NAKAVT

Galing kay Fesatrice

1.7M 157K 201K

*Eski adı: Oyunbozan 2* Ardıç: Bana birini ayarlamaya çalışma artık Ardıç: Beni kimseyle yakıştırma Ardıç: Be... Higit pa

1- Oyuncu ve Oyunbozan
2- Hayatının Aşkı
3- İlişki Korkusu
4- Ardıç'ın Kriterleri
5- Ardıç Çok Sevmeli
6- Yedek Anahtar
7- Kahvaltı
8- Evlilik Düşünmüyorum
9- Aşk Yok
10- Sabah Koşusu
11- Tuhaf Ziyaret
12- Numara
13- Aşk, Nefretle Başlamaz
14- Nasıl Birisin?
15- Beş Dakika
16- Kendine Ayarla
17- Kavga
18- Sınırlar ve Engeller
19- Sana Bağlıyım
20- Siyah Mont
21- Melek Gibi
22- Sevgili Olmalıydınız
23- Dilek Hakkı
24- Taklit
25- Rüya'nın İstekleri
26- Karşılaşma
27- Ardıç'ın Kırık Ruhu
28- Kırık Ruhumu İyileştiren
29- Sana Âşığım, Aptal Kız
30- Kulak Misafiri
31- Maç Günü
32- Yasak Bir An
33- Yaşananlar Hakkında
34- Gece Ziyareti
35- Yol Arkadaşı
36- Nefes Al, Rüya
37- Bu Kadar Yaklaştın
38- Şüphe
39- Rüya Yüksel
40- Aklımı Karıştırıyorsun
41- Şimdi Ödeştik
42- Bana Güvenmiyorsun
44- İlk Çatırdamalar
45- Ardıç'ın Kıskançlığı
46- En Sonunda Beni Çıldırttın
47- Mercan
48- İşini Zorlaştırıyorum
49- Rüya'nın Oyunu
50- Gerçekler
51- Satılık Çocuk
52- Efe Gümüş
53- Beni Öpme
54- Üç Kardeş, Üç Farklı Soyadı
55- Bana Razı Olma
56- Arkadaşlığımızı Bozmak İstiyorum
57- Her Yerini Öpmüyorsam
58- Beni Sevmediğini Söyle
59- Yüzleşme
60- Şimdi Ağla, Ardıç
61- Teslim Oluyorum
62- Evine Hoş Geldin
63- Kalp Meselesi
64- Sadece Sana
65- Durmamı Söyle
66- İlk Yumruk, Tek Yumruk
67- Aramızda Sır Olmamalı
68- Babasının Oğlu
69- Öldür Kendini
70- Ayrılalım
71- Damat Adayları
72- Çınar Yüksel
73- Zaman, Tüm Yaraların İlacı
74- Büyük Gün, Büyük Sorun
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4
Özel Bölüm 5 / Part-1
Özel Bölüm 5 / Part-2

43- Yanılgı

19.2K 1.9K 2.1K
Galing kay Fesatrice

Billie Eilish - Happier Than Ever

Bölümü birkaç dakika erken atayım dedim 8 buçukta maç var dnbcdnfb

İyi okumalar...

egemenaras: Ellerimle merdivenden destek alıp götümü kaldırıyorum

7 yorum

@ruyasoyyigit: Baktıkça yeni bir detay çıkıyor ortaya

@egemenaras: @ruyasoyyigit Hangi birini açıklasam ben de bilemedim

@dogaaras: Çoraplarına bayıldım

@egemenaras: @dogaaras O zaman çıkardıktan sonra odana bırakırım :)

@dogaaras: @egemenaras Iyy hayır

@elcinaras: Bu havada kısa kol?

@egemenaras: @elcinaras Üşümedim annem merak etme

***

Arya, çantasının içini kontrol ettikten sonra fermuarını çekmiş ve montunu giyerek telefonunu cebine koymuştu. Çantasını koluna takarak onun için hazırlanan odadan çıktı. Dün bahçedeki salıncakta, Uzer'in yanında uyumuştu ve sabah yatağında uyandığı göz önüne alınırsa genç adam gerçekten de onu buraya kadar taşımış, yatağına yatırmıştı.

Yanakları kızaran Arya, kafasını iki yana sallayarak aklını dağıttı ve alt kata inerek kahvaltı yapan ailenin yanına, mutfağa girdi.

"Kızım, uyandın mı?" Uzer'in annesi oturduğu sandalyeden kalktı ve raftan bir çay bardağı daha çıkardı. "Ne kadar uyuyacağını hesap edemediğim için seni kaldırmadım. Gel, otur."

"Yok, sağ olun. Ben bir şey yemeyeceğim."

"Olur mu hiç öyle şey? Geç, otur." Kadın, Arya'nın omuzlarını kavrayarak onu oturttuğunda Arya, direnmeye vakit bile bulamamıştı. Hemen yan sandalyesindeki Uzer, sırıtarak genç kızın kulağına doğru eğildi. "Annem 'hayır' kelimesini asla kabul etmez."

Sıcak nefesini yanağında hissetmek Arya'yı huylandırmıştı. Bir şey söylemeyip önüne bırakılan papatya desenli çay bardağının desenlerine odaklandı. Şu an dünya üzerindeki en önemli şey bu bardakmış gibi inceliyordu.

"Duyduğuma göre Uzer'in patronu senin ablanla evliymiş." Kadın, Arya'nın uzanıp yemeyeceği şeylerle tabağı doldurduktan sonra önüne koymuş, ardından eşinin yanına oturmuştu. Gülümseyerek Arya'nın yüzüne baktı.

"Evet," diyerek kadının söylediklerini onayladı Arya.

"Ne kadar süredir evliler?" Çenesini eline yaslayarak dikkatle Arya'ya bakarken güzel bir aşk hikâyesi duymaya ne kadar meraklı olduğu gözlerinden okunuyordu. Belli ki kadın tam bir romantizm âşığıydı. Arya, tebessüm ederek çayından bir yudum aldı ve gözlerini kısarak düşündü.

"21 yıl oldu sanırım."

"Kaç yıl?" diye sordu kadın gözlerini kocaman açarak. "Ben sandım ki ablan da senin yaşlarındadır."

"Yok, ablam benden 22 yaş büyük. O babamın ilk evliliğinden doğdu, ben de ikinci evliliğinden."

"Anladım," dedi kadın kafasını usul usul sallayarak. Aklı biraz karışmıştı ancak şimdi olayı tamamen kafasında oturtmuştu. Arya, önüne koyulan tabaktakileri yemeye başlarken biraz daha Uzer'in annesiyle ve babasıyla sohbet etmişti. Uzer ise kollarını göğsünde birleştirerek Arya'nın ailesiyle kaynaşmasını izliyordu. Yalnızca birkaç cümle kurmak için araya girdiği olmuştu. Onun dışında sessizdi.

"İnsan evladından daha çok kimseyi sevemez sanıyordum. Sonra evlatlarımın evlatlarını kucağıma aldım, bambaşka bir his." Annesi, Uzer'e kısa bir bakış attı. "Rabbim bana ortanca oğlumun çocuğunu da gösterecek ömür verir mi acaba?"

"2 tane torunun var, bir diğeri de yolda. Daha ne istiyorsun?"

"Senin de evlenmeni ve baba olmanı?"

Uzer, hafifçe sırıtıp ayaklandı ve annesinin yanağına ufak bir öpücük kondurdu. "Çok beklersin." Ardından bakışlarını Arya'ya çevirmişti. "Kahvaltını bitirdiysen seni de gideceğin yere bırakayım."

Arya, çayından son bir yudum alarak kalktı ve sandalyeye astığı çantasıyla montunu alarak bu güzel kahvaltı için Uzer'in annesine teşekkür etti. Uzer'in ardından koşarak mutfaktan çıktığında kadın, arkasından gülen gözlerle bakmıştı.

"Bu kız gelinim olsun diye hangi duaları etmem gerekiyor?" diye sordu kocasına.

"Eğer öğrenirsen bana da söyle," diyerek karşılık verdi kocası.

Birbirlerine bakıp kıkırdarlarken Uzer, mutfaktan yükselen kahkahalara gözlerini devirmişti. Ne konuştuklarını anlamak için onların yanında olmasına gerek yoktu. Arya'yı fazlasıyla beğenmişlerdi ve onların deyimiyle 'evde kalmış' oğullarıyla evlenmesini istiyorlardı.

"Annenin adresini aldın mı?" diye sordu Arya'ya. Arya, kafasını onaylarcasına sallarken montunun cebinden telefonunu çıkarmış ve adımlarını yavaşlatmıştı. Uzer, bakışlarını Arya'nın telefonuna çevirirken bir çocukluk fotoğrafını ekranda görmüştü. Arya'nın ilk doğum gününde çekilmiş bir fotoğraftı. "Adal Bey mi o?" diye sordu şaşkınca.

Arya, kafasını omzunun üzerinden çevirdiğinde Uzer'in telefonuna doğru eğilmiş suratını hemen dibinde bulmuştu. Kalbi sıkışırken başını önüne çevirip "Evet," dedi. "Küçükken enişteme yanıkmışım."

"Adam yaşlanmama iksirini bulmuş resmen, şuna bak. Hâlâ aynı." Parmağıyla fotoğraftaki Elçin'i işaret etti. "Ablan bu mu?"

"Hayır, o ablamın kız kardeşi."

Uzer'in kaşları çatılırken yüzünü Arya'ya çevirdi. "Senin de ablan olmuyor mu öyle olunca?"

"Yok, yok. Ablam ve benim sadece babalarımız aynı. Elçin Abla ve ablamın ise sadece anneleri aynı. Yani bizim aramızda bir akrabalık bağı yok."

Uzer'in kaşları iyice çatılırken bu kafa karıştırıcı bağları sindirmeye çalıştı. En sonunda anlamış, gözlerini yeniden telefon ekranına çevirmişti. "Ablandan ziyade ona daha çok benziyorsun ama."

"Herkes öyle söyler," dedi Arya gülerek. En sonunda telefonuna kaydettiği adresi açmış ve Uzer'e göstermişti. "Burayı biliyor musun?"

"Şehir hastanesinin oralarda galiba." Arya, Selim'in ona bu adresi atarken söylediklerini hatırlayıp hızlıca kafasını salladı. "Evet, evet. Oradaymış."

"Bulması zor olmaz." Uzer, geri çekilerek Arya'nın yüzüne dikkatle baktı. "Bunu yapmak istediğinden emin misin?"

"Değilim ama buraya kadar gelip hiçbir şey yapmadan dönemem. Sonra pişman olurum."

"Öyle diyorsan," diye mırıldandı Uzer. Ardından ikisi de arabaya binmişti. Uzer, arabayı çalıştırıp Arya'nın ona gösterdiği adresi navigasyona girdi ve sürmeye başladı. Arya, yolun tahmini süresine bakarken 30 dakikalık bir yolculuk süresi olduğunu görmüştü. Derin bir nefes alıp arkasına yaslandı. Bir süre sessizce yolu izledi ancak dakikalar bir türlü geçmek bilmiyordu. Hele ki bu sessizlikte asla geçmiyordu.

"Demek bir ikizin var," diyerek konuşmayı denedi.

"Benziyor muyuz?" diye sordu Uzer, göz ucuyla Arya'ya bakmıştı. Arya, gözünün önüne Uzer'in ikizi Umay'ı getirdi. "Evet, benziyorsunuz. Kardeşler olarak hepiniz birbirinize benziyorsunuz."

"Erkek kardeşlerden en yakışıklımız hangisi peki? Annem ve babam inatla bu sorudan kaçınıyor. Umay da aynı şekilde. Dışarıdan bir göz olarak yorum yapmanı istiyorum."

"Yeğenlerin ne cevap veriyorsa o," diyerek sorudan harika bir şekilde kaçan Arya karşısında Uzer, saygıyla sustu. Bu soruya başka nasıl cevap vereceğini bilememişti. Uzer'in abisi ve erkek kardeşi de oldukça yakışıklı erkeklerdi ancak evli olduklarından mı bilinmez, Arya onları çok da çekici bulmamıştı. Bunun üzerine de düşünmemişti. Sonuçta evlilerdi.

Ama Uzer... Keskin yüz hatları, uzun boyu ve yapılı vücuduyla kesinlikle çekici bir erkekti. Nerede ne söylemesi gerektiğini biliyordu. Sözlerle arası çok iyiydi. Onu tehlikeli yapan da buydu.

"Bekâr olan tek kardeş olmak yoruyor olmalı." Arya'nın sesinden eğlence pırıltıları akıyordu. "Evde kalmışsın resmen."

