Meghan Trainor - Title
İyi okumalar.
Rüya: Aferin, aptal çocuk
Rüya: Ne güzel anlaştın Gaye'yle
Rüya: Kıza laf atmadan 2 saniye duramadın mı?
Egemen: Kuzi vallahi denedim
Egemen: Cidden denedim ama engel olamadım kendime
Egemen: Yazdığını görünce bile laf atasım geliyor
Rüya: Balıkların ne günahı vardı?
Egemen: O konuda fikrimin arkasındayım
Egemen: Balıkları sevebiliyor ama benden haz etmiyor, öyle mi?
Rüya: Taktın bakıyorum da
Egemen: Yoo, hiç de takmadım
Rüya: Ayrıca, senden hoşlanmak zorunda değil
Rüya: Seni tanımıyor
Rüya: Ve bu saatten sonra hoşlanacağını da sanmam çünkü kızın balıklarına laf attın
Egemen: Benden hoşlanması gereken kişi o değil
Rüya: Deli ediyorsun beni
Egemen: Dünyaya bunun için geldim
Rüya: Farkındayım
Rüya: Sizi ilk tanıştırdığım günden sonra dershanede kızlara rastladığımda ne oldu, biliyor musun?
Rüya: Ağızlarını aradım
Rüya: Egemen nasıl biri sizce gibisinden işte
Rüya: Gaye senin için ne dedi, tahmin et bakalım
Egemen: Ne dediğini umursamıyorum
Rüya: Ama umursamalısın
Rüya: İyi birine benzediğini söyledi
Rüya: Senden hoşlanmamasının seninle bir alakası yok çünkü
Rüya: Sadece tedbirli davranıyor ama sen çok kişisel algıladın olayı
Rüya: Sonuçta seni tanımıyor ve kankasının hayatına girip onu elinden alacaksın gözüyle bakıyor
Rüya: Aynısını bizim yaşadığımızı düşünüyorum, sanırım ben de başta istemezdim
Rüya: Elbette mutluluğun mutluluğumdur
Rüya: Ama artık minik bebeğim olamayacaksın çünkü bir ilişki yaşayacak kadar büyümüş olacaksın
Egemen: Vicdan azabı çekmem için mi anlatıyorsun bunları?
Rüya: Evet
Rüya: Vicdan azabı çekmelisin
Rüya: Ve anlaman gerekiyor, Egemen
Rüya: Herkesle anlaşamazsın
Egemen: Anlaşabilirim
Egemen: Ama Gaye ile anlaşmama gerek yok
Rüya: Tabii ki de yok
Rüya: Yine de kavgaya yer aramasan daha iyi olabilir
Egemen: Elimde değil
Egemen: Enerjimiz tutmuyor kızla
Egemen: Geriyor beni
Egemen: Bir insan nasıl balıkları sevebilir?
Rüya: Taktın sen de ama
Rüya: İstediği hayvanı sever
Rüya: Sana ne?
Egemen: Tuhaf bir kız olduğunu kabul etmek zorundasın
Egemen: Şu kamera fobisine ne demeli?
Egemen: Gerçekten de fotoğraf çekilmekten nefret ediyor olamaz
Rüya: Olabilir
Egemen: Olamaz
Rüya: Niye olmasın?
Egemen: Hadi ama
Egemen: Görüyorsun sen de
Rüya: Görmüyorum
Egemen: Fark etmedin mi?
Rüya: Neyi?
Egemen: Gıcık biri olabilir ama yiğidi öldür, hakkını yeme demişler
Egemen: Melek gibi görünüyor
Egemen: Bir kız olsam ve o kadar güzel olsam fotoğraf çekilmekten nefret etmezdim
Egemen: Hatta her an kendimi çekip paylaşırdım ki insanların gözü gönlü açılsın
Egemen: Tabii ben kız olsam Gaye'den çok daha sevimli bir kız olurdum
Rüya: Melek gibi mi görünüyor?
Egemen: Evet
Rüya: Bilemedim şimdi
Rüya: Yani normal bence
Egemen: Saçmalama
Egemen: Aşırı güzel
Rüya: Aşırı mı?
Egemen: Evet
Egemen: Bir saniye
Egemen: Sen ne yapmaya çalışıyorsun?
Rüya: Seni anlamaya çalışıyorum
Rüya: Demek Gaye melek gibi görünüyor
Egemen: Hoşlanmadım diye hakkını yiyemem, güzel kız
Rüya: Hoşlanmamış mısın?
Egemen: Rüya.
Rüya: Egemen.
Egemen: Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama yemez
Egemen: İlk görüşte hoşlanmadığım bir insandan sonradan da hoşlanmam
Egemen: Gaye beni huzursuz ediyor
Rüya: Böyle diyorsun ama Gaye'den başka bir şeyden bahsetmiyorsun
Egemen: Hiç de öyle yapmıyorum bir kere
Rüya: Ya, kızın melek gibi göründüğünü de ben söyledim çünkü
Egemen: Yalan mı söyleseydim?
Rüya: Yani, bunu belirtmene pek gerek yoktu
Rüya: Israrla Gaye'nin çok güzel olduğunu söyledin
Egemen: Çünkü sen benim kuzenimsin ve sana her şeyi anlatırım
Egemen: Ayrıca, içim dışım birdir benim
Rüya: Aslında öyle değilsin
Egemen: Nasılım peki?
Rüya: Boş ver, kendin yaşar görürsün
Rüya: Benim şimdi çıkmam lazım
Rüya: Ardıç'ın kurtardığı köpeği dayıma götüreceğiz
Rüya: Görüşürüz
Egemen: Dayıma selam çak benden
Egemen: Görüşürüz
***
Rüya, Ardıç'ın oturduğu apartmanın kapısının önünde beklerken bir yandan da etrafa göz kulak oluyordu. Köpeğin sahibinin evden çıktığını görmüşlerdi, o buralarda değilken köpekle beraber kaçacak ve dayısına gideceklerdi.
Ardıç, nihayet apartman kapısında göründüğünde ceketindeki şişkinlikten köpeği ceketinin içine sakladığı anlaşılıyordu. Dışarıya çıkmak konusunda ürkek olan köpek, kurtarıcısı olarak gördüğü Ardıç'ın göğsüne büyük bir memnuniyetle sığınmıştı. Rüya, bu görüntü karşısında tebessüm ederken Ardıç, bakışlarını kaldırdı ve ona gülümseyerek bakan Rüya'yı gördü.
Saçlarını ortadan ayırıp iki tarafı da örmüş olan Rüya'nın üzerinde siyah bir tayt ve yumuşacık olduğu uzaktan bile belli olan bir kazak vardı. Kızın görüntüsüyle sarsılan Ardıç, aklını toparlamak için birkaç saniyeye ihtiyaç duydu ancak kafayı yiyecekti. Çok tatlı görünüyordu.
"İnanmıyorum," dedi Rüya şaşkınca. Ona doğru gelirken yüzündeki gülümseme genişledi. "İlk kez bu kadar uzun görüyorum sakalını."
Ardıç, Rüya dediği için mi bilinmez, tek eliyle yanağını kaplayan sakallarını kaşıdı. Normalde hiç uzatmazdı ama kucağındaki işe yaramazla ilgilenmekten kendine vakit ayıramamıştı. Ardıç'ın kendine vakit ayıramamanın sonucu olarak gördüğü sakalları Rüya ona epey yakıştırmıştı. Genç adam nefes kesici görünüyordu.
Rüya, iyice yakınına girdiğinde kızın kokusu da tüm hücrelerini işgal etmişti. Yakından bakınca saçlarını yeni yıkadığını, hâlâ bir kısmının nemli olduğunu görebiliyordu.
Tam ona saçlarını iyice kurutmadan dışarıya çıktığı için kızacaktı ki Rüya, eğilerek Ardıç'ın ceketinin içinde gizlenmiş köpeğin başını okşadı. Saçlarından yükselen şampuan kokusuyla iyice sarhoşa dönen Ardıç sonuç olarak hiçbir şey söyleyememişti.
"Nasıl ayrılacak senden? Şuna bak, yapışık ikizin gibi resmen."
