Affet [+18]

By _Aytac_

18.6K 1.6K 1.3K

Zehra Balaban sevdiği herkesi kaybetmişti. Beş yaşındayken babası, on yaşındayken annesi, on dört yaşındayken... More

Giriş
Söz
Çocuk
Şefkat
Umut
Kedi
Anne Kokusu
Liste
Sınırlar
Özlem
Yanlış Anlaşılma
Hatıralarda Yaşamak
Tek Suçsuz
Aile
Tamamlanmak
Aşık Olmak
Korkmak
Yaraları Sevmek
Emine Balaban
Özür Dilerim
Zehir
Kirli Sır
Sevilmek
Gerçek Kişilik
Tehdit
Kimsesiz
Seni Seviyorum
Madem
Teslimiyet
Affet
Serçe Parmak Sözü

Sevgilim

441 43 39
By _Aytac_

Zehra Balaban

Boncuk'un saçlarını taramayı bitirince gülümseyerek başını öptüm. Her gün bir öncekinden daha iyi olmasını izlemek, iyileştiğini görmek kalbimi titretiyordu. Yıllar boyunca iyileşmesi için çabalamama rağmen sadece krizlerinin arasındaki zamanı uzatmayı başarmıştım. Krizlerini engelleyemiyor, her seferinde dayak yiyordum. Ablamın şu anki halini hayal bile edemezdim. Serdarı tanımam, sevmem, sevilmem bir yana... Ailemden geriye kalan tek kişinin iyileşmesi, bana sevgiyle bakması her şeyden öteydi. Son aylarımın en güzel tarafı kesinlikle buydu.

"Örmemi ister misin?"

Başını sağa sola salladıktan sonra odasına yeni kurulan çalışma masasına geçti. Bir ara öylesine konuşurken Boncuk'un bileklik yapmak için yatağının üzerini tamamen boncuklarla kapladığını söylediğim günün ertesinde Serdar odaya çalışma masası getirtmişti. Ağlamaktan, göz yaşlarından nefret eden ben, onunla tanıştığımdan beri sulu gözlü biri olmuştum. Serdarın düşünceli hali, bizim için yaptığı her şey kalbimi titretiyor, gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Bu bile yeniydi. Mutluluğun neden olduğu göz yaşlarına bile yabancıydım.

"Canın bir şey çekiyor mu? Yapayım."

"Sen ne yemeyi seviyorsun?"

Boncuk'un sorusuyla kaşlarımı çattım. İlk kez benimle ilgili bir şeyi öğrenmek istiyordu. "Neden sordun?" derken sesimin titremesine engel olamadım. Onun tarafından sevilmeye, merak edilmeye yabancıydım.

"Sen hepimizin sevdiği yemeği biliyorsun. Babam, annem, ablam... Öldükleri halde hala hatırlıyorsun, değil mi?" Zorlukla yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. Evet, hatırlıyordum. Hatta sık sık yapıyordum da. "Ama ben bilmiyorum. Kardeşim neyi sever, nelerden hoşlanır, nereye gitmeyi seviyor... Hiçbirini bilmiyorum. Sadece sana sahibim ama birbirimize yabancıyız."

"Tuzlu kurabiyeyi çok seviyorum." Yıllardır soru soran kişi olmaya alışık olduğumdan ilk kez merak edilen kişi olduğum için ağlamakla mutlu olmak arasında çırpınırken ablamın saçlarını okşadım. Alacağım cevabın olumsuz olacağını bildiğim halde umutla "Mutfağa inip birlikte yapalım mı?" diye sordum. Evet demesi yeterliydi. Her şeyi ayarlar, ne dışarıdaki korumaları görmesine ne de eve bir erkeğin girmesine izin verirdim. Ablam benimle herhangi bir şey yapsın yeterliydi.

Serdar Kılıçaslan

Saatlerdir dosyaların içinde kaybolmuş haldeyken çalışma odamın kapısının açılmasıyla bakışlarımı kapıdan başını içeri uzatmış kadına çevirdim. Yorgunluk anında bedenimi terk etmişti. Gözlerime ulaşan bir gülümsemeyi ona sunarak "Gel," dedim. Zehranın küçük adımlarla içeri girmesini, kapıyı kapatıp bana doğru adımlamasını aynı gülümsemeyle izledim. Elindeki kurabiye dolu tabağı çalışma masama bıraktığı sırada geri çekilmesine izin vermeden bileğinden tutarak kucağıma çektim. Kısacık bir an nefesini tuttuğunu fark etsem de üzerinde durmadım çünkü hemen ardından gülümseyerek kollarını boynuma sardı.

"Yorgun musun?"

