"Bedel kaçınılmaz sondur."

431 43 8
                                    


Birden etrafımdaki her şey anlamsız bir hâl aldı benim için, kontrolümü kaybetmiş gibiydim. Nefesim kesilmiş gibi hissediyordum, ne olursa olsun yapmalıydım. Elimi kaldırdım ve yalnızca bir büyü gönderdim:

"Avada Kedavra!
    
                                  ✿

Yazar anlatımı

Günlerdir yağan kar yere bir annenin soğuk kış günü uyuyan çocuğunun üzerine örttüğü kalın örtü gibi serilmiş, kışın koyu soğuğunu yanında getirmişti. Rüzgarın dışarıdan gelen uğultulu sesi, Hogwarts'ta öğrencilerin gürültüsüne karışıyordu. Burada kışlar her zaman güzel geçerdi, öğrencilerin kışa dair en sevdiği şeyse Noel tatiliydi. Çoğu öğrenci evine gider ailesiyle Noel'i kutlardı, geri kalanlarsa tatili Hogwarts'ta geçirirdi. Sıcak bir yuva gibi hissettiren bu okulda öğrencilerin arkadaşları ile beraber Noel'i geçirmesi tarif edilemez bir güzellikti.

İşte Noel'e sayılı günler kalan
o  soğuk kış günde Dumbledore masadan kalktı ve ilerleyip akşam yemeği için toplanan öğrencilerin susmasını bekledi. Gürültü sona erdiğindeyse onun için konuşma zamanı çoktan gelmişti.

"Yemeğe başlamadan önce size bir konu hakkında duyuru yapmak istiyorum. Linda Brown, onu  birçoğunuz tanıyorsunuzdur. Üzülerek söylüyorum ki kendisi Hogsmeade gezisinden sonra kayboldu. Onun nereye gittiğini bilen ya da gören varsa benimle derhal iletişime geçsin, şimdi afiyet olsun!"

Dumbledore'un bu sözleri salonda büyük bir yankı uyandırıp tartışmalara ve dedikodulara konu olurken Slytherin masasında oturan Draco'nun aklına Linda'yı götürdükleri sahneyi getirmişti. Ölüm yiyenlerin onunla ne işi olduğunu deli gibi merak ediyordu ve bunu bir şekilde öğrenecekti. Üstelik neden Linda onlarla gitmek için istekliymiş gibi görünmüştü ki?

Geçen günlerde babasından bir mektup gelmişti. Mektupta Karanlık Lord'un mâlikanede olduğu Draco'yu Noel tatilinden daha önce alacağı yazıyordu. Draco Lord Voldemort 'un Malfoy Malikanesi'ne yaptığı ziyaretlerden hiç haz etmezdi. Onunla aynı binada bulununca her yeri kırılmaz, taştan bir soğukluk kaplıyordu. Sanki mutsuzluk bir hayaletin olmayan bedenine bürünüyor, tüm malikaneye hükmedip onu kolları arasına alıyordu. Geceleyin boş koridorlarda korkutucu ninniler mırıldanır, herkesin yatağına sindiğinden emin olurdu.

Linda'yı merak eden sadece Draco değildi, her ne kadar küs olsalar da Hestia da onu merak ediyordu. Linda iyi bir kızdı ama son yaptıkları aralarını açmıştı. Hestia iştahsız bir şekilde bir şeyler yedikten sonra masadan kalktı ve ortak salonun yolunu tuttu.

İçeriye girdiğinde Pansy ve Flora görüş alanına girdi. Hestia fark ettiği şey ile olduğu yerde donakaldı. Flora ve Pansy kavga ediyordu ve bu kavga hiç de sona ereceğe benzememekteydi. Bu sefer geçenki kavgadan çok daha fazla dağıtmışlardı, her yerden büyüler sekiyordu. Hızlı davranmasa kendisine de bir tanesi isabet edecekti, aynı geçen sefer birinci sınıflara denk gelen büyüler gibi.

Hestia bu iki kız daha dün çok yakınken bir anda aralarının bozulmasını sorgularken Flora Pansy'nin beklemediği bir anda asasını aldı, artık Pansy tamamen savunmasızdı. Önce vücudunu kilitleyecek bir büyü gönderdi ardındansa asasını indirip yerdeki bedene tekmelerini savurmaya başladı. Bunu yalnızca sinirini çıkarmak için yapıyordu, elbette işini büyüyle de halledebilirdi fakat böylesi çok daha iyiydi. Hestia şok olmuş bir hâlde ona bakıyordu, Flora'yı hiç bu kadar sinirli görmemişti. Flora Pansy'nin bedenini hiç düşünmeden hırpalamaya devam etti, biraz daha devam ederse Pansy bir hafta boyunca doğrulamayacaktı.

Hestia başta ne yapacağını bilemeyip biraz duraklasa da hızla ileri atılarak Flora'nın yanına geçti ve onu durdurmayı zor da olsa başardı. Pansy'nin ağzından acı dolu bir inleme çıkarken vücudunda çoktan morarıklar oluşmaya başlamıştı.

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu