BENİM YAZGI'M

By snowqueen1331

4.2K 512 831

Hiç aşık oldunuz mu? Ya da aşkınızdan kaçtınız mı? Peki acı çekmekten, kaybetmekten korktunuz mu? Bu benim... More

Karakter Tanıtımı
~01~
~02~
~03~
~04~
~05~
~06~
~07~
~08~
~09~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~
~26~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~36~
~37~
~38~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~ ~FİNAL~
~DUYURUYU~

~10~

84 14 8
By snowqueen1331


"Saçmalama Selim ya ne olacak benim onunla aramda. Hiç birşey olmadı." 

Söylediklerimle Selim rahatlamış gibiydi sanki. Off iyice saçmaladım ben ya. Yaklaşık 1 saat fln sohbet ettikten sonra Arya dorukla buluşmaya gitti. Selimide ajanstan çağırdılar diye kalktı bende 7. Kahve mi falan içiyorum. Vücudum kafein uyarısı vermeye başladı sanki. Saatime baktığımda 15:30'tu bu gün yeni proje için gelicek olan müşteri görüşmeyi ertelediği için neredeyse tüm gün otel projesi için uğraştım. Duvarlar için bazı tasarımlar çizdim. Akşam bunlarıda alsam iyi olacak. Şirkette olmaktan çok sıkıldığım için eşyaları mı aldım ve şirketten çıktım.

Arabama binip yola koyuldum. Eylenceli bir şarkı açıp eve doğru ilerlemeye başladım. Çok geçmeden evime geldim. Çizimleri arabada bırakıp indim. Eve girip mutfağa geçtim. Bu gün neredeyse hiç birşey yemediği mi fark ettim. Saate baktığımda 16:00 'dı. Daha çok zamanım olduğu için yemek yapmaya karar verdim.

Acaba ne yapsam. Dolabı açıp içine baktım.  Ama canım bunların hiçbirini istemiyor. Buldum en iyisi tost. Hem hızlı hem doyurucu. Kim uğraşıcak şimdi yemek yapmakla. Dolpatan peyniri çıkartıp ekmeklerin arasına koydum. İçine özel bir sos sürüp diğer ekmeği üzerine kapatıp tost makinasına attım. Çok geçmeden pişmişti bile. Dolaptan portakal suyu alıp salona geçtim.

Rast gele bir müzik açıp tostumu yemeye başladım. Normalde insanlar televizyon falan izler yemek yerken ama ben müzik dinliyorum. Gerçekten müzik ruhun gıdası. Kim söylemişse boşa söylememiş. Tostumu biterken meyve suyum hiç eksilmiyordu. Bir kaç yudum da onu içtikten sonra güzel tostuma tekrar döndüm. Zaten bu gün spor fln da yapmadım. Şimdi de onurmuş tost yiyorum. Bakalım sonum ne olacak.

Yemeğim bittikten sonra odama çıkıp duşa girdim. Ilık su bedenime çarptığı zaman bir an titredim ama sonra çok rahatladım. Saçlarımı ve vücudumu güzelce temizledikten sonra banyodan çıktım. Dolabıma yönelip ne giyiceğimi seçmeye başladım.

Kot şortumu ve beyaz kalın askılı buluzumu çırıp giyindim.

         (Yazgı'nın giydikleri.      
           Aykkabılar hariç.)

Şaçlarımı kuruttuktan sonra. Makyaj yapma gereği duymadan odamdan çıktım. Saat akşam 9 a geliyordu. 1 saat sonra Rüzgarın evinde olmam gerekiyor. Bir dakika Rüzgarın evi. Nerde oturuyor ki Rüzgar. Ben adresini bilmiyorum ki onun. Telefonumu alıp mesajla  Rüzgara evinin adresini sordum. Kısa süre sonra cevap geldi. Hmm burası benim evime 30 dk uzaklıkta. Hemen çıksam iyi olur.

Çantamı aldım ve spor ayakkabılarımı da giyindikten sonra çıkmaya hazırım. Arabama binip Rüzgarın attığı konuma ilerledim. Dediğim gibi yarım saat kadar yoldaydım. Sonunda buldum. Hiç kolay olmadı bu evi bulmam. Vakit kaybetmeden arabadan inip evin önüne geldim. Kapıyı bir kaçkez çaldıktan sonra Rüzgar açtı. Nihayet.

Biraz bakıştıktan sonra ona ne bekliyorsun davet ette içeri giriyim dermiş gibi baktım. Anlamış olacakki.

"Şey kusura bakma daldım bir an. Hadi gel."

İçeri geçmem için biraz kenara çekildi bende girdim. Güzel ve sade tasarlanmış bir evi vardı. Benim evimden pekte bir farkı yok aslında renk seçenekleri olarak aaa şöminede var. Hemen koşup önünde durdum. Elleri mi taşların üzerinde gezdirdim. Gerçekten çok güzel. Ama yanmıyor. Eee tabi bu sıcakta yanmıyor olması çok normal. Bir an evin Rüzgarın olduğunu hatırlayıp hemen kendime çeki düzen verdim.

Arkamı döndüğümde ellerini ceplerine koymuş. Başını hafif sağa yatırmış tebbesümle beni izliyor. Bu hali çok tatlı gerçekten. Hey hey ne diyorum ben kendine gel Yazgı.

"Şey Rüzgar bey ben öyle birden daldım. Kusura bakmayın. Sömineleri çok severim de."

"Fark ettim onu. Ama sorun değil. Kendi evindeymiş gibi rahat davranman hoşuma gitti."

Onu anladım zaten ağızın kulaklarında

"Neyse Yazgı sen otur ben kahve yapıyım ikimize."

Ne ikimize mi?

"Bir dk Niye ikimize Aryalar gelmiyor mu?"

"Hayır sadece çizim yapacağımız için onların gelmesine gerek yok diye düşündüm." Sen düşünme bir dahakine mümkünse, başımı salladım.

Mutfağa doğru ilerledi. Bende hemen işi bitirmek için birşeyler karalamaya başladım. Çizdim diyemiycem çünkü sadece karalamak benimkisi. O sırada Rüzgar yanıma oturdu. Kahveleri sehpaya bırakıp çizdiğim şeye baktı.

"Galiba biraz kafan karışmış. Bu çizimlerin başka bir açıklaması yok çünkü."

"Aslında evet yani ilhamlarım kaçtı sanki yeni birşeyler üretemiyorum. Sıradışı olsun istiyorum ama pek olmuyor."

Tebessüm etti. Sonra kahvesinden bir yudum aldı. Sonra bardağı tekrar bırakıp yeni bir kağıt çıkardı. Kendi kalemlerini alıp. Çizmeye başladı. Bende dikkatle onu izliyordum. Sonra bana dönüp

"İstersen beraber tek kağıtta çizelim."

Dedi. anlamaz bir şekilde yüzüne baktığımda...

Bana biraz daha yaklaşıp kağıdı önüme koydu. Kalemini elime verdi. Sonra elimden tutu. Yani şu an kalemi ikimiz tutuyorduk. Bana bakıp konuşmaya başladı.

"Şimdi sadece hayal et. Gerisi gelicek. Bende sana ayak uyrup arada kendi yorumumu katıcam böylece sıradışı olacak."

Anladım anlamında başımı salladım. Kağıda dönüp çizmeye başladım. Böyle biraz zor olsada ortaya birşeyler çıkmaya başladı. Rüzgar arada kalemin hakimiyetini kendi devr alıyor. Böylece garip ama güzel şeyler oluyor. Yaklaşık 30 dk sonra durup, kalemi bıraktım. Sonra kağıdı elime alıp baktım. Gerçekten sıradışı oldu.

      (Tasarım hali.)

Rüzgara baktığımda sadece bana bakıp gülümsüyordu. Yüzünde zafer kazanmış bir eda vardı. Gözleri beni dinlersen her zaman böyle güzel şeyler ortaya çıkacak dermiş gibi bakıyordu. Uzun süre göz göze kaldıktan sonra. Kafamı çevirip biraz uzaklaştım. Birlikte çizicez diye neredeyse iç içe geçmiştik. İçe içe geçmek. Garip bir terim oldu.

Soğuyan kahvemden bir yudum aldım. Zaten acı olan tadı iyice acı bir hal almıştı. Yüzümü istemsizce buruşturduğumda Rüzgar elimden bardağı alıp. Bunun soğuduğunu ve yenisini yapmak isteğini söyledi. Bende izin verdim. O kalkıp mutfağa giderken bende telefonuma bakmaya başladım. Saatin 23:00 olduğunu gördüm. O kadar oldu mu ya. Kısa sürede Rüzgar tekrar yanıma geldi. Kahvemi aldıktan sonra çok sıcak olduğu için sehpaya bıraktım.

Rüzgara döndüğümde bana bakıyordu. Bu adam bana bu aralar fazla mı bakmaya başladı. Her neyse kahvemi içmeye başladım. Neredeyse bitmişti. Bardağı tekrar bıraktıktan sonra Rüzgara döndüm. Tam ağzımı açmışken benden önce o konuştu.

"Yazgı. Ben çok acıktım. Birşeyler mi yesek."

"Bu saatte mi?"

"Evet biraz geç ama ben bu gün neredeyse hiç birşey yemedim. O yüzden çok açım."

"Peki sen yemeğini ye bende gidiyim artık geç oldu."

"Gitme."

"Hıııı. Ne?"

"Yani ben pek yemek pişirmeyi bilmiyorum da bana yemek yapsan bende yardım etsem. Sonra birlikte yesek. Sonra da gidersin olmaz mı?"

Benim ona yemek yapıcağı mı falan mı sanıyor. Asla yapmam. Banane canım kalksın kendi yapsın yemeğini.

"Ama diyorsan, ben yemek yapmayı beceremem. Ben sadece mimarlıktan anlarım. Diyorsan orasını bilmem."

Ne dedi bu bana beceriksiz mi dedi.

"Öyle mi? Rüzgar bey. Tamam yapıyım ne yemek istersiniz."

Umarım oyalayıcı bir şey istemez. Bir gazla söyledim ama. Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra...

"Hmm. Aslında zor birşey isterdim ama çok açım. Hızlı olması lazım. O yüzden makarna yapsan yeter."

Bu mu? Bu çok kolay oldu ama.

"Peki. Gerçekten kolay oldu. Ama bu saatte makarna yemek istediğine eminsin."

"Evet noldu ki."

"Hiç. Neyse hadi biran önce başlayalım." 

Rüzgar önde ben arkasında mutfağa ilerledik. Boş boş bana bakınca tercere vermesini istedim. İçine su koyup altını açtım. Su kaynayana kadar sos için domates doğradım. Sonra bir tavada biraz yağ ve kıymayı kavurdum. Makarna suyunun taştığını görünce kapağı açmak için hamle yapmıştım ki. Rüzgarda elini uzattı. Aynı anda kapağı kaldırdık. Sonra tezgaha bırakırken ben elimi çektim. Tekrar kıymayı karıştırdıktan sonra Rüzgara dönüp.

"Sizde öyle boş boş duracağınıza kıymayı kavurmaya devap edin ben de sosu pişiriyim. Kıymayı da kavurursun artık dimi."

Hadi ama o kadar da değil diye bakarken. olumlu anlamda kafasını sallayıp kaşığı elimden aldı. Bende başka bir tavada domatesleri ölmesini bekledim. Çeşitli baharatlar ve bir kaç tane defne yaprağı koyup altını kapattım. Sonra makarna  pişince süzüp tabağa aldım.

Domates sosunu üzerine döktüm. Sonra birazda kıymadan  koyduktan sonra yemeye hazırız. Aaa son birşey. Tabaklar bir kaç yaprak taze  nane koyduktan sonra Rüzgara döndüm.

Resmen ağzının suyu almış bir şekilde bana bakıyordu. Hadi dercesine baktıktan sonra dolaptan kolayı aldı, ikide bardak aldıktan sonra salona tekrar döndük. Koltuğa geçince bende yanına oturdum. Tabağı önüne bıraktım. Rüzgar da kolaları doldurdu. Sonra bir çatal makarna alıp bana döndü.
Yüzünde garip. Bir ifade vardı.

"Ne. o kadar mı kötü olmuş?"

Gülümseyip

"Bu hayatımda yediğim en güzel makarna. Ellerine sağlık. Demekki bir tek çizimde iyi değilmişsin."

Gülümsedim. Eee yani ne sandın bakışımı yolladıktan sonra bende bir çatal aldım gerçekten güzel olmuş. Tabi ben yaptım.

"Afiyet olsun o zaman."

Gülümseyip yemeye. Daha doğrusu çiğnemeden yutmaya devam etti.

"Bu iyi oldu demekki ilerde hiç aç kalmıycam."

Ağzında birşeyler geveledi.

"Ne ne dedin anlamadım."

Bir an panik oldu.

"Şey hiç hiç birşey demedim. Yani gerçekten güzel olmuş onu diyorum."

Yemedim de hadi neyse.
Yemeğimizde bittiğine göre artık gidebilirim.

Tam kalkıcakken Rüzgar kolumdan tutup beni tekrar yerime oturttu. Anlamaz bir şekilde ona bakarken. Gözleri dudaklarım kaydı. Ne yapıcağımı şaşırdım. Panikleyip tekrar ayağa kalktım. Bu sefer o da benle kalktı. Hala elimi bırakmamıştı.

"Rüzgar bey ne olu..."

Demeye kalmadım ki beni kendine çekti. dudaklarımda bir baskı hissettim. İlk başta karşılık vermezken kendimi tutamayıp bende onu öptüm. Elleri belimdedeki yerini almışken bende ellerimi onun ensesine koydum. Uzun bir süre nefessiz öptüştükten sonra ayrıldık. İkimizinde nefes alışverişleri düzensizdi. Bir süre birbirimize baktıktan sonra ben ne yaptığımın farkına varıp hemen geri çekildim.

İyiyden iyiye panik olmuştum. Hemen çantamı ve telefonumu alıp kaçar gibi evden çıktım. Arabama biner binmez derin derin nefesler aldım. Ben ne yaptım az önce. Allahım deliricem. Nasıl yaparım bunu. Düşündükçe yanaklarımın kızardığını fark ettim. Hemen kemerimi takıp gaza yüklendim. Eve geldiğimde sanki peşimde biri varmışta ondan kaçıyormuşum gibi haraket ediyordum. Kapıyı açıp içeri girdim. Kapıyı kapatım olduğum yere çöktüm. Az önce olan şeyi düşündükçe kızarıyordum. Ellerimi dudaklarımda gezdirdiketen sonra suratımda aptalca bir sırıtma yerini aldı. Hemen kendimi toplayıp, oturduğum yerden kalktım. Ayakkabılarımı çıkarıp odama çıktım. Üzerimi değişip kendimi yatağa attım. Çok geçmeden karanlık beni esir almıştı.

*******************************

Evet arkadaşlar uzun zamandır yeni bölüm atamıyordum. Kusura bakmayın bazı sebepler vardı.
Neyse ki bu gün iki bölüm birden attım. Yeni yılın ilk bölümleri. Umarım bu yıl istediğiniz gibi olur. Hepinizin yeni yılını kutlarım. 😘

Kitaba dönecek olursak... sizce beklenen an geldi mi?
Rüzgar ilk adımı attı.

Peki Yazgı şimdi ne yapıcak dersiniz?

Yorumlarda düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim.😊

⭐Oy atmayıda unutmayın lütfen⭐  sizleri çok seviyorum kendimize iyi bakın. Yeni bölümde görüşmek üzere 😘❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

821K 16.1K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
747K 28.5K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
481K 4.1K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
81.1K 4.8K 69
"Aşk düşünüldüğü kadar güzel bir duygu mudur? Yoksa hiç kimsenin yaşamak istemediği kadar kötü bir duygu mudur?"