BENİM YAZGI'M

By snowqueen1331

4.7K 516 831

Hiç aşık oldunuz mu? Ya da aşkınızdan kaçtınız mı? Peki acı çekmekten, kaybetmekten korktunuz mu? Bu benim... More

Karakter Tanıtımı
~01~
~02~
~03~
~04~
~05~
~06~
~07~
~08~
~09~
~10~
~11~
~12~
~13~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
~38~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~ ~FİNAL~
~DUYURUYU~

~14~

94 12 9
By snowqueen1331

Arkamı dönemedim hızla yürümeye devam ettim. Partinin olduğu yere gelince Arya hemen yanıma koştu.
O kadar mı kötü görünüyorum ya.

"Yazgı noldu? Neredeydiniz?" Cevap bile veremedim.

Hemen bar masasına gidip, gördüğüm içki bardaklarını kafama diktim. Bitirdiğim her bir bardağı yenisiyle değiştirsin diye barmene uzatıyordum.

Yanıma birinin oturduğunu hissedince o tarafa döndüm. Gelen Selimdi.

"Yazgı biraz yavaş mı gitsen."

"Neee?"

"Yok birşey devam et."
Kafamı sallayıp içmeye devam ettim.

Selimin ellerini belimde hissedince ona doğru döndüm. Bu bana niye böyle bakıyor ya? Sonra ellerini çeksin diye yerimde kıprdadım. Pek faydası olmadı. Hatta yanıma daha da sokuldu.

Napıyor bu?
"Ellerini çekermisin Selim."

"Neden? Sana yardım etmeye çalışıyorum. Düşersen engel olmak için."

"Düşersssem kalkarım ssana ihtiyacım yok benimmm. Hiç birinizzzee."
Ağızım yamuluyor sanki. Ne diğimi ben bile anladım ama neyse.

"Benim sana ihyacım var ama."

Ne diyor ya bu? Deli galiba. Kurtulmak için yerimden kalktım.
Off hadi ama sen niye kalkıyorsun acaba. Elini hala çekmezken iyice sinirlendim.

"Çek eliniiiğğ."

"Anlamıyorum."

Ben tekrar söylemek için hamle yapmıştım ki. Off noldu öyle ya? Aaa Rüzgar mı o?

"Neyini anladın lann kız çek elini diyor."
Resmen kükremişti. Kafam güzel olmasa korkudan sıçramıştım.

"Sanane birader. Sen ne karışıyorsun? " dedi Selim.

Rüzgar daha fazla dayanamayıp suratına yumruğu indirdi. Herkes çığlık atarken ben gülüyorum. Allahım her gün istiyorum bu kafayı. Dur anlatıyım, olayın heyecanı kaçmasın.

Selim ilk yumruğun şokunu attlattıkatan sonra Rüzgar hamle yaptı. Ama Rüzgar bu hamleyi kolaylıkla savurdu. Sonra Selimi altına alıp ardı arkası kesilmeyen yumrukları yüzüne yerleştirmeye devam etti.

Doruk'la Burak Rüzgarı Selimin üzerinden almaya çalıyorlar ama nafile. Rüzgarın bırakmaya niyeti yok.

Başım dönmeye başlayınca bulunduğum yere çöktüm. Arya yanıma koşup beni kaldırmaya çalıştı. Bir yandanda Doruğa sesleniyordu.

Sonra bir anda havalandım. Kimin beni kucağına aldığını anlamaya çalıştım.

Sonra o tatlı vanilya kokusu sardı bedenimi.

"Ne güzel kokuyorsun sen insafsız."
Gülümseyip yürümeye devam etti.

Bende başımı boyun girintisine koyup kokusunu biraz daha soludum. Bir ömür burda yaşayabilirim.

Biraz yürüdükten sonra durduk sanırım asansöre binicez. Asansörde durduktan sonra bir odanın önünde durduk. Rüzgar birşey arıyordu sanırım?

"Yazgı oda kartın nerede?"

Çok uykum olduğu için pek anlaşılmayan garip sesler çıkardım.
"Hııığğ mmm."

"Napıcam ben seninle acaba." Sonra yine haraket ettik.

Kapı sesini duymamla gözlerimi açtım. Hani kartımı bulamamıştı. İçeriye göz gezdirdiğimde Rüzgarın odası olduğunu anladım. Beni yatağın üzerine bırakıp kapıyı kapattı.

Bana doğru yaklaşıp.
"İyimisin?" dedi.

"İyi.... Öğğ."
Midemin bulanmasıyla cümlem yarıda kesildi.

Hemen banyoya gidip kustum. Rüzgar da peşimden gelip saçlarımı tuttu. Allahım beni böyle görmesi bu hayatta isteyeceğim en son şey bile değil.

Kendime gelince hemen sifonu çektim. Bu kadar iğrençlik yeter. Rüzgar beni yerden kaldırıp lavabonun önüne getirdi. Suyu açıp eline alıktan sonra benim yüzümü yıkamaya başladı. Aynada kendime baktığımda berbat görünüyordum.

Rüzgarın eli dikkatimi çekmişti. Sanırım kavga sırasında olmuş. Biraz kızarmıştı. Elinin üztündede Selimin kanı vardı. Kendi ellerini de yıkadıktan sonra suyu kapayıp ellerini ve benim yüzümü havluyla kuruladı. Beni tekrar odaya götürdü.

Üstüm hem pislenmiş hemde ıslanmıştı. Beni tekrar yatağa oturtup dolabına ilerledi.

Elinde beyaz bir tisört ve siyah eşofmanla geri döndü. Hala başım döndüğü için ayağa kalkamadım. Yani kalkmamla oturmam bir oldu desek daha doğru olur.

"Yazgı bunları giymen gerek. Üstün çok ıslanmış hasta olucaksın." Başımı salladım ama hiç halim yoktu.

"Tamam ben giydiricem." Gözlerim kocaman açıldı.

Ne hayır.
"Bakma öyle. Senden faydalanmak gibi bir niyetim yok. İlk önce kollarını çıkartıcaz. Sonra elbiseyi çıkarmadan tisörtü giydiricem. Sonra elbiseyi çıkartıcam. Tamam mı?"

Mantıklı. Bir insan hem zeki, hem yakışıklı, hemde bu kadar güzel bir kokuya sahip olabilir mi ya.

Ben Rüzgarı överken o tişörtü giydirmişti bile. Beni ayağa kaldırıp tişörtü düzeltti. Ayakta duramadığım için kollarımı boynuna dolandım. Hayır yani o kadarda kustum. Biraz kendime gelmem gerekmiyor mu?

Rüzgar ellerini arkada birleştirip fermuarı açtı. Elbise bedenimden sıyrılıp yere düştü. Neyse ki tişört var. Kendime baktığımda tişörtün elbisemden daha uzun olduğunu fark ettim.

Kollarım hala Rüzgarın boynundayken gözlerim yine onun gözlerinde keşfe çıkmıştı. Uzun süre bakıştıktan sonra istemsizce dudaklarına kaydı gözlerim.

Şu an onu öpmek istiyorum ama pişman olacağımı da çok iyi biliyorum. Rüzgar biraz geri çekildi.
"Dur Yazgı pişman olacağın birşey yapmanı istemiyorum. Hadi uyu biraz."

"Aklımı mı okudun sen az önce." Güldü.

"Şöyle gülme ya. Kalbimin ritmi bozuluyor."
Beni yatağa yatırıp pikeyi üzerime örttü.

Gideceği sırada elini tutup durdurdum.
"Korkuyorum Rüzgar."

"Korkmana gerek yok ben burda olucam."

"Bende bundan korkuyorum zaten. Senin bana yakın olmandan. Rüzgar ben seni sevmekten sana aşık olmaktan korkuyorum. Ya bende annem gibi acı çekersem. Çok korkuyorum."
Sonrası karanlık uyku bedenimi esir aldı.

RÜZGAR'DAN...

Ağıdaki kavgadan sonra Yazgıyı kucağıma alıp odasına çıkarmak istedim. Hala çok sinirliydim. O pislik herifi orda öldürebilirdim eğer Yazgı kendini bırakmayıp ayakta kalabilseydi.

Ağızını burnunu kırdım ama hala içim soğumadı. Yazgı kucağımdayken birşeyler söylemeye başladı.

"Ne güzel kokuyorsun sen insafsız."

İster istemez yüzümde aptal bir sırıtış oldu. Sen birde kendi kokunun farkına varsan. Başını boyun girintime sokup derin derin nefesler almaya başladı.

Asansöre binip odaların olduğu kata çıktık. Yazgının odasının önünde durup çantasından kartını bulmaya çalıştım. Bir kadının çantası kurcalanmaz ama ne yapıyım onu kendi odama götüremem ya. Kartını bulamamıştım sanırım içeride unuttu.

Yüzüne baktığımda masumluğunu ve tatlılığını gördüm. Böyle daha fazla kalmamak için kendi odama girdim. Kapıyı açar açmaz Yazgı başını kaldırıp etrafa göz gezdirdi.

Onu yatağa bırakıp kapıyı kapatmaya gittim. Geri döndüğümde Yazgı yatağa uzanmış yarı uyur pozisyondaydı.

Midesi bulanınca hızla yataktan kalkıp banyoya koştu. Sanır'ım içtiği şeyleri bünyesi kaldıramadı.

Bende peşinden gidip önüne gelen saçlarını tuttum. Sonra ayağa kaldırıp yüzünü yıkadım. Elime o pisliğin kanları bulaşmıştı. Kendi ellerimide yıkadıktan sonra havluyla Yazgının yüzünü kuruladım. Sonrada kendi ellerimi kurulayıp tekrar odaya döndüm.

Yazgıyı yatağa oturtup dolaba ilerledim. İçinden beyaz bir tişört ve siyah bir eşofman altı alıp geri döndüm. Tişörtü Yazgıya giydirdikten sonra elbisenin fermuarını açtım. Elbise bedeninden yavaşça yer süzüldü. Kolları hala boynumdayken bende onun belini kavradım.

Gözleri gözlerimle buluşruğunda zamanın durmasını ve hep böyle kalmayı diledim. İmkansız olduğunu bile bile.

Gözleri yavaştan dudaklarıma kaydığında kendimi geri çektim. Pişman olacağı birşey yapmasını istemiyordum.

Çünkü şu an sarhoş, yarın ayıldığında O'ndan faydalandığımı düşünmesini ve bana güvenini yitirmesini istemiyorum.

Yazgıyı yatağa yatırıp pikeyi üzerine örttüm. Yatağın yanına oturup biraz o güzel yüzünü seyrettim.

"Korkmasan bir kez bana elini uzatsan bir daha asla bırakmam seni Yazgı."

Yanından kalkıp üçlü koltuğa oturdum. Sonra uyku bastırınca uzandım. Tam kendimi uykuya teslim edecekken Yazgının sesini duydum.

"Gitme. Anne beni bırakma." Sayıklıyordu.

Yanına gidip elini tuttum. Elleri buz kesmişti. Sonra yine sayıklamaya başladı.

"Anne korkuyorum." Neyden bu kadar korkuyorsun Yazgı neyden?

"Gitme. Annem gibi sende gitme."

Herkesin derin yaraları, gizlediği acıları, korktuğu duyguları vardır. Kimi zaman bu yaralarla, acılarla, duygularla yüzleşiriz. Kimi zaman da en iyi bildiğimiz şeyi yapıp kaçarız. Çünkü kaçmak her zaman en kolay olanıdır. Ya da bize en cazip gelen.

Ama asla bir kurtuluş yolu değildir. Eğer mutlu olmak istiyorsa insan savaşmayı bilmeli. Sonunda kaybediceğini bilse bile savaşmalı.

Çünkü herşey kaybedilmez. İllaki kazandığımız birşeyler olur. En olmadı ders çıkarırız.

Yazgının yanından kalkıp tekrar koltuğa uzandım. Uyku bedenime ağır basınca direnmeyip karanlığa yumdum gözlerimi. Ara sıra Yazgının sesiyle uyansamda tekrar uyumaya devam ettim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Gözlerimi açtığımda odamda olduğumu anladım. Bir dakika bura benim odam değil.

Hızla yatakta oturur pozisyona geçtim. Ani hareketimle başımdaki şiddetli ağrının farkına vardım. Elimi anlıma koydum.

Dün neler oldu? Kesik kesik birşeyler hatırlıyorum ama, Rüzgar. En son Rüzgarın kucağındaydım.

Yataktan kalktım. Üstümde beyaz bir tişört vardı. Bunu ne ara giydim ben?

Başımın dönmesiyle tekrar yatağa oturdum. Offf bir daha bu kadar içmiycem.

Bu sefer daha yavaş haraket ederek ayağa kalktım. Biraz ilerleyince Rüzgarı gördüm. Ayy kıyamam koltukta iki büklüm yatıyor.

Yanına yaklaşıp yere attığı pikeyle üzerini örttüm. Uyurken de mi yakışıklı olunur ya.

Yanına yaklaşıp dağılıp yüzüne gelen saçlarını kenara ittim. O sırada gözlerini açınca ne yapacağımı bilemeden ayağa kalktım. Kalkmaz olaydım.

Başımın dönmesiyle kendimi Rüzgarın üstünde buldum. Başımı göğsünden kaldırıp yüzüme gelen saçlarımı üfleyerek önümden çekmeye çalıştım ama pek başarılı olduğum söylenemez.

Sonra Rüzgar daha fazla cebelleşmeme izin vermemek adına saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Sonra gözlerimiz yine yeniden buluştu.

Dudakları memnuniyetle yukarı kıvrılırlırken...
"Yerin rahat galiba. Hayır benlik sorun yokta sonra pişman olmayasın." diyip sırtmaya devam etti.

Göğsüne bir tane vurup üstünden kalktım. Küçük bir iniltinin ardından eski haline döndü.

Bense dünki elbisemi alıp banyoya gidicektim ki Rüzgarın sesiyle duraksadım.

"O elbiseyi giyme istersen. Hem odan hemen yan tarafta tişörtle gidebilirsin. Sende kalsada olur. Sana daha çok yakıştı."

"O konuya sonra gelicez Rüzgar bey. Ben neden kendi odamda değilim? Bu tişörtü nasıl giydim, sonra ne oldu? Bana bizzat anlatıcaksınız. Herneyse artık gitsem çok iyi olacak."

Gülümseyip yanıma geldi.
"İstersen şimdi de anlatabilirim." Muzipçe güldü.

Hadi ama ne olmuş olabilir? Aklıma gelen şeyle gözlerim yerinden çıkacakmış gibi açıldı.

Yanaklarımda bir ısınma hissettim. Hemen arkamı döndüm. Yerden çantamı alıp kaçar gibi odadan çıktım.

Son duyduğum şey Rüzgarın kahahası olmuştu.

*******************************
️❤️❤️⭐Oy atıp yorum yaparmısınızzz lütfennnnnn. ⭐❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

57K 2.8K 24
* * * Kuzey sakince yaklaştı yatağa..Eliyle duvardan destek alarak yavaşça eğildi Yıldız'ın üzerine.. sinirden kızaran gözleriyle kadına baktı. "Oğlu...
77.9K 2K 36
"Nefret ediyorum senden anlamıyormusun?"dedim titreyen korku dolu sesimle "Sevemiyorum ben seni olmuyor işte artık vazgeç benden izin ver gideyim"ded...
1.3M 103K 47
Gelecekten, geçmişe engebeli bir serüven! 27 yaşında olan Feride gittiği Topkapı Sarayında esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolur. Gözünü açtığında...