BENİM YAZGI'M

By snowqueen1331

4.1K 512 831

Hiç aşık oldunuz mu? Ya da aşkınızdan kaçtınız mı? Peki acı çekmekten, kaybetmekten korktunuz mu? Bu benim... More

Karakter Tanıtımı
~01~
~02~
~03~
~04~
~05~
~06~
~07~
~08~
~09~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~ ~FİNAL~
~DUYURUYU~

~38~

54 8 25
By snowqueen1331

"Rüzgaaaarrr."

Bağırarak uyandım. Derin derin nefesler alıyordum. Az önce gördüklerim kabusmuydu yani?

Kendime gelememişken Rüzgarın patik dolu sesi ilişti kulağıma. Başımı çevirip gözlerine baktım. Mavilerine yine hüzün hakimdi.

"Yazgı iyimisin? Kabus mu gördün?"

Hızla kollarımı ona dolayıp sarıldım. Kan ter içindeydim ve bedenim titriyordu.

"Sakin ol birtanem. Sadece bir kabus geçti tamam mı geçti."

Hala nefesimi toplayamamıştım. Hiç bu kadar gerçekçi bir kabus görmemiştim daha önce. Rüzgar benden uzaklaşıp yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Geçti canım. Ne gördün?"

Derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım. İlkte sesim olduğundan titrek ve cılız çıkmıştı kendimi toparlayıp anlattım.

"Beni hastaneye kapatıyorlardı. Sen hiç gelmemişsin, biz barışmamışız, ben kendime zarar vermişim, Aryada beni hastaneye kapattırmış. Beni dinlemediler Rüzgar, senin geldiğine inanmadılar. Arya bile bana yardım etmedi."

Sesim yeniden titremeye başlayınca kendimi daha fazla tutamayıp ağladım.

"Tamam bebeğim sakin ol. Bak ben burdayım, bir daha da asla seni bırakmayacağım."

Rüzgara başımı salladım.

"Bana biraz daha sarılırmısın?"

Rüzgar gülümseyip beni kendine çekti.

"Tabi sarılırım gel."

Bir süre daha öyle kaldık. Kokusunu öyle derin içime çekiyordum ki sanki yeniden O'na hasret kalacakmışım gibi...

"Sevgilim ben çok açıktım yaa."

Rüzgarın sitem dolu sesi gülümsememe neden olmuştu.

"Hadi o zaman sen aşağı in bende üstümü değiştireyim sonra sana kahvaltı hazırlıyım olur mu?"

"Olur ama şimdi ben seni yalnız bırakmıyım. Sen değiştir üstünü ben gözlerimi kapatırım."

Sesine tutku ve muziplik hakimdi.

"Saçmala hadi in sen."

Çocuk gibi omuzlarını yukarı aşağı indirmeye başladı.

"Banane banane yaağğ. Hadi bak kapattım gözlerimi sen değiştir üstünü."

Yatığı elime alıp suratına bir tane çarptım.

"Ahhh acıdı."

"Sana çık diyorsam çık Rüzgar Karahan."

"Öyle mi Yazgı Boran."

Başımı sallayınca beni yatağa çekip gıdıklamaya başladı.

"Hahaha. Ahhh tamam dduurr dur artık yeter.."

Gülmekten karnıma ağrılar girmişti artık. Yataktan kaçıp ayağa kalktım ama Rüzgar bileğimden tutup tekrar çekti. Üstüne düşmüştüm ve O sadece sırıtıyordu.

"Yaa çok kötüsün Rüzgar."

"Hmm. Öyleyimdir. Bakıyorum da sen benim üstüme düşmeyi huy edindin kendine."

"Allah Allah yaa. Sen çektin beni."

"Şikayetçi değilim güzelim merak etme."

Gözlerindeki ateşi görebiliyordum. Ben gözlerine dalmışken o hızlı bir hamleyle beni altına almıştı.

"Heyy. Ben üstte kalıcaktım."

Yüzüme gelen saçlarımı kenara itip gözlerime anlamlı anlamlı bakmaya başladı.

"Her zaman değil küçük hanım."

Rüzgar yüzüme yakalışıp dudaklarıma kısa ama kendini belli eden bir öpücük kondurdu. Daha sonra yataktan önce kendi kalktı daha sonra beni kaldırdı.

"Hadi bakalım Yazgı Boran sen hazırlan bende kahvaltı hazırlıyım."

Başımı sallayınca Rüzgar odamdan çıktı. Bende ilk banyoya gidip işlerimi hallettim. Sonra odama dönüp dolabımdan krem gengi mini eteğimi ve beyaz boğazlı kazağımı çıkarıp giyindim.

        (Yazgının giydikleri.)

Saçlarım kısa olduğu için pek şekil veremiyordum o yüzden yine açık bırakmıştım. Hafif bir makyaj yapıp çantamı ve kabanımı alıp odamdan çıktım.