"Hmm." Yüzümü boynuna yaslayıp kokusunu içime çektim. Yeterli olmayınca dudaklarımı kokusunun kaynağına bastırdım. Uzun süredir ciddi ilişkilerden, yani duygulardan uzak yaşıyordum. Şimdi anlıyordum ki, bu yüzden geldiğim yaşta ve sonrasında birine dokunmanın beni heyecanlandıracağına, kalbimi titreteceğine inancımı kaybetmiştim. En azından Zehrayla tanışana kadar böyle düşünüyordum. Kollarımdaki kadının kokusu, bakışı, gülüşü, teni... Kısacası her şeyi kalbimin ritmini bozuyor, heyecanlanmama neden oluyordu. "Şimdi daha iyiyim."

"Ablam sevdiğim yemeklerin ne olduğunu sordu." Zehranın titreyen sesiyle söylediği şey üzerine başımı kaldırarak buğulu gözlerine baktım. Orada gördüğüm mutluluk sol göğsümün sızlamasına neden olmuştu. Sevdiği yemeklerin sorulmasının bile onu böylesine mutlu etmesi haksızlık gibi geliyordu. Dünyaları önüne sermek istiyordum. Ruhundaki tüm yaralar, eksiklikler kaybolana kadar onu sevmek, insanlardan korumak istiyordum. "Sonra da benimle birlikte mutfağa inip tuzlu kurabiye yaptı." Yanağını ıslatan damlanın eşliğinde dudaklarını kirli sakallı yanağıma bastırdı. Hemen geri çekilmedi. Alnını yanağıma yaslayarak derin nefesler aldı. "Teşekkür ederim, Serdar. Ablamın iyileşeceğine inancım zerre kadar kalmamışken bu değişimi... Çok teşekkür ederim."

"Seni mutlu görebilmek için her şeyi yaparım, Zehram."

Zehra Balaban

Biliyorum. Söylemek istediğim buydu fakat yapamadım. Serdara değer veriyordum. Kısa sürede benim için yaptıklarına tüm kalbimle minnettardım. Minnettardım... Yine de ruhumun derinlerine işlenmiş olan korkudan kurtulamıyordum. Biz üç kız kardeştik. Başkalarına göre küçük sayılmaya bilirdik ama anne ve babamızı kaybettiğimizde buna hazır değildik. Hayatla tek başımıza mücadele etmemiz gerektiği zaman eline uzandığımız herkes bir şekilde canımızı yakmıştı. Üstelik ablamı benden alan adamla Serdar arasında inkar edilmesi imkansız benzerlikler vardı. Bu yüzden kendimi tamamen hissettiklerime bırakamıyordum.

Bakışlarım masanın köşesinde duran davetiyeye takılınca izin ister gibi bakışlarımı kucağında olduğum adama çevirdim. Serdar bu halime gülümsedikten sonra uzanıp davetiyeyi aldı. "Yarın akşam bir davete gitmem gerekiyor," dediği sırada siyah zarfı bana verdi. "Şirketle ismi anılan abim olsa da ben de ortağım ve böyle davetlere katılmam gerekiyor. Benimle gelmek ister misin?"

Aldığım teklif üzerine panikledim. Davetiyeyi yere düşürünce geri alabilmek için kalkmak istedim fakat Serdar izin vermedi. Belime sarılı haldeki kolunu sıkılaştırarak bakışlarımızın buluşmasını sağladı. "Serdar, ben..." Aklımdan geçenleri dile getiremeyişimi izlerken derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu. Söylememe gerek yoktu. Demek istediklerimi gözlerimden okuyabiliyordu.

Dudaklarını yanağıma bastırdıktan sonra "Sen benim sevgilimsin, Zehra," dedi. Her kelimeyi üzerine basarak vurgulaması yüzünden bakışlarımı kaçırdım. Kızdığı zamanlarda böyle konuştuğunu biliyordum. "Bu sıfatla benimle gelecek, yanımda olacaksın, tabii ki eğer istersen."

Serdarın bakışlarını boşluğa dikmesi üzerine yüzünü ellerimin arasına aldım. "Kızma bana." Hala öfkeli olduğunu görünce yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Bu konuda Akşını örnek almaya başlamıştım. Dayısının kendisine olan zaafını kullanmaktan çekinmeyen küçük kız gibi ben de Serdarın bana karşı duyduğu zaafı kullanıyordum. Başarılı olduğum anında yumuşayan bakışlarından belli oluyordu. "Elimde değil, Serdar. İkimiz o kadar farklıyız ki. Bir şirketin sahibinin yanında liseyi bile bitiremeyen cahilin teki. İnsanlara seninle ilgili dedikodu malzemesi vermek istemiyorum." Başımla odanın bir duvarını kaplayan kitaplığı işaret ettim. "Şuraya baksana. Çalışma odanın bir duvarı kitaplarla kaplı. Ben en son ne zaman elime kitap alıp okuduğumu hatırlamıyorum bile. Seni utandıracak şeyler söylemekten korkuyorum."

