğin kıza şiir okudun mu Yusuf? Yusuf.. Ne güzel bir isimdi.. Züleyha'n olabilir miyim Yusuf?

Düşünmem gereken Yusuf'un okuduğu şiirler veya o şiirleri okuduğu kızlar olmamalıydı. Yanına yakışıp yakışmayacağım durumu da olmamalıydı. Çünkü yanına yakışmama gibi bir durumumun söz konusu bile günah sayılırdı. Beklemek demişti! Beklemek derken neyi kastettiğini anlamayan benliğimi geri kazandığımda usulca elimi geri çektim. Kafama takılan bu önemli detayı dile getirip sorma umuduyla dudaklarımı araladığımda Sevim'in sesiyle olduğum yerde sıçradım.

"Yaren?"

Sevim yanımdaki yerini alırken, aptal bir sırıtma suratıma yerleşti. "Hoş geldin!" Gelmesini ben hoş bulsam da kuzenim bulmamış olacak ki suratıma ne saçmalıyor acaba dercesine bakıyordu. Bakmasının yeterli gelmediğini anladığında ise, "Hoş mu geldim? Yaren iyi misin? Bu at hırsızı kılıklı herifte kim?" dedi. At hırsızı dedi! Bu Yeşilçam jönü olmaya aday olan adama at hırsızı dedi! Bu kıza, diline gelen her şeyi söylememesi gerektiğini neden öğretmemişlerdi? Ayrıca kesinlikle gözleri bozuk olmalıydı. Bu adamın at hırsızı olma ihtimali bile yoktu. Olsa olsa masum kızların kalbini çalan çapkın hırsız olurdu!

Bakışlarımı Yusuf'un hiç değişmeyen surat ifadesinden güçlükle ayırdım. Sevim, hala benden cevap bekliyordu. Elimle Yusuf'u işaret ederek, kibar bir şekilde gülümsedim. "Tanıştırayım Yusuf bey! Yusuf bey, buda kuzenim Sevim." dedim. Adamı tamı tamına on dakikadır tanıyordum ama öyle rahatlıkta hareket ediyordum ki, sanki mazimiz eskiye dayanıyordu!

Sevim, Yusuf'un tanışmak amaçlı uzattığı eline karşılık olarak kendi elini tereddütle uzattı. Her ikisi de aynı anda "Memnun oldum!" diyerek selamla işlemini bitirdi. Sevim'in bir gözü bana bakıyordu. Diğer gözü ise gezintiye çıkmış, adamımı baştan aşağı tarama işlemini yapıyordu. İçimde uyanan şeytan kıskanan taraflarımı dürtmeye başladı. Az önce bahsettiğim, on dakikalık tanıma süresi, on iki dakikaya çıktığında adamı kıskandığımı anladım. Böyle giderse ilk yarım saati doldurduğumuz anda, bu sarı prensi nikahıma alacaktım. Hiç itiraz etmezdim!

Aradaki sessizliği bölmek zorundaydım. Az önce arkama savurduğum örgümü elime alarak, omzumdan aşağı bıraktım. Rahat çıkmasına özen gösterdiğim sesimle, "Ramazan abi bizi takip etmiş. Her zamanki davranışlarını sergiledi lakin beyefendi durumu uzaktan yanlış anlayınca, gelip yardımcı oldu." diyerek konuyu bağladım. Sevim'in yüz kaslarının gerildiğini hissettim. Kaşları beni yanıltmadan alaylı bir hal alarak yukarı doğru kalktı. Bakışlarında oldukça açık bir ima vardı. 'Şimdilik yedim ama eve gidince alırım hesabını!' dercesine attığı bakışlarından anladığım kadarıyla eve döndüğümüzde, güzel bir hesap beni bekliyordu.

Saniyeler akıp giderken karşımdaki yakışıklının bakışlarında hiçbir değişiklik olmadı. Adamı parayla beni seyretmesi için tutmuşlar gibi bir havası vardı. Aramızda yoğunlaşan elektrik, Sevim'in kolumu dürtmesiyle koptu.