"En zeki kardeş ben olduğum için evlenmiyorum. Evde kalmakla alakası yok."

"Klasik bekâr yalanı."

"Hayır, değil. Ayrıca," diyerek ekledi Uzer. "Ben aslında hepsinden önce evlenecektim ama evlenmedim. İyi ki de evlenmedim."

"Ciddi misin?"

"Evet," dedi Uzer başını sallayarak. "20 yaşındayken salak herifin tekiydim. Daha okulumu bitirmemişken kız arkadaşıma evlenme teklifi etmiştim."

"Tabii o da okulunuz bitmediği için reddetmiştir."

"Hayır, kabul etmişti."

"Oha." Arya, tepkisine engel olamamıştı. Bedenini Uzer'e doğru döndürüp meraklı gözlerini ona çevirdi. Hikâye gittikçe ilginçleşiyordu. "Ee, sonra ne oldu? Aileleriniz mi izin vermedi?"

"Hayır, izin verdiler. Yani... Annem evlenecek olgunlukta olmadığımı söylemişti ki haklıydı ama diyorum ya, gençtim ve âşık olduğumu sanıyordum. Nihayetinde ilk sevgilimdi. Annem kararımdan dönmediğimi görünce karşı çıkmadı. Bu yüzden nişanlandık."

"Peki sonra? Nişanı mı attınız?"

"Hayır."

Arya'nın kalbine bir anda kötü bir his çökmüştü. "Kıza bir şey olmadı, değil mi?"

"Yok, hayır. Nikâh günü bile aldık. Neredeyse evlenecektim."

"Neden evlenmedin?"

"Tahmin et, oldukça klişe bir sebepten."

"Nikâhtan mı kaçtı?"

Uzer, onaylarcasına kafasını sallarken dudaklarında bir sırıtış oluşmuştu. Bakışlarını yoldan ayırmadan konuştu. "Hem de fotoğrafçıyla beraber."

Arya'nın ağzı açık kalmıştı. Uzer'in geçmişinden böyle bir olayın çıkabileceğini tahmin etmemişti. Onun çapkın görüntüsünün altında kalbi kırık bir erkek yatıyordu. 20 yaşında bir gençken neredeyse evlenecekti ve kız arkadaşı tarafından düğün günü terk edilmişti. Bu çok...

"Üzgünüm," diye mırıldandı Arya.

"Senin üzülmene gerek yok. Geçti bitti çoktan. Eski sevgilim de haklı bir yerde. Sonuçta benimle evlenmek üzereyken fotoğrafçıdan etkilenebiliyorsa evlenip ikimize de hayatı zehir etmenin bir anlamı yok. Ama keşke bunu yüzüme söyleseydi de rezil olmasaydım."

"Hiç böyle bir şey yaşamadım. Gerçekten gurur kırıcı olmalı."

"Aldatılmak mı?" Arya, onaylarcasına kafasını salladı. Uzer, göz ucuyla ona baktıktan sonra yeniden yola dönmüştü. "Zaten biraz aklı olan bir adam seni aldatmaz."

"Biraz aklı olan insan kimseyi aldatmaz. Gider ayrılır."

"Orası öyle."

Uzer'in muhabbetiyle yol akıp geçiyordu, bu yüzden araba durduğunda bir an için Arya her şeyi unutmuştu. Buraya neden, kim için geldiğini... Sessizce, arabanın içinde oturmaya devam ederken Uzer'in bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu.

"Seninle gelmemi ister misin?"

"Hayır, bunu tek başıma yapmam lazım." Arya, derin bir nefes daha aldıktan sonra bakışlarını Uzer'e çevirdi ve gülümsedi. "Bıraktığın için teşekkür ederim."

"Seni burada bekliyorum."

Arya, kafasını onaylarcasına salladıktan sonra emniyet kemerini çözmüş ve arabadan inmişti. Omuzlarını geriye atarak duruşunu dikleştirdi ve yürümeye başladı. Adımları geriye dönüp o arabaya binmeyi ne kadar istese de ilerlemekten vazgeçmemişti. Artık yüzleşmek zorundaydı. Annesinin neden onu bırakıp gittiğini öğrenmek zorundaydı. Cevap yalnızca annesindeydi. Terk edip giderken arkasında hiçbir not bırakmamıştı.

