DAĞLARIN SÖNMEYEN YILDIZI(HAY...

By _tgb_17

861K 43.4K 7.2K

Yaşadığı zor günlerin sonunda, asker olup anne ve babasının intikamını almak için yemin eden o küçük kız, o i... More

1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
KARAKTER TANITIMI
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
Yılbaşı özel bölüm
18. BÖLÜM
19.BÖLÜM.
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
DUYURU!!!
22.BÖLÜM
23. BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42. BÖLÜM
DUYURU!!!
43. Bölüm
44. BÖLÜM
DUYURU!!!
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. Bölüm
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62.BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
66.BÖLÜM
!!!BÖLÜM DUYURUSU!!!
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75.BÖLÜM
76.BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
ÖNEMLİ DUYURU!!!!

65.BÖLÜM

4K 257 66
By _tgb_17

Merhaba güzel okuyucularım, bugüne özel olarak bölümü erken yayınlamaya karar verdim. 2021 yılının son bölümü yayınlamış bulunmaktayım.

Umarım 2022 yılı hepimize iyilik, sağlık, mutluluk ve güzellik getirir. Bu yıl hepimiz için güzel bir yıl olur ve umarım sizlerin desteği ile daha güzel kitapalar yazarım.

Hepinizi iyi yıllar diliyorum.🎊
❤️💙

Veee sizleri güzel bir bölüm ile baş başa bırakıyorum. Yorum yapmayı ve YILDIZI parlatmayı unutmayın lütfen.





Yıldızdan Devam

Rıza Albay uygun bir konuma helikopter göndermişti, Poyraz ve Gölge timinin güvenli bir şekilde helikoptere bindiğinden emin olduktan sonra bizde sığınağa gitmiştik.

Sığınağa girdiğimizde doktor vakit kaybetmeden kurşunu çıkardı ve yaramı dikti. Ardından da Rıza Albay ile durum değerlendirmesi yaptık, ona kampta bulduğum belgelerden bahsettim hatta bir kopyasını onlara gönderdik, sonrasında da dinlemek içim odama çekildim.

Doktor ağrım için bir kaç ilaç vermişti, ilacı içtikten sonra uykum geldi. Uykuya karşı daha fazla direnemedim ve kendimi teslim ettim.


"Birinin saçlarımı okşaması ile gözlerimi açtım, yüzüme vuran güneş ışığından dolayı gözlerim kamaşmıştı, bir süre sonra alıştım ardından da ayağa kalktım ve dizlerinde yattığım kişiyi gördüm.

Poyraz, bütün yakışıklılığı ile karşımda duruyordu, üzerinde beyaz bir gömlek ve beyaz bir pantolon vardı, ayrıca yüzünde de içimi güneşten daha çok ısıtan bir gülümseme vardı. Bakışlarımı kendi üzerime çevirdiğimde ise üzerimde beyaz papatya desenli bir elbise olduğunu gördüm.

"Günaydın, gün ışığım."

"Poyraz, biz neredeyiz?"

"Evimizdeyiz Yıldızım. Hadi gel sana bir şey göstereceğim."

Poyraz elimden tutmuştu ve beni ayağa kaldırmıştı, biraz ilerlediğimizde karşımıza bir kapı çıktı, Poyraz kapıyı açtı ve içeri girdik.

Ortam bir anda değişti o güzel orman gitti yerine büyük bir düğün salonu geldi, üstelik bizimde kıyafetlerimiz değişmişti, Poyraz'ın üzerinde damatlık benim üzerimde ise gelinlik vardı.

Neler olduğunu bir türlü anlayamıyordum fazlasıyla şaşkındım, bakışlarımı bir kez daha Poyraza çevirdiğimde karşımda başka birisini gördüm, Poyraz'ın yerinde bir başkası vardı ve bana sinsi bir şekilde gülümsüyordu, hızla yanımdaki kişiden uzaklaştım."


Panikle gözlerimi açtım ve nefes alamıyormuş gibi hissetim, gördüklerimin rüya olduğunu anlayınca kendimi sakinleştirmeye çalıştım, bir süre sonra da nefesim düzene girdi.

