Affet [+18]

By _Aytac_

18.7K 1.6K 1.3K

Zehra Balaban sevdiği herkesi kaybetmişti. Beş yaşındayken babası, on yaşındayken annesi, on dört yaşındayken... More

Giriş
Söz
Şefkat
Umut
Kedi
Anne Kokusu
Liste
Sınırlar
Özlem
Yanlış Anlaşılma
Hatıralarda Yaşamak
Tek Suçsuz
Aile
Tamamlanmak
Aşık Olmak
Korkmak
Yaraları Sevmek
Emine Balaban
Özür Dilerim
Zehir
Sevgilim
Kirli Sır
Sevilmek
Gerçek Kişilik
Tehdit
Kimsesiz
Seni Seviyorum
Madem
Teslimiyet
Affet
Serçe Parmak Sözü

Çocuk

884 80 44
By _Aytac_

Serdar Kılıçaslan

Geldiğim yeri çatık kaşlarla izlerken kapının açılmasıyla bakışlarımı dışarı çıkan kadına çevirdim. Büyük ihtimalle Zarife hanımdı. Ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana doğru gelirken sürekli arkasını dönerek evi kontrol ediyordu. Kapının önüne çıkarken bile aklı Boncuk Balabandaydı. Demek ki, kadının hastalığı düşündüğümden daha tehlikeliydi, en azından kendisi için. Elimi endişeyle bana bakan kadına uzatıp "Ben Serdar Kılıçaslan, telefonda konuşmuştuk," diyerek kendimi tanıttım.

"Zehranın durumu nasıl?"

"Başına beş dikiş atıldı. Şu an doktor kontrolünde ve kırk sekiz saat böyle olmaya devam etmeli." Kadının endişeyle yeniden eve baktığını görünce onu rahatlatmak için dudaklarımı araladım. "Bakın, ben bu süreçte Zehra hanımın yanından ayrılmayacağım. O konuda endişeniz olmasın."

"Teşekkür ederim. Gerçekten haber verebileceğim kimseleri yok. İkisinin birbirlerinden başka kimseleri yok. Boncuk'un durumu da ortada."

"Ben de bu konuyla ilgili konuşmak istiyordum." Zarife hanımın kaşlarını çattığını görünce "Zehra hanıma bilincini kaybetmeden önce ablasının durumunun kötüleşmesine izin vermeyeceğine dair söz verdim," diyerek açıklama yaptım. Aklımdan geçenleri yapmak için kadının izin vermesi gerekiyordu. "Ailemle parkta gezerken yeğenim kaçırılmak üzereydi. Zehra hanım fark ettiği için yeğenim şu an güvende ve bizim yüzümüzden hastanede. Sizden ona olan borcumu ödememe izin vermenizi rica ediyorum."

"Ne yapmak istiyorsunuz?"

"Boncuk hanımın hem kardeşinin yanında olmasını hem de hastaneye gitmesine rağmen kriz geçirmemesini sağlamak istiyorum."

"Bu dediğiniz pek mümkün değil. Zehra bile Boncuk'u nadiren dışarı çıkarabiliyor. Tanımadığı birine..." Kadın aklına gelen şeyle duraksadı. "Özellikle de bir erkeğe güvenip evden çıkmaz. Eve girmeniz kriz geçirmesine neden olabilir, sizi içeri davet etmememin sebebi buydu."

Boncuk Balabanın psikolojik sorununun tam olarak ne olduğunu, neye dayandığını bilmiyordum. Sormanın da doğru olmadığının farkındaydım. Fazlasıyla özel bir durumu bana, ilk kez gördüğü birine anlatması mümkün değildi. Bu yüzden sorgulamak yerine yanımda duran kadını işaret ederek Zarife hanıma tanıttım. "Arkadaşım Sezgi." "Kendisi psikiyatrist ve izin verirseniz sorunsuz şekilde Boncuk hanımı Zehra hanımın yanına götürmemize yardım edecek."

✂️

Boncuk'un kontrolleri devam ederken duyduğum sesle kaşlarımı çatarak arkamı döndüm. Akşın bana doğru koşuyordu. Küçüğü kucağıma alırken bakışlarımı abime çevirdim. "Ne işiniz var burada?" derken Boncuk'un bulunduğu odanın önünden uzaklaşmaya başladım. Ters bir durum olursa buna şahit olmasını istemiyordum.

"Duramadı evde. Sakinleşmek yerine daha da kötüleşince başka şansım kalmadı."

Akşın ağlamaya devam ederken "Dayı," dedi hıçkırıklarının arasında. Gözleri kan çanağına dönmüştü. "O abla nasıl? Nerede?"

