NAKAVT

By Fesatrice

1.7M 157K 201K

*Eski adı: Oyunbozan 2* Ardıç: Bana birini ayarlamaya çalışma artık Ardıç: Beni kimseyle yakıştırma Ardıç: Be... More

1- Oyuncu ve Oyunbozan
2- Hayatının Aşkı
3- İlişki Korkusu
4- Ardıç'ın Kriterleri
5- Ardıç Çok Sevmeli
6- Yedek Anahtar
7- Kahvaltı
8- Evlilik Düşünmüyorum
9- Aşk Yok
10- Sabah Koşusu
11- Tuhaf Ziyaret
12- Numara
13- Aşk, Nefretle Başlamaz
14- Nasıl Birisin?
15- Beş Dakika
16- Kendine Ayarla
17- Kavga
18- Sınırlar ve Engeller
19- Sana Bağlıyım
20- Siyah Mont
21- Melek Gibi
22- Sevgili Olmalıydınız
23- Dilek Hakkı
24- Taklit
25- Rüya'nın İstekleri
26- Karşılaşma
27- Ardıç'ın Kırık Ruhu
28- Kırık Ruhumu İyileştiren
29- Sana Âşığım, Aptal Kız
30- Kulak Misafiri
31- Maç Günü
32- Yasak Bir An
33- Yaşananlar Hakkında
34- Gece Ziyareti
35- Yol Arkadaşı
36- Nefes Al, Rüya
37- Bu Kadar Yaklaştın
38- Şüphe
39- Rüya Yüksel
40- Aklımı Karıştırıyorsun
41- Şimdi Ödeştik
42- Bana Güvenmiyorsun
43- Yanılgı
44- İlk Çatırdamalar
45- Ardıç'ın Kıskançlığı
46- En Sonunda Beni Çıldırttın
47- Mercan
48- İşini Zorlaştırıyorum
49- Rüya'nın Oyunu
50- Gerçekler
51- Satılık Çocuk
52- Efe Gümüş
53- Beni Öpme
54- Üç Kardeş, Üç Farklı Soyadı
56- Arkadaşlığımızı Bozmak İstiyorum
57- Her Yerini Öpmüyorsam
58- Beni Sevmediğini Söyle
59- Yüzleşme
60- Şimdi Ağla, Ardıç
61- Teslim Oluyorum
62- Evine Hoş Geldin
63- Kalp Meselesi
64- Sadece Sana
65- Durmamı Söyle
66- İlk Yumruk, Tek Yumruk
67- Aramızda Sır Olmamalı
68- Babasının Oğlu
69- Öldür Kendini
70- Ayrılalım
71- Damat Adayları
72- Çınar Yüksel
73- Zaman, Tüm Yaraların İlacı
74- Büyük Gün, Büyük Sorun
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4
Özel Bölüm 5 / Part-1
Özel Bölüm 5 / Part-2

55- Bana Razı Olma

19.2K 2K 2.3K
By Fesatrice

Selena Gomez - Slow Down

İyi okumalar...

"Harbiden paylaşmış, hay ben böyle işin..." Acar, homurdanarak ablasının fotoğrafını beğenenlere bakmaya başladı. O fotoğrafları çekmekle hata yapmıştı ancak ısrarcı ablasının dilinden kurtulmanın başka yolu da yoktu. Beğenen kızları hızlıca geçerken gözüne bir erkek ismi çarptığında kaşları yavaşça çatıldı. "Efe Gümüş?"

Kullanıcı adının üzerine tıklayıp baktığında bunun gerçekten de boksör olan Efe Gümüş olduğunu fark etmesiyle şaşkınlığı daha da çok artmıştı. Bu torpilli yavşak ablasını nereden tanıyordu?

"Acar, kapıya bakar mısın?"

"Tamam babaanne!" Acar, oturduğu yerden hızlıca kalkıp telefonunu sinirle giydiği kazağın ön cebine sıkıştırdı ve kapıya doğru ilerledi. Kapı kolunu kavrayıp aşağıya indirdiğinde karşısında Doğa'yı görmesiyle öylece kalakalmıştı.

