Bruno Mars - Locked Out Of Heaven
İyi okumalar...
Ardıç: Günaydın
Rüya: Günaydınnn
Ardıç: Sorun ne?
Rüya: Ne sorunu?
Ardıç: Gün sana aymış
Rüya: Aymasın mı?
Ardıç: Aysın tabii, aysın
Ardıç: Ama saat daha sabahın 7'si
Ardıç: Sana gün en erken sabah 9'da ayabiliyor
Rüya: Eskisi kadar uyku düşkünü değilim ya
Rüya: Kahretsin ki bir kere uyandım
Rüya: Bir daha uyumama da imkân yok çünkü dershaneye gidiyorum
Rüya: Bu yüzden iyi tarafından bakmaya çalışıyorum
Rüya: O zamanlar da gün ayıyor işte
Ardıç: Yolda mısın?
Rüya: Evet
Ardıç: Evden ne ara çıktın?
Ardıç: Göremedim seni
Rüya: Sen olduğun yerde devamlı beni mi gözetliyorsun?
(Görüldü.)
Ardıç yazıyor...
Rüya: Yok artık
Rüya: Ardıç?
Ardıç: Evden çıktığın saatlerde bakıyorum pencereden
Rüya: Peki bizim sabah karşılaşmalarımızın kaçı tesadüf kaçı planlanmış?
Ardıç: Planlanmış değildi hiçbiri
Ardıç: Ama tesadüf de değildi
Rüya: O nasıl oluyor peki?
Ardıç: Uykudan ayılamadığın zamanlar çok savunmasızsın
Ardıç: Biriyle konuşmadan ayılamayacağını da biliyorum
Ardıç: O yüzden benimle konuşup ayıl diye iniyorum aşağı
Rüya: Sabahları karşılaştığımız zamanların hiçbirinde iki kelimeden fazla konuşmadın ama
Rüya: Günaydın, görüşürüz
Rüya: Bu kadar
Rüya: Pardon, üç kelime
Rüya: Günaydın, Rüya da diyorsun ara sıra
Ardıç: Günaydın demem yeterli oluyor
Ardıç: Sonrasında sen kendi kendine konu açıyorsun zaten
Rüya: Sen bana geveze mi diyorsun?
Ardıç: Evet, çok konuşuyorsun
Rüya: Yuh ya, yuh
Rüya: İnsan bunu düşmanına demez
Ardıç: Bir saniye
Ardıç: Çok konuşman kötü bir şey mi?
Rüya: Nasıl ya?
Rüya: Bana resmen geveze olduğumu söyledin
Rüya: Nasıl iyi bir şey olsun bu?
Ardıç: Kötü bir şey olduğunu düşünerek söylememiştim
Ardıç: Sende güzel duruyor
Ardıç: Babaannem senin için bıcır bıcır konuşuyor derdi
Ardıç: Öyle bir şey sanırım
Rüya: Alihan da bana bıcırık diyor
Rüya: Öyle bir hava mı veriyorum cidden?
Ardıç: Yetmedi mi Alihan?
Ardıç: Teslim oldum işte sana
Ardıç: Niye hâlâ beni kudurtmaya çalışıyorsun?
Rüya: Ayy
Rüya: Cidden öyle bir amacım yoktu
Rüya: Alihan zaten bana o gözle bakacak biri olsa seni kudurtayım derken o çocuğa umut vermezdim
Ardıç: Nereden biliyorsun sana o gözle bakacak biri olmadığını?
Rüya: Her şeyden haberi vardı
Rüya: Amacımın ne olduğunu biliyordu
Rüya: Epey yardım etti, sağ olsun
Ardıç: Demek her şeyden haberi vardı
Ardıç: O danslar sırasında sana yapışmaları da beni sinirlendirmek için miydi?
Rüya: Arkadaşça bir danstı aslında
Rüya: Ortada yanlış anlaşılacak bir şey de yoktu
Rüya: Seni tahmin ettiğimizden daha fazla kudurtmuş olmak bizim suçumuz değil
Ardıç: O Alihan'a söyle bir daha gözüme gözükmesin
Rüya: Yapma ya
Rüya: Zaten korkuyor senden
Rüya: Cidden aşırı tatlı bir çocuk
Rüya: Çok seviyorum onu
Ardıç: Ya sabır
Rüya: Allah Allah
Rüya: Asıl bana sabır ya
Rüya: Asıl bana sabır
Ardıç: Ne yaptım da sabır dileniyorsun?