Merdivenlerden inerken başımın dönmesiyle bir kaç saniye duraksadım. İlaçlarımı içmemiştim ve baş dönmesi yapmaya başladı.

Naş dönem geçince hızla aşağı mutfağa geçtim. Rüzgar kahvaltımızı hazırlamıştı bile.

"Çok mu şanslıyım ne?"

Rüzgar bana dönüp gülümsedi.

"O ne demek?"

"Yaa baksana, hem mimar, hem harika bir aşçı, hemde ultra yakışıklı bir sevgilim var. Birde beni çok seviyor. Daha ne isterim, tüm bunlar benim çok şanslı bir kadın olduğumu gösterir."

Rüzgar mahcubiyetle yanıma geldi. Ohaa bu gördüğüm Rüzgarın kızaran yanakları mı?

Hadi canım sende Rüzgar Karahan ve utanmak öyle mi?

"Sevgilim sen biraz kızardın sanki."

Hemen kendini toplayıp konuşmaya çalıştı.

"Yoo hiçte bile, hem niye kızarıyım ki ben. Çok saçma ben kızarmam."

Kaşalarımı havaya kaldırıp gülümsememi bastırdım.

"Hı hı anladım canım."

"Hem asıl ben çok şanslıyım. Baksana benim sevgilimin özelliklerine. Hem mimar, hem aşçı, hem fedekar, hem tutkulu, hem çok güzel melek gibi, ayrıca çok zeki, hemde ne olursa olsun beni sevmekten asla vazgeçmez."

Gülümsedim beni böyle tanımlaması hoşuma gitmişti.

Kahvaltımızı ettikten sonra evden çıktık. Bu gün şirkete gitmeden önce doktoruma gidecektim ve bu lanet olası ilaçlardan kurtulmanın yolunu öğrenecektim. Rüzgar beni hastaneye bıraktıktan sonra işleri olduğunu söyleyip gitti.

Bende vakit kaybetmeden içeri girdim. Bu hastane aynı rüyamdaki gibiydi ve beni ürkütüyordu. O kadar gerçekçi bir rüyaydı ki gerçeklik algımı yitirmiştim bir an. Derin bir nefes alıp içeride beni bekleyen doktorumun odasına girdim.

RÜZGAR'DAN.
Yazgıyı hastaneye bıraktıktan sonra annemele yüzleşmeye gidecektim.

Aslında Yazgıyı o lanet hastanede yalnız bırakmak hiç içime sinmiyor, ama bir an önce anneme içimdekilerini söyleyip rahatlamak istiyordum.

Bundan sonra sadece Yazgıya vakit ayrılacaktım çünkü O bunu çok hak ediyor. Bize kurulan bu oyunu öğrendiğimde beynimden vurlmuşa döndüm.

En güvendiklerim tarafından yara almak nefesimi kesmeye yetti. Hande zaten kanı bozuk bir kadın O'ndan herşey beklenir.

Ama Burak ve annem onlardan asla süphelenmezdim. Burak öyle ya da böyle yaptığı şeyin farkına varıp bedelini ödemiş. Şimdi sırada annem var.

Tabi birde Hande ve o Selim itinin hesabını kesicem. Bize yaşattıklarının bedelini onlara ödeticem. Annemin evine geldiğimde hızımı düşürüp bahçeye girdim. Arabamı park edip hızla eve girdim. Annem beni kapıda karşılanmıştı.

Sarılmak için hamle yaptığında elimle durdurup iki adım geriledim.

"Oğlum."
Şüpheci ve merak dolu sesiyle bende kalbimden geçenleri dilime dökmeye başladım.

"Senin oğlun olmaktan nasıl utanç duyuyorum bilemezsin anne. Sen bunu bana nasıl yaptın ya nasıl?"

"Ne diyorsun oğlum ne yaptım ben?"

Birde anlamazdan gelmesi yüzümü buruşturmama sebep oldu.

"Birde bilmiyormuş rolu yapma. 6 aydır rol yapıyorsun yetmedi mi? Hadi Yazgıyı hiç sevmedin ama beni sevdiğine inandırdın. Yaa sen uğruna canımı vereceğim kadından beni nasıl ayırırsın? Nasıl oyun kurup O'nun canını yaktırırsın bana? Senden tiksiniyorum anne. Babam bile bu kadar alçakça davranmamıştı bana."

Gözlerim dolmuştu, insanın öz annesine böyle sözler sarf etmesi hoş değildi ama, annemin kurduğu çirkin oyun sonunda Yazgı hiç hak etmediği sözleri duymuştu benden. Sevdiği adamdan...