Doğa, açık kahverengi gözlerini Acar'ın gözlerine diktiğinde Acar, yavaşça yutkunup bir tepki vermeye çalıştı ancak susup kalmıştı. Yaptığı hayvanlıktan sonra ilk kez karşı karşıya geliyorlardı. Okulda onu görse de yanında devamlı kız arkadaşları oluyordu ve Acar yalnız kalamadıkları sürece konuyu açamıyordu. En sonunda Doğa'nın ipeksi sesini duyduğunda düşüncelerinden sıyrıldı. "İçeriye girebilir miyim?"

"Tabii," dedikten sonra kapıyı tamamen açıp kenara çekildi. "Egemen yok mu?"

Doğa, ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdikten sonra kafasındaki bereyi eline almış, elini gece karası saçlarına daldırmıştı. "Marketten bir şeyler alıp gelecekti. Hava çok soğuk olunca bekleyemedim onu."

Kızarmış yanakları ve burnu ne kadar üşüdüğünü kanıtlarcasına beyaz tenini kaplamıştı. Acar, dışarıdan gelen soğuk daha fazla evin içine girmesin diye evin kapısını kapattı ve bakışlarını Doğa'ya çevirdi.

Beraber içeriye girdiklerinde Acar, Ezgi'yi koltuğun üzerinde uyuyakalmış bir biçimde bulmuştu. Babaannesi de oturma odasında onlara katıldığında Doğa'ya hoş geldin demişti. Bakışlarını uyuyan torununa çevirdi. "Uyandırıp yatağına mı götürsek, ne yapsak?"

"Uyandırırsak hayatta geri uyumaz," diye mırıldandı Acar. Kardeşine doğru eğilip hafif bedenini kolaylıkla kucağına aldı ve babaannesine baktı. "Ben onu yatırıp geliyorum."

Babaannesini ve Doğa'yı oturma odasında yalnız bırakıp kucağında Ezgi ile koridora çıktığında uyuduğu için üşüyen kardeşi iyice ona sokulmuştu. Acar, gülümseyerek kardeşinin yüzüne baktıktan sonra koridordaki ilk kapıyı dirseğiyle açtı ve içeriye girdi. Oda karanlık olsa da sık sık babaannesinde kaldığı için neyin nerede olduğunu ezbere biliyordu.

İki büyük adımda yatağa ulaştığında Ezgi'yi özenle yatırdı. Kenarda duran yorganı üzerine örterek yanlardan sıkıştırdı ve eğilip kardeşinin yüzünü kaplayan saçlarını oradan çekti. Ezgi, uykuyla mırıldanıp iyice yorganın içine gömülürken Acar, sessizce odadan çıkmış ve kapıyı arkasından kapatmıştı.

Koridorda Doğa ile karşılaştığında ikisinin de adımları durmuştu. Aralarındaki gerginlik hissedilmeyecek gibi değildi. Doğa, Acar'ın yanında eskisi gibi rahat davranmıyordu. Ona olan kırgınlığını Acar görüyordu. Ve bu konuda hiçbir şey yapamamak içine dokunuyordu.

Doğa, çok da samimi olmayan bir şekilde Acar'a gülümsedikten sonra koridorun sonundaki odaya girdiğinde Acar, onun üzerini değiştireceğini anlamıştı. Birkaç saniye için olduğu yerde durdu. Artık bu konuyu konuşmak zorundalardı.

Verdiği ani kararla Doğa'nın girdiği odanın önünde adımlarını durdurdu ve kapıya alacaklı gibi vurmaya başladı. Doğa, çatık kaşlarıyla kapıyı açtığında Acar'a şaşkınca bakıyordu. "Acar?"

"Konuşmamız lazım," dedikten sonra kapıyı ittirip içeriye tamamen girdi ve arkasından kapatıp elini kapının üzerinden çekmeden söze girdi. "Bana kırgın olduğunu biliyorum."

"Acar, sana kırgın değilim. O gün gereksiz alınganlık etmiştim ve-..."

"Ama soğuksun," diyerek sözlerini yarıda kestiğinde Doğa'dan herhangi bir itiraz cümlesi yükselmemişti.

"Senin her zaman söylediğin şey," diye mırıldandı Doğa ağzının içinde. "O gün ben biraz fazla hassastım."