Rüya: Ne yaptın, öyle mi?
Ardıç: Evet, ne yaptım?
Rüya: Göstereyim sana ne yaptığını
Rüya: Dün gece seni stalkladım, ismini arattım internette
Rüya: *fotoğraf*
Rüya: Kim bu kızlar?
Ardıç: Tanımıyorum
Rüya: Tanımıyorsan niye fotoğraf çektiriyorsun?
Rüya: Bir de üstsüzsün o fotoğrafta
Ardıç: Maç yeni bitmişti, ondan
Rüya: Ha yani fotoğrafın çekildiği anı çok iyi hatırlıyorsun
Ardıç: Hayır ama eldivenlerim elimde
Rüya: O zaman 'maç yeni bitmiştir' diyeceksin
Rüya: Maç yeni bitmişti dediğin zaman fotoğrafın çekildiği anı net hatırladığını anlıyorum
Ardıç: Maçın yeni bitmiş olduğundan eminim
Ardıç: Fotoğrafın çekildiği anı hatırlamıyorum
Ardıç: Maçlardan sonra çok fazla fotoğraf çekilmek isteyen oluyor
Rüya: Yani bu kızlar hayranların, öyle mi?
Rüya: Öyledir tabii
Rüya: Ne güzel hayranların varmış senin
Rüya: Hepsinin de boks izleme sebebi senmişsin
Ardıç: Şu an söylediğim her şey aleyhime kullanılacak, değil mi?
Rüya: Evet
Ardıç: Konunun bana nasıl döndüğünü anlayamadım
Rüya: Şu an bunu anlamaktan daha önemli bir şey var
Rüya: O da sana yönelttiğim suçlamaları düşürmen
Ardıç: Neyle suçlanıyorum?
Rüya: 2 kızla fotoğraf çekilmekten
Rüya: Pardon, 3
Rüya: Araştırdıkça ortaya daha fazla şey çıkıyor
Rüya: Çok fazla kız hayranın var
Rüya: Hepsi de maçtan sonra yakalamış seni, maşallah
Rüya: Üstsüz, hafiften terli falan
Rüya: Vücudun parlıyor
Rüya: Neden maç esnasında tişört giymiyorsunuz?
Ardıç: Profesyonel olduğumuz için
Rüya: Ama neden?
Rüya: Yazık değil mi size?
Rüya: Maçın yapıldığı salonda klima falan oluyor
Rüya: Esiyor o kadar
Rüya: Üşüyorsunuzdur
Ardıç: Maç yapacağımız için üşümüyoruz
Rüya: İlla ki onu yaparken de üşüyen biri olur
Rüya: Bence tişört giymelisiniz
Rüya: Üstsüz bir şekilde dövüşmeye zorlanmanız çok zalimce
Rüya: Kadın boksörlerin maç sırasında giydiği gibi bir şeyler giyin siz de
Rüya: Ben yine konuyu kendi kendime dağıttım ya
Rüya: Söyle bakalım
Ardıç: Neyi?
Rüya: Duymak istediklerimi
Ardıç: Tamam, ne duymak istiyorsun?
Rüya: Onu da sen bul
Rüya: Her şeyi ben mi söyleyeceğim sana?
Ardıç: Akıl okumak gibi bir gücüm yok
Ardıç: O yüzden duymak istediğini söylemişim varsay
Rüya: Böyle de bir anlamı olmaz
Ardıç: Duymak istediklerini tahmin etmek için konuşmayı baştan okuyabilir miyim?
Ardıç: Konuyu çok dağıttın çünkü
Rüya: Olur, 5 dakikan var
Ardıç: Tamamdır, okuyup geliyorum
Ardıç, hızlıca konuşmadan çıkarak aşağılara doğru indi ve bu yaptığının yüzüne defalarca vurulacağının bilincinde olarak Egemen'in isminin üzerine tıkladı. Şu an başka çaresi yoktu.
Ardıç: *fotoğraf*
Ardıç: *fotoğraf*
Egemen çevrimiçi
Ardıç: Burada Rüya ne söylememi istiyor?