Ardıç'ın kucağına sığınmış köpeğe ve onun ürkekliğine bakarken Rüya'nın gözleri dolmuştu. Hüngür hüngür ağlamak istemediği için elini istemeye istemeye köpekten çekti ve gözlerini kırpıştırdı. Kızın yaşarmış gözlerine bakarken Ardıç'ın içi gitmişti. İmkânı olsa ceketinin diğer yanına da Rüya'yı saklayacaktı ancak bu konudan bahsetmek yerine konuyu geçiştirmeyi tercih etti. Çünkü bahsederse daha kötüsü olabilir, Rüya ağlayabilirdi.
"Hadi, gidelim artık. Burada daha fazla dikilemeyiz."
Ardıç'ın kucağındaki köpek, başını kaldırıp Ardıç'ın suratını yalamaya yeltenirken Rüya, Ardıç'ın başını çevirmesini kıkırdayarak izledi. Huysuzluk ediyordu, söyleniyordu ama dudaklarında filizlenen o gizli tebessümü Rüya'dan saklayamazdı. Bu köpeğe bağlandığını inkâr etse de bunun bir yalan olduğu oldukça açıktı.
"Yılışık," diye homurdandı Ardıç. Köpek, başını Ardıç'ın göğsüne iyice yaslayıp aşağıdan onun suratına aşkla baktığında Rüya, kahkahasını tutamamıştı.
Ardıç, göz ucuyla Rüya'ya bakıp içten içe eridi. Kızın hoş kahkahası, gülerken kısılan gözleri tatlı görüntüsünü mümkünmüş gibi daha da ileriye götürmüştü. Rüya, Ardıç'a doğru yanaşıp "Sana âşık işte," dediğinde Ardıç, ilk birkaç saniye ne dediğini algılayamamıştı. Bakışlarını kucağındaki köpeğe çevirdi.
"Hayır, değil. Yılışık hayvanın teki yalnızca."
"Ama seviyorsun bu yılışık hayvanı."
"Özel bir sevgi yok," diye ısrar etti Ardıç. Rüya, başını onaylamazca iki yana sallayıp bakışlarını önüne çevirdi. Ardıç, dilediği kadar inkâr edebilirdi ancak Rüya, onun o köpeğe ne kadar bağlandığının fakındaydı.
Rüya, önündeki yola bakıp sessizce yürümeye devam ederken uzaklardan gelen adamı gördüğünde başından aşağıya kaynar sular döküldü. Köpeğin sahibi henüz fark etmemiş olsa da onların olduğu tarafa doğru yürüyordu ve köpeğini Ardıç'ın kucağında gördüğünde... Hiç de iyi şeyler olmayacaktı. Rüya, bir şey yapmak zorundaydı.
İkinci kere düşünmeden kendini Ardıç'ın önüne attı. Ardıç'ın da adımları dururken bedenleri birbirine çok yakın duruyordu. Ardıç'ın kahverengi gözleri sorar bakışlarla gözlerine bakarken Rüya, elini ona doğru uzatıp konuştu. "Saçında bir şey kalmış."
Sesindeki gizli imayı çözen Ardıç, hızlıca Rüya'nın arkasına baktı. Tekrar Rüya'ya döndüğünde yüzünde olanları anlamış birinin bakışı vardı. Başını Rüya'ya doğru eğip aslında saçında olmayan şeyi alması için ona izin verdi.
Rüya, elini Ardıç'ın dalgalı saçlarına daldırdığında onu karşılayan tutamlar oldukça yumuşaktı. Daha öncesinde Ardıç'ı sakinleştirmek için ona sarıldığında yalnızca ensesindeki tutamlara dokunabilmişti. Onun gibi sert olmak adına bu kadar çok uğraşan bir erkeğin böyle yumuşacık saçlarının olması Rüya'ya biraz komik geliyordu.
Kahkahasını bastırsa da dudaklarında filizlenen tebessümü bastıramayan Rüya, Ardıç'ın saçlarındaki aslında olmayan şeyi almakla çok meşguldü. Ardıç, dibine kadar girmiş bu tebessüm eden yüze baktı. İç geçirmemek adına nefesini tuttu. İkisinin bedeni olayı hissetmiş ve korkmuş köpeği güvenle saklıyordu. Yine de Ardıç, adam tam yanlarından geçtiği esnada paniğe kapılmıştı.