"Ve ben de o gün fazla kabaydım. İzin ver, özrümü dileyeyim. Bu saçma gerginliğe daha fazla katlanamıyorum."

Doğa, ellerini arkasında birleştirerek gözlerini Acar'ın yüzünde gezdirirken Acar, parmaklarını dalgalı saçlarına daldırdı ve "Özür dilerim," dedi. "Sana hep en sevdiğim kuzenim olmadığını söyler dururum. Çünkü gerçekten de en sevdiğim kuzenim değilsin. Ama bu senin teyzemle eniştemin çocuğu olduğunu değiştirmez."

Doğa'nın belirsiz bakışlarını yüzünde hisseden Acar, nihayet en büyük korkusuyla yüzleşmiş ve o gözlere bakmıştı. Henüz kaybolmaya başlamadan aklındakileri dile dökmeye başladı. "Sen en az Egemen kadar onların çocuğusun. Ama benim için sen... Sen benim..." Yutkundu, söyleyeceklerini toparlamaya çalıştı ve en sonunda "En yakın arkadaşımsın," diye mırıldandı.

Söyledikleri doğruydu. Doğa hayatlarına girdiğinde ikisi de 4 yaşındaydı ve her şeyi beraber deneyimlemişlerdi. Acar, onu dışarıdan gelen biri olarak görmüyordu ama akraba da değillerdi işte. Bir yanı aralarında hiçbir kan bağı olmadığını devamlı vurgulayıp duruyordu. Doğa, hiçbir zaman onun kuzeni olmamıştı. Küçüklüğünden beri en yakın arkadaşıydı.

"Çocukluk arkadaşımı sinir bozucu kuzenlerimle aynı kefeye koyamam elbette, değil mi?" Acar, hafifçe gülümseyerek kendi kafasını dağıtmaya çalıştığında Doğa'nın da gülümsediğini görmüştü. "Özür dilerim," dedi tekrardan. "Seni kırmak istememiştim. Çok üzgünüm, Doğa."

"Gerçekten de bunları duymaya ihtiyacım varmış," dedi Doğa hafiften titreyen sesiyle. Başını kaldırıp Acar'a baktığında açık kahve gözleri yaşlarla doluydu. Acar, telaşla sordu. "Ben yanlış bir şey mi söyledim?"

"Hayır, böyle olmak canımı çok sıkıyordu." Doğa, eliyle yaşaran gözlerini sertçe silip burnunu çekti. "Sen de benim en yakın arkadaşımsın, Acar. Kendimi bildim bileli her şeyimi seninle paylaşıyorum. Sen öylece dururken yanına gelip konuşacak cesareti bulamamak çok kötüydü. Sinirlerim bozuldu."

Doğa, ağlıyor olmasının saçmalığına gülerek gözlerini silmeye devam ettiğinde Acar, içine derin bir nefes çekerek ona doğru bir adım atmıştı. Elini Doğa'nın başının üzerine koyduğunda Doğa, kafasını epey bir kaldırıp Acar'ın yüzüne bakmaya çalışmıştı.

"Barıştık mı şimdi?" dedikten sonra genç kızın siyah saçlarını karıştırmaya başladı. Doğa, Acar'ın kafasını kaplayan elinden kurtulmak için geriye doğru bir adım attığında dizleri arkasındaki yatağa çarpmıştı. Arkaya doğru düşerken Acar, hızlı bir refleksle Doğa'nın belini kavrayıp onu kendisine doğru çekti ve genç kızın burnu Acar'ın göğsüne çarptı.

Acar'ın kalbi hızla atmaya başlarken geri çekilmesi gerektiğini biliyordu. Zaten en başında neden onu tutmuştu ki? Kız yatağa düşecekti, bir yeri incinmezdi. Ama anlık bir tepkiydi ve kendisine engel olamamıştı.

Doğa, havada kalan ellerini nereye koyacağını bilemeyen bir tavırla etrafına bakınırken kulakları da çınlamaya başlamıştı. Ne yapması gerektiğini bir türlü anlamıyordu. Acar, boğazını temizleyip Doğa'nın belini sıkıca saran kolunu çekene kadar da yapması gereken ilk şeyin fark etmeden tuttuğu nefesini dışarıya vermek olduğunu anlamamıştı.

