just hold me • henry cavill

By menessdieviete

494K 24.1K 11K

"Ekim ayında aşık olduk, bu yüzden sonbaharı seviyorum." 06.01.2021 TAMAMLANDI henrycavill #1 daddyissues #1 ... More

hold me - 1
hold me - 2
hold me - 3
hold me - 4
hold me - 5
hold me - 6
hold me - 7
hold me - 8
hold me - 9
hold me - 10
hold me - 11
hold me - 12
hold me - 13
hold me - 14
hold me - 15
hold me - 16
hold me - 17
hold me - 18
hold me - 19
hold me - 20
I WANNA BE YOURS
hold me - 21
hold me - 22
hold me - 23
hold me - 24
hold me - 25
hold me - 26
hold me - 27
hold me - 28
hold me - 29
hold me - 30
hold me - 31
hold me - 32
hold me - 33
hold me - 34
hold me - 36
hold me - 37
hold me - 38
hold me - 39
hold me - 40
hold me - 41
hold me - 42
hold me - 43
hold me - 44
hold me - 45
hold me - 46
hold me - 47
hold me - 48
hold me - 49
hold me - 50
hold me - 51
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM - YENİ HİKAYE
ÖZEL BÖLÜM - II

hold me - 35

6.4K 372 221
By menessdieviete

merhaba, biraz birlikte üzülelim istedim... keyifli okumalar dilerim. 💘

halsey - more
*şarkıyla okumanızı tavsiye ediyorum.*

sınır: 75 oy

Felaket bir bel ağrısıyla yataktan kalktığımda yine mi aynı şey diye içimden içimden sövüyordum. Regl tarihim zaten aksak ilerliyordu ve bu yüzden vücudumda şişlikler oluşmaya başlamıştı. Kendimi iğrenç hissediyordum.

Bugün ise evsizler için bir bağış programına katılacaktım, insanlara kıyafet yiyecek gibi temel ihtiyaçları kolilerle dağıtacaktık. Yanımda Blue'da olacaktı ama kendini yormasına izin vermeyecektim. Bu işin bir parçası olmam Henry'nin annesi sayesinde olmuştu. Ne kadar halsiz hissetsem de bunu düşünerek banyoya gittim ve kısaca duş aldım.

Saçlarımı dağınıkça topladığımda salaş bir görüntü elde etmiştim. Makyaj yapmayacaktım ama bir güneş gözlüğü taksam hoş durabilirdi.

Gündelik bir kot etek ve yarım kol bir tişört giydiğimde spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Çantamı ve telefonumu da alıp evden çıktığımda Henry'den mesaj gelmiş olduğunu gördüm.

Babe ☁️ : Seni özledim.

Gülümseyerek mesajını okuduğumda arabama bindim. Ona güzel bir fotoğraf gönderebilirdim.

Arya Sönmez: Belki bu fotoğraf özlemini
azaltır.

Mesajı gönderip telefonu yanıma koyduğumda motoru çalıştırdım. Kasıklarımda aniden hissettiğim sancıyla nefes alamaz gibi olmuştum. Motoru durdurup ve nefes almaya çalıştığımda yavaş yavaş sancının etkisi azalıyordu.

Birkaç dakika sonra büyük sancı tamamen geçtiğinde, terlemiş olan alnımı sildim. O kadar kötüydü ki sırtım dahi terlemişti. Regl olamadığım zamanlarda bunu çekmekten nefret ediyordum.

Yola çıkmadan önce tekrar telefonumu kontrol ettim.

Babe ☁️: Çilekten sonra çillerin arttı. Sana söylemiştim...

Arya Sönmez: Olsun, nasıl olsa çillerime
bayılıyoruz.

Babe ☁️: Sana bayılıyorum.

Arya Sönmez: Seni seviyorum.

Ne yazacağını beklemeden sohbetten çıktığımda arabayı çalıştırdım. Gideceğim yere kadar yine ufak ağrılar ve sancılar çekmiştim ama abartılacak kadar değildi. Programdan sonra regl düzensizliğim için doktorla görüşsem iyi olurdu.

Arabadan indiğimde kalabalığa doğru yürüdüm ve Blue'ya bakındım. Gölgede oturduğunu görmemle ona doğru yürüdüm. Beni fark ettiğinde ayağa kalktı ve yanına tamamen geldiğimde kollarını bana doladı. Ona sıkıca sarıldığımda sırtını okşadım. "Çok iyi görünüyorsun."

