Elma Ağacı (bxb)

By queenhurrem

1.3M 85.4K 37K

Bir homofobikle aynı evdeyken hayatta kalma sürem ne kadar olabilirdi? Not: Yazdığım ilk kurgu olduğu için cr... More

bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört
otuz beş
otuz altı
otuz yedi
otuz sekiz
otuz dokuz
kırk
kırk bir
kırk iki
kırk üç
kırk dört
kırk beş
kırk altı
kırk yedi
kırk sekiz
kırk dokuz
elli
elli bir
elli iki
final

on beş

33.2K 2.2K 1.5K
By queenhurrem

15 dakika kadar süren bir yürüyüşün ardından Atlas sakinleşebilmesi için ona bir kahve almış, çimenlere oturtmuştu. Hava biraz esiyordu ama çok soğuk değildi. Yine de hasta olmaya zaten meyilli olan vücudum üşüyordu.

"Teşekkür ederim." dedi kız kısık sesiyle. Uzun sessizliği bölen ses onunki olmuştu.

"Ne demek." dedim mahçup bakışlarına gülümserken.

"Her zaman bacım." dediğinde ikimiz de Atlas'a hafifçe güldük.

"Şey ismimi söylemedim hiç ama ben Ayça. Üniversiteye gidiyorum. 24 yaşındayım." Az önceki ağlayan hali gitmiş yürüyüşün, belki biraz da kahvenin etkisiyle ciddileşmişti. Anlatmaya başladığında ikimiz de merakla ona döndük.

Yüzümüze bakmıyordu, kahve bardağıyla oynarken yeniden burnunu çekti.
"Birisi vardı adı Kaan. Yani sanki- her şey başta iyiydi işte! Ne bileyim beni çok mutlu ediyordu, hediyeler alıyordu, önemsiyordu, ilgiliydi... Sonra bir şeyler oldu garipleşti. Aramalarıma dönmüyordu, buluşmak istediğimde reddiyordu, her şeye tartışma çıkarıyordu, beni kısıtlıyordu. Ben de çok yorulmuştum ve yaşadıklarımı güvendiğim için en yakın arkadaşıma anlatıyordum. Ondan nefret ettiğine emindim kendimi hep suçlardım sözünü dinlemeyip de onu defalarca affettiğim için..." Kelimeler arasında duraklıyor bazen derin nefes alıyor sonra devam ediyordu. "Bugün de yine Kaan'ı aradım. 3. aramamda açtı. Buluşmak istediğimi söyledim, bahaneler üretmeye başladığının farkındaydım bu yüzden diretmedim. Akşama bir arkadaşıyla olacağını söyleyip kapatmıştı. Bir an dedim ki... Kim bu arkadaş? Ne ki yani onu bana her seferinde tercih ediyor? Yapmamam gereken ama şu an yaptığım için de çok memnun olduğum şeyi yapıp evine gittim. Aslında amacım her zamanki gibi kendimi açıklayıp konuşmaktı ancak bahçeye girdiğimde bahçede bir araba duruyordu. Arabayı elbette tanıyordum; en yakın arkadaşımın annesinin arabasıydı. O arabayla bile birçok anımız vardı... Olabilir dedim, belki not almaya gelmiştir, yardıma ihtiyacı vardır... Aklıma en kötüsünü getirmedim hiç. Taa ki kapıdan çıkarken birbirlerini öpene kadar." Yüzünü buruşturup tekrar ağlamaya başladığında duyduklarımdan ben de etkilenmiştim. Gözlerim hafiften saydamlaşmaya başlamıştı. Devamını getirmeye dili varmamıştı sanki. Ne diyeceğimi bilemeyerek belki etkisi olur diye kollarımı iki yana açıp kocaman sarıldım. Bir an afallasa da ağlaması durmuş gülümseyerek bana sarılmıştı.

"Vay orospu çocuklarına bak sen ulan adam olmak çok mu zor?!" Atlas küfür modunu açtığında gülümsedim.

"Değil mi ya? Pis insanlar işte!" dedim ona katılarak. Ayça Abla dolu gözlerle bize baktığında ellerimi belinden çekip yanaklarını sildim. Atlas ellerini kızın omzuna koyup hafifçe sarstı.