Acar, gözlerini kaçırarak geriye doğru birkaç adım attı. O sırada evin kapısı çalmıştı. Doğa "Abi!" dedi büyük bir sevinçle. "Abim geldi."

Ve sanki peşinden kovalayan biri varmışçasına bir hızla tuhaf şeylerin yaşandığı o odadan çıktı.

***

"Konuştuğum adam Efe'nin eldivenlerinin içine bir şey koydurduğundan emindi. Bu yüzden eğer bir şey bulamazsak maçta kendine çok dikkat etmen gerekiyor."

Uzer, konuştuktan sonra söyledikleri için Ardıç'tan herhangi bir tepki bekledi ancak Ardıç, gözlerini diktiği noktadan ayırmadan "Tamam," demekten öteye gitmemişti. Uzer, omzunun üzerinden genç adamın baktığı noktaya göz attığında Arya'nın yeğeni Rüya'nın gülümseyerek bir erkekle konuştuğunu görmüştü.

Sırıtarak Ardıç'a döndü. "Kabahat bende, gelip bu konularla kafanı şişiriyorum. Sen sevgilinin yanına geç."

Nihayet Ardıç'ın bakışları Uzer'e dönmüştü. "Ne?" dedi şaşkınlığını üzerinden attığı anda. "Rüya benim sevgilim değil."

"Ciddi misin? Ben sandım ki... Yani sen o noktaya bir katil misali bakınca kıskançlıktan kudurduğunu düşündüm."

Durum aslında tam olarak buydu. Tüm hücreleri yoğun bir kıskançlıkla dolmuştu ve karşısındakine temas etmeden konuşamayan Alihan'dan bir sürahi yapma isteği saniyeler geçtikçe katlanarak artıyordu. Rüya'nın omzuna dokunan elini alıp...

"Dediğim gibi, sevgili değiliz." Ardıç, sesinin homurdanır gibi çıkmasına engel olamamıştı. İçine derin bir nefes çekip sakinleşmeye çalıştı. Belki başka yöne baksa sakinleşebilirdi. Sonuçta Rüya, onu kızdırmak için Alihan'ı çağırmıştı. Tanıdığı en eğlenceli erkek olduğu falan yoktu. Rüya'nın planının farkındaydı. Onunla bir kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu ve Ardıç da kontrol edemediği hisleri yüzünden Rüya'nın onunla istediği gibi oynamasına izin veriyordu.

Üzerinde nasıl bir etkisinin olduğunu fark etmesi Ardıç için hiç iyi olmamıştı. Çünkü Rüya şu anda Ardıç'a ne isterse yaptırabileceğinin farkındaydı. Eğer istedikleri sadece Ardıç'a zarar verecek olsa genç adam şüphesiz ki karşı koyamazdı. Rüya'ya olan ve kendisinin dahi doğru dürüst tanımlayamadığı hislerini açar, hiçbir zaman istediği adam olamayacağını bilse de denerdi. Bundan zararlı çıkacak tek kişi kendisi olsaydı bir saniye bile durmazdı.

"Anladım," diyen Uzer'le düşüncelerinden sıyrıldı. "Öyle görünüyorsunuz," diyerek ekleme yaptığında bakışlarını ona çevirip de bir kez daha sevgili olmadıklarını söyleyecekken gördükleriyle başından aşağı kaynar sular dökülmüştü.

Rüya, Alihan'la dans ediyordu.

"Benim gitmem lazım," diyerek yarım yamalak bir açıklamayla Uzer'in yanından ayrıldı ve piste doğru ilerlemeye başladı. O sırada Arya, elinde içeceklerle Uzer'in yanına gelmişti. Uzer, Ardıç'ın ardından bakarken "Yanlış bir şey mi söyledim acaba?" diye sormuştu.

"Ne dedin ki?"

"Yeğeninin sevgilisi olduğunu sanmıştım."

Arya'nın kahkahasıyla Uzer, bakışlarını ilgiyle ona çevirdi. Arya, elindeki bardaklardan birini Uzer'in eline tutuşturup "Sevgililer zaten," dedi keyifle.

"Ama öyle olmadıklarını söyledi."

"Öyleler." Arya, içeceğinden bir yudum alıp konuşmaya devam etti. "Sadece farkında değiller."