Kıkırdayarak başını salladı, "Ethan'ın mükemmel tepkisinden sonra böyle oldum."

Güldüğümde hafifçe geriye çekildi ve ellerini omuzlarıma koyarak vücuduma şöyle bir baktı. "Solgun görünüyorsun." Söylediği şeyle birlikte önemli değil dercesine elimi salladım. "Regl tarihim düzensiz olduğu için böyle. Sürekli gecikiyor ve sancı çekiyorum. Bütün vücudum etkileniyor yani." dedim.

Şüpheyle vücudumu tekrar süzdüğünde kabullenmişlikle başını salladı, "Peki o zaman..." Eliyle karşıyı gösterdi, "Orada kolileri dağıtmaya başladılar. Yardım etmeye başlayalım mı?"

"Hadi gidelim." diyerek ellerimi birbirine vurduğumda yavaşça diğer gönüllülerin yanına ilerledik ve kolileri sıraya dizerek dağıtmaya başladık.

İnsanlara bu şekilde yardım etmek bu dünyadaki en güzel şey olabilirdi. Keşke hepimiz aynı şartlarda olsaydık diye düşünmeden edemedim.

"Henry'nin seni hamile sanmasına ne demeli?" diye kolumu dürterek soru sorduğunda güldüm. "Çok tatlıydı Blue, o an inan ki hamile olmuş olmak istedim." dedim.

Kaşlarını kaldırarak, öyle mi? der gibi baktığında kafamı salladım, "Ama biliyorsun ki henüz vakti değil."

Dudaklarını birbirine bastırıp anladığını belirtir bir mırıltı çıkardığında işimize devam ettik.

Yaklaşık birkaç saat sonra yorgunlukla tek elimle Blue'nun omzuna tutunduğumda dünyam dönüyormuş gibi hissediyordum. Blue'nun bana döner gibi olduğunu gördüm. "İyi misin?" diye sorduğunda sesi boğuk gelmeye başlamıştı ya da başka bir sorun vardı. Şu an neler olduğunu çözemiyordum.

Diğer elimi de zorlukla Blue'nun omzuna koyduğumda ileriye doğru sarsıntılı bir adım attım. Başım dönüyordu, vücudumu ayakta tutmakta zorlanıyordum. Kasıklarımda hissettiğim büyük sancıyla inledim.

Blue'nun boğuk sesi kulaklarıma doluyordu ama ne dediğini zar zor anlıyordum. Her şey ters düz olmuştu. Hiçbir şey net değildi.

Neden bir şeyleri kaybediyormuş gibi hissediyordum? Canım alınıyormuş gibiydi. Bu regl sancısı olamazdı. İçimden git şeyler kopuyordu.

Blue'nun, "Arya, kanıyorsun!" dediğini duydum. Belimdeki ağrıyla dizlerimin üstüne öylece düştüğümde insanların bağırış seslerini boğuk boğuk algılıyordum. "Blue, canım yanıyor..."

Nefes nefese bir şekilde ağzımdan anca bu cümle çıktığında sırt üstü yatırıldığımı hissettim.

Yapamıyordum, bacaklarımın arasından sızan sıvıyı hissediyordum. Kanıyordum, çok kan aktığını biliyordum.

Ona ihtiyacım vardı, o neredeydi? "Henry?" Yanımda olmasına ihtiyacım vardı. Beni buradan alıp götürmeliydi.

Her şey kararıyordu. Gözlerim mi kapanıyordu, göz bebeklerime perde mi inmişti? Sayıklamaktan başka bir şey yapamıyordum ki...

Bütün sesler kesildi. Boş bakışlarım gökyüzüne çevrildiğinde artık gözyaşlarım ben istemeden kendiliğinden akıyordu. İçim kavuruluyordu.

Parmak uçlarımdan saç diplerime kadar hissettiğim, perişan eden o son sancı vücudumu yokladığında; sağır eden tiz bir ses kulaklarıma doldu. Gözlerimi daha fazla açık tutamamaya başladığımda her yer karardı.

Her şey durdu.


*

Göz kapaklarım ağır ağır hareket ederek açıldığında, hastane odasının o hiç sevmediğim kokusu burnuma doldu. Beyaz tavan puslu bir şekilde görüş açıma girdiğinde bakışlarımı yavaşça aşağı indirdim.

Elimi tutan bir el vardı. Sıkıca tutulan parmaklarım ve hissettiğim sıcak avuç içi onundu, bunu biliyordum.

Görüşüm biraz daha netleştiğinde başını tuttuğu elime eğdiğini gördüm. Saçları el bileğime değip, değdiği yeri okşuyordu.

Uyandığımı bildirmek ister gibi parmaklarımı yavaşça hareket ettirdim. Ağzımdan çıkmayan kelimeleri bu şekilde ona duyurmaya çalıştığımda kafasını hızlıca kaldırdı.

Gözleri gözlerimle buluştuğunda kaşlarım küçük bir hareketle çatıldı. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Teni solgun duruyordu, saçları hafif dağınık gibiydi.

Bu görüntüsüne tezatla oturduğu yerden hızla kalktı. "Arya, bebeğim..." diye fısıldadığında elinin biri saçlarıma gitti. "Doktoru çağırıp hemen burada olacağım. Bir şey istiyor musun?"

Neden burada olduğumu öğrenmek istiyordum. Neden böyle dağınık göründüğünü bilmem lazımdı. "Ne oldu bana?" diye zorlukla konuştuğumda gözlerini kaçırdı. Yutkunduğunda dudaklarını ıslattı. Dişlerini sıktığını görmemle merakla ona baktım. Zaten güç bir şekilde gözlerimi açık tutuyordum.

"Su ister misin?" Sorumu es geçip alakasız bir soru sorduğunda gözlerimi yumdum. Bana söylemek istemiyordu.

Hayır kötü bir şey yoktu!

Olumlu anlamda başımı salladığımda bardağa koyduğu suyu dudaklarıma doğru uzattı. Suyu yavaş yudumlarla içtiğimde bardağı kenara koydu. "Hemen geleceğim."

Odadan çıkıp gittiğinde kolumda bağlı olan seruma baktım. Ruhum daralıyordu, niye böyle hissediyordum?

Birkaç dakika sonra bir doktorla tekrar geldiğinde yattığım yerde doğrulmaya çalıştım ancak bacaklarımda bir uyuşukluk var gibiydi.

Doktor eliyle doğrulmamam için hareket yaptığında durdum. "Nasıl hissediyorsunuz Arya Hanım?" diye sorduğunda boş boş etrafa baktım. "Neden buradayım?"

Doktor Henry ile saniyelik şekilde bakışıp bana döndüğünde Henry elimi tekrar tuttu. Biri burada olan şeyi acilen açıklamalıydı.

"Hamile olduğunuzu biliyor muydunuz?"

Kafama balyoz inmiş gibi kalakaldığımda kaşlarımı çattım. Kalbim maraton koşusuna çıkmış gibi hızlandığında yavaşça Henry'e döndüm. Gözleri neden dolmuştu?

Ben hamileydim ama onun neden gözleri doluydu?

"Ben... Hayır," Bocalamışlıkla yutkundum, "Ben hamile miyim?"

Dudaklarım aralandı, bir terslik vardı. Neden birbirlerine öyle bakıyorlardı?

Henry'nin elimi bırakıp pencereye doğru dönmesiyle bir süre bakışlarım onda takılı kaldı. Ellerini yüzüne kapatmıştı.

Gözlerim başımda duran doktoru bulduğunda yüzümün kaskatı durduğunu hissediyordum. Doktor sabit tutmaya çalıştığı sesiyle konuştuğunda gözlerinin içine baktım. "Henüz iki hafta on günlükmüş fakat rahminize tutunamamış."

Kalbimin acıyla kasıldığını hissettim. Yeryüzünde olan biten her şey etkisini kaybetti. Bu hastane odası, bu duvarlar, benliğim, her şey...

Gözlerim puslu görmeye başladığında ellerim karnımı buldu. Benim bebeğim mi olacaktı?

Benim bebeğim bana tutunamamıştı.

Benim, bebeğimin varlığından bile haberim yoktu.

Çenemim titrediğini hissederek Henry'e döndüm. "Henry?" Fısıltılı sesim ona ulaştığında gözlerini sildi. Bana döndüğünde yüzünün acıyla kuşatılmış olduğu gerçeğiyle bir kez daha sarsıldım.

Baş ucumdaki koltuğa oturup elimi tuttuğunda parmaklarımı teker teker öptü.
"Geçecek, sana söz veriyorum, geçecek." Sesi böyle titrerken bana bunları söylemesi içimde kocaman bir boşluk açıyordu.

İçimde zaten çoktan koca bir boşluk vardı.

"Bebeğimiz mi olacaktı bizim?" Bilinçsizce sorduğum soru karşısında; duyduğum kötü haber kulaklarıma tekrar tekrar doluyor, beynimin duvarlarına çarparak yeniden ağzımdan çıkıyordu. Kendime bunu kabullendirmeye çalışıyordum. Bunu nasıl kabul edebilirdim?

Kafasını kaldırmadan çaresizlikle başını salladığında elimi ellerinin arasından çektim. Karnımda duran elimle birlikte diğer elimi yüzüme kapattığımda artık son raddeye gelmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.

Varlığını bile doğru düzgün bana belli edememişti. Bütün o halsizliklerim, ağrılarım bana işaret vermeye çalıştığı için miydi yani?

Bana tutunmaya çabaladığı için...

Omzumda bir el hissettiğimde doktorun ısrarcı sesi hıçkırıklarımla birlikte ortamı dolduran tek sesti. "Arya Hanım, lütfen... Yeni yeni kendinize gelmeye başladınız. Bünyeniz daha fazlasını kaldıramaz."

Kaldırmazsa kaldırmasın dedim içimden. Zaten göğsüme çöken o yük beni alaşağı etmişti.

Hıçkırıklarım iç çekişlere döndüğünde doktora doğru döndüm, "Onun varlığından haberim yoktu."

Doktor anlayışla başını salladı. "Bazı gebeliklerde bebek kendisini çok sonra fark ettirir fakat bu risklidir. Regl olurken düzensiz bir takviminiz mi vardı?"

Olumlu şekilde başımı salladım. "Bu yüzden bebeğinizi fark etmeniz zorlaşmış. Bebeğin varlığını bilmemeniz durumunda dikkatsiz beslenme ve ani hareketler, rahme tutunmaya çalışan bebekleri olumsuz yönde etkiler."

Dudaklarımı çaresizlikle birbirine bastırdığımda Henry aceleyle dışarı çıktı. Onu anlıyordum, onun da içinden bir şeyler kopup gitmişti.

"Kendinizi daha hızlı toparlayabilmeniz için yazdığım vitaminleri kullanın ve bol bol sıvı tüketin. Geçmiş olsun Arya Hanım."

Doktor odadan çıktığında kendimle baş başa kaldığım ilk andı.

Bebeğim, neden beni bırakıp gitmişti? Onun için henüz erken olduğunu mu duymuştu? Erken değildi, kendimi kandırmıştım. Onu istiyordum, onu hissetmek istiyordum.

Ellerim karnıma sıkıca tutunduğunda parmaklarımı etime sertçe bastırdım. Canım çok yanıyordu. Bu kadar acıtması mümkün müydü? Acıtıyordu işte.

Daha çok küçüktü, henüz oluşmaya yeni başlamıştı ama beni öylece bırakıp gitmişti. Bizi öylece bırakıp gitmişti.

Haberim olsaydı keşke dedim içimden. Belki o zaman bana sıkıca tutunur ve bir yıldız kayıp gitmezdi. Karnımda aylarını geçirirdi ve biz onun büyüyüşünü izlerken, o bir anda dünyaya gelmek isterdi.

Düşüncelerim içim sızlattı.

Başımı yastığa bastırdığımda gözlerimi sıkıca yumup gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Şişen göz kapaklarımı tekrar aralamakta zorluk çekiyordum.

Daha fazla çabalamadım.

Buna gücüm yoktu.

çok kötü oldum, görüşmek üzere...

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 123K 35
yüzbaşı alfa kim taehyung'un başı feminist omega jungkook ile dertteydi -Enemies to lovers
322K 41.3K 40
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı
46.9K 7.2K 30
[🥼🔬] [theoretically lab] kim taehyung, stajyer jeon jeongguk'un tam bir virüs olduğunu düşünüyordu.
24.3K 1.3K 8
güneşi ararken peşini bırakmaz ay * Eğer kaçırılan Alaz olsaydı ve Asi sokakta büyümeseydi. *Aslaz role reversal*