"Ağlama kız ağlama. Hak etmiyor seni o piç kurusu. Kaldır başını tacın düşüyor." Nihayet dudaklarından küçük bir kahkaha döküldüğünde biz de gülmüştük.

Ellerinin tersiyle gözlerini silip dağılmış makyajını bile umursamadan daha çok güldü. Kahkahaları gittikçe büyürken neye bu kadar güldüğünü anlamasam da sinir bozukluğundan olduğunu tahmin ediyordum.

"Ay şaka gibi ya gerçekten en yakın arkadaşımla ve sevgilim birlikteymiş!" diyip daha çok gülmeye başladığında ne yapacağımızı yine bilememiştik.

"Tamam Ayça'cığım sakin ol şimdi." dedi Atlas omzundaki elini hareket ettirerek.

"Ne oluyor Ayça?!" Yabancı bir erkek sesi hiddetle bağırdığında korkuyla yerimden sıçrayıp biraz ötemizde duran kişiye baktım. Kaan denen çocuk bu olmalıydı. Yanında bir çocuk vardı.

Ayça ona doğru döndüğünde gülmesini bozup kaşlarını çattı. Dudaklarında küçük bir sırıtış belirdiğinde bir anda şeytana geçişine afallamıştım. Anasını ağlatacak gibi duruyordu.

"Ananın amı oluyor Kaan." dediğinde hepimiz öylesine şaşırmıştık ki... Atlas yumruk yaptığı eliyle kapak yapıp başını salladığında çocuğun bakışları bize döndü.

"Ne diyorsun Ayça kim bu şerefsizler." Öfke dolu sesiyle beraber bize yaklaşmaya başl

"Ben burada senden başka şerefsiz göremiyorum?"

"Ne biçim konuşuyorsun sen Ayça?! Sevgilinim ben senin sen yanlış anladın bizi, biz sadece çarpıştık." dediğinde dudaklarımın arasından alaylı bir gülüş çıktı. Çocuğun bakışları bana döndüğünde üzerime doğru bir adım attı. Atlas hemen önüme geçip beni arkasına aldı.

"Ya bir siktir git Kaan gerçekten. Eski saf Ayça yok senin karşında!" Ayça bağırdığında Kaan diretmenin bir faydası olmayacağını anlamış olacak ki yavaşça yanına yaklaştı.

"Bebeğim gerçekten özür dilerim. Her şeyi düzelt-"

"Kızı rahat bırak birader!" Atlas sertçe sözünü kesti. Yumuşak bakışları anında sertleşirken bir anda Ayça'nın kolunu tuttup zorla ayağa kaldırdı.

"Beni dinleyeceksin! Öylece her şeyi bitiremezsin!"

"Lan bırak kızı!" Atlas sertçe ittirdiğinde kolu yan tarafa düşerken hemen Ayça'yı kendime doğru çekip biraz geriye yürüdüm. Şimdi ne olursa olsun onu yalnız bırakamazdık, bu şiddet meyilli iğrenç yaratığın ona zarar vermesine izin veremezdik.

"Sana ne oluyor orospu çocuğu!" diğer çocuk Atlas'ın yanağına bir yumruk attığında korkuyla Ayça'yı hala tutmaya devam ederken canı acıyan arkadaşıma koştum.

"İyi misin Atlas, kalk hadi gidelim." Atlas beni umursamadan diğerinin üzerine atladı.

"Bırak lan sevgilimi!" Kaan üzerime yürüdüğünde korkuyla sessiz sessiz ağlayan Ayça'nın önüne geçtim.

"Dokunma ona!" diye bağırdığımda boğazımdan tuttu.

Elini yumruk yaptığında yıllardır tadını iyi bildiğim yumruğu yine yiyeceğime emindim. Gözlerimi sıkıca kapatıp bana bir şey olursa Ayça'yı yakalamasın diye onu ittirdim kolundan.

Yumruk benim değil, onun suratına inmişti.

Hem de Onur tarafından.

"Evveliyatını siktiğimin pezevengi! Sen kime el kaldırıyorsun orospu çocuğu!" Var gücüyle bağırıp Kaan'ın üzerine çıktı ve ardı arkası kesilmeyen yumruklar atmaya başladı. Varlığını yeni fark ettiğim Mete de diğer çocuğun üzerinde alabildiğine yumruk atıyor, Atlas da tekmeliyordu.