"Yaren aşağı mahalleden Esma Teyzenin kızının kınası varmış. Babaannem yarım saate gelmezseniz sizi bulduğum ilk uşağa veririm dedi."

Babaannem boş yere konuşmazdı. Yapamayacağı şeyi hiç konuşmazdı. O korkuyla gözlerimi mümkün olduğu kadar açtım. Hızla tamam anlamında başımı sallayarak, bakışlarımı tekrar Yusuf'tan tarafa çevirdim. Vedaları sevmezdim ama artık veda zamanıydı. Mavilerine yandığım bir umutla elini kaldırdı. Bana uzatacağını sandığım eli ters istikamet doğru yol aldı.

"Arabam hemen ilerde. Dilerseniz evinize kadar ben bırakayım."

Ne kadar kibar olduğunu söyleyen oldu mu Yusuf? Öküzlükten kibarlığa terfi etmeyi kısa sürede başarsa da, teklifini kabul etmek çok tehlikeliydi. Fikir cazipti. Hatta çok ama çok cazipti. Gel gör ki, babaannemin bizi görmesi fikri cazip değildi! Üzüldüğümü belli etmemek için dudaklarıma kibar bir gülümseme bıraktım.

"Teşekkür ederiz ama hiç zahmet etmeyin. Zaten o kadar uzak bir mesafe değil. Ayrıca yeterince vaktinizden çaldığımı düşünüyorum. Tekrardan her şey için teşekkürler!"

Vay be! Karşılaşmamızdan buyana ilk kez mantıklı ve sıralı bir cümle kurabildim. Bu durum onunda dikkatini çekmiş olacak ki, birden ifadesi değişti. Gözlerinden geçen hayal kırıklığı sandığım o duygu parçacıkları oradan oraya savruldu. Kurduğum cümlelerin üzerine hiç itiraz etmedi. Yanıt bile vermedi. Tepki bekledim. Sadece başını sallamakla yetindi. Bari bir hoşça kal deseydin!

Kibarlıktan öküzlüğe tekrar inen Yusuf'a arkamı dönmeden son bir kez daha baktım. O an arka fondan şarkı istesem kesinlikle, 'Bu son buluşmamız! Bu son görüşmemiz! Kim bilir bir daha karşılaşmayız, belki de bir daha görüşemeyiz!' olurdu. İçime çöreklenen mutsuzluğun sebebini bir türlü anlayamasam da Sevim'in beni kolumdan çekiştirmesiyle tamamen arkamı kahramanıma döndüm. Şuan en sevdiğim Yeşilçam filminden, Al yazmalımın final sahnesindeydim. Yüreğindeki acıyla dönüp giden Türkan Şoray yerine ben, arkamdan masum bakışlarıyla, çökmüş omuzlarıyla duran Kadir İnanır yerine Yusuf..

"Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, emekti!"

İçimden geçirdiğimi sandığım repliğin, dışımdan döküldüğünü anlamam saniyelerimi almadı. Milyonların ruhuna dokunan o repliğin karşılığında Sevim, "Kara lastikti, bastondu, evlenmek için bulunan uşaktı!" dedi. Kuzenimin ne kadar ruhsuz olduğunu söylemiş miydim?

"Ağız tadıyla acımı bile yaşatmıyorsun ya pes!"

Sevim benim serzenişlerime kulak bile asmadı. Yürüyüş temposunu hızlandırırken, "Asıl acıyı biraz daha geç kalırsak, kocan olacak adam gerdekte yaşatacak!" dedi. O an ayaklarıma nasıl bir kuvvet geldi ve ben o yolu nasıl koşmaya başladım bilmiyorum. Kendime geldiğimde kapının önünde bizi üç numaralı bakışlarıyla bekleyen babaannemi gördüm. Üç numaralı bakış demek, 'Ben size yapacağımı bilirim!' demekti. Hiç bozuntuya vermeden, suratıma taktığım melaike görüntümle boynuna kollarımı doladım. Yanaklarına bıraktığım sulu öpücüklerle yağlama ve yıkama işlemini bir güzel tamamladım. Babaannem beni ittirerek suratını ekşi bir şey yemişçesine büzdü.