Egemen: Okuyup geliyorum hemen
Ardıç: Çabuk, 5 dakikam var
Egemen: Okudum, okudum
Egemen: Öncelikle, SİZİ YERİM
Egemen: Ve büyük geçmiş olsun
Egemen: Felaket trip yiyeceksin
Ardıç: Zırvalama da söyle, sürem az
Egemen: Miyav
Ardıç: Ne diyorsun?
Egemen: Ay pardon, Rüya seni miyavlatınca bu söylediğimi anlarsın sanmıştım
Ardıç: Sabrımı zorluyorsun
Egemen: Tahminimce burada onun için en güzel kızın sen olduğunu duymak istiyor
Ardıç: Tamam, eyvallah
Tekrardan Rüya ile olan konuşmalarına girdiğinde 5 dakikalık süresinin çoğunun durduğunu fark etmişti. Dışarıya rahatlarcasına bir nefes verip yazmaya başladı.
Ardıç: En güzel hayranım sensin
Rüya: Ha yani bu kızların güzel olduğunu kabul ediyorsun?
Ardıç, ekrana şok içerisinde baktı.
"Ulan Egemen..." diye homurdandı kendine geldiğinde. "Senden akıl isteyen aklıma sıçayım ben."
Bir elinde telefonu, ekrana şaşkın bakışlar atarken diğer elini ensesine götürmüş ve hafifçe kaşımıştı. Ciddi anlamda Rüya'nın ondan ne duymak istediğini bile bilmiyordu. Attığı fotoğrafı görmüştü, kimseyi güzel bulduğu falan da yoktu. Bu işlerden zerre kadar anlamıyordu. Hayatına Rüya'dan başka hiçbir kız girmemişti. Kimseye ona hissettiklerini hissedemeyeceğini bildiği için ona yaklaşan kızları da en başında geri çevirmişti.
Belki denese kendini kandırmayı başarabilirdi ama bunun düşüncesi bile Ardıç için mide bulandırıcıydı. Rüya'dan başkasına içi gitmemişti hiç. Ardıç'ın kaşları yavaşça çatıldı. Sanırım genç kızın duymak istedikleri de bunlardı.
Sonunda onu anladığını umarak yazmaya başladı.
Ardıç: Benim için güzel olan tek şey sensin
Rüya: Ben şey miyim?
Ardıç: Kıvrandırdın beni burada
Ardıç: Daha ne istiyorsun benden?
Ardıç: Ne istediğini söyle, sen de kurtul ben de kurtulayım
Rüya: Benden kurtulmak mı istiyorsun?
Ardıç: Hayır
Ardıç: Başka bir şey söylemeyeceğim
Ardıç: Hep farklı yerlere çekiyorsun
Rüya: Yaa tamam, kıyamam
Rüya: Eğleniyorum senle
Rüya: Egemen'e bile yazmışsın
Ardıç: Hemen öttü mü sana?
Rüya: Tabii ki
Rüya: Biz birbirimizden hiçbir şeyi saklamayız
Rüya: Özellikle şu kardeş mevzularından sonra dikkat etmeye başladık
Rüya: Ben Çınar'la kardeş olduğunu biliyordum
Rüya: O da Gaye'nin Çınar'la kardeş olduğunu biliyormuş
Rüya: Bildiklerimizi birbirimizle paylaşmış olsak beynimizin yanmasına gerek kalmayacakmış
Rüya: Ki Egemen'in normalde ağzında bakla ıslanmaz ama söz konusu sevgilisinin sırrı olunca tutası gelmiş
Ardıç: Deme onu
Rüya: Neyi?
Rüya: Ay doğru, senin abi damarın var değil mi?
Rüya: Kardeşinin sevgilisi var
Rüya: Hem de benim kuzenim
Rüya: Yazık, yabancı olsa döverdin belki ama Egemen'i dövemiyorsun
Ardıç: Acar sevgili yapınca göreceğim ben seni
Rüya: Benim kardeşim daha 15 yaşında
Rüya: Yapmasın sevgili o, hiç gerek yok
Rüya: Ben kıskanç bir ablayım hem
Rüya: Çok pis görümce olur benden
Rüya: Kıza yazık etmesin
Ardıç: O çağlara giriyor yavaş yavaş
Rüya: Öyle mi?