"Dayısının güzeli, abla iyi. Sadece başı dönmüş. Doktorlar kontrol etsinler diye buraya geldik. Kötü bir şey yok."

Akşın kadının onu kurtardığı anı hatırlarken fısıltıyla konuştu. "Ama ablaya çok kötü vurdular." Onu sürükleyen adamlardan kurtulup yanımıza gitmek istediğinde beline sarılan kollarla geriye çekilmişti. Daha o beline sarılan kolların kime ait olduğunu göremeden kadın tarafından itilmiş ve ailesinin sol tarafta olduğunu öğrenmişti. Sonrası belli belirsizdi. Akşın tüm gücüyle koşmuş, kısacık bir an arkasına baktığında ise hayatı boyunca unutamayacağı ana tanık olmuştu. Kurtarıcısı çantasını adamlardan birinin başına vurduğu sırada diğer adam da uzaktan ne olduğunu göremediği cisimle kadının başına vurmuştu. Sertçe. Zehra Balabanın cansız gibi yere düşüş anıydı yeğenimi saatlerdir ağlatan. "Bir anda yere düştü. Kıpırdamıyordu."

Yeğenimin şahit olduklarını öğrenmek anbean öfkeyle dolmama neden olurken sesimi kontrol etmeye çalışarak "Bana güvenmiyor musun?" diye sordum. Şu an istesem de Akşını Zehranın yanına götüremezdim. Henüz kendine gelmemişti. Diğer türlü olsaydı bile uyandığı ilk anda tanımadığı bir çocuğu iyi hissettirmeye çalışması haksızlık olurdu. Bu yüzden tek yolum yeğenimin bana güvenmesiydi.

Daha Akşın cevap veremeden yanımızda bulunan odanın kapısı açıldı. Korku dolu gözlerle dışarı çıkan Boncuk'u gördüğüm anda Akşını abimin kucağına bırakarak ona döndüm. Büyük ihtimalle yaşı benden büyük olan Boncuk Balaban ürkek kız çocuğu gibi davranıyordu. Özellikle de ona doğru adımladığımı gördüğünde irkilerek geriye kaçışı... Üzücü bir andı.

Kadını sakinleştirmek için dudaklarımı araladığım sırada Zarifenin erkeklerle ilgili söylediklerini hatırlayarak duraksadım. Doğru kişi ben değildim. Bu yüzden bakışlarımı hem arkadaşım hem de psikiyatrist olan Sezgiye çevirdim. Hastanede olmak Boncuk'un durumunu kötü etkiliyordu. Eve giderse kardeşi hastanede yalnız kalırdı. Üstelik kardeşi eve gelmediği için de yine durumu kötüleşe bilirdi. Bunun yaşanmayacağına dair Zehra Balabana söz vermiştim. Etrafına az sonra kriz geçireceğini fazlasıyla belli eden gözlerle bakan Boncuk'un duyamayacağı kadar kısık sesle arkadaşıma seslendim.

"Ne yapmamız gerekiyor?"

"İlaçla uyumasını sağlamak dışında yolumuz yok. Durumuna hakim değilim, nedenlerini de bilmiyorum. Yanlış bir karar geri dönüşü zor zararlara neden olabilir."

"Ama istemediği halde ilaç vermek de bunu yapabilir, değil mi?"

Sezgi kolunu sert şekilde kaşımaya başlayan Boncuk'u görünce bana döndü. "Bu yüzden kararı sizin vermeniz gerekiyor. Sorumluluğu alacak olan her kimse karar vermeli," diyerek hem bana hem de yanımızda ne yapacağını şaşırmış gibi duran Boncuk'a baktı. Doktor olarak verebileceği kararların sınırı vardı. Özellikle de tanımadığı, dosyasını bilmediği hastalara belirli bir noktaya kadar müdahale edebilirdi.

Biz düşünce karmaşasının içindeyken kimsenin beklemediği bir şey oldu. Abimin kucağından inen Akşın elini Boncuk'a doğru uzatarak "Abla, sen neden korkuyorsun?" diye sordu. Çetin bir an yeğeninin ne yapacağı belli olmayan kadın tarafından zarar görme ihtimalini düşünerek ileri atılsa da Sezgi abimi durdurdu. Boncuk'un çocuğun varlığı fark ettiği anda bakışlarının değiştiğini görmüştü. Boş bakan gözleri ışıldamıştı.