"Uy yedun da biturdun! Pis yalaka!"

Kabul ediyorum. Senin elinden kurtulmak için yalakalık yapmaktan başka bir çıkar yolumuz mu var babaanne? diye sormak varken, "Sana da yaranılmıyor!" diyerek yalakalıktan vicdan makamına atladım. Babaannemin surat ifadesi eskisine nazaran biraz daha yumuşadı. Sevim koşmaktan arkamda iki büklüm olmuş, nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Babaannem bastonuyla Sevim'i gösterdi. "Egi gocaya varmamak için koşupta mu geldunuz?" Yaşlı ama akıllı..

"Aksine, taliplerimizi kaçırmayalım diye koştuk! Malum kına yeri, oğluşlarına kız avına çıkan anneler akabinde onları takip eden eltiler, görümcelerde olacak. Onları bekletmeyelim dedik!"

Babaannem dalga geçtiğimi anladı. Anlamasa bir tarafları eksik kalırdı. Ayağındaki lastiği çıkarma, eline alma ve bana fırlatma zamanını önceden hesapladığım için bu sefer herhangi bir kazaya kurban gitmeden odama ışınlandım! Arkamdan sövmeye devam ededursun benim aklım, fikrim, yalnızlığa mahkum yüreğim adı güzel olan adamdaydı..

Geçirdiğimiz koskoca yarım saatte adının sadece Yusuf olduğunu öğrenmekten başka hiçbir bilgi elde edememiştim. Burada yaşayıp yaşamadığını bile anlayamamıştım. Sorsam kendinden bahseder miydi acaba? Mesela en çok hangi rengi severdi? Çayına kaç şeker atardı? Bunlardan önce cevaplanmayı bekleyen en önemli soru vardı! Acaba hayatında biri var mıydı? Mümkünse yanıtı evet olmamalıydı!

Hayattan nasıl bağlantımı kopardıysam karşımdaki duvara sırtını yaslayan, suratında alaylı gülüşleriyle bana bakmakta olan Sevim'i fark edemedim. Farkına vardığımda tek kaşımı sorgularcasına kaldırdım. "Niye öyle bakıyorsun?" Soruma karşılık suratındaki gülümseme az da olsa silindi.

"Tilkiler diyorum yardımcı oluyor mu?"

Bugündür aklımızda tilkiler, kurtlar, öküzler.. Öküz! Adı güzel Yusuf! Çağrışımlarımın sonu yine Yusuf'ta toplanınca kendime olan sinirim katbekat arttı. Varım yoğum neden sadece ilk kez gördüğüm bir adam olmuştu ki? Kendime bir anlık gelen sinirle, "Bilmece gibi konuşma Sevim!" dedim. Ses tonum yüksek çıksa da Sevim'de etki etmedi. Yaslandığı duvardan sırtını ayırıp bana doğru yaklaştı.

"Kafanda dönen tilkileri soruyorum bebeğim. Sorularını cevaplamada yardımcı oluyorlar mı?"

Hesap kesim zamanı.. Anlamamış gibi yapmaktan başka bir çıkar yol bulamadım. Dolaptan birkaç parça kıyafet çıkarıp yatağın üzerine doğru fırlattım.

"Kafamda tilkilerin dolaştığı falan yok!"

'Allah'ın bildiğini kuldan saklamak neden?' diye sorarlardı adama! Sevimde sordu. "Tilkinin vücut bulmuş hali dolaşıyor olmasın?" Pes edercesine iki elimi birden havaya kaldırdım.