Elini Rüya'nın beline koyarak sağa doğru döndü. Rüya da onunla beraber dönerken Ardıç, Rüya'nın belindeki eliyle onu kendine doğru çekmişti. Ardıç'ın kokusu etrafını sararken Rüya'nın kalbi hoplamıştı. Genç adamın saçlarında gezinen parmakları duraksadı, eli saçlarından yavaşça düştü. Elini çekerken yanağındaki sakallara da değmişti.
Ardıç'ın ağırlaşmış kahverengi gözlerine bakarken bekledi. Kulaklarının etrafı sanki bir katmanla sarılmış gibiydi, dışarıdaki seslere fazlasıyla kapalıydı. Arkasından geçen adım seslerini çok derinden duyuyor gibiydi. O adım seslerinin geçmesini bekledi. Bu esnada Ardıç'ın beline sardığı parmaklarının altındaki teni karıncalanıyordu.
Genç adamın tutuşu nazikti ancak belini kavrayış şekli sahipleniciydi. Sanki bu beli kavraması gereken tek kişiymiş gibi, bunu istediği zaman yapmaya hakkı varmış gibi... Olmadığını Ardıç çok net bir şekilde biliyordu. Yine de ona dokunmanın getirdiği büyüleyici hissin tadını çıkardı. Ömrü boyunca Rüya'ya en fazla bu kadar dokunabilirdi. Bununla yetinmek zorundaydı ancak bu çok zordu.
Ardıç, fark etmeden Rüya'yı biraz daha kendisine doğru çekti. Ardıç'ın sert bedenine hafifçe yaslanan Rüya, yüzüne hücum eden kandan dolayı başının zonkladığını hissediyordu. Kalbi... Kalbi neden bu kadar çok ağrıyordu? Ritmindeki düzensizlik Rüya'nın gözünü korkutmuştu.
"Gitti," dedi Ardıç uzun bir süre sonra. Aslında adam oradan çekip gideli epey bir oluyordu ancak Ardıç, bedenine yaslı bu sıcacık bedenden ayrılmak istememişti. Elini istemeyerek Rüya'nın belinden çekti. Genç kız, geriye doğru bir adım atmadan başını kaldırdığında Ardıç, onun yüzündeki tuhaf ifadeye birkaç saniye için tanıklık etmişti.
"Kusura bakma," diye mırıldandı bir süre sonra. "Ceketimin içindeki şişkinliği görmesini istemedim."
"Evet," dedikten sonra geri çekildi Rüya. "Bunu ben de istemem. Sonuçta o şişkinliğe bir şey olursa kahrolursun."
Ardıç, gözlerini devirdikten sonra yürümeye kaldıkları yerden devam etmişlerdi. "Bir hayvan zarar gördüğü için üzülürüm yalnızca. Kahrolmam."
"Ne zaman bu köpeğe bağlandığını itiraf edeceksin?"
"Hiçbir zaman çünkü böyle bir şey olmadı."
"Oldu," diye ısrar etti Rüya.
"Olmadı," dedi Ardıç.
"Off, tamam! Olmadı."
Rüya, onun bu köpeği sahiplenemeyeceğini biliyordu. Evinde bakamazdı. Çünkü onu sahibinden çalmıştı ve az önce atlattıkları riskten sonra köpeği böyle bir ortamda barındıramazdı. Köpeğin dışarıda özgürce koşması ve oynaması gerekiyordu. Bu yüzden köpeği sahiplendirmek zorundalardı.
Ama en azından köpeğe bağlandığını kabul etse çok güzel olacaktı. Çünkü Rüya, dayısının dünyalar tatlısı bir adam olduğunu ve Ardıç'ın da istediği zaman ziyarete gidebileceğini biliyordu. Eğer bağlandığını kabul ederse köpeği sık sık ziyaret edebilirdi. İkisine de çok iyi gelecekti.
Rüya, sırıtarak Ardıç'ın yüzüne baktı ve son lafı söylemek amacıyla dudaklarını araladı.
"Ama bağlandın."