Korkudan titreyen kadın "Senin hastanede ne işin var, küçük?" dedi Akşının elini tutarken. Sanırım buranın sadece kendisine değil, masum olduğunu düşündüğü herkese zarar vereceğine inandığından Akşın için korkmuştu. Etrafında olan insanlardan sadece o masum gelmişti gözüne. "Evine git. Burada canını yakarlar."

"Senin canını mı yaktılar? O yüzden mi korkuyorsun?"

Boncuk'un başını sallayarak cevap vermesi üzerine Sezgiye baktım. "İkisinin de tedavisi evde devam edebilir mi?" Aklıma gelen en mantıklı yol buydu. Bildiğim kadarıyla Zehranın durumu iyiydi. Sadece uyanması ve kırk sekiz saat boyunca gözlem altında tutulması gerekiyordu. Evde de yapılabilirdi yani. Tek sorun bunları yapabileceğimiz yerin Balaban kardeşlerin kaldığı ev olmamasıydı.

Zehra Balaban

Hissettiğim acıyla inleyerek gözlerimi araladım. Başımdaki ağrının tarifi yoktu. Bakışlarımı canım yandığından sağa sola çeviremiyordum bile. Tavanla bakışırken duyduğum "İyi misin?" sorusuyla başımı zorlanarak da olsa sol tarafa çevirdim. Yabancı olduğum bir yüzdü. Kahverengi saçlı, kirli sakallı, gözlerinin ise ne renkte olduğunu anlayamadığım adam hemen yanımdaydı. Pek alışmadığım şekilde... Yüzüme endişeyle merakın karışımı bir bakışla bakıyordu.

Cevap vermek için dudaklarımı araladığımda dudaklarımda, ağzımda, boğazımda hissettiğim kurulukla yüzümü buruşturdum. Adam anında harekete geçti. Yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran bardağa su doldurup pamuktan bir parça kopardı. Pamuğu ıslatmasını, dikkatli şekilde ensemden tutarak başımı kaldırmasını, dudaklarımdaki kuruluğu yavaş hareketlerle gidermesini şaşkınlık içinde izliyordum. Nerede olduğumu da, bu adamın kim olduğunu da bilmiyordum. Odaklana bildiğim tek şey hissettiğim ağrıydı.

Adam işini bitirince aynı nezaketle yastığımı düzeltip başımı üzerine bıraktı. Yüzünde küçük bir gülümseme vardı. Yeniden "İyi misin?" diye sorduğunda bakışları yüzümde dolaşıyordu.

"Neredeyim?"

"Benim evimdesin."

"Sen?"

Komodinin üzerinde duran çerçeveyi alıp görebileceğim şekilde tuttu. Kocaman gülümseyen bir kız çocuğunun fotoğrafıydı. "Kurtardığın kızın dayısıyım." Çerçeveyi elinden aldım. "Sadece onu değil, benim hayatımı da kurtardın, Zehra. Yaşama nedenim ailem ve eğer sen tamamen savunmasız olmana rağmen Akşını kurtarmasaydın şu an ne halde olurduk düşünmek bile istemiyorum. Teşekkür ederim. Yaptığın şeyin benim için ne anlama geldiğini tahmin edemezsin."

Bir süre fotoğraftaki kızın gülümsemesini izledim. Şimdi neler olduğunu hatırlıyordum. Pamuk şeker aldıktan sonra parkta bu çocuğun zorla götürüldüğünü görmüştüm. Adamların üzerine atlarken ne düşündüğümü bile bilmiyordum. Sadece çocuğu kurtarmak istemiştim. "Çocuklar," deyip bakışlarımı maviyle yeşilin hayran bırakacak şekilde bir araya geldiği gözlere çevirdim. "Çocuklar korunmalı. Bu dünyada uğruna ölünmeyi hak eden tek varlık onlar."

Düşüncelerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın. Emeğe saygı duyup değerlendiren herkese sevgilerle...♥

Continue Reading

You'll Also Like

3.8M 149K 68
Başarısı, dimdik omuzları ile herkesi kendine hayran bırakan bir kadın, Işıl Sencer. Gizemli Cazibe Tüm gücüne rağmen geride duran ama güven veren a...
43.9K 2.1K 14
İki tutsak kalbin hikayesi... Hiç berdel yüzünden annenizin katiliyle evlenmek zorunda kalmışmıydınız? Ben kalmıştım.Berdel uğruna annemin katiliyle...
3.4M 102K 53
Uğur ve Masal'ın hayatında olanları hâlâ merak ediyor muyuz? :)
4.8K 356 13
Mara, günahkârlara bedel ödetmeye geldi aşka ihanet edenlerin hiçbirini affetmedi... -------- Geçmişi boğan zifiri karanlık geceyi yarıp gün yüzüne ç...