"Şansın varken okumuyorsan cahilsindir, Zehram. Sen bunca koşuşturmanın arasında nasıl zaman bulup okuyacaktın ki?" Akşına bıraktırmaya çalıştığı alışkanlığı edindiğimden ellerimi tuttu, parmaklarımın kenarlarını aşındırmayayım diye. "Senden utanmak mı? On dört yaşından beri hem kendisine hem de ablasına bakabilmek için çalışan birinden mi utanacağım? Boncuk'un kullandığı ilaçların fiyatlarını biliyorum. Liseyi bitirememiş olan sen, tüm ilaçları almış, bunun için bilmem kaç yerde çalışmışsın. Bunca şeyin arasında kitap okuyamadın diye mi beni utandıracaksın?" Bir kolu hala belime sarılıyken diğeriyle yüzümü tutup dudaklarımızı birleştirdi. Geri çekildikten sonra yanağıma kokumu içine çekerek bir öpücük bıraktı. "Kendine bunu yapma." Ardından beni tamamen göğsüne çekti.

Serdar Kılıçaslan

Kravatımı düzelterek otele girdim. Normalde eve gidip Zehrayı almam gerekiyordu fakat son toplantım bitmek bilmediğinden iki korumamı onu davetin yapılacağı mekana getirmeleri için eve göndermiştim. Zehra otele geldiği zaman beni aramış ve lobide bekleyeceğini söylemişti. Koşar adımlarla yanına ilerlerken bakışlarımın takıldığı manzarayla aniden durdum. Ayakta durmuş halde pencereden dışarıyı izleyen kadın nefesimi kesmişti.

Davete gideceğimiz konusunda anlaştıktan sonra kredi kartımı ona vermiş, alış verişe çıkıp ne isterse almasını söylemiştim. Elbette bunu kabul ettirmek zor olmuştu. Zehra sürekli bana yeterince yük olduğunu, fazlasına izin veremeyeceğini söyleyip durmuştu. İkna edene kadar canım çıkmıştı. Şimdiyse dil döktüğüm saatlere minnet duyuyordum. Üzerinde su yeşili ipek bir elbise vardı. Sağ omzu açıktı ve bacağının sol kısmında derin bir yırtmaç vardı. Parça sanki etrafına sarılmış ve karnının üzerindeki düğümle bağlanmıştı. Çok güzeldi. Zehranın her halini beğeniyordum ama şu anda gerçek anlamda nefesim kesilmişti.

Yakınlarındaki hareketsiz bedenin varlığını fark edince bakışlarını pencereden ayırdı. Beni gördüğü anda öyle güzel gülümsedi ki, bir kez daha dünyayı ayaklarının altına sermek istedim. Küçük adımlarla yanıma yaklaşıp çeneme, sakallarımın arasına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu. Uzaklaşmadan söylediği "Nefes al, Serdar," cümlesi son damlaydı. Kollarımı hızla beline sarıp bedenini kendime çektim. Çarpan vücutlarımız ikimizin de nefesimizi sesli şekilde vermemize neden olmasının ardından dudaklarımız buluştu. Ruhumu saran tutkunun esiri halde onu nefessiz kalana dek tükettim.

"Çok güzelsin."

Nefes nefese söylediklerime karşılık olarak yanakları kızaran Zehra "Pınar seçti," diye fısıldadı. Acaba bu halinin bana ne yaptığıyla ilgili herhangi bir fikri var mıydı?

"Ne giydiğinin önemi yok. Her halinle çok güzelsin, Zehram."

Yanaklarındaki pembeliğin arttığını fark edince gülümseyerek iki yanağından da öptüm. Ardından kolumu girmesi için uzattım. Böyle davetlerden her zaman nefret etmiştim fakat anlaşılan bu seferki istisna olacaktı. Sevgilim yanımda olduğu sürece her yerde mutlu olabilirdim.

✂️

"Abi, al şunları başımdan. Zehra kaç dakikadır yalnız. Yanına gitmem gerekiyor."

Çetin isyanıma gözlerini devirip başıyla gitmemi işaret etti. Onun kadar olmasa da insanlarla konuşmam gerektiğinden beni peşinden sürüklemişti. Fakat ben sevgilimden uzak kalmaya katlanamıyordum.

Hızlı adımlarla davetin olduğu salona ilerlerken otelin çıkışına doğru koşan kişiyle kaşlarım çatıldı. Turgut neden koşuyordu? Hemen sonrasında kollarındaki bedeni fark etmemle ben de koşmaya başladım. Kollarında bir kadını taşıyordu ve kadının üzerinde su yeşili elbise vardı. Turgut Zehrayı arabanın arka koltuğuna yatırdığı sırada kolunu tuttum.

"Ne oldu?"

On beş dakika önce...