"Oğlum bir dinle beni. Ben ne yaptıysam senin için yaptım. O kızdan sana zarardan başka birşey gelmezdi bunu göremiyormusun? Baksana seninle aram bozulsun diye hemen herşeyi anlatmış. O kızın tuzağına düşme Rüzgar. Ben senin annenim."

Hala Yazgıya laf ediyor.

"Sus lanet olsun sus. Yazgı bana herşeyi hemen anlatsaydı eğer Ona 6 ay hasret kalmazdım. Bana tüm yaptıklarını anlatırken bile sana hak vereyim diye beni sakinleştirdi. O beğenmediğin kız var ya senin yaptığını sırf annemsin diye affetmemi söyledi. Ama sen o kadar bencilsin ki benim için en doğru olan kişiyi bile göremedin. Senin oğlun olmaktan hiç bu kadar utanç duymamıştım Nilgün Karahan. Bu saatten sonra beni öldü bil. Sen beni yaşarken öldürdün zaten. Artık senin Rüzgar diye bir oğlun yok, içinde biraz merhamet, biraz insanlık kaldıysa bende de sevdiğim kadındanda uzak durursun. Aksi halde canını yakmaktan çekinmem anne."

Hızla evden çıktım, daha fazla burda durmanın bir anlamı yoktu. Annemin sesini, belkide bir daha duyamayacağım o kelimeyi pişmanlıkla haykırmıştı.

"Oğluumm."
Bir kaç saniyeliğine arkamı döndüm. Annemin ağladığını görmek, bu göz yaşlarından önce Yazgının göz yaşlarını akıttığını bilmek kalbimi acıtmıştı.

Bir yanda Annem diğer yanda aşık olduğum kadın.
Yazgı'm annem yüzünden benim için ağladı, Annemse kendi iğrenç oyunu yüzünden kaybettiğine ağladı.
Şimdi benim annemin yanında olmam Yazgı' ma haksızlık değil mi?
Özür dilerim ama Yazgı annemden daha çok hak ediyor mutlu olmayı.

Annem! Belkide uzun yıllar boyu söylemeye dilimin varmayacağı bu kelime altında çok acı barındırıyor.

Daha fazla duramadım.
Hızla arabama binip hastaneye Yazgının yanına gittim.

Yazgı çıkmış kapıda beni bekliyordu. Arabadan inip yanına gittim. Onu kendime çekip sarıldım. Kokusuna alıştığın bir insandan bir kaç saat bile uzak kalsan hemen özlüyorsun. Birde bu koku benim Yazgıma aitse işte o zaman özlemekten daha uç noktada birşey bu.

"Nasılsın sevgilim? Doktor ne dedi, ne zaman kurtulacaksın o ilaçlardan?"

"İyim canım. İlaçları birden bırakırsam yoksunluk sendromu çekermişim bu yüzden aşamalı olarak bırakmamı söyledi. Bir çizerge hazırladı o tarihlere ve saatlere göre dikkatle bırkacakmışım."

Umarım bir an önce kurtulursun güzelim. Seni böyle görmeye gücüm yok çünkü. Yazgıyla güç vermek için gülümsedim.

"Güzel benim güçlü sevgilim bunuda atlatır. Hadi gidelim burdan artık."

Yazgıyı arabaya bindirip bende bindim. Yavaş yavaş ilerlemeye başladım.

"Rüzgar sen neredeydin? Yani ben doktorun yanındayken."

Yazgıya dönüp kısa bir bakış attım sonra tekrar yola döndüm.

"Anneme gittim güzelim. Bize yaptığı şeyi yüzne vurup geldim. Artık bizi rahatsız edemiycek."

Yazgı bana garip garip bakınca tedirgin oldum. Yanlış birşey mi söyledim acaba?

"Rüzgar o senin annen biliyorsun değil mi? Yani bunu neden yaptın? Keşke yapmasaydın yaa."

"Herneyse Yazgım boşver sen o konuyu, yapmam gerekiyordu yaptım. Hiçte pişman değilim. Sende artık bu saçma konuları bırakta ne zaman evleniyoruz onu söyle?"

Kahvenin en güzel tonunda ki gözleri çekik olduğu halde iri iri açılınca, bana gelen gülme istediğini bastırmadan sesli güldüm.

"Ne, ne evlenmesi?"

"Sevgilim biz artık neyi bekliyoruz ki? Yeterince yaktık, yandık, hasret kaldık. Ben artık sensiz geçen bir saniyem bile olsun istemiyorum."

Yoldan gözlerimi ara ara çekip esşiz yüne bakıyordum.

"Yani haklısın ama biraz ani oldu sanki?"

"Tamam sen düşün tekrar konuşucaz bu konuyu. Artık beklemek istemiyorum Yazgı'm ben bunu bil yeter."