"Tamam teslim oluyorum! Biraz etkilenmiş olabilirim ama biraz yani.." Birazı böyle oluyorsa, çoğu nasıl olurdu o an için düşünemedim. Kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu. Ah o gözler..

"Eminim öyledir. Aslına bakarsan tepeden ayrıldığımızdan beri acaba çocuğu tekrar görebilir miyim düşüncelerine de dalmadın. Dur bakayım!" Sevim suratıma doğru kendi suratını yaklaştırdı. Gözlerimin içinde bir şey arıyormuş gibi baktı ve geri çekildi. "Evet! Kesinlikle öyle!"

İnsan psikolojisinden anlayan kuzene sahip olmak berbat bir şeydi! Kabul etmek fıtratımda olmayınca itiraz yoluna başvurmakta gecikmedim. "Biliyorsun ki, imkansız olan bir şeyi istemek gibi bir alışkanlığım yok Sevim!"

Saçlarımın örgüsünü çekiştirerek açmaya başladım. Bütün hıncımı güzelim saçlarımdan çıkarttığım için pişman olacaktım ama şuan bunu yapmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Son örgüyü de açarken Sevim elini hızla elimin üzerine koyarak beni engelledi.

"İmkansız olan nedir? Tekrar karşılaşmanız mı yoksa ilk görüşte aşık olman mı?"

Aşk mı? Yusuf'a mı? Yusuf ve ben? Ben ve Yusuf? Yusuf'a aşık mı olmuştum? Ne zaman? Ne ara? İç sesimin bütün sorularına uzaklardan bir ses yanıt verdi. Yarım saatte!

"Saçmalama ne aşkından bahsediyorsun sen? Toplasan yarım saat gördüğüm bir adamdan bahsediyoruz farkında mısın? Hani sadece adını bildiğim! O da doğru mu değil mi bilmiyoruz."

Doğru olduğuna umut ettiğim ismin vücudumda yarattığı etkiden artık sıkılmıştım. Birde üzerine Sevim'le uğraşmak ciddi anlamda rahatsızlık vermeye başlamıştı. Suratım artık susmasını gerektiren görüntüsünü sergilese de Sevim susmadı.

"Ne yani onca olayın içinden merak ettiğin sadece adamın adının doğru olup olmaması mı? Hiç sanmıyorum Yaren! Tebrik ederim sen olmuşsun!"

Ne olduğumu anlamadım. Ne olacağımı zaten bilmiyordum. Zaten önemli olan ne oldum değil ne olacağım demek değil miydi? Dediği şeyi sanki merak etmemiş gibi bir tavırla, "Pardon da ne olmuşum bayan çok bilmiş?" diyerek sırıttım.

"Ne olacak kuzum aşık olmuşsun!" Sırıtmam dudaklarımda tam anlamıyla dondu! İnsan aşık olduğunu anlamaz mıydı? Ya da insan aşık olduğunu nasıl anlardı? Açılmamış gül goncası Yaren'dim ben! Bu soruların yanıtını bilemeyecek kadar saf ve masumdum!

"Hayatında kaç kere aşık oldun da, başıma aşk doktoru kesildin?"

"Konuyu kapatmaya hiç uğraşma! Gözlerini birde benim gözlerimle görseydin, ne demek istediğimi gayet iyi anlardın."

Gözlerime laf ettiremezdim. Gözlerim benim en değerli hazinemdi. Gözler.. Mavi gözler.. Lanet olsun! Düşüncelerim farklı yerlere yine kaymaya başlayınca gözlerimi kapattım. Olabildiği kadar derin bir nefes aldım. Uyuşan beynim, sıkışan kalbim az da olsa rahatladığında gözlerimi açıp, bezgince başımı iki yana doğru salladım. Yatağımın kenarına doğru oturup Sevim'in bana acıyan gözlerine, kabullenircesine baktım.