Yeşil bir bina, diye geçirdi içinden. Annesi müstakil bir evde oturuyordu. Tekrar evlenmiş miydi, çocukları olmuş muydu bilmiyordu. Tek bildiği Isparta'nın neresinde oturduğuydu.

Sonunda o yeşil binayı gördüğünde genç kızın içi titredi. Annesi, bahçeyle uğraşıyordu. Sarı saçlarını tepesinde topuz yapmıştı. Yüz şekli Arya'nın yüz şekliyle birebir aynıydı. Kadının dış görünüşünü Arya zaten biliyordu. Babası ona fotoğraflarını göstermişti ancak o fotoğraflarda annesi 32 yaşındaydı. Şimdi ise 50'lerinde bir kadındı.

Adımları yavaşça kadına doğru yaklaşırken bahçenin çitlerinin önünde durmuştu. Ne söylemeliydi? Kadın, henüz onu görmemişti. Sohbete nasıl girecekti? Kendisini tanıtması gerekiyordu.

Bir yararı olmasını umut ederek boğazını temizledi. Tam o esnada annesi kafasını kaldırmış ve direkt Arya'nın olduğu tarafa bakmıştı.

"Arya?" Kadının sesindeki şaşkınlıkla Arya'nın kulaklarından tüm ses silinip gitmişti. Kalbi heyecanla çarpıyordu. "Sen mi geldin kızım?"

Arya'nın yanından genç bir kız geçti ve koşarak kadına sarıldı. "Okulda bir boşluk bulduğum gibi atladım geldim. Özledin mi beni annem?"

"Özlemez olur muyum?" Kadın, gözyaşlarını silerek kızına sarılırken Arya, fark ettiği gerçekle okkalı bir tokat yemişçesine sarsılmıştı.

Annesi, tekrardan evlenmişti. Bir kızı daha olmuştu.

Ve o kızının ismini de Arya koymuştu.

Sindiremediği gerçeklerle sırtını kucaklaşan anne kıza döndü ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Olanları bir türlü kabullenmek istemiyordu. Gerçek çoktan zihnine yerleşmişti ancak aptal kalbi... Buraya annesini görmesine sebep veren o aptal kalbi bir türlü kabullenmiyordu. Babasının fotoğraflarda gösterdiği kadındı, yaşlanmış olsa da gençlik fotoğraflarındaki haline benziyordu. Gördüğü kadın, onun annesiydi.

"Arya! Nereye gidiyorsun?"

Uzer'in sesini duyan Arya, adımlarını hızlandırdı. Onu bu halde görmesini istemiyordu. Kimsenin onu bu halde görmesini istemiyordu. Aptallığına kendisi bile tahammül edemezken yanında kimseyi istemiyordu.

"Arya!" Uzer, hızlıca ona yetişip kolunu kavradı ve genç kızın bedenini kendisine çevirdi. Gördüğü gözler hiç de Arya'nınkilere benzemiyordu. Arya'nın insanın içini açan bakışları karşılamamıştı onu. Uzer, annesiyle olan görüşmesinin hiç iyi gitmediğini anlayabiliyordu. Ama ne olduğunu sormayacaktı.

"Bırak beni." Arya, Uzer'in kollarının arasından sıyrılmaya çalışırken Uzer, onu daha da sıkı tutmuştu. "Bırak dedim!"

"Bıraksam nereye gideceksin? Isparta'da bildiğin hiçbir yer yok ve telefon numaran da bende yok."

"Bir taksiye atlayıp otogara gitmek zor olmasa gerek."

"Arya..."

"Hayır, bırak!" Arya, en sonunda çırpınmayı bırakıp yanmaya başlayan gözlerini kırpıştırdı. Ağlamak istemiyordu. Bu anı yaşamak istemiyordu. Az önce gördüklerinden haberdar olmadığı ana dönmek istiyordu. Veya tüm bunları atlatıp kabullendiği zamanlara atlamak istiyordu. Her halükârda şu an, şu dakikanın içinde olmak istemiyordu.

Ama sıkışıp kalmıştı. İlerleyemiyordu. Her şey çok yavaş oluyormuş gibiydi. Kalbindeki acı öyle fazlaydı ki nasıl dışarıya atacağını bilemiyordu.

