"Biraz Quidditch yoksa hayatın ne anlamı var?"

487 43 18
                                    


Linda

Profesör Dumbledore'un işinin çıkması sebebiyle  uzun bir süre boyunca okulu tek başıma gezdikten sonra bana gösterilen yatakhane odasına girdim. Hogwarts'ta nerede olduğunuzu bilmiyorsanız burası bir labirent gibiydi, hareket eden merdivenler ise her şeyi daha fazla zorlaştırıyordu. Buranın mutlaka bir taslağını ya da haritasını bulmalıydım.

Kalacağım odada dört yatak vardı, üçü boştu. Yatakhane odası koyu renklerle donatılmıştı, zümrüt yeşili perdeler ve yatak örtüleri ile uyum sağlıyordu. Kendi eşyalarımın olduğu yatağa oturdum ve iyice düşündüm. Tüm bunlar da neyin nesiydi böyle? Hiç bitmeyecek bir rüyada gibiydim. İçimden bir ses bunların hepsinin bir yalan olduğunu söylüyor diğeriyse hepsinin gerçek olduğunu savunuyordu.

Her şeyi bir tarafa bırakacak olursak burası gerçekten güzel bir yerdi. 16 yıldır kaldığım o eve bakılırsa burada kalmak eğlenceli olmalıydı. Tek sorun burada isteğim dışında bulunmam ve kim olduğunu bilmediğim insanlarla kaplı olmamdı, içimde buraya karşı yok edemediğim bir güvensizlik yaşıyordum.

Kirlenmiş olan üstümü çıkarıp duşa girdim ve üstüme rahat bir şeyler giyip saçlarımı kuruladım. Canım oldukça sıkılmıştı. Etrafımda bulunan eşyalara göz atınca bir süpürge gözüme çarptı. Onu görmemle aynı anda dudaklarım bir tebessüm şeklini aldı. Okulun muhteşem bir quidditch sahası vardı ve ben burada akşama kadar oturacak da değildim.

Saçımı hemen at kuyruğu yapıp süpürgeyi almak için yatağımın kenarına geldiğimde yatağımın altında hareket eden bir şey gördüm. Elime asamı alıp yavaşça eğildim.

"Slinkster?"

Minik yılanım sürünerek başını dışarı çıkardı ve gözlerini benimkilerle buluşturdu. O an sonunda tanıdığım bir yüzü görmem mi beni bu kadar duygulandırdı bilmiyorum ama Slinkster'ı elime alıp koynuma yerleştirmemle gözyaşlarına boğuldum.

"Seni ne kadar çok özlediğimi anlatamam."

"Daha yeni mi görüştük?"

Ona gülerek küçük kafasına bir öpücük kondurdum.

"Şu sıralar neler oluyor hiç anlayamıyorum Slinkster. Ama seni görmek bana iyi geldi."

Onunla biraz daha vakit geçirdikten sonra biraz gezinmesi için kapımı aralık bıraktım ve süpürgemi kaptığım gibi ortak salona girdim. Tam ortak salondaki taş duvardan dışarı çıkıyordum ki arkamdan bir ses gelmesiyle oraya doğru döndüm.

"Ne yapıyorsun?"

Bunu diyen sarı saçlı bir çocuktu, yüzünde alaycı bir ifade vardı ve bunun normal hâli olup olmadığını merak etmiştim.

"Quidditch sahasına gidiyorum. Bir sorun mu var?"

"Malesef ki Dumbledore sana göz kulak olmamı istedi ve bir yerlerin kırılırsa hiç hoş karşılanmayacağından adım gibi eminim."

Dumbledore'un ismini söylerken yüzünü ekşitmişti, tabii bu da benim gözümden kaçmamıştı.

"Madem bana göz kulak olacakmışsın o zaman benimle gel. Kusura bakma ama biraz daha yerimde oturup bir şeylerin olmasını beklersem sıkıntıdan kafayı yiyeceğimi düşünüyorum."

"Ben de senin can sıkıntından dolayı keyfimi bozacağımı düşünmüyorum Bulanık."

Bulanık? Bu tabir gerçekten hoşuma gitmemişti. Bunlar kendini ne sanıyordu ki? Ayrıca bu kelimenin ne tür bir anlamı olabilirdi, hayal gücümü ve kelime haznemi yeterince zorlasam da bundan bir şey çıkaramamıştım.

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİWhere stories live. Discover now