Yazgıyı şirkete bırakıp bende şirkete geçtim. Uzun süre işlerden ayrı kalmıştım herşeyi Doruğun üzerine yıkıp gitmem pek hoş olmadı. Biriken dosyaların imza işlerini halletmeye başladım.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

YAZGI 'DAN.
Rüzgar beni şirkete bıraktıktan sonra biraz çizim yapmaya çalıştım. Ama hala ellerim titriyor ve düz bir çizgi bile çizemiyordum. Bu durum canımı sıkmaya başlayınca odamda durmayıp hava almak için terasa çıktım.

Bir an önce kendimi toparlamam ve işleri yeniden ele almam gerekiyor. Bir süre terasta oturduktan sonra tekrar odama döndüm.

Saat geç olduğu için eşayalarımı alıp şirketten çıktım. Rüzgar beni bıraktığı için arabam evde kalmıştı güvenlikten bir taksi çağırmasını isteyip bekledim.

"Yazgı."

İsmimi duymamla sesin geldiği yöne baktım. Yine ne istiyor bu herif benden?

Selim bana yaklaşınca klasikleşen sorumu yönelttim.

"Ne var Selim, ne istiyorsun?"

"Konuşmak istiyorum Yazgı."

"Ama ben istemiyorum. Defol git burdan, benden de uzak dur artık."

"Yazgı yapma. Beni dinlemen lazım lütfen."

"Neyini dinleyeceğim ben senin yaa. Bana kurduğunuz oyunu mu? Şimdi ne planlıyorsun yeniden Rüzgarla aramı bozmayı falan mı? Ama artık çok geç Selim çünkü bir daha asla ama asla aramızı bozamayacaksın."

"Yazgı yapma o adam sana göre değil."

Derin bir nefes alıp en sahtesinden bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.

"Yapma yaa kimmiş bana göre olan kişi sen mi? Güldürme beni sen Rüzgarın tırnağı olamazsın. Benden uzak dur Selim."

Sesim olduğundan gür çıkmıştı. Kapıda ki güvenlik sesimi duyup yanıma geldi.

"Yazgı hanım bir sorun mu var?"

"Sorun yok Ahmet, sen işine dönebilirsin arkadaşta gidiyor zaten."

"Peki efendim, taksiniz de geliyor."

Ahmet başını sallayıp biraz uzaklaştı, her an hamle yapmaya hazır halde bekledi bir süre.

Taksi gelince binmek için haraket ettim. Selimin sesiyle duraksadım.

"Sen benimsin Yazgı. İstesende istemesende benimsin. Seni o herife bırakmayacağım."

Ruh hastası ya. Umursamayıp taksiye bindim. Şöföre adresi verdikten sonra telefonumu çıkarıp biraz oyalandım.

"Geldik abla."

Şöförün sesiyle başımı telefondan kaldırdım. Parasını ödeyip indim. Eve girince Rota hemen yanıma geldi. Biraz onu sevdim, sonra odama çıkıp üzerimi değiştirdim.

Yatağıma oturup, annemin bana verdiği kar küresini çıkardım. Kar küresinden süzülen kar tanelerini izlerken içim huzurla doldu. Annemden bana kalan tek hatıra.

"Keşeke yanımda olsan annem, seni çok özledim."

Kar küresini tekrar kutusuna koyup kaldırdım. Uyuku bastırınca direnmeyip gözlerimi kapattım.

*******************************
Ve bir bölümün daha sonuna geldik. Diğerlerine göre biraz kısa oldu ama yapıcak birşey yok. Bölüm aralarını fazla uzatmadığım için böyle oluyor.

Bölüm nasıldı?

✨Bir kaç soruu✨

🎗️Yazgının Nilgün Karahana olaylardan sonraki tavrı sizce nasıl?

🎗️Rüzgarın annesiyle yaptığı konuşma?

🎗️Siz tercihinizi annenizden yana mı, yoksa sevdiğinizden yana mı kullanırdınız?

🎗️Yazgının kabusu gerçek olsaydı ne olurdu?

⭐Oy atmayı unutmayın lütfen.

💭Düncelerinizide yorumlarda belirtirseniz sevinirim.

Seviliyor🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤🖤 bol bol öpülüyorsunuz 😘😘😘

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 68 6
*Berdel kitabı olsa dahi hiçbir şekilde kuma veya kadına şiddet yoktur! *"Ben o aileden kız almam" dedi Ömer. *"Kalbime de hayatıma da hoşgeldin güze...
81.1K 4.8K 69
"Aşk düşünüldüğü kadar güzel bir duygu mudur? Yoksa hiç kimsenin yaşamak istemediği kadar kötü bir duygu mudur?"
60.6K 2.4K 51
Öylece karşıyı izlerken sessizlik aramızda hakimdi.Daha iki günlük tanıdığım adamla ne konuşabilirdim ki?Derin nefes alıp hırkanın omuz kısmından tut...
3.3M 98.4K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...