Rüya: Sen de o çağlardan geçmiş biri olarak anlatsana
Rüya: Ne oluyor o çağlarda tam olarak?
Rüya: Seninkinde ne olmuştu mesela?
Ardıç: Sen bugün tersinden mi kalktın?
Ardıç: Her söylediğimi bana karşı kullanıyorsun
Rüya: Kullanmıyorum ya
Rüya: Fazlasıyla kapalı kutu olduğun için öğrenmeye çalışıyorum
Ardıç: Benimkinde bir şey olmamıştı
Rüya: O niye?
Ardıç: Öyle işte
Rüya: Şanslısın, konuyu daha fazla irdeleyemeyeceğim
Rüya: Çünkü ineceğim durağa geldim
Ardıç: Tamamdır, iyi dersler
Ardıç: Ben de antrenmana geçeceğim zaten
Rüya: O zaman ikimize de kolay gelsin
Rüya: Görüşürüüz ❤
Ardıç: Görüşürüz
Ardıç, konuşmadan çıkacağı sırada gözleri kızın attığı kalpli mesaja kaydığında gülümsemişti. Sonrasında bakışları hemen altındaki kendi mesajına kaydı ve içten içe kendine sövdü. Belki de o da Rüya'ya kalp atmalıydı. Evet, neden bunu yapmayacaktı ki?
Emojiler kısmına girip kıstığı gözleriyle kalp aramaya başladı. Son kullanılanlarında kalp yoktu. Herhalde insanlarla mesajlaşmaya başladığı zamandan bu yana kimseye kalp atmamıştı. Bu yüzden kalpleri bulana kadar canı çıkmıştı. Bulduğu çeşit çeşit kalplere bakarken şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Hangi birini atacaktı ki?
Bakışları tekrardan Rüya'nın attığı mesaja dönerken onun attığı kalbin aynısını atmaya karar verdi.
Ardıç: ❤
İki mesajı arasında üç dakikalık bir zaman farkı vardı. Rüya'ya kalp atmaya karar vermesi, kalpleri araması ve atacağı kalbi bulması uzun sürmüştü. Ardıç, alt alta gelmiş iki mesajına bakarken yüzünü buruşturdu. Çok aptalca görünüyordu. Belki hemen bu kalbi atmış olsa bu kadar aptal görünmezdi ama aradan çok zaman geçmişti.
Attığı mesajı silip telefonu cebine koydu. Henüz bir adım atabilmişti ki telefonu yeniden titremişti. Ardıç, kaşlarını çatarak telefonu cebinden çıkarırken Rüya'dan bir mesaj geldiğini görmüştü. Muhtemelen neyi sildiğini sormuştu. Bunu düşünerek mesajlarına girdiğinde okuduğu mesajla fazlasıyla yanıldığını anlamıştı. Sırıtarak Rüya'nın yazdıklarına baktı.
Rüya: Attığın kalbi silebilirsin ama kalbinden silemezsin, delikanlı
Rüya: Hadi eyvallah
***
Rüya, yorgunluktan canı çıkmış bir şekilde eşyalarını toparlarken sınıfın duvarındaki saate bakmıştı. Mezunların dersi bitmişti, onlardan 1 saat sonra lise öğrencileri gelecekti. Normalde Gaye ve Sıla'yı görmek için kalmak istemişti ancak buna hiç hali yoktu. Gece pek de iyi uyuyamamıştı ve sabah erken saatte kalktığı için şu an bir ölüden farksızdı.
Sınıftan çıkıp dershanenin merdivenlerini hızlıca inerken bir yandan da Ardıç'ın cevapsız çağrısına dönüyordu. O dersteyken aradığı için haliyle açamamıştı. Ardıç'ı arayıp telefonu kulağına yasladı. Birkaç çalışın ardından telefon açılmıştı.
"Bitti mi dersin?" diyen Ardıç'a yorgun bir mırıltıyla cevap vermişti. Öyle yorgundu ki önündeki ilk duvara yaslanıp gözlerini kapatası vardı. Ama rahat mı rahat yatağına erkenden ulaşabilmek için bu dürtüsüne karşı koyuyordu. "Sen hâlâ antrenman mı yapıyorsun?"