Ne zaman geldiklerini, bizim burada olduğumuzu bilerek mi yoksa tesaf mü olduğunu bilmiyordum.

Ortalık savaş alanına dönmüştü.

Kaan denen çocuğun ağzından bir dolu kan aktığında kendime gelip Onur'u tuttum.

"Bırak Onur elinde kalacak şimdi!" Kolunu benden kurtarıp vurmaya devam etti.

"Eve git Bulut!"

"Onur lütfen yapma öldüreceksin." Ölmesi değildi umrumda olan; bu salaklar ölürse muhtemelen hepimiz hapsi boylardık.

"Eve git!"

Kaan'ın yüzü kandan görünmüyor, ayağa kalkıp Onur'a karşı koyacak gücü bile kendinde bulamıyordu.

"Ne olur dur artık..." Yalvarır gibi çıkan sesimle ağır ağır durdu. Üzerinden kalkıp son bir tekme savurduğunda yeniden üzerine atlamasın diye kolunu tuttum. Ayça da Meteler'i ayırmıştı.

Kaan ve diğeri ayağa kalktıklarında aldığı darbelerden dolayı doğru düzgün yürüyememişlerdi. İşaret parmağını bize doğru salladı.

"Bu burada bitmeyecek."

"Siktir git lan!" Mete bağırdıktan sonra ikisi de yanımızdan uzaklaştı.

Onur hızlıca bana döndüğünde vurmasından korktuğum için ellerimi kaldırıp gözlerimi yumdum ama o da vurmadı. Kolumu tutup hafifçe kendinden uzaklaştırdı ve bedenime baktı. Hasar kontrolü yapıyordu sanırım. Ellerini yüzüme çıkartıp yanaklarımı kavradı. Kanlı elleri ürpermeme sebep olsa da geriye çekilemedim. Gözleri yüzümü turladı, ardından benim gözlerimle kesişti.

"İyi misin bir şeyin yok değil mi?" Büyük bir endişeyle konuşması şok olmama sebep olsa da sessizce başımı iki yana salladı. Elini boynuma indirip hafifçe başımı havaya kaldırdı.

"Boynun kızarmış." dedi. Bana mı söylüyordu kendi kendine mi konuşuyordu bilmiyordum ancak hareketleri beni korkutuyordu.

"Bir şeyim yok gerçekten acımıyor ki hiç."

Elini boynumdan çekip birkaç saniye gözlerini gözlerime dikti ardından Mete'ye döndü. Dudağı kanayan Atlas'a bakıyordu o da. Atlas da huysuzca ellerini ittiriyordu.

"Sana tekrar yaklaşamayacak merak etme." dedi Onur bu sefer de donup kalmış Ayça'ya bakarak.

"Teşekkür ederim..." Güçsüz çıkan sesi bu durumdan yorulduğu ve bize karşı mahçup olduğunun kanıtıydı.

"Ve özür dilerim..." dedi. Atlas elini kaldırdı.

"Dileme, sen değil başkası olsa yine yapardık."

"Ben sizi evinize bırakayım, Onur sen de Bulut'la gidersin." diye mırıldandı Mete.

"İyi geceler." dedim Ayça'ya gülümserken. Dudaklarında küçük bir tebessüm belirmişti.

"İyi geceler."

Mete ve Ayça ilerlemeye başlamıştı ama Atlas ilerlemiyordu.

"Hadi Atlas." dedi Mete ardında bakarken.

"Binmem be ben senin arabana, kendim giderim."

"Git de gör ebeninkini." dedi Mete sinirle.

Atlas omuz silktiğinde hızlıca yanına geldi ve bir anda sırtına aldı.

"Lan bırak! Kime diyorum ulan! Bıraksana puşt!" Mete'nin sırtında vurmaya çalışmasına rağmen onlara hafifçe gülen Ayça'yı da alıp arabaya ilerledi.