Sıkıntıyla elindeki kadehle oynayan kadın önüne bırakılan bardakla bakışlarını yanına gelen Turguta çevirdi. "Alkol kullanmıyorsun sanırım," dedikten sonra şarap kadehini kadının elinden aldı. Zehra merakla yeni içeceğinden bir yudum aldı. Ağzına yayılan tat gülümsemesine neden olmuştu.

"Şimdiye kadar kullanmadım. Çarparsa diye riske giremedim."

"Çarpar ve Serdarı utandıracak bir şey yaparsın diye mi?"

Turgutun sorusuyla yüzünü buruşturan Zehra içeceğini yudumlamadan önce "Senden zerre kadar hoşlanmıyorum," dedi. Serdar da aklından geçenleri okuyabiliyordu ama yanındaki adam daha farklıydı. Yüzleşmekten kaçtığı her şeyi yüzüne söylemekten çekinmiyordu. Farkında olmasa da kendisi de aynısını yapıyordu. Bu şekilde konuştuğu tek kişi Turguttu.

"Ne yaptın da Serdar sana prensesmişsin gibi davranıyor, bilmiyorum ama benlik değil."

"Serdar varken başkasına ihtiyacım yok zaten."

Surat asarak söyledikleriyle Turgut gülmemek için yanağının iç kısmını ısırdı. Zehranın bazen çocuk gibi bazense seri katil gibi bakmasına, hareket etmesine, konuşmasına alışmış, hatta bu hallerinden keyif almaya başlamıştı. İtiraf etmesi gerekiyordu, Serdarın bu hali bazen midesini bulandırsa da memnundu. Yıllardır duygulardan uzak yaşaması, evle iş arasında hayatını devam ettirmesi canını sıkıyordu. Çünkü böyle yaşadıkça karanlığa daha çok gömülüyor, eline silahı her aldığında daha gaddar biri oluyordu. Aklından bunları geçirmesine rağmen "Serdardan başkası seni çekmez zaten," diyerek kadına takıldı. Zehra onu bir kaşık suda boğacakmış gibi bakıyordu.

Elindeki bardağı işaret ederek "Buna zehir katmadın, değil mi?" demesi üzerine Turgut başını sağa sola sallayarak yeni içecek almak için masadan uzaklaştı. Yine de eline geçen şansı değerlendirmiş, gitmeden önce sorusuna cevap vermişti.

"Zehir olan sensin, unuttun galiba."

Didişmelerine rağmen kendini gülümserken bulan Zehra içeceğinden son yudumlarını aldı. Geldiğinden beri garsonlar sürekli alkollü içecekler getirdiğinden ve o da içemediğinden fazlasıyla susamıştı. İtiraf etmek istemese de aslında Turgut imdadına yetişmişti. Bu sırada kulaklarına dolan "Serdarın yanında gelen şu meşhur güzel sizsiniz demek," cümlesiyle kaskatı kesildi. Adamın sesinde Zehrayı korkutan titreten bir şeyler vardı. Buz kesen elleriyle bardağı daha sıkı tuttu. Daha o başını kaldırıp karşısındaki kişiye bakamadan bileğini saran bir el tarafından geriye çekildi. Önünü kapatan koca beden sayesinde rahatlayarak başını karşısındaki adamın sırtına yasladı.

"Geri bas, Resul."

Resul. Bu ismi duymuştu. Yeşim Kılıçaslanın eşinin ismiydi. Onu öldüren eşinin ismiydi. Zehra titreyen elleriyle arkadan Turgutun ceketine tutundu. Ta ki Resul "Abinle doğru konuşman gerektiğini bir türlü öğrenemedin, küçük kardeşim," diyene kadar. Kardeşlerdi. Serdarın yakın koruması kardeşini öldüren adamın kardeşiydi. Korkuyla geri çekildiği sırada başını kaldırmış, Resul ile göz göze geldikten sadece birkaç saniye sonra ise bilincini kaybetmişti.

Zehranın elbisesine instagramdan bakabilirsiniz. ( @aytacwattpad )

Düşüncelerini yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 94.9K 88
"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin. Tozlanır diye diğerlerinin yanına koyam...
1.6M 81.9K 47
"Anlatayım mı sana? Anlayacak mısın anlatırsam?" Dedi bir anda ateş gibi bir sesle. Elleri kollarımı kavradı. "Neyi?" Dedim titrek bir nefesle. "Anl...
3.8M 149K 68
Başarısı, dimdik omuzları ile herkesi kendine hayran bırakan bir kadın, Işıl Sencer. Gizemli Cazibe Tüm gücüne rağmen geride duran ama güven veren a...
4.8K 355 13
Mara, günahkârlara bedel ödetmeye geldi aşka ihanet edenlerin hiçbirini affetmedi... -------- Geçmişi boğan zifiri karanlık geceyi yarıp gün yüzüne ç...