"Antrenmanı bitirdim, Çınar'ın odası için seçtiği eşyaları kuruyordum."
"Onlar kurmuyorlar mı?"
"Dolabı ve kitaplığı kurdular zaten. Masayı ben hallederim diye düşündüm."
Rüya, Ardıç'ı üstsüz bir şekilde, bir elinde tornavidayla eşya kurarken hayal etmeye başladığında uykusu çoktan kaçmıştı. Yanakları ısınırken sertçe yutkunup kafasını iki yana salladı. "Yardım etmeye geleyim mi?" diye sordu.
Lütfen geleyim, lütfen geleyim.
"Senin yapacağın bir şey yok," diyen Ardıç'la genç kızın omuzları çökmüştü. "Ama yine de gel," diye eklediğinde sokağın ortasında zıplamamak için kendisini zor tuttu.
"Tamam o zaman, ben şeye geleyim."
"Neye? İzlemeye mi?" diye sordu Ardıç imalı bir şekilde. Rüya, bir an için Ardıç'ın aklından geçenleri duyduğundan şüphelenmişse de bunun imkânı yoktu. Baştan aşağı kızardığını görmediği için kendisini şanslı hissederek "Ne alakası var?" diye çemkirdi. "Ben bir şeylerin kurulmasını izlemeyi çok severim. Babam odamdaki rafları duvara monte ederken yanında durup matkabı uzatmıştım mesela."
"Ben de izlemeye geleceğini söylerken bundan bahsetmiştim zaten. Sen ne anladın ki?" Rüya, mümkünmüş gibi yerin dibine daha çok geçerken "Bir şey anlamadım," dedi telaşla.
"Hmm," diyen mırıltısını duyduğunda genç kızın karnında bir şeyler tepişmeye başladı. Ona zerre kadar inanmamıştı ve Rüya, niyetini açıkça belli ettiği için fazlasıyla utanıyordu. Ama elinde değildi. Tornavidayla uğraşırken gerilen kol kaslarını ve kollarında beliren damarları düşünmeden edememişti.
Yine aklı dağılırken "Kapatıyorum ben," diye homurdandı. "Oraya geldiğimde görüşürüz."
"Görüşeceğiz," diyerek genç kızın kalbini yeniden yerinden hoplatmıştı. Rüya, telefonu kapatana kadar iç geçirmemeyi başardı. Telefonu kapattıktan sonra da iç geçiremedi çünkü karşısında gördüğü tanıdık yüz bir anda tüm keyfini kaçırmıştı.
Efe Gümüş.
"Rüya?" dedi Efe sırıtarak. Rüya, dışarıya bezgince bir nefes verip "Seninle hiç uğraşamam," demiş ve yanından geçip gitmeye çalışmıştı. Efe'nin dirseğini sıkıca saran parmakları buna engel olurken Rüya, ters bir şekilde Efe'ye baktı. "Çek şu parmaklarını."
Efe, onu dinleyerek elini kızın dirseğinden çekti ve suratına dikkatle baktı. Ve sonra, bir anda "Seni aklımdan çıkaramıyorum," demişti.
Rüya'nın kaşları çatılırken Efe, sözlerine devam etti. "Bakma bana öyle. Kendimi bu genç yaşımda birine kaptıracağımı ben de bilmiyordum ama olan oldu. Seni aklımdan çıkarmayı da çok denedim üstelik. Hiçbir beden işe yaramadı."
Beden... Oynadığı kalpleri bedenlerinden ibaret görmek, aklında başkası varken başka kızlarla olmakta hiçbir sorun görmemek tam da Efe'ye yakışacak bir hareketti. Ancak Rüya, bunları dile getirmeyi reddetti. Zaten ne söylese fayda etmezdi. Onun kirli zihni çoktan istediği insanı elde edebileceğini düşünüyordu.
"Ee, ne yapayım yani?" dedi umursamazca. Karşısındaki kişi Efe olmasaydı tavrı çok daha kibar olurdu. Erkeklerden ilgi gördüğü olmuştu ve onların kalplerini kırmamak adına özenli de davranırdı. Ancak Efe... Daha kendisinin bile saygı göstermediği sözde hislerine saygı görmeyi dahi hak etmiyordu.
