Elimde ki muzu bırakmadan Vokan'ın her zaman takıldığı mekana gittim. Ne zaman bir sıkıntı olsa buluşma yerimiz genel de bura olurdu. Volkan yemek için gelse de aç karnını doyururken beni dinleyip akıl vermeyi ihmal etmezdi.İyi çalışıyordu kafası çok yardımını görmüştüm. Dediğim gibi aynı yerde oturmuş kolasını pipitle sömürüyordu yine dengesiz. Dün akşam başıma bir bela sardığı için kıymetlimi tamamen onum yüzünden kaybetmiş olabilirdim. Yüzüm asık oturduğu yere doğru yürüdüm. O bana göre çok neşeli duruyordu. Demek ki gece ona dokunan kızlar nasibini almıştı. Suratsız bir vaziyet karşısında ki sandalye ye geçip oturdum.
"Hoşgeldin hayırsız" en azından gülebiliyordu. Ben sanki o yönümü de kaybetmiş gibiydim.
"hoş bulduk" kolasından bir yudum daha çekince elimdeki muza döndü.
"O ne lan!! Muz ne ayak"
Bir yandan arkamı kontrol ediyordum otururken içsel bir acı yaşamamıştım ama garip bir şekilde huylandığım için sanki inceden sızlıyordu.
"Yersin diye getirdim." kaşlarım kıfayetsizce çatılmış ona bakıyorken yanaklarını şişirip güldü.
"Senin bir sıkıntı var belli" konuşurken sürekli elimde ki muz dikkatini çekiyordu.
"Akşam götün başın dağılmış bir şekilde sarhoş olmasaydın bunlar başıma gelmeyecekti."
Hiç bir şeyden anlamamış gibi bakıyordu yüzüme. Ne kadar yaşadığım iğrenç bir şey olsada garip bir şekilde hoşuma gitmişti. Hele de bana dokunduğu sahneler ufaktan ufaktan kafamın için de netleşirken.
"Geldiğin de somurturken şimdi gülümsüyorsun. Vallahi çok garip bir çocuksun"
"Hayır ne gülümsüycem onlar... neyse ne! Büyük bir sorunum var benim
Kazağımın içinde nefes kıtlığı yaşıyormuş gibi bir haldeydim. Sürekli yakamın açık yerinden tutup çekiştiriyordum.
"Görüntüden anlaşılıyor''derken pipeti diliyle dönderip sırıtarak ısırdı.
Bakışları yüzümü değil de başka bir yerlerimi detaylı bir şekilde inceliyormuş gibi geliyordu.
" Ne var ulan!! Ne bakıyosun öküzün trene baktığı gibi. "
Büyük bir kahkaha atınca dizine sertçe vurup yaslandı yerine.
"Alem adamsın yaramaz seni. Kime emcüklettirdin boynunu"
Emcük!!!
"Ne diyosun gerizekalı!" dişlerini görmekten başka bir şey yapmıyordu. Eline dolanan telefonun ekranını boynuma inirdiğin de küçük ısırıkları ve birazda derin morluklar görüyordum.
"Orospu çocuğu ibne yemiş boynumu" sesli bir şekilde çıkmıştı ağzımdan.
Volkan aniden durularak eski haline aldığına da 'ibne mi' diye suratıma baktı.
"Yoksa!!" dedi yine haykırarak gülüyodu.
"Yattın mı olum onunla." karnım sinirle kasılırken Volkan'ın bacağına bit tekme savurdum. Bu sefer isabet ettirmiştim ki yüzü acıyla kıvrandı
"Saçmalama ne yatması..." derken duraksayarak gece yaşadığımız cinsel yakınlaşmamız, ten tene dokunuşlar canlanıyordu gözümde. Volkan çığrından çıkmış gibi gülüyordu karşımda bu sefer. Arada kolasını kafasından aşağı dökmek istesemde kendimi bir şekilde engeliyordum. Bir duruyor gözlerini dikerek bakıyor sonra tekrar gülüyordu.
"İbne dediğin çocuk Dünya haritası çizmiş boynuna... Dur... dur.. biraz daha çevirsene bakayım." sabrım taşmak üzereydi.
"Ülke dışına kaymış yalnız... Senin için bir ada yaratmış"
"Yeter ulannn! Ben bunu konuşmaya gelmedim" dedim aslında konuşmak istediğim konu Ozan'dı. Bu yavşak karşımda böyle gülerken ciddi bir şekilde konuşamayacaktık.
"Tamam, tamam" gözlerinden akan yaşları silerken masaya kollarını bıraktı. Bu sefer dikkat kesilmişti ama yinede huylanıyordum. Bir daha gülerse tekmeyi müsait bir yerine atacaktım.
"Nasıl oldu anlat bakalım?" kafamı çevirip şöyle bir etrafa dolandırdığım da Volkan'a doğru yanaştım.
"Sen şimdi manda gibi sızmıştın ya hani. İşte o zaman bende fazla kaçırmışım. Demem o ki bu da beni takip edip odama gelmiş. Sanırım bir şeyler yaşadık ama ileriye gidip gitmediğimizi bilmiyorum"
"Doğru mu anladın sahoştun, bir boklar yedin ama hatırlamıyorsun? Ve bir erkekle sen..." Dudaklarını birbirine bastırınca gülmemek için kasmıştı kendini. Bir kıkırtı kaçtı dudaklarının arasından ve sonra suratıma patlamıştı. Bu sefer yere ayaklarını vurarak gülüyordu.
" Hay sikeyim sanada bir şey anlatılmıyor ki amına koyayım. " öfkeme yenik düşmek istemediğim için oturduğum yerden kalktım. Elimde duran muzu suratına doğru fırlatırken savunmasını yapamamıştı ama hala gülüyordu.
"Dur gitme vallaha gülmeyeceğim" bileğimde tutsada devam ediyordu gülmeye. Bu salağın bana hiç faydası olmayacaktı kendi başıma öğrenmeliydim. Bileğimi elinden kurtarıp geldiğim gibi gittim. Çok canımı sıkıyordu artık.