"O nasıl bir rüyaydı öyle? Güzel başlayan rüyam resmen kabusa dönüştü.

Ah Yıldız ah! Nasıl bir bilinç altın var anlamıyorum ki."

Yataktan kalktım ve kendime kahve yaptım, ardından da odamda bulunan küçük camdan yıldızları izlemeye başladım.





Poyrazdan Devam

Karargaha geldikten sonra bizi sinirli bir Rıza Albay karşılamıştı, bakışları herkesin üzerinde dolaşmıştı ama benim yüzüme bile bakmamıştı. Yaptığımın yanlış olduğunu biliyordum ama o an gözümün önün siyah bir perde inmişti ve sadece kardeşimi kurtarmaya odaklanmıştım.

Gelen sağlık ekipleri benim kolumada bakmışlardı ama Fatih, gerekli müdahaleye yaptığı için pek bir şey yapmadılar. Hazalı yaraları için hastaneye götürdüler, Rıza Albayda oldukça sert bir şekilde benimde Hazal ile gitmemi söyledi.

Hastaneye gelince Hazal'ın yaralarının tedavisi için gerekli işlemleri yaptılar, çok fazla hırpalandığı için ekstra olarakta serum takıldı ve doktor bir kaç saat hastanede kalmasının daha iyi olacağını söyledi. Hazal'ın yanından ayrıldım ve teyzeme bakmaya gittim, uyanmıştı ve durumu iyiydi ona kardeşimi bulduğumuzu söylediğimde nerdeyse hasta yatağından kalkıp Hazala koşacaktı.

Doktorun yanına gittim ve teyzemle Hazal'ı aynı odaya almalarını rica ettim, onlarda herhangi bir sorun olmayacağı için bu durumu kabul ettiler. Hazalı da teyzemin odasına getirmişlerdi, ikiside aldığı ilaçlardan dolayı uyumuştu bende odada ki koltukta biraz dinlenmek için gözlerimi kapatmıştım.

Bir kaç saat uyumuş hemen uyanmıştım, saat 11'e gelirken doktor gelmişti ve ikisininde çıkabileceğini ama teyzemin iyi bakılması gerektiğini söylemişti. Hastaneden çıktığımızda bizi Savaş karşıladı, Rıza Albay teyzemi ve Hazal'ı bizim kaldığımız lojmanda ki evime götürmemi söylemiş. Karargaha yakın olmalarının daha iyi olacağını ve güvenli olacağını düşündüğü için böyle bir karar vermiş olmalıydı.

Eve girdikten bir süre sonra Anka timi ve Gölge timi geçmiş olsuna gelmişti. Yarım saatin sonunda herkes gitmişti, sadece Savaş kalmıştı,  Hazal odasında dinlenirken bende psikoloğu ile konuştum, kendisinin en kısa zamanda Hazal ile konuşması gerektiğini ve yaşadığı bu olayın onu nasıl etkilediğini öğrenmemiz gerektiğini söyledi.

Doktoruda tıpkı bizim gibi tekrardan başa dönmekten korkuyordu, bunca yol kat ettikten sonra başa dönmek Hazal için iyi olmazdı. Telefon konuşmasından sonra kendimi yorgunlukla koltuğa atım,  Savaş'ın konuşması ile bakışlarımı ona çevirdim.

"Poyraz, Rıza Albay bugün öğleden sonra yanına gitmeni istedi. Poyraz, şimdi ne yapacaksın ?"

"Bilmiyorum Savaş, yaptığım şey çok yanlıştı biliyorum ama gözüm o an hiç bir şeyi görmedi.

Şimdi ise ne kadar kötü ve saçma bir şey yaptığım görüyorum, belkide Yıldız beni durdurmasaydı ben daha saçma şeyler yapacaktım.

Geldiğimizde gördün, Rıza Albay, baba dediğimiz adam benim yüzümüze bile bakmadı."

"Hatanı anlaman güzel bir şey ama maalesef ki bu yaptığın şeyi değiştirmez.