"Anladım," diye mırıldandı Uzer sırıtarak. Gözlerini yeniden Arya'ya çevirirken genç kızı uzun uzun incelemişti. Arabada gelirken üzerinde montu olduğu için giydiklerini çok net görmemişti, ancak şimdi inceleme fırsatı bulabiliyordu. Ve Arya yeşil elbisesinin içerisinde nefes kesici görünüyordu.

Uzer, Arya'nın kulağına doğru eğilip konuştu. "Bu gece çok güzel göründüğünü söylemeye hakkım var mı?" Arya, refleks olarak başını Uzer'e çevirirken yüzlerinin yakınlığı genç kızın nefesini kesmişti. Uzer, hafifçe sırıtarak ekledi. "Tamamen arkadaşça bir iltifat."

Etkisi hiç de arkadaşça değildi.

Arya, başını önüne çevirip "Hayır," dedikten sonra içeceğinden bir yudum daha aldı. "Söylemesen daha iyi."

"Pekâlâ." Uzer, kafasını ağır ağır sallayıp Arya'nın eline tutuşturduğu bardağı dudaklarına yaklaştırdı. "Hiç iltifat yok. Nasıl bir arkadaşlıksa bu..." Son cümlesini sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla söylemişti. İçecekten bir yudum alırken bakışlarını dans pistine çevirdi.

Ardıç, hızlı adımlarla kalabalığı yardıktan sonra dans eden Rüya ve Alihan'ın yanına gelmişti. Bir yanı Rüya'yı tutup bu dallamanın ellerinden kurtarmak istiyordu ancak Rüya, ona dokunmasını istemediğini çok net bir şekilde belirtmişti. Kimi zaman aklından gitse de şu anda aklındaydı.

Bu yüzden Rüya'yı Alihan'ın kollarından çekip almak için tutmak yerine Alihan'ın Rüya'nın belindeki elini kavramış ve usulca çekmişti. Parmakları hâlâ Alihan'ın bileğine sarılmış bir durumdayken bakışlarını Rüya'nın yüzüne çevirdiğinde genç kızın ona sorarcasına baktığını gördü. Şaşkın değildi, gelip bunu yapacağını Ardıç'tan bile iyi biliyordu.

"Bir şey konuşmamız lazım," diyerek hızlı bir yalan uydurdu Ardıç. O esnada Alihan'ın bileğini bırakmış, bedenini tamamen Rüya'ya çevirmişti. Rüya, kollarını göğsünde birleştirip "Konuşalım," dediğinde Ardıç, kısaca Alihan'a bakmıştı. "Özel bir mevzu."

Konuşacak hiçbir şeyi olmadığını gayet iyi bilen Rüya, sırf Ardıç'a yalan üretmesi için daha az zaman bırakmak adına uysal davranıp kafasını sallamıştı. Beraber insan kalabalığından biraz uzaklaşıp seslerin daha az duyulduğu bir alana geldiklerinde Rüya, adımlarını durdurmuştu. Topuklu ayakkabılarının üzerinde döndü ve başını kaldırıp Ardıç'ın gözlerine baktı.

"Evet? Neymiş şu özel mevzu?"

Ardıç, ellerini arkasında birleştirip dudağını içten ısırırken bakışlarını Rüya'dan kaçırmıştı. Sessizliği sürerken Rüya'nın güldüğünü duymasıyla bakışlarını ona çevirdi. "Ne oldu?" diye sordu Rüya. Bir yandan da aralarındaki mesafeyi bir adım kısaltmıştı. Bir elini Ardıç'ın göğsünün üzerine koyarken kafasını geriye doğru atıp yüzlerini hizaladı. Giydiği topuklular boy farklarını azaltmıştı.

"Söyleyecek yalan bulamadın mı?"

"Ben..." diye söze başlayan Ardıç'ın dili Rüya'nın heyecan verici varlığı yüzünden tutulmuştu. Hafifçe yutkunup kızın gözlerine odaklandı. Her şeyi çoktan biliyormuş gibi bir havası vardı.

"Eğer söyleyecek bir şeyin yoksa ben Alihan'ın yanına geri dönüyorum."

Ardıç, çenesini olağan gücüyle sıktığında Rüya, elini onun göğsünden çekip geriye doğru bir adım atmıştı. Arkasını dönüp Alihan'a doğru ilerlerken Ardıç'ın "Rüya?" diye seslendiğini duymuş ancak umursamamıştı. Bir adım daha attığında bir kadının "Ardıç?" dediğini duymuştu. Adımlarını durdurup kimin Ardıç'a seslendiğine baktı. Teyzesinin arkadaşlarından biriydi. İlgili bakışlarla Ardıç'ı süzüyordu.

Rüya, Ardıç'ın sadece kendisi için ilgi çekici bir erkek olmadığı gerçeğiyle bir kez daha yüzleşirken hafifçe yumruk yaptığı elleriyle teyzesinin arkadaşının Ardıç'la konuşmasını, daha doğrusu ona yürümesini, dinledi. "Bir şeyler içeceğim, bana eşlik eder misin? Tek başıma sarhoş olmayı sevmiyorum."

Ardıç, bakışlarını onları izleyen Rüya'dan ayırmadan konuştu. "Ben alkol kullanmıyorum."

"Ya, öyle mi?" Genç kız gergince güldü. Ardıç'ın bakışları bir saniye bile o kıza dönmemişti. Onunla kimin konuştuğunu dahi bilmiyordu. "O zaman dans edelim."

Bu samimiyet nereden geliyordu?

"Hayır," dedi Ardıç sadece. Reddederken kibar olmayı denemiyordu bile. Bu tarz inceliklerden anlamazdı. Rüya, tam bu tek kelimelik cevabın kızı vazgeçireceğini düşünmüştü ki parmaklarının Ardıç'ın bileğine doğru uzandığını gördü.

"Hadi ama, kırma beni."

Rüya, içine sinirle bir nefes çekip ikilinin yanına döndü ve genç kız parmaklarını Ardıç'ın bileğine dahi dolayamadan onun elini ittirdi. Teyzesinin arkadaşı şaşkınca Rüya'ya bakarken Rüya, imalı bir şekilde gülümsemişti. "Bana dans sözü var, kusura bakma."

Ardıç'ın elini tutup ilerlemeye başladığında Ardıç, yavaşça sırıttı. Rüya'dan başka hiçbir genç kızın ilgisinden hoşlanmıyordu. Geriliyordu. İnsanları kırmak istemiyordu ancak nasıl konuşacağını da bilmiyordu. Onu böyle bir konuşmanın içinden çekip alan kişinin Rüya, sebebinin ise kıskançlık olması hoşuna gitmişti.

Rüya, Ardıç'tan tarafa bakmayarak "Boşa sırıtma," diye homurdandı. "Seni kıskanmadım."

"Öyle olduğunu söylemedim."

"Evet ama öyle düşünüyorsun." Ve doğru da düşünüyordu. Mekânda teyzesinin kız arkadaşlarıyla buluştuklarından beri hepsi Ardıç'a ağızlarının suyunu akıtarak bakıyorlardı. Uzun boyuyla herkesin hemen dikkatini çekiyordu. Geldikleri andan itibaren birçok yabancı gözün Ardıç'ı süzdüğünü görmüştü ve kıskançlıktan çatlamak üzereydi.

Neyse ki Ardıç hafif çatık kaşlarıyla dikiliyor ve üzerindeki ilgili bakışlara karşılık vermiyordu. Yoksa insanlar onunla konuşmaya cesaret edebilirlerdi.

"Aklıma bile gelmemişti." Sonunda kalabalığın arasına karıştıklarında adımlarını durdurmuş ve Ardıç'ın bileğini bırakarak ona doğru dönmüştü. "Evet, geldi," dedi aklını okur gibi bir ifadeyle. "Ama sebebi kıskançlık değildi. Başkalarının sana dokunmasından hoşlanmadığını biliyorum."

Bu da sebeplerden biriydi tabii. Ancak asıl sebep başkalarının Ardıç'a dokunmasından Rüya'nın da hiç haz etmemesiydi.

Ellerini genç adamın biçimli omuzlarına sararken bedenlerinin arasındaki mesafeyi kısaltmıştı. Başını kaldırıp Ardıç'ın dikkatle her hareketini izleyen gözlerine baktı. "Elini belime koy."

"Sana dokunmamamı söylemiştin."

"Beni dinlemek yeni mi aklına geldi?" Ardıç'ın elini alıp kendi beline yerleştirdikten sonra tekrardan genç adamın omuzlarını sardı. "Şimdilik izin veriyorum. Dans edeceğiz."

Ardıç'ın belini gevşek bir şekilde saran eli Rüya'nın ağzından çıkanlarla sıkılaşmıştı. Aralarındaki mesafeyi iyice kısaltırken "Nasıl dans edileceğini bilmiyorum," diye mırıldandı. Sesindeki mahcubiyet Rüya'yı gülümsetmişti. Ellerini Ardıç'ın boynunda birleştirdi. "Bir önemi yok, bana ayak uydur yeter."

Hareketleri kısa bir süre içerisinde uyum içinde olmaya başlamıştı. Hafifçe sallanırken parmaklarına Ardıç'ın ensesindeki saçları doladı. "Güzel gidiyorsun," dedikten sonra Ardıç'ın surat ifadesini tamamen görebilmek adına başını geriye doğru atmıştı. Boynunu kapatan saçları arkaya doğru dökülürken genç adam, ortaya çıkan o bene hasretle baktı.

"Alihan kadar bu işin ustası olamasan da gayet iyisin." Ardıç'ın yüzündeki gerilmeyi anbean izlerken genç adamın belini saran kolu sıkılaştı ve aralarındaki mesafeyi sıfıra indirdi. Bedenleri birbirine yapışık hale geldiğinde Rüya, içine kesik bir nefes çekmişti.

"Dayanamadın, değil mi?" diye sordu Rüya. Ardıç'ın Alihan'ın adını duyduğunda bile öfkeyle parlayan gözlerine bakıyordu. Kıskançlık tüm hücrelerine yayılmıştı. Rüya, elini Ardıç'ın saçlarına daldırdı ve onun yüzünü kendisine doğru eğmesini sağladı. Bir yandan da dudaklarıyla genç adamın kulağına uzanıyordu. "Alihan'ın ellerini belimde görmeye dayanamadın."

Sıcak nefesi Ardıç'ın kulağına çarptığında Ardıç, usulca gözlerini yumdu. Rüya, başını biraz yana doğru çevirip konuşmaya devam ettiğinde dudakları, kulağının altındaki noktanın üzerinde hareket ediyordu. "Onunla yakın olmama dayanamadın."

"Dayanamadım," diyerek içindeki kötü kıskançlığı tek kelimeyle itiraf ettiğinde Rüya, yüzünü hafifçe geriye çekti. Yüzleri arasında bir karışlık mesafe bile yoktu. Ardıç, yarım bir şekilde araladığı gözlerini genç kızın dolgun dudaklarına çevirdiğinde sertçe yutkundu.

Aklı başından giderken Rüya'ya doğru eğilmeye başlamıştı. Genç kız, çenesini kaldırarak burunlarının birbirine değmesini sağladığında kalbi küt küt atıyordu. "Bedenin bana doğru çekiliyor, Ardıç." Burnunu yavaşça Ardıç'ın burnuna sürterek sözlerine devam etti. "Sen, bana doğru çekiliyorsun. Aklın neden buna direniyor?"

Bir cevap bekledi ancak Ardıç sessizdi. Genç adam ona eğilmeye devam ederken aralarındaki mesafe iyice kısalmıştı. "Söyle," diye fısıldadı Rüya. Ardıç'ın duyduğundan emin değildi. Kendisi bile konuştuğunu duymamıştı. Bununla beraber Ardıç'ın konuştuğunu da duymamıştı.

Elini Ardıç'ın dudaklarının üzerine kapattığında göz göze gelmişlerdi. Rüya, yaşaran gözlerini kırpıştırdı. "Canın her istediğinde beni öpemezsin, Ardıç." Elini Ardıç'ın dudaklarından çekerek geriye doğru bir adım attı. "Senden duymak istediklerimi söyleyene kadar bana dokunamazsın."