"Biliyor musun Sevim? Yaşadığım o kısa an, tıpkı bir masalın en güzel sahnesi gibiydi. Hani şu, prensesin tehlikede olduğu yer. Prenses her şeyden umudunu yitirdiği anda, iyi kalpli, beyaz atlı prens birden ortaya çıkar ve tehlikeyi önler. Kahraman ilan edilir falan. Sonra kara cadı araya girer ki, bu kara cadı sen oluyorsun!"

Duygusal kuzenim dolan gözleriyle gülümseyip omzuma hafifçe vurdu. Gözlerime dolan yaşlar akmasın diye başımı hafifçe havaya kaldırdım. İçime çektiğim nefesi sesli bir şekilde bıraktım. "Sonuç olarak o günün kahramanı oldu bende bal kabağına dönen külkedisi gibi evime döndüm. Hepsi bu!"

Bir süre sessizliğini koruyan Sevim, yanımdan hızla kalktı. Beklenmedik şekilde hala sessizliğini korumaya devam ediyordu. Tek kelime etmeden odanın kapısına doğru ilerledi. Kapının eşiğinden adımını attığı sırada duraksayarak, sadece kafasını bana doğru çevirdi. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme vardı.

"Ne derler bilirsin, eğer külkedisi ayakkabısını almak için geri dönseydi asla prenses olamazdı!" Kısa bir duraksamanın ardından devam etti. "Çok düşünme. Adı güzel olan, senin prensinse zaten ayakkabını getirir!" Cümlesi bittiğinde göz kırparak, gözden kaybolan kuzenimin ardından bakmakla yetindim.

Düşünme Yaren düşünme! Kolaydı sanki..

*** **** ***

Aynanın karşısındaki az önceki bezgin halime göre daha kendini toparlamış bir kız olarak duruyordum. Doğallığı sevdiğimden dolayı, makyaj dahi yapmamıştım. Üzerime giyindiğim hafif kıyafetler kına eğlencesine oldukça uygundu. Tabi bana göre uygundu. Çünkü salona geçtiğimde karşılaştığım kuzenimle kıyaslandığımda, bakkala ekmek almaya annesinin terliklerini giyip giden erkek çocuğu gibi kalmıştım.

Dizlerinin biraz üzerinde biten pileli mavi bir etek, üzerine de şifon yarım kollu beyaz bir gömlek giymişti. Yüzünde, benim odanın badanasını karşılayacak kadar boya vardı.

"Köpek siçsun muncurlarına! Ha o poku sürmesan olmay sanki!"

Babaannem bastonuyla Sevim'in üzerine doğru gitmesiyle kendimi tutamadım. Dudaklarımdan kaçan kahkaha evin her yerinde yankılandı. Sevim babaannemin yanaklarını çekiştirdi. "Çok kıskandıysan sana da sürelim pamuğum bir yerlerin şişmesin sonra!" Havaya kalkan baston hedefini bulmak üzereyken, Sevim hızla hedeften kaçmayı başardı. Bastondan kaçtı ama bizim tontişin çenesinden kaçamadı.

"Huu! Senu ha böle gören uşakların bi yerleri şişeceğu kesun!"

Bütün sinirlerim babaannem sayesinde yok olurken, evden çıkmamız, kına yapılan eve gelmemiz neredeyse bir saati bulmuştu. Boş olan masalardan birine geçerken, bakışlarımla etrafı tarıyordum. Babaannemin dediği gibi Sevim'e bir bakan bir daha bakıyordu. Kuşkusuz bende, 'Evin beslemesi yalnız kalmasın sevaptır, eşlik etsin diye getirdim!' görüntüsü veriyordum. Neyse ki halimden gayet memnundum. Babaannem yan masamızda çetesiyle birlikte yine pusuya yattı. Toplu halde avlarını bekliyordu. Sevim halinden memnun olan surat ifadesiyle bana döndü. "Kızım ortama bak! Çok özlemişim var ya resmen terapi gibi!" Dediklerine gözlerimi devirmeden edemedim.