Onlar gittiğinde birkaç saniye öylece baksak da sonra gözlerimiz buluştu. Bir şey söylemedi ama gözleri birden fazla şey söylüyordu sanki. Küçük ve üşümüş elimi onun büyük elinde hissettiğimde gözlerim büyümüş yüzüne aval aval bakıyordum. Bakışlarını nereden bulduğunu pek bilmediğim arabaya çevirip ilerlemeye başladığında ben de mecburen arkasından ilerlemiştim. Ön koltuğa oturduğunda yanındaki koltuğun kapısını açıp içeri oturdum. Kemerimi taktım. Arabayı çalıştırıp park ettiği yerden ayrıldı va anayola indi. Burnumun kaşınmasıyla bir kere hapşırdım. Bana ters ters bakıp torpidoya eğildi.

"Salak çocuk ne diye incecik giyiniyorsun? Üşümüşsün." diyip bir düğmeye bastı. Hemen yola bakmaya devam etti.

"Hasta oldum galiba." dedim burnumu yeniden çekerken.

"Haydaaa!" Yeniden hapşırdığımda bana kısa bir bakış atıp başıyla torpidoyu işaret etti.

"Mendil var orada alabilirsin." Eğilip açtım ve içini biraz kurcalamanın ardından peçete kutusunu çıkardım.

"Teşekkür ederim, mendil için de ne zaman ve ne ara geldiğini bilmesem de geldiğin için de."

"Önemli değil. Arkadaki müzik sesinden hangi barda olduğunu anladım. Tekin bir yer değil, sen ne diye geliyorsan buralara..." diye mırıldandığında dudaklarımı büzdüm.

"Bilmiyorum, Atlas dediki pamuk şeker alırım sana sonra ben de geldim." Ellerimi hafifçe iki yana açtım. Bakışları kısa bir bana döndüğünde elaları garip bir şekilde parladı. Dudaklarını ısırıp önüne döndü.

"Sen pamuk şeker yiyen çocuksun Bulut, gitme öyle yerlere."

"Ben de hiç sevmedim ki, zaten evde parti yapınca da sevmiyorum. Başım ağrıyor böyle insanlar değişik değişik şeyler yapıyor, içiyor. Atlas'la bir tane bir şey aldık ama hiç sevmedim. Kolanya gibi." dediğimde bir anda güldü. Kahkahası arabayı doldururken yine kısa bir an baktı sonra önüne döndü. Bugün beni şaşırtmaya yeminli gibiydi.

"Kötü şeyler işte onlar, boş ver sen."

"Tamam." Gülümseyen ifadesi biraz düşerken yeniden konuştu.

"O kız kimdi?" Omuz silktim.

"Bilmiyorum."

"Nasıl?" Şaşkın çıkan sesiyle gözlüğümü düzelttim.

"Bilmiyorum işte, çok ağlıyordu biz de o halde eve göndermek istemedik." Başını salladı.

"O şerefsiz kimdi?"

"Erkek arkadaşıymış ama ayrılmışlar yani. Ayça'nın kolunu sıkınca Atlas ona küfür etti. Sonra kavga çıktı."

"Orospu çocuğu..." diye öfkeyle mırıldanıp gaza yüklendi biraz daha. "Onu orada öldürmem lazımdı da işte..."

Uzun bir süre konuşmadık. Ne diyeceğimi veya demem gerekip gerekmediğini bile bilmiyordum. Bu zamana kadar ölmem gerektiğini söyleyen çocuğun şimdi beni korumaya çalışmasını anlayamıyordum. Önceden değil evine, arabasına oturduğu çardağa bile almazdı. Bu seviyeye neden ve ne zaman gelmiştik? Her zamanki gibi beni dövmesi veya döven birisi olursa öylece bakıp geçmesi gerekiyordu; koruması değil. Öylesine alışmıştım ki bu duruma sanki anormal olan dayak yiyen birini korumasıymış gibi geliyordu.

Kafam çorba gibiydi.

————

bu bölümler neden benim hiç içime sinmiyor anlamadım.

kadına şiddeti kötülemek, elimizden geldiğince yardım etmemiz gerektiğini hatırlatmak ve sizi bölümsüz bırakmamak için böyle bir olay çıkardım.

Kaan'ı sikeyim bu arada.

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

735K 36.1K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
26.4K 2.9K 31
30 adımda İngiltere olun @BogiHogi bu kitap sana
25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.7M 54.8K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...