Ardıç'ın yüzü acıyla şekil alır gibi olmuş ancak kendisini çabucak toparlamıştı. Hiçbir şey söylememeye devam ettiğinde Rüya, dudaklarını birbirine bastırarak hava alma ihtiyacıyla dışarıya çıkarken soğuk tüm hücrelerine işlemişti. Gözlerine tekrar tekrar dolan yaşları geriye itmek adına başını yukarıya doğru kaldırdığında tanıdık varlığı yanında hissetmesi çok sürmemişti.

Ardıç, ceketini Rüya'nın omuzlarına örtüp "Üşüyeceksin," dedi. "İçeriye gir."

"Çok da umurunda," diye homurdandı Rüya. Ona doğru dönmemişti. Yaşları hâlâ akmaya devam ediyordu. Ardıç'ın omuzlarına örttüğü ceketi çıkarıp arkasını dönmeden onun göğsüne tutuşturdu. "İstemiyorum bunu da. Yalnız bırak beni."

"Yapma böyle," diyen Ardıç'ın sesiyle nihayet ona doğru döndü ve Ardıç'ı başını yavaşça sağa doğru eğmiş, ona bakarken gördü. "Asıl sen yapma, Ardıç. Beni sırf Alihan'dan kıskandığın için çekip almaya hakkın yok. Hareketlerini açıklamadan istediğin gibi bana yaklaşmaya hakkın yok. Anlıyor musun?"

"Anlıyorum," dedi Ardıç yavaşça. "Haklısın, hata ettim. Özür dilerim."

Bu uysallığı Rüya'yı mümkünmüş gibi daha da sinirlendirmişti. "Senden özür dilemeni istemedim. Sadece gerçekleri istedim. Gerçekler, Ardıç. Ne kadar zor olabilir?"

Ardıç'ın yüz ifadesi acıyla şekil alırken "Sana verecek hiçbir şeyim yok," dedi fısıltıyla. Sesindeki çaresizliği büyük oranda saklasa da yine de Rüya'nın kalbini burkacak kadarı oradaydı. "Sen neden beni anlamıyorsun? Neyin ısrarı bu?"

"Senden bana bir şeyler vermeni istemedim."

"Benden istemedin," diyerek onu tekrar etti Ardıç. "Ama hayatına girecek erkekten istemiştin. Sevgi dolu bir adam. Merhametli, romantik, sevdiğini söylemekten gocunmayan, seni el üstünde tutacak ve sana olan aşkını her daim hissettirecek biri... Günün birinde harika bir baba olacak biri. Senin istediğin böyle bir adam. Senin istediğin baban gibi bir adam ve ben öyle biri değilim."

Ardıç, içine sıkıntılı bir nefes çekip kızın gözlerine baktı. "İstediğin tüm bu özelliklerden vazgeçip bende bulduklarına razı olmana izin veremem, Rüya. Çünkü bunların hepsini ve çok daha fazlasını hak ediyorsun."

Ceketini yeniden Rüya'nın omuzlarına örtüp "Bana razı olma," dediğinde Rüya'nın dişleri soğuktan birbirine çarpıyordu. Ardıç'ın montuna sarınıp çenesini sıktı ve genç adamın gözlerine baktı.

"Yanılıyorsun," dediğinde sesi zorlukla çıkmıştı. "Feci halde yanılıyorsun, Ardıç. Bu düşüncelerle kendine ve bana eziyet ediyorsun ama sorun değil. Sana yanıldığını göstereceğim. Eskisi kadar eğlenemiyor olsam da bu oyuna devam edeceğim."

Ardıç, kızın gözlerine yayılan kararlılığı net bir şekilde gördüğünde yorgunlukla omuzlarını çökertti. Onun aksine Rüya, dik bir şekilde karşısında duruyordu. Ağlaması çoktan kesilmişti. Daha net çıkan sesiyle son sözlerini söyledi.

"Ve ben kazandığım zaman ikimiz de kazanmış olacağız."

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 52.9K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
1.6M 86.7K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1.8M 94.5K 57
"Sence dışardan bakınca silahını banyoda unutacak bir adama benziyor muyum?"dedi. Şaşkınlıkla ona bakarken konuşmaya devam etti. "Beni dinlediğinide...
2.8K 277 21
"Adını söyleseydin bari..." diye mırıldandı Demirhan.Duyulmadığını mı sanıyordu? Duymuştu Lavinya. "Lavinya." Demirhan'a döndü. "Adım Lavinya.Laviny...