"Bana bir şans ver, Rüya."
"Hayır."
"Neden?"
"Sevgilim var. Gerçi sevgilim olmasa da bir şey değişmezdi, cevabım yine aynı olurdu."
Efe, bakışlarını uzağa dikip hafifçe gülümsediğinde Rüya, konuşmanın burada sona erdiğini düşünerek yeniden onun yanından geçmeye çalıştı. Bu sefer onu durduran dirseğine sarılan parmaklar değil, kulaklarına ulaşan sözlerdi.
"Sevgilinin iyiliği için de bir şans vermez misin?"
Genç kızın adımları dururken omzunun üzerinden, şaşkınca Efe'ye baktı. Efe, Rüya'nın dikkatini çektiğini fark ederek yeniden ona doğru yürüdü ve adımlarını önünde durdurdu. "Yakında Ardıç'la maçımız var, biliyorsun. O maç Ardıç'ın kariyerinin bitişi olabilir." Sahte bir üzüntüyle yüzü şekillenirken Rüya, yumruklarını sıkmıştı. "Tabii bana ufacık, minicik bir şans vermezsen."
"Siktir git."
Efe, Rüya'ya doğru eğilip konuştu. "Benim de istediğim o. Sende bu kadar ilgimi çeken şeyin ne olduğunu merak ediyorum. Belki seninle vakit geçirebilirsem sonunda o özelliğini keşfedebilirim."
"Hiçbir şeyi keşfedemezsin, aptal herif."
"Öyle mi diyorsun?" Genç adam doğruldu. "Tüh," dedi sahte bir şekilde. "Ardıç'a yazık olacak."
"Beni aklından atma çabalarının nasıl sonuç vermediğini söylüyorsun ya hani, fazlasıyla yanılıyorsun. Çünkü beni gayet de aklından çıkarmışsın." Rüya, Efe'nin dikkatli bakışlarını üzerinde hissederken hafifçe gülümsedi. "Daha doğrusu elimde önemli belgelerin fotoğrafları olduğunu..."
Efe'nin suratı bozulduğunda Rüya, büyük bir keyifle sözlerine devam etti. "O belgeleri çoktan yaymamışsam bunun tek sebebi beni Ardıç'ın kariyerini bitirmekle tehdit etmiş olman. Ama olur da o maçta Ardıç'ın başına en ufak bir şey gelirse... Hakemi veya başkalarını satın alırsan ve Ardıç sana bu sebepten yenilirse hiç çekinmem, o belgeleri gerekli kurumlara iletirim. Ardıç'a zarar verme düşüncesini aklından bile geçiremeden kendi zorlama kariyerinin de bittiğini görürsün. Anladın mı beni?"
Tepki dahi verememişti. Herhalde Rüya'nın korkup ona bir şans verme teklifine atlayacağını düşünmüştü ancak Rüya, bunu asla yapamazdı. Ardıç'ın arkasından iş çeviremezdi. Onun iyiliği için dahi olsa Rüya'nın bu hareketi Ardıç'ı daha çok yaralardı. Ve onu yaralamanın düşüncesi dahi Rüya'yı kahrediyordu.
"Anladığını umuyorum." Omzundaki çanta askısını düzeltip yapmacık bir şekilde gülümsedi. Ardından bir şey söylemeden Efe'nin yanından geçmişti.
Az önce yaşadıkları konuşmayı Ardıç'a elbette anlatacaktı ancak şimdi, maçın tam da öncesi hiç iyi bir zaman dilimi değildi. Efe'nin Rüya'yı böyle sıkıştırdığını, ona söylediği sözleri bilse ringde kendisine hâkim olamayabilirdi. Rüya, bunun adaletli bir maç olmasını istiyordu. Ardıç'ın zaten hâlihazırda Efe'ye karşı olumsuz hisleri vardı ve bunları daha da körüklemenin bir anlamı yoktu. Maç sonrasında her şeyi anlatırdı.
Genç kız, içine derin bir nefes çekip düşüncelerini dağıtmaya çalıştı.
Bu maç geçip gittiğinde her şey yoluna girecekti.
İyi akşamlar, ağaççıklarım. ♥