Rıza Albaya gelince, onun şu an da ne yapacağını ben bile kestiremiyorum ama sana bir ceza vereceği kesin."

"Desene bu sefer kurtuluş yok."

"Vallaha yok kardeşim, hadi artık bende evime geçeyim sende biraz dinlen, malum zor bir konuşma yapacaksınız."

"Teşekkür ederim kardeşim, her şey için."

"Ne demek, ben öyle laf olsun diye kardeş demedim sana, iyi günde de kötü günde de her zaman yanındayım.

Haa bu arada kardeşime olan ilgine bir şey demiyorum diye işi cıvıtma, sonuçta abisiyim gözümün önünde sarılmalar, yüzünü tutmalar falan  hiç hoş olmuyor ona göre."

"Alış bunlara Savaş efendi, yakında bana enişte diyeceksin oğlum."

"Yürü git lan! Sanki Yıldız sana o kadar kolay evet diyecek."

"Bence yakında beni sevecek, sen ne dersin?"

"Ah maalesef bu konuda haklısın, sana karşı yakın davranmaya başladı bunu fark ediyorum ama bu demek değilki öyle kolay kolay kardeşimi sana bırakacağım, daha benden çok çekeceksin."

"Lan, insan kardeşine böyle bir şey yapar mı?"

"Valla hiç kusura bakma Poyraz, Yıldız benim diğer yarım o yüzden onu öyle kolay bırakmam. Karargahta görüşürüz."

Savaş gidince Hazala ve teyzeme baktım, teyzem uyuyordu Hazal ise resim yapıyordu. Resmine bakmak istediğimde bana göstermedi, bende çok fazla üstelemedim. Sonrasında duş aldım, üzerimi değiştirdim ve yemek hazırladım, bu sırada da teyzem uyanmıştı. Ona yemek yedirdim ilaçlarını içirdim, Hazala da zorla yedirdikten sonra bende yemeğimi yedim ve Karargaha gitmek için yola çıktım.

Karargaha yaklaştıkça bütün vücudum kasılıyordu, içimi utanç duygusu sarmaya başlamıştı. Karargaha giriş yaptım ve arabamdan indim, Rıza Albay'ın odasına gelince kapıya vurdum ve içeriye girdim, tekmil verdikten sonra beklemeye başladım.

Rıza Albay, yine suratıma bakmadan oturmamı söyledi, verdiği emir ile koltuklardan birisine oturdum. Gergin bir şekilde konuşmasını bekliyordum, Rıza Albay konuşmaya başlayınca dikkatle dinlemeye başladım.

"Görüyorum ki suçluluk duygusundan omuzların çökmüş ama yaptığın şeyin hiç bir affı yok Poyraz. Seni anlamaya çalışıyorum, hatta bir yere kadarda anlıyorum ama sonrasında anlayamıyorum.

Nasıl olurda benim askerim böyle bir hata yapar? Hadi askerimi geç, nasıl olurda benim oğlum gibi sevdiğim, oğlum dediğim kişi böyle bir şey yapar!"


Rıza Albay'ın söylediği her sözden sonra, omuzlarım suçluluk duygusu ile daha çok çöküyordu.

"Komutanım-"

"Hiç bir şey duymak istemiyorum yüzbaşı, yaptığın şey baba dediğin adamın kalbini çok kırdı ama komutanını fazlasıyla sinirlendirdi bu yüzden bir ceza alacaksın."

Söyledikleri kalbime bir hançer olarak saplanmıştı, ben Rıza Albay'ı babam yerine koymuştum bir çok şeyi ondan öğrenmiştim. Bana babamın yokluğunu hissettirmemeye çalıştı, bakışlarımı ona çevirdim ve öyle konuştum.

"Hatamı biliyorum, kendimi savunacak halimde yok, bu yüzden de ne ceza verirseniz kabulümdür komutanım ama şunu bilin, ben babam gibi sevdiğim komutanımın tekrardan güvenini kazanıp aramızdaki kırgınlığı ortadan kaldıracağım."

Rıza Albay'ın bakışları bir anlığına bana çevrildi, o an sanki yumuşar gibi oldu ama hemen eski haline döndü ve konuşmasına devam etti.

"Poyraz bir hafta Karargaha gelme,bir haftanın sonunda yeni gelecek olan erleri sen eğiteceksin ayrıca bu sürede de hiç bir göreve çıkmayacaksın.

Timine verilen görevlerde ise komuta Dolunayda olacak."

"Komutanım, her şey kabulümdür ama benden görevlerde timimi yalnız bırakmamı istemeyin ."

"Sen, timini bir gece çekip giderek gerinde bırakmayı göze aldın yüzbaşı, bu yüzden dediklerimi yapacaksın."

Bir şey söylemedim söyleyemedim, ne söyleyebilirdim ki? Hatalıydım ve cezamı çekecektim.

"Şimdi çıkabilirsin."

"Emredersiniz komutanım."






1 ay sonra

Savaştan Devam

Yaşadığımız olayın üzerinden nerdeyse bir ay geçmişti, bu süreçte şerefsizler bir kaç köye baskın düzenlemişti, şükürler olsun ki şehit vermeden onların leşlerini yere sermiştik.

Bir kaç gün öncede Rıza Albay'ın, Poyraza verdiği göreve çıkmama cezası bitmişti. Bu bir ayda Yıldızla sadece bir kaç kez konuşma fırsatımız olmuştu, biz burda şerefizleri avlarken o da dağda Sahra'nın peşindeydi ama kadın bir anda ortadan kaybolmuştu.

Nasıl yapıyor bilmiyorum ama iyi saklanıyordu, gerçi bu duruma şaşırmamak lazım, sonuçta onun gibi şerefsizler fare deliğine saklanmayı iyi bilirler. Onlar her zaman ki gibi saklanırlar, bizede onları o delikten çıkarmak düşer.

Birde Melek vardı, günden güne içime işleyen, bakışlarıyla kalbimi ateşe veren, kokusuyla ciğerlerime nefes olan kadın. Ona aşık olmuştum ve bir hafta öncede bunu ona söylemiştim.

"Hafta sonu izninde çarşıya çıkmıştım, etrafta dolaşırken bir kuyumcunun vitrinindeki kolye dikkatimi çekti.

Kolye kalp şeklindeydi, bir tarafı pırlanta ile kalbi oluştururken diğer tarafıda çiçek olarak kalbi tamamlıyordu, fazlasıyla hoşuma gitmişti Meleğe çok yakışacağını düşündüm ve hemen satın aldım.

Kolyeyi almıştım ve çarşıda dolaşmaya devam ediyordum ki Meleği gördüm, bir erkekle sohbet ediyordu üstelik benim dünyamı aydınlatan gülümsemesini o erkeğe sunmuştu.

Bu görüntü içimdeki kıskançlık lavlarını harekete geçirdi, tam yanlarına gidecektim ki erkek yanından ayrıldı, bende Meleği takip etmeye başladım. Sakin bir sokağa girdiğinde arkasından yaklaştım ve kolundan tutum, ani hareketimden dolayı korkuyla bana döndü ama karşısında beni görünce rahatladı.

"Sen miydin? Beni korkutun Savaş."

Yüzümdeki saklamadığım kızgınlık ifadesini görmüş olacak ki, endişe ile bana bakmaya başladı.

"Savaş, bir şey mi oldu? Senin bu halin ne?"

"Ne varmış halimde?"

"Kaşlarını biraz daha çatarsan birleşecekler, gözlerinden ateş çıkıyor, ayrıca fazla öfkeli görünüyorsun. Bir şey olmuş, ne oldu?"

"Onu sen söyleyeceksin."

"Anlamadım."

"Diyorum ki, az önce gülümsediğin o adam kimdi?"

Direkt sorduğum soru karşısında, Melek şaşkınlıkla bana bakmaya başladı.

"O benim-, bir dakika ya ben sana neden açıklama yapıyorum ki, sanane kimse kim."

Melek arkasını dönüp gidecekken kolundan tutum ve kendime çektim, artık bana bir nefes kadar yakındı.

"Melek, sana o adam kimdi dedim."

"Savaş, bende bundan sanane dedim, ayrıca seni ne ilgilendirir kiminle konuştuğum ya da güldüğüm."

"İlgilendirir lan! En çok beni ilgilendirir."

"Neden Savaş?Neden! Kimsin sen?"

"Ben seni deliler gibi seven adamım, senin için canını verecek olan adam. Senin bir damla göz yaşın için dünyayı yakacak olan adamım duydun mu!"

Ani itirafımdan sonra Melek şaşkınlıkla bana bakıyordu, bende şaşırmıştım bir anda söylemeyi beklemiyordum ama bir anlık sinirle söylemiştim, aslında pişman değildim iyikide söylemişim.

"Şimdi kim olduğumu anladın mı? Senin bir gülüşünle benim dünyam aydınlanıyor ama sen başkasına gülümseyince ben o adamı parçalamak istiyorum.

Ben yanlış olduğunu bile bile seni seviyorum Melek."

Meleğin bir şey söylemeyeceğine emin olunca arkamı döndüm, tam gidiyorum ki küçük bir fısıltı duydum.

"Ya, bende seni seviyorsam yüzbaşı."

Duyduğum o küçük fısıltı ayaklarımı taşa çevirmişti ve ben olduğum yerde çakılı kalmıştım.

"Ya benimde kalbim seninle atmaya başladıysa, her anı seninle dolduysa yüzbaşı."

Duyduklarımdan sonra hızla arkamı döndüm ve Meleğe doğru ilerledim, yanına gelince ellerini tutum ve bu anın rüya olmamasını diledim.

"Melek, ben yanlış duymadım değil mi? Sen, beni sevdiğini söyledin. Lütfen doğru duyduğumu söyle."

"Doğru duydun yüzbaşı, bende seni seviyorum."

Mutlulukla Meleği kucağıma aldım ve döndürmeye başladım, sessiz sokakta sadece bizim kahkahalarımız yankılanıyordu."



Yıldıza bu durumu henüz söyleyememiştim, aynı şekilde Salih'in de haberi yoktu ama sevgimi, aşkımı daha fazla gizlemeyecektim, açıkça niyetimi belli edip en kısa zamanda her şeyi söyleyecektim. Tek korkum Salih'in bir anlık öfke ile yanlış şeyler yapmasıydı , bu yüzden doğru anı bekliyordum. 

Sabah erkenden kalkmıştık ve eğitimimizi yapmıştık, şimdide timimle birlikte çardakta oturuyorduk. Timdekiler kendi aralarında sohbet ediyorlardı ki benim telefonum çaldı, kim arıyor diye baktığımda ekranda tanımadığım bir numara gördüm ve şüphe ile çağrıyı cevaplandırdım.

"Alo."

"Savaş, oğlum sen misin?"

"Evet benimde siz kimsiniz?"

"Ben Ayşe teyzen, annenin arkadaşı."

"Şimdi hatırladım, Ayşe teyze ne oldu, kötü bir şey mi oldu ?"

"Oğlum."

"Ayşe teyze yoksa annememi bir şey oldu?"

"Oğlum, anneni dün gece kaybettik. Başın sağolsun."

Duyduğum cümle tıpkı boş bir odada yankılana ses gibi beynimin içinde yankılanıyordu.

"Anneni kaybettik, başın sağolsun."

Hep aynı cümle yankılanıyordu, ben bir kez daha annemi kaybetmiştim.








Yıldızdan Devam

Kartallar ile toplantı odasında oturmuş durum değerlendirmesi yapıyorduk.

"Yıldız, o kadar çok kampa baskın düzenledik ama ne Sahra bir hamlede bulundu, ne de planlarla ilgili başka belgelere ulaşabildik."

"Karan, Sahra işini garantiye almış olmalı, zaten planların hepsini anlatan belgeyi tek bir kişiye vermek salaklık olurdu.

Ama bir işler karıştırdığı kesin, çünkü bu kadar sessiz kalması hiç normal değil."

O günden sonra belgeleri incelemiştik ama belli bir şey yoktu. Anladığımız kadarıyla bir yere saldıracaklardı ama burası neresi ya da nasıl saldıracaklar bu belli değildi.

Yani elimizdeki bilgiler asıl planın çeyreğinin çeyreğiydi, haftalardır imha ettiğimiz kamplarda bir belge daha arıyorduk ama hala ulaşamamıştık, ayrıca her kampa Sahra için not bırakıyordum, ondan da ses yoktu ve bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.

"Yıldız, belki planlarını tam olarak bilmiyoruz ama Sahra'nın senin peşinde olduğunu biliyoruz, bu yüzden çok dikkatli olmalısın. Beklemediğimiz bir anda saldırabilir."

"Merak etme doktor, benimde aklımda bir şeyler var. Planla ilgili ne bulabilirsek araştırmaya devam edelim, en ufak bir bilgi bizi asıl plana götürebilir."

"Karan ve Sinan daha detaylı bir araştırma yapıyorlar, bizde bu sırada elimizdeki bilgileri kontrol edeceğiz. Belki gözden kaçırdığımız bir şey vardır."

"Ferit, sen ne yaptın? Bombalar hazır mı?"

"Hahaha, Yıldız bakıyorumda bombalarımın müdavimi oldun, artık onlar yanında olmadan kamp basmıyorsun."

"Valla vazgeçilmezim oldular, ne yalan söyleyeyim çok işime yarıyorlar."

"Merak etme hepsi hazır, istediğin gibi."

"O zaman herkes iş başına, ben kamp patlatmaya gidiyorum. Şu dağları birazcık ısıtalım."



Hazırlığımı yapmıştım ve belirlediğimiz koordinatlarda ilerliyordum ki bir terörist grubu gördüm. Hemen bir kayanın arkadına gizlendim ve incelemeye başladım, yanlarında fazlasıyla hırpalanmış 16-17 yaşlarında görünen bir kız vardı. Karan ile irtibata geçmek için konuşmaya başladım.

"Karan."

"Dinliyorum hayalet."

"Şu an da görüş açımda bir terörist grubu var, ayrıca biz kızıda rehin almışlar. Kamp ile aramızda ne kadar sürelik bir mesafe var?"

"On beş, yirmi dakikalık bir mesafe var, hayalet eğer onlara saldırırsan kamptakiler hemen harekete geçer."

"O kızı ellerinde bırakamam Karan, önceliğimiz siviller. Merak etme sessiz halletmeye çalışacağım."

"Anlaşıldı hayalet, dikkatli ol."

Telsiz konuşmamız sonlanınca şerefsizleri izlemeye başladım. On kişilerdi, gördüğüm kadarıyla yanlarında ağır silah yoktu ama kamp çok uzak değildi, bu yüzden hızlı olmalıydım aksi taktirde kızın hayatı tehlikeye girebilirdi.

Büyük ihtimalle dinlenmek için durmuşlardı bu fırsatı kaçıramazdım, hemen uygun bir konuma geçiş yaptım ve yavaşça onlara yaklaşmaya başladım. Sessizce gözcüleri etkisiz hale getirdim, sessiz ve dikkatli ilerliyordum hatta nerdeyse soysuzların yarıdan çoğunun leşlerini yere sermiştim.

Önümdeki iki soysuzu etkisiz hale getirecektim ki birisi beni fark etti, maalesef çatışmaya girmek zorunda kalmıştım. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti, kızın durumuna baktığımda bir kayanın arkasına saklandığını gördüm. Çok fazla oyalanmadan hepsini bir kuş gibi avladım ve kızın yanına ilerlemeye başladım.

"S-sen kimsin?"

"Benim adım Hayalet, benden korkmana gerek yok. Senin adın ne? Ayrıca neden seni tutsak olarak aldılar?"

"Benim adım Fatma, bunlar gece köyümüze baskın düzenlediler ve
b-babamı öldürdüler. Bir kaç arkadaşımla benide zorla yanlarına aldılar."

"Araladaşların şu an da nerde?"

"Bilmiyorum bizi ayırdılar, beni patronlarına hediye olarak vereceklerini söylediler."