Ortam dediği, kızın evinin önünde açık meydanda masalar kurulmuş, ışıklandırmalar yapılmış herkesin kendi aleminde takılmasıydı. Fonda çalan kemençe sesini de unutmamak gerekirdi. Sevim müziğe eşlik edercesine oturduğu yerde sallanmaya başladı. Şimdiden sıkılmaya başlamıştım. Böyle kalabalık yerler bana göre değildi. Karşı masadaki teyzelere, kısa biran gözüm ilişti. Üç kafa ayin yapar gibi orta yerde birleşmişti. Büyük ihtimal kazanlarında da, ya gelin adaylarını, ya da gelinlerini kaynatıyorlardı!

Aradan ne kadar geçtiğini bilmediğim bir zaman sonra, gelin hanımı orta yere koydukları sandalyeye oturttular. Genç kızlar, gelinin etrafına akbaba gibi üşüştü. Malum olan tavaf olayını gerçekleştirmek için dönüş yönleri ayarlandı. Ellerine taktıkları mumlar sırayla yakıldı. Suratımda hafif bir gülümsemeyle olan biteni izlerken babaannemin elindeki bastonunu masamıza vurmasıyla yerimden sıçradım.

"De haydee kalk da sen söyle kizun türküsini!" Bir bu eksikti!

"Saçmalama babaanne! Herkesin içinde söyleyemem!"

Daha önce söylemediğim bir şey değildi. Daha geçen sene buradan daha kalabalık bir kınada söylemiştim mesela. Lakin şuan canım hiçbir şey söylemek istemiyordu. "Naz etme be kızım! Hale'nin kınasında da sen söyledin. Hem sesin çok güzel ne var yani söylesen!"

Vicdanıma oynayan kuzenimin sayesinde isteksizce yerimden kalktım. Herkes sus pus olmuş şekilde bekliyordu. Orta yerde oturan gelinin yanına varmam kısa biran alırken, bütün bakışların üzerimde olması beni hepten kasmıştı. Gelinin önüne geldiğimde, önünde eğilerek diz çöktüm. Başından aşağı kırmızı tülbeti sarkmış, elleri dizlerinde yumruk şeklini almıştı. Tek elimi kızın elinin üzerine usulca bıraktım. Derin bir nefes alarak sözlerin dudaklarımdan çıkmasına izin verdim..

Kinami yoğurdiler,
Hamur ettiler anam!
Gözlerumun yaşini,
Yağmur ettiler anam!
Ağlama canum anam!
Ben gelin oldum gelin..
Şu üç günün içinde,
Ben elin oldum elin..
Ben senden ayrilmazdum,
Eller ayirdi anam..
Senun bu yokluğuna,
Nasil dayansam anam..

Gözlerimi türkü boyunca hiç açmadım. Türkünün son kısmında ise sesimin titremesine engel olamadım. Fazlasıyla etkili bir türküydü ve ağlamayanı bile ağlatırdı..

Araladığım göz kapaklarım usulca açılırken kirpiğimde asılı kalan bir yaş damlası, hızla yanağıma düştü. Hafif bulanık görüşüm netlik kazanırken, kalabalığın arka kısmında gözlerini üzerime sabitlemiş, hayal olduğunu sandığım bir suretle karşılaştım.

Adı güzel olan..

Kalp sektesi!

Kalp atışlarımın sesi kulağımda uğulduyordu. Kuruyan boğazımı ne kadar yutkunursam yutkunayım bir türlü ıslatamıyordum. Aldığım nefesler zamanla daha da kesik bir hal almaya başladı. Ben benlikten çıktım! Onun bende yarattığı etkisine, tepki olarak bakmaktan başka bir şey yapamayışımın tek bir sebebi vardı ve işte o an benliğimi saran gerçeklikle kabullenişimi ilan ettim. Yıllarca kalbini kimseye açmayan ben!

Hiç tanımadığım adama, ilk görüşte aşık oldum..


-Bölüm Sonu-

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 52.9K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
25.3M 901K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
796K 52.1K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
1.6M 27.8K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...