"Bu kadar aptal olamam," dedi acıyla. Yüzünü buruşturup başını diğer tarafa çevirdiğinde Uzer'in kalbi acıyla sancılanmıştı. "Sanmıştım ki... Benim ismimi annem koyduğu için... Ben..."

Nefesleri yetmiyordu. Belki de kuracağı cümlelere devam etmek istemiyordu. Yaşarmış gözlerini Uzer'in gözlerine dikti. "Bırak beni, lütfen. Buradan gitmek istiyorum."

Sesi yalvarırcasına çıkmıştı ve eğer bu ses tonunda başka bir şey isteseydi Uzer şüphesiz ki onu dinlerdi. Ama istediği şey onu yalnız bırakmasıydı ve... Bunu denese bile yapamazdı.

"Ben götürürüm seni. Yeter ki benden seni yalnız bırakmamı isteme, kalan her şeyi yaparım."

"Neden?" diye sordu Arya. Dudakları titriyordu. "Neden istediğimi yapmıyorsun?"

"Çünkü..." Uzer, derin bir nefes alıp kalbinin söylediklerine kulaklarını tıkadı. "Patron ağzıma sıçar da ondan."

Arya, kollarını Uzer'den kurtararak yanaklarındaki ıslaklığı sildi. İki elini de saçlarından geçirirken "Nasıl bu kadar aptal olabildim?" deyip duruyordu. Kendine olan kızgınlığı gittikçe büyümeye başlamıştı. Ne yetmemişti ona? Sevgi dolu bir ablası vardı. Onu bir annenin merhametinden asla eksik etmemişti. Neden bununla yetinmemişti?

Kafasını duvarlara vurmak istiyordu. Bir şeyleri parçalamak, bağırıp çağırmak istiyordu ancak tek yaptığı sessizce ağlamaktı.

"Sadece merak etmiştin," diyen Uzer'in sesiyle bulanık gözlerini ona çevirdi. "Bunda aptalca olan hiçbir şey yok. Her insan gibi merak ettin, Arya."

"Beni bırakıp giden annemin nesini merak ettim ki ben? O beni merak etmiş mi?" Durmadan yeni yaşlar akıtan gözlerine lanet ederek başını yukarıya doğru kaldırdı. Cayır cayır yanıyordu. Dayak yemiş gibiydi. Hayatı boyunca bir tokat bile yememiş biriydi ancak şu an yaka paça dövülmüş gibi hissediyordu.

"Ben sandım ki..." dedi yeniden. "İsmimi annem koymuştu. Ben... Beni sevdiğini, beni biraz olsun özlediğini sanmıştım. Öyle ya, insan sevmediği birinin ismini koyar mı? Ama o sadece Arya ismini sevmiş."

Hıçkırdı, dudakları bükülürken onu dikkatle dinleyen Uzer'e bakmıştı. Başını gayriihtiyari iki yana sallıyordu. "O kadar çok sevmiş ki bu ismi... Diğer kızına da Arya adını vermiş."

"Güzelim..." diye fısıldadı Uzer. Başka hiçbir şey söylememiş, genç kızın başını kavrayarak kendi göğsüne çekmişti. Arya, şu an oldukça ihtiyaç duyduğu 'birine sarılıp ağlama' gerçeğini görmezden gelememişti. Uzer'in kolları onu sararken olmasını dilediği gibi küçüldü. Hıçkırıkları genç adamın gövdesinde boğuklaşıyordu.

Geri dönüp 'neden' diye sormak istiyordu. Ancak cevabı neyi değiştirecekti? Her şey ortadaydı. Oldukça açıktı.

Annesi onu terk etmişti. Zorunda kalmamıştı. Arya, aslında içten içe bu gerçeği bilse de hep gizli bir sebep olmasını ummuştu ama ortada gizli bir sebep yoktu. Annesi onu terk etmişti çünkü canı öyle istemişti.

Kendine başka bir aile kurmuştu. Arya gibi bir kızı daha olmuştu, üniversite öğrencisi olduğuna göre Arya'dan en fazla 5 yaş küçüktü. Ve adaşlardı.

Henüz 40 günlük bir bebek bile değilken terk ettiği Arya yerine başka bir Arya büyütmüştü. Arya, aklına gelen düşünceyle ürperdi ve Uzer'in göğsüne daha çok gömüldü. Ancak acı gerçek zihnindeki bariyerleri çabucak yıkmış ve genç kızın beynine saplanıp kalmıştı.

Arya'nın yeri başka bir Arya tarafından doldurulmamıştı.

Çünkü Arya'nın hiçbir zaman annesinin hayatında bir yeri olmamıştı.

***

Ardıç, sırtını arkasındaki duvara yaslayıp tek ayağını öne uzatırken bakışlarını biraz uzağındaki kahvehaneden bir saniye bile ayırmıyordu. Rüya'nın kırık kahvelerini aklından atmaya çalışsa da becerememişti. Evde durdukça duvarlar üzerine geliyordu. Hele ki o duvarlardan birinde âşık olduğu kızla yakınlaştığı için evde durması iyice zorlaşmıştı.

Onu kırmıştı. Bu gerçek genç adamın yüreğini paramparça ediyordu. Ama konuşsa da kelimelerini düzgün seçebilen biri değildi. İletişim zayıf olduğu bir konuydu ve bazen sessizlik her ne kadar yıpratıcı olsa da konuşmasından daha iyi bir çözümmüş gibi geliyordu.

Nihayet beklediği kişi kahveden çıktığında Ardıç, sırtını duvardan çekip adamın bulunduğu ara sokağın önünden geçmesini bekledi. Birkaç saniye sonra üvey babası, Ardıç'ın karanlıkta beklediği ara sokağın önünden geçmişti. Ardıç, hızlıca adamın yakasını kavrayıp çekti ve onu duvara yapıştırdı.

"Ne oluyor lan?" Adam, hızlıca kırpıştırdığı gözlerini Ardıç'ın yüzüne çevirdiğinde gördüğü tanıdık yüz gözlerine korku yaymıştı. Bu, Ardıç'ı keyiflendirdi. Bir zamanlar eziyet ettiği çocuktan korkuyor olması inanılmaz keyifliydi.

"Ardıç?" dedi şaşkınca. "Ne işin var burada?"

"Gül cemalini görmeye geldim," dedi Ardıç alayla. Elini adamın boğazına sardı ve sıkmaya başladı. Adam, ellerini Ardıç'ın elinin üzerine koyarak çırpınırken Ardıç, çenesiyle adamın ellerini işaret etmişti. "Bu ellerle mi vurdun Çınar'a?"

"Ne dediğini... Anlamıyorum..." Sözleri kesik kesikti. Nefes almakta zorlanıyordu. Genç adam sinirle soluyup dişlerini sıktı. Üvey babası olacak olan herifin boğazını bıraktığında adam, nihayet rahatladığını düşünmüştü ki boğazında bir bıçak hissetmişti. Ardıç, sakince gülümseyerek adamın korku dolu gözlerine baktı.

"Bana bak, baba müsveddesi," derken dişlerinin arasından konuşuyordu. "Bir daha o pis ellerinle kardeşime dokunursan seni gebertirim." Adamın boynundaki bıçağı biraz daha bastırdı. "Anladın mı beni?"

Adam hızlıca kafasını sallamak istese de boynundaki bıçak yüzünden sadece gözlerini kırpıştırabiliyordu. Ardıç, bıçağı boynundan çekip tek eliyle adamın yakasını kavradı ve gözlerine ruhsuz bir şekilde baktı. "Anladın mı?"

"Anladım, anladım," dedi adam korkuyla. Ardıç, adamın yakasını bırakıp bıçağını elinde çevirirken "Güzel," diye mırıldandı.

"Şimdi, yıkıl karşımdan."

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

1.6M 86.6K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
14.6K 982 75
Seri katil aynı zamanda Avukat olan Kumsal Sonsöz her gün yeni bir cinayet işler gün geçtikçe cinayet sayıları artar ve bu gizemli sırrı çözmek için...
2.8K 277 21
"Adını söyleseydin bari..." diye mırıldandı Demirhan.Duyulmadığını mı sanıyordu? Duymuştu Lavinya. "Lavinya." Demirhan'a döndü. "Adım Lavinya.Laviny...
1.9K 125 5
Liyan, ağızında geveleyerek " sen neden sürekli bana Manolya diyorsun?" dedi. Bardağın dibini başıma dikip, yeni viski doldurdum ve "hem annem kokuyo...