"Şerefsizler! Fatma iyi misin? Sana bir şey yaptılar mı?"

"İyiyim ama çok korktum."

"Tamam, korkmana gerek yok hepsi geçti, artık güvendesin ama biran önce burdan gidelim."

Fatmayı kolundan tutup kaldırdım ve birlikte yürümeye başlamıştık ki bize doğru gelen bir grup şerefsizi gördüm.

"Allah kahretsin! Fatma, biraz hızlanmamız lazım."

Olabildiğince hızlı ilerliyorduk ama şerefsizler peşimizdeydi. Biraz daha ilerlediğimizde bir mağara dikkatimi çekti, girişi çok göz önünde değildi, hemen oraya girdik.

"Fatma, korkma sana bir şey olmayacak ama sessiz olacağız tamam mı?"

"Tamam."

Dışarıdan bir kaç ayak sesi geldi, çok fazla bir ses yoktu anlaşılan bizi bulmak için dağılmışlardı, bu benim işime gelirdi. Yavaşça girişe doğru yaklaştım, dışarı baktığımda mağaranın önünde iki kansız olduğunu gördüm.

Arkalarından yaklaştım ve hızla birisinin boynunu kırdım, diğeri elindeki silahı bana doğrultu. Hızlı bir şekilde eline tekme attım ve silah yere düştü, daha sonra ardı ardına yumruk atmaya başladım en sonundada suratına sert bir tekme attım.

İkisinide etkisiz hale getirmiştim, onları bir köşeye çektim ve içeriye girdim.Fatma çok korkmuş duruyordu, yavaşça ona yaklaştım ve güven verici bir şekilde konuşmaya başladım.

"Fatma, sana söz veriyorum onlar sana zarar veremeyecek, buna izin vermeyeceğim. Seni güvenli bir şekilde Türk askerine teslim edeceğim."

"Sana güveniyorum hayalet, beni onların elinden sen kurtardın."

Fatmadan biraz uzaklaştım ve karanla irtibata geçtim.

"Karan."

"Dinlemedeyim hayalet."

"Kızı kurtardım ama şerefsizler peşimizde, Karargaha haber ver kız için asker göndersinler."

"Hemen irtibata geçiyorum, kendine ve kıza dikkat et."

Konuşmamız sonlanmıştı ki arkamda bir hareketlilik hissetim, arkamı döndüğüm an Fatma boynuma bir şırınga sapladı, ardından da içindeki sıvıyı vücuduma enjekte etti.

Şırınganın içindeki her ne ise ayakta durmama engel oluyordu, daha fazla dayanamadım ve dizlerimin üzerine çöktüm, bakışlarımı Fatma'nın yüzüne çıkardığımda sinsice bana gülümsediğini gördüm, oyuna getirilmiştim. Artık bilincimi açık tutamıyordum, kendime karanlığa teslim etmeden önce Fatma'nın bir şeyler söylediğini duydum.

"Ah siz Türkler, başınıza ne geliyorsa vicdanınızdan geliyor.

Tekrardan tanışalım hayalet, ben Rojin Sahra'nın en güvendiği adamlarından birisiyim. Şimdi uyu ve dinlen çünkü Sahra'nın yanına gittiğimizde pek fırsatın olmayacak."





Evet, bir bölümün daha sonuna geldik.

Umarım severek okumuşsunuzdur, desteklerinizi bekliyorum.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize dikkat edin.😇


💙❤️

Continue Reading

You'll Also Like

23.6K 1.4K 24
İlk askerî kurgum✨ Karanlıkla başlayan aydınlıkla son bulur mu?....... Cıvıl cıvıl bir kız çocuğundan yaşadığı şeylerden dolayı KARANLIK diye anılan...
1.8M 96.2K 78
"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer mi? Tüm acıların diner mi?" İlk görüşte...
1.3M 79.1K 39
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
26.1K 1.1K 16
Boksör bir kız düşünün 12 yaşından beri ailesinden ayrı yaşıyor. Yaşayamıyor daha mı doğru olur? Hayatını dövüşe adamış hem